1. Uzman
  2. Beniz YILMAZ
  3. Blog Yazıları
  4. TRAVMA SONRASI PSİKOLOJİK GELİŞİM

TRAVMA SONRASI PSİKOLOJİK GELİŞİM

TRAVMA SONRASI PSİKOLOJİK GELİŞİM


Travma, kişide kontrolü kaybetme hissi yaratan ve sonucunda kontrolsüz tepkiler bırakan, gerçek bir ölüm veya ölüm tehdidinin bulunduğu, ağır yaralanmanın, fiziksel yaşama yönelik bütünlüğe bir tehdidin ortaya çıktığı ve kişinin kendisinin yaşadığı, şahit olduğu veya sevdiği bir kişinin başına geldiğini öğrendiği olağandışı olaylar olarak tanımlanmaktadır (Köroğlu E.). Travmatik olaylar yaşamdaki baş etme yollarına tehlikeli ya da ezici niteliktedir ve aniden ortaya çıkmaları sebebiyle korku, kaygı, geri çekilme ve kaçınma tepkilerine neden olur (Türksoy, 2003). Travmatik olaylar fiziksel sonuçlarla birlikte bireyde depresyon, anksiyete, alkol ve madde bağımlılığı, travma sonrası stres bozukluğu ve intihar gibi çeşitli psikolojik sonuçlar yaratır (Kılıç C. 2013).

Travmatik olaylar karşısında bireylerin gösterdiği tepkiler arasında önemli farklılıklar olabilir, travmatik olayların ardından sadece olumsuz değil, olumlu değişimler de yaşanabileceğini gözlemlenmiştir (Tedeschi ve Calhoun, 2004). Bireylerin bazılarında travmatik olay sonrasında anksiyete, depresyon ve post travmatik stres bozukluğu gibi ciddi bozulmalar görülebileceği gibi, bazı bireylerde travma deneyimi; önceliklerin belirlenmesi, yaşamın anlamı bulma, ilişkilerin iyileştirilmesi, kişisel güçlenme ve gelişme algısı gibi önemli olumlu değişikliklere yol açabileceği gözlemlenmiştir (Shakespeare-Finch, ve ark. 2003). Bu bakış açısı, travma sonrası büyüme kavramını gündeme getirmiştir Tedeschi ve Calhoun tarafından, travma sonrası büyüme yoğun bir şekilde karşımıza çıkan hayatımızın tümünü etkileyen olaylarla mücadeledeki olumlu değişim, yaşamdaki işlevselliğin iyileştirilmesi, kendini gerçekleştirmesi adına adımlar atması olarak tanımlanmıştır (Tedeschi RG, Calhoun LG. 1996). Travma sonrası büyüme literatürde yeni bir kavram olarak görülsede birçok inançta insanların acı çekmenin sonucunda değişmesi ve olgunlaşmasına yönelik düşünceler yer alır.

Tedeschi ve Calhoun (1996) travma sonrası büyümeyi, genellikle kanser gibi terminal hastalık yaşayan kişilerde araştırarak büyüme terimini, kişinin önceki uyum düzeyinin, psikolojik işlevselliğinin ve yaşama yönelik farkındalığının gelişmesine vurgu yapar. Kişilerin maruz kaldıkları travmatik olaylar ile mücadele sonucunda yaşadıkları bu olumlu değişim; “yorumlanan kazanç”, “stres ilişkili büyüme”, “gelişmek”, “travmadan dönüşüm”, “olumlu değişim”, “gelişmek”, “anlam bulma”, “dönüşümsel baş etme”, “olumlu psikolojik değişiklikler”, “ters büyüme” (adversial growth) gibi farklı terimlerle de bahsedilmiştir (Linley ve Joseph, 2004).

Janoff-Bulman’ın (1989), Temel Varsayımlar Modeli’nde sözedilen insanların inançları ve varsayımları “dünyanın iyiliği varsayımı”, “dünyanın anlamlılığı varsayımı”, “kendilik değeri varsayımı”, olarak 3 ana grupta ele alınır.

Dünyanın iyiliği varsayımında; kişisel olmayan insanların iyiliği ve dünyanın iyiliği birbiri ile bağlantılı olarak bireyin insanların iyiliğine inanışı ile dünyanın iyi bir yer olduğuna kötülüklerinde az olduğuna benzer şekilde inanılmaktadır. Dünyanın anlamlılığı varsayımında insanların hak ettiklerini yaşadıkları, adil dünya kuramı olarak açıklanabilmektedir. Bir diğer etmen olan rastlantısallık varsayımı ise, neden bazı olayların bazı insanların başına geldiğini anlamanın bir yolunun olmadığını, bu durumun yalnızca bir rastlantının sonucu olduğunu ve anlamsızlığın egemen olduğunu anlatır (Janoff-Bulman ve Berg,1998; Yılmaz, 2006). Kendilik değeri varsayımında birey kendi kişiliği ile ilgili olumlu bir düşüncesi olduğu sonuçları kontrol etmek için gerekeni yaptığı zaman adil bir dünyada zarar görmeyecekleri inanışı vardır (Janoff-Bulman, 1989; Yılmaz, 2006).

