Beniz YILMAZ - Blog Yazıları
TRAVMA SONRASI PSİKOLOJİK GELİŞİMTravma, kişide kontrolü kaybetme hissi yaratan ve sonucunda kontrolsüz tepkiler bırakan, gerçek bir ölüm veya ölüm tehdidinin bulunduğu, ağır yaralanmanın, fiziksel yaşama yönelik bütünlüğe bir tehdidin ortaya çıktığı ve kişinin kendisinin yaşadığı, şahit olduğu veya sevdiği bir kişinin başına geldiğini öğrendiği olağandışı olaylar olarak tanımlanmaktadır (Köroğlu E.). Travmatik olaylar yaşamdaki baş etme yollarına tehlikeli ya da ezici niteliktedir ve aniden ortaya çıkmaları sebebiyle korku, kaygı, geri çekilme ve kaçınma tepkilerine neden olur (Türksoy, 2003). Travmatik olaylar fiziksel sonuçlarla birlikte bireyde depresyon, anksiyete, alkol ve madde bağımlılığı, travma sonrası stres bozukluğu ve intihar gibi çeşitli psikolojik sonuçlar yaratır (Kılıç C. 2013).Travmatik olaylar karşısında bireylerin gösterdiği tepkiler arasında önemli farklılıklar olabilir, travmatik olayların ardından sadece olumsuz değil, olumlu değişimler de yaşanabileceğini gözlemlenmiştir (Tedeschi ve Calhoun, 2004). Bireylerin bazılarında travmatik olay sonrasında anksiyete, depresyon ve post travmatik stres bozukluğu gibi ciddi bozulmalar görülebileceği gibi, bazı bireylerde travma deneyimi; önceliklerin belirlenmesi, yaşamın anlamı bulma, ilişkilerin iyileştirilmesi, kişisel güçlenme ve gelişme algısı gibi önemli olumlu değişikliklere yol açabileceği gözlemlenmiştir (Shakespeare-Finch, ve ark. 2003). Bu bakış açısı, travma sonrası büyüme kavramını gündeme getirmiştir Tedeschi ve Calhoun tarafından, travma sonrası büyüme yoğun bir şekilde karşımıza çıkan hayatımızın tümünü etkileyen olaylarla mücadeledeki olumlu değişim, yaşamdaki işlevselliğin iyileştirilmesi, kendini gerçekleştirmesi adına adımlar atması olarak tanımlanmıştır (Tedeschi RG, Calhoun LG. 1996). Travma sonrası büyüme literatürde yeni bir kavram olarak görülsede birçok inançta insanların acı çekmenin sonucunda değişmesi ve olgunlaşmasına yönelik düşünceler yer alır.Tedeschi ve Calhoun (1996) travma sonrası büyümeyi, genellikle kanser gibi terminal hastalık yaşayan kişilerde araştırarak büyüme terimini, kişinin önceki uyum düzeyinin, psikolojik işlevselliğinin ve yaşama yönelik farkındalığının gelişmesine vurgu yapar. Kişilerin maruz kaldıkları travmatik olaylar ile mücadele sonucunda yaşadıkları bu olumlu değişim; “yorumlanan kazanç”, “stres ilişkili büyüme”, “gelişmek”, “travmadan dönüşüm”, “olumlu değişim”, “gelişmek”, “anlam bulma”, “dönüşümsel baş etme”, “olumlu psikolojik değişiklikler”, “ters büyüme” (adversial growth) gibi farklı terimlerle de bahsedilmiştir (Linley ve Joseph, 2004).Janoff-Bulman’ın (1989), Temel Varsayımlar Modeli’nde sözedilen insanların inançları ve varsayımları “dünyanın iyiliği varsayımı”, “dünyanın anlamlılığı varsayımı”, “kendilik değeri varsayımı”, olarak 3 ana grupta ele alınır.Dünyanın iyiliği varsayımında; kişisel olmayan insanların iyiliği ve dünyanın iyiliği