1. Uzman
  2. Hidayet ÇALIŞKAN
Hidayet ÇALIŞKAN

Hidayet ÇALIŞKAN

Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)
Uzmanlıklar: İlişki / Evlilik Problemleri , Çocuk ve Ergenlik Dönemi Ruhsal Sorunları , Depresyon ve Mutsuzluk
Uzmanlıklar: İlişki / Evlilik Problemleri , Çocuk ve Ergenlik Dönemi Ruhsal Sorunları , Depresyon ve Mutsuzluk
Online Terapi
süre 45 dk
ücret 1799
Yüz Yüze Terapi
Hizmet vermiyor

Hakkında

Merhabalar, Ben Psikolog & Psikoterapist & İlişki ve Aile danışmanı Hidayet ÇALIŞKAN, Elazığ (1969) doğumluyum. İlk Orta ve lise öğrenimimi Elazığ'da tamamladım.1989-1993 yıllları arasında Üniversite lisans eğitimimi Ankara Hacettepe üniversitesi Psikoloji bölümünde başarı ile tamamlarken eğitim süresince klinik anlamda psikoterapi ve psikopatoloji ile özel ve mesleki olarak ilgilendim. Hem resmi hemde özel bir çok klinikte tamamladim. Uzun yıllar (30 yıl) kamu hizmetinde psikolog olarak, çalıştım Uzmanlık alanlarımı nitelikli kılmak adına; İstanbul Psikoterapi Enstitüsü Merkezinde Psikiyatrist Dr.Tahir Özakkaş tarafından verilen Bütüncül Psikoterapi eğitimimi teorik, formülasyon ve süpervizyon şeklinde üç yıl boyunca başarı ile tamamladım. Terapilerde Dinamik temelli ; Bütüncül Psikoterapi temel ekseninde, danışanın ihtiyacına göre Bilişsel ve Davranışçı Psikoterapi, Psikanalitik Psikoterapi, , Duygu Odaklı Terapi ve Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi yaklaşımınını benimsemekteyim.

Danışmanlık/Terapi Süreci Hakkında

ONLİNE PSİKOTERAPİ VE ONLİNE PSİKO-DANIŞMANLIK SÜRECİ HAKKINDA ;

Terapistiniz olarak benimle birlikte belirlediğiniz aralıklar ile olacaktır. Her bir seans 45 dk sürer. Seanslar tam saatinde başlayacaktır. Bu seanslar süresince şikayet ve sorunu ve sizi ayrıntılı tanıyıp ilerliyor olacağız. Seanslarda konuşulanlar üçüncü şahıslar ile asla paylaşılmayacaktır. Herhangi bir sebep ile yapılacak olan seans iptalleri en az 24 saat öncesinden haber verilmelidir.

Değerli danışan, terapi sürecinizde sorunlarınızla baş etmenin yanı sıra; psikolojik sağlamlık, öz şefkat ve bilişsel esneklik ve psikolojik farkındalık becerilerinizi de birlikte çalışarak geliştireceğiz.

Kendinizi ve çevrenizi anlamak,

Psikolojik ve zihinsel Farkındalık kazanmak,

Öz şefkatinizi artırmak,

Anda ve dengede kalabilmek,

Yargılanmadan anlatmak ve anlaşıldığınızı hissetmek

Sorunlarınızla baş etmek istiyorsanız benden yardım alabilirsiniz.

Eğer bu cümlelerden biri veya birkaçı:

"Aynı şeyleri tekrar tekrar yaşıyorum"

"Hayatımda bir şeyler eksik"

"Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum"

"Harekete geçemiyorum"

"Belirsizlik beni yoruyor"

"Sabırsızım, bir şeyler hemen değişsin istiyorum" size uyuyorsa yine benden destek alabilirsiniz.

Benden yardım alabileceğiniz konular neler?

