1. Uzman
  2. Gökçe KAYALAR
  3. Blog Yazıları
  4. BOŞANMA KARARI VE ÇOCUK PSİKOLOJİSİ

BOŞANMA KARARI VE ÇOCUK PSİKOLOJİSİ


Boşanmaya karar veren çiftlerin çoğu bu durumu çocuklarına nasıl anlatmaları gerektiklerini ve çocuğunun bu durumdan nasıl etkileneceğini düşünmeden hareket ediyor. Boşanmaya karar veren çift "o nasılsa küçük, aklı ermez" gibi düşünceler içerisine girerek kendi problemlerine yoğunlaşıyorlar ve bu durumu çocuğa anlatma ihtiyacına girilmiyor. Fakat bu boşanma sürecinde en çok yükü aslında ebeveyn değil, çocuklar yaşıyor.


Hiç bir çocuk anne ya da babasından ayrı kalmak istemez. Ebeveyn boşanmayı ne kadar istese de çocuk kendi dünyasında bu durumun olmasını istemez ve bu olaya katlanmak zorunda kalır. Biz yetişkinlerin bazı olaylar karşısında kimi zaman zorlandığımız oluyorken çocukların bu tür olaylara direnç göstermesi daha zayıf olur. Böyle bir durumda çocuk acısını biz yetişkinlerden daha büyük ve derinden yaşar. Çocuğun kendi iç dünyasından düşünecek olursak çocuk ebeveynin boşanma eyleminden ötürü kendisini suçlayabilir. Anne ve babanın anlaşamama durumunun kendisi yüzünden olduğunu zannedebilir. Anne ve baba ayrı yaşamaya başladığı durumda ise çocuk herhangi bir ebeveyn ile yaşayacağından dolayı diğer ebeveynin onu sevmediğini düşünebilir ya da evden ayrılan ebeveyne karşı bir takım öfke besleyebilir.


Anne ve baba böyle bir durumda yaşadıkları gerginlik, sıkıntı ya da sorunlarını çocuğa yansıtmamalıdır. Bu evre içine giren çift; çocuğun yanında başkasına ya da direk çocuğa anne ya da babayı kötüleyici sözler söylememelidir. Boşanma kararı alan bir çift bu durumu çocuklarına birlikte anlatmalıdır. Çocuğa boşanma kararı söylenirken ayrıntılara girmeden durum anlatılmalıdır. İçinde bulunulan durum ve sonrasında oluşacak yaşam biçimi çocuğun yaşına göre açıklayıcı cümlelerle anlatılmalıdır.Boşanma evresi çocuğa anlatılırken ebeveyn onu bir çocuk olarak değil, bir birey olarak ele almalı ve “yaşı küçük nasılsa anlayamaz” denmemelidir. Bu durum anlatılırken çocuğun biz yetişkinler gibi olumlu tepkiler veremeyeceği de göz önünde bulundurmalıdır.



Boşanma kararı çocuğa şu şekilde anlatılabilir; “ Biz birbirimizi çok seviyorduk, aynı evde birlikte yaşamaktan çok mutluyduk. Ama artık annen ve ben / baban ve ben aynı evin içinde birlikteyken mutlu olamıyoruz, bu yüzden ayrı evlerde yaşamaya karar verdik. Ayrı evlerde yaşama kararımızda biz anne ve baba olarak senden ayrılmıyoruz, birbirimizden ayrılıyoruz. Seni çok seviyoruz ve sevmeye devam edeceğiz. Senin üzüleceğini, bu durumdan mutsuz olacağını biliyoruz ama bu tamamen annen ve baban olarak ikimizden kaynaklanan bir sorun. Senin bu durumla ilgili hiçbir suçun ve sorumluluğun yok “


Boşanma kararı esnasında çocuğa kesinlikle yalan söylenmemelidir. Söylenecek ufak bir yalan bile çocuğun size olan güvenini sarsabilir. Bu konuda dürüst olmak gerekmektedir. Çocuklar boşanma sonrasında hangi ebeveynde kalacağı, nerede ve nasıl bir ortamda yaşayacağı konusunda bilgilendirilmelidir. Görüşme düzeninizin nasıl olacağına hep birlikte karar vermeniz gerekir. Çocukların bu süreçteki taleplerini hassasiyetle karşılamalı ve çiftlerin aynı evde yaşamaması durumunda çocuğun hala annesi ve babası olduğunuzu, onu her zaman sevip ve koruyacağınızı belirtmeniz gerekmektedir. Yaşanan bu sıkıntılı sürecinde en kısa sürede biteceğini ve bu duruma katlanması gerektiğini söylemelisiniz.


