Misophonia hastalığı, günümüzde yaygın şekilde görülen ve duyma algısının bozulmasıyla ilişkilendirilen bir hastalıktır. Mizofoni hastalığı ile ilgili vakalar çok uzun bir süredir mevcuttur; lakin hastalık ilk olarak 2001 yılında Jastreboff ve ekibi tarafından tanımlanmıştır. Dolayısıyla bu hastalık, tıp literatürüne yeni yeni yerleşmeye başlamıştır. Bu hastalıktan muzdarip kişiler birtakım seslere karşı aşırı duyarlıdırlar ve bu sesleri duyduklarında nefret, iğrenti, öfke ya da korku hissederler. Kişinin rahatsız olabileceği bu seslerin illa özel ve sıra dışı bir ses olmasına gerek yoktur. Söz konusu birey; nefes, adım atma, hapşırma, öksürme, televizyon sesi, müzik sesi, ıslık, uğultu, sakız çiğneme, ağız şapırdatma, saat sesi ya da horlama gibi seslere karşı bu duyguları yoğun bir şekilde hisseder. Rahatsızlık duygusu normal bir insana kıyasla çok daha fazladır. Dolayısıyla mizofoni hastaları günlük hayatlarında aşırı derecede kaygılıdırlar. Bununla beraber, duymak istemedikleri seslerden kaçınma amacıyla insanlardan izole olma eğilimindedirler. İzole olmanın sonucu olarak hastalar sosyal hayatlarında, arkadaş çevresiyle olan ilişkilerinde ve iş ya da okul ile ilgili meselelerinde ciddi problemler yaşarlar. Kimi misophonia hastaları hissettikleri bu yoğun negatif duyguları bastırmak amacıyla kulak tıkacı kullanmaya çalışırlar. Fakat bu yöntem herhangi bir etki göstermez zira kişi dış kaynaktan halihazırda bir ses duymasa bile o sesin eninde sonunda çıkacağını bildiği bir ortamda bulunuyorsa bu durum kişinin ses duymasa bile negatif duygular yaşamasına sebep olur. Örneğin, kişi saat sesini duymamak amacıyla kulak tıkacı takmıştır, fakat duvardaki saat her gözünün önüne geldiğinde aklına o saatin çıkardığı ses gelir. Böylelikle kişi yoğun bir huzursuzluk duyar. Bu sebeplerden dolayı, mizofoni tek başına tedavi almadan atlatılabilecek ya da katlanılabilecek bir hastalık değildir. Kişilerin çok vakit geçirmeden ve sosyal yaşamdan tamamen izole olmadan terapi almaya başlamaları elzemdir.
Misophonia günümüzde oldukça sık görülen bir hastalıktır. Hastalık tahmin edilenin aksine kulakla alakalı değildir ve daha çok psikolojik ve nörolojik bir niteliğe sahiptir. Yine de kulakla ilgili hassasiyete sahip olan kişilerde hastalığın görülme ihtimalinin daha fazla olduğu saptanmıştır. Dünya nüfusunun yaklaşık %20'sinde mizofoni hastalığının görüldüğü söylenebilir.
Mizofoni hastalığı, diğer dönemlere kıyasla en sık ergenlik döneminde görülür. Fakat hastalığın ilk aşamalarda hastalığın tanısını koymak oldukça güç olduğu için, bu hastalık genellikle 25-30'lu yaşlarda tespit edilir. Toplanan en yeni verilere göre, hastalığın kadınlarda erkeklere kıyasla daha sık görüldüğü ve çoğunlukla 9-12 yaş arasındaki çocuklarda gelişmeye başladığı ileri sürülmektedir.
