1. Uzmanlar
  2. Beliz UNUTMAZLAR
Uzman Klinik Psikolog Beliz UNUTMAZLAR Profil Fotoğrafı

Beliz UNUTMAZLAR

Uzman Klinik Psikolog

Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları
Yeme Bozuklukları
Güven Kaybı / Aldatma / Aldatılma
Depresyon ve Mutsuzluk
Motivasyon Problemleri
Bağlanma Sorunları
Değersizlik / Boşluk Hissi
Kişilerarası İletişim Problemleri
İlişki / Evlilik Problemleri
Yalnızlık

Hakkında

Ben Klinik Psikolog Beliz Unutmazlar. İstanbul Kültür Üniversitesi Psikoloji lisans eğitimimin ardından, İstanbul Aydın Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans programında uzmanlığımı tamamladım. Yaklaşık 6 yıldır aktif olarak bu mesleği yürütüyorum. Eğitim sürecimde hem Bilişsel Davranışçı Terapi hem de psikodinamik psikoterapi alanlarında derinleşerek, danışanlarıma bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşmayı hedefledim. Mesleki yolculuğumda farklı özel kurumlarda psikolog, oyun terapisti, kurum müdürü ve psikolojik danışman olarak görev aldım; ayrıca Medical Park Hastanesi Çocuk Onkoloji ve Hematoloji bölümünde gönüllü psikologluk yaptım. Aynı zamanda Psychology Times Türkiye’de yazar olarak; psikoloji biliminin güncel konularını ele alıyorum. RANDEVU OLUŞTURURKEN "PSIKOLOGBELIZ" KODUNU KULLANMAYI UNUTMAYIN!
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir

Danışmanlık/Terapi Süreci Hakkında

Çalışma Alanlarım

• Kaygı bozuklukları (yaygın kaygı, sosyal fobi),

• Panik bozukluk,

• Depresyon,

• Travma sonrası stres bozukluğu,

• Obsesif kompulsif bozukluk,

• Mükemmeliyetçilik, öz-değer ve öz-şefkat çalışmaları,

• Sınav kaygısı ve motivasyon eksikliği,

• Bağlanma stilleri,

• Boşanma süreci, ayrılık sonrası duygusal iyileşme ve yeniden yapılanma,

• Toksik ilişkiler ve narsisistik kişilik dinamikleriyle baş etme,

• Duygu düzenleme, stres yönetimi,

• Yeme bozuklukları (duygusal yeme),

• Yaşam alışkanlıklarını düzenleme konularında çalışıyorum.

Ayrıca MOXO dikkat testi uygulayıcısıyım.

Kurucusu olduğum “WinMind Programı” ile lise son sınıf ve mezun öğrencilerin sınav sürecinde hem motivasyonel hem de terapötik destek almalarını sağlıyorum.

Terapi sürecinde seanslar ortalama 45 dakika olarak yapılandırılır ve danışanın ihtiyacına göre çoğunlukla haftada bir düzenli görüşmeler ile ilerlenir. Bu düzen, sürecin istikrarını ve terapötik etkiyi güçlendirir.

Çalışma Grupları

Yetişkin (18-65)

Terapi Yaklaşımları

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) Bütüncül Psikoterapi Davranışçı Terapi Bilişsel Terapi (CPT) Şema Terapi Gestalt Terapi Varoluşcu Terapi Pozitif Psikoloji

Eğitimler

İstanbul Kültür Üniversitesi - Lisans - Psikoloji

İstanbul Aydın Üniversitesi - Yüksek Lisans - Klinik Psikoloji

Sertifikalar

Yeme Bozukluklarında Yardım Yöntem Ve Teknikler Uygulayıcı Eğitimi - Mudanya Üniversitesi - 20.11.2024

Değerlendirme Ve Yapılandırılmış Görüşme Programı - Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği - 19.2.2023

Bilişsel Davranışçı Terapi Kuramsal Eğitimi - Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği - 20.2.2023

