Bireyler yaşadıkları toplumdan bağımsız şekilde değerlendirilemez ve bu sebeple de bireylerin her türlü hareketi ya da düşüncesi topluma bağlı şekilde gelişebilir ya da değişebilir. Bireyler bunu istemli ve istemsiz şekilde yapabilmektedir. Ayrıca kültürün ya da yaşanılan toplumun getirilerinin bireylerin her düşüncesinde ya da davranışında önemli bir etkisi olduğu unutulmamalıdır. Bu durumda benimsenin etik görüşten yapılmak istenilen mesleğe kadar her türlü durum içinde kültürün ve toplumsal benimsemelerin izlerine rastlamak mümkündür.
Birey toplumdan ve kültürden bağımsız düşünülemeyecek bir parçadır. Aynı zamanda da kültür ile toplumun yapısının temel taşıdır. Bu durumda bireyler aslında kendi görüşlerini benimsediklerini düşünebilirler. Ancak günlük hayatta kullanılan kelimelerden yaşanılan hayata kadar hepsi aslında bilinçli ya da bilinçli olmayan bir şekilde topluma ve kültüre bağlı olarak şekillenir. Bireylerin kendi etik görüşleri genellikle mevcut değildir. Toplumun etik görüşünü benimserler ve bu nedenle de kendi yaptıkları pek çok şeyi yanlış olarak kabul edebilirler. Örneğin bir toplumda cinsellik aşırı derecede baskılanmış olabilir ve bu konu ile ilgili konuşmak dahi etik sınırlar içinde yanlış görülüyor olabilir. Bu toplumun ya a kültürün etik görüşü bu yöndedir. Birey ise cinsellikle konusunda konuşmaktan ya da bu konuda eylemde bulunmaktan çekinmeyebilir. Ancak eylemde bulunduktan sonra ya da bu konu ile konuştuktan sonra kendini suçlu gibi hissedebilir. Ya da yanlış bir şey yaptığını düşünebilir. Bu da toplumun etik görüşünü benimsemediğini ama yine de ona göre hareket etmesi gerektiğini düşündüğünü gösterir. Bireyler de bunun gibi durumlarda sırf kendi etik anlayışlarını tam anlamıyla benimseyemedikleri için çok çeşitli psikolojik rahatsızlıklar yaşayabilmektedir ve kaygı bozuklukları görülebilmektedir. Bu gibi pek çok durum bireyin toplum görüşleri tarafından yönlendirilebileceğini gösterir. Bu da bireyin toplumsal anlamda etkilendiği olaylardan psikolojik anlamda rahatsızlık yaşayabilmesi anlamında gelir. Toplum yalnızca kültürün getirdiği etik görüşler gibi düşünceler ile bireyi etkilemekle kalmaz, toplum içinde normal kabul edilen kalıplar ile de bireylerin psikolojisinin ciddi anlamda etkilenmesine neden olmaktadır. Örneğin toplumun belli güzellik, zenginlik, iyilik ya da kötülük kalıpları olabilir. Bireyler bu kalıplara uygun şekilde hareket etmek isterlerse ve gerçekten bunu benimserlerse genellikle pek problem ile karşılaşmazlar ancak bu kalıpların dışında görüşlere sahiplerse toplumun baskısına maruz kalabilirler ki bu da psikolojik anlamda pek çok rahatsızlık ile karşılaşmak için büyük bir etkendir. Bireyler çirkin, kötü ya da zengin olmadıkları gibi düşünceler ile kaygı bozukluklarına kapılabilir ve bu durumlar da aslında bipolar bozukluk gibi pek çok kişilik bozukluğunun da ortaya çıkmasında büyük ve önemli bir etkendir.
Herkes kendini bağımsız kişi olarak değerlendirebilir ancak ne yazık ki pek çok toplumda bağımsız kişiler yok denecek kadar azdır çünkü bu kişilerin kendilerini toplum ve kültür ile soyutlamış bir hayat yaşaması önemli bir etkendir. Bireylerin psikolojik anlamda kendini rahat hissetmesi de ciddi anlamda sosyal bozukluklar geliştirmesi de mümkündür.
