1. Uzmanlar
  2. Doğukan SÜMEN
  3. Blog Yazıları
  4. Esneme Davranışının Psikolojimiz İle İlişkisi

Esneme Davranışının Psikolojimiz İle İlişkisi


Esneme Davranışının Psikolojik ve Fizyolojik Temelleri


1. Giriş


Esneme davranışını bir çok araştırmaya konu olmuştur.Esneme, insanlar ve birçok hayvanda gözlemlenen bir refleks davranıştır. Genellikle uyku öncesinde, sıkılma veya monotonluk sırasında ve uyanıklığın sağlanmasında ortaya çıkar. Ancak bu davranış, fizyolojinin ötesine geçerek psikolojik ve sosyal süreçlerle bağlantılıdır. Bu makalenin amacı, esnemenin psikolojiyle ilişkisini ve bu davranışın bireyler arası bağları nasıl etkilediğini anlamaktır.


2. Esnemenin Fizyolojik ve Psikolojik Temelleri


2.1. Fizyolojik Mekanizmalar


Esnemenin birincil fizyolojik amacı, beyne daha fazla oksijen sağlamak ve karbondioksit seviyesini dengelemektir. Ayrıca, bazı çalışmalar, esnemenin beyin sıcaklığını düşürmeye yardımcı olabileceğini ve bu sayede zihinsel uyanıklığı artırabileceğini öne sürer.


2.2. Psikolojik Süreçler


  • Duygusal Durumlar: Stres, anksiyete ve depresyon gibi duygusal durumlar esnemeyi artırabilir. Özellikle stresli durumlarda, vücut bu refleksle zihni rahatlatmaya çalışır.
  • Monotonluk ve Dikkat Düşüşü: Uzun süreli dikkat gerektiren durumlarda esneme, bir tür "dikkat yenileme" mekanizması olarak devreye girebilir.


3. Sosyal Esneme: Empati ve Bulaşıcılık

Esnemenin sosyal boyutu, psikoloji açısından önemli bir inceleme alanıdır.

  • Empati ile Bağlantı: Bulaşıcı esneme, empati kapasitesiyle ilişkilendirilmiştir. Özellikle, yakın arkadaşlar, aile üyeleri veya sosyal bağın güçlü olduğu bireyler arasında daha sık görülür.
  • Ayna Nöronlar: Bulaşıcı esnemenin, beynimizdeki ayna nöronların aktivasyonuyla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Bu nöronlar, başkalarının davranışlarını anlamamıza ve taklit etmemize olanak tanır.

Araştırmalar, otizm spektrum bozukluğu olan bireylerde bulaşıcı esnemenin daha az gözlemlendiğini, bunun da empati düzeyleriyle bağlantılı olabileceğini göstermektedir.


4. Duygusal Durumlar ve Esneme


4.1. Stres ve Kaygı

Stres altındaki bireylerde daha sık esneme gözlemlenebilir. Bu durum, beynin oksijen ihtiyacının artması ve stres hormonlarının etkisiyle açıklanabilir.


4.2. Depresyon

Depresyon gibi durumlarda, uyku düzenindeki bozulmalar ve düşük enerji seviyeleri esnemeyi artırabilir.


4.3. Sıkılma ve Monotonluk

Monoton veya ilgisiz bir ortamda esneme, zihinsel uyarılma ihtiyacının bir yansımasıdır. Beyin, bu refleksle daha fazla uyanıklık sağlamaya çalışır.


5. Evrimsel Perspektif: Esnemenin Kökeni

Esnemenin evrimsel kökenleri, sosyal bağların güçlendirilmesi ve grup dinamiklerinin korunmasıyla ilişkilendirilmiştir. Örneğin:

  • Grup Koordinasyonu: Bulaşıcı esneme, grup üyelerinin aynı anda uyanıklık ve dinlenme döngülerine geçmesini sağlayarak hayatta kalma avantajı sunabilir.
  • Uyanıklık ve Tehdit Algısı: Esneme, beynin tehlikeye karşı uyanıklığını artıran bir mekanizma olabilir.


6. Esnemenin Klinik Önemi

Esneme davranışı, bazı psikolojik ve nörolojik bozuklukların belirtileri arasında yer alabilir:

  • Anksiyete ve Depresyon: Esneme, bu durumların fizyolojik bir yansıması olabilir.
  • Nörolojik Hastalıklar: Parkinson hastalığı veya epilepsi gibi nörolojik rahatsızlıklarda esneme daha sık görülebilir.