Aile Danışmanlığı - İstanbul Haliç Üniversitesi - 28.12.2022

Çocuk Testleri Eğitimi - Tin Psikolojik Danışmanlık - 15.4.2018

Oyun Terapisi - Riccon Enstitüsü Bern İsviçre - 24.5.2019

Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimi - Marmara Psikoloji - 5.9.2021

Uzman Terapist Olmaya Dair: Tavsiye Ettiğinizi Uygulamak - Yeni Psikoterapi Ve Psikolojik Hizmetler - 8.4.2017

Moxo Dikkat Testi - Moxo Türkiye - 18.4.2024

Pedagojik Formasyon Eğitimi - İstanbul Kültür Üniversitesi - 26.9.2019

Sporda Performans Eğitimi - Türk Psikologlar Derneği - 23.12.2021

Psikodinamik Terapi Atölyesi - Delfi Psikoloji Akademisi - 25.3.2025

Son Blog Yazıları

Romantik İlişkilerin Yeni Üçüncü Kişisi: Medya

Romantik ilişkiler, modern dünyanın dijital dokusu içinde giderek daha karmaşık bir hâl alıyor. Aşk, artık yalnızca iki kişinin deneyimleriyle şekillenmiyor; sosyal medya akışları, dizi senaryoları, viral içerikler, YouTube vlogları, podcast konuşmaları ve hatta internetteki anonim yorumlar bile ilişki dinamiklerini belirgin şekilde etkiliyor. Bu durum, medyayı yalnızca ilişkilerin arka planındaki bir unsur olmaktan çıkarıp ilişkilerin aktif bir katılımcısı hâline getiriyor. Holmes (2007), “medyanın romantik beklentileri yeniden biçimlendiren güçlü bir psikososyal faktör olduğunu” vurgulayarak tam da bu dönüşüme işaret eder. Bugün, çiftlerin ilişkileri yalnızca kendi yaşadıkları deneyimlere değil; sürekli maruz kaldıkları dijital temsillere göre anlamlandırılmaktadır.İlişkilerin Hikayeleştirilmesi ve DramatizasyonuMedyanın en belirgin etkilerinden biri, ilişkileri sürekli dramatize edilmiş bir hikâye gibi sunmasıdır. Romantik dizilerdeki kriz–barışma döngüleri, filmlerdeki yoğun duygusal sahneler veya sosyal medyada viral olan romantik sürpriz videoları, gerçek ilişkilerde benzer yoğunlukların yaşanması gerektiğine dair yanlış bir algı yaratır. Gerçekte ise ilişkiler çoğunlukla sakin bir akışa, günlük rutine, küçük bağlanma anlarına ve sürdürülebilir iletişime dayanır. Fardouly ve Vartanian’ın (2016) belirttiği gibi, medya temsilleri “gerçeklikten kopuk bir romantik standart yaratarak bireylerin ilişki doyumunu dolaylı biçimde etkiler.”Bu dramatizasyonun bir diğer sonucu, çiftlerin ilişkiyi “hikaye anlatımı” çerçevesinde değerlendirmeye başlamasıdır. Birçok birey, yaşadığı ilişkiyi adeta izleyiciye sunulacak bir içerik gibi kurgular; bu da partnerle gerçek bağ kurma kapasitesini düşürür. Örneğin, “Neden romantik sürpriz yapmıyor?”, “Bizim ilişkimiz neden dramatik değil?”, “Neden viral bir çift gibi görünmüyoruz?” gibi sorular partnerin davranışlarından ziyade medyanın sunduğu kurgusal normlara dayanır.Sosyal Karşılaştırma Döngüsünün DerinleşmesiTiggemann ve Slater’ın (2014) çalışmaları sosyal medyanın yarattığı karşılaştırma döngüsünün yalnızca görünüşle sınırlı olmadığını; yaşam tarzı, ilişki kalitesi ve mutluluk düzeyi gibi alanları da etkilediğini göstermiştir. Bu döngü, ilişkilerde şu hatalı çıkarımlara yol açabilir:“Diğer çiftler daha mutlu, bizde bir sorun var.”“Başka ilişkilerde bu kadar sürpriz var, bizimkinde yok.”“Onların partneri daha düşünceli, benimki neden böyle değil?”Bu karşılaştırmaların tehlikeli yanı, kişilerin kendi ilişkilerini gerçek değil, medyada sunulan seçilmiş versiyonlarla kıyaslamasıdır. Medya, “en iyi 5 saniyeyi” sunarken gerçek ilişkiler saatler, günler ve yıllar boyunca yaşanan karmaşık dinamiklere dayanır.Algılanan Yetersizlik ve Değersizlik DöngüsüSosyal medyanın ayrılmaz bir parçası olan beğeni, takipçi, yorum ve görünürlük kültürü, bireylerin yalnızca kendilerini değil ilişkilerini de performatif bir alana dönüştürür. Bu performans baskısı ilişkilerde bir dizi duygusal zorluğa yol açabilir:Partnerin paylaşım yapmaması “yetersiz sevgi” olarak yorumlanabilir.