1. Uzmanlar
  2. Merve Ece KAYHAN
  3. Blog Yazıları
  4. Bağlanma Stillerimiz Ayrılık Sürecini Nasıl Etkiliyor?

Bağlanma Stillerimiz Ayrılık Sürecini Nasıl Etkiliyor?

Günümüzde ayrılığa dair hepimizin bildiği bir gerçek var. Ayrılık kararı bizi hem psikolojik hem de fiziksel anlamda fazlasıyla olumsuz etkiliyor. Peki bizi bu kadar olumsuz etkileyebilecek kararı nasıl alabiliyoruz? Araştırmalara göre, ayrılık kararı almamızda en önemli etkenlerden biri iletişim problemleri. Bunun yanı sıra, partner ile yakınlık kurmakta güçlük çekme, güven ve sadakat ile ilgili yaşanan problemler, finansal problemler, ilişki içerisinde sıkça çatışmaların yaşanması, cinsel problemler yer alıyor.

 Peki ayrılık sonrası davranışlarımızı ve duygularımızı belirleyen faktörler neler?

Yapılan pek çok farklı çalışmaya göre ayrılık sonrasında sergilediğimiz davranışlar ve duygular bağlanma stillerimiz ile oldukça ilişkililer. Bağlanma stilimizin ne olduğunu keşfetmek, romantik ilişki içerisinde yaşadığımız problemlerin kökenini bulmamıza ve bu problemleri çözmemize yardımcı olur. O zaman aklımızda şöyle bir soru canlanıyor, nedir bu bağlanma stilleri?

Bağlanma stilleri, doğumdan itibaren diğer insanlarla nasıl bağ kuracağımızı, çevremizle nasıl iletişime geçeceğimizi ve romantik partnerimiz ile nasıl bir ilişki yaşayacağımızı belirleyen bir yapıdır. Biliyoruz ki, hayatta kalabilmemiz için diğer insanlara ve bağlanmaya ihtiyacımız var. Yapılan pek çok araştırmaya göre, insanlarla sağlıklı bağlar kurduğumuzda, daha mutlu ve psikolojik açıdan daha sağlıklı bireyler oluyoruz. İnsanlarla sağlıklı bağlar kurmak, bizi hem psikolojik hem de fiziksel olarak olumlu etkiliyor. Temel olarak 3 farklı bağlanma stili vardır. Bunlar; güvenli bağlanma, kaygılı bağlanma ve kaçıngan bağlanmadır.

Güvenli Bağlanma

           Çocukluk hayatında güvenli bağlanma gerçekleştirmiş bireyler, yetişkinlik hayatında uzun vadeli ilişkiler yaşayan, yüksek özgüvene sahip olan, yakın ilişkilere girmekten kaçınmayan ve keyif alan, ihtiyacı olduğunda çevresinden sosyal destek talep edebilen ve duygularını yakın çevresiyle çekinmeden paylaşabilen kişilerdir.

 Kaygılı Bağlanma

           Çocukluk hayatında kaygılı bağlanma gerçekleştirmiş bireyler, yetişkin hayatlarında çevresindeki insanlara karşı güvenmekte zorluk çekerler, genel olarak başkalarına karşı duygusal bağ kurma ve yakınlık kurma konusunda isteksizdirler. Çevresindeki insanları ve kendi duygularını anlamakta güçlük çekerler ve duygulara karşılık vermekte zorlanırlar.

 Kaçıngan Bağlanma

           Çocukluk hayatında kaçıngan bağlanma gerçekleştirmiş bireyler, yetişkin hayatlarında yakın ve derin ilişkiler kurmakta fazlasıyla zorlanırlar. Yakın ilişki içerisinde bulunmaktansa, özgürlüğü ve bağımsızlığı tercih ederler. Romantik ilişkileri kendilerinin özgürlüğüne ve bağımsızlığına yönelik bir tehdit olarak algılama eğilimindedirler. Birini derinden tanımaya ve bağlanmaya karşı koyarlar.