  • Yetişkin Terapisi
  • Çocuk & Ergen Terapisi
  • Ebeveyn Danışmanlığı
  • Gelişim dönem sorunları (dil, bilişsel, duygusal, kişisel ve ahlaki gelişim),
  • Aile Danışmanlığı
  • Ebeveyn tutumları & Aile İçi Çatışmalar
  • İlişki & Evlilik Problemleri
  • Evlilik Öncesi Danışmanlık
  • Kişilerarası İlişkilerde Problemler
  • İş ve eğitim sorunları
  • Stres Yönetimi
  • Öfke Kontrol
  • Özgüven Problemi & Yeterlilik sorunları,
  • Yetersizlik ve Değersizlik Algısı
  • Bağlanma sorunları
  • Fobiler/Korkular
  • Kaygı Bozuklukları
  • Panik Bozukluk
  • Kayıp/Yas/Ayrılık
  • Depresyon & Mutsuzluk
  • Çatışma Çözme Becerileri
  • Teknoloji Bağımlılığı (ekran, oyun, internet, telefon , sosyal medya vb.)

Dikkat edilmesi gereken noktalar:

Eğer ilk kez terapi alacaksanız, "Kendimi nasıl anlatmam gerekiyor?" gibi bir endişeniz olabilir. Ben sizi özellikle ilk seanslarda sorularımla yönlendiriyorum ve tanımaya başlıyorum.

Daha önce aldığınız psikolojik yardım etkili olamamış veya yetersiz kalmış olabilir. Her terapistin danışanıyla bağ kurma şekli ve iletişimi farklı. Bu yüzden size güven veren bir terapistle kuracağınız bağ da başka özellikte olacak. Anlaşıldığınızı, gerçekten duyulduğunuzu ve olduğunuz halinizle kabul edildiğinizi hissettiğiniz bir yer terapi seansları bana göre. İlerlememiz gereken yol belli, ben bu süreci kişiye özel-rölatif hale getiriyorum.

Merak ettiklerinizi soru sorma seçeneğiyle bana sorabilirsiniz.

BEKLERİM ..Görüşürüz..

Çalışma Grupları

Çift & Partner Ergen (12-18) Yetişkin (18-65) Okul Öncesi Çocuk (0-6) Çocuk (6-12) Yetişkin (65+)

Terapi Yaklaşımları

Bilişsel Davranışçı Aile Terapisi Bütüncül Psikoterapi Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) Çözüm Odaklı Aile Terapisi Davranışçı Terapi Bilişsel Terapi (CPT) Duygu Odaklı Terapi Hızlandırılmış Deneyimsel Dinamik Psikoterapi Kültüre Duyarlı Terapi Psikodinamik Aile Terapisi Akılcı Duygusal Davranışçı Terapi (REBT) Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi (SFBT) Varoluşcu Terapi

Eğitimler

Hacettepe Üniversitesi - Lisans - Psikoloji

Sertifikalar

Motivation Systems And Model Scenes - Psikoterapi Enstitüsü Tahir Özakkaş - 1.9.2013 Aile Eğitim Programı Egiticilerin Eğitimi Teşekkür Belgesi - Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı - 1.9.2013 Bütüncül Psikoterapi - Psikoterapi Enstitüsü Tahir Özakkaş - 1.9.2013 Aktarım Odaklı Psikoterapi - Psikoterapi Enstitüsü Tahir Özakkaş - 1.9.2023 Ego State Thrapy - Psikoterapi Enstitüsü Tahir Özakkaş - 1.9.2023 Tömer İnglish Courses - Ankara Üniversitesi Tömer - 1.9.2013