Boşanma sonrası çocuk evden ayrılan ebeveyne karşı kaygı ya da öfke duyabilir ya da evden ayrılan ebeveyni özleyebilir. Bu gibi durumlarda mutsuzluk, içe kapanma gibi duygular yaşayabilir. Bu gibi durumda çocuğun okul, sağlık gibi problemlerinde her iki ebeveyn çocuğun yanında ve destek olmalıdır. Sevgi hiçbir şekilde esirgenmemelidir. Ev içinde yaşanılan düzen eskisi gibi devam etmelidir. (yatma, kalkma, ders çalışma, televizyon izleme saatleri, yemek yeme saatleri vb.)


Boşanan eşler, aralarında yaşanan kötü olaylara rağmen arkadaş olmaya gayret göstermeliler çünkü ne kadar boşanmış olsalar da çocukları için ister istemez görüşmek zorundadırlar. Boşandıktan sonra ebeveyn olma sorumluluğu unutulmamalı. Anne ve babanın boşanma sonrası görüşmelerinde birbirlerine olan kızgınlıkları çocuğa yansıtılmamalıdır. Ebeveyn kimi zaman çocukta oluşan problemlerde birbirlerine danışmalıdır. Çocuk için ortak çözüm bulup, ortak kararlar almaları gerekmektedir.


Boşanma sonrası ebeveyn çocuğuna daha fazla zaman ayırmalıdır. Anne ve baba çocukla ilgilenirken yaşadıkları ekonomik, psikolojik, sosyal problemleri bir kenara bırakmalıdır. Çocuğa olumsuz hiç bir problem yansıtılmamalıdır. Çocuk anne ya da babadan ayrı yaşasa dahi kendisine önem verildiğini sevildiğini hissetmelidir. Düşüncelerine, fikirlerine önem verilmelidir. Problemi olduğunda dinlemelidir. Fakat bu çocuğun her istediğini yapmak anlamına gelmemektedir. Boşanmanın ardından anne babalar çocuğu kendi taraflarına çekmek için onun istediği her şeyi yapma yanılgısına düşmemelidir. Çocuk taraf tutmak için zorlanmamalıdır. Çocuk her iki ebeveyniyle serbest ve kaliteli zaman geçirmelidir. Bu durumu daha kolay atlatabilmesi için keyifli aktivitelerde bulunabilir. Örneğin; Hafta içi annede kalan bir çocuk ödevlerini yaparken akşam annesiyle sinemaya gidebilir, aynı şekilde hafta sonu babayla ödevlerini yapan çocuk yine akşam babasıyla sinemaya gidebilir. Yapılan aktivite ya da sorumluluk planları hafta içi ya da hafta sonu diye sınırlandırılmamalıdır. Çocuk her iki ebeveynle sorumluluk ve aktivite paylaşımında bulunmalıdır.


Evden ayrılan ebeveyn çocukla kararlaştırdıkları saatte ve günde görüşmeye özen göstermelidir. Unutmayın çocuk sadece evde yaşadığı bir bireyden değil, almış olduğu modelden de ayrılmış olur. Kendisini değersiz ve sevilmeyen birisi hissetmemesi için verilen sözler ve alınan kararlar yerine getirilmelidir. Eğer ebeveyn görüşme gününde bir mazeret gösteriyorsa bunu açık, dürüst ve anlaşılır bir dille çocukla paylaşmalıdır. Çocuğa kesinlikle yalan söylememelidir. Yalan söylendiği takdirde çocuk ebeveynin onunla görüşmek istemediğini düşünerek öfke ya da kaygı duyguları yaşayabilir.