 Nasıl güvenli bağlanan biri olabilirim?

           Bağlanma stilleri çocukluktan itibaren bize yerleşmiş olsalarda değiştirebilmek ve güvenli bağlanan bir insan olmak mümkündür. Öncelikli olarak hangi bağlanma stiline sahip olduğunuzu bulun. Fark etmek değişimin birinci adımıdır. Sonrasında bir ilişkide nelere ihtiyacınız olduğunu, neleri beklediğinizi, partnerden beklentilerinizi, kendi duygularınızı ve düşüncelerinizi keşfetmeye çalışın. Bunları keşfettikten sonra bilişsel çarpıtmalarınızı bulup, onları gerçekçileriyle düzenlemeye çalışın. Bilişsel çarpıtmalarınızı düzenlemekte güçlük çekerseniz, bir uzmandan destek alabileceğinizi unutmayın.

 Bağlanma stilleri ayrılık sonrası verdiğimiz tepkileri nasıl etkiliyor?

Ayrılık sonrasında sergilediğiniz davranışlar ve aklınızdan geçen düşünceler çocukluk çağında ailenizin size sergilediği tutum ve davranışlardan şekilleniyor olabilir mi? Yapılan araştırmalara göre bu sorunun cevabı evet. Çocukluk çağlarımızda güven duyabileceğimiz bir bakım verene sahip olmak, olumsuz duygular yaşarken bu duygularla baş edebilmemiz konusunda bize yol gösterecek birinin olması, neden böyle hissettiğimizi anlattığımızda bakım verenin bizi dinlemesi ve anlayışlı bir şekilde yaklaşması, bu olumsuz duygularla baş edebilmek için bize çözüm konusunda yardımcı olması yetişkinlik hayatımızda ilişkilere, problemlere ve ayrılıklara bakış açımızı oldukça şekillendiriyor ve etkiliyor.

 

Çocukluk yıllarında güvenli bağlanma geliştiren bireyler, ayrılık sonrasında kontrol etme veya zarar verme davranışlarını daha az sergiliyorlar. Her ayrılığın getirmiş olduğu doğal ayrılık sürecini yaşayarak, hayatlarındaki işlevselliği geri kazanıyorlar. Çocukluk çağında kaçıngan bağlanma geliştiren bireylerde ayrıldıktan sonra kontrol etme veya zarar verme davranışlarını daha az sergiliyorlar. Ancak araştırma sonuçlarına göre bunun sebebi zaten yakınlık kurmakla ilgili yaşadıkları problemlerin var olması ve yakın ilişkiler kurmayı özgürlüklerine bir tehlike olarak algılamalarıyla oldukça ilişkili.

 

Çocukluk çağında kaygılı bağlanma geliştiren bireylerde ise ayrılık sonrasında kontrol etme ve zarar verme davranışları oldukça sık gözlemleniyor. Özellikle eski partneri rahatsız edici boyutta aramaya veya mesaj atmaya yönelik davranışlar oldukça sık gözlemlenenler arasında yer alıyor. Eski partnerlerinden bekledikleri veya istedikleri tepkileri alamadıklarında ise hakaret etme veya manipülatif davranışlarda bulunma olasılıkları oldukça artıyor.

 

Kaygılı bağlanmaya sahip olan kişiler ayrılığın getirmiş olduğu doğal süreci yaşamayı da çoğu zaman reddedip, yaşanmış olan ayrılığı inkar edip, duygularını ve düşüncelerini bastırmaya çalışabiliyorlar. Bu durum ayrılıkla ilgili yaşanması gereken süreçlerin yaşanmasının önüne geçiyor ve kaygılı bağlanan kişiler yoğun bir biçimde korku, acı, öfke, üzüntü duygularını deneyimliyor. Duyguların yoğunluğundan kaynaklı olarak duygu regülasyonu yapmakta güçlük çektiklerinden ötürü düşünce ve davranışlarınıda düzenlemede problemler yaşıyorlar. Buda uzun vadede hayatlarında daha çok olumsuzluklar ve depresif belirtiler oluşmasına, kişide gerçekçi olmayan gelecekteki partnerlere yönelik terk edilme korkusunun ortaya çıkmasına sebep olabiliyor.

