İki uçlu duygudurum bozukluğu ya da manik - depresif hastalık adlarıyla da bilinen bipolar bozukluk, kişinin ruh halinde, duygularında ve sosyal etkileşimlerini sürdürme becerilerinde ciddi bozukluklara sebep olan psikolojik bir hastalıktır. Bipolar bozukluk iki farklı evre ile karakterize edilir. Bu evreler, kişinin taşkınlık ve aşırı uyarıldığı mani dönemi ve tam tersi ciddi bir ruhsal çöküntü yaşadığı depresyon dönemidir. Hastalık kimi zaman kişinin hayatını çok ciddi şekilde etkilerken, kimi zaman da yatışma eğilimi gösterir. Bipolar bozukluğu hastalığına sahip olan kişilerin tecrübe ettiği bu evreler kimi zaman çok şiddetli belirtiler gösterebilmektedir. Zira kimi durumda kişi aşırı hiperaktif bir ruh haline girip tüm dünya elinin altındaymış gibi hissedebilir ve hayatındaki kararları bu ruh haline göre alarak aşırı riskli işlere girişebilir. Genellikle söz konusu mani evresini takip eden depresyon evresinde ise kişi çok büyük bir yoksunluk ve çöküntü içine girer. Dış dünyaya karşı kendisini tamamen kapatabilir, uzun süre yataktan çıkmak istemeyebilir hatta kendisini intihara kadar götürecek düşüncelere sahip olabilir. Bipolar bozukluk hastası olan kişiler genellikle içinde bulundukları durumu idrak edebilme kapasitesine sahiptirler. Yani hastalıkları hakkında öz bilinçleri vardır. Fakat bipolar bozukluğun ilerlediği ve tedavi edilmediği durumlarda ise hastalık kişinin tüm yaşamını esir alır ve kişi artık içinde bulunduğu fark edemeyecek hale gelebilir.
Bipolar bozukluk birden fazla alt türe ayrılır. Hastalığın ayrıldığı türler: bipolar 1, bipolar 2 ve siklotimik bozukluk olarak sınıflandırılır. Her alt türün ortaya çıkardığı sonuçlar farklıdır ve dolayısıyla tedavi yöntemlerinde de farklılık gözlenir.
1. Tip Bipolar bozukluk yaşayan hastalarda en az 1 adet manik atak görülür. Manik ataktan önce ya da sonra hipomani ya da depresif ataklar da görülebilir. Bu evredeki hastaların yaşadığı ataklar kimi zaman hafif seviyedeyken kimi zaman ise kişinin mesleki ve akademik hayatına ve insanlarla olan sosyal ilişkilerine büyük bir darbe vuracak düzeyde seyredebilir.
1. tip bipolar bozukluğu yaşayan kişilerde mani dönemi ve depresyon dönemi görülebilir. Bu iki coşku ve yoksunluk dönemi birbirinin ardı ardına ya da belli bir zaman aralığıyla ortaya çıkabilir. Bipolar bozukluğu 1’de cinsiyetler arasında net bir ayrım yoktur, erkekler ve kadınlar eşit oranlarda etkilenirler.
Bipolar bozukluğun 2. evresi aslında 1. evresine kıyasla daha hafif seyretme eğilimindedir. Kişinin günlük yaşamında, insanlarla olan ilişkilerinde ya da iş hayatında normale kıyasla çeşitli bozulmalar görülebilir. Ancak bunlar genellikle 1. evredeki kadar şiddetli değildir. Bu evrede daha çok hipomani durumu görülmektedir. Hipomani yaşayan kişiler normale kıyasla çabuk sinirlenebilir. Bununla birlikte asabi ve çabuk heyecana gelip alevlenebilen bir ruh haline sahiptirler.