Esnemenin Bilinçdışı Mekanizmaları

Esneme, bilinçdışı kontrol edilen bir refleks olup otonom sinir sistemi tarafından yönetilir. İnsanlar genellikle ne zaman ve neden esnediklerini fark etmezler, çünkü bu süreç bilinçli karar verme mekanizmalarından bağımsızdır.

1. Otonom Sinir Sistemi ve Esneme


Bilinçdışında gerçekleşen pek çok fiziksel süreç gibi, esneme de otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilir. Esneme sırasında:

  • Vücut, daha fazla oksijen almak için derin bir nefes alır.
  • Beyindeki karbon dioksit seviyesini dengelemeye çalışır.
  • Bu refleks, genellikle farkında olmadan gerçekleşir ve bilinçdışı bir homeostatik mekanizma olarak tanımlanabilir.


2. Bilinçdışının Duygusal Yansımaları


Esneme, yalnızca fizyolojik bir olay değil, aynı zamanda bilinçdışı duygusal durumların bir göstergesi olabilir.

  • Stres ve Anksiyete: Stres altındayken bilinçdışında meydana gelen fizyolojik değişiklikler esnemeyi tetikleyebilir. Esneme, bu durumda rahatlama ve denge sağlama çabası olarak yorumlanabilir.
  • Sıkılma ve Motivasyon Eksikliği: Bilinçdışı, bir durumun ilgi çekici olmadığını veya dikkat gerektirmediğini algıladığında esneme meydana gelebilir.

Bilinçdışı ve Bulaşıcı Esneme

Bulaşıcı esneme, esnemenin sosyal ve bilinçdışı yönünü anlamada önemli bir penceredir.

  • Empati ve Sosyal Uyum: Araştırmalar, bulaşıcı esnemenin bilinçdışı düzeyde empati ve sosyal bağlarla ilişkili olduğunu göstermektedir. Empati düzeyi yüksek bireylerin, başkalarının esnediğini gördüklerinde esnemeye daha yatkın olduğu bilinmektedir.
  • Ayna Nöronlar: Beyindeki ayna nöronlar, başkalarının davranışlarını taklit etmemize olanak tanır. Bu süreç, bilinçdışı bir mekanizma olarak bulaşıcı esnemenin temellerini oluşturur.

Esnemenin Evrimsel ve Bilinçdışı Temelleri


Esneme, evrimsel olarak grup dinamiklerini destekleyen bir davranış olabilmektedir.

  • Grup Uyumunu Sağlama: Evrimsel süreçte, bilinçdışı esneme, bir grubun üyelerinin aynı anda uyanık kalmasına veya dinlenme moduna geçmesine yardımcı olmuş olabilir.
  • Tehditlere Karşı Hazırlık: Bilinçdışı esneme, bireylerin tehlike anlarında uyanıklığını artırarak hayatta kalma şansını yükseltmiş olabilir.

Psikolojik ve Nörolojik Bağlantılar

1. Psikolojik Bozukluklar ve Esneme

Bilinçdışı esneme, psikolojik bozuklukların bir yansıması olabilir:

  • Depresyon ve Anksiyete: Bu durumlarda esneme sıklığı artabilir. Beynin bilinçdışı düzeyde rahatlama ihtiyacı bu davranışı tetikleyebilir.
  • Uyku Bozuklukları: Yetersiz uyku, bilinçdışı esnemeyi artıran temel faktörlerden biridir.

2. Nörolojik Etkenler

  • Beyin Kimyası: Dopamin ve serotonin gibi nörotransmitterler, bilinçdışı esnemeyi etkileyebilir. Özellikle dopamin seviyesindeki artış, esneme refleksini tetikleyebilir.
  • Beyin Sıcaklığı: Bilinçdışı esneme, beynin termoregülasyon sürecinin bir parçası olabilir.


Sonuç ve Değerlendirme


Esneme, bilinçdışı düzeyde işleyen karmaşık bir davranış biçimidir. Fizyolojik,sosyal ve psikolojik süreçlerin bir birleşimi olan bu refleks, hem toplumsal hem bireysel işlevlere sahiptirler. Esnemenin bilinçdışı mekanizmaları, insan beyninin ve davranışlarının daha iyi anlaşılması için önemli bir araştırma alanıdır.Esneme, yalnızca fizyolojik bir refleks değil, aynı zamanda psikolojik durumlarla ve sosyal bağlarla yakından ilişkili bir davranıştır. Empati, stres, duygusal durumlar ve sosyal etkileşim gibi faktörler esnemenin sıklığını ve bulaşıcılığını etkiler. Daha fazla araştırma, bu davranışın psikolojik ve nörolojik mekanizmalarını daha iyi anlamamızı sağlayabilir.Bu konuda yapılan araştırmalar her ne kadar psikolojik,fizyolojik ve nöolojik süreçleri açıklamaya çalışsa da alan yazında daha fazla araştırmaya yer verilip destek olunup geliştirilmelidir.