Çift fotoğrafı azlığı, ilişkinin değersiz olduğu algısı yaratabilir.Gösterilmeyen sevgi jestleri, partnerin ilgisiz olduğu düşüncesini tetikleyebilir.Bu tür çıkarımlar çoğu zaman gerçeklerden uzaktır ancak medya, bu düşüncelerin meşrulaşmasına katkı sağlar. Çünkü sosyal medya, ilişkinin iç dinamiğini değil, yalnızca vitrinini sunar.Dijital Kıskançlık ve Sürekli İzleme KültürüMarshall’ın (2012) araştırması, sosyal medya gözetimi davranışlarının ilişkide güvensizliği artırdığını ortaya koyar. Bugün bu gözetim kültürü daha da genişlemiş ve otomatikleşmiştir. Partnerin kimin fotoğrafını beğendiği, hangi videoyu izlediği, kimi takip ettiği, ne paylaştığı ya da ne paylaşmadığı üzerine oluşturulan senaryolar ilişkileri yıpratır.Dijital kıskançlık, geleneksel kıskançlıktan farklı olarak daha görünmez ve daha sürekli bir yapıya sahiptir. Çünkü sosyal medya 24 saat erişilebilir olup ilişkide sürekli bir karşılaştırma ve kontrol alanı yaratır.Bu durum, ilişkide “duygusal yakınlıktan çok dijital iz sürmeye” dönüşen bir iletişim modeli ortaya çıkarır.Filtrelenmiş Gerçeklik ve Bireysel Kimlik AlgısıMedya yalnızca ilişkilere değil, bireylerin kendilik algısına da müdahale eder. Beden, başarı, yaşam tarzı, romantizm ve ilişki kalitesi gibi alanlarda sunulan ideal temsiller, bireylerin kendilerini ve partnerlerini değerlendirdiği referans noktalarını değiştirir. Bu durum hem öz-değer hem de ilişki doyumu üzerinde zorlayıcı etkiler yaratır:Birey kendini “yetersiz partner” olarak görmeye başlayabilir.İlişkideki sıradanlık “başarısızlık” gibi algılanabilir.Çiftler kendi hikâyelerini küçümseyebilir.Holmes (2007), bu durumun romantik ilişkilerde “gerçekçi olmayan kaderci beklentilere” dönüşebileceğini ve bireyleri sürekli hayal kırıklığına sürükleyebileceğini belirtir.Medya Okuryazarlığı Becerilerinin İlişkilerdeki Koruyucu RolüMedyanın güçlü etkisi karşısında en etkili çözüm, medya okuryazarlığı becerisinin ilişkiler özelinde geliştirilmesidir. Bu beceri:Kurgusal içerik ile gerçek ilişki dinamiklerini ayırt etmeyi,Sosyal medyanın seçiciliğini fark etmeyi,İdealize edilmiş romantik temsillerin yanılttığını anlamayı,Kendi ilişkisinin özgün değerini görmeyi,Dijital ipuçlarını doğru yorumlamayı,Algılanan kusurları dramatize etmemeyimümkün kılar.Bu farkındalık çiftlerin birbirine daha şefkatle yaklaşmasını ve ilişkiyi medya normlarına göre değil, kendi ihtiyaçlarına göre yapılandırmasını sağlar.Sonuç: Medya Bir Ayna Değil, Bir SahnedirMedya, romantik ilişkileri yansıtan bir ayna değildir; onları dramatize ederek sunan bir sahnedir. Bu nedenle ilişkileri medya sahnesiyle kıyaslamaya başladığımızda gerçekliği kaybederiz. Sağlıklı ilişki:görünürlük değil bağ,beğeni değil güven,performans değil iletişim,dramatik sahneler değil sürdürülebilir yakınlık,tıklanabilirlik değil duygusal emeküzerine kurulur.İlişkiler dijital kalıplara değil, iki insanın birbirine gösterdiği gerçek özen ve duyguya dayanır. Medya bu sürece eşlik edebilir; ancak ilişkiyi yönetmesine izin verilmemelidir.KaynakçaFardouly, J., & Vartanian, L. R. (2016). Social media and body image concerns: Current research and future directions. Current Opinion in Psychology, 9, 1–5.Holmes, B. M. (2007). In search of my “one and only”: Romance‐related media and beliefs in romantic relationship destiny. Electronic Journal of Communication, 17(3–4).Marshall, T. C. (2012). Facebook surveillance of former romantic partners. Cyberpsychology, Behavior, and Social Networking, 15(10), 521–526.Tiggemann, M., & Slater, A. (2014). NetGirls: The Internet, Facebook, and body image concerns in adolescent girls. International Journal of Eating Disorders, 47(6), 630–643.