 

Geçmiş ilişkide ve ayrılık sürecinde oldukça olumsuz deneyimlerle karşılaşan bu bireyler, gelecekteki var olabilecek ilişkisinde de aynı problemleri yaşamamak adına, çeşitli bilişsel çarpıtmalar yaparak daha şüpheci, kuşkucu ve çatışmalardan uzak durmayı seçen veya çatışmalarla zor başa çıkabilen bireyler haline gelebiliyorlar.

 

Yapılmış olan bu çalışma bize gösteriyor ki, ayrılık sonrası yaşadığımız duygular, düşünceler ve sergilediğimiz davranışlar bağlanma stillerimiz ile oldukça ilişkili.

 

Bu nedenle, sizde ayrılık sürecini zorlu geçiriyorsanız, duygularınızı ve düşüncelerinizi yönetmekte çeşitli zorluklar çekiyorsanız buda günlük hayatınızda çeşitli sorunlara neden oluyorsa, bir uzmandan destek alarak ayrılık sürecini nasıl daha sağlıklı geçirebileceğiniz konusunda gerekli olan yardımı alabilirsiniz.

 

Unutmayın, hayatımızdaki sorunların çoğu genellikle hiç yoklarmış gibi davranmamızdan kaynaklanır. Görmezden gelmek çoğu zaman olumlu bir davranış değildir.

Yayınlanma: 18.08.2022 10:51

Son Güncelleme: 18.08.2022 10:54

#yetersizlik#değersizlik#özsaygı#ilişkiler#aşk#terapi#çift#ayrılmak#barışmak#ilişki#sevgi#mutsuzluk#depresyon#ayrılık#bağlanma stilleri
Psikolog

Merve Ece

KAYHAN

Uzman Klinik Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)
72 Yorum
Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları
Çevresel-Toplumsal Sorunlar
Online TerapiOnline Ter...
süre 50 dk
ücret 1500
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
süre 50 dk
ücret 1500
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

Psikoterapi Nedir?