Blog Yazıları

Evlilikte Duyarsızlık: Psikolojik Dinamikler ve Çözüm Yolları

Evlilikte Duyarsızlık: Psikolojik Dinamikler ve Çözüm YollarıEvlilik, iki bireyin duygusal, fiziksel ve zihinsel olarak birbirine bağlandığı, karşılıklı anlayış ve destek üzerine kurulu bir birlikteliktir. Ancak, zamanla çiftler arasında duygusal bağın zayıflaması, empati eksikliği ve ilgisizlik gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Evlilikte duyarsızlık, partnerlerden birinin ya da her ikisinin de diğerinin duygularına, ihtiyaçlarına veya beklentilerine karşı kayıtsız kalması olarak tanımlanabilir. Bu durum, evliliğin temel taşlarından olan güven, sevgi ve iletişimi tehdit ederek ciddi çatışmalara yol açabilir. Bu makalede, evlilikte duyarsızlığın psikolojik nedenleri, etkileri ve çözüm yolları ele alınacaktır.Evlilikte Duyarsızlığın Psikolojik NedenleriEvlilikte duyarsızlığın kökeninde bireysel, ilişkisel ve çevresel faktörler yatabilir. İlk olarak, bireysel faktörler arasında kişinin geçmiş deneyimleri, duygusal olgunluk düzeyi ve stresle başa çıkma becerileri yer alır. Örneğin, çocukluk döneminde duygusal ihmale maruz kalmış bir birey, yetişkinlikte duygularını ifade etmekte zorlanabilir ve partnerinin ihtiyaçlarına karşı duyarsız kalabilir. Ayrıca, kişinin kendi duygularına yabancılaşması (aleksitimi) da empati kurma yeteneğini zayıflatabilir.İlişkisel faktörler, çiftler arasındaki iletişim kalitesine ve çatışma çözme becerilerine bağlıdır. Uzun süreli evliliklerde, çiftler rutinlere hapsolabilir ve birbirlerinin duygusal sinyallerini fark etmeyi bırakabilir. Örneğin, bir partnerin sürekli olarak iş stresiyle meşgul olması, diğer partnerin duygusal ihtiyaçlarını göz ardı etmesine neden olabilir. Ayrıca, çözülmemiş çatışmalar veya biriken kırgınlıklar, duygusal mesafe yaratabilir ve duyarsızlığı körükleyebilir.Çevresel faktörler arasında ise modern yaşamın getirdiği baskılar öne çıkar. Yoğun iş temposu, maddi sorunlar veya çocuk yetiştirme sorumlulukları, çiftlerin birbirine ayıracakları zamanı ve enerjiyi azaltabilir. Bu durumda, partnerler farkında olmadan birbirine karşı ilgisiz hale gelebilir.Duyarsızlığın Evliliğe EtkileriEvlilikte duyarsızlık, hem bireysel hem de ilişkisel düzeyde ciddi sonuçlar doğurabilir. Duyarsızlığın en yaygın etkilerinden biri, duygusal bağın zayıflamasıdır. Bir partnerin sürekli olarak diğerinin ihtiyaçlarına kayıtsız kalması, terk edilmişlik, değersizlik ve yalnızlık hislerini tetikleyebilir. Bu durum, zamanla öfke, hayal kırıklığı veya depresif belirtiler