Kaynaklar

  1. Gallup, A. C. & Eldakar, O. T. (2013). Yawning and the brain: A thermoregulatory perspective.
  2. Provine, R. R. (2005). Yawning as a physiological and psychological phenomenon.
  3. Platek, S. M. et al. (2003). Contagious yawning and empathy: A social neuroscience perspective.


Yayınlanma: 22.11.2024 08:59

Son Güncelleme: 22.11.2024 08:59

#esneme#esneme ve psikoloji#esneme bilinçdışı#esneme ve fizyoloji#esneme ve stress#esneme ve beyin#kaygı ve esneme#neden esneriz#doğukan sümen#psikolog doğukan sümen#bilişsel davranışçı terapi#psikoterapi#kaygı#psikoterapisst#psikoterapist#bdt#şema terapi#online##online psikolog#online psikoterapi#bilinç dışı
Psikolog

Doğukan

SÜMEN

Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)
5 Yorum
Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları
Depresif Bozukluklar
Obsesif Kompulsif Bozukluk
Online TerapiOnline Ter...
süre 50 dk
ücret 1500
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
Hizmet vermiyor
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

Anne Babanın Çocuğun Gelişimindeki Rolü & Ceza

Ebeveynlik Bir Çocuğun Gelişimini Nasıl Etkiler?Okul çalışmalarını ve sporu teşvik etmekten, çocuk büyüdükçe değerleri modellemeye kadar (unutmayın, sizin söylediğiniz gibi değil, sizin yaptığınız gibi yaparlar!) Ebeveynler çocuklarının yaşamları üzerinde muazzam bir etkiye sahiptir. Bununla birlikte, sahadaki tek etkileyiciler değiller - özellikle çocuklar okula başladıktan ve genel olarak dünyayla etkileşime geçtikten sonra.Ebeveynlerin çoğu çocuklara mümkün olan en iyi başlangıcı sağlamak için çalışır, ancak ebeveynlerin de çocukların dünyaya kendi mizaçları, kişilikleri ve hedefleriyle geldiğini fark etmeleri önemlidir. Ebeveynler çocuklarını belirli bir yoldan itmek isterken, ebeveynlerin işi, nihayetinde çocuğu tam bir bağımsızlığa ve seçtikleri yolu takip etme yeteneğine hazırlayan dünya ile bir arayüz sağlamaktır.Hızla değişen bir dünyada, ebeveynlik heveslere ve değişen tarzlara maruz kalabilir ve bazı ayrıcalıklı çevrelerde ebeveynlik rekabetçi bir spor haline geldi. Ancak bilim tarafından tasvir edildiği şekliyle çocuk gelişiminin ihtiyaçları nispeten sabit kalır: güvenlik, yapı, destek ve sevgi.Nasıl İyi Bir Ebeveyn olunur?Etkili ebeveynlik yapmak için taciz, ihmal veya aşırı hoşgörü gibi bariz tehlikelerden kaçınmak yeterli değildir. Nitekim Ulusal Bilimler Akademisi, ebeveynler için dört ana sorumluluk tanımlamaktadır: Çocukların sağlığını ve güvenliğini korumak, duygusal refahlarını teşvik etmek, sosyal becerileri aşılamak ve çocukları entelektüel olarak hazırlamak.Çok sayıda araştırma, en iyi ayarlanmış çocukların, sıcaklık ve duyarlılığı net davranış beklentileriyle birleştirmenin bir yolunu bulan ebeveynler tarafından yetiştirildiğini göstermektedir. Ebeveynler, Dört C'yi yararlı bir kısaltma olarak görebilirler: bakım (kabul ve şefkat gösterme), tutarlılık (istikrarlı bir ortamı sürdürme), seçimler (çocuğun özerklik geliştirmesine izin verme) ve sonuçlar (olumlu ya da olumsuz seçimlerin yansımalarını uygulama ).Sağlıksız Ebeveynlik Stilleri Nelerdir?Her ebeveynlik tarzı çocuğun çıkarına değildir. Çocukları yetişkinliğe geçerken sakat bırakan ve onları en ufak aksiliklerle baş edemez hale getiren aşırı ebeveynlik gibi bir şey vardır.Aşırı ebeveynlik tarzlarının iyi bilinen iki örneği, çocukların aşırı şekilde izlendiği ve zarar görmeden tutulduğu "helikopter ebeveynliği" ve bir çocuğun yolundan olası engellerin kaldırıldığı "kar temizleme ebeveynliği" dir. Her ikisi de çocuğun daha sonraki bağımsızlığını, zihinsel sağlığını ve özgüvenini olumsuz yönde etkileyebilir.Tabii ki, çok az ebeveynlik gibi bir şey de var ve araştırmalar, ebeveyn katılımı eksikliğinin genellikle çocuklarda kötü davranışsal sonuçlara yol açtığını ortaya koyuyor. Bu kısmen, gençleri akran kültürüne fazla bağımlı olmaya teşvik ettiği için olabilir. İronik olarak, aşırı sert veya otoriter ebeveynlik tarzları aynı etkiye sahip olabilir.Nihayetinde ebeveynler, çocuklara kendi çıkarlarını geliştirmeleri, bağımsızlığı keşfetmeleri ve başarısızlık yaşamaları için yeterli alan sağlarken sevgi dolu ama kararlı olmaya çalışmalıdır.