Başa çıkılmaz bir stres, karmaşık ilişkiler veya kişisel gelişim zorlukları ile karşılaştığımızda, içsel dengeyi yeniden bulmak ve daha sağlıklı bir yaşam sürdürmek için psikoterapi sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Psikoterapi, duygusal sıkıntıları, zihinsel sağlık sorunlarını ve yaşamın zorluklarıyla başa çıkmak için kullanılan bir dizi terapötik teknikler ve stratejiler bütünüdür. Bu yazıda, psikoterapinin ne olduğunu, farklı türlerini, nasıl çalıştığını ve nasıl fayda sağlayabileceğini daha yakından inceleyeceğiz.Psikoterapi Nedir? 🧠Psikoterapi, bir terapist ya da danışman ile bire bir ya da grup terapisi şeklinde gerçekleştirilen bir tedavi sürecidir. Bu süreç, kişinin duygusal sıkıntılarını anlamasına, kişisel güçlü ve zayıf yönlerini keşfetmesine, sağlıklı başa çıkma stratejileri geliştirmesine ve daha sağlıklı ilişkiler kurmasına yardımcı olmayı amaçlar. Psikoterapi, birçok farklı teorik yaklaşıma dayanabilir ve bireyin ihtiyaçlarına, terapistin uzmanlık alanına ve terapi sürecine özgü hedeflere göre şekillenir.Farklı Türleri Nelerdir? 🌟Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Bu terapi, düşüncelerin, duyguların ve davranışların birbiriyle nasıl ilişkilendiğini anlamaya odaklanır. BDT, sorunlu düşünce kalıplarını tanımlamayı, sorgulamayı ve değiştirmeyi hedefler.Psikanalitik Terapi: Sigmund Freud'un kuramına dayanan bu terapi, bilinçdışı süreçlere odaklanır. Terapist, bireyin bilinçaltındaki iç dinamikleri keşfetmeye çalışır ve bu sayede duygusal rahatlama ve anlayış sağlamayı amaçlar.İnsan Merkezli Terapi: Carl Rogers'ın teorisine dayanan bu terapi, bireyin kendini gerçekleştirme güdüsünü ve içsel iyileşme kapasitesini vurgular. Terapist, bireyi kabul edici ve destekleyici bir ortamda anlamaya ve güçlendirmeye odaklanır.Psikodinamik Terapi: Freud'un çalışmalarına dayanan ancak daha modern bir yaklaşımı benimseyen bu terapi, geçmişteki ilişkilerin bugünkü duygusal sorunları nasıl etkileyebileceğini incelemeyi amaçlar.Grup Terapisi: Bir grup içinde terapi yapma yöntemidir. Bu terapi, bireylerin birbirlerinden öğrenmesini, desteklemesini ve paylaşmasını sağlar.Nasıl Çalışır? 🔄Psikoterapi, bireyin ihtiyaçlarına ve terapistin uzmanlığına bağlı olarak değişen çeşitli teknikler kullanır. Bir terapist genellikle bireye sorular sorar, dinler, refakat eder, destekler ve yönlendirir. Terapi genellikle belirli bir hedefe ulaşma çabasında geçer. Bu hedefler, duygusal rahatlama, daha sağlıklı bir düşünce yapısı geliştirme, daha sağlıklı ilişkiler kurma veya belirli bir davranışı değiştirme olabilir.Faydaları Nelerdir? 🌈Psikoterapinin birçok faydası vardır. Bunlar arasında şunlar bulunur:Duygusal Rahatlama: Terapi, duygusal yükleri hafifletmeye ve zihinsel sağlığı iyileştirmeye yardımcı olabilir.Davranış Değişikliği: Terapi, istenmeyen davranışları anlamaya ve değiştirmeye yardımcı olabilir.Öz Farkındalık: Terapi, bireyin kendi düşünceleri, duyguları ve davranışları hakkında daha derin bir anlayış geliştirmesine yardımcı olabilir.Daha Sağlıklı İlişkiler: Terapi, bireyin ilişkilerinde daha sağlıklı ve tatmin edici bağlar kurmasına yardımcı olabilir.Sonuç 🎉Psikoterapi, insanların zorluklarla başa çıkmalarına, içsel dengeyi yeniden bulmalarına ve daha sağlıklı bir yaşam sürmelerine yardımcı olan etkili bir tedavi yöntemidir. Her bireyin ihtiyaçları farklı olduğu için, terapistin destekleyici, anlayışlı ve güvenilir bir ortam sağlaması önemlidir. Psikoterapi, birçok kişi için yaşam kalitesini artıran ve duygusal refahlarını geliştiren değerli bir kaynaktır.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Eray ARSLAN 20.04.2024

Yas ve Ölüm Süreci Nedir?