Travmatik olaylar bireyin içsel dünyasına darbe vurup bu varsayımları sarsarak, kişinin dünya ve kendisiyle ilgili olumlu inançlarını sorgulamasına; kendi incinebilirliğini fark etmesine neden olur (Janoff-Bulman ve Berg, 1998). Travma mağdurları, yaşadıkları olayların kendi başlarına gelebileceğini düşünmedikleri için, olay gerçekleştiğinde, temel varsayımlar sarsılır ve dünya anlamsız ve kötü bir yer olarak görülmeye başlanır, güvensiz ve korumasız hissedebilir, bu durum “incinmezlik yanılsaması” temelinde yaşamını sürdürdüğü gözlemlenir. Olaya bir anlam verme amacı sonucunda kendini suçlama ve gerçeği değiştirme çabalarına rastlanabilir, bu şekilde birey kendi davranışlarıyla olay arasında bir bağlantı kurmaya ve dünyanın anlamsız olduğuna ilişkin yeni veriyi etkisizleştirmeyi amaçlamaktadır (Janoff-Bulman ve Yopyk, 2004). Birey kaygı ve dehşet duygusunu yaşamış, talihsizlik ve kötülük olasılığını fark ederek anlamsızlıkla yüzleşmiştir. Stresin devam ettiği bu süreç, bilişsel işlemeyi aktif durumda tutarak travma sonrası büyümenin gerçekleşebilmesini sağlar. Hızlı bir rahatlama ise varsayımsal dünyanın ciddi olarak sorgulanmadığının göstergesi olabilir (Tedeschi ve Calhoun, 2004).

Yanılsamalarla yüzleşme sürecinde eski güvenliklerin ve kesinliklerin ortadan kalkması, kendisine ve sevdiklerinin başına da kötü bir şeyler gelebileceğinin farkında olması nedeniyle, travmatik olaylarda doğrudan ve ani olarak gerçekleşir. Kaybın önlenemeyeceğinin farkındalığı ile yaşamın değeri anlaşılır, önem ve değere ilişkin sorgulamalar başlar. Hayat takdir edilerek yeniden anlamlandırılır ve yaşamı anlamlı kılmaya dönüşen bir süreç başlamış olur.

Tedeschi ve Calhoun (1996), faktör analizi kullanarak yaptıkları çalışmada travma sonrası büyüme yaşantıdaki beş farklı alanda meydana gelen değişikliklerle açıklamıştır. Bu alanlar; yaşamın daha fazla takdir edilmesi ve önceliklerin yeniden değerlendirilmesi, daha yakın ilişkiler geliştirilmesi, kişinin kendi gücünün daha çok farkına varması, yaşamındaki yeni olasılıkların farkına varması ve ruhsal olarak gelişim şeklinde sıralanmaktadır (Tedeschi RG, Calhoun LG.). Hayatın daha çok önemsenmesi ve önceliklerin değiştirilmesi ile birey daha önceden fark etmediği günlük hayatın parçası olan şeylerden daha fazla keyif almaya başlayabilir. Böylece günlük hayatın rutinleri dışına çıkabilir, önceliklerini değerlendirerek yaşamını kendisi için daha anlamlı ve doyumlu hale gelmesini sağlayabilir. Travmatik deneyimden sonra yakın ilişkilerine daha çok değer vermeye başlayabilir ve “kötü gün dostları” ile daha da bağlılık kurup yakınlaşabilir. Ayrıca travmatik yaşantı ile birlikte “bunun üstesinden geldiysem, her şeyin üstesinden gelirim” düşüncesi gelişebilir, amaçlarının da yeniden değerlendirilmesi ve ulaşılabilir amaçlar ile ulaşılamayacak amaçlar arasında tercih yapılması, dini inançların yeniden şekillendirilmesi, yaşanan tehdit sonrasında varoluşsal deneyimin derinleşmesi olarak değişime uğratabilir (Tedeschi RG, Calhoun LG.).

Travmatik bir deneyimin yaşanması kişide travma sonrası büyümenin olması için yeterli değildir. Travmatik yaşantı sonucu büyümenin meydana gelebilmesi için olayın sarsıcı bir olay olması ve kişinin bu travma ile mücadele etmesi gerekmektedir. Travma sonrası büyüme düzeyini etkileyen değişkenler, demografik değişkenler, travmatik olayın şiddeti, travma sonrası stres belirtilerinin varlığı, sosyal destek varlığı, duyguların dışa vurulabilmesi, baş etme becerilerinin kullanılabilmesi bireysel özellikler (başa çıkma stratejileri, kendine güven), çevresel kaynaklar (sosyal destek, maddi kaynaklar) ve travmatik olay ile ilgili değişkenler etkilemektedir (Park CL. 1998).

Demografik özelliklere bakıldığı zaman yapılan bazı çalışmalarda genç insanlara nazaran yaşlı bireylerin daha çok büyüme gösterdikleri gözlemlenmiştir (Carver ve ark. 2004). Meme kanserli kadınların daha çok büyüme gösterdiği gözlemlenmiştir (Belizzi ve Blank, 2006). Genç kadınların bu durumu ölümle ilişkilendirilip daha fazla incinmeleri ile yorumlanmıştır, bu duruma paralel olarak tehdit algısı, daha fazla büyümeyle ilişkili olabileceği belirtilmiştir (Kyriaki Mystakidou ve ark. 2008). Belizzi ve Blank (2006), yaptıkları çalışmada evli olmanın kadınların travma sonrası büyüme algısında önemli bir değişken olduğunu, evli kadınların travma sonrası büyümenin arttığını gözlemlemiştir.