2. evre bipolar bozukluğu yaşayan hastaların en büyük problemleri ise kişinin uzun süreli bir ruhsal çöküntü yaşadığı depresyon evresidir. Uzun süren depresyon evresinde kişi tüm motivasyonunu kaybedip kendini dış dünyaya tamamen kapatabilir. Bu evredeki hastalarda en az 2 hafta süren bir depresyon evresi görülür. Hipomani evresi ise genellikle depresyondan çok daha kısa sürmesine rağmen en az 4-5 gün sürmektedir. 2. tip bipolar bozukluk erkeklere kıyasla kadınlarda daha çok rastlanmaktadır. Siklotimik Bozukluk
Siklotimik bozukluk yaşayan hastalarda mani evresi hafif geçer. Bu sebeple hastanın yaşadığı durumu "hipomani" olarak adlandırmak daha uygun olur. Kişide siklotimik bozukluk görüldüğü sonucuna ulaşabilmek için hastalığın en az 2 yıl boyunca mevcut olması gerekir.
En az 2 sene boyunca hipomani ve depresyon belirtilerini yaşayan kişiler bu kategoriye dahil edilebilirler. Hastaların bu tipte yaşadığı belirtiler genellikle diğer iki bipolar bozukluk tipine kıyasla çok daha hafif seyirlidir. Kişinin davranışları yaşadığı depresif ya da hipomanik ataklar sebebiyle değişebilir. Fakat belirtiler şiddetli olmadığı için dışarıdan anlaşılması ve bu yüzden de tanı konulması güçleşir.
Bipolar bozukluk birçok farklı faktöre bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Hastalığın asıl kaynağına dair net bir cevap hala bulunamamış olsa da mümkün olabilecek çeşitli teoriler mevcuttur. İlk sırada genetik faktörler gelir. Anne ya da babasında psikolojik bozukluk olan çocukların yaşamlarının ilerleyen zamanlarında kendilerinde de çeşitli psikolojik bozukluk geliştirme ihtimallerinin arttığı bilinmektedir. Zira bu doğrultuda ebeveynlerinde bu tür hastalıklar bulunan kişilerde bipolar bozukluğun ortaya çıkma ihtimali de yaklaşık %20 civarında artış gösterir. Genetik faktörün önemine dikkat çeken en önemli durum ise tek yumurta ikizlerinden birinde bipolar bozukluk varsa diğerinde de bipolar bozukluğun %70 - %80 ihtimalle ortaya çıkacak olmasıdır. Beyinde oluşan çeşitli yapısal problemler de psikolojik hastalıkları ve bununla birlikte bipolar bozukluğu tetikleyebilmektedir. Beynin hipokampüs bölgesinde yer alan sinir hücrelerinin hasar görmesi ya da bu hücrelerin işlevlerini kaybetmesi çeşitli duygu durum bozukluklarına sebep olabilir. Bunun yanında, nörotransmitter adı verilen kimyasal maddelerin miktarındaki olağandışı azlık ya da çokluk bipolar bozukluğu tetikleyebilen faktörler arasındadır. Genetik ve nörolojik faktörlere ek olarak kişinin günlük hayatta maruz kaldığı çeşitli etmenlerin de bipolar bozukluğun ortaya çıkma ihtimalini arttırdığı bilinmektedir. Bu faktörlerin başında stres gelmektedir. Kişide stres yaratıp beyindeki çeşitli kimyasal dengelerin bozulmasını sağlayacak birçok farklı sayılabilir. Bunların arasında; çok sevilen birisinin kaybı, boşanma, ölüm, cinsel istismar, travmatik olaylar, ciddi fiziksel hastalıklar ya da işini kaybetmek gibi durumlar örnek gösterilebilir.