Yas ve Ölüm Nedir? Yas; sevilen ya da kişinin kendisine yakın olarak gördüğü birinin ölümü sonrasında ortaya çıkan doğal bir yaşam süreci olarak ifade edilmektedir. Ölüm ve kayıp insan yaşamının doğasında yer aldığından dolayı her insan yaşamı boyunca mutlaka kayıpla karşılaşmakta ve yas sürecinin içine girmektedir. Yas süreci kimi zaman uzun ve acılı bir şekilde de ortaya çıkmaktadır. Sevilen ya da yakın görülen bir kişinin ölümü sonrasında kişiler fiziksel, duygusal, bilişsel ya da davranışsal tepkiler verebilmektedir. Yas süreci; normal yas, karmaşık yas ve travmatik yas olmak üzere üç kısımda değerlendirilmektedir. Normal yas süreci yaşamın akışına uygun yas tepkileri vermek anlamındadır. Genelde 6 ay içerisinde yas sürecinin normale dönmesi ve ölümün kabullenilmesi gerektiği düşünülmektedir. Ancak bazı durumlarda sevilen birinin ölümünden aylar sonra dahi yas süreci devam etmektedir. Kişinin yaşam akışı bu durumdan etkilenmeye devam etmekte ve kişinin günlük yaşamı sekteye uğramaktadır. Kronik yas, gecikmiş yas, maskelenmiş yas, patolojik yas ve abartılmış yas karmaşık yasın içerisinde değerlendirilmektedir. Karmaşık yas sürecinde kişinin hissetmiş olduğu acı artarak ve derinleşerek devam etmektedir. Bu tür durumlarda mutlaka bir uzman desteği gerekmektedir. Travmatik yas ise; beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan ölüm sonucunda verilen tepkilerdir. Trafik kazası, doğal afetler gibi durumlar sonucunda birinin ölümüyle tanışmak buna örnek gösterilebilir. Yas sürecinde midede boşluk, ağız kuruluğu, güç kaybı, tükenme, göğüs ve boğazda gerginlik gibi fiziksel; ölüme inanmakta güçlük, ölüme yönelik sürekli düşünme, karar vermede zorluk, konsantrasyon kaybı gibi bilişsel; şaşkınlık, üzüntü, suçluluk, çaresizlik, bitkinlik, özlem, yalnızlık gibi duygusal; uykuda düzensizlik, ağlama, yemek yemede zorlanma, aşırı hareketlilik, anlamsız hareketler, ölen kişiyi hatırlatan etkinlikler gibi davranışsal boyutta tepkiler ortaya çıkabilmektedir. Yas sürecinde ölen kişiyle olan ilişki şekli de yasın yaşanmasında oldukça etkilidir. Ölen kişinin kimliği, yaşamında ne kadar yer tuttuğu, ölen kişiyle olan ilişki, ölüm biçimi, geçmiş kayıplar, kişilik özellikleri (baş etme becerileri, bağlanma stilleri, bilişsel yaklaşımlar), sosyal destek ve yas sürecinde ortaya çıkan sıkıntılar yasın ne şekilde devam edeceğine yönelik bilgi vermektedir.Yas süreci Kubler Ross tarafından inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme olmak üzere 5 basamakta tanımlanmıştır. Bu basamakların sırayla gerçekleşmesi yas sürecinin normal yaşandığının göstergesi olarak tanımlanır. Bu sürecin ortalama 6 ay devam etmesi beklenir. Ancak daha önceden de bahsettiğimiz gibi kişilik özellikleri bu sürecin farklı sürede tamamlanmasına da neden olmaktadır. Hangi evrede ne kadar süre geçirildiği, basamaklar arası geçişin nasıl yaşandığı tamamen terapi sürecinde ortaya çıkan duygularla anlam bulmaktadır. Kimi insanların baş etme becerileri ve kişilik özellikleri daha farklıdır. Yas ve Ölüm Terapide Nasıl Çalışılır? Terapide yasın bir gerçek olduğu, ölüme yönelik