Çocukları Cezalandırmak ve Fiziksel Şiddet Ne Denli İşe Yarıyor?Ceza, bir suça cevaben verilen bir cezadır ve pek çok biçim alır. "Göze göz" en güçlü insan içgüdülerinden biridir ve hem bireyler hem de toplumlar için üstesinden gelmesi zor olabilir - ancak onlarca yıllık kanıtlar, karşılıklı zararın suçlu için her zaman en iyi eylem şekli olmadığını göstermektedir. veya kırgın. Adil bir şekilde ölçüldüğünde ceza, insanları kötü davranışları tekrar etmemeye şartlandırabilir ve olumsuz yankı tehditleri güçlü caydırıcı olabilir.Cezanın yeri vardır - ancak temel içgüdülerin üzerine çıkma ve her durumu objektif olarak ve adaleti gözeterek yargılama yeteneği, insanlığın ve medeniyetin en yüksek başarılarından biridir.Disiplinli ÇocuklarÇocuk yetiştirmek söz konusu olduğunda, bir çocuğu cezalandırmanın onları terbiye etmekle aynı şey olmadığını hatırlamak faydalıdır. Ebeveynlerin çoğu, çocuklarında sosyal olarak kabul edilebilir davranışları teşvik etmek ve saldırganlık ve meydan okumayı caydırmak ister. Sonuç olarak, kendilerini ödül veya cezaya dayalı disiplin arasında bir seçim yaparken bulurlar. Ancak araştırmalar, fiziksel cezanın etkisiz olduğunu ve sosyoekonomik, etnik veya dini geçmişlerine bakılmaksızın çocuklar için genellikle uzun vadeli olumsuz sonuçlara yol açtığını göstermektedir. Aşırı durumlarda, fiziksel ceza istismara yol açabilir.Şubat 2019'da Amerikan Psikoloji Derneği (APA), çocuklara şaplak atma ve diğer bedensel cezalara karşı bu nedenleri öne süren bir bildiri yayınladı.Çocuğumu disipline etmek için şaplak atabilir miyim?Ebeveynler çocukları tokatladığında, antisosyal davranış ve kaygı gibi uzun vadeli sorunlara katkıda bulunma riskiyle karşı karşıya kalırlar. Şaplak atmak ebeveyn-çocuk bağını zayıflatır ve saldırganlığı artırabilir. Ayrıca bir gün birinin kendi çocuklarına fiziksel ceza kullanma olasılığını artırabilir.Fiziksel ceza çocuklar için neden kötüdür?Şaplak atmak gibi farklı fiziksel cezalandırma biçimleri genellikle etkisizdir ve uzun vadede geri tepme eğilimindedir. Çocuklar, ebeveynin öğretmeye çalıştığı herhangi bir dersi öğrenemeyecek kadar acı çekiyorlar - bunun yerine, aldıkları şey, vurmanın kabul edilebilir davranış olduğudur. Fiziksel ceza, düşük benlik saygısı, ebeveynlerle zayıf ilişkiler ve bilişsel sorunlar gibi bir dizi olumsuz sonuca yol açabilir. . . .Fiziksel cezaya daha iyi disiplin alternatifleri nelerdir?Ebeveynler fiziksel cezadan kaçınabilir ve yine de birkaç fiziksel olmayan, olumlu ebeveynlik alternatifi kullanarak çocuklarının uygun şekilde davranmasını sağlayabilir. Örneğin, çok küçük çocuklarda en iyi yöntemler yapı ve dikkat dağıtmadır. Çocuklar (ve bazen ebeveynleri) için zaman aşımları da iyi sonuç verir. Okul çağındaki çocuklar, telefonda veya elektronik cihazda zaman kaybetmek gibi ayrıcalıkların kaldırılmasına daha iyi yanıt verir.Çocuklar cezaya nasıl tepki verir?Çocuğunuzu cezalandırmanız gerekip gerekmediğini merak mı ediyorsunuz? Ceza, kızgınlığı besleyebilir ve saldırganlığın artmasına neden olabilir. Çoğu durumda, yanlış davranışı cezalandırmak yerine, iyi davranış için olumlu pekiştirme sağlamak daha iyidir. Ebeveynler çocuklarında görmek istedikleri davranışı modellemelidir.Uzm. Klinik Psk. İlknur Çopuroğlu