Travmatik olayın şiddeti bireyin yaşamındaki varsayımlarına etki edecek kadar güçlü olmasının büyüme için gerekli olduğunu bildirmektedir. Yakınını kaybeden 146 kişi ile yapılan bir araştırmada 1. derece yakınını kaybeden kişinin 2. dereceden yakınını ya da arkadaşını kaybedene göre daha fazla büyüme gösterdiği görülmüştür. Kayıp ne kadar büyük olursa, büyümenin o kadar fazla olduğu gözlemlenmiştir (Armstrong, 2011).

Travma sonrası stres belirtilerinde travma sonrası stres tek başına olumlu değişikliğe yol açmaya yeterli değildir. Kişinin temel inançlarının ve baş etme becerilerinin yoğun bir şekilde tehdit altında olması, büyüme için önemli bir göstergedir. Yapılan bir çalışmada cinsel taciz mağdurları için tacizin özellikleri büyüme açısından önemli bulunmazken kadının taciz sırasındaki hayati tehlike durumu büyüme açısından önemli olarak gözlemlenmiştir. Tecavüz sonrasında çevreden olumsuz tepkiler, kendini suçlama, uyumsal olmayan baş etme mekanizmaları, TSSB bulguları büyümenin daha az olmasıyla bağdaştırılmıştır (Ullman, 2014).

Sosyal destek travma sonrası büyümeyle ilişkili bulunmuştur (Karancı ve ark. 2005). Algılanan sosyal destek, travma sonrası büyüme için önemli bir faktör oluştururken, sosyal baskı ve sosyal aktivitelerin azalması, büyümenin düşük olması ile ilişkilendirilmiştir (Schulz, 2004; Thornton, 2006).

Duyguların dışavurumu travma sonrası uyumu ve büyümeyi arttırdığı gözlemlenmiştir (Stanton A., 2000). Bireyin olumsuz duyguları ifade etmesiyle bu duygulara karşı hassasiyeti azalmakta, bu şekilde de olumlu duygular ve kazanımları benimsenmesine olanak sağladığı gözlemlenir (Foa EB. 1989).

Baş etme becerileri bireyin olay ile nasıl baş ettiğine dair karakteristik özellikleri ile ilgilidir. Travmatik olayın birey üzerindeki etkisini kabul etmek, baş etme ve problem çözmede aktif rol oynamak ve olumlu yeniden değerlendirme yapmak travma sonrası büyüme ile olumlu yönde ilişkili bulunmuştur (Lechner ve ark 2006).

Kişilik özelliklerine göre değerlendirildiğinde travmatik yaşantıdan önceki psikolojik sağlıklılığın, travma sonrası büyümeyle ilişkisi çok açık değildir (Calhoun ve Tedeschi, 1998). İyimserlik ile travma sonrası büyüme arasında güçlü bir ilişki bulunmuştur. Bireylerin iyimser tutumları baş etme stratejilerinde daha esnek olmalarından dolayı, soruna karşı daha uyumlu olabilecekleri düşünülmektedir (Helgelson ve ark., 2006).

İnsanların travma sonrası verdikleri tepkilerde sosyal norm ya da kuralların etkisi dikkate alınması gereken bir diğer önemli konudur. Bir kültürde duyguların açıkça ifade edilmesi için cesaretlendirilirken, diğerinde engellenebilir; ya da bazı kültürel gruplarda yaşamsal kriz karşısında kadınların ağlamasına izin verilir, erkeklerin duygularını ifade biçiminde daha fazla kontrol sahibi olması beklenebilir. Kuramsal olarak büyümenin ifade edilmesine yönelik kendini açma davranışlarının sosyal destek ya da kabul ile karşılanmasının, krizle etkili biçimde başa çıkma ve olası travma sonrası büyümeye katkıda sağlayabilir (Calhoun, Cann ve Tedeschi, 2013).

Yayınlanma: 07.06.2021 09:12

Son Güncelleme: 07.06.2021 09:12

Beniz YILMAZ
Beniz YILMAZ
Uzman Klinik Psikolog
Uzmanlıklar: İlişki / Evlilik Problemleri , Madde ile İlişkili Sorunlar ve Bağımlılık Problemleri , Cinsel İşlev Bozuklukları
Girne Amerikan Üniversitesi, Psikol Devamını oku
Online Terapi
süre 50 dk
ücret 1200
Yüz Yüze Terapi
süre 50 dk
ücret 1200
Bunları da sevebilirsiniz...
tukenmislik-sendromu-nedirbelirtileri-asamalari-ve-tedavisi

