Belciz KESKİ
Psikolojik Danışman
Hakkında
Danışmanlık/Terapi Süreci Hakkında
Sürecimiz haftada en az bir kez (görüşme sıklığı danışan ihtiyacı ve isteğine göre konuşularak revize edilir.) 45 - 60 dakikalık oturumlardan oluşacaktır. Her danışanın sürecinin kendine özgü olmasından dolayı kaç oturum süreceği kişiden kişiye değişmektedir. İlk görüşmemizi bir değerlendirme olarak görebilirsiniz. Terapi almak isteme nedeninizi konuşarak ilerleyen seanslarda çizeceğimiz yolu belirleyeceğiz. Devamında ise size özgü beraber belirlediğimiz sürece başlayacağız. Bu oturumlar boyunca ilk önce sorununuzu tanımlamaya çalışacağız, sorununuzun çözümüne yardımcı olabilecek unsurları keşfettikten sonra birlikte bir çözüm için ilerleyeceğiz. Bu süreçte kendinizi ve duygularınızı keşfetmek ve bir sorun üzerinde çalışmak zaman zaman sizin sıkıntı, acı veya üzüntü yaşamanıza sebep olabilir. Bu olağan bir durumdur. Sürecin sonunda beklenen, sorununuzun çözümünde veya yaşam kalitenizde bir iyileşme gerçekleşmesidir.
Çalışma Grupları
Terapi Yaklaşımları
Eğitimler
Sertifikalar
Blog Yazıları
Yeme Bozukluğu Nedir ?
Yemek yemek doğduğumuz andan itibaren yaptığımız en temel ve birincil davranıştır. Bu davranışı hayatta kalma iç güdüsüyle yaparız. Bebeklik ve çocuklukta yaşanılan beslenme problemleri büyüdükçe farklı boyutlara gelebilir ve kişiden kişiye değişerek hayatının büyük bir bölümünü ve kişinin ruhsal ve fiziksel sağlığını etkileyebilir. Yeme bozukluklarının en ortak noktası duygusal problemler ve düşük benlik saygısı ile ilişkili olmasıdır. Birçok kişi bilinçsizce yeme davranışıyla duygusal problemlerini ve iç çatışmalarını çözmeye çalışır. Kişi günlük yaşamını yemek yeme davranışına göre şekillendirmeye başlarYeme bozuklukları yemek yeme dürtüsü ile ilgilidir. Kilo, vücut şekli gibi beden algısı bozukluklarıyla beraber bireylerin kendileriyle ilgili olumsuz düşünceler geliştirmesidir. DSM - 5 yeme bozukluklarını birçok farklı başlığa ayırmıştır.Bu yazımda sizlere en çok karşılaşılan yeme bozukluğu türlerinden bahsedeceğim.Pika; besleyici değeri olmayan, besin olmayan maddeleri yeme dürtüsü olarak tanımlanmıştır. Kişiler toprak, kil, kum, plastik, boya, iplik gibi maddeleri tüketebilirler. Otizm, zeka geriliği gibi bazı gelişim anormalliği olan kişilerde görülebildiği gibi şizofreni gibi psikiyatrik hastalarda da görülebilir. Bunun dışında zaman zaman bazı vitamin ve mineral eksikliği olan kişilerde de görülebilir. Özellikle bu kişilere bakıldığında demir ve çinko eksikliği görülebilir. Pika sendromu tıbbi açıdan da oldukça tehlikeli bir bozukluktur. Besin olmayan maddeler tüketildiği için mideye veya vücuda zarar verebilir, bireyi zehirleyebilir. Bu sebeple besin olmayan maddeleri tüketen kişiler mutlaka tıbbi yardım almalıdır.Anoreksia Nervosa; DSM - 5’e göre kilo almaktan ya da şişmanlamaktan çok korkma ya da belirgin biçimde düşük vücut ağırlığında olmasına karşın kilo almayı güçleştiren sürekli davranışlarda bulunma olarak tanımlanır. Kişinin vücut ağırlığını ya da biçimini nasıl algıladığıyla ilgili bir bozukluk vardır, kişi, kendini değerlendirirken vücut ağırlığı ve biçimine yersiz bir önem yükler ya da o sıradaki düşük vücut ağırlığının önemini hiçbir zaman kavrayamaz. Anoreksiyayı blumiadan ayıran en önemli özellik kişinin dış görünüşüdür. Boy kilo oranlandığında kişinin oldukça zayıf olması gerekir (örneğin 165 boyundaki bir kişinin 30 kilo olması). Kişi olması gerekenden çok daha az besin alır. Besin alımını kısıtlar. Kişinin beden algısı o kadar bozulmuştur ki ne kadar zayıf olursa olsun aynaya baktığında