Boşanma sonrası çocukta derslerinde başarısızlık, uyku ve yeme bozuklukları, öfke problemleri, kendine ya da başkasına zarar verme, içe kapanma, arkadaşlarıyla iletişim kuramama gibi problemler oluşabilir.


Bu gibi durumda ebeveyn çocuğa kızmamalıdır. Aile bu süreçte hata yapmamalıdır. Bu süreçte çocuğa karşı gösterilecek en ufak hata daha büyük sorunlar doğurabilir. Eğer mücadele edemeyecek gibi hissediyorsanız boşanma öncesi ya da sonrasında mutlaka bir psikoloğa danışıp yardım almalısınız. Evliliklerinde sorun yaşayan eşler, ilk çare olarak boşanmayı düşünmektense, profesyonel yardım almayı denemeli. Boşanmaya kesin karar verildiğinde, çocukların bundan nasıl etkileneceği düşünülerek planlı hareket edilmelidir. Çünkü bu süreçte neler olup bittiği, bundan sonraki yaşam düzeninin ne olacağı son derece önemlidir. 


Uzm.Klinik Psikolog Gökçe Kayalar

gokcekayalar5@gmail.com

Yayınlanma: 21.12.2020 09:29

Son Güncelleme: 21.12.2020 09:29

#boşanma#aile#ebeveyn#çocuk#ilişki#evlilik
Psikolog

Gökçe

KAYALAR

Uzman Klinik Psikolog

( )( )( )( )( )

Uzmanlıklar:

Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları, Depresif Bozukluklar, İlişki / Evlilik Problemleri
Online TerapiOnline Ter...
süre 45 dk
ücret 120
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
süre 45 dk
ücret 200
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

Psikoterapi Nedir?

Başa çıkılmaz bir stres, karmaşık ilişkiler veya kişisel gelişim zorlukları ile karşılaştığımızda, içsel dengeyi yeniden bulmak ve daha sağlıklı bir yaşam sürdürmek için psikoterapi sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Psikoterapi, duygusal sıkıntıları, zihinsel sağlık sorunlarını ve yaşamın zorluklarıyla başa çıkmak için kullanılan bir dizi terapötik teknikler ve stratejiler bütünüdür. Bu yazıda, psikoterapinin ne olduğunu, farklı türlerini, nasıl çalıştığını ve nasıl fayda sağlayabileceğini daha yakından inceleyeceğiz.Psikoterapi Nedir? 🧠Psikoterapi, bir terapist ya da danışman ile bire bir ya da grup terapisi şeklinde gerçekleştirilen bir tedavi sürecidir. Bu süreç, kişinin duygusal sıkıntılarını anlamasına, kişisel güçlü ve zayıf yönlerini keşfetmesine, sağlıklı başa çıkma stratejileri geliştirmesine ve daha sağlıklı ilişkiler kurmasına yardımcı olmayı amaçlar. Psikoterapi, birçok farklı teorik yaklaşıma dayanabilir ve bireyin ihtiyaçlarına, terapistin uzmanlık alanına ve terapi sürecine özgü hedeflere göre şekillenir.Farklı Türleri Nelerdir? 