1. Uzman
  2. Hidayet ÇALIŞKAN
  3. Blog Yazıları
  4. Platonik Aşkı Nasıl Deneyimliyoruz?

Platonik Aşkı Nasıl Deneyimliyoruz?


Platonik Aşk Ne Demek?

Platonik terimi, Antik Çağ filozofu Platon (MÖ 428-MÖ 348)'a atıfta bulunur. İtalyan bilim insanı Marsilio Ficino, 15. yüzyılda "platonik aşk" terimini ilk kez kullanır ve o yüzyılda bu sözcük, Platon'un fiziksel olanı aşan güçlü bir aşk vizyonunu yansıtır. Platon'un düşüncesinde aşk türleri, ruha olan sevgi ve bilgelik sevgisi olarak kavramsallaşır. Bu nedenle platonik aşk; cinsellik ve romantizmden ayrılarak onların ötesine geçen duygusal bir yakınlığı ifade eder. Ancak terimin çağdaş kullanımında romantik ilişkilerle bir bağlantısı olduğu görülür.

Peki, çağdaş kullanıma göre platonik aşk nedir? Bu kavram, kısaca, karşılık bulma beklentisi olmadan birine karşı duyulan yoğun his olarak bilinir. Platonik âşık birey, aşkı tek başına deneyimliyor ve bir bakıma bunu kendi zihninde yaşıyor demektir. Günümüzde yaygın şekilde kullanımı bu anlam üzerinden ilerliyor olsa da platonik aşk kavramından farklı çıkarımlar yapıldığını da belirtmek gerekiyor.

Farklı bir partnerle ilişki içinde olan iki kişinin birbirine karşı duygular beslemesi bu kavram içinde değerlendirilebilir. Psikolojide cinsellik ve cinsiyetten bağımsız olarak her konuda anlaşabilen, birbirleri ile ilgilenen, konuşmaktan ve paylaşmaktan keyif alan; bununla birlikte zaman ve mesafe ayırt etmeksizin derin bağlar kurabilen kişiler arasındaki ilişkileri de kapsar. Yaşlılıkta cinsel işlevlerin azalmasıyla birlikte her iki tarafın benimsediği bir romantik ilişki için de bu tanım geçerli olabilir. Bu tür tanımlar platonik aşkın yaygın kullanımından daha farklı, daha olağan ve sağlıklı tarafını kapsamaktadır.

Platonik Aşk Belirtileri Nelerdir?

Aşk ile cinselliği birbirinden ayıramayan veya daha öncesinde böyle bir ilişki yaşamamış olan kişilerin platonik aşkı algılaması kolay olmayabilir. Karşılıksız duygular besleyen

birey, hislerini paylaşmadığı sürece yakın çevresi tarafından bile durumunun anlaşılması oldukça zor olabilir.


Peki, platonik aşkı unutmak mümkün müdür? Platonik aşkı unutmak için ne yapmalı, detaylı olarak inceleyelim.

Bu durumun mutlu bir sonu olmayacağı konusunda bilinçlenmeniz, bu öz farkındalığı kararlılığa doğru biçimlendirmeniz çözümün anahtarı olabilir. Sonrasında unutmak için işinizi kolaylaştıracak şu yolları izleyebilirsiniz:

  • Arkadaşlarınızla sosyalleşerek kalbinizin kapılarını yeni fırsatlara açabilirsiniz.
  • Dram türündeki filmlerden uzak durabilirsiniz.
  • Kendi becerilerinize uygun aktivitelere katılarak benzer ilgi alanlarına sahip arkadaşlar edinebilirsiniz.
  • Bir ilişki zorunluluğu hissetmemek için manevi dünyanızı başka duygularla besleyebilirsiniz.
  • Bir uzman/terapist yardımıyla süreci en sağlıklı şekilde yönetebilirsiniz.

Yaşadığınız deneyim sizi zorlayabilir, günlük hayatınızı olumsuz etkileyebilir. Hayatınızı daha sağlıklı bir rutinde yaşamak, ilişkilere olan bakış açınızı değiştirmek ya da benliğinizi keşfetmek istiyor olabilirsiniz. Platonik aşk deneyiminin sizde yarattığı etkileri daha iyi anlamak, yaşadığınız zorlukların üstesinden gelmek için bir uzmandan yardım alabilirsiniz.