Tükenmişlik çok uzun süre fiziksel, duygusal ve ruhsal bitkinlik halini ifade etmektedir. Daha çok işle ilgili olsa da farklı konularda da kendisini gösterebilir ve sağlığı olumsuz etkileyebilir. Uzun süreli stres hissettiğinizde tükenmişlik ortaya çıkabilmekle birlikte, bu durum herkesin başına hayatının bir dönemde gelebilmektedir.Stresten kaynaklı olsa da tükenmişlik stres ile aynı anlamı taşımamaktadır. Tükenmişlik daha çok bir süre birikmiş olan stresin bir sonucu olarak deneyimlenir. Tükenmişliği bu nedenle stresin daha büyüğü ve var olmak için strese ihtiyaç duyan bir durum olarak düşünebilirsiniz. Stres geçicidir, stres faktörü ortadan kalktığında veya durumla baş edildiğinde problem ortadan kalkar. Tükenmişlik ise daha uzun süreli olabilir, stres sona erse de devam edebilir. Tükenmişlik üretkenliğinizi engeller, umutsuzluğa neden olur. Duygusal olarak daha tükenmiş olup neşe veya tatmin duygusunu deneyimleyemezsiniz. Ancak stres daha çok kaygı ve sinirlilik duyguları ile deneyimlenmektedir. Fiziksel olarak da etkileri farklı olabilmektedir. Stres daha çok kas ağrısı, baş ağrısı ve sindirim sorunlarına neden olabilirken tükenmişlik kronik yorgunluk, bağışıklık sisteminde zayıflama veya kardiyovasküler hastalık gibi problemlerle karşılaşmaya neden olmaktadır.Tükenmişlik Sendromunun Belirtileri Nelerdir?Tükenmişlik sendromu zamanla ve aşama aşama ilerleyen bir süreçtir. Tükenmişlik sendromunun belirtileri stres, depresyon veya kaygı ile karıştırılabileceğinden fark edilmeyebilir ve ele alınamayabilir. Belirtileri tanımak için aşağıdaki kriterler size yardımcı olabilir:Fiziksel Belirtiler:Çoğu zaman yorgun veya bitkin hissetmekTekrarlayan uykusuzluk ve uyku bozukluklarıSık sık baş ağrısıKas veya eklem ağrısıMide bulantısı veya iştahsızlık gibi sorunlarBağışıklık sisteminin zayıflaması nedeniyle sık sık hastalanmaYüksek tansiyonNefes alma sorunlarıDuygusal Belirtiler:Çaresiz, sıkışmış hissetmekKendinden şüphe duyma, başarısız veya değersiz hissetmeDünyada kopuk ve yalnız hissetmekBunalmış hissetmekMotivasyon eksikliği hissetmek, alaycı/olumsuz bir bakış açısına sahip olmakTatmin ve başarı duygusunun eksikliğiİlgi ve zevk kaybıSürekli korku, endişe ve kaygı duygularıDavranışsal Belirtileri:Erteleme ve bir şeyleri tamamlamanın daha uzun sürmesiKonsantrasyon zorluğuİnsanlardan, sorumluluklardan vb. uzaklaşmak ve izole olmakBaşa çıkmak için yiyeceğe, maddeye veya alkole bağımlı olmakSinirli ve çabuk sinirlenen, patlamaya meyilli ve hayal kırıklıklarını başkalarından çıkaranArtan geç kalma, işe geç kalma ve/veya daha yüksek devamsızlıkTükenmişlik Sendromunun Aşamaları:Tükenmişlik sendromu birden ortaya çıkmamakta, yavaş yavaş ilerlemektedir. İki psikolog Freudenberger ve Gail North başlangıçta tükenmişliğin gelişimini 12 aşamalı bir modelde özetlemiş olsalar da basitleştirilmiş 5 aşamalı bir model artık günümüzde araştırmalarda yaygın olarak karşımıza çıkmaktadır:Balayı Evresi: Yeni bir işe, göreve veya role başlarken yüksek enerji ve coşku hissedebilirsiniz. Bu aşamada iyimser olmak daha kolaydır. İşe olan bağlılık, heyecan ve kendinizi kanıtlama isteği bazen daha fazla sorumluluk üstlenmeye ve daha fazla çalışmaya yol açabilir. Uykusuzluk, stres önemsiz görünebilir.Stresin Başlangıcı: Balayı aşaması azaldıkça bazı günler daha zorlu gelmeye başlar. İş hala ödüllendirici gelir ancak stres kendini göstermeye başlar. İyimserliğinizin üretkenliğinizin azaldığını fark edebilirsiniz. Bununla birlikte yorgunluk, sinirlilik, kaygı , odaklanmayı daha kolay kaybetme, iştahta değişiklikler, uyku sorunları ve baş ağrısı gibi hoş olmayan stres semptomlarını da fark edebilirsiniz . Bazı stresler sizi motive etmek ve