🌟Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Bu terapi, düşüncelerin, duyguların ve davranışların birbiriyle nasıl ilişkilendiğini anlamaya odaklanır. BDT, sorunlu düşünce kalıplarını tanımlamayı, sorgulamayı ve değiştirmeyi hedefler.Psikanalitik Terapi: Sigmund Freud'un kuramına dayanan bu terapi, bilinçdışı süreçlere odaklanır. Terapist, bireyin bilinçaltındaki iç dinamikleri keşfetmeye çalışır ve bu sayede duygusal rahatlama ve anlayış sağlamayı amaçlar.İnsan Merkezli Terapi: Carl Rogers'ın teorisine dayanan bu terapi, bireyin kendini gerçekleştirme güdüsünü ve içsel iyileşme kapasitesini vurgular. Terapist, bireyi kabul edici ve destekleyici bir ortamda anlamaya ve güçlendirmeye odaklanır.Psikodinamik Terapi: Freud'un çalışmalarına dayanan ancak daha modern bir yaklaşımı benimseyen bu terapi, geçmişteki ilişkilerin bugünkü duygusal sorunları nasıl etkileyebileceğini incelemeyi amaçlar.Grup Terapisi: Bir grup içinde terapi yapma yöntemidir. Bu terapi, bireylerin birbirlerinden öğrenmesini, desteklemesini ve paylaşmasını sağlar.Nasıl Çalışır? 🔄Psikoterapi, bireyin ihtiyaçlarına ve terapistin uzmanlığına bağlı olarak değişen çeşitli teknikler kullanır. Bir terapist genellikle bireye sorular sorar, dinler, refakat eder, destekler ve yönlendirir. Terapi genellikle belirli bir hedefe ulaşma çabasında geçer. Bu hedefler, duygusal rahatlama, daha sağlıklı bir düşünce yapısı geliştirme, daha sağlıklı ilişkiler kurma veya belirli bir davranışı değiştirme olabilir.Faydaları Nelerdir? 🌈Psikoterapinin birçok faydası vardır. Bunlar arasında şunlar bulunur:Duygusal Rahatlama: Terapi, duygusal yükleri hafifletmeye ve zihinsel sağlığı iyileştirmeye yardımcı olabilir.Davranış Değişikliği: Terapi, istenmeyen davranışları anlamaya ve değiştirmeye yardımcı olabilir.Öz Farkındalık: Terapi, bireyin kendi düşünceleri, duyguları ve davranışları hakkında daha derin bir anlayış geliştirmesine yardımcı olabilir.Daha Sağlıklı İlişkiler: Terapi, bireyin ilişkilerinde daha sağlıklı ve tatmin edici bağlar kurmasına yardımcı olabilir.Sonuç 🎉Psikoterapi, insanların zorluklarla başa çıkmalarına, içsel dengeyi yeniden bulmalarına ve daha sağlıklı bir yaşam sürmelerine yardımcı olan etkili bir tedavi yöntemidir. Her bireyin ihtiyaçları farklı olduğu için, terapistin destekleyici, anlayışlı ve güvenilir bir ortam sağlaması önemlidir. Psikoterapi, birçok kişi için yaşam kalitesini artıran ve duygusal refahlarını geliştiren değerli bir kaynaktır.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Eray ARSLAN 20.04.2024