gibi duygusal sorunlara yol açabilir.Duyarsızlık, aynı zamanda iletişimde bozulmalara neden olur. Duygusal ihtiyaçları karşılanmayan bir partner, kendini ifade etmekten vazgeçebilir veya agresif bir iletişim tarzı benimseyebilir. Bu, çiftler arasında kısır döngüye dönüşen çatışmalara yol açar. Örneğin, bir partnerin "Seninle konuşmak anlamsız, zaten beni umursamıyorsun" gibi söylemleri, diğer partneri savunmaya geçirerek iletişimi daha da zorlaştırabilir.Duyarsızlığın uzun vadeli etkileri arasında ise evliliğin sürdürülebilirliğinin tehlikeye girmesi yer alır. Partnerlerden biri sürekli olarak ihmal edildiğini hissederse, bu durum sadakatsizlik, ayrılık veya boşanma gibi sonuçlara yol açabilir. Ayrıca, duyarsızlık çocukların da duygusal gelişimini etkileyebilir; ebeveynler arasındaki soğukluk, çocuklarda güvensizlik veya kaygı gibi sorunlara neden olabilir.### Çözüm Yolları: Duyarsızlığı Aşmak İçin Psikolojik StratejilerEvlilikte duyarsızlığı aşmak, çiftlerin bilinçli çabaları ve duygusal yatırımlarıyla mümkündür. Aşağıda, bu sorunu çözmek için uygulanabilecek psikolojik stratejiler sıralanmıştır:1. *Açık ve Yapıcı İletişim Kurma*: Çiftler, duygularını ve ihtiyaçlarını açıkça ifade etmeye özen göstermelidir. "Sen hep böyle yapıyorsun" gibi suçlayıcı ifadeler yerine, "Bazen ihtiyaçlarımı fark etmediğini hissediyorum, bu konuda konuşabilir miyiz?" gibi yapıcı bir dil kullanılabilir. İletişimde "ben dili" kullanmak, karşı tarafın savunmaya geçmesini önler.2. *Empati Geliştirme*: Empati, partnerin duygularını anlamak ve onun bakış açısını takdir etmek anlamına gelir. Çiftler, birbirlerinin duygusal sinyallerine daha fazla dikkat ederek empati becerilerini güçlendirebilir. Örneğin, partnerin stresli bir gün geçirdiğini fark eden bir eş, destekleyici bir tavır sergileyerek duygusal bağı güçlendirebilir.3. *Kaliteli Zaman Geçirme*: Yoğun yaşam temposunda çiftlerin birbirine ayırdığı zaman azalabilir. Birlikte geçirilen kaliteli zaman, duygusal yakınlığı artırır. Haftada bir akşam yemeği, ortak bir hobi veya basit bir yürüyüş bile ilişkiyi canlandırabilir.4. *Duygusal Farkındalığı Artırma*: Partnerler, kendi duygularını ve ihtiyaçlarını daha iyi anlamak için öz-yansıtma yapabilir. Meditasyon, günlük tutma veya terapi gibi yöntemler, duygusal farkındalığı artırarak duyarsızlığın azalmasına yardımcı olur.5. *Çift Terapisi*: Profesyonel destek, duyarsızlığın altında yatan nedenleri anlamak ve etkili iletişim stratejileri geliştirmek için faydalıdır. Çift terapisi, çiftlerin birbirine