Çift ve Aile Terapisi


Hiçbir ilişkinin sorunsuz ve mükemmel bir şekilde ilerlemesi mümkün değildir. Her çift ilişki süreçleri boyunca dış etkenlerden dolayı birçok sorunla karşılaşır. Kimi zaman çiftler bu sorunları ilişki içerisinde birlikte çözebilirken bazen de bir uzmandan destek almaları gerekebilir. Çiftlerin bir çözüme ulaştıramadığı bu problemler, ilişkinin yıpranmasına ve tükenmesine neden olabilir. Bir süre sonra ilişki içerisinde, sık sık tekrarlanan ve şiddeti artan kavgalar ortaya çıkabilir. Bu kavgalar iki kişiyi de ruhsal açıdan olumsuz etkiler. Çift ve aile terapisi ilişkilerde olumlu değişimleri sağlayabilmeyi hedefler. Çiftler arası yaşanan problemler genellikle iletişim sorunları, problem çözme becerilerindeki eksiklikler, çiftler arası tartışmalar, duygusal yakınlıkla ilgili sorunlar ve cinsellikle ilgili sorunlar olarak karşımıza çıkar. Bu sorunlar çiftler için ilk başlarda başa çıkılabilir sorunlar olarak gözükürken, zamanla çözemedikleri büyük sorunlara dönüşebilir.


Çift ve aile terapisinde temel amaç; çiftlerin birbirleri hakkında daha derin bir anlayış kazanmaları ve ilişkilerinde yaşadıkları problemleri çözüme kavuşturmalarıdır. Burada çiftler arasında yaşanan bu zorlu süreçler ele alınarak, bir çözüm yolu bulunmaya çalışılır. Terapi sayesinde çiftler problemlerle nasıl başa çıkacaklarını öğrenirler. Etkili, yapıcı iletişim kurma ve sürdürme becerisini kazanırlar. Bu sayede terapi sürecinde problemlerini çözerken, aynı zamanda gelecekte yaşanabilecek problemleri de nasıl çözeceklerini öğrenmiş olurlar. Bu ilişkinin olumlu ve sağlıklı ilerlemesine yönelik oldukça yarar sağlar. Çünkü çoğu çift, terapi sürecinden sonra artık sorunları ve problemleri ile nasıl başa çıkacaklarını öğrenmiş olarak ayrılır.


Terapi sırasında terapistin rolü kişilerin duygu ve düşüncelerini açık bir şekilde ifade etmelerini sağlamak, yaşadıkları problemin kaynağına inerek, bir çözüm arayışı bulmaktır. Terapi planı yapıldıktan sonra, çifte yeni bakış açıları kazandırılarak, yaşadıkları olaylara farklı bir pencereden bakmaları hedeflenir. Özetle, çiftin yaşadıkları problemlerde terapist bir aracı rol üstlenerek, kişilerin birbirlerini doğru bir şekilde anlamalarına yardımcı olur. Yapılan araştırmalara göre, çift ve aile terapileri etkili, kısa vadede sonuç aldıran ve ekonomik olan terapi çeşitlerinden biridir. Gittikçe tüm dünyada ve ülkemizde yaygınlaşmaya başlamıştır.


Ne zaman terapiye başvurmak gerekir?


Çift ve aile terapisine genellikle çiftler artık problemlerini kendi başlarına çözemedikleri ve ilişkileri çıkmaz bir hale girdiği zamanlarda başvururlar. Ancak çift ve aile terapisine, sadece problemler veya sıkıntılar yaşandığı zaman başvurmak gerekmez. İlişkiyi geliştirmek, güçlendirmek ve ileride ortaya çıkabilecek sorunları önlemek için de çift danışmanlığı alınabilir. Bu sayede bireyler ileride karşılarına çıkabilecek sorunları birbirlerini yıpratmadan nasıl çözüme kavuşturacakları konusunda deneyim kazanırlar.


Aile ve Çift Terapisi kimler için uygundur?


Eşiyle veya partneriyle ilişki içerisinde problemler veya sorunlar yaşayan herkes aile ve çift terapisinden faydalanabilir.


·     Çiftler arası ikili ilişkilerde karşılaşılan problemlerde,


·     Evlilikte karşılaşılan problemlerde,


·     Boşanma sürecinde,


·     Duygusal istismar ve şiddet olaylarında,


·     İlişkiyi etkileyen önemli yaşam olaylarının varlığında,


·     İkinci bir evlilik sürecinde,


·     Partnerlerde kişilik bozukluğu söz konusu olduğunda.


Partnerlerden biri terapiye gitmek istemezse ne yapılabilir?