birbiri ile bağlantılı olarak bireyin insanların iyiliğine inanışı ile dünyanın iyi bir yer olduğuna kötülüklerinde az olduğuna benzer şekilde inanılmaktadır. Dünyanın anlamlılığı varsayımında insanların hak ettiklerini yaşadıkları, adil dünya kuramı olarak açıklanabilmektedir. Bir diğer etmen olan rastlantısallık varsayımı ise, neden bazı olayların bazı insanların başına geldiğini anlamanın bir yolunun olmadığını, bu durumun yalnızca bir rastlantının sonucu olduğunu ve anlamsızlığın egemen olduğunu anlatır (Janoff-Bulman ve Berg,1998; Yılmaz, 2006). Kendilik değeri varsayımında birey kendi kişiliği ile ilgili olumlu bir düşüncesi olduğu sonuçları kontrol etmek için gerekeni yaptığı zaman adil bir dünyada zarar görmeyecekleri inanışı vardır (Janoff-Bulman, 1989; Yılmaz, 2006).Travmatik olaylar bireyin içsel dünyasına darbe vurup bu varsayımları sarsarak, kişinin dünya ve kendisiyle ilgili olumlu inançlarını sorgulamasına; kendi incinebilirliğini fark etmesine neden olur (Janoff-Bulman ve Berg, 1998). Travma mağdurları, yaşadıkları olayların kendi başlarına gelebileceğini düşünmedikleri için, olay gerçekleştiğinde, temel varsayımlar sarsılır ve dünya anlamsız ve kötü bir yer olarak görülmeye başlanır, güvensiz ve korumasız hissedebilir, bu durum “incinmezlik yanılsaması” temelinde yaşamını sürdürdüğü gözlemlenir. Olaya bir anlam verme amacı sonucunda kendini suçlama ve gerçeği değiştirme çabalarına rastlanabilir, bu şekilde birey kendi davranışlarıyla olay arasında bir bağlantı kurmaya ve dünyanın anlamsız olduğuna ilişkin yeni veriyi etkisizleştirmeyi amaçlamaktadır (Janoff-Bulman ve Yopyk, 2004). Birey kaygı ve dehşet duygusunu yaşamış, talihsizlik ve kötülük olasılığını fark ederek anlamsızlıkla yüzleşmiştir. Stresin devam ettiği bu süreç, bilişsel işlemeyi aktif durumda tutarak travma sonrası büyümenin gerçekleşebilmesini sağlar. Hızlı bir rahatlama ise varsayımsal dünyanın ciddi olarak sorgulanmadığının göstergesi olabilir (Tedeschi ve Calhoun, 2004).Yanılsamalarla yüzleşme sürecinde eski güvenliklerin ve kesinliklerin ortadan kalkması, kendisine ve sevdiklerinin başına da kötü bir şeyler gelebileceğinin farkında olması nedeniyle, travmatik olaylarda doğrudan ve ani olarak gerçekleşir. Kaybın önlenemeyeceğinin farkındalığı ile yaşamın değeri anlaşılır, önem ve değere ilişkin sorgulamalar başlar. Hayat takdir edilerek yeniden anlamlandırılır ve yaşamı anlamlı kılmaya dönüşen bir süreç başlamış olur.Tedeschi ve Calhoun (1996), faktör analizi kullanarak yaptıkları çalışmada travma sonrası büyüme yaşantıdaki beş farklı alanda meydana gelen değişikliklerle açıklamıştır. Bu alanlar; yaşamın daha fazla takdir edilmesi ve önceliklerin yeniden değerlendirilmesi, daha yakın ilişkiler geliştirilmesi, kişinin kendi gücünün daha çok farkına varması, yaşamındaki yeni olasılıkların farkına varması ve ruhsal olarak gelişim şeklinde sıralanmaktadır (Tedeschi RG, Calhoun LG.). Hayatın daha çok önemsenmesi ve