harekete geçirmek için iyi olsa da, yönetmek için negatif başa çıkma stratejilerine başvuruyorsanız ve kendi ihtiyaçlarınızı ihmal etmeye başlarsanız, bu aşama bir sonrakine yol açabilir.Kronik Stres: Stres kalıcı hale gelir. Küçük şeylere öfkelenebilir, sürekli yorgun hissedebilir ve daha sık hastalanabilirsiniz. Kronik stres, ilgisizlik, kızgınlık, alaycılık ve güçsüzlük duygularına yol açabilir. Sosyal ilişkilerden uzaklaşabilirsiniz. Sorunu inkar edebilir ve tükenmişliğe doğru ilerleme görülebilir.Tükenmişlik: Tükenmişlik belirtileri kritik hale geldiğinde bu gerçekleşir. İş ve yaşam sorumlulukları ile başa çıkmak ve içinde bulunduğunuz koşullardan bir çıkış yolu bulmak daha zordur. Fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak bitkinlik hissedebilirsiniz. Hayata veya işe karşı giderek daha fazla karamsar olabilirsiniz. Boşluk hissi, kendinden şüphe etme ve başkalarından izole olma isteği artabilir. Fiziksel belirtileriniz de yoğunlaşabilir veya artabilir. Çevrenizdeki insanlar davranışlarınızda değişiklikler fark edebilir. Bu aşamada gerekli değişiklikleri yapmazsanız, belirtiler devam ettikçe iyileşmeniz daha da zor olabilir.Alışkanlık Halindeki Tükenmişlik: Tedavi edilmezse tükenmişlik belirtileri hayatınıza yerleşebilir. Kronik üzüntü veya depresyon gibi önemli ve devam eden zihinsel, fiziksel ve duygusal sorunlar yaşarsınız. Yaşadığınız kronik zihinsel ve fiziksel yorgunluk, çalışmayı ve kendinizi toparlamayı bırakmanıza neden olabilir. Bir uzmandan destek alma ihtiyacı meydana gelebilir.Tükenmişliğin Nedenleri Nelerdir?Olumsuz duygu, düşünceler ve davranışlar stresin şiddetlenmesine neden olabilir ve bu da tükenmişliğe yol açabilir. Olumsuz içsel konuşma, gerçek dışı beklentiler ve mükemmeliyetçilik, sürekli bir baskı hissi yaratarak ve öz saygıyı zayıflatarak tükenmişliğe katkıda bulunabilir.Yalnızlık ve sosyal bağlantı eksikliği umutsuzluğa ve yorgunluğa neden olabilir. Duygusal destek sunabilen aile üyelerinden, arkadaşlardan uzak kalmak tükenmişliğin tetiklenmesine ve sürmesine neden olabilir. Güçlü bir destek sistemi ise tükenmişliğe karşı koruyucu bir rol oynamada önemlidir. Yanı sıra gergin ilişkiler de tükenmişliğe katkıda bulunabilir.Diğerlerinin ihtiyaçlarını düşünürken kendi ihtiyaçlarını göz ardı etmek bir süre sonra yorgunluğa ve zamanla tükenmişliğe yol açabilir.İş yerinde mutsuz hissetmek kronik strese yol açabilmektedir. Aynı zamanda amaç eksikliği yaşamak, desteklenmediği ve değer görmediği düşüncesine sahip olmak tükenmişliğe neden olabilir.Sevdiğiniz birinin ardından üzüntü yaşamanız normaldir. Yas sürecinin depresyon, kendini suçlama veya kronik strese dönüşmesi duygusal ve fiziksel olarak yorucu olabilir ve tükenmişliğe katkıda bulunabilir.Kronik bir hastalıkla mücadele etmek umutsuz ve stresli hissetmeye yol açabilir. Bu sebeple kişinin tükenmişlik sendromuna yakalanma ihtimali vardır.Tükenmişlik Sendromu İle Mücadele EtmekTükenmişlikle mücadele etmek için şu yöntemleri deneyebilirsiniz:Kendinize zaman ayırın, egzersiz, meditasyon, doğada yürüyüşe çıkmak gibi aktivitelere yönelebilirsiniz.Sınırlarınızı belirleyerek üstesinden gelemeyeceğiniz görevleri başkasına devredin veya hayır diyebilin. Gerçekçi hedefler belirlemek ve iş yükünüzü önceliklendirmek önemlidir.Biri ile nasıl hissettiğinizi konuşmak bazen iyi gelebilir. Bu nedenle sevdiklerinizle iletişim halinde olun.Yeterince uyumak, dengeli beslenmek, alkol ve kafeini sınırlamak gibi sağlıklı alışkanlıklar kazanmak ktükenmişliği önlemenize yardımcı olabilir.Tükenmişlik sendromu ile baş etmek için terapi desteği almak yardımcı olabilir. Psikolog ile sorunlarınızı konuşabilir ve üzerinde çalışabilirsiniz. Yazıyı Oku

