Dünyamızın giderek daha küresel hale gelmesi ve insanlar arası etkileşimin ve şehirleşmenin artmasıyla, toplumdaki birçok dinamik değişikliğe uğramıştır. Bu değişikliklerin birçok olumlu yönü olduğu gibi, aynı zamanda olumsuz tarafları da vardır. Bu olumsuzluklar arasından en göze çarpan ise psikolojik problemler yaşayan kişi sayısındaki artıştır. Paranoya olarak da bilinen paranoid kişilik bozukluğu, bu psikolojik rahatsızlıklar arasından en bilinenlerden birisidir. Paranoid kişilik bozukluğu, bir insanın diğer insanlara karşı akıl dışı sebeplerle aşırı derecede şüphe ve güvensizlik duyması olarak tanımlanabilir. Bu durumdan muzdarip kişi sürekli "sanrı" yaşar. Yani kişinin doğru olduğuna dair net bir kanıta sahip olmadığı düşüncelere körü körüne inanmaya devam etmesidir. Sanrı adı verilen bu durum aslında birçok farklı psikolojik hastalıkta da ortaya çıkar. Fakat en çok paranoya gibi psikotik özelliğe sahip hastalıklarda görülür. Dolayısıyla paranoid kişilik bozukluğuna sahip olan kişiler, kimi zaman etraflarındaki insanların en masum hareketlerinden bile farklı bir anlam çıkarabilir ve kendi kendilerine komplo senaryoları kurabilirler. Paranoyak kişiler diğer insanların sürekli kendisinden faydalanmak istediğini ve kendisine zarar vereceğini düşünürler. Sonuç olarak sürekli tedbirli ve gergin bir ruh halinde olurlar. Diğer insanlarla normal şekilde iletişim kurmakta güçlük çekerler. Bu durumun sonucu olarak kişinin arkadaşlık, aile ve evlilik ilişkileri zarar görebilir, bununla birlikte kişi iş ya da okul hayatında büyük zorluklar yaşar. Diğer insanlarla iletişim kurmakta da zorlanacağı için bu süreç kimi zaman sosyal izolasyona kadar gidebilir.
Paranoid kişilik bozukluğu nedenleri kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Hastalık genellikle biyolojik, psikolojik, fiziksel, çevresel ve benzeri birden fazla faktörün birleşmesi sonucu ortaya çıkar. Diğer insanlardan izole bir şekilde yaşantı sürmek hastalığın sebepleri arasında sayılabilir. Günümüzde ilerleyen teknoloji sayesinde kişi bilgisayardan, telefonundan ya da televizyonundan sürekli olumsuz haberlerle karşılaşabilir ve gerçek hayatta bunların kendi başına da geleceğini düşünebilir. Kimi durumlarda ise kişinin hali hazırda sahip olduğu diğer ruhsal bozukluklar da paranoyayı tetikleyebilir. Zira depresyon ya da anksiyete problemi olan kişilerde bu hastalıklara ek olarak paranoyaklık görülme ihtimalinin arttığı bilinmektedir. Şizofreni yaşayan kişilerde de özellikle psikoz döneminde paranoyak düşüncelere rastlanmaktadır. Ruhsal hastalıklara ek olarak, çeşitli biyolojik sebeplerden dolayı da paranoya ortaya çıkabilir. Örneğin parkinson, işitme kaybı, alzheimer, inme ya da demans gibi fiziksel hastalıklar kişinin düşünce yapısının değişmesine ve etrafında gerçekleşen olaylara karşı büyük bir tedirginlik duymasına sebep olabilir. Bir diğer fiziksel sebep olarak ise "uyku bozuklukları" gösterilebilir. İnsanlar doğaları gereği genellikle gece saatlerinde olumsuz şeyler düşünme eğilimindedirler. Bu durumun da kimi kişilerde paranoyayı tetiklediği tahmin edilmektedir. En önemli paranoya sebeplerinden birisi ise kişinin hayatına ciddi manada olumsuz etki eden travmalardır. Travmalar kimi zaman çocuk yaşlarda, kimi zaman ise ileri yaşlarda ortaya çıkabilir. Bu travmaların sonucu olarak kişinin düşünce yapısı tamamen değişebilir ve hiçbir şeye karşı güven duyamaz hale gelebilir. Örneğin kişi çok sevdiği birisi tarafından aldatıldıysa bir daha hiç kimseye bu konuda ciddi anlamda güvenemeyebilir ve sürekli kafasında komplo teorileri kurabilir. Ya da kişi çocukluğunda istismar edilmişse bu durum da diğer insanlara karşı refleksif bir şekilde tedirgin yaklaşmasına sebep olabilir.