Sendroma dönüşmemiş karşılıksız aşk durumunda görülebilen belirtiler:

  • Düşünsel olarak kişi sürekli âşık olduğu kişiyle uyanır, onunla uyur.
  • Günlük aktivitelerini planlarken onunla karşılaşmasını sağlayacak fırsatlar yaratmaya çalışır.
  • Yanında olmadığı zamanlarda eylemlerini beraber yapıyorlarmış gibi hareket eder.
  • Ünlü birine âşıksa sürekli onu izleyebileceği aktivitelerin içinde olmaya çalışır.
  • Aşkına karşılık beklemese de dikkatini çekecek ve övgüsünü hak edecek kişi olmaya çalışır.
  • Âşık olduğu kişinin ilgi duyduğu tipteki hemcinslerine benzemeye çalışır.

Peki birisiyle platonik aşk yaşayıp yaşamadığınızı anlamak için kontrol edebileceğiniz belirtiler neler olabilir, bir de bu durumu ele alalım.

  • Biriyle her konuda iyi anlaşıyor, aranızda sanki gizemli bir bağ olduğunu düşünüyorsanız,
  • Onunla sürekli beraber vakit geçirmek için çaba sarf ediyorsanız,
  • Birkaç gün görüşmediğiniz zaman bir eksiklik hissedip onu arama isteği duyuyorsanız,
  • Onunla aynı ortama girmeden önce kişisel bakımınıza daha fazla özen gösteriyorsanız,
  • Yanlış davranışlarını görmezden gelip olumlu özelliklerine odaklanıyorsanız,
  • Aslında size göre olmasa bile onun ilgi alanlarına doğru yöneliyorsanız;

Bu belirtilerin tümünü ya da bir kısmını kendinizde görüyorsanız platonik aşkınız tek taraflı, onda da aynı davranışları seziyorsanız karşılıklı olarak başlamış olabilir.

Ayrıca erkeklerde platonik aşk belirtileri ve kadınlarda platonik aşk belirtileri de değişiklik gösterebilir. Yani platonik aşık erkek davranışları kadınlarınkinden farklı bir şekilde yansıyabilir. Burada kişisel karakter de etkilidir.

Platonik Aşkın Başlama Nedenleri Nelerdir?

Karşılıksız bir aşkın içinde bulunmanın ya da aşka karşılık vermeyen taraf olmanın pek çok farklı nedeni olabilir. Bunlar, Freudyen süreçlerden bağlanma stillerine ve geçmiş deneyimlere kadar uzanan son derece geniş bir yelpazedir.

Platonik aşk ile ilgili psikolojik gerçeklerden bazıları şunlar olabilir:

  • Temel sebeplerden biri, aşkı hisseden kişinin öz güven eksikliği olabilir. Bu durum, kişinin cinsel sorunları olmasından ya da o güne kadar yaşadığı travmatik ilişki tecrübelerinden kaynaklanabilir. Kendisini cinsel olarak yeterli görmeyen bireylerde cinsellikten uzak bir aşk deneyimleme beklentisi oluşabilir. Bunun yanı sıra karşısındaki kişiye açılırsa reddedilebileceğini düşünerek bu duyguyu tamamen kendi dünyasında gizlemeye yönelebilir. Günümüzdeki platonik aşk tanımının çoğunu karşıdaki kişiye belirli sebeplerden açılamama hali oluşturur.
  • İş arkadaşlığı, akrabalık gibi durumlarda âşık olduğu kişi ile gerçek bir ilişki yaşayamayacağını düşünen birey tek taraflı aşkı kabullenip sürdürebilir.
  • Birey, hiçbir zaman bir araya gelemeyeceğini (beğenilmemek, karşılık alamamak) ve duygularını açma fırsatı bulamayacağını düşündüğü kişiler için karşılıksız aşk besleyebilir. Bu aşk türü, kitlelerce tanınmış ünlü kişiler, akrabalar, iş arkadaşları ya da uzak mesafedeki biri için de hissedilebilir.
  • Daha önce duygularını açıp olumsuz cevap aldığı kişiye karşı da tek taraflı aşk beslenmesi mümkün olabilir. Birey, tekrar reddedilme korkusu/duygularının karşılık bulmadığı gerçeğiyle beraber bu kadarıyla yetinmeyi tercih edebilir.
  • Yakın çevresinde hayranlıkla izlediği, çok güçlü duygularla beslenen bir ilişkiye şahit olması ve bu konuda kendisini yetersiz görmesinden dolayı platonik aşka yönelebilir.

Platonik Aşk Ne Kadar Sürer?