Bipolar kişilik bozukluğu belirtileri kişinin durumuna ve hastalığın tipine göre çeşitlilik gösterir. Bipolar bozukluk yaşayan kimi hastaların depresyon dönemi çok şiddetli geçerken kimi hastaların ise mani dönemleri şiddetli geçer ve belirtiler buna uygun şekilde değişim gösterir. Bazı ileri vakalarda ise mani ve depresyon evreleri aynı anda ortaya çıkabilir ve kişi kısa süre içerisinde çok büyük psikolojik yük altına girer. Bu dönemler ise karma mani dönemi olarak adlandırılır. Bipolar bozukluğun belirtileri aşağıda dönemlerine ayrılarak açıklanmıştır:
Mani evresine giren kişiler normal ruh hallerine kıyasla oldukça coşkulu ve neşeli bir yapıdadırlar. Hasta içinde bulunduğu psikolojik durum sebebiyle çok çabuk uyarılabilir, agresifleşebilir, sinirlenebilir, mutlu olabilir, heyecanlanabilir ya da kendisinden beklenmeyen işler yapabilir. Bu evrede hastalar sosyal yaşamlarında oldukça güler yüzlüdürler ve insanlarla iyi şekilde iletişim kurarlar. Hatta bu iletişim genellikle fazla özgüvenli bir şekilde gerçekleştirilir. Kişi kendi içerisinde oldukça mutlu hissetse dahi, dışarıdan bakan kişiler genellikle bir gariplik olduğunun farkındadırlar. Mani evresinde yaşanan bir diğer durum ise; eleştiriyle ya da davranışlarına müdahale ile karşılaşılan hastanın aşırı agresifleşmesidir. Tüm bu sebepler göz önüne alındığında, mani evresindeki hastalar oldukça belirsiz, kararsız ve normalin dışında bir ruh haline sahiptirler.
Bipolar bozukluğun mani evresi kendini genellikle şu belirtilerle gösterir:
● Aşırı özgüven artışı
● Muhakeme yapma becerisinde eksiklik
● Cinsel dürtülerde normale kıyasla artış görülmesi
● Dikkat dağınıklığı
● Sürekli para harcama isteği
● Riskli işler yapma isteği (Örneğin hasta aniden tüm parasını kumar oynamaya, riskli hisse senetlerine ya da benzeri bir şeye yatırabilir, trafikte araba kullandığında ise aşırı hız yapabilir.)
● Toplumla ve yakın çevresiyle girdiği etkileşimin kayda değer bir biçimde artış göstermesi
● Hızlı konuşmak
● Yerinde duramayıp sürekli fiziksel aktivitede bulunma isteği
● Sebepsiz yere aşırı mutlu, sevinçli, enerji dolu ve coşkulu hissetmek
Hipomani evresinde bulunan hastaların gösterdiği belirtiler, mani evresindeki belirtilere kıyasla çok daha hafif seviyededir. Hastada yine mani dönemindeki diğer kişilere benzer belirtiler görülür. Fakat bu belirtiler, kişinin sosyal yaşamını ve mesleki yahut okul hayatını ciddi ölçüde etkilemez. Bunun aksine mani evresindeki hastalar ise mesleki ve akademik hayatlarında ve sosyal hayattaki insan ilişkilerinde ciddi problemler yaşarlar.
Bipolar kişilik bozukluğu hastalığına sahip olan kişilerin yaşadığı bir diğer dönem ise depresyon dönemidir. Bu evre genellikle mani evresine kıyasla daha uzun sürer. Belirtileri ise mani evresinde ortaya çıkan belirtilerin tam tersidir. Kişi kendisini büyük bir buhranda hisseder ve genel olarak bakıldığında hayattan ümidini tamamen kesmiştir. Kafasında sürekli olumsuz düşünceler vardır ve genellikle dışarıdan ek bir yardım olmadan bu düşünceleri kafasından uzaklaştıramaz. Depresif dönemin belirtilerinin en az 4 - 5 tanesi iki hafta ya da daha fazla sürer. Bununla birlikte, mani ve depresyon atakları genellikle birbiri ardına gelir. Kişi sürekli döngü halinde sürekli sırayla mani evresine ve depresyon evresine girebilir. Ya da iki evre arasında kişinin hiçbir sorun yaşamadığı normal bir evre de bulunabilir.