Bağımsız kişiler öncelikle özerktir. Bu kişiler başarı yönelimli şekilde işlerini yürütürler ve başkaları tarafından başarılarının sağlanması onların isteyeceği bir şey değildir, kendi başarılarını kazanırlar. Kişisel hedefler belirlerler ve bu şekilde de kişisel hedeflerine yönelik başarılar elde etme amacındadırlar. Bu hedeflerin ya da başarıların toplumsal kalıplara uyup uymaması pek önemli değildir çünkü kendi kalıpları ve görüşleri mevcuttur. Bu kişiler yalnızca kendi davranışlarından sorumlu kişilerdir. Çevrelerindeki insanların yanlış ya da doğru davranışları onlar için önemli değildir. Örneğin bir arkadaşlarının yaptığı hata ya da yanlış onlar için büyük ya da utanılması gereken bir durum olmayabilir çünkü bu durumdan o kişi sorumludur, bireyin kendisi değil. Bununla ilgili herhangi bir suçluluk hissedilmez. Bireyler ayrıca yarışmacıdır ve rekabet ortamını severler. Bireysel başarılar ön planda tutulduğu için kişiler bireysel şekilde başarı elde edebilecekleri her alanda kendilerini göstermeyi severler ve rekabet ortamının oluşması için çabalarlar. Bağımsız kişiler umursamaz olarak görülebilir ancak bu durumda bağımsız kişilerin düşüncesi herkesin kendi davranışlarından sorumlu olduğu üzerinedir ve kendi etik görüşleri mevcut olduğu için bu kişiler kendilerine yanlış gelen davranışlarda bulunmaz ya da bu davranışı gerçekleştiren kişiler ile olan samimiyetlerini de buna göre belirlerler.
Karşılıklı bağımlı kişi özerk değildir ve başka bireylere bağımlı şekilde hayatını devam ettirir. Kendi etik görüşü, doğru ya da yanlış kavramı, beğeni ve istekleri mevcut değildir ya da çok azdır. Bu nedenle de düşünceleri genel anlamda aslında ona ait değildir. Kolektif davranışlara yönelimli olan bu kişiler rekabet ortamının da oluşmasına karşıdır çünkü işbirlikçi bir yapı içindedirler. Karşılıklı bağımlı kişiler başkalarının davranışlarından da sorumluymuş gibi hissedebilirler ve onlar yerine utanabilir, sorumluluk ya da suçluluk duyabilirler. Bu nedenle de ortak normlara uyma davranışı içinde olurlar ve kendi hedeflerini ya da isteklerini göz ardı ederler. Bu şekilde yaşayan bireyler kendilerine hedef belirlemiş olsa dahi normlara uymak için genellikle gerçekleştirmezler ve bu normlar örneğin zengin olmak ya da ev sahibi olmak ise birey büyük bir dünya turuna çıkma hayalinden vazgeçebilir, iş hayatına devam ederek hayallerini geride bırakmak zorunda kalabilir.
Bireylerin kişiliklerinin ve düşüncelerinin şekillenmesinde etkili olan kültür ve toplum, bireyin zamanla çeşitli psikolojik sorunları geliştirmesine de neden olabilir. Örneğin birey kaygı sorunları, kişilik problemleri ya da duygu durum bozuklukları yaşayabilmektedir. Bunun nedeni ise bireyin bireysel hedeflerini gerçekleştirememesi, kendi düşüncelerine uygun şekilde yaşayamaması, davranışlarını normlara göre şekillendirmek zorunda hissetmesi ya da bunları yapmadığı için dışlanması olabilir. Bu gibi pek çok durum özellikle de gençlik çağından itibaren bireylerde görülen bir durumdur ve benliğin şekillenmesi sırasında aslında oldukça büyük problemler ortaya çıkabilmektedir. Bireyin kendi düşüncelerine değil de toplumun görüşlerine sahip olması ve davranışlarını da buna göre yönlendirmesi gerçek anlamda kişilik bozukluklarına neden olabilen bir durumdur. Birey kendi gibi düşünen bireyler ile birlikte iken farklı biri, toplum içinde ise farklı biri olabilmektedir. Bu gibi durumlar ise hem kişilik hem de duygu durum bozukluklarına neden olur. Bu nedenle kültür psikoloji üzerinde de benlik üzerinde de oldukça büyük öneme sahip olan bir faktördür. Fazla baskıcı toplumlarda gözlendiği üzere bireyler genellikle bu görüşe uyum sağlamamak için farklı davranışlar geliştirirler ve bu da onları daha saldırgan yapabilmektedir. Örneğin cinselliğin fazla baskılandığı bir toplumda bireyler cinsellik ile ilgili herhangi bir düşünce dile getiremedikleri için ya da cinsellik eylemi ayıp olarak görüldüğü için bununla ilgili görüşlerini şiddet ile ya da saldırganlık ile dile getirmişlerdir. Bunun gibi pek çok örneğe günümüzde dahi rastlamak mümkündür ve bireylerin her birinin toplumun kültürüne uyum sağlamasının aslında ne kadar zor ve yanlış olduğu da bu şekilde görülmüştür. Unutulmamalıdır ki benlik herkeste bir tanedir ve bu benliğin oluşumu ve gelişimi tüm hayatı etkiler. Bu nedenle sağlıklı bir ortamda gelişmeyen benlik sonrasında ciddi psikolojik sorunlar ile patlamak için yer arayacaktır.