Paranoid kişilik bozukluğuna sahip olan kişiler aşırı durumlar haricinde dışarıya net bir "paranoyak" izlenimi vermezler. Zira bu psikolojik hastalığa sahip olan kişi, genellikle hastalığın olumsuz yönlerini kendi içerisinde yaşar ve belirtiler sanrılar şeklinde ortaya çıkar. Bu sanrıları sonucunda da kişinin konuşma şeklinde, sergilediği davranışlarda ve etrafında gelişen olaylara karşı bakış şeklinde değişim görülür. Kişi aynı zamanda kimi olaylara karşı duygu yoğunluğu yüksek aşırı tepkiler verebilir.
Buradan yola çıkılarak, kişinin genel davranış kalıplarının "sanrıları" tarafından düzenlendiği sonucuna varılmaktadır. Paranoid kişilik bozukluğuna sahip olan hastalar her zaman aynı şeylerden dolayı kendilerini rahatsız hissetmezler. Örneğin, kimi hastalar sürekli birilerinin ona zarar vereceğini düşünürken, kimi hastalar ise eşi tarafından aldatılabileceğini düşünür. Hastalığın ortaya çıkardığı belirtiler kişiden kişiye değişebileceğinden hastalığa dair net bir belirti ortaya koymak pek kolay değildir. Bununla birlikte en sık görülen paranoya belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
● Ailesi, eşi ve kardeşi gibi en yakın çevresindeki insanlar da dahil olmak üzere herkese karşı aşırı şüphe ve güven eksikliği.
● Diğer insanlar tarafından herhangi bir eleştiriye maruz kaldığında (yapıcı ya da olumsuz eleştiri fark etmeksizin) öfkelenme ve o kişiye karşı sürekli temkinli olma hali.
● Girdiği her tartışmada kendisinin haklı taraf olduğuna inanma.
● İnsanların kendisine söylediği her cümle üzerinde kafa yorup genellikle bu cümlelerden olumsuz anlam çıkarma eğilimi.
● Partnerinin en ufak ilgisiz tavrında ya da anlamlandıramadığı bir olumsuz hareketinde aldatıldığını ya da terk edileceğini düşünmek.
● Net bir sebep olmamasına rağmen diğer insanlardan fiziksel ya da ruhsal bir zarar göreceğini düşünmek ve hayatını buna göre düzenlemek.
● Kişinin kimi zaman aşırı öfkeli ve düşmanca davranırken kimi zaman ise fazla çekingen ve mağdur şekilde davranması.
● Kişinin hiçbir zaman hatayı kendinde aramaması.
● Kişinin sürekli arkasından birileri konuşuyormuş ya da ona birileri komplo kuruyormuş gibi hissetmesi.
● Yukarıdaki belirtilerin sonucu olarak; kişinin kendisini güvende hissetmek için yalnız kalmak istemesi ve buna bağlı olarak ortaya çıkan sosyal izolasyon.
Paranoid kişilik bozukluğuna sahip olan kişiler genellikle kendilerini dış dünyaya kapatırlar ve insanlarla yakın ilişkiler içerisine girmekten uzak dururlar. Etkileşim içerisinde oldukları insanlara karşı ise sürekli güvensiz bir tutuma sahiptirler, zira bu insanların ellerine geçebilecek herhangi bir fırsatta kendisine karşı kötü bir şey yapacağını düşünme eğilimindedirler. Bu sebeple, paranoid kişilik bozukluğu olan biriyle yaşamak, anlaşmak ya da uzun süreli sağlıklı bir iletişim kurabilmek kolay değildir. Bununla birlikte, eğer paranoyak kişinin çevresindeki bir kişi (eşi, dostu, arkadaşı, akrabası vb.) paranoyak kişiye karşı kararsız tavırlar sergiliyorsa ve net olmuyorsa bu durum daha da kötüleşecektir. Dolayısıyla eğer paranoid kişilik bozukluğuna sahip olan bir kişi bir konu hakkında olumsuz veya yanlış bir şey düşünüyorsa, bu durumun aslında onun düşündüğü gibi olmadığını net ve kesin bir şekilde söylemek gerekmektedir. Böylelikle hasta kişinin sahip olduğu şüpheler daha fazla gelişmeden azalma eğilimi gösterecektir. Bunun için; kişiyle mutlaka açık ve net bir şekilde iletişim kurulmalıdır. Bununla birlikte, yalan söylemekten kaçınmalı ve dürüst olunmalıdır. Zira bu kişilik bozukluğuna sahip olan hastalar karşısındaki kişinin yalan söylediğini fark ettiklerinde bir daha o kişiye asla güvenemeyebilirler. Ek olarak, paranoyak kişiye karşı öfkeli şekilde davranılmamalıdır. Kişi mantık dışı ve aşırı karamsar düşüncelerinden dolayı yargılanıp hor görülmemeli, aksine profesyonel bir destek alması için teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. Böylelikle kişi hem kendi ruhsal sağlığını hem de diğer insanlarla olan ilişkisini yavaş yavaş düzeltmeye başlayabilir.