önceliklerin değiştirilmesi ile birey daha önceden fark etmediği günlük hayatın parçası olan şeylerden daha fazla keyif almaya başlayabilir. Böylece günlük hayatın rutinleri dışına çıkabilir, önceliklerini değerlendirerek yaşamını kendisi için daha anlamlı ve doyumlu hale gelmesini sağlayabilir. Travmatik deneyimden sonra yakın ilişkilerine daha çok değer vermeye başlayabilir ve “kötü gün dostları” ile daha da bağlılık kurup yakınlaşabilir. Ayrıca travmatik yaşantı ile birlikte “bunun üstesinden geldiysem, her şeyin üstesinden gelirim” düşüncesi gelişebilir, amaçlarının da yeniden değerlendirilmesi ve ulaşılabilir amaçlar ile ulaşılamayacak amaçlar arasında tercih yapılması, dini inançların yeniden şekillendirilmesi, yaşanan tehdit sonrasında varoluşsal deneyimin derinleşmesi olarak değişime uğratabilir (Tedeschi RG, Calhoun LG.).Travmatik bir deneyimin yaşanması kişide travma sonrası büyümenin olması için yeterli değildir. Travmatik yaşantı sonucu büyümenin meydana gelebilmesi için olayın sarsıcı bir olay olması ve kişinin bu travma ile mücadele etmesi gerekmektedir. Travma sonrası büyüme düzeyini etkileyen değişkenler, demografik değişkenler, travmatik olayın şiddeti, travma sonrası stres belirtilerinin varlığı, sosyal destek varlığı, duyguların dışa vurulabilmesi, baş etme becerilerinin kullanılabilmesi bireysel özellikler (başa çıkma stratejileri, kendine güven), çevresel kaynaklar (sosyal destek, maddi kaynaklar) ve travmatik olay ile ilgili değişkenler etkilemektedir (Park CL. 1998).Demografik özelliklere bakıldığı zaman yapılan bazı çalışmalarda genç insanlara nazaran yaşlı bireylerin daha çok büyüme gösterdikleri gözlemlenmiştir (Carver ve ark. 2004). Meme kanserli kadınların daha çok büyüme gösterdiği gözlemlenmiştir (Belizzi ve Blank, 2006). Genç kadınların bu durumu ölümle ilişkilendirilip daha fazla incinmeleri ile yorumlanmıştır, bu duruma paralel olarak tehdit algısı, daha fazla büyümeyle ilişkili olabileceği belirtilmiştir (Kyriaki Mystakidou ve ark. 2008). Belizzi ve Blank (2006), yaptıkları çalışmada evli olmanın kadınların travma sonrası büyüme algısında önemli bir değişken olduğunu, evli kadınların travma sonrası büyümenin arttığını gözlemlemiştir.Travmatik olayın şiddeti bireyin yaşamındaki varsayımlarına etki edecek kadar güçlü olmasının büyüme için gerekli olduğunu bildirmektedir. Yakınını kaybeden 146 kişi ile yapılan bir araştırmada 1. derece yakınını kaybeden kişinin 2. dereceden yakınını ya da arkadaşını kaybedene göre daha fazla büyüme gösterdiği görülmüştür. Kayıp ne kadar büyük olursa, büyümenin o kadar fazla olduğu gözlemlenmiştir (Armstrong, 2011).Travma sonrası stres belirtilerinde travma sonrası stres tek başına olumlu değişikliğe yol açmaya yeterli değildir. Kişinin temel inançlarının ve baş etme becerilerinin yoğun bir şekilde tehdit altında olması, büyüme için önemli bir göstergedir. Yapılan bir çalışmada cinsel taciz mağdurları için tacizin özellikleri büyüme