Uzman: Pelin KABAR

Yayınlanma: 03.03.2025

toksik-iliski-ne-demektir-toksik-iliskide-oldugunuzu-nasil-anlayabilirsiniz

Sıkça partneriniz tarafından aşağılandığınızı hissediyor musunuz? Peki ya desteklenmediğinizi, değersizleştirildiğinizi hissediyor musunuz? Uyarı işaretlerini fark edip toksik ilişki içinde olup olmadığınızı anlamaya ne dersiniz? Duygusal, zihinsel ya da fiziksel olarak kendinizi koruyabilmek, toksik ilişkiyi fark edebilmek için gelin önce “toksik ilişki”nin ne olduğuna bakalım.Toksik ilişki, güven hissedemediğiniz, sıkışmışlık, ilişkinin istikrarsızlığı sebebi ile bunalmışlık hissettiğiniz bir ilişki türüdür. İlk kez 1996 yılında Lillian Glass tarafından “Toxic People” kitabında kullanılan bu kelime günümüzde de karşımıza çıkmaya devam etmektedir. Sağlıklı bir ilişki yaşayabilmek için bu kavramı anlayabilmek önem taşımaktadır. Toksik ilişkinin özellikleri içerisinde genellikle şunlar yer alır:Sıklıkla değersizlik hissine rastlanabilir. İlişkide aldığınızdan daha fazla veren kişi olmak değersiz hissetmenize yol açabilir.Sıkça eleştirildiğinizi ve suçlandığınızı fark edebilirsiniz. Karşı tarafın hatası olduğunu düşünürken okların tarafınıza çevrildiğini ve suçlandığınızı görebilirsiniz.Güvensizlik hissi yaşayabilirsiniz.Karşı tarafı mutlu etmek için çabalasanız da mutlu edemediğinizi görebilirsiniz.İletişim sorunları sıklıkla yaşanabilir ve çiftler birbirini sıkça yanlış anlayabilir. Sürekli kavga çıkacağı ile ilgili tetikte hissedebilirsiniz ve kaçmak için çaba gösterirsiniz.Saygısızlık görebilir ve ihtiyaçlarınızın karşılanmadığını fark edebilirsiniz.Özgüveninizin zamanla zedelendiğini hissedebilirsiniz.Toksik İlişkiler Sadece Romantik İlişki ile Mi Sınırlıdır?Toksik ilişkiden bahsedildiğinde aklınıza öncelikle romantik ilişkiler gelebilir. Ancak toksik ilişki arkadaşlıklar, aile ilişkileri ya da iş ilişkileri gibi pek çok ilişkide kendisini gösterebilir. Örneğin toksik bir arkadaş sürekli sizi aşağılayabilir, sizi kendi çıkarları için kullanabilir. Aile üyelerinden birisi sizi manipüle edebilir. İster partnerinizle, ister aile üyenizle, ister arkadaşınızla ya da meslektaşınızla olsun, toksik bir ilişkiyi tespit etmek olumsuz etkileri ile baş edebilmek için oldukça önemlidir.Toksik Bir İlişki İçinde Olabilir Misiniz?Toksik bir ilişkide olup olmadığınızı anlamak için öz değerlendirme yapmanız ve duygularınızı fark etmeniz gerekmektedir. Örneğin iletişim sonrası bitkin, aşağılanmış hissedip hissetmediğinizi takip edebilirsiniz. Gerçek kendinizi ortaya ne kadar koyabildiğinizi düşünebilirsiniz. Bir şeylerin ters gittiğini düşünüyorsanız “Bu ilişkide saygı görüyor muyum, duygularımı ne kadar ifade ediyorum ve duygularımı ve düşüncelerimi ilişkimde bastırmalıymışım gibi düşünüyor muyum?” sorularına cevap aramak da size yardımcı olabilir.Zehirli ve Sağlıklı Bir İlişkiyi Birbirinden Nasıl Ayırt Edebiliriz?Bir ilişkinin toksik mi sağlıklı mı olup olmadığını ayırt ederken ilişkide hangi davranışların sık sergilendiğini inceleyebilirsiniz. Sağlıklı bir ilişkide özgürlük, aidiyet hissetme, özerklik, sınırlara saygı, birbirinin ve kendinin ihtiyacını gözetme gibi konularda özen gösterilmesi gerekir. Ancak toksik bir ilişkide bunlar eksiktir. Bu konuların yanı sıra toksik bir ilişki ile sağlıklı bir ilişkiyi ayırt etmenize yardımcı olan diğer ipuçları şunlar olabilir:Toksik bir ilişkide güvensiz hissederken sağlıklı bir ilişkide güven hissedersiniz.Toksik bir ilişkide kıskançlık sıklıkla görülürken sağlıklı bir ilişkide sevgi dolu hissedersiniz.Toksik bir ilişkide bencillikle sıklıkla karşılaşırken sağlıklı bir ilişkide ihtiyaçların karşılandığını hissedersiniz.Toksik bir ilişkide saygısızlık sıklıkla görülürken sağlıklı bir ilişkide saygı vardır.Toksik bir ilişki taciz edici iken sağlıklı bir ilişki şefkat doludur.Toksik Bir İlişkinin Olumsuz Etkileri Nelerdir?Toksik ilişkiler hem fiziksel hem ruhsal sağlığımızı olumsuz etkileyebilir. İlişki içinde genellikle mutsuz hissetmeye yol açar. Toksik bir ilişki diğerleriyle ilişkinizi de olumsuz etkleyerek sevdiklerimizden bizi uzaklaştırabilir ve yalnız hissetmenize yol açabilir. Hem yalnızlaşmak hem de toksik bir ilişki yeme sorunlarına, bağışıklık sistemi sorunlarına, iştah problemlerine ve depresif hissetmeye yol açabilir. Daha öfkeli ve mutsuz birine dönüştüğünüzü fark edebilirsiniz. Toksik ilişkinin getirdiği kaygı ve stres ile baş etmek için sağlıksız baş etme yollarının denendiği de gözlemlenmektedir. Zamanla kendinize bakış açınızda negatif değişimler görülebilir ve özgüveniniz ile öz saygınız olumsuz etkilenebilir. Duygusal yeme ile alkol ve madde kullanım bozuklukları bu sağlıksız baş etme yollar arasındadır.Toksik İlişkiler Neden Sürdürülür?Kendinizle olan ilişkiniz sizi toksik ilişkide kalmaya mecbur bırakıyor olabilir. Düşük öz saygı ve öz sevgi toksik ilişkiye bağlılığınızı korumaya neden olabilir. “Ya benim hakkımda dedikleri doğruysa?” ya da “Beni başka kimse sevmez ki!” gibi zihninizden geçen bu düşünceler toksik ilişkiyi sonlandırmaya engel olabilir. Bu kaygı ve korku hissettirici düşünceler ilişkinin devam etmesine neden olabilir. Ebeveynlerimizle olan ilişkimiz veya ebeveynlerimizin birbirleri ile olan ilişkilerinden öğrendiklerimiz de yanlış bir ilişki dinamiği öğrenmemize ve yetişkin bir birey olarak toksik bir ilişkide bulunmamızın sebebi olabilir. Eğer mağdur taraf partneri tarafından tehdide maruz kalıyorsa, ilişkiyi sonlandırdığında fiziksel, maddi gibi açılardan zarar göreceğinden endişe duyuyorsa ilişkiyi sonlandırmaktan kaygı duyabilir.Toksik Bir İlişkideyseniz Ne Yapabilirsiniz?Toksik bir ilişki içinde olduğunuzu düşünüyorsanız öncelikle değişimin mümkün olduğunu unutmayın. Bu konu ile ilgili güvendiğiniz bir kişi ile konuşabilirsiniz. Partnerinizle bu konuyu değerlendirebilir, birlikte değişim için çaba göstermeye karar verdiğinizde çift terapisine başvurabilirsiniz. Yıkıcı tartışmalar yerine yapıcı tartışmalar yapabilir ve duygu ve düşüncelerinizi ifade ederken “ben dili”nden yararlanabilirsiniz. Maalesef her birey değişime açık olmayabilir ve sorunları kabul etmeyebilir. Zihinsel ve bedensel sağlığınıza öncelik vererek kendinizi korumaya hakkınız var ve bunu mümkün olduğunda çatışmaya girmeden sağlıklı sınırlar koyarak ve kendinize güvenerek yapabilirsiniz.Toksik ilişkileri zamanında fark etmek ve ele almak kendinizi koruyabilmeniz için önem taşır. İlişkinizin toksik bir ilişki olup olmadığından emin değilseniz veya baş etmek için desteğe ihtiyacınız varsa bireysel terapi desteği alabilirsiniz. Terapi desteği sayesinde kendinizi daha iyi tanımayabilir, özgüveninizi kazanabilir, sınır koymayı öğrenebilir ve toksik ilişkinin olumsuz etkilerinden kendinizi korumayı başarabilirsiniz.Klinik Psikolog Pelin KABAR Yazıyı Oku