Öncelikle kendisinde psikolojik açıdan çeşitli problemler olduğunu, sağlıklı bir şekilde düşünemedi fark edilen kişi ya kendi iradesiyle ya da yakın çevresindeki insanların da yönlendirmesiyle bir psikiyatriste başvurmalıdır. Zira bu tür psikolojik hastalıklarda yakın çevrenin yönlendirmesi ve yol gösterici olması oldukça önemlidir. Ardından doktorla yapılan ilk görüşme esnasında doktor hastayı tanımaya çalışır. Hangi semptomlara sahip olduğu kontrol eder ve bunun yanında kişinin tıbbi öyküsünü tam olarak kayıt altına alır. Bununla birlikte kişiye fiziksel muayene de yapılmaktadır. Paranoid kişilik bozukluğunun teşhis edilebilmesi için kişiye herhangi bir laboratuvar testi ya da tomografi ve manyetik rezonans (MR) gibi görüntüleme testlerinin yapılmasına gerek duyulmaz. Psikiyatrist, hastanın semptomlarının hangi problemi işaret ettiğini net olarak anlamak için hastaya çeşitli sorular yöneltir ve gereken durumlarda hastadan paranoid kişilik bozukluğu testi yapmasını isteyebilir. Doktor tarafından yapılan değerlendirmeler sonucunda kişiye teşhis konulur ve bunun akabinde hastaya yönelik özel bir tedavi planı hazırlanır.
Tedaviyi reddeden ya da tedaviyi hiç aklına bile getirmeyen paranoyak kişilerde ileri aşamalarda şizofreniye benzeyen belirtiler ortaya çıkabilir. Kişi sosyal çevresinden ve profesyonel iş hayatındaki çevresinden tamamen uzaklaşabilir.
Bununla birlikte, kişinin diğer insanlardan hissettiği tehdit duygusu arttıkça kişi kendisini korumak amacıyla diğer insanlara zarar verme eğilimi gösterebilir. Tüm faktörlerin birleşimi sonucunda; tedavi edilmeyen paranoid kişilik bozukluk kişinin sosyal yaşantısına geri alınamayacak zararlar verip derin bir duygusal buhrana düşmesine sebep olabilir.
Kişi paranoid düşüncelerden kurtulmak için mutlaka bir uzman yardımına başvurmalıdır. Kişinin bu rahatsızlıktan kendi başına kurtulması da ihtimaller dahilindedir, ancak bu durum oldukça zordur. Zira genellikle kişinin durumunun zamanla daha da kötüye gittiği ve tamamen negatif duyguların esiri olduğu görülür. Bu sebeple, alanında uzman bir psikiyatrist ile iletişime geçip düzenli bir tedaviye başlamak en doğru karar olacaktır.
Paranoya Nasıl Yenilir? Kişi paranoid düşüncelerden kurtulmak için mutlaka bir uzman yardımına başvurmalıdır. Kişinin bu rahatsızlıktan kendi başına kurtulması da ihtimaller dahilindedir, ancak bu durum oldukça zordur. Zira genellikle kişinin durumunun zamanla daha da kötüye gittiği ve tamamen negatif duyguların esiri olduğu görülür. Bu sebeple, alanında uzman bir psikiyatrist ile iletişime geçip düzenli bir tedaviye başlamak en doğru karar olacaktır. Doktor ilk aşamada hasta ile yakın ve samimi bir iletişim kurmayı amaçlar. Hasta da tedaviye karşı olumsuz bakmamalı ve açık bir şekilde doktora düşündüklerini anlatmalıdır. Böylelikle doktor hastanın düşünce yapısını çözecek ve ona uygun tedavi stratejileri geliştirecektir. Paranoid kişilik bozukluğu tedavisi için en yaygın kullanılan tedavi yöntemi bilişsel davranışçı terapidir. Doktor öncelikle hastanın düşünce yapısını detaylı şekilde değerlendirir. Ardından hasta ile birlikte aktif olarak bu düşünceleri inceler, yani hastanın kendisi de tedavi sürecinin aktif bir parçası haline gelir. Kişiye sahip olduğu paranoyak düşüncelerin mantıklı olmadığı bu şekilde idrak ettirilmeye çalışılır. Bu tür psikoterapi tekniklerinin yanında, kişinin sahip olduğu olumsuz semptomların etkisini azaltmak amacıyla çeşitli antidepresan ilaçlar reçete edilebilir. Böylelikle kişinin sakinleşmesi ve kaygı ataklarının hafiflemesi amaçlanır. En etkili tedavi metodu terapi ve ilaçlı tedavinin birleştiği metottur. Tek başına ilaçlı tedavi genellikle geçici etkilere sahip olacak ve kişinin tam anlamda iyileşmesini sağlamayacaktır.