açısından önemli bulunmazken kadının taciz sırasındaki hayati tehlike durumu büyüme açısından önemli olarak gözlemlenmiştir. Tecavüz sonrasında çevreden olumsuz tepkiler, kendini suçlama, uyumsal olmayan baş etme mekanizmaları, TSSB bulguları büyümenin daha az olmasıyla bağdaştırılmıştır (Ullman, 2014).Sosyal destek travma sonrası büyümeyle ilişkili bulunmuştur (Karancı ve ark. 2005). Algılanan sosyal destek, travma sonrası büyüme için önemli bir faktör oluştururken, sosyal baskı ve sosyal aktivitelerin azalması, büyümenin düşük olması ile ilişkilendirilmiştir (Schulz, 2004; Thornton, 2006).Duyguların dışavurumu travma sonrası uyumu ve büyümeyi arttırdığı gözlemlenmiştir (Stanton A., 2000). Bireyin olumsuz duyguları ifade etmesiyle bu duygulara karşı hassasiyeti azalmakta, bu şekilde de olumlu duygular ve kazanımları benimsenmesine olanak sağladığı gözlemlenir (Foa EB. 1989).Baş etme becerileri bireyin olay ile nasıl baş ettiğine dair karakteristik özellikleri ile ilgilidir. Travmatik olayın birey üzerindeki etkisini kabul etmek, baş etme ve problem çözmede aktif rol oynamak ve olumlu yeniden değerlendirme yapmak travma sonrası büyüme ile olumlu yönde ilişkili bulunmuştur (Lechner ve ark 2006).Kişilik özelliklerine göre değerlendirildiğinde travmatik yaşantıdan önceki psikolojik sağlıklılığın, travma sonrası büyümeyle ilişkisi çok açık değildir (Calhoun ve Tedeschi, 1998). İyimserlik ile travma sonrası büyüme arasında güçlü bir ilişki bulunmuştur. Bireylerin iyimser tutumları baş etme stratejilerinde daha esnek olmalarından dolayı, soruna karşı daha uyumlu olabilecekleri düşünülmektedir (Helgelson ve ark., 2006).İnsanların travma sonrası verdikleri tepkilerde sosyal norm ya da kuralların etkisi dikkate alınması gereken bir diğer önemli konudur. Bir kültürde duyguların açıkça ifade edilmesi için cesaretlendirilirken, diğerinde engellenebilir; ya da bazı kültürel gruplarda yaşamsal kriz karşısında kadınların ağlamasına izin verilir, erkeklerin duygularını ifade biçiminde daha fazla kontrol sahibi olması beklenebilir. Kuramsal olarak büyümenin ifade edilmesine yönelik kendini açma davranışlarının sosyal destek ya da kabul ile karşılanmasının, krizle etkili biçimde başa çıkma ve olası travma sonrası büyümeye katkıda sağlayabilir (Calhoun, Cann ve Tedeschi, 2013).Devamını oku
Yayınlanma: 07.06.2021 09:12
Son Güncelleme: 07.06.2021 09:12
Negatif Düşüncelerden KurtulmakBunumu hakkediyorum?Neden böyle sonuçlandı?Neden benim problemlerim var?Hayatımda ki her şey kötü gidiyor.Bu gibi düşünceleri, yaşadığınız kötü olayların tüm detaylarını tekrar tekrar düşünüyor, hatta sıklıkla bu iç konuşmalarınızı yakın bir arkadaşınız ya da eşinizle sürdürmeye devam ediyorsanız artık dur demenin zamanı geldi.Negatif düşünce zamanla kötü bir alışkanlığa dönüşüyor.Negatif düşüncelerimiz yoğunlaştıysa ve yaşantımız negatif anlamda etkileniyorsa dur dememiz gereken dönemdeyiz.Negatif düşüncelere kendimizi kaptırmak yaşadığımız