kendini hala kilolu görür. Besin alımını kısıtlamış olmasına rağmen çok fazla spor yapar. Kendini hasta olarak tanımlamaz bu sebeple de tedaviyi reddeder. Tüm bunlardan dolayı eğer tedavi edilmezse anoreksiya nervosanın ölüm riski vardır. Kişi bir zaman sonra kalp atışında yavaşlama, kemik yoğunluğunda azalma, deri kuruması, tırnakların kırılması, kansızlık, hormon bozuklukları ve kadınlarda adet düzensizliği hatta adet görmeme, ileri boyutlarında ise kemik erimesi, böbrek problemleri kalp rahatsızlıkları, organ yetmezliği gibi belirtiler yaşamaya başlar. Bunun dışında kişide davranışsal olarak sinirlilik, başkasının yanında yemek yememe,sürekli yiyecek düşünme, sürekli kalori hesaplama, sürekli tartılmak, zayıflığı gizlemek için aşırı bol giyinmek, başkaları için yemek hazırlama gibi belirtiler gösterebilir. Genelde kadınlarda görülür.Blumia Nervosa;DSM - 5 ‘e göre kişide aynı zaman diliminde ve benzer koşullarda çoğu insanın yiyebileceğinden çok daha fazla yiyeceği belirli bir zaman diliminde (örn. herhangi bir 2 saat içinde) yeme ve bu epizod sırasında yeme kontrolünün kalktığı duyumunun olması (yemeyi durduramayacağı ya da ne yediğini, ne kadar yediğini kontrol edememe duygusu) şeklinde tanımlanabilir. Kişi bu atakları yaşadıktan sonra kilo almaktan sakınmak için, kendisinin zorladığı kusma, hiç yemek yememe ya da aşırı egzersiz yapma müshil, kilo vermeye yardımcı çayların çok fazla miktarda kullanılması, çok fazla miktarda egzersiz yapma vs gibi uygunsuz dengeleyici davranışlarda tekrar tekrar bulunma gibi davranışlar gösterir. Kişi dış görünüş olarak zayıf olmayabilir hatta genelde hafif kiloludur. Bu davranışların blumia nervosa olarak tanımlanabilmesi için kişide en az üç ay boyunca en az haftada bir kez gözlenlenmiş olması gerekmektedir. Genelde geç ergenlik veya erken yetişkinlik dönemindeki kadınlarda görülür.Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu (Binge Eating); DSM - 5’e göre aşırı yemenin tıkanırcasına yeme nöbeti olarak değerlendirilebilmesi için yemeyi durduramama veya erteleyememe olarak tanımlanan 'kontrol kaybı' duygusunun olması gerekmektedir. Tıkanırcasına Yeme Bozukluğuna sahip kişiler nöbet sonrasında kendinden tiksinme, mutsuzluk ve suçluluk duygusu yaşarlar. Genelde bu durumdan utanç duyarlar ve bu yüzden yemek yerken yalnız olmayı yeğlerler. Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu olabilmesi için atak sırasında min 3000 kalori almaları gerekir. Kişi fiziksel olarak hafif ve üzeri kiloludur. Bireyler atak sonrası telafi etmek için kusma, egzersiz, müshil gibi davranışlar göstermez ancak kilosundan şikayetçidir. Kişiler fiziksel açlık göstermeden yeme davranışında bulunurlar. Tıkanırcasına yeme bozukluğu tanısı alınabilmesi için en az üç ay boyunca haftada en az bir kez bu davranışlar gözlemlenmelidir.Yeme bozukluğu tedavisinde terapi oldukça önemli bir yer kaplamaktadır. Bireylerde büyük ölçüde bir beden algısı bozukluğu gözlemlenir. Düşünceler de hatalıdır. Terapi yardımıyla bu beden algısı bozukluğu ve düşünce hatalarını düzeltilebilir. Bunun yanında yeme bozuklukları genelde yanında anksiyete ve depresyonu da getirir. Terapi bu komorbidite hastalıkların tedavisine yardımcı olur. Bazı bireylerde ilaç tedavisi de istenebilir. Bilişsel davranışçı terapi yeme bozukluklarına en çok yardımcı olan terapi yöntemlerinden birisidir. Yeme bozukluğunun sebep olduğu düşünce karmaşalarıyla ve stres ve duygusal durumlarla baş etme stratejilerini öğretir. Anoreksiya Nervosa veya pike sendromu fiziksel olarak kişiye zarar verdiği için genelde tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyulabilir. Ayrıca yeni yeme düzeni alışkanlıkları ve uygun yemek programı için bir beslenme uzmanında yardım alınması bireyler için çok yardımcı olacaktır.Yukarıda bahsettiğim belirtilerden bazılarını gösteriyorsanız mutlaka bir ruh sağlığı uzmanından yardım almalısınız. Yeme bozuklukları hayat standartlarınızı düşürecektir. Tüm bunlarla tek başınıza baş etmek sizi oldukça zorlayacaktır. Unutmayın, hiçbir ruh sağlığı uzmanı sizi düşünceleriniz, davranışlarınız veya duygularınızdan dolayı yargılamaz. Kendinize verebileceğiniz en büyük hediye olan bu yardımı almaya ihtiyacınız varsa mutlaka bir uzmana başvurmalısınız. Psikolojik DanışmanBelciz Keski
Tükenmişlik
Son zamanlarda gerek televizyondan gerek sosyal medyadan veya çevreden tükenmişlik sendromunu oldukça fazla duymaktayız. Peki nedir bu tükenmişlik sendromu ? İş yükünün fazla olması, uzun mesailer, yapılamayan izinler, çalışılan ekiple yaşanan problemler, yöneticilerin zorlaması ve hatta mobingi, bitirilemeyen projeler, rekabet odaklı iş ortamı, gelecek kaygısıderken iş hayatında oldukça fazla problem yaşıyoruz. Bu zorluklar sebebiyle çoğu zaman sabah kalktığımızda mutsuz, gergin ve huzursuz hissediyoruz.Ayrıca bu motivasyon eksikliği ve ruh halimiz iş hayatı dışında sosyal ilişkilerimize ve hatta hayatımızın her alanına sıçrıyor.Tükenmişlik sendromunu ilk olarak 1974’te Herbert Freudenberger başarısızlık, yıpranmışlık, güç ve enerji düzeyinin azalması, tatmin edilmez isteklerin oluşması sonucunda bireyin içsel kaynaklarında oluşan tükenmişlik durumu olarak tanımlamıştır. Tükenmişlik sendromu bireylerin sıradan, normal hayatlarında yaşadıkları stres ve bunaltıdan çok daha zorlayıcı bir ruhsal durumdur. Kişilerin günlük hayatını sürdürmelerine engel olur ve işlevselliğini kısıtlar. Bireyler bitmek bilmeyen bir yorgunluk hali, mutsuzluk, ve halsizlik hissi yaşar, işler ve hayat anlamsız hale gelir. Kişiler yataktan çıkmaktan dahi zorlanır.Tükenmişlik sendromu belirtilerini üç farklı grupta toplayabiliriz. Fiziksel belirtileri baş ve boyun ağrısı, sırt ve kas ağrısı, halsizlik, yorgun hissetme, karın ağrısı, uyku ve yeme düzeninde değişiklik, enerji kaybı şeklinde sıralayabiliriz. Duygusal olarak bireyler başarısız, umutsuz, tedirgin, endişeli, sabırsız, tahammülsüz veya daha sinirli, depresif , hayal kırıklığı, boş ve anlamsız, değersiz veya yetersiz, duyarsız hissedebilirler. Davranışsal belirtileri sorumluluklarından kaçınma, kendini dışarıya karşı izole etme, işe geç kalma veya hiç gelmeme, iş dışı arkadaşlık ve romantik ilişkilerde bozulma, karar vermede güçlük, dikkatsizlik, erteleme, alkol ve madde kullanımında artış, hareketlerde anormal yavaşlama veya hızlanma, iş yerinde öfke patlamaları yaşama şeklinde sayabiliriz. Bireyler tükenmişlik sendromu yaşarken depresyon ve anksiyete gibi ruhsal problemlere de daha yatkın hale gelebilirler.Ayrıca uzun süre tükenmişlik sendromu yaşayan bireylerde stres kaynaklı kalp rahatsızlıkları, diyabet, uyku problemleri veya bağımlılık görülebilir.Bireylerin iş hayatının zorluğu, mesleklerin stresli olması veya çok ve yoğun çalışmanın yanı sıra son zamanlarda mükemmeliyetçilik ruhu, başarı ihtiyacı ve anksiyete sebebiyle de tükenmiş sendromu yaşandığı gözlemlenmiştir.Tükenmişlik sendromu yaşayan bireylerin durumlarını bazı evrelere ayırabiliriz. İlk evrede bireyler kendini oldukça heyecanlı, motive ve istekli hisseder. Hayal kurar, kariyer planlaması yapar ve yoğun bir çalışma hayatının içine girer. İkinci evrede bireylerde istek ve mutluluğun azaldığı gözlemlenir. Kişiler