Uzman: Pelin KABAR

Yayınlanma: 17.02.2025

Bir yerinizi incittiğinizde, yaranızı temizleyip bantla sarmaz mısınız? O zaman, duygusal anlamda acı çektiğinizde de aynı şeyi neden yapmayasınız?Öz Şefkat Nedir?" Öz şefkat bir kabul etme şeklidir. Kabul etmek genel olarak deneyimlediğimiz şeyleri (bir düşünceyi ya da duyguyu) ima eder. Öz şefkat doğrudan bunları yaşayan benliğimizi kabul etme anlamına gelir. Acı çekme sürecinde kendimizi kabul etmemizdir.""Şefkat, yüreğin bir başkasının ıstırabına titreyerek yanıt vermesi ve bu ıstırabın hafifletilmesini istemesidir. Istırap çekerken kendimize yardım etmek istediğimizde deneyimlediğimiz duygu ise öz şefkattir."Öz şefkatin 3 anahtar özelliğiKendine iyi davranmakİnsanların ortak halleri olduğunu bilmekFarkındalıkKendine İyi DavranmakKendine iyi davranmak, bireyin kendisine karşı yargılayıcı olmasının tam tersidir. Kişinin kendi kusur ve eksiklerine karşı hoşgörülü olmasını içerir. Kendine iyi davranmak, öz eleştiri yerine kendini anlama ve destekleme yaklaşımını benimsemek demektir.İnsanların Ortak Halleri Olduğunu Bilmek“Deneyimlerimizi başkaları da paylaşır. İnsan deneyimlerinin ortak olduğunu anlamak, kişinin yalnızlık ve tecrit edilmişlik duygusundan kurtulmasını sağlar.”Hayatta başımıza talihsiz bir olay geldiğinde, sıklıkla bu acının yalnızca bizi bulduğunu ve sadece bizim bu kadar derin bir şekilde hissettiğimizi düşünme eğilimindeyiz. Bu durum, diğer insanların da benzer zorluklar yaşadığı gerçeğini göz ardı etmemize neden olabilir. Başkalarının da benzer mücadelelerden geçtiğini bilmek, kendimizi yalnız ve dışlanmış hissetme duygusunun hafiflemesine yardımcı olur.Farkındalık“Acı, algılamayı sınırlar. Bilinçli farkındalık ise ne vakit acı çektiğimizi, ne vakit kendimizi eleştirdiğimizi ve ne vakit kendimizi tecrit ettiğimizi fark etmemizi sağlar ve bize bir çıkış yolu gösterir.”Farkındalık, öz şefkatin temel unsurlarından biridir ve kişinin duygusal deneyimlerini yargılamadan fark etmesini sağlar. Öz şefkatte bilinçli farkındalık, kişinin acı çektiğini, kendine yönelik eleştirilerde bulunduğunu veya kendini yalnız hissettiğini fark etmesine yardımcı olur. Bu farkındalık, bireyin zorlayıcı duygularla yüzleşmesine ve onları kabullenmesine olanak tanır.Öz şefkat pratiği: Bir arkadaşına nasıl davranırsın?❤️🫂Hayatınızda hiç başkalarına gösterdiğiniz anlayışı ve sevgiyi kendinize göstermediğinizi fark ettiniz mi? Çoğu zaman sevdiklerimize karşı yumuşak, destekleyici ve sevgi dolu olabilirken, kendimize daha eleştirel ve sert olabiliyoruz. Bu alıştırma, bu farkı görmenize ve kendinize daha nazik davranmayı öğrenmenize yardımcı olacak.İhtiyacınız olanlar bir kağıt ve kalem 📃✏️1. Başkalarına Nasıl Davrandığınızı DüşününÖnce şunu hayal edin: Çok yakın bir arkadaşınız kötü bir dönemden geçiyor, kendini çok çaresiz hissediyor. Bu durumda ona nasıl davranırsınız?Ona neler söylersiniz?Ses tonunuz nasıl olur?Onu nasıl rahatlatmaya çalışırsınız?Bunları kısa bir şekilde yazın.2. Kendinize Nasıl Davrandığınızı DüşününŞimdi sıra sizde. Siz kötü bir dönemden geçerken, kendinizi başarısız, yalnız ya da üzgün hissettiğinizde, kendinize nasıl davranıyorsunuz?Kendinize neler söylüyorsunuz?