Karşılıksız aşkların ne kadar süreceği konusunda net bir şey söylemek mümkün değildir. Bu tamamen duygularla ve geçmiş deneyimlerle ilgili bir konudur. Kimi zaman uzun süren karşılıksız aşk, her iki taraf için de tehlikeli durumlar oluşabilir. Eğer günlük hayatı olumsuz etkiliyorsa (stalking ile saatler geçirilmesi, iş/aile/arkadaşlık dengelerinin etkilenmesi, depresif duygudurum) en kısa sürede bu durumun giderilmesi için destek almak, kişinin geleceği açısından önemli olabilir.

En basit düzeyde ifade edilecek olursa âşık olunan kişi unutulduğu gün platonik aşk biter. Eğer bir romantik ilişkiye başlanarak platonik olan aşk bitirildiyse tekrar geriye dönüş olmaması için kişinin karşısındaki bireyle kurduğu ilişkinin sınırlarını (cinsellik, karşılıklı sevgi ve saygı, kabullenilme hissi) iyi belirlemesi önemli olabilir. kaynak :getheltia.com

Yayınlanma: 03.11.2024 12:44

Son Güncelleme: 03.11.2024 12:45

Psikolog

Hidayet

ÇALIŞKAN

Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)

Uzmanlıklar:

İlişki / Evlilik Problemleri , Çocuk ve Ergenlik Dönemi Ruhsal Sorunları , Depresyon ve Mutsuzluk
Online TerapiOnline Ter...
süre 45 dk
ücret 1899
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
Hizmet vermiyor
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