artık mesleğini icra ederken tatmin olmamaya başlar. Kendini yorgun hisseder. Küçük sorunlar bile batmaya başlar. Üçüncü evrede bu yoğun çalışma nedeniyle bireyler kendi ihtiyaçlarını ihmal etmeye, düzenli uyku ve sağlıklı beslenme ya da öz bakımına dikkat etmemeye başlar. Dördüncü evrede bireyler işi ya da sorumluluğu olmadığını düşündüğü sosyal hayatına, arkadaşlarına ve ailesine zaman ayırmayı bırakır. İçine kapanır ve kendini yalnızlaştırır. Bir sonraki evrede bireyler hayatının kontrolünü kaybettiğini hissetmeye başlayabilir. Altıncı evrede bireyler içlerinde boşluk veya endişe hisleri taşır. Bu aşamada yalnızlık, boşluk ve endişe duygularıyla baş edebilmek için alkol ve madde kullanımı gibi davranışlarda artış görülebilir. Bireyler bir sonraki evrede depresif ve umutsuz hissetmeye başlar. Kendilerini hayatlarının anlamlarını kaybetmiş gibi hissedebilirler. Son evrede ise artık zihinsel ve fiziksel çöküş yaşarlar. Peki bu tükenmişlik sendromuyla nasıl başa çıkabiliriz ? Her ruhsal problemde olduğu gibi ilk önce bireyler bir sorun olduğunu kabul etmeli ve bir ruh sağlığı uzmanından yardım almalıdır. Tükenmişlik sendromu da her ruhsal problem gibi ciddi olarak ele alınmalıdır. Aslında tükenmiş sendromunda en önemli adımlardan biri henüz tükenme (burn out) yaşanmadan kişinin yaşadığı değişiklikleri ve problemleri hissettiğinde yardım alması da oldukça önemlidir. Tükenme yaşandıktan sonra da tabi ki bireyler mutlaka ve hatta daha yoğun bir şekilde bir ruh sağlığı uzmanına başvurmalıdır. Ruh sağlığı uzmanı gerekli görürse bir psikiyatrik yönlendirme yapabilir ve ilaç tedavisi uygulanabilir. Bunun dışında bireyin psikolojik danışma yardımı alması da oldukça önemlidir.Bu süreçte bireylerin düşünce yapısı incelenir ve kendilerinin göremediği seçeneklerin var olduğunu fark etmelerine yardımcı olunabilir.Nefes egzersizleri iş yerinde çalışma anında küçük molalarda uygulandığı zaman bireylere oldukça iyi gelebilir. Bunun dışında bireylerin fiziksel egzersizler yapması da önemlidir. Sabahları yürüyüşe çıkmak veya iş çıkışı spora gitmekbireyleri oldukça rahatlatacaktır. Bunun dışında bireylere yoga ve meditasyonda önerilmektedir. Dengeli ve sağlıklı beslenmek fiziksel sağlığımız dışında ruhsal açıdan da bizlere oldukça faydalıdır. Ayrıca vücudumuzun uykuya da sağlıklı bir yemek ve yapılan bir egzersiz kadar ihtiyacı vardır. Düzenli uyku saatleri ve kaliteli uyku stresten uzaklaşmamıza çok yardımcı olacaktır. Bunun dışında sosyalleşmek, dışarıda arkadaşlarla yenilen bir yemek veya içilen bir kahve yukarıda saydıklarım kadar önemlidir. Kendimizi mutsuz ve stresli hissettiğimiz zamanlarda başkalarından destek görmek ve yardım istemek kendimizi iyi hissetmemize yardımcı olacaktır.İş yerinden bir süre izin alıp tatile çıkmak bu bireyleri oldukça rahatlatacaktır. Ayrıca iş dışında kendinize bir hobi edinebilir veya bir kursa yazılabilirsiniz. Böylece boş zamanlarınızda kendinizi iş hayatınızdan uzak tutmuş olacaksınız. En önemlisi ise kendinizi değerli hissettiğiniz, görev tanımları açık, yöneticilerin çalışanlarına destek olduğu ve çalışanların kendi aralarında ekip olarak iyi anlaştığı bir işte çalışıyor olmanız ve mesleğinizi icra ederken kendiniz mutlu hissetmeniz. Unutmayın ki bu problemleri sadece siz yaşamıyorsunuz. Bu yazıyı okuyorsanız yardım almayı düşünüyor olabilirsiniz. Kendiniz için attığınız bu büyük adımı bir ruh sağlığı uzmanı tarafından destekleyin. Sadece birkaç seans sonra daha iyi hissetmeye başlayacaksınız.Psikolojik DanışmanBelciz Keski
Adresi
Akarca, 821. Sk., 48300 Fethiye/Muğla, Türkiye