İç sesinizin tonu nasıl?Kendinize karşı sert mi yoksa destekleyici misiniz?3. Farkları KeşfedinYazdıklarınızı karşılaştırın. Arkadaşınıza ve kendinize nasıl davrandığınız arasında bir fark var mı? Eğer bir fark görüyorsanız, neden böyle olduğunu düşünün. Kendi kendinize sert davranmanıza neden olan korkular, düşünceler veya alışkanlıklar neler olabilir?4. Kendinize Bir Arkadaş Gibi Davransaydınız…Kendinizi kötü hissettiğinizde, kendinize tıpkı yakın bir arkadaşınıza davrandığınız gibi davransaydınız, hayatınızda ne değişirdi? Bu sizin için nasıl bir fark yaratırdı? Bu düşüncelerinizi de yazın.Belki de bugünden itibaren, zorlandığınızda kendinize şu soruyu sorabilirsiniz:"Şu an bir arkadaşım bu durumda olsaydı, ona nasıl davranırdım?"Sonra aynı nazikliği kendinize göstermeyi deneyin.İlk başta garip gelse de, kendimize daha nazik ve anlayışlı yaklaşmak, zihinsel ve duygusal sağlığımız için büyük bir fark yaratabilir. Öz şefkat, kişinin kendi acısını fark edip ona sevgiyle yaklaşmasını, kendini yargılamaktan çok anlamaya çalışmasını içerir. Kendimize karşı daha şefkatli olduğumuzda, daha güçlü ve dayanıklı hissederiz, zorluklar karşısında daha hızlı toparlanabiliriz. Ancak birçok kişi, kendine şefkat göstermek yerine kendini acımasızca eleştirir, hataları için kendini suçlar ve yaşadığı zorluklar karşısında kendini yalnız hisseder. Oysa, öz şefkat geliştirmek yalnızca bireyin kendisiyle olan ilişkisini değil, genel yaşam kalitesini de olumlu yönde etkileyen bir beceridir. Öz şefkatin en önemli yönlerinden biri, kendimize bir dost gibi yaklaşmayı öğrenmektir. Zor bir dönemden geçerken, bir arkadaşımıza karşı nasıl anlayışlı ve destekleyici oluyorsak, kendimize de aynı şekilde davranmalıyız. Ancak çoğu zaman, kendimizi desteklemek yerine sert eleştirilerle yargılarız. “Neden daha iyi yapamadım?” veya “Herkes başarıyor, ben neden bu kadar zorlanıyorum?” gibi düşünceler zihnimizde yankılanır. Bu tür düşünceler sadece kendimizi daha kötü hissetmemize neden olur. Oysa, zor bir durum yaşadığımızda kendimize nazik ve anlayışlı sözler söylemek, daha sağlıklı bir zihinsel durum geliştirmemize yardımcı olabilir. Öz şefkati günlük hayatımıza dahil etmek için bilinçli farkındalık geliştirmek önemlidir. Kendimizi yargılamadan, yaşadığımız duyguları olduğu gibi kabul etmek ve onlara anlayışla yaklaşmak, öz şefkatin temel taşlarından biridir. Gün içinde kendimizi eleştirdiğimiz anları fark etmek ve bu eleştirileri daha nazik, destekleyici sözlerle değiştirmek iyi bir başlangıç olabilir. Örneğin, zor bir an yaşadığınızda, kendinize içten bir şekilde “Şu an gerçekten zorlanıyorsun ve bu çok normal. Kendine karşı nazik ol” demeyi deneyebilirsiniz. Öz şefkat sadece bireyin kendisi için değil, çevresindeki insanlarla olan ilişkileri için de faydalıdır. Kendine karşı daha anlayışlı olan bireyler, başkalarına karşı da daha empatik ve sabırlı olabilirler. Çünkü kendimize nazik davranmayı öğrendiğimizde, başkalarına da aynı anlayışı gösterebiliriz. Bu da ilişkilerimizde daha fazla samimiyet, bağ ve güven oluşturmamıza yardımcı olur. Unutmayın, kendinize şefkat göstermek bir ayrıcalık değil, bir ihtiyaçtır. Kendinizi yargılamak yerine, kendinize bir dost gibi yaklaşmayı seçin. Çünkü en çok ihtiyacınız olan şey, kendinizle kurduğunuz şefkat dolu bağdır. Öz şefkat geliştirmek zaman alabilir, ancak küçük adımlarla başlamak mümkündür. Bugünden itibaren kendinize şu soruyu sormayı alışkanlık haline getirebilirsiniz: “Şu an bir arkadaşım bu durumda olsaydı, ona nasıl davranırdım?” Sonra aynı nazikliği kendinize göstermeyi deneyin. Kendinize duyduğunuz şefkat arttıkça, hayatın getirdiği zorluklara karşı daha dayanıklı ve huzurlu bir bakış açısı geliştirdiğinizi fark edeceksiniz.Kaynak: Öz Şefkatli Farkındalık - Christopher Germer Yazıyı Oku

Uzman: Bersu DINÇ

Yayınlanma: 16.02.2025