karşı daha duyarlı hale gelmesine ve ilişkilerini yeniden inşa etmesine olanak tanır.6. *Stresle Başa Çıkma Becerilerini Geliştirme*: Dışsal stres faktörleri duyarsızlığı tetikleyebilir. Çiftler, stres yönetimi teknikleri (örneğin, nefes egzersizleri veya zaman yönetimi) öğrenerek birbirine daha fazla enerji ayırabilir.Evlilik ve İlişki Terapisinin Temel PrensipleriEvlilik ve ilişki terapisi, çeşitli temel prensipler üzerine inşa edilmiştir. Bu prensipler, çiftlerin ilişkilerini anlamalarına ve sorunlarını çözmelerine yardımcı olur. İşte evlilik ve ilişki terapisinin temel prensiplerinden bazıları:İlişkiyi önceliklendirmeİlişki terapisi, çiftlerin ilişkilerini önceliklendirmelerini sağlar. İlişkideki sorunlar genellikle diğer yaşam stresleri tarafından gölgelenebilir. Terapistler, çiftlere ilişkilerini önemsemelerini ve ona zaman ayırmalarını öğütler. Bu, ilişkinin sağlıklı bir şekilde gelişmesini sağlar.Eşitlik ve saygıEvlilik ve ilişki terapisi, çiftler arasında eşitlik ve saygı temelinde kurulmuştur. Terapistler, çiftlere birbirlerine karşı saygılı olmayı, duygularını ifade etmeyi ve ihtiyaçlarını dile getirmeyi öğretir. Bu, sağlıklı bir iletişim ve karşılıklı anlayışın temelidir.İletişim becerileri geliştirmeİletişim, sağlıklı bir ilişkinin temel taşıdır. Evlilik ve ilişki terapisi, çiftlere etkili iletişim becerileri geliştirmeleri konusunda rehberlik eder. Terapistler, aktif dinleme, empati kurma ve açık bir şekilde ifade etme gibi becerileri öğretir. Böylece, çiftler duygularını daha iyi ifade edebilir ve birbirlerini daha iyi anlayabilir.Çatışma yönetimiHer ilişkide çatışmalar kaçınılmazdır. Evlilik ve ilişki terapisi, çiftlere çatışma yönetimi becerilerini öğretir. Terapistler, çiftlerin çatışmaları yapıcı bir şekilde ele almalarını sağlar. Bu, çiftler arasındaki anlaşmazlıkların daha sağlıklı bir şekilde çözülmesine yardımcı olur.#SonuçEvlilikte duyarsızlık, çiftlerin duygusal bağını zayıflatan ve ilişkiyi tehdit eden ciddi bir sorundur. Ancak, bu durum çözümsüz değildir. Duyarsızlığın kökeninde yatan bireysel, ilişkisel ve çevresel faktörleri anlamak, çözüm yollarını belirlemede ilk adımdır. Açık iletişim, empati, kaliteli zaman geçirme ve profesyonel destek gibi stratejiler, çiftlerin birbirine karşı duyarlılığını artırabilir. Evlilik, sürekli bir çaba ve özen gerektirir; duyarsızlığı aşmak ise bu çabanın en önemli parçalarından biridir. Çiftler, birbirine karşı duyarlılıklarını yeniden inşa ederek daha sağlıklı, tatmin edici ve sürdürülebilir bir ilişki kurabilirler.