İntrüzif Düşünceler: Nedir, Neden Olur ve Başa Çıkma Yöntemleri

Günlük hayatımızda zaman zaman istemeden aklımıza bazı düşünceler gelebilir. Bu düşünceler kimi zaman sıradan, kimi zaman da bizi rahatsız edici nitelikte olabilir. İntrüzif düşünceler, kişinin zihnine istemsiz bir şekilde giren ve çoğunlukla benliğiyle çeliştiği için kaygı uyandıran düşüncelerdir. Özellikle son yıllarda birçok insan bu kavramı daha sık duymaya başlamış ve “Benim aklıma gelen bu garip düşünceler normal mi?” diye merak etmeye başlamıştır. Bu yazıda intrüzif düşünceleri detaylı bir şekilde ele alacağız: nedir, neden olur, obsesyonlarla ilişkisi nedir, kimlerde görülür ve en önemlisi nasıl başa çıkılır?İntrüzif Düşünce Nedir?İntrüzif düşünce (İngilizce: intrusive thought), bireyin zihnine aniden ve kontrolü dışında gelen, rahatsızlık veren, genellikle benliğe ters düşüncelerdir. Kişi bu düşünceleri isteyerek üretmez, hatta çoğunlukla onlardan kurtulmaya çalışır. Ancak düşünceler tekrar tekrar zihne gelir ve bu durum kişide kaygı yaratır.Örnek intrüzif düşünceler:Sevdiklerine zarar verme korkusu: “Ya çocuğuma yanlışlıkla zarar verirsem?”Dini veya ahlaki değerlere aykırı düşünceler: “Ya inancımı sorgularsam?”Uygunsuz cinsel düşünceler: “Ya uygunsuz bir şey yaparsam?”Güvenlikle ilgili kaygılar: “Ya ocağı kapatmadıysam ve yangın çıkarsa?”Ölüm ve zarar görme korkusu: “Ya şimdi kötü bir şey olursa?”Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere intrüzif düşünceler, kişinin karakteriyle, değerleriyle veya gerçek niyetiyle uyumlu değildir. Yani bu düşüncelerin zihne gelmesi, kişinin onları gerçekten isteyeceği ya da yapacağı anlamına gelmez.İntrüzif Düşünceler Normal mi?Birçok kişi intrüzif düşünceler yaşadığı için kendini suçlu ya da “anormal” hissedebilir. Oysa araştırmalar, insanların %80’inden fazlasının hayatlarının bir döneminde istemsiz, rahatsız edici düşünceler deneyimlediğini göstermektedir. Yani intrüzif düşünce görmek aslında çok yaygın bir durumdur.Buradaki fark şudur:Bazı kişiler bu düşünceleri önemsemez ve akışına bırakır.Bazı kişiler ise düşüncelere çok fazla anlam yükler, onlardan korkar ve bu da kaygının artmasına neden olur.İşte bu ikinci grupta, özellikle Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) gibi durumların gelişmesi daha olasıdır.İntrüzif Düşünceler ve Obsesyon Arasındaki FarkSıklıkla karıştırılan iki kavram vardır: intrüzif düşünce ve obsesyon.İntrüzif düşünce: Her insanda görülebilir, istemsizdir, gelip geçici olabilir.Obsesyon: İntrüzif düşüncenin sürekli hale gelmesi, kişide yoğun kaygı yaratması ve kişinin bu kaygıyı azaltmak için zihinsel veya davranışsal tekrarlara (kompulsiyonlara) yönelmesiyle ortaya çıkar.Örneğin; ocağı kapatıp kapatmadığını bir kez düşünmek intrüzif bir düşüncedir. Ancak defalarca ocağı kontrol etme ihtiyacı hissetmek, obsesif bir belirtidir.İntrüzif Düşünceler Neden Ortaya Çıkar?İntrüzif düşüncelerin tek bir nedeni yoktur. Birçok biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkabilir:Kaygı bozuklukları: Yüksek stres ve kaygı, zihnin sürekli “tehdit arayışı” içinde olmasına neden olabilir.Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB): İntrüzif düşünceler OKB’nin temel belirtilerindendir.Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB): Geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler, istemsiz hatırlatıcı düşüncelerle geri gelebilir.Depresyon: Negatif düşünce kalıpları, intrüzif düşüncelerin yoğunluğunu artırabilir.Beyin kimyası: Serotonin dengesizlikleri gibi biyolojik faktörler de bu süreci etkileyebilir.