Söylesem tesiri yok, Sussam gönül razı değil

Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil|Şeyda Sultan ZENGİNOrtaokula başlayan kızına güzel bir öğüt vermek isteyen anne, kızını karşısına alır ve der:“Kelimelerini başkalarının canını yakmak, küçük düşürmek, iftira etmek ve yaralamak için kullanma fırsatın olacak. Aynı zamanda kelimelerini başkalarını iyileştirmek, yüreklendirmek, ilham vermek ve sevmek için de kullanma şansın olacak. Bazen yanlış seçim yapacaksın… Kelimelerini özenle kullan Breonna. Diğerleri kelimelerini yanlış kullandıklarında sen sözlerini koru. Her sabah, ağzından hayat veren kelimelerin çıkacağı sözü ver kendine… Nezaketi ve şefkatiyle bilinen biri ol. Hayatını, buna aşırı ihtiyaç duyan bir dünyaya hayat vermek için kullan. İyiliği seçtiğin için asla, ama asla pişmanlık duymayacaksın.”Ne güzel bir öğüt... Kelimeler ki, kimi zaman göklere çıkartır seni, kimi zaman yerle yeksân eder. Atalarımızın dediği gibi; “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı!”İşte bu yüzden kime karşı olursa olsun kullandığımız kelimeler bizim seviyemizi belirler. Kimi zaman da suskunluklarımız seviyemizi belirler. İnsan sadece bilmediğinden susmaz, bildiğinden de susar. Edep bilir susar, saygı bilir susar, hak bilir susar, sevgi bilir susar, hatır bilir susar... Bazen de konuşsa bile birşeyin değişmeyeceğini bilir susar... Ve onların yerine melekler konuşur cevap verir.Rivayet edilir ki; Peygamber Efendimiz (asm) birkaç sahabesi ile birlikte sohbet etmekteydi. Arsız bir adam geldi ve Hazret-i Ebu Bekir’in yüzüne karşı lâf atmaya ve hakaret etmeye başladı. Hazret-i Ebu Bekir başlangıçta çok sabretti, cevap vermedi. Fakat adam susmak bilmeyince Hazret-i Peygamber’in de (asm) yanında bu kadar arsızlığı Hazret-i Ebu Bekir’i kızdırdı. Nihayet sabredemedi ve adamın lâflarını iade etmeye ve adama karşılık vermeye başladı. Peygamber Efendimiz de (asm) kalkıp yürüdü ve onları terk etti.Yanlış yaptığını anlayan Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Peygamberin (asm) ardı sıra koştu ve Peygamber Efendimiz’den (asm) özür diledi.Peygamber Efendimiz (asm): “Sen sabrettiğin sürece bir melek sana duâ ediyor, adama cevap veriyordu. Sen cevap vermeye başlayınca melek gitti şeytan geldi. Ben şeytanın bulunduğu mecliste bulunmam.” buyurdu.Buradaki ölçüt, şu âyetin ölçütüyle aynı olsa gerek: “Boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhafaza ederek oradan geçip giderler.” (Furkan Sûresi, 72.)Konuşmak ise, uygun muhatabına ve yerli yerinde yapılmalı.. İşte imtihan da burada. İnsan nefsine söz geçirebilse zaten uygun yerde susacak, uygun yerde konuşacak. Peki hangisi daha çok pişmanlık getiriyor, susman gereken yerde konuşman mı, konuşman gereken yerde susman mı?Bazı güzel sözlere bakalım:• Lâ Edri - Sustuğun hiçbir cümleden, konuştuğun kadar pişman olmazsın.• Mehmet Âkif - Konuşmak bir mana ise, susmak binbir mana. Herkes konuşmasına konuşur, lâkin sükût yürekli olana!.”• Lokman - Söz gümüş ise sükût altındır.• Calvin Coleridge - Söylemediğim şeylerin hiçbiri, bana zarar vermedi.• Confucius - Susmak, insanı ele vermeyen sadık bir arkadaştır.• Confucius - Az konuşmaktan pek az, çok konuşmaktan ise çok sık pişman olunur.• Mevlânâ - Kargalar ötmeye başlayınca, bülbüller susar.• Goethe - Konuşmak ihtiyaç olabilir, ama susmak bir sanat’tır.• Hz. Ömer - Esenlik ve huzur on kısımsa, dokuzu susmaktır.• Özdemir Asaf - Konuşmak küçülür, küçülürse adı değişir susmak olur. Ağlamak büyür, büyürse adı değişir susmak olur...• Fuzuli - Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.Evet söylenince tesir olmayacaksa, nefse inat susmak gerekir. Maharet de burada işte. Gönül ehli olmak kolay değil. Bırakın kalp kırmak konuşanlara münhasır olsun, biz gönül ehli olalım...