stressli olayları sürekli düşünmek sağlığımız açısından oldukça zararlıdır.Bu duruma psikolojide Ruminasyon adı veriliyor.Ruminasyon bireyin geçmişe takılarak içinde bulunduğu durumun sebep ve sonuçlarıyla ilgili düşüncelerin tekrarlayıcı bir şekilde zihinde dönüp durması, sürekli senaryo geliştirmesi ve zihinsel geviş getirme olarak tanımlanmaktadır.Ruminasyon bizi geçmişe hapseder.Yaşadığımız andan tam anlamıyla keyif alamayız.Ruminatif reaksiyonlar depresyon olasılığını arttırır ve ruminatif düşünceler depresyon belirtilerini daha belirginleştirip, depresyon süresini de uzatır. Depresyonda gördüğümüz ruminasyon oldukça acı verici ve sıkıntılıdır.Geçmişten kurtulmak için odağımızı değiştirmeli ve ruminasyonu kontrol altına almalıyız.📌ilk adım ruminasyon yaptığınızı fark etmek olacaktır. Geçmişte yaşanan olumsuz bir olayı gün içerisinde defalarca düşünüyorsanız ruminasyon yapma olasılığınız yüksek.📌Sizi huzursun eden duyguyu bulmaya çalışın. Hangi konuda ruminasyon yaptığınızı bulmak ve çözüm için çabalamak o konu ile başa çıkma gücünüzü yükseltir.📌Kendinize günde 20 dakika düşünmek için zaman tanıyın. Eğer başka vakitlerde ruminasyon yapmaya başlarsanız kendinize ayırdığınız 20 dakikayı hatırlayın.📌Düşünmemeye çalışmak tam aksine sizin sürekli düşünmenize neden olur. Çözüm kendinizi başka bir işle meşgul etmek. Yeni bir hobi edinmek, sosyalleşmek.📌Yalnız olmadığınızın bilincinde olun. Ruminasyon insanların yaşadığı ortak bir problemdir.📌Farkında olmak! yaşadığınız anı düşünmek, böyle düşündüğünüzde şu anı ve şimdiyi yaşamaya daha yakın olursunuz.📌Ruminasyonu tetikleyen rutinlerinizden vazgeçin. Hüzünlü bir şarkı dinlemek yerine motive edici şarkıları tercih edin. Bir sokaktan geçmek sizi tetikliyorsa farklı bir yolu kullanmayı deneyin. Ruminasyon yaptığınızı fark ettiğinizde ne yapıyorsanız o alışkanlığınızı değiştirin.📌Neden ben? Sorusundan vazgeçin. Hayatın olumsuz yönleri vardır ve bunları kabul etmelisiniz. Hak etmediğinizi düşündüğünüz olumsuz olaylar başınıza gelebilir. Hatta kendinizi şansız bile hissedebilirsiniz. Yaşamın dört mevsim olmasının bir nedeni ve güzelliği olduğunu kendinize hatırlatın.📌Profesyonel destek alın. Sık sık olumsuz olayları düşünüp bunlar içinde boğulduğunuzu hissediyorsanız, düşünceleriniz hayatınızı ele geçiriyorsa eğer, profesyonel yardım aramayı deneyebilirsiniz. Bir terapist, neden düşünceleri saplantı haline getirdiğinizi saptamada ve bu sorunlara kökünden müdahale etmede yardımcınız olabilir.Ruminasyon yapıp yapmadığınızı fark etmek için psikoloğunuzdan Tekrarlayıcı Düşünme Ölçeği (Ruminasyon) uygulamasını isteyebilirsiniz.Tekrarlayıcı Düşünme Ölçeği (Ruminasyon) ve Bilişsel Esneklik EnvanteriNOT:Sorulara 1-2-3 şeklinde rakamlarla cevap veriniz ve sonrasında toplam puanınızı değerlendirme bölümünüzde bulup kendinizi değerlendiriniz.Derecelendirme: 1. Hiç / 2. Biraz / 3. Çok1. Bu olay tekrar tekrar aklınıza geldi ya da gözünüzün önünden gitmedi, bu da sizin