Devamını Oku

Stockholm Sendromu: Tanımı, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Stockholm Sendromu, psikoloji literatüründe, mağdurların kendilerine zarar veren ya da onları esir tutan kişilere karşı duygusal bir bağ geliştirdiği bir durum olarak tanımlanır. Bu sendrom, adını 1973 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de yaşanan bir banka soygunu olayından almıştır. Soyguncular tarafından altı gün boyunca rehin tutulan dört banka çalışanı, kurtarılmalarına rağmen soygunculara karşı sempati geliştirmiş, hatta bazıları onların avukatlık masraflarını karşılamış ve biri soyguncudan biriyle evlenmek için nişanlısından ayrılmıştır. Psikiyatr Nils Bejerot tarafından ilk kez tanımlanan bu durum, sadece rehine durumlarıyla sınırlı kalmayıp, aile içi şiddet, cinsel taciz, insan ticareti ve tarikat gibi baskıcı ilişkilerde de gözlemlenmektedir. Bu makalede, Stockholm Sendromu’nun tanımı, belirtileri, nedenleri ve tedavi yöntemleri detaylı bir şekilde ele alınacaktır. Stockholm Sendromu Nedir?Stockholm Sendromu, bir mağdurun, kendisini fiziksel ya da psikolojik olarak tehdit eden kişiye karşı empati, sempati ve hatta bağlılık geliştirmesi durumudur. Bu durum, genellikle hayatta kalma içgüdüsüne dayanan bir savunma mekanizması olarak ortaya çıkar. Mağdur, tehdit altında olduğu bir ortamda, saldırganın küçük iyiliklerini abartarak ona karşı olumlu duygular besleyebilir. Örneğin, bir rehine, kendisine yemek veren veya zarar vermemeyi seçen bir soyguncuyu “iyi” biri olarak algılayabilir. Bu, mağdurun stresli ve tehlikeli bir durumda kontrol hissi kazanma çabasıdır.Sendrom, yalnızca rehine durumlarında değil, günlük hayatta da görülebilir. Örneğin, aile içi şiddet mağdurları, kendilerine zarar veren partnerlerine karşı bağlılık geliştirebilir. Benzer şekilde, tarikat üyeleri veya savaş esirleri de baskıcı figürlere karşı paradoksal bir bağlılık sergileyebilir. Bu durum, mağdurun dünyayı saldırganın perspektifinden görmeye başlaması ve kendi kimliğini kaybetmesiyle karakterizedir.Stockholm Sendromu’nun BelirtileriStockholm Sendromu’nun belirtileri, mağdurun psikolojik ve duygusal durumunda belirgin değişikliklerle kendini gösterir. En yaygın belirtiler şunlardır:1. *Saldırgana Karşı Sempati ve Empati*: Mağdur, kendisine zarar veren kişiyi suçlamak yerine onun davranışlarını haklı çıkarmaya çalışabilir. Örneğin, bir rehine, soyguncunun “zor bir hayatı” olduğunu düşünerek ona acıyabilir.2. *Duygusal Bağlılık*: Mağdur, saldırganla güçlü bir duygusal bağ kurabilir. Bu bağ, saldırganın mağduru koruduğu veya ona anlayış gösterdiği yanılsamasına dayanabilir.3. *Kurtarıcılara Karşı Olumsuz Tutum*: Mağdur, polise veya kendilerini kurtarmaya çalışan diğer kişilere karşı düşmanca bir tavır sergileyebilir. Örneğin, 1973 Stockholm olayında rehineler, polisin operasyon yapacağını öğrenince soyguncuları uyarmıştır.4. *Kendini Suçlama*: Mağdur, yaşadığı durumu kendi hatası olarak görebilir ve saldırganı suçlamaktan kaçınabilir.5. *İzolasyon Hissi*: Mağdur, yalnızca saldırgan tarafından anlaşıldığını düşünerek dış dünyadan kopabilir.6. *Anksiyete ve Depresyon*: Mağdurlarda uyku bozuklukları, kabuslar, odaklanma sorunları ve duygusal boşluk gibi belirtiler sıkça görülür.Bu belirtiler, mağdurun yaşadığı travmatik deneyimin bir sonucu olarak ortaya çıkar ve genellikle bilinçsiz bir şekilde gelişir. Stockholm Sendromu’nun NedenleriStockholm Sendromu’nun kesin nedenleri bilinmemekle birlikte, birkaç faktörün bu durumu tetiklediği düşünülmektedir. En temel neden, mağdurun hayatta kalma içgüdüsüdür. Tehdit altında olan bir birey, saldırganla bağ kurarak hayatta kalma şansını artırmaya çalışır. Diğer nedenler arasında şunlar yer alır:- *Uzun Süreli Temas*: Mağdur ile saldırgan arasındaki uzun süreli etkileşim, duygusal bağlanmayı kolaylaştırır.