konuşmaları detaylandırarak ölen kişinin artık geri dönmeyeceği ancak ölen kişiyle olan bağın hala devam ettiği bir süreç yaşanır. Ölümle ilgili öykü almak danışanı üzmekte, ölen kişiye dair hatıraları canlandırmaktadır ancak ölüme yönelik konuşmak ölüm gerçeğinin kabullenilmesine de yardımcı olur. Terapi sürecinde ölen kişiye yönelik duyguların ortaya çıkması da önemlidir. Bu duygular bazen öfke, özlem, yalnızlık, huzursuzluk olarak ortaya çıkabilir. Terapi sürecinde ifade edilen duygular yasın kabullenilme sürecinin daha kolay yaşanmasına yardımcı olmaktadır. Böylece hissedilen duygular daha kolay anlamlandırılır. Ölen kişi olmadan danışanın hayatına nasıl devam edebileceğini konuşmak da yas sürecinin bir gerçeğidir. Ölen kişi olmadan nasıl bağımsız kararlar alınacağı, karşılaşılan problemlerin neler olabileceği, bu problemlerle geçmişte nasıl baş edildiği, ölen kişiden bu konuda neler öğrenildiği, bunları gerçek hayata nasıl aktarılabileceği, hangi noktada nasıl zorlu yaşantıların sizleri beklediği gibi konuları detaylandırmak yas sürecine yönelik olumlu bir adım olacaktır. Yas sürecinde bazen kişinin hayatını derinden etkileyecek kararlar alınabilmektedir. Üniversite eğitimini yarım bırakma, şehir değişikliği, iş değişikliği ya da boşanma gibi. Bu konuların yas süreci içerisinde konuşulması, uzman kontrolünde değerlendirilmesi yanlış bir kararın alınmasının önüne geçebilmektedir. Danışanlar ölen kişinin kaybına yönelik bir anlam bulmaya çalışmaktadırlar. Bu konuda yas sürecinin en önemli göstergelerinden biri de anlam bulmaktır. Sevilen ve değer verilen kişinin “neden” öldüğüne dair bir yanıt aramak ve anlamlandırmak danışanlar açısından önemi olabilmektedir. Ölen kişiye yönelik var olan duyguların şu anki ilişkilere yönlendirilmesi de yas sürecinin önemli bir basamağıdır. Burada amaç ölen kişinin oluşturmuş olduğu boşluğu doldurmaktan ziyade duyguları daha kolay ifade etmektir. Yeni ilişkiler ölen kişinin yerini doldurmaz ancak var olan duygularımızı anlamlandırmamıza yardımcı olur. Yas sürecinde kişi yasını yaşayabilecek bir zamana ihtiyaç duyar. Yas sürecinin nasıl bir süreç olduğuna dair danışan bilgilendirilmelidir. Kültürümüzde 7.gün ve 40.gün, ölüm yıl dönümü gibi günler danışanlar için zor geçebilir. Buralarda danışanın neler yaşadığı konuşularak ölüme dair düşünceler ve duygular alınabilmektedir. Tüm bu süreçler göz önüne alındığında eğer ki patolojik bir durum söz konusu olursa mutlaka danışanı farklı bir uzmana yönlendirmek de gerekebilir.Ölüm sonrasında herkes farklı tepkiler verebilir. Yapılan çalışmalarda birçok ortak fiziksel, bilişsel, duygusal ve davranışsal tepkiler gözlemlense dahi herkesin bu tepkileri aynı şekilde vermediği de ortadadır. Yas sürecini yaşayan kişilerin aile geçmiş, daha önceki ölümlere vermiş olduğu tepkiler, çevresel ve kültürel farklılıklar, yas tutma biçimi gibi bazı değişkenler yasın yaşanma sürecini de değiştirmektedir. Unutmayın; yas bireysel bir yolculuktur. Herkesin yolcuğu farklı bir şekilde devam eder. Yas süreci mutlaka 6 ay devam etmeli gibi bir genelleme söz konusu değildir.
Ergin DURAN 04.02.2021