giderek daha kötü hissetmenize yol açtı.2. Bu olayla ilgili daha fazla yapabileceğiniz bir şey olmadığı için hiç düşünmediniz.3. Hüzünlü müzik dinlemek istiyorum.4. Aklınızdan, zamanı geriye çevirip o soruna daha iyi bir çözüm bulma düşüncesi ya da hayali geçti.5. Bütün yetersizlikleriniz, başarısızlıklarınız ve hatalarınız aklınızdan geçti.6. Duygularınız hakkında düşünmek için tek başınıza bir yerlere gittiniz.7. Düşünceleriniz sizi bunalttı.8. “Başkalarında olmayan sorunlar bende niye var?” gibi düşünceleriniz oldu.9. Baskı altındayken o olayla ilgili çok şey düşündünüz.10. Bu olay, istemediğiniz halde aklınızdan tekrar geçti.11. “Berbat hissettiğim için işimi gücümü yapamayacağım” diye düşündünüz.12. Bir köşeye çekilerek neden böyle hissettiğinizi düşündünüz.13. Bu olaya benzer durumlardan artık uzak durma kararı vermenizle sonuçlanan düşünceleriniz oldu.14. Olayla ilgili sıkıntılı düşünceleri aklınızdan uzaklaştıramadınız.15. Bu olay sonrasında “Niye bıraktığım yerden devam edemiyorum” diye düşünüp durdunuz.16. Unutulması zor olan o olay hakkında düşünceleriniz oldu.17. Kafanız sürekli meşguldü.18. Olayı düşünme eğilimindesiniz.19. Olayı düşünmeye bir kere başlayınca duramıyordunuz.20. Her şeyi yapmaya yetecek zamanınız yoktu, bu yüzden sonrasında olayı hiç düşünmediniz.21. Kendinizi çok yalnız hissettiğinizi düşündünüz.22. Olay yaşanıp bittikten sonra hakkında çok fazla düşündünüz.23. Olayı bir süredir düşündüğünüzü fark ettiniz.24. Olayla ilgili, karşı koymaya çalıştığınız düşünceleriniz oldu.25. Kendinize ne kadar kızgın olduğunuzu düşündünüz.26. Sürekli o olayı düşündünüz.27. Tümüyle bitene kadar bu olayı düşündünüz.28. Olay hakkında düşünmemeniz gerektiğini biliyordunuz ama bundan kendinizi alamadınız.29. Kendi kendinize “Neden hep böyle tepkiler gösteriyorum?” diye sordunuz.30. Olayla ilgili “Keşke daha iyi sonuçlansaydı” diye düşündünüz.Değerlendirme;35 – 45 ise, tekrarlayıcı düşünce sisteminiz sizi çok fazla etkisi altında tutmuyor ve düşüncelerinize hükmetme gücünüz yüksek anlamına geliyor. Hayatı yöneten mutsuzlukları yenebilen ve yüksek pozitiflik gücünde bir karakteriniz öne çıkıyor.45 – 60 ise; çoğu zaman düşüncelerinize dönüp etkisinde kalabiliyor ve kendinizi rumine edebiliyorsunuz bu da dönemsel olarak dalgınlıklar, hafif depresif davranışlar ve düşük enerjili bir hal çeviriyor sizi ve umutsuzluğa kapılma oranınız yükseliş gösteriyor demektir.Hayatınız belirli dönemlerinde mutsuz ve negatif davranışlarınızın geri dönüşlerini yaşayabilirsiniz.60 ve üzeri ise; hayatı rumine etme konusunda artık alışkanlık edinmişsiniz demektir etrafınıza negatif iyonlar dağıtıyorsunuz bununla kalmayıp üzerinizde yağmur bulutları ile gezip hep mutsuz ve enerjisiz bir hayata doğru yol alıyorsunuz. Acil olarak kendinizdeki bu alışkanlığı değiştirip hayata pozitif bakmak için davranış değişikliğinize gitmeniz gerekmektedir.Devamını oku
Yayınlanma: 07.06.2021 09:09
Son Güncelleme: 07.06.2021 09:09