Terapiye Nasıl Başlanır? İlk Adımı Atmanın Psikolojisi ve Bilimsel Temelleri

Terapiye başlama düşüncesi çoğu insan için hem umut hem de belirsizlik barındırır. “Nereden başlamalıyım?”, “Doğru terapisti nasıl bulacağım?” veya “Ya konuşacak bir şey bulamazsam?” gibi sorular ilk adımın önündeki görünmez duvarları oluşturur. Oysa psikolojide kabul edilen en önemli ilkelerden biri şudur: Yardım arayışının kendisi, değişimin başlangıcıdır. Carl Rogers’ın (1961) ifadesiyle, “Değişim, kişinin kendini olduğu gibi kabul etmeye başladığı noktada başlar.” Terapiye başlamak tam olarak böyle bir kabulün somutlaşmış hâlidir.Terapiye Başlama İhtiyacı Nasıl Fark Edilir?Çoğu insan terapi ihtiyacını büyük bir krizle fark ettiğini düşünse de, süreç genellikle daha sessiz başlar. Uykusuzluk, iştah değişimleri, sürekli stres, motivasyon kaybı, sosyal geri çekilme, unutkanlık, öfke patlamaları veya duygusal dalgalanmalar… Bunlar zihnin “Yalnız değilsin, destek alabilirsin” diyen işaretleridir.American Psychological Association (2022) verilerine göre terapiye başvuran kişilerin büyük kısmını kaygı, ilişki problemleri, tükenmişlik, dikkat sorunları ve kronik stres yaşamış bireyler oluşturuyor. Baumeister & Leary’nin (1995) “aidiyet ve anlaşılma ihtiyacının temel bir insan motivasyonu olduğu” bulgusu da terapi arayışını güçlendiren psikolojik altyapıyı açıklar.Yani terapiye başlamak için “daha kötü” olmayı beklemek gerekmez. Aksine erken başvuru, duygusal yükü hafifletir ve sürecin etkinliğini artırır.Doğru Terapisti Seçmek: Yöntemden Daha Önemli Bir FaktörTerapide iyileşmenin temel itici gücü kullanılan teknikler değil, terapist ile kurulan bağdır. Bordin (1979), terapötik ittifakı şöyle tanımlar:“İyileştirici olan yöntem değil, o yöntemi taşıyan ilişkidir.”Bu nedenle terapiye başlamadan önce birkaç kritik soruyu sormak önemlidir:Bu terapistin yanında kendimi güvende hissediyor muyum?Yargılanmadan konuşabileceğime inanıyor muyum?Terapötik yaklaşımı (BDT, şema terapi, EMDR vb.) bana uygun mu?Duygusal hızımı gözetebilecek bir uzman mı?Smith & Glass’ın (1977) geniş kapsamlı meta-analizinde, terapinin olumlu sonuçlarının %30’unun terapötik ilişkiye bağlı olduğunun bulunması, bu durumun önemini bilimsel olarak da doğrular.İlk Seans: Ne Söylenir, Ne Olur?Birçok danışan ilk seansa girerken “Ne anlatacağım?” endişesi duyar. Oysa ilk görüşmenin amacı, kişinin hayat hikâyesini mükemmel bir sırayla aktarması değildir; güvenli bir zemin oluşturmaktır.Terapist genellikle şu alanlarda sorular sorar:Terapiye başlama sebebiGüncel belirtilerAile yapısıKişinin ilişki ve bağlanma örüntüleriGünlük yaşam döngüsüTerapi hedefleriLinehan’ın (1993) bu konudaki klasik cümlesi şudur:“Danışanın duyulmuş hissetmesi, terapötik çalışmanın kapısını açar.”Bu yüzden ilk seans bir “tanışma ve güven inşası seansı”dır.Terapiye Hazırlık: Öncesi ve SonrasıTerapiye başlamadan önce kişinin kendini birkaç soru ile yoklaması süreci kolaylaştırır:Bu süreçten ne bekliyorum?Hayatımın hangi alanında değişim istiyorum?Şu an en çok zorlayan duygu ne?Daha önce hangi yöntemleri denedim?Seans sonrası ise şu sorular farkındalığı güçlendirir:Bugün beni en çok ne etkiledi?Ne hissettim?