Bu hastalık tam olarak yeni tanımlanan bir hastalıktır. Bu sebeple hastalığın sebebini ortaya çıkarmak günümüzde halen mümkün değildir. Ancak hastalığın kulak organından kaynaklanmadığı ve asıl olarak psikolojik-nörolojik bir niteliğe sahip bir hastalık olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte, misophonia oluşumuna beynin ön lobundaki olağan dışı durumların sebep olduğu sık sık dile getirilmektedir. Ayrıca psikolojik hastalıklara sahip olan kişilerde misophonianın ortaya çıkma ihtimali daha yüksektir. İlk sırada obsesif kompulsif bozukluğa sahip olan hastalar gelir. Obsesif kompulsif bozukluğa sahip olan kişilerde aşırı takıntı, endişe ve kaygı gibi hisler yoğun şekilde hissedilmektedir. Böylelikle mizofoniye zemin hazırlayabilecek bir yapıya sahiptir. Tourette sendromuna sahip olan kişilerde de mizofoni görülme olasılığı artar. Zira hastalıktan muzdarip kişiler takıntılı bir şekilde sürekli göz kırpma, seğirme, boğaz temizleme gibi çeşitli hareketleri tekrar ederler. Görülebileceği üzere, bu iki hastalıkta da misophonia hastalığının ortaya çıkardığı olumsuz durumları andıran belirtiler vardır. Bu psikolojik sorunlara ek olarak; yeme bozukluğu, bağırsak bozukluğu, mide ve yemek borusunda ortaya çıkabilecek daralmalar, vertigo, migren, kulak travması, kulak ameliyatı, aşırı yüksek sese maruz kalma, kafa travması ve yüz felci gibi sorunlar yaşayan kişilerde de hastalığın görülme riskinin arttığı tespit edilmiştir.
Misophonia belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Bu sebeple, hastalığa ait spesifik bir belirti ortaya koymak mümkün değildir. Fakat her hastada ortak olan durum, çeşitli seslerden ciddi şekilde rahatsız olmak ve bunun sonucunda sosyal ortamlardan ve insanlardan kaçınmaktır. Hatta kimi hastalarda saldırganlaşma ve şiddete karşı eğilim görülür. Kişi sesin kaynağı olan objeye ya da kişiye karşı büyük bir öfke duyup zarar verme yönünde eylemlerde bulunabilir. En sık karşılaşılan mizofoni belirtileri ise şu şekilde sıralanabilir:
● Yoğun çiğneme gerektiren sebzeler, çekirdek, sakız, patlamış mısır, patates cipsi gibi yeme esnasında fazladan ses çıkartan yiyeceklerden ve bu yiyecekleri yakınında yiyen insanlardan nefret etmek.
● Dijital olmayan yelkovan-akrepli saatlerin çıkardığı hafif sese karşı büyük bir takıntı duymak. Kişi bu sesi bir şekilde susturmadan rahat edemez ve uykuya dalmakta büyük güçlük çeker.
● Sabah erken saatlerde alarm kurmak zorunda kalan kişilerde alarm sesine karşı aşırı öfke ve kaygı hissetme durumuyla da sık sık karşılaşılır. Sabah erken saatte alarm sesi tarafından uyandırılmak birçok kişiyi rahatsız edecektir. Fakat misophonia hastalarında bu rahatsızlığın seviyesi uç safhadadır ve kişi bir süre boyunca korku ve endişeden kendine gelemez.
● Kişinin günlük yaşamda sık sık karşılaşılan inşaat, zil sesi, korna sesi, müzik sesi ve köpek havlaması gibi çeşitli seslerden büyük rahatsızlık duyduğu için sürekli evde yalnız başına ve sessiz bir ortamda kalmak istemesi. Bunun sonucunda da ortaya çıkan sosyal hayattan izole olma durumu.
● Bebek ağlamasından, insanların konuşmasından ya da korna sesinden dolayı aşırı öfke hali.
● Ritmik seslerden rahatsız olmak (Örneğin, birinin ayağını düzenli bir şekilde yere vurmasıyla çıkan ses)
● Kişinin rahatsızlık verici seslere maruz kaldığında göğsünün sıkışması, kalbinin hızlı şekilde atması, nefes almakta güçlük çekmesi ve göz bebeklerinin büyümesi.
Yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda misophoniadan muzdarip olan kişilerin genellikle belirli aşamaları takip ettikleri tespit edilmiştir. İlk olarak, kişi bir insan ya da herhangi bir başka ses kaynağından gelen sesi duyar (ya da ses duyma beklentisi içine girer). Bu da kişide bir iğrenme hissi doğurur ve bu hissi takiben kişide öfke duygusu baş gösterir. Hissedilen bu öfke, kişinin kendi kontrolünü kaybetmesine sebep olabilecek kadar ileri seviyede olabilir, kimi durumlarda öz kontrolünü tamamen kaybeder. Bundan sonraki evrede ise kişi öz bilincini geri kazanır ve aslında sese karşı verdiği tepkinin yersiz ve aşırı abartı olduğunu fark eder. Bu aşamada kişinin öfke hissi bir nebze azalır. Ancak yine de bulunduğu ortamdan ayrılıp acilen daha sakin ve huzurlu bir yere gitmek ister. Kişi eğer bulunduğu ortamı değiştiremiyorsa da çok ileri bir durum yaşanmadığı sürece olduğu yerde kalıp iğrendiği sese karşı tahammül etmeye çalışır. Bu da kişinin yaşam kalitesini büyük oranda olumsuz etkiler. Zira birey, etrafındaki nesnelerden ya da kişilerden büyük bir rahatsızlık duymaktadır. Dolayısıyla insanlarla konuşmak ya da sosyalleşmek istemeyecektir. Son ve en ileri aşamada ise kişi büyük bir sosyal izolasyona girer ve tedavi edilmediği sürece insanlardan kaçınma eğilimi artarak devam eder.
Misophonia tek başına işitme sorunu olarak görülebilecek bir hastalık değildir. Hastalığın ciddi psikolojik etkileri de mevcuttur. Bu bağlamda, hastalara misophonia tanısı konulabilmesi için çeşitli kriterler belirlenmiştir. Bu kriterler ise şu şekilde sıralanabilir:
● Söz konusu bireyde kulak çınlaması olarak da bilinen “tinnitus” rahatsızlığı olmamalıdır. Kulak çınlaması ile mizofoni tamamen farklı iki durumdur. Misophonia hastalığına sahip olan kişiler gerçek insanlar ya nesneler tarafından üretilen seslere karşı tetiklenirler ve büyük bir rahatsızlık duyarlar. Yani duydukları ses kaynağı gerçek bir kişidir ya da objedir (korna vb.).
Buna karşın kulak çınlaması (tinnitus) problemine sahip kişilerde ise mizofoninin tam tersi şekilde kişiler dış dünyadan gerçek bir ses duymazlar. Duydukları ses içten gelir ve soyuttur, çok nadir durumlar dışında diğer insanlar tarafından duyulamaz. Dolayısıyla, hastalığın tanısı aşamasında ilk olarak bu durum incelenmeli ve kişinin tinnitus mu misophonia mı olduğu tespit edilmelidir.
● Kişi duyduğu ve kaynağı değişiklik gösterebilecek çeşitli sesler karşısında yoğun korku, öfke, panik, kaygı ve benzeri olumsuz hissetmelidir. Seslere karşı duyulan hafif bir rahatsızlık hissi kişiye misophonia tanısı konulabilmesi için yeterli değildir.
● Kişi hastalığa dair öz bilince sahip olmalıdır. Yani duyduğu seslere karşı verdiği tepkilerin normalin dışında ve abartı olduğunun bilincinde olmalıdır
● Kişi hissettiği yoğun rahatsızlık ve diğer negatif duygulardan dolayı toplumdan ve insanların bulunduğu ortamlardan kaçınma ihtiyacı duymalıdır. Zira bu durum kişinin durumunun ciddi olduğunu ve seslere karşı çok net bir rahatsızlık duyduğunu gösterir.
Misophonia hastalığı yapısı itibarıyla takıntılı, detaycı, stresli ve obsesif kompulsif bozukluk gibi çeşitli psikolojik hastalıklara sahip olan kişilerde daha sık ve daha rahatsız edici şekilde ilerleyen bir hastalıktır. Misophonia testi de bu noktada kişilerin başvurduğu tanı yöntemleri arasındadır. Ancak mizofoni testi için kişinin uzman bir psikiyatr ve işitme uzmanın gözetimi altında olması gerekmektedir. Uzman doktor tarafından kişiye çeşitli sesler dinletilir ve kişinin bu seslere ne şekilde tepki verdiği ölçülür. Bununla birlikte kişiye doldurması için bir form verilir ve kişi burada yaşadığı problemleri ve bunların seviyelerini işaretler. Böylelikle yapılan test sonucunda kişiye hastalık tanısı konulabilmesi kolaylaşır. Hastalığın tedavi edilme aşamasında çeşitli misophonia vakaları incelenmiştir ve bu kişilerin üzerinde kullanılan görüntüleme teknikleri sonucunda beynin anterior insular korteks kısmında olağan dışı aktivitelerin var olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Hastalığın cinsiyet, yaş ya da etnik köken gibi kriterlere göre net bir ayrımı yoktur ve herhangi bir kişide ortaya çıkabilir. Bununla birlikte, diğer dönemlere kıyasla ergenlik döneminde mizofoniye yakalanma ihtimalinin daha yüksek olduğu bilinmektedir.