ENDİŞE Mİ, ANKSİYETE Mİ ?

Endişe duygusu ve anksiyete birbirine oldukça fazla karıştırılmaktadır. Herkes zaman zaman endişe duygusunu yoğun bir şekilde hisseder. Yeni bir işe başlarken, bir gösteriye çıkmadan hemen önce veya bir sınava girerken endişe hissetmemiz kadar doğal vesağlıklı bir durum yoktur. Endişeyi sonucu belli olmayan ancak olumsuz sonuçlanacağına inandığımızolaylar olarak tanımlayabiliriz. Endişeyi zihnimizde yaşarız. Hayatımızı, günlük aktivitelerimizi engellemeyecek düzeyde yaşamamız bunu sağlıklı boyutta tutar. Bu tür endişeler bizi tedirgin olduğumuz durumlara düzgün bir şekilde hazırlamaya teşvik eder ve dikkatli ve farkında olmamıza yardımcı olur.Endişe spesifik konularda belirir. Örneğin yeni bir arkadaş grubuyla tanışırken, üniversite sınavına girerken, yeni bir şehre taşınırken endişe duygusu hissedebiliriz. Endişe duygusu problem çözmeyi tetikler. Örneğin bir proje hazırlarken yanlışlıkla silinen bir dosya endişeyi yoğun bir şekilde tetikler. Endişe duygusu ile birlikte problem çözme becerimiz de devreye girer. Ayrıca endişe kişiliğimizi ya da profesyonel becerilerimizi etkilemez, işlevselliğimize zarar vermez. Silinen projeyi kurtarmak için adım atmamıza engel olmaz. Gündelik yaşantımızda aslında bize oldukça yardımcı olur.Anksiyete gerçek bir neden olmadan yaşadığımız endişe halidir. Sözlü düşünceler ve zihinsel imgelemeler içerir. Anksiyete atakları genelde aniden gelişir ve kişiden kişiye göre süresi ve atak sıklığı değişebilir. Zamana yayılmış bir devamlılık gösterir. Anksiyete tanısı alabilen için Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı(DSM - 5) ‘na göre en az altı aylık bir sürenin çoğu gününde bir takım olaylar ya da etkinliklerle ilgili olarak, aşırı bir kaygı ve kuruntu (kaygılı beklenti) vardır. Kişi, kuruntularını denetim altına almakta güçlük çeker. Anksiyeteyi tüm bedenimizle deneyimleriz. Hızlı kalp atışı, çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, sık nefes alma, boğulma hissi, uyuşma, karıncalanma, bulantı, karın ağrısı, halsizlik, ölüm hissi ve korkusu bazı çok görülen belirtileri arasındadır. Anksiyete endişe gibi bir çözüm sürecine neden olmaz. Kişiliğinizi ya da profesyonel becerinizi etkiler. Anksiyete kişiyi uyumaktan, konsantre olmaktan, başkalarıyla konuşmaktan, hobileri yapmaktan, hatta evden çıkmaktan bile alıkoyabilir. Anksiyete bozuklukları yaygın anksiyete, özgül fobiler, sosyal anksiyete, panik bozukluk ve agorafobi gibi farklı şekillerde ortaya çıkabilir.Panik atak birdenbire başlayan, çok kısa sürede şiddetlenen, başı ve sonu belli yoğun korku nöbeti olarak tanımlanabilir. Panik atak yaşarken belirtiler genellikle 10 dakika içerisinde yoğunlaşır ve sonrasında yavaş yavaş azalır. Yaşanan panik ataklar beklemedik zamanlarda ortaya çıkıyor ve yineliyorsa, kişi panik atak geçirmekten korkar ve nöbetlerin sonucundan endişelenir hale geldiyse, atakların sonucu olarak davranış değişikliği gözleniyor ve kaçınma davranışları sergileniyorsa panik bozukluk olarak adlandırılır. Sosyal anksiyetede kişiler günlük hayattaki aktiviteleri ve kişilerarası etkileşimleri işlevsel olmayan ve hayatlarını sıkıntıya sürükleyecek bir kaygıyla devam ettirirler. Kişilerde işlevsellik o kadar az seviyededir ki bu kişiler yeni insanlarla tanışmak, sunum yapmak, bir kafede yalnız yemek yemek gibi eylemlerden kaçınır hatta evden çıkamaz hale