- *Güç Dengesizliği*: Saldırganın mağdur üzerindeki mutlak kontrolü, bağımlılık hissini artırır.- *İzolasyon*: Mağdurun dış dünyayla bağlantısının kesilmesi, saldırganı tek ot [belirtme] kaynağı haline getirir.- *Manipülasyon*: Saldırganın mağdura karşı hem tehditkar hem de “nazik” davranışları, mağdurda kafa karışıklığına yol açar.- *Biyolojik Faktörler*: Travmatik durumlar, beyin kimyasında değişikliklere neden olabilir ve bu da duygusal bağlanmayı tetikleyebilir.Stockholm Sendromu’nun TedavisiStockholm Sendromu, resmi bir psikiyatrik tanı olarak DSM-V’te yer almasa da, psikolojik bir durum olarak kabul edilir ve tedavi edilmesi gereken ciddi bir durumdur. Tedavi, genellikle mağdurun travmatik deneyimlerini anlaması, duygusal bağlarını sorgulaması ve sağlıklı başa çıkma mekanizmaları geliştirmesi üzerine odaklanır. Başlıca tedavi yöntemleri şunlardır:1. *Psikoterapi*: Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve travma odaklı terapi, mağdurun yanlış inançlarını sorgulamasına ve travmatik deneyimleriyle başa çıkmasına yardımcı olur. EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) terapisi de travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) belirtilerini hafifletmede etkilidir.2. *İlaç Tedavisi*: Anksiyete, depresyon veya uyku bozuklukları gibi belirtiler için psikiyatristler tarafından antidepresan veya anksiyolitik ilaçlar reçete edilebilir.3. *Destek Grupları*: Benzer deneyimler yaşayan kişilerle bir araya gelmek, mağdurun yalnız olmadığını hissetmesini sağlar ve iyileşme sürecini hızlandırır.4. *Aile ve Çevresel Destek*: Mağdurun ailesi ve arkadaşlarının destekleyici bir tutum sergilemesi, duygusal iyileşme için kritik öneme sahiptir.5. *Farkındalık ve Eğitim*: Mağdurun ve çevresinin Stockholm Sendromu hakkında bilgi sahibi olması, durumu tanımayı ve erken müdahale etmeyi kolaylaştırır.Tedavi süreci, mağdurun bireysel hikayesine ve klinik belirtilerine göre özelleştirilir. Amaç, mağdurun kendi duygularını tanıması, özgüvenini yeniden kazanması ve sağlıklı ilişkiler kurabilmesidir. SonuçStockholm Sendromu, insan psikolojisinin karmaşık ve çoğu zaman anlaşılması zor bir yönünü temsil eder. Mağdurun, kendisine zarar veren kişiye karşı geliştirdiği duygusal bağ, hayatta kalma içgüdüsünün bir sonucu olarak ortaya çıkar ve hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ciddi sonuçlar doğurabilir. Sendromun belirtilerini tanımak, erken müdahale için kritik öneme sahiptir. Psikoterapi, ilaç tedavisi, destek grupları ve çevresel destek gibi yöntemlerle, mağdurlar travmatik deneyimlerini aşabilir ve sağlıklı bir yaşam sürebilir. Ancak, bu süreçte profesyonel yardım almak ve sabırlı bir yaklaşım benimsemek esastır. Stockholm Sendromu, sadece mağdurları değil, aynı zamanda toplumu da etkileyen bir durumdur ve bu nedenle farkındalık yaratmak, önleyici adımlar atmak ve destek sistemlerini güçlendirmek büyük önem taşır.*Kaynaklar*:- Memorial Tıbbi Yayın Kurulu, “Stockholm Sendromu Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri,” 2024.[](https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/stockholm-sendromu-nedir)- Acıbadem Web ve Yayın Kurulu, “Stockholm Sendromu Nedir? Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri,” 2024.[](https://www.acibadem.com.tr/ilgi-alani/stockholm-sendromu/)- NPİSTANBUL, “Stockholm Sendromu Nedir, Belirtileri Nelerdir?,” 2025.[](https://npistanbul.com/stockholm-sendromu-nedir-belirtileri-nelerdir)