Mizofoni hastalığını tamamen ortadan kaldıracak bir tedavi yöntemi henüz geliştirilememiştir. Ancak çeşitli tedavi yöntemleri sayesinde hastalığın sebep olduğu semptomlar yatıştırılabilmektedir. Hastalığın tedavisinin ilk aşamasında kişinin ne sebeple bu hastalığa yakalandığı öğrenilmeli ve ardından kişi sahip olduğu belirtileri detaylı bir şekilde doktoruna açıklamalıdır.
Bununla birlikte, hasta düzenli olarak psikiyatristi ile görüşmeli ve sorunu tek başına çözmeye çalışmamalıdır. Zira doktorun vereceği çeşitli tavsiyeler ve önereceği bazı yatıştırma metotları sayesinde, kişinin yaşam kalitesinde artış görülecektir. Örneğin, söz konusu hastalıktan muzdarip bireye yemek yerken ortaya çıkan ağız şapırdatma sesinden ziyade, kendi yediği yemeğin tadına odaklanması telkin edilebilir.
Tabii ki bu tek bir aşamada edinilebilecek bir alışkanlık değildir ve bu yüzden kişinin uzun soluklu bir tedavi sürecinden geçmesi gerekecektir. Psikiyatrik destek almayı reddeden hastalarda sosyal izolasyon ve yakın çevreyle olan ilişkiler büyük bir darbe alırken, düzenli olarak terapi alan misophonia hastası kişiler yavaş yavaş sosyal hayata tekrar entegre olurlar.
Bilişsel davranışçı terapi sayesinde hastanın sahip olduğu korku, gerginlik, iğrenme ve öfke hisleriyle yüzleşmesi sağlanır. Devamında hastaya düzenli ve sistematik bir şekilde duyduğu bu sesler hakkında daha pozitif düşünmesi telkin edilir. Bu terapi yöntemi sonucunda hastaların eskiye kıyasla sosyal yaşama daha rahat entegre oldukları tespit edilmiştir.
Kimi durumlarda mizofoni tedavisi için duyarsızlaştırma tedavisi uygulanabilmektedir. Hasta öncelikle yalnız başına bir odada ses jeneratörlerinden ya da kulaklarına yerleştirilen özel cihazlardan çeşitli sesler dinler. Böylelikle bu seslere karşı duyarsızlaşması hedeflenir.
Bir diğer tedavi yöntemi ise yeniden eğitme terapisi olarak adlandırılır. Bu yöntemin asıl amacı, hastayı rahatsız olduğu seslere karşı duyarsızlaştırmaktır. Örneğin kişinin son derece rahatsız olduğu ritmik şekilde yere ayak vurma sesinin kişiye daha güzel ve daha normal gelmesini sağlayacak çeşitli teknikler uygulanır. En az 6 ay boyunca uygulandığında bu yöntem de oldukça etkilidir ve kişinin yaşam kalitesini artırmaya yardımcı olur.
Bu bilgilere ek olarak, misophonia ilaç tedavisi ile çözülebilecek bir hastalık değildir. Hastalığın tedavi edilmesi için çeşitli tedavi yöntemleri günümüzde hala geliştirme sürecinde olsa da, ortaya net bir sonuç konulamamıştır. Bu sebeple tedavi yöntemleri arasında ilk sırada yukarıda belirtilen terapi yöntemleri yer almaktadır. Fakat kimi durumlarda kişinin sahip olduğu olumsuz belirtileri azaltmak amacıyla hastaya semptomları yatıştırıcı ilaçlar reçete edilebilmektedir.