Öz Şefkat

Kendimizi sevmekle başlayacak her şey.İnsanın kendisiyle dost olma becerisidir öz şefkat. Öz şefkatli olup olmadığınızı anlamanın en kolay yolu zor bir anınızı hayal etmek. Bir çıkmazda olduğunuzu ve zorda kaldığınızı düşünün kendinize nasıl davranıyorsunuz? Aynı durumu yaşayan bir arkadaşınız, bir yakınınız olsaydı neler söylerdiniz? Kendinize kurduğunuz cümlelerin daha hoyratça olduğunu fark etmeniz zaman almadıysa öz şefkatle alakalı bazı problemler yaşıyor olmanız muhtemel. Yaşadığınız her olayın kendinizle bağlantılı olduğunu düşünmeniz bir yanılgı. Gereğinden fazla sorumluluk alıp kendinizi suçladığınız anlar bir işkenceye dönüşüverir. Bir olayın içerisinde payınıza düşünden fazlasını almadığınızdan emin olun. Öz şefkatli bir yaşam için o zor durumda dışardan bakabilmek, arkadaşınıza gerçekleri göstermek için söylediğiniz cümleleri kendinize söyleyebiliyor olmanız ve aynı desteği kendinize de veriyor olmanızla alakalı. Peki bunu nasıl yapabiliriz?Kendinize karşı yargılayıcı, kırıcı, acımasız ve sert cümleler kurmayarak öz nezaketi elden bırakmamalısınız. Bir başkasına davrandığınız kadar sevgiyle, ilgiyle ve hassasiyetle davranmak öz nezaketli olmayı içerir.Acı çektiğiniz zamanlarda ‘neden ben?’ diye soruyor musunuz? Yani kendinizi diğerlerinden ayrıştırıyor, yalnızlaştırıyor ve bu sadece sizin başınıza gelebilir ve geldi. Bu cümleleri okurken bile gerçeğin farkına vardınız. Evet yalnız değilsiniz. Belki gün içerisinde bile yaşadığınız o durum birçok insan tarafından deneyimleniyor. Ama her birinin baş etme stratejisi birbirinden farklı olabilir. Ortak insanlık hissiyatını kavramak öz şefkatli olmakta size yardımcı olacak diğer bir kavram.Bir deneyim yaşarken yine bu deneyimin ne olduğunu fark etmek ise bilinçli farkındalıktır. Farkında olmak iyileşmeyi başlatır. Olumsuz bir duyguyu deneyimlerken o duygudan kurtulmak istediğinizi ve kaçmanız gerektiğini düşünebilirsiniz. Olması gereken ise o duygulara izin vermek ve akışta kalabilmek. Bilinçli farkındalık (mindfulness) teknikleri anda kalmayı deneyimletir. Hayat, bazen zorlayıcı ve stresli olabilir. Kendimizi yetersiz, başarısız veya değersiz hissettiğimiz anlar yaşarız. Ancak bu anlarda çoğu zaman en çok ihtiyacımız olan şey, başkalarının desteği değil, kendi içsel desteğimizdir. İşte burada öz şefkat devreye girer. Öz şefkat, kendimize duyduğumuz nazik, anlayışlı ve destekleyici bir tutumu ifade eder. Bu, kendimize karşı acımasızca eleştirilerde bulunmak yerine, hata yaptığımızda kendimizi affetmek ve zor zamanlarda kendimize destek olmak anlamına gelir.Peki, öz şefkat nedir? Neden bu kadar önemlidir ve hayatımızda nasıl bir fark yaratabilir?Öz Şefkat Nedir?Öz şefkat, basitçe söylemek gerekirse, kendimize karşı duyduğumuz nazik ve şefkatli bir tutumdur. Kendimizi, başkalarına gösterdiğimiz şefkat gibi kabul etmek, sevmek ve anlayışla yaklaşmaktır. Öz şefkat, özellikle zor zamanlarda veya başarısızlıklar, hatalar ya da duygusal acılarla karşılaştığımızda büyük bir öneme sahiptir. Bu, kendimizi yargılamadan, acılarımızı kabul ederek ve ihtiyaçlarımızı anlamaya çalışarak kendimize nazikçe yaklaşmak anlamına gelir.