İntrüzif Düşüncelerin Belirtileriİntrüzif düşüncelere sahip olan bireylerde şu belirtiler gözlemlenebilir:Sürekli zihne gelen rahatsız edici düşünceler.Düşünceleri bastırmaya çalışma ancak daha çok düşünme.Düşüncelerle gelen suçluluk, utanç veya korku hissi.Yoğun kaygı, gerginlik ve huzursuzluk.Kaçınma davranışları (örneğin bıçak görmekten kaçınmak, dini mekânlara gitmekten çekinmek).İntrüzif Düşüncelerle Başa Çıkma Yöntemleriİntrüzif düşüncelerle başa çıkmak zorlayıcı olabilir, ancak çeşitli yöntemler bu süreci kolaylaştırabilir.1. Düşünceleri Kabul Etmekİlk adım, bu düşüncelerin normal olduğunu ve onları düşünmenin sizi kötü bir insan yapmadığını fark etmektir. Bastırmaya çalışmak, genellikle düşüncelerin daha çok akla gelmesine yol açar.2. Düşünceyi GözlemlemekDüşünceyi yargılamadan, sadece zihninizden geçen bir misafir olarak görmek faydalı olabilir. Mindfulness (farkındalık) teknikleri bu noktada etkilidir.3. Anlam Yüklememek“Bu düşünce aklıma geldi, o zaman ben böyle bir insanım” demek yerine “Bu sadece zihnimin ürettiği geçici bir düşünce” demek rahatlatıcı olabilir.4. Profesyonel Destek AlmakEğer intrüzif düşünceler günlük yaşamınızı olumsuz etkiliyorsa, bir psikolog veya psikiyatrdan destek almak önemlidir. Özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), intrüzif düşüncelerle baş etmede oldukça etkilidir.5. Yaşam Tarzı DüzenlemeleriDüzenli uykuDengeli beslenmeStres yönetimiMeditasyon ve nefes egzersizleri gibi alışkanlıklar zihinsel sağlığı olumlu etkiler.İntrüzif Düşünceler Hakkında Sık Sorulan Sorular1. İntrüzif düşüncelerim varsa psikolojik sorunlu muyum? Hayır. İntrüzif düşünceler çok yaygındır ve tek başına bir bozukluk göstergesi değildir. Ancak yoğun ve sürekli hale gelirse profesyonel destek gerekebilir.2. Bu düşünceleri yaşamak onları yapacağım anlamına mı gelir? Kesinlikle hayır. İntrüzif düşünceler benliğe yabancıdır. Yani sizin kişiliğinizle, değerlerinizle çelişir.3. İlaç tedavisi gerekli mi? Her durumda gerekli değildir. Hafif vakalarda terapi yeterlidir. Ancak yoğun OKB belirtileri varsa psikiyatrist ilaç tedavisi önerebilir.Sonuç: İntrüzif Düşüncelerle Yalnız Değilsinizİntrüzif düşünceler, kişinin zihnine istemsizce giren ve genellikle rahatsız edici içerikler taşıyan düşüncelerdir. Bu düşüncelerin varlığı sizi kötü, anormal veya tehlikeli biri yapmaz. Onları bastırmaya çalışmak yerine, anlam yüklemeden gözlemlemek ve gerekiyorsa profesyonel destek almak en sağlıklı yoldur.Unutmayın: Zihniniz size her türlü düşünceyi getirebilir, ama bu düşünceleri nasıl yorumlayacağınız ve onlarla nasıl başa çıkacağınız sizin elinizdedir. Eğer bu düşünceler hayatınızı zorlaştırıyorsa, bir uzmandan destek almaktan çekinmeyin.Unutmayın, intrüzif düşüncelerle mücadele etmek yalnızca sizin yaşadığınız bir durum değil; pek çok insan benzer süreçlerden geçiyor. Bu düşünceler sizi tanımlamaz ve onların üstesinden gelmek mümkündür. İçsel gücünüze güvenin, kendinize karşı sabırlı olun ve gerekirse profesyonel destek almaktan çekinmeyin. Doğru yöntemlerle zihninizi daha huzurlu, yaşamınızı daha dengeli hale getirebilirsiniz. Siz de bu sorunu yaşıyor ve bir uzmandan destek almak istiyorsanız randevu oluşturabilirsiniz. Hiçbir sorun çözümsüz değildir.
Eda KALE 02.10.2025