İçimde yeni bir farkındalık oluştu mu?Bu mikro değerlendirmeler, terapinin verimliliğini artırır.Terapiye Başlamayı Zorlaştıran Engeller1. Damgalanma KaygısıBazı kişiler terapiyi “zayıflık göstergesi” olarak görür, oysa bilim bunun tam tersini söyler. Neff (2003), “kendine şefkat geliştiren bireylerin daha sağlıklı psikolojik iyilik hâline sahip olduğunu” belirtir.2. Kontrol Kaybetme KorkusuBazı bireyler duygularını açtığında “kontrolü kaybedeceğini” düşünür. Rogers (1961), terapinin güvenli bir alan yarattığını ve duyguları düzenlediğini vurgular.3. Değişim EndişesiFreud’un “tanıdık acı” kavramı, kişinin bildiği acıyı değiştirmekten daha kolay bulduğunu açıklar. Bu nedenle yeni bir sürece adım atmak zorlayıcı gelebilir.Bilimsel Araştırmalar: Terapi Neden İşe Yarar?Duygu düzenleme gelişir.Gross & Thompson (2007), terapi ile duygu düzenleme becerilerinin belirgin şekilde arttığını gösterir.Bilişsel çarpıtmalar azalır.Beck (1979), kişinin kendi düşünce kalıplarını fark etmesinin duygusal iyileşmeyi tetiklediğini belirtir.Sosyal destek hissi güçlenir.Baumeister & Leary (1995), terapötik ilişkiyi “güvenli bir bağ” olarak tanımlar.Beyin yapısı değişir.Goldapple (2004), bilişsel davranışçı terapinin prefrontal korteks aktivitesini artırdığını göstermiştir.Terapiye Başlamak: Kendine Açılan Yeni Bir KapıTerapiye başlamak aynı zamanda kişinin kendine şefkat göstermeyi öğrenmesidir. Yıllarca güçlü görünmeye çalışıp duygularını bastıran birçok kişi, terapide bu duyguların yumuşak bir yüzeye çıkmasına izin verir. Kişi kırılganlığını artık bir tehdit değil, insan olmanın doğal bir parçası olarak görmeye başlar. Bu farkındalık bile başlı başına iyileştirici bir deneyimdir.Değişim Aşamaları: İçsel Direncin BilimiTerapiye başlamak, yalnızca bir karar değil; aynı zamanda bir süreçtir. Prochaska & DiClemente’nin (1983) “Değişim Aşamaları Modeli”ne göre bireyler önce farkındalık geliştirir, ardından hazırlık yapar, eyleme geçer ve değişimi sürdürür.Bu modele göre terapiye başlama kararı hem cesaret hem de içsel direncin doğal bir bileşimidir.Kişi bir yandan değişmek isterken, diğer yandan alıştığı davranış kalıplarını bırakmakta zorlanabilir. Terapide bu direnç yargılanmaz; aksine değişimin doğal bir parçası olarak kabul edilir. Birey kendi hızına saygı duydukça sürdürülebilir bir iyileşme sürecine adım atar.Sonuç: Terapiye Başlamak Bir Cesaret HikâyesidirTerapiye başlamak bir zayıflık değil, kişinin kendine verdiği en büyük değerdir.Bir terapistle kurulan güvenli ilişki sayesinde kişi zihinsel yüklerini paylaşır, duygularını düzenlemeyi öğrenir ve yaşamının kontrolünü yeniden eline alır.Her yolculuk bir adımla başlar.O adımın mükemmel olması gerekmez — önemli olan atılmasıdır.KaynakçaAPA (2022). Mental Health Statistics Report.Baumeister, R. F., & Leary, M. R. (1995). The need to belong. Psychological Bulletin.Beck, A. T. (1979). Cognitive Therapy of Depression.Bordin, E. (1979). The generalizability of the working alliance. Psychotherapy.Goldapple, K. et al. (2004). Modulation of emotion circuits in depression by CBT. Archives of General Psychiatry.Linehan, M. (1993). Skills Training Manual for Treating Borderline Personality Disorder.Neff, K. (2003). Self-compassion. Self and Identity.Rogers, C. (1961). On Becoming a Person.Smith, M. L., & Glass, G. V. (1977). Meta-analysis of psychotherapy outcome studies. American Psychologist.

