1. Uzman
  2. Emine AYDOĞAN
Emine AYDOĞAN

Emine AYDOĞAN

Psikolog

Uzmanlıklar: Depresyon ve Mutsuzluk , Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları , Obsesif Kompulsif Bozukluk
Uzmanlıklar: Depresyon ve Mutsuzluk , Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları , Obsesif Kompulsif Bozukluk
Online Terapi
süre 50 dk
ücret 800
Yüz Yüze Terapi
süre 50 dk
ücret 800

Hakkında

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Psikoloji bölümünden 2021 yılında mezun oldum. BDT (Bilişsel Davranışçı Terapi) ile çalışıyorum. Yetişkin BDT için Prof. Dr. Şükrü Uğuz'dan süpervizyonum 8 aydır ve aktif devam ediyor. BDT Temelli ACT (Kabul Kararlılık Terapisi) ve Mindfulness- Yargısız Fardındalık eğitimi ve tekniklerinden de yararlanıyorum. Şuan Çocuk ve Ergen BDT eğitimini Prof. Dr. Özden Üneri'den alıyorum.

Danışmanlık/Terapi Süreci Hakkında

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Psikoloji bölümünden 2021 yılında mezun oldum. İstanbul'da bir ruh sağlığı bakım merkezinde 1 yıl çalıştım. APDEP (Afet Psikososyal Destek Platformu) gönüllüsü olarak 2 ay çocuk danışan ile süpervizörlü çalıştım. Azerbaycan Savunma Bakanlığı'nın projesi ile Azerbaycan'da genç ve yetişkin yaş grubu; depresyon, kaygı bozuklukları, travma sonrası stres bozuklukları, OKB hastaları ile 10 ay çalıştım.

Bu süreçte başlayan ve aktif halen devam eden BDT (Bilişsel Davranışçı Terapi) temelli süpervizyon almaktayım.

Süpervizörüm Prof. Dr. Şükrü Uğuz'dan BDT, Midfulness- Yargısız Farkındalık, BDT Temelli ACT (Kabul Kararlılık Terapisi) eğitimleri aldım ve psikofarmakoloji dersleri alıyorum. Şuanda Prof. Dr. Özden Üneri'den Çocuk ve Ergen BDT eğitimi alıyorum.

Çalışma Grupları

Çocuk (6-12) Ergen (12-18) Yetişkin (18-65) Yetişkin (65+)

Terapi Yaklaşımları

Kabul ve Kararlılık(ACT) Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) Mindfulness Temelli Bilişsel Terapi (MBCT) Diyalektik Terapi (DBT) Varoluşcu Terapi

Eğitimler

Ondokuz Mayıs Üniversitesi - Lisans - Psikoloji

Sertifikalar

Bdt Süpervizyon - Marmara Psikoloji- Prof. Dr. Şükrü Uğuz - 2.2.2024 Bdt (bilişsel Davranışçı Terapi) - Marmara Psikoloji- Prof. Dr. Şükrü Uğuz - 2.2.2024 Bilişsel Temelli Act (kabul Kararlılık Terapisi) - Marmara Psikoloji- Prof. Dr. Şükrü Uğuz - 1.1.2025 Mindfulness- Yargısız Farkındalık - Marmara Psikoloji- Prof. Dr. Şükrü Uğuz - 3.3.2025 Psikofarmakoloji- Akıllı İlaç Kullanımı - Marmara Psikoloji- Prof. Dr. Şükrü Uğuz - 12.3.2025 Çocuk Ve Ergen Bdt - Marmara Psikoloji- Prof. Dr. Özden Üneri - 17.3.2025

Blog Yazıları

Kaygının Sonlandığı Yer Özgürlüğün Kaybedildiği Yer midir?