Yakın İlişkilerde İşlevsiz Olan Nedir? - Gottman Mahşerin Dört Atlısı

İlişkilerdeki her davranış sağlıklı ya da işlevli değildir. Bazıları vardır ki ilişkiyi yıpratmakta, zorlamakta ve sonunda da hem kişiyi hem de yaşanılan ilişkiyi tüketmeye kadar götürmektedir. Peki, bu davranışlar ya da söylemler nelerdir?Bu yazımda da işlevsiz olan şeylerin neler olduğuna ve daha da önemlisiÇÖZÜMLERİNİN nasıl olduğuna bakıyor olacağız.Gottman Mahşerin Dört Atlısıİlişki araştırmalarına öncelik eden, evlilik ve ilişki uyumları üzerine yıllardır çalışmalar yürüten ünlü Amerikalı psikolog John Gottman’a göre ilişkileri işlevsiz kılan dört önemli iletişim sorunu vardır.Bunlar psikoloji alanında çokça kullanılan, aile danışmanlığı ve aile terapileri alanında sıklıkla değinilen ‘’Mahşerin Dört Atlısı’’ olarak bilinmektedir.Bu ilişki sorunları terapilerde ele alınmakta ve iletişim eğitimi verilmektedir. Çiftlerin ilişkilerindeki işlevsizliklerden kurtulabilmesi ve sağlıklı ilişki kurmayı öğrenerek kendilerini doğru ifade edebiliyor olması hedeflenmekte ve teknikler ile bu kazanımlar sağlanmaya çalışılmaktadır. Şimdi sırası ile bu dört iletişim sorununun neler olduğuna detaylı olarak bakıyor olalım.1.AŞAĞILAMAAşağılama, kişinin partnerine yönelik, iğneleme ve küçümseme davranışlarını ya da söylemlerini içermektedir.Aşağılama, bir tür duygusal istismar olarak kabul edilmektedir ve ilişkilerde bulunmaması gereken en olumsuz davranış ve iletişim sorunu olarak ele alınmaktadır. Partnerler arasında aşağılama var ise çalışması gereken ilk iletişim sorunu bu olmalıdır. Aşağılamaya maruz kalan partner zaman içerisin de duvar örme ya da saldırma davranışına geçebilir. Bu durumda ilişkiye kalıcı olarak büyük zararlar verecektir.Aşağılama İçin Örnek Cümleler : -Seni beceriksiz, bırak şunu, sen zaten hiçbir şey yapamazsın ki…-Bir şeyi de yap be…-Sen ne işe yaramaz bir insansın!-Sen ben olmasam bir hiçsin aslında…-Sana acıyorum… Sen zavallı bir insansın.-Senden utanıyorum, sen ne işe yaramaz, bakımsız, beceriksiz, güçsüz vb.birisin böyle….Çözüm Önerileri : Partnere karşı saygılı olmak ve partneri gerekli durumlarda takdir edebilmek, onu desteklemek ve onu aşağı çekici söylemler yerine motive edici söylemleri günlük yaşamın içerisine dahil etmektir. Unutmayın ki, partnerinizi aşağılama davranışı ve söylemleri sizi yüceltmez ancak sizi partnerinizi gördüğünüz noktadan daha da aşağı çeker!‘’Beceriksizsin’’ cümlesi yerine ‘’Tekrar denemelisin bence o zaman çok daha iyi yapacaksın’’ cümlesi arasındaki fark net şekilde görülmektedir.2.ELEŞTİRİEleştiri, yaşanılan problemi bir kişilik problemi haline getirme sürecini kapsamaktadır.Bir problem sonrası partnerin davranışına yönelik eleştiri de bulunmak yerine onun kişiliğine yönelik eleştirilerde bulunma durumdur.Eleştiri İçin Örnek Cümleler:-İşte bak gördün mü bunu da unuttun çünkü sen çok bencil bir insansın…-Sen ne kadar da düşüncesiz ya..-Çok duyarsızsın..