Adresi

Merkez, Silahşör Cd. No:42, 34381 Şişli/İstanbul, Türkiye

Uzmanın Adresi

Danışan Yorumları

yaptıktan sonra uzman hakkında yorum bildirebilirsiniz.
Henüz yorum bildirilmemiş.

Soru - Cevap

yaptıktan sonra uzmana ücretsiz soru sorabilirsiniz.

İlişki

KullanıcıYasemin - 2 gün önce
Merhaba, ben 11 aylik ilişkimde tartışma sonrası aldatıldım ( ilişki esnasında değil ) ve karşı taraf beni kıskandırmak için başka kıza defalarca yazdı. Yazının içerisinde herhangi bir flörtsel birşey yoktu ama sanırım eskiden bu kızdan hoşlanma söz konusuydu, ilişkimiz sırasında o kadını engellememişti. Şuan çok pişman bunu 2-3 defa yaptı fakat normal birşey yazdım burda aldatma sayılcak birşey yok demesi olayi değiştirir mi bu affedilebilir mi veya aldatılsam bile ayni şekilde aldatarak intikam almak gibi düşünceler gerekli mi

overthink

Kullanıcıdaisy - 9 gün önce
Merhabalar, ben 2 defa aldatildim ve bunyem aldatilmayi kabul etmedi sanirim, sonuncu aldatildigim hayat kadini gibi giyinen bir kadindi aslinda bu bisey degistirirmi nasi kadin oldugu genelde aldatildigim zaman hani o kadinada kotu gozle bakarim ? ozguven sorunlarim oldu ders calisirken o kadin aklima geliyor. eger oyle kotu kadin gibi olsam sevilir miydim diye ? cunku 2 defa 2 ayri sevgililerim sisman kadinla aldattilar ben ise tam tersi gorunusluyum. hedefleri olan bir kizim. ama o kadar kendimi kotu hissettimki sanki tum erkeklerden intikam almak icin OF gibi icerikler bile uretme gibi planlarim aklimdan geciyor, kac gundur overthinkliyorum, kendi hedeflerime nasi odaklanabilirim . o kotu yolun bana birsey kazandirmayacgini biliyorym, kolay para, kalp kiriklari yasasam bile intikam hissi ile erkekleri mutlu etmek istemiyorum ama dusunmeden duramiyorum . gelecek itibarimi dusunuyorum.

Toplam 2 soru.