Bipolar kişilik bozukluğu depresif evrede kendini şu belirtilerle gösterir:
● Kendini sürekli üzgün, mutsuz ve huzursuz hissetmek
● Yoğun şekilde çaresiz ve değersiz hissetmek
● Hiç geçmeyecekmiş gibi hissettiren bitkinlik ve halsizlik hissi
● Kişinin hiçbir şeye hali yokmuş gibi hissetmesi sebebiyle ortaya çıkan eylemsizlik, sürekli odasına kapanıp yatıp uyuma, çok zaruri faaliyetler dışında hiçbir şey yapmama durumu
● Uzun süreli uyku hali (Kimi hastalarda tam tersi şekilde uykusuzluk görülebilmektedir)
● İştahta bozulma
● Aşırı yemek yeme ya da tam tersi çok az yemek yeme hali
● Yapılan işlere konsantre olmakta zorlanmak
● Kişinin geleceğe tamamen umutsuz bakması ve yaşamanın hiçbir anlamı yokmuş gibi hissetmesi
● Genellikle depresif evrenin en ağırlaştığı durumlarda ortaya çıkan kendine zarar verme ve intihar etme düşünceleri
Bipolar kişilik bozukluğu tedavisi için birçok farklı yol izlemektedir. Öncelikle hastanın hastalığın hangi döneminde olduğunu tespit etmek gerekir. Kişinin tıbbi geçmişi de hesaba katılmalı ve kişinin sahip olup psikolojisini olumsuz yönde etkileyebilecek hastalıkların tedavi edilmesi yönünde de bir çalışma yapılmalıdır. Bunlar göz öne alındığında; bipolar bozukluk tedavisi için genel olarak ilaç yardımına ve psikolojik terapiye başvurulmaktadır. Söz konusu iki tedavi yönteminin birbirini tamamlamasıyla en etkin tedavi yöntemi elde edilmiş olur.
Hastalığın tedavisi amacıyla psikoterapi yöntemleri arasında sosyal ritim terapileri ve bilişsel davranışsal terapi önemli yer tutar. Sosyal ritim terapisi ile kişinin günlük hayattaki faaliyetlerinin düzenlenmesi amaçlanırken, bilişsel davranışsal terapi ise hastanın kendisini de tedavi sürecine dahil ederek hastayı sahip olduğu hastalık hakkında bilinçlendirmeyi amaçlar. Bunun sonucu olarak kişi hastalıkla yüzleşerek içinde bulunduğu durumu kabullenir ve tedavinin ilk ve en önemli adımı atılmış olur.
Terapi yöntemlerine ek olarak, yaşanan mani ya da depresif ataklar esnasında sakinleştirmesi amacıyla hastaya çeşitli duygudurum düzenleyici ilaçlar reçete edilir. Bu amaç doğrultusunda mani döneminde en sık ve en başarılı şekilde kullanılan ilaç ise Lityum olarak bilinmektedir. İlacın dozu doktor tarafından yapılan çeşitli muayeneler ve tetkikler sonucunda belirlenir. Bununla birlikte kişinin geçirme ihtimali olan nöbetleri kontrol altına almak için antikonvülsan türündeki ilaçlar da kullanılmaktadır. Bipolar bozukluk kısa sürede tedavi edilebilen bir hastalık değildir ve hastaların düzenli bir şekilde doktorlarıyla iletişimde kalmaları gerekmektedir. Mutlaka doktor tarafından reçete edilen ilaçlar düzenli şekilde kullanılmalı ve doktorun uygun gördüğü aralıkta düzenli psikoterapi seansları yapılmalıdır.
Bipolar bozukluk yaşayan kişilerin evlenmesinin önünde herhangi bir hukuki engel yoktur. Bipolar bozukluğu bulunan kişilerde başka insanlara zarar verme eğilimi görülmez. Bununla birlikte, tedavisi uygulandığında semptomları ciddi ölçüde azaltılabilen bir hastalık olduğundan dolayı evliliğe bir engel oluşturmaz.
Kişiye bipolar bozukluk tanısı konulabilmesi için birden fazla yol izlenir. Öncelikle kişinin tıbbi geçmişi, genetik yatkınlığı ve yaşadığı ilk atağın türü öğrenilir. İlk atağın türü hastalığın teşhisi açısından önemlidir; zira ilk atak depresif bir atak olduğu takdirde hastalığı teşhis etmek zorlaşacaktır. Kişide bulunan duruma net bir tanı koyabilmek için kişinin yaşadığı manik ve depresif evreler gözlemlenmeli, bunların ortaya çıkardığı belirtiler incelenmelidir. Bunlara ek olarak kişiden kimi zaman bipolar bozukluk testi yapması istenebilir ya da MR gibi görüntüleme yöntemlerine başvurulup beynin iç yapısındaki sorunlar incelenebilir.