Kişilik, bireyi başkalarından ayıran doğuştan gelen biyolojik özellikleriyle çevreden kazanılan sosyal etmenlerin birbirlerine kattıklarıyla oluşan bedensel, zihinsel ve ruhsal özelliklerin bütününe denmektedir. Kişiliğin zaman ve durumdan bağımsız olarak tutarlılık göstermesi, bireylerde tahmin edilebilir olması ya da nispeten kalıcı olduğunun düşünülmesi kişiliğin sabit ve hiç değişmez olduğu anlamına gelmemelidir. Kişiliğin değişmeyen tarafı mizaçtan gelir, şekillenebilen tarafı ise karakterden gelir. İnsanın kişiliği biyo-psiko-sosyal olarak incelenmektedir.
Kişilik gelişimini etkileyen faktörleri;
a) Biyolojik Faktörler
b) Koşullama Faktörleri
c) Bilişsel Etkiler
d) Aile Etkileri
e) Çevresel Etkiler olarak farklı gruplarda incelenebilirler.
Kalıtım, bireylerin ebeveynlerinin birtakım kişisel özelliklerinin kromozomlar yoluyla geçmesini sağlayan yoldur. Kalıtımla beraber sadece fiziksel özellikler değil, davranışlar ve alışkanlıklarla ilgili huyların da kalıtımla beraber çocuğa geçtiğini tespit eden araştırmalar yapılmıştır. Biyolojik faktörlerin kişilik gelişimindeki etkilerini anlayabilmek için yapılan en temel çalışmalar hep ikizler üzerinde olmuştur. Ayrı yerlerde büyüyen ikizlerin davranışlarındaki aşırı benzerlikler biyolojik faktörlerin önemini ortaya koymaktadır. Mizaç üzerinde kalıtım kadar, sinir sisteminin, iç salgı bezlerinin çalışma faaliyetlerinin de rolü vardır. Hipofiz, tiroit, adrenal, gonad gibi kanalsız bezlerin salgıladıkları hormonların bireyin duygusal duyarlılık derecesini etkileyerek ruhsal çökkünlük, huysuzluk, çabuk duygulanma, keyifsizlik gibi duygu durumlarını ortaya çıkardığı anlaşılmıştır. Otonom sinir sisteminin uyarıcılara aşırı duyarlı olması ile nevrotik eğilimler gibi bazı ruh hastalıkları arasında yakın ilişki olduğu bulunmuştur. Bu noktada doğum öncesinde çocuğun fizyolojik gelişimi için anne adaylarının fiziksel ve psikolojik olarak iyi olma hallerine dikkat etmeleri çok önemlidir.
Bir başka biyolojik etken ise cinsiyettir. Bebeğin cinsiyetinin biyolojik olarak kendisine sunduğu özelliklerden dolayı kişilik gelişimini etkileyen en önemli unsurlardandır. Bebeğin cinsiyetinin biyolojik olarak sunduklarının yanında sosyal olarak da toplumsal cinsiyet kavramından ortaya çıkan kişiliği etkileyen cinsiyet faktörleri de olmaktadır.
Kişiliğin oluşmasında öğrenme kuramları da etkili olmaktadır. İnsanlar (doğrudan ya da dolaylı olarak) hem klasik hem de edimsel koşullama yoluyla kişilik gelişimlerine katkı sunabilmektedirler.
● Klasik koşullama ile bireylerin kimi durumlar karşısında gösterdikleri duyuşsal tepki ürünleri ortaya çıkardığı kabul edilmektedir. Eşya veyahut durumlara karşı yaratılalan tutumlar klasik koşullama ile ortaya çıkmıştır.
● Edimsel koşullanmada ise bireyin belirli durumlara karşı gösterdiği davranışların, kişiliğin bir özelliği hâline gelmesi için bu davranışlara pekiştirme uygulanıp uygulanmamasına bağlıdır. Dürüstlüğün takdir edilmesi, yalancılığın ceza ile pekiştirmesi gibi.
Kişiliğin şekillenmesinde zihinsel işlevlerin de etkisi azımsanamaz. Özellikle çocukluk ve gençlik çağlarında kişiliğin gelişmesi, sağlıklı ilişkiler kurulması ve sürdürülmesi kişinin bilişsel koşullarının olumlu yönde ilerlemesiyle mümkündür. Zihinsel işlevlerde; algılayış, öğrenme, yeni durumlara uyum, kavrama ve olayları ilişkilendirebilme yetkinlikleri bireylerde farklı düzeydedir.