-Çok nankör birisin sen…Çözüm Önerileri: Sen dili yerine ben dilini kullanmak. Yani suçlayıcı ve duyguları saklayan ancak yaralayıcı olan sen dilinden uzaklaşarak duygularınızı ifade edebileceğiniz, o an ki ihtiyacınızı dile getireceğiniz, suçlayıcı olmayan ben diline yönelmek olmalıdır.3.SAVUNMASavunma, kişinin partnerini anlamaya çalışmak yerine sürekli olarak kendisini savunması, sorumluluk almaması ve karşısındaki insanı dilemeyerek kendini kapatması durumudur.Sorun bende değil sende alt mesajını veren bu davranış biçimi zamanla bir kısır döngü oluşturmakta ve ilişkinin tıkanmasına sebep olmaktadır.Savunma İçin Örnek Cümleler : -Bu senin suçun, senin hatan…-Senin yüzünden …. Böyle oldu.-Benim ile ne alakası var şimdi.-İlk sen başlattın.-Ben böyleyim! Bu senin problemin...Çözüm Önerileri:Var olan sorunu kabul etmek, sorumlulukları paylaşmak ve kendini kapatmak yerine konuşarak duygularını partnere aktarmak, konuyu geçiştirmeden ele almak ve değişime açık olabilmek önemli çözümler arasında yer almaktadır.4. DUVAR ÖRMEDuvar örme, kişinin partneri ile gerçekleşen bir tartışma sırasında fiziksel ya da ruhsal anlamda orada olmama, iletişim kurmama ve başka şeyler ile uğraşma ya da düşünme durumudur. Küsmek ve suskun kalma davranışı en sık kullanılan duvar örme örneklerindendir.Duvar Örme İçin Örnek Cümleler:-Hala konuşuyor mu cidden... , ne anlatıyor acaba ?-Sana soruyorum.. cevap versene…( o sıra da partner cevap vermiyor)-(Konuşurken odayı terk etmek ya da konuşma sırasında telefonu kapatmak vb. )-(Konuşulan konu dışında başka şeylere yönelmek, dikkati konuya verememek, aslında o an için orada olamamak vb.)Çözüm Önerileri: Tartışma sırasında ara vermek oldukça önemlidir. Tartışma sırasında kalp atışının yükselmesi ile birlikte ana odaklanmak, söylenenleri anlayabilmek, sağlıklı şekilde düşünebilmek ve eyleme geçebilmek zor hale gelir. Bu sebep ile sakinleşmek için öncelikle nefes ve kas egzersizleri yapmak önemlidir. Sakinleştikten sonra konunun üstünü örtmek ya da iletişimi koparmak yerine sakin şekilde sorunu konuşmak ve konuyu askıda bırakmak yerine bir çözüme ulaştırmak gerekmektedir.!!! İlişkilerde suçlayıcı dil olan sen dili yerine duygularınızı anlatan ben dilini kullanmak, iletişime açık olmak, kişiyi değersiz hissettirmemek ve kişinin kişiliğine yönelik zedeleyici eleştiride bulunmamak ilişkilerin sağlıklı şekilde sürebilmesi için gerekli olan ön koşullarıdır.Peki, sizce MAHŞERİN DÖRT ATLISI sizin hayatınızda ne kadar var?Eğer, sizler de ilişkilerinizde bu ve benzeri sorunlar yaşıyorsanız ve bu sorunları tek başınıza çözmek konusunda yetersiz kaldığınızı hissediyorsanız daha fazla bilgi sahibi olmak, kendinizi keşfetmek ve farkına varabilmek için yardım almaktan çekinmeyin. Bir uzmana danışmak ve aklınızdaki soruları sormak isterseniz bana buradan ulaşabilir, istediğiniz zaman randevu oluşturabilirsiniz. Sevgi ve Sağlıcakla...FATMA İZEL ŞAHİNPSİKOLOG & AİLE DANIŞMANIKaynakça:Gottman, J. veSiver, N. (2017). Evliliği sürdürmenin yedi ilkesi.( çev. Ezgi Deniz). ( Orijinal basım: 1999). Varlık Yayınları.Nichols,M. P. (2013). Aile Terapisi Kavramlar ve Yöntemler. (çev. Okhan Gündüz). (Orijinal basım: ). Kaknüs Yayınları.