Öz Şefkatin Temel BileşenleriÖz şefkat, üç ana bileşene dayanır:1. Kendini Kabul Etme: Öz şefkat, kendimizi olduğu gibi kabul etmeyi gerektirir. Hatalarımız, eksikliklerimiz ve zayıflıklarımızla birlikte kendimize değer vermek, kendimize saygı duymak anlamına gelir. Bu, mükemmel olmamızı beklemek yerine, insan olduğumuzu ve herkesin hata yapabileceğini kabul etmeyi içerir.2. İnsan Olmanın Ortak Paydası: Öz şefkat, zor anlarda yalnız olmadığımızı anlamamıza yardımcı olur. Hepimiz zaman zaman acı çekeriz, hepimiz zorluklarla karşılaşırız. Kendimize şefkat gösterdiğimizde, bu acıların yalnızca bize ait olmadığını, diğer insanların da benzer duygusal deneyimler yaşadığını fark ederiz. Bu, empatiyi ve başkalarına duyduğumuz şefkati artırabilir.3. Kendine Nazik Olma: Öz şefkatin belki de en önemli bileşeni, kendi kendimize nazik olmaktır. Bir hata yaptığımızda kendimizi küçümsemek ya da aşırı eleştirmek yerine, kendimize anlayışla yaklaşmak gerekir. Kendimize nazik olmak, duygusal acıyı hafifletebilir ve iyileşme sürecini hızlandırabilir.Öz Şefkatin FaydalarıÖz şefkat, sadece duygusal iyileşmeyi değil, aynı zamanda genel yaşam kalitesini de artırabilir. İşte öz şefkatin sağladığı bazı faydalar:1. Daha Az Stres ve Kaygı: Kendimize karşı nazik olduğumuzda, içsel eleştirilerimiz azalır. Kendi hatalarımıza ve zorluklarımıza daha anlayışla yaklaştığımızda, stres ve kaygı seviyelerimiz düşer.2. Daha Sağlıklı İlişkiler: Öz şefkat, başkalarına karşı da daha şefkatli ve anlayışlı olmayı sağlar. Kendimize nazik davrandığımızda, bu tutumları çevremizdeki insanlara da yansıtırız. Bu, daha sağlıklı ve destekleyici ilişkiler kurmamıza yardımcı olabilir.3. Daha Yüksek Özsaygı: Kendimize karşı şefkatli olmak, kendimizi değerli hissetmemize yardımcı olur. Öz şefkat, özsaygıyı artırır çünkü kendi değerimizi dışsal başarılarımıza veya başkalarının onayına bağımlı olmadan kabul edebiliriz.4. Daha İyi Duygusal İyileşme: Zor zamanlarda öz şefkat, duygusal iyileşmeyi hızlandırır. Kendimize nazik davranmak, duygusal acıyı kabul etmemize ve ona sağlıklı bir şekilde tepki vermemize olanak tanır.Öz Şefkat Nasıl Geliştirilir?Öz şefkat, doğuştan sahip olduğumuz bir özellik olmayabilir, ancak öğrenilebilir ve geliştirilebilir. İşte öz şefkatinizi artırmak için birkaç öneri:1. Kendinize İyi Sözcükler Söyleyin: Kendinize sıkça sevgi dolu ve anlayışlı sözler söyleyin. Özellikle zor zamanlarda, "Bu zor bir dönem, ama ben bu duyguları hissetmekte yalnız değilim," gibi kendinize nazik cümleler kurmak, rahatlatıcı olabilir.2. Kendinizi Yargılamayın: Hata yaptığınızda veya başarısız olduğunuzda kendinizi acımasızca eleştirmek yerine, "Herkes hata yapar. Bu deneyimden ne öğrenebilirim?" gibi sorular sorarak, kendinize daha nazik yaklaşın.3. Farkındalık Pratikleri Yapın: Mindfulness (farkındalık), öz şefkatin önemli bir parçasıdır. Geçmişteki hatalarınızla ya da gelecekteki kaygılarınızla değil, şu anki deneyimlerinizle tam anlamıyla ilgilenmek, kendinize daha nazik olmanıza yardımcı olabilir.4. Kendinize Zaman Ayırın: Kendinize şefkat göstermek, bazen sadece bir mola vermek ve rahatlamak anlamına gelir. Kendinizi yormadan, dinlenmeye ve yenilenmeye zaman ayırarak, ruhsal sağlığınızı iyileştirebilirsiniz.5. Başka İnsanları Anlayışla Dinleyin: Başkalarına empatik yaklaşmak, öz şefkatinizi artırabilir. Kendinize gösterdiğiniz şefkati, çevrenizdeki insanlara da gösterdiğinizde, şefkatli bir çevre oluşturabilirsiniz.Öz şefkat, sadece bir kişisel gelişim aracı değil, aynı zamanda duygusal iyileşme ve psikolojik esneklik için güçlü bir kaynaktır. Kendimize nazik olmak, hem duygusal sağlığımızı hem de genel yaşam kalitemizi iyileştirir. Öz şefkat, hem zorluklarla başa çıkmak hem de hayatın her anını daha anlamlı ve huzurlu yaşamak için bir anahtardır.Unutmayın, siz değerli ve kıymetli bir insansınız. Kendinize karşı nazik olduğunuzda, içsel gücünüzü keşfeder ve daha sağlıklı bir yaşam sürdürmek için adım atmış olursunuz.