Terapi: Derin Bir Soluğun İlk Nefesi

Merhaba değerli okur. Hepimiz zaman zaman hayatın koşturmacasından yorulup yeni anlam arayışlarına merhaba diyebilmek isteriz. Yaşadıklarımızı paylaşmak, rahatlamak ya da derin bir nefes içimize çekebilmek için desteğe ihtiyaç duyabiliriz. İşte bu süreçte terapi o derin nefesin ilk soluğu gibidir. Bu yazımda terapiye başlamayı düşünenler için kısa bir rehber oluşturmak istedim. Şimdiden iyi okumalar :).Terapiye başlamak, birçok insan için uzun zamandır aklında olan ama ertelenen bir adım olabilir. Kimi insanlar terapiye ihtiyaç duyduklarını kabul etmekte zorlanır, kimileri ise ilk görüşmeye giderken “Ne konuşacağım?”, “Acaba beni yargılar mı?”, “Ya doğru kelimeleri bulamazsam?” gibi sorularla endişelenir. Aslında bu çok normaldir. Terapi, sizi olduğunuz gibi kabul eden güvenli bir alandır ve bu yolculukta hiçbir şeyi “mükemmel” yapmak zorunda değilsiniz.İlk Seansın AmacıTerapiye ilk adımda genellikle danışman, sizi tanımak ve ihtiyaçlarınızı anlamak için bazı sorular sorar. Bu sorular, geçmiş deneyimleriniz, şu an yaşadığınız zorluklar ve terapiye dair beklentilerinizle ilgilidir. İlk seansın temel amacı sizi “çözmek” ya da hemen bir yol haritası çıkarmak değildir. Daha çok birbirinizi tanımak ve sürecin nasıl ilerleyeceğini belirlemektir. Bu nedenle sizden hazır, planlı ya da eksiksiz cevaplar beklenmez. İçtenliğiniz ve samimiyetiniz en değerli şeydir.Terapiye Dair Yanlış İnanışlarTerapiye başlamadan önce bazı yanlış inanışlar kaygıyı artırabilir. Örneğin, “Terapi sadece ciddi sorunları olanlar içindir” düşüncesi çok yaygındır. Oysa terapi, hayatında yön arayan, ilişkilerinde zorlanan ya da sadece kendini daha iyi tanımak isteyen herkes için faydalıdır. Bir başka yanlış inanış ise “Terapist beni yargılar” düşüncesidir. Psikolojik danışmanlar yargılamak için değil, anlamak ve desteklemek için vardır. Ayrıca “Bir-iki seansta mucize beklemek” de yanlıştır. Değişim küçük adımlarla, düzenli bir şekilde gerçekleşir.İlk Seansa Nasıl Hazırlanabilirsiniz?Aslında büyük bir hazırlık yapmanıza gerek yoktur. Ancak dilerseniz, son dönemde sizi en çok zorlayan konuları, aklınızdaki soruları ya da terapiyle ilgili beklentilerinizi not alabilirsiniz. Bu, seans sırasında kendinizi daha rahat ifade etmenize yardımcı olabilir. Aynı zamanda unutmamanız gereken nokta şudur: Terapide “yanlış” ya da “doğru” cevaplar yoktur. Siz olduğunuz gibi gelirsiniz ve danışman sizi o hâlinizle kabul eder.Süreklilik ve SabırTerapi, tek bir seansla hayatınızı değiştiren mucizevi bir süreç değildir. Değişim, düzenli görüşmelerle, adım adım gelişir. Bazen farkındalıklar kısa sürede ortaya çıkar, bazen de süreç daha uzun sürebilir. Burada önemli olan sabırlı olmak ve kendinize zaman tanımaktır. Tıpkı bir spora başlamak gibi; kasların güçlenmesi ve değişimin görünür hâle gelmesi için zamana ihtiyaç vardır.Doğru Danışmanı SeçmekTerapi sürecinin en önemli unsurlarından biri, danışan ile danışman arasındaki güven ilişkisidir. Kendinizi güvende ve anlaşılmış hissettiğiniz bir danışmanla çalışmak sürecin etkisini artırır. İlk görüşmede danışmanın yaklaşımı size uygun değilse, başka bir danışmanla devam etmeyi tercih edebilirsiniz. Bu çok doğal bir durumdur. Önemli olan, sizin ihtiyaçlarınıza en uygun uzmanı bulmaktır.Terapiye Başlamak Cesaret İsterToplumda hâlâ terapiye gitmek bazen yanlış anlaşılabiliyor. Oysa terapiye başlamak, zayıflık değil aksine cesaret göstergesidir. Çünkü kişi, kendi hayatını daha iyi bir noktaya taşımak için adım atmayı seçmiştir. Duygularını, düşüncelerini paylaşmak ve değişim için çaba göstermek büyük bir içsel güç gerektirir.Terapi YolculuğuHer terapinin kendine özgü bir yolculuğu vardır. Bazı seanslarda çok konuşursunuz, bazı seanslarda sessizlik ağır basar. Bazen yoğun duygular yaşanır, bazen de sadece gündelik şeylerden söz edilir. Bunların hepsi sürecin doğal parçalarıdır. Terapi yolculuğunda esas olan, kendinizi daha iyi tanımak ve yaşamınızı daha dengeli, anlamlı hâle getirmektir.Terapi Sürecinde Karşılaşılabilecek ZorluklarTerapiye başlamak kadar süreci devam ettirmek de zaman zaman zorlayıcı olabilir. Kimi danışanlar birkaç seans sonra “Aslında kendimi iyi hissediyorum, artık gelmeme gerek yok” diyebilir. Bu noktada duygularınıza kulak vermek kadar danışmanınızla açık bir şekilde konuşmak da önemlidir. Bazen iyi hissettiğimiz dönemlerde terapinin bırakılması, daha sonra benzer zorluklarla karşılaşıldığında yeniden başa dönülmesine sebep olabilir. Bu nedenle sürecin tamamlanması ve danışmanla birlikte hedeflerin gözden geçirilmesi faydalıdır.Bir diğer zorluk ise terapi sırasında yüzleşilen duygular olabilir. Bastırılmış ya da görmezden gelinmiş anılar, seanslarda gün yüzüne çıkabilir. Bu durum rahatsız edici hissettirse de aslında iyileşmenin önemli bir parçasıdır. Danışman, bu duyguları güvenli bir ortamda ele almanıza yardımcı olur.Ailenin ve Çevrenin EtkisiTerapi sürecinde bireyin yakın çevresinin de etkisi büyüktür. Bazı aileler ya da arkadaşlar destekleyici olurken, bazıları terapiye gitmeyi gereksiz görebilir. Böyle durumlarda hatırlamanız gereken nokta, terapinin sizin için olduğudur. Çevrenizin düşünceleri önemli olsa da, kendi ihtiyaçlarınızı önceliklendirmek sürecin sağlıklı ilerlemesi için gereklidir.Küçük Adımların GücüTerapi, büyük değişimlerden çok, küçük ama anlamlı adımlarla ilerler. Daha önce fark etmediğiniz bir düşünce kalıbını keşfetmek, bir duyguyu daha net ifade edebilmek ya da bir ilişkide sağlıklı sınır koymayı öğrenmek; aslında hayat kalitenizi artıran büyük kazanımlardır. Bu küçük adımlar biriktikçe yaşamda köklü dönüşümler yaratır.Kısacası terapi, tek başınıza taşımakta zorlandığınız yükleri paylaşabileceğiniz güvenli bir alandır. İlk adımı atmak zor görünebilir ama çoğu kişi terapiye başladıktan sonra “Keşke daha önce başlasaydım” der. Siz de ilk görüşmeye gittiğinizde aslında en önemli eşiği geçmiş olacaksınız. Çünkü terapi, sadece sorun çözmek için değil, kendinizi tanımak, hayatınızı anlamlandırmak ve potansiyelinizi keşfetmek için güçlü bir fırsattır. Yazımızın başında söylediğim gibi terapi derin bir nefesin ilk soluğu gibidir. Aşamadığınız düşüncelerinizi, yönetmekte zorlandığınız duygularınızı veya hayatınızda baş etmekte güçlük çektiğiniz olayları yönetmekte destek arayışı içerisindeyseniz belki de terapiye başlamak için doğru gündesinizdir.
Dilara SAYI 02.10.2025