● Dolayısıyla aynı zekâ düzeyinde olan kişiler olsa bile bu işlevlerin yetkinlik düzeylerinin değişik olması sonucu değişik kişilik yapıları, davranış biçimleri, uyum ve çözümler ortaya çıkabilir. En basit örnek olarak; bazı insanlar her bir işi ayrıntılarıyla analiz edip neyin hangi sıraya göre yapılmasını belirlemeye uğraşırken, diğer bir kısım insan ise bu tür işlere dürtüsel cevap vermektedir.
● Farklı bir örnekte ise; babası tarafından hatalı davranışları yüzünden sık sık azarlanan çocukta bir süre sonra bu azarlamaların hiçbir etkisi kalmayacaktır. Çocuk düşünme sürecinde uygun davranıp sağlıklı çıkarımlara ulaşamadığı için bunu babasının ilgisi olarak yorumlayabilir çünkü bilişsel olarak durumlar arasında yanlış ilişkilendirme modelleri yapar ve azarlanmayı başka zamanlarda da arar hale gelebilir.
Bireyin yaşadığı ilk çevre ailedir. Kişiliğin oluşmasında en önemli çevresel faktör bu yüzden ailedir.
1. Ailenin çocuk yetiştirme biçimleri
2. Anne baba yokluğu
3. Çocukların doğuş sırası
4. Çocuğa sağlanan beslenme ve öğrenme yaşantıları
5. Ailenin büyüklüğü
6. Aile içerisinde eşler arasındaki ilişkiler
7. Ailenin sosyal sınıfı gibi etkiler kişilik gelişimini etkileyen en temel çevresel etkilerdir.
Örneğin, otoriter, aşırı koruyucu, aşırı serbest çocuk yetiştirme tutumları bağımsız kişilik gelişimini engeller, saldırgan davranışları artırır, benlik saygısı düzeyini düşürür. Demokratik anne-baba tutumu kişilik gelişimi için en uygun aile ortamıdır çünkü bu aile ortamı hoşgörülü, tutarlı, kararlı, destekleyici ve güven verici özellikleri ile çocuğun bağımsız bir kişilik geliştirmesinde destek olur. Ebeveyn olarak çocuğun kişilik gelişimini etkileyen faktörleri en olumlu tarafta tutabilmek ve eşler arasındaki iyi olma halini de devam ettirebilmek için çocuk doğmadan önce ve doğduktan sonra psikolog desteği almak çok önemlidir. Doğumdan sonra bireyin çevresini önce aile sonra da toplum oluşturur. Toplumun yanı sıra yaşanılan fiziki ortam da önemlidir. Fiziki çevre; coğrafi konumdan, iklim koşullarından, yer altı ve yerüstü kaynaklarından, tarihsel, kültürel, ekonomik ve siyasal yapısından ayrı düşünülemez. Tüm bunlar bireyin kişiliğinin gelişiminde önemli etkilere sahiplerdir. Her toplumun kendine özgü değerleri, inançları, töreleri, ahlak anlayışları vardır. Bunlar, bireylerin çocukluktan erişkinliğe kadar yaşam biçimlerinde, aile ve çevreleriyle olan sosyal ilişkilerinde ve alışkanlıklarında değişimlere ve gelişimlere neden olmaktadır.
● Kişiliğin sonradan aile, toplum ve sosyo kültürel değerlerin etkisi ile gelişmeye devam eden yönü karakteri oluşturmaktadır. Karakter; dürüst, çalışkan, özverili, hırslı, dalkavuk, yalancı, dolandırıcı olmak gibi kişiliğin ahlaki ve toplumsal yönünü temsil eder.
Toplum içinde var olduğumuz sürece birbirimizi etkilemekteyiz. Her birey toplumu etkilediği gibi, toplumdan da etkilenmektedir. Bireysel olarak yaşadığımız özel durumlar, travmalar veya toplumsal olarak yaşadığımız ortak duygular hem bizim hem de çocuklarımızın kişiliklerini değiştiren etmenler olmaktadır. Uzmanlardan destek alarak hikayelerimizi anlatmak ve özgürleşmek, kişiliğimizi de olumlu yönde geliştirecek ve yaşanılanların artısını ve eksisini daha doğru görmemize yardımcı olacak ve kişilik gelişimine pozitif bir katkısı olacaktır.