Devamını Oku

Adresi

Atatürk, Ataşehir Parkı, 34758 Ataşehir/İstanbul, Türkiye

Uzmanin Adresi

Danışan Yorumları

Teşekkür ederim

(*)(*)(*)(*)(*)
A... Ç... - 7 gün önce
Ücretsiz soru sormuş olduğum halde çok hızlı ve detaylı bir şekilde yanıtladınız. Nezaketiniz, anlayışınız için çok teşekkür ederim. Anlaşıldığımı ve sürekli suçlu hissetmek zorunda olmadığımı hisserrirdiniz bana. 🙏🏽

Çok teşekkür ederim

(*)(*)(*)(*)(*)
i... ... - 9 ay önce
Her kelimenizde çok iyi empati kurabilen biri olduğunuz o kadar belli ki ücretsiz soru olarak sormuştum en çaresiz anımda ve hem çözüm sundunuz hem nasıl ilerlemeliyim yol gösterdiniz ne kadar teşekkür etsem az

Depresyon ruh hali

(*)(*)(*)(*)(*)
Y... G... - 16 ay önce
hidayet hoc a çok cana yakın diksiyonu düzgün birisi. yaptığımız 2 seanstan sonra kafamda bazı şeyleri çözdüm. yaptığı uygulamalar testler ve konuşmalar çok hoşuma gitti ve kendimle ilgili daha çok şey öğrendim. kendisine teşekkür ediyorum.
Toplam 3 yorum. Tümünü Gör
Soru - Cevap

Öz şefkat

Ozgusym - 4 gün önce
Yalnız kalma korkum yüzünden mutlu olmadığım bir ilişkideyim. Sevgilim çok ilgili ve beni de çok seviyor ama ben ona karşı aynı şeyleri hissedemiyorum. Ayrıldığım zaman onun ilgisini ve sevgisini özleyip pişman olmaktan korkuyorum. Kendimi nasıl sevebilirim. Sevgi açlığımla nasıl baş edebilirim
Yanıtları Göster (1)

Depresyon ve bağımlılık

A... Ç... - 7 gün önce
Hocam merhabalar, çok uzun süredir depresyonla mücadele ediyorum. Daha önce ilaçlı tedavi görmüştüm ancak tedavi bitmeden ilacı bıraktım. Benim ruh halim çok hızlı değişiyor ve genel olarak hayattan keyif almıyorum. Çok uzun süredir işsizim. İşlere girip çıkıyorum ancak kendime uygun bir iş bulamadığım için özgüvenim düşük, kendimi yetersiz hissediyorum ve bu karanlığın sonu gelmeyecek gibi geliyor. Biraz yalnız bir insanım. Fazla arkadaşım yok. Alkole düşkünlüğüm hep vardı ancak son süreçte atak halinde kontrolsüzce içiyorum. Hergün içmiyorum haftada bir iki akşam ancak içtiğimde de kendi sınırımı aştığımın farkında olsam da duramıyorum ve bundan kurtulmak istiyorum. Ancak sadece böyle akşamlarda ertesi gün derin bir mutsuzluk yaşayacağımı bilsem de anlık keyif aldığım için yine yapıyorum. Bazı günler kendimi tamamen kapatıyorum ve kimseyle görüşmek istemiyorum bazı günler hiç tanımadığım insanlarla sohbet kurup aşırı paylaşımda bulunuyorum. Benim için tehlikeli olabilecek ilişkiler kuruyorum. Çoğunlukla kendimi çok mutsuz hissediyorum. Mutlu olduğum anlarda ise çok boşvermiş oluyorum ve anın tadını çıkarmak adına çok fevri kararlar alıp sonucunda gene beni mutsuz edecek bir olayın yaşanmasına sebep oluyorum.
Yanıtları Göster (1)

yetersiz hissediyorum

tarçiko - 7 gün önce
Merhaba, mimarım ve yakın zamanda bir iş değişikliği yaptım. çok yoğun çalışıyorum hafta sonu tatil vs. olmaksızın ayda sadece 2 gün iznim var aynı şekilde erkek arkadaşım da aynı şartlarda çalışıyor. erkek arkadaşım şuan benim için işimin daha önce geldiğini, savunmakla birlikte onun için hiç çabalamadığımı ve onun isteklerini umursamadığımı düşünüyor. içten hissettiğim duygular asla bunlar değil ve kendimi net bir şekilde ifade edemiyorum ona bunun doğruluğunun olmadığıyla ilgili. ve kendimi aşırı yetersiz hissediyorum ilişki konusunda. ilişkide duygusal olarak yetemediğimi hissediyorum bana yardımcı olur musunuz
Yanıtları Göster (1)
Toplam 169 soru. Tümünü Gör