Oyun Terapisinin Çocuk Gelişimindeki Rolü

Oyun Terapisinin Çocuk Gelişimindeki RolüÇocuklar, dünyayı yetişkinlerden çok farklı bir şekilde algılar. Onlar için oyun yalnızca eğlenceli bir etkinlik değil; aynı zamanda duygularını, düşüncelerini ve ihtiyaçlarını ifade etmenin en doğal yoludur. İşte tam da bu noktada oyun terapisi, çocuğun gelişimini destekleyen, duygusal iyileşmesini kolaylaştıran ve iletişim becerilerini güçlendiren önemli bir psikolojik destek yöntemi olarak öne çıkar.Bu yazıda oyun terapisinin ne olduğunu, çocuk gelişimi üzerindeki etkilerini, hangi durumlarda tercih edildiğini ve ebeveynlere ne gibi katkılar sağladığını detaylı bir şekilde ele alacağız.Oyun Terapisi Nedir?Oyun terapisi, çocukların oyun aracılığıyla kendilerini ifade etmelerine, duygularını tanımalarına ve zorlayıcı yaşam deneyimlerini işlemelerine yardımcı olan bir terapi yöntemidir. Çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun bir şekilde kullanılan oyuncaklar, figürler, resimler veya oyun materyalleri, terapötik bir dil haline gelir.Çocuklar çoğu zaman yaşadıkları kaygıyı, korkuyu ya da öfkeyi sözel olarak anlatmakta zorlanırlar. Oyun terapisi sayesinde bu duygular güvenli bir ortamda ortaya çıkar ve işlenir. Terapist, çocuğun oyununu gözlemler, yönlendirir veya yapılandırarak destekler. Böylece çocuk, yaşadığı duygusal yükten arınırken sağlıklı baş etme becerileri de kazanır.Oyun Terapisinin Çocuk Gelişimi Üzerindeki Etkileri1. Duygusal GelişimOyun terapisi, çocuğun duygularını tanımasına ve ifade etmesine yardımcı olur. Örneğin, öfke, kaygı, kıskançlık ya da üzüntü gibi zor duygular oyun aracılığıyla açığa çıkar. Çocuk bu duygularını tanıdıkça onları kontrol etmeyi öğrenir. Bu süreç, sağlıklı bir duygusal düzenleme becerisi kazandırır.2. Sosyal GelişimOyun terapisi, çocuğun empati kurma, sıra bekleme, paylaşma ve kurallara uyma gibi sosyal becerilerini geliştirmesine katkı sağlar. Grup oyun terapisi uygulamalarında çocuk, diğer çocuklarla etkileşim kurarak sosyal ilişkilerinde daha uyumlu hale gelir.3. Bilişsel GelişimÇocuk, oyun sırasında problem çözme, neden-sonuç ilişkisi kurma ve alternatif düşünme becerilerini geliştirir. Özellikle sembolik oyunlar, çocuğun hayal gücünü zenginleştirir ve bilişsel esnekliği artırır.4. Dil ve İletişim BecerileriOyun terapisi, çocukların sözel ve sözel olmayan iletişim becerilerini güçlendirir. Çocuğun oyun içinde kullandığı kelimeler, seçtiği semboller veya jestler, terapist için anlamlı ipuçları taşır. Bu da dil gelişimini destekler.5. Davranışsal DüzenlemeHiperaktivite, öfke nöbetleri veya saldırgan davranışlar yaşayan çocuklar için oyun terapisi etkili bir yöntemdir. Oyun ortamı, çocuğun bu davranışları güvenli şekilde boşaltmasına ve yerine daha uygun tepkiler geliştirmesine fırsat tanır.Hangi Durumlarda Oyun Terapisi Kullanılır?Oyun terapisi, çok farklı duygusal ve davranışsal sorunlarda etkili bir şekilde kullanılabilir. En sık başvurulan durumlar şunlardır:Kaygı bozuklukları (ayrılık kaygısı, sosyal kaygı)Travma sonrası stres (kaza, kayıp, boşanma, istismar)Davranış sorunları (inatçılık, öfke kontrol güçlüğü, saldırganlık)Özgüven eksikliği ve içe kapanıklıkOkul uyum sorunları ve akademik zorluklarBoşanma, taşınma gibi yaşam değişiklikleriKardeş kıskançlığıOyun terapisi