gelirler.Agorafobi kişinin hemen çıkamayacağı veya yardım alamayacağı yerlerde bulunma korkusu olarak tanımlanabilir. Örneğin tren, uçak gibi ulaşım araçlarında bulunmaktan, evde tek başına kalmaktan, tünel, köprü gibi yerlerden geçmekten, yoğun kalabalık yerlerde beklemekten korkabilir ve bu durumlardan kaçınırlar. Yaygın anksiyete bozukluğu bireyin bilinen bir sebep yokken aşırı kaygılı ve korku halinde olması şeklinde tanımlanabilir. Yaygın anksiyete bozukluğunda yoğun kaygı ve huzursuzluk, halsizlik gibi belirtiler dışında odaklanma sorunları, kas gerginliği, uyku ve iştahta değişimler görülmektedir. Özgül fobiler bireyin belli bir nesne veya duruma karşı beslediği yoğun korku ya da kaygı durumudur. Kişiler belirli hayvanlardan, mekanlardan (asansör, yükseklik gibi ) durumlardan (kan, iğne) yoğun şekilde korkabilir ve kaygı duyabilirler.Anksiyete atağı yaşadığınızı düşündüğünüz anda sizi destekleyen kişilerle iletişime geçebilirsiniz. Bu kişilerin varlığı veya sesi sizi rahatlatacak ve anda kalmanıza yardımcı olacaktır. Rahatlama ve nefes teknikleri öğrenebilirsiniz. Doğru ve düzenli nefes almak nefes darlığına ve çarpıntıya iyi gelecektir. Kendinizi meşgul edecek aktiviteler bulabilirsiniz. Müzik dinlemek, sayı saymak, ritim tutmak gibi eylemler içinde bulunduğunuz ana odaklanmanıza yardımcı olur. Kendinizi o ana odaklamak sizi zihninizdeki düşüncelerden uzaklaştırarak atağınızın hafiflemesine yardımcı olacaktır. Düşüncelerinizin doğruluğunu kontrol edin. Uyku kalitenizi arttırın. Düzenli uyku atakları azaltabilir. Kafein, alkol gibi uyarıcı maddelerden uzak durun. Bu tarz uyarıcı maddeler atakları arttırabilir. Aynı zamanda dengeli ve düzenli beslenin. Enerji arttırıcı karbonhidratlardan uzak sağlıklı beslenmek size yardımcı olacaktır.Anksiyete yaşadığınızı düşünüyorsanız mutlaka bir ruh sağlığı uzmanından yardım almalısınız. Anksiyete hafife alınacak bir problem değildir. Ataklar günlük hayatınızı, işlevselliğinizi etkileyebilir. Anksiyete tedavisinde genelde kişilere bilişsel davranışçı terapi desteğiyle yardımcı olunur. Bilişsel davranışçı terapide kişiye yaşadığı olaylara ilişkin olumsuz ve işlevsiz düşüncelere karşı yeni düşüncelerin oluşması için bilişsel müdahaleler uygulanır. Bilişsel davranışçı terapi bu alanda en kısa sürede etki eden yöntemlerden biridir. Psikoterapinin yanında kişinin ihtiyacına yönelik olarak psikiyatriste yönlendirilerek ilaç tedavisi de uygulanabilir.Terapi ve ilaç tedavisinin yanında okuyabileceğiniz bazı kitapları da sizlere önermek istiyorum. Bu tarz kendine yardım kitaplarını okuyarak kaygı seviyenizi azaltabilirsiniz. "Yaygın Kaygı Bozukluğu Çalışma Kitabı" , "İyi Hissetmek", "Kaygı Döngüsünü Kırmak" gibi kitaplarla başlayarak terapi ve ilaç tedavinizi destekleyebilirsiniz. Kitap okumak aynı zamanda zihninizdeki düşünceleri uzaklaştırmanıza da yardımcı olacaktır. Anksiyete ile başa çıkmak ilk başta sizlere çok zor gibi gözükebilir. Ancak her şey sizin elinizde. Profesyonel yardım alarak hayatınızı bu kadar etkileyen, sizi zorlayan bu durumdan tamamen kurtulabilirsiniz. Yukarıda anlattığım anksiyete belirtilerinden kendinizde olduğunu düşünüyorsanız, mutlaka bir ruh sağlığı danışanından yardım alarak işlevselliğinizi ve hayatınızın kalitesini arttırabilir, anksiyeteden kurtulabilirsiniz. Psikolojik Danışman Belciz Keski
Belciz KESKİ 11.07.2023

SINAV KAYGISI MI YAŞIYORSUN?

Stres hayatımızda olağan ve bizi tehlikelere karşı tetikte tutan bir etmendir. Günlük rutinimizde ara sıra yaşadığımız endişe, duyduğumuz kaygı normal olarak nitelendirilse de bu durumu kontrol etmekte zorluk çekebiliyoruz. Kaygıyı kontrol etmek için çabalarken zihnimizde oluşan olumsuz, çarpık düşünceler ya da bedenimizin verdiği tepkiler işlevselliğinizi etkileyecek şekilde kendini gösteriyorsa kaygı bozukluğu yaşıyor olabilirsiniz.Kaygıyı korkudan ayırmak gerekmektedir. Korku, kaygının daha yerleşik bir biçimidir. Korku yaşanan ortamda, gerçekçi bir fiziksel tehdit söz konusudur. Örneğin; ayıdan kaygılanmayız, korkarız. Bunun aksine, kaygı yaşanan durumlarda yorumlara dayalı, benliğe yönelik soyut bir tehdit vardır. Bilgimizin sınandığı sınavlardan korkmayız, kaygılanırız. Tüm bunlara ek olarak, korkunun kaynağını biliriz, ancak kaygının kaynağı belirsizdir, biz sadece bildiğimizi zannederiz. Korku, kaygıdan daha kısa sürelidir. Yani, korku duygusuna vesile olan durum ya da obje ortadan kalktığında kişi rahatlar. Fakat kaygı daha genel bir durumdur, belisizliğe dayalıdır ve uzun süre devam eder.Sınav kaygısının bazı durumlarda otoriteyle çatışma gibi ciddi dinamik nedenleri olabilmektedir. Bireyin güven duygusunun arttırılması, kendinin önemli, başarılı ve değerli görmesi, rahatlıkla başarabileceğini düşünmesi gerekir. Bunu aile ve sosyal çevre desteği ile sağlayamıyorsa uzman desteği alınmalıdır.Sınav Kaygısının Nedenleri·Başarılı Olma Baskısı,·Özgüven Eksikliği,·Aile Tutumları,·Mükemmeliyetçi Bakış Açısı,·Zaman Yönetimi Problemi,·Sınav Tecrübesinin Olmaması,·Sosyal Çevre Baskısı,·Değerlendirme Ölçütleri,·Sınav Sonuçlarının Geleceğe Etkisi,·Olumsuz Deneyimler,Sınav Kaygısı Yaşadığımız Nasıl Anlaşılır?Sınav kaygısını 4 farklı şekilde inceleyebiliriz.1.Fiziksel Belirtiler·Terleme ile beraber görülen vücutta titreme·Mide bulantısı·Karın ağrısı·Nefes alıp vermede güçlük yaşama·İdrar yolu ve boşaltım problemleri,·İştahta artış veya iştahta azalma·Kalp çarpıntıları·Baş ağrısı2.Duygusal Belirtileri·Sinirlilik ve ani gergin tepki verme hali·Huzursuz hissetme·Öfke veya ağlamanöbetleri ·Umutsuzluk·Karamsarlık ve depresyon hali·Özsaygı ve eksikliği3.Davranışsal Belirtileri·Uykusuzluk yaşama veya aşırı uyuma hali·İştahta artış veya azalma·Sınavdan kaçınma veya sınavla ilgili sorumlulukları erteleme·Normalinden çok daha fazla çalışmakBilişsel Belirtileri·Sürekli şekilde zihinde dolaşan olumsuz düşünceler·Başarısızlık yaşayacağına dair endişe ve telaş hali·Dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon güçlüğü·Sınavla ilgili felaket senaryoları kurmaSınav anında ya da sınav öncesinde stresi yönetemezsek yapabileceğimiz soruları dahi yapamayacak duruma gelebilir elbette ki bu tüm performansımızı etkileyebilir. Bu yüzden sınav stresi yönetebilmek; ders çalışmak kadar önemlidir çünkü ne kadar ders çalışırsak çalışalım stresten kaynaklı bir tutulma yaşarsak gerçek performansımızı sergileyemeyiz. Bu kaygıyı yaşamak normal olduğu gibi bizi engellemeden, etkisi altına almadan kontrol etmenin birçok yolu vardır. Bu makalemde size sınav kaygısını kontrol altında tutmak için uygulanan bedensel ve zihinsel birkaç kolay ama etkili teknikten bahsedeceğim. 1.BEDENSEL TEKNİKLERa.Nefes EgzersiziStres anında vücudumuzda oluşan el titremesi, terleme, kalp çarpıntısı, hızlı hızlı nefes alıp verme, mide ya da bağırsak problemleri gibi belirtiler doğal tepkilerdir. Böyle bir durumla karşılaştığınızda ‘neden bana böyle oluyor’ diye düşünmeyin ve kendinizi çaresiz hissetmeyin bu duruma bir anlam veremediğimizde etkisini daha büyük hissetmeye başlarız. Bu tepkiler çok normal ve kontrol altına almak da mümkündür.İlk olarak kaygıyı yatıştırmanın en kolay ve en kısa yolu nefesimizi kontrol altına almaktır. Stres anında yüzeysel ve kısık kısık nefes almaya başlarız ve nefesimiz yeterli düzeyde olmaz. Eğer nefesimizi derinleştirmeye yavaşlatmaya başarırsak dakikalar içinde bedenimizdeki gerginliğin yatışmaya başladığını görürüz. Peki nasıl yapacağız?1.Burnunuzdan 4 saniye derin bir şekilde nefes alın.2.2 saniye nefesinizi tutun3.6 saniye de nefesi ağzınızdan nefesi verin.b.Kelebek Kucaklaması Sınav anında stres yaşamaya başladığınızda nefes egzersizi ile uygulayabileceğimiz bu teknik sağ ve sol beynimizi uyarır ve beynimize ‘sorun yok’ sinyalini gönderir. Yapması kolay etkisi ise büyük olan bu teknik şu şekildedir.1.Sağ eliniz ile sol kolunuzu, sol elinizle sağ kolunuzu göğsünüzü kapatacak şekildetutun.2.Daha sonra önce sağ elinizle sol kolunuza, sonra sol elinizle sağ kolunuza hafifçe vurun.3.İki dakika boyunca tekrarlayın.c.Dik Dur ve GülümseSınav anında çoğumuz masa başında kamburlaşırız. Halbuki kambur oturduğumuzda beyne stres salgılayan hormonları aktive etmiş oluruz. Bu yüzden gergin hissettiğimiz anda dik oturursak ve hafifçe gülümsersek beyne ‘her şey yolunda tehlikede değilsin’ sinyali göndermiş oluruz. Gülümsediğimizde beyinden yüzümüze uzanan sinirler bizi olumlu şekilde etkiler.2.ZİHİNSEL TEKNİKLER a.Odak DeğiştirmeSınavda strese girmemizin en temel sebebi aslında ‘ya başaramazsam’korkusudur. Bu durumda kendimize yapabileceğimiz en büyük iyilik ‘ya başaramazsam’ düşüncesinden odağımı ‘başaracağım ve başardığım da ne olacak’ düşüncesine kaydırmak olacaktır. Olumsuz düşünce yerine olumlu düşünceyi getirdiğimizde sınav kaygısını en temelinde olan başarırsak düşüncesini bertaraf etmiş oluruz.b. Düşünce Hatalarını Fark Et.·Bu sene sınav çok zor olacakmış.·Bu sınavda başarılı olamazsam mahvoldum.·Kesin yapamayacağım.Bu ve bunun gibi düşünce hatalarını fark ettiğinizde hemen bir kağıda yazın ve karşısına bu düşüncenin benim hayatıma zararı ve negatif etkilerini ekleyin. Daha sonra bu düşünce hatalarının yerine koyabileceğiniz daha akılcı, rasyonel, sağlıklı ve olumlu düşünce ne olabilir bunu yazın. Örneğin;·Hayatın sonu değil.·Hayat bir sınavdan ibaret değil.·Bu sınavın bir telafisi var.Hayatımızda stresten, kaygıdan kaçmak pek de mümkün değildir bunun yerine onu kontrol altında tutmayı başarırsak hem istediğimiz performansı sergileyebilirhem de duygularımızın hissettiklerimizin farkında olmaya başlarız. Eğer bu durum ile ilgili sorun yaşıyor ve baş etmekte zorlanıyorsanız psikolojik destek almaktan çekinmeyin, Unutmayın ki yalnız değilsiniz. Psikolog Emine SIKAN
Emine SIKAN 04.08.2024