Çift ve aile terapisine partnerlerin ortak kararı ile başladığında çok daha etkili ve hızlı sonuç verir. Çünkü böyle bir başlangıçla problemin tam olarak neden kaynaklandığı ve çözümü bilinmesede bir sıkıntının var olduğu kabul edilmektedir. Bu da bize iki tarafında çözüm istediği ve değişime istekli olduğunu gösterir. Maalesef böyle bir başlangıç her zaman mümkün olmayabilir. Bireyler toplumsal önyargılar ve kişilik yapıları nedeniyle problemlerinin çözümü için yardım istemekte zorlanabilirler.


Çoğu zaman partnerlerden biri yardım alma önerisini kavga esnasında veya problemin yaşandığı yoğun bir çatışma sırasında gündeme getirir. Bu durum partnerin terapiyi reddetmesine neden olabilir. Çünkü çatışma veya kavga esnasında danışmanlık almanın önerilmesi karşı tarafa bir eleştiri gibi gelebilir. Kişi problemlerin tamamen kendinden kaynaklandığını düşünebilir. Bu da terapiye karşı önyargıların oluşmasına neden olabilir. Partnerlerden biri terapiye gitmeyi kesinlikle kabul etmiyorsa, nedenlerini anlamaya çalışmak önemlidir. Partnere belki bir deneme seansına gitmeyi önermek burada işe yarayabilir.


Eğer tüm çabalarınıza ve isteğinize rağmen partneriniz terapiye gelmeyi kabul etmezse, bu durumda kendi başınıza bir şeyler yapmaya başlayabilirsiniz. Bireyin tek başına ilişki sorunlarını düzeltmesi tabi ki zordur ancak en azından bir terapist ile konuşarak ilişki içerisindeki kendi rolünüzü görebilir, problemleri çözmede ve ilişkiyi geliştirmek için neler yapabileceğinizi öğrenebilirsiniz. Bazı durumlarda partnerlerden biri terapi almaya başladığı zaman ve kendini geliştirip, değiştirdiğinde partnerinin de ilişkiye ve terapiye karşı bakış açısı değişebilmektedir. Bu durumda partnerinizde kendi isteğiyle terapi sürecine başlamayı kabul edebilir.


İlişkinizde sorunları artık konuşarak çözemediğinizi hissediyorsanız mutlaka yardım alın!


Aile ve çift terapisine başlamak çoğu zaman bireyler için zordur. İlişki gibi özel bir yaşamı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan problemleri üçüncü bir kişiyle paylaşmak bireylere oldukça zor gelebilir. Çoğu zaman kişiler kendi başlarına bu problemleri çözmeye çalışırken başarısız oldukları bir süreçte oldukları için ve konuşmalar bir süre sonra sonu görülmeyen şiddetli kavgalara dönüştüklerden dolayı, çiftler bu durumu terapi sürecinde de yaşamaktan çekinebilirler veya korkabilirler. Ancak terapi sürecinde, problemler tartışılsa bile kavganın şiddetlenmesi mümkün olmaz çünkü terapist duruma müdahale ederek, olası problem karşısında çiftlere problem çözme becerilerini ve yapıcı iletişimin nasıl kurulacağı konusunda yol gösterir. Bu sayede çiftler etkili iletişim becerileri kullanarak, problemlerle nasıl başa çıkacaklarını öğrenirler. Bunu terapi süreciyle öğrenen bireyler, zamanla gündelik yaşamlarında da uygulamaya başlayarak, eskiden partnerleri ile çözemedikleri problemleri artık tek başlarınada çözebilir hala gelirler.


Unutmayın, sorun yaşadığımız ilişkiler bizim üzerimizde oldukça olumsuz etkiler bırakır. Acı, endişe, gerilim ve kaygı yaşarız. Eğer bu sorunlar çözümlenmeden devam ederse, ruhsal sağlığımızı olumsuz etkilediği gibi fiziksel sağlığımızı da olumsuz etkileyebilir. İkili ilişkimiz çıkmaza girdiğinde bir önlem almazsak, ilişkimiz bitme noktasına gelebilir. Bu nedenle problemler yıkıcı bir hale gelmeden çözümlemek oldukça önemlidir.


 


 


 


 

Yayınlanma: 25.12.2021 12:14

Son Güncelleme: 18.08.2022 12:19

#aşk#terapi#çift#barışmak#ilişki#sevgi#mutsuzluk#ayrılık#ilişkiler
Psikolog

Merve Ece

KAYHAN

Uzman Klinik Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)

Uzmanlıklar:

İlişki / Evlilik Problemleri, Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları, Ruhsal-Toplumsal, Kişisel ve Çevresel Diğer Koşullarla İlişkili Sorunlar
Online TerapiOnline Ter...
süre 50 dk
ücret 1500
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
süre 50 dk
ücret 1500
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

Aranmakta olan Mut-lu-luk

Son senelerde kişilerin yaptıkları işlerden, kurdukları aileden, çalıştığı yerden, arkadaş çevresinden, eğlence hayatından dahi mutlu olamadıkları ya da olmadıkları hep karşımda…Kendi hayatının zirvesinde olanda, dipte olanda mutluluktan bir haber.Mutluluk şunlara sahipseniz sizindir demek çok basma kalıplık olur. Ama mutluluk için ihtiyacınız olanlar işte onlar önemli:)Herkese merhabalar…Umarım herşey yolundadır, değilse de yoluna girmesini ümit ediyorum.Mutluluk ve mutlu olmak hakkında paylaşmak istediklerim var.Biz insanoğlunun peşinden koştuğu belli başlı şeyler var bunlardan biride, mutluluk.Son senelerde kişilerin yaptıkları işlerden, kurdukları aileden, çalıştığı yerden, arkadaş çevresinden, eğlence hayatından dahi mutlu olamadıkları ya da olmadıkları hep karşımda…Kendi hayatının zirvesinde olanda, dipte olanda mutluluktan bir haber.Mutluluk şunlara sahipseniz sizindir demek çok basma kalıplık olur. Ama mutluluk için ihtiyacınız olanlar işte onlar önemli:)İlk mutluluktan bahsedelim sonrasında mutluluk için ihtiyacımız olanlara değinelim.Mutluluk, bir durum ya da kişiye karşı duyunlar histir. Mutluluk çoğunlukla zihnimizdeki mutluluk resmi ile eşleşiyorsa hissedebildiğimizdir. Bu da nedemek? Kişi yaşamının her karesine dair zihninde bir resim oluşturmuştur. Başarıya, güvene, sevgiye, aşka, ve tabi mutluluğa dair. Zihnimizdeki resme uymayan her bir başlık eşleşmediğinde ne mutluyuz ne de başarılıyızdır. Çünkü sana gelen mutluluk zihnindeki resimle eşleşmemiştir.Neden bu kadar mutlu olmaya odaklıyız? Neden yaşamın her karesinde çok mutlu olmayı dilemekteyiz? Var olan mutluluklarımızla neden yetinmeyip dahasını istemekteyiz? Geçmişteki mutluluğumuzu gelecekte de aramak neden? Başkalarının mutluluklarıyla mutlu olmak niye bu kadar zor? Sanal dünyanın gerçek olmayan mutlulukları bizi niye bu kadar zorda bırakmakta? Ünlü, ünsüz, fenomenlerin mutluluklarına neden bu kadar özenmekteyiz? Hayat sürekli başrol dizi ya da film oyuncusu olmaktan mı ibarettir? Yan karakter olmak görülmez olmak demek midir? Ya da mutluluklarımız gösteriş mi olmak zorundadır? Sessiz yaşanan mutluluklar yeterli değil midir?Ve dahası sorular bizlerin kendi mutluluğumuza dair engellerimizdir.Mutluluk seninle olsun istiyorsan;1- Kanaat et!Sahip oldukların ve olacaklarına kaanat et. 1 kalbin varsa 2.sini isteme, sahip olduğunla mutluluğu ara, yetin.Bir kabiliyetin varsa onun üzerinde yoğunlaş, şu kişi bunuda yapıyor bende yapayım deme, aç gözlülük etme.Bir ailen varsa varlığına kanaat et, zenginliğini sahip olduklarınla hisset, sahip olamadıklarına hırslanıp hasetlenme, onların için çaba etmen yeterli.2-Şükret/İyiki de!Bu şükür yaratıcıya duyulan minneti dile getirmek olabilir. Yanındakinin varlığına dair şükür olabilir. Hayatın defterinde mutlaka iyikilerin yazılıdır, onları gözden geçirmeyi dene. Unuttuğun iyikilerin seni yürüdüğün yolda yaptıkların ve yapacaklarına dair inancını güçlendirecektir.3-Ne geçmişte takılı kal! Ne de geleceği yasla karşıla!Geçmişte yaşadıklarımızı, geleceğimizde biçtiğimiz hasatımızdır. ‘Ne ekersen onu biçersin‘tamda buraya uygun bir cümle diyebiliriz. Acılarımızın kaynağı, öncelikle kendi içimizde hapsolmuşluğumuzdan kendimizi nasıl kurtaracağımızı söyleyen cümlelerimiz, daha da kendimize hapsolmuş hissetmemize neden olur. Seçimlerimizi sıkıntılı yaşam seviyesinde yaptığımız sürece, çözümlerimizin kökleri