yalnızca “sorun yaşayan” çocuklar için değil, gelişim sürecini desteklemek isteyen her çocuk için faydalı olabilir.Oyun Terapisi Süreci Nasıl İşler?Değerlendirme: Terapist, ebeveynlerle görüşerek çocuğun yaşadığı sorunları ve beklentileri anlamaya çalışır.Oyun seansları: Çocuk belirli aralıklarla (genellikle haftada bir) oyun odasında terapi seanslarına katılır. Seanslar yaklaşık 45–50 dakika sürer.Gözlem ve müdahale: Terapist, çocuğun oyunlarını gözlemler ve gerektiğinde yönlendirmeler yapar. Oyun sırasında ortaya çıkan temalar, çocuğun iç dünyasına dair önemli ipuçları verir.Ebeveyn görüşmeleri: Süreç boyunca ebeveynlerle düzenli aralıklarla görüşülür, aileye evde destekleyici öneriler verilir.Sonlandırma: Çocuğun hedeflenen kazanımları elde etmesiyle terapi süreci sonlandırılır.Ebeveynler İçin Oyun Terapisinin KatkılarıOyun terapisi sadece çocuğu değil, aile sistemini de etkiler. Ebeveynler, çocuklarının duygusal ihtiyaçlarını daha iyi anlamayı öğrenir. Ayrıca:Çocuğun gelişimsel süreci hakkında daha fazla farkındalık kazanırlar.Çocuğun ihtiyaçlarına uygun iletişim yöntemleri öğrenirler.Aile içi ilişkilerde daha sağlıklı bağlar oluşur.Bu nedenle oyun terapisi, aileyi de içine alan bütüncül bir iyileşme süreci sunar.Oyun Terapisinin Çocuk Gelişimine Katkısını Destekleyen AraştırmalarAraştırmalar, oyun terapisinin çocuklarda kaygı düzeyini düşürdüğünü, özgüveni artırdığını ve sosyal becerileri geliştirdiğini ortaya koymaktadır. Özellikle travmatik deneyimler yaşayan çocuklarda, oyun terapisi güvenli bir alan sağlayarak duygusal iyileşmeye katkıda bulunur.Amerikan Oyun Terapisi Derneği (APT) tarafından yapılan çalışmalar, düzenli oyun terapisi alan çocukların okul başarısında ve sosyal ilişkilerinde belirgin gelişmeler yaşadığını göstermektedir. Bu bulgular, oyun terapisinin yalnızca kısa vadeli değil, uzun vadeli olumlu etkiler yarattığını kanıtlar.Sonuç: Oyun, Çocuğun Dili; Terapi, Onun KöprüsüdürOyun terapisi, çocukların gelişim sürecinde hem duygusal hem de sosyal anlamda önemli bir rol oynar. Çocuğun yaşadığı zorlukları oyun yoluyla ifade etmesine ve sağlıklı baş etme mekanizmaları geliştirmesine yardımcı olur. Bu nedenle oyun terapisi, çocuk gelişiminin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirilmelidir.👉 Eğer çocuğunuzda duygusal ya da davranışsal sorunlar gözlemliyorsanız, oyun terapisi profesyonel destek için güçlü ve etkili bir yöntem olabilir. Çünkü unutmayın: oyun, çocuğun dili; oyun terapisi ise bu dili anlayabilmenin en güvenilir yoludur.Eğer çocuğunuzun duygusal dünyasında inişler ve çıkışlar gözlemliyorsanız, oyun terapisiyle ona güvenli bir alan sunabilirsiniz. Unutmayın, çocuklar duygularını çoğu zaman sözle değil, oyunla ifade ederler; bu nedenle profesyonel bir rehber eşliğinde oyun, onların duygularını anlamak ve sağlıklı baş etme yolları geliştirmek için güçlü bir araçtır. Oyun terapisi, çocuğunuzun özgüvenini artırır, sosyal ilişkilerini güçlendirir ve davranışlarını olumlu yönde şekillendirir. Oyun terapisi sayesinde çocuğunuz, duygularını daha iyi tanıyacak, kendine güveni artacak ve yaşamındaki zorluklarla baş etme becerilerini güçlendirecektir. Siz de oyun terapisi hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz ücretsiz soru sorabilirsiniz.
Eda KALE 30.09.2025