Kaygı'ya filozof Kierkegaard'ın bakış açısıyla bakmaya ne dersiniz? Kaygıyı özgürlüğün bir olanağı olarak gören Kierkegaard; kaygıya yüklenen olumsuz anlamları yeniden sorgulamaya açıyor. Diyor ki; kaygı insanın olağan bir duygusudur ve asıl olağandışı olan varoluşun kendisidir. Ve kaygı ile korku arasında bir ayrım yaparak kaygının insana has olduğu ve hayvanlarda rastlanmayacağını ifade ediyor.Biz de olağan nedir, onu inceleyelim. Böylece biz ve varlığımız neden olağandışıyız, düşünebiliriz. Doğada olağan olarak açıkladığımız olayların neden sonuç ilişkisi içinde gerçekleşiyor olması; doğayı bizim için "olağan" kılıyor. İnsanı olağandışı yapan şey, doğayı; nedeni ve ardından gelen sonucu izleyerek açıklarken, insan kendisini, bir sonuç olarak var olmuş haliyle fark ediyor. Doğup doğmadığımızı ya da var olup olmadığımızı bilmeye başladıktan sonra (örn: "kendimi bildim bileli") insanın ölebileceğini fark etmesi, doğadaki varolan ve sürdürülen canlılığa uymamayı seçebileceğini keşfetmesi ile kendi etkinliğini belirleme zorunluluğunun ve kendi etkinliğindeki nedenlerin belirsizliğinin yaşattığı duyguya kaygı diyebiliriz. Özgürlük de bu noktada kaygı ile birlikte ele alınıyor. Kendi etkinliğini belirleme zorunluluğuna özgürlük diyebilir miyiz? Bir zorunluluktan bahsederek özgürlük nasıl açıklanabilir? İnsan özgür olmamayı seçme özgürlüğüne de sahiptir ve bunu da yine özgürlüğüyle seçmiş olacağı için özgür olmamayı seçememiş de olur. Bu paradoksu şimdilik kenara bırakırsak, Kierkegaard'ın ifadesiyle özgürlüğün olanağı olarak kaygıyı yaşıyoruz. Mevcut etkinliklerimiz, örneğin en temel olarak var olma etkinliğimize kadar varoluşsal bir kaygı başlıyor. Bu ontolojik kaygı; var olma etkinliğimizi fark etmemiz ve bunun bizim belirleyeceğimiz nedenler zinciri ile bir olağanlığa kavuşacağını fark etmemizle ortaya çıkıyor.Farkındalığın getirdiği; etkinliklerimizi ve bunları sürdürmedeki nedenlerimizin belirsizliğini belirgin hale getirme aşaması da özgürlüğün keşfedildiği aşama. Ancak dilemma şurda; bunu seçmemeyi seçmek mümkün değil. Yani özgür olmamayı seçmen bile özgürlüğünün eseri bir seçimin ve dolayısıyla sorumluluğu sana ait. Üstelik seçim aşamasında yaşanan kaygı ve zorunlu seçim olanağı olan özgürlük aynı anda sona eriyor olabilir mi? Yani bir etkinliği ve ona atfettiğiniz neden'i seçtiğinizde diğer seçimlerden de mahrum olmayı seçmiş oluyorsunuz. Kierkegaard şöyle açıklıyor: "Özgürlüğün olanağı kendini kaygı içinde ortaya çıkarır. Ancak insan özgürlüğün kendisini gösterdiği aynı anda özgür olmayandır da. Bu karşıtlık içerisinde kaygı kendisini insanın içinde muğlak bir güç olarak gösterir. Kişi kendisi olabilmek için öncelikle bu muğlak güçle yaşamayı, kaygı içinde olabilmeyi öğrenmelidir."Gelelim korku ile; yalnızca insanlarda rastlanan kaygının arasındaki farka:Korkunun bir nesnesi varken, kaygının nesnesi hiçliktir, der Kierkegaard. Örneğin köpekten korkan kişi için köpek tehlikesi geçtiğinde korkusu da geçer. "Kaygı ise üstü örtük olarak da olsa daima, 'şimdi, burada'dır. Kaygı kişinin bütünlüğünü kaybetmesi, varoluşsal bir parçalanma haline girmesidir." Bütünlüğün parçalanmasını nasıl açıklayabiliriz? Olası koşullarda ortaya konulacak tepki ya da davranış seçeneklerinin; aklına gelen tüm ihtimaller dairesi kadar genişlediğini, genişlediği ölçüde özgürlüğün arttığını ancak aynı oranda kararsızlığın ve neyi neden seçeceğine ilişkin kendine dair belirsizliğin de arttığını görmek ile bu parçalanma kastediliyor olabilir. Kaygıyı bir uçurumun kenarında yaşadığımız baş dönmesine benzetir Kierkegaard. Bu varlığı fark edildikçe artan ihtimallerin önünde zorunlu olarak seçimde bulunan bireyin yaşadığı baş dönmesi... Kararı verirken, kendi özgürlüğümüz ile neden sonuç ilişkisi oluşturma, hatta oluşturmama özgürlüğümüz vardır. Etkinliğimizi (en basit manada varolma etkinliğimizi) nedene bağlayarak, bütünlüğün parçalanması hali tekrar bir zincirin halkası gibi görünür ve 'şimdi ve burada'lığı bir süreç içine dahil edilmiş olur. Seçimlerimizle ontolojik kaygıdan farklılaşır, seçimimizle kendimizi ve etkinliğimizi belirginleştiririz,neden sonuç ilişkisi içinde durumu olağanlaştırırız ancak artık o nedenin veya seçimin getirileri ve sorumlulukları ile özgürlüğümüzü kaybetmiş oluruz. Belirlenen seçimin tek nedeni kendimiz olması sebebiyle kendimizi bununla tanımlayabiliriz ve bir neden olarak bir benlik ediniriz. Bu hiçlikten bir şey olmaya ve bir kimlik ya da benlik inşa etmeye, bir tutarlılık içinde bir sonraki seçimi daha az belirsizlik dolayısıyla daha az kaygı yaşamaya olanak tanıyabilir. Bu benlik bizi hiçlikten bir şey olmaya taşır ancak aynı zamanda her şey olabilme özgürlüğünden de geri alarak herhangi ve bir şey olmaya taşımış olur. Oysa; "Ben şu'yum ve daha önce de tepkim şu idi" ile başlanılan bir durum anımsandığında parçalanma yerini tutarlılığa ve ihtimallerin daralmasına bırakıyor.Kierkegaard şöyle devam eder: "Bu anlamda psikoterapinin ontolojik kaygının üstesinden gelmesi mümkün değildir. Psikoterapi ancak korkuların sıklığını ve yoğunluğunu değiştirebilir. Kaygıyı ise ancak uygun bir yere yerleştirebilir; çünkü kaygı varoluşa ait bir özelliktir." Ergenlik döneminde yaşanan kimlik arayışı ve kaygı duygusu ile birlikte edinilen tutumlar, seçimler ya da alınan rol modeller sayesinde herhangi bir bütünlüğe sahip tutarlı bir çerçeve çizmeye çalışıyoruz. Peki bu süreçte kaygı neye dair yaşanıyor ve azalıyor? Kierkegaard: "Bazı koşullarda kendi tepkilerimizin ne olacağına dair belirsizlik daha açık bir ifadeyle “kendimizden korkmak” bizi kaygı haline sürükler. Çünkü burada sözü geçen “kendi” yani insan başlı başına belirsiz bir şeydir." der. Ergenlikle henüz etkinliklerimizi fark etmeye ve onları eyleyip eylememe kararına sahip olduğumuzu ve nasıl eyleme getireceğimize ilişkin farkındalıklarımız ile oluşan belirsizliklere "çünkü ben" ile başlayan sebepleri seçiyoruz ve bir sonraki olası koşullarda eski davranışımız ve seçimimiz bir referans görevi görerek "ben"lik inşa edilmeye başlanıyor. Böylece kaygının da bu "ben"e bağlı davranışların tutarlı olması ihtiyacı ile özgürlüğün de eş zamanlı azaldığını söyleyebilir miyiz? "İnsan, kaygı içinde kendisini birçok farklı şekillerde eyleyebilecek ve özgürlüğünü etkinleştirebilecek bir “kişi” olarak ortaya koyar, başka bir deyişle kendisini keşfeder. Kendisiyle yalnızca gelecekteki bir olasılık olarak değil, başka biri olmanın olasılığı olarak da ilişki kurar. İnsan varlığı olarak kendimizi özgürlüğün olanağı ile olan ilişkimiz içinde belirler ve aynı zamanda özgürlüğün olanağının kaygısıyla bu kararı veririz."Kaynakça:İncelenen Makale: Özgürlüğün Olanağı Olarak Kaygı, Yasemin Akış Yaman

Devamını Oku

Adresi

Beştepe, Alparslan Türkeş Cd., Yenimahalle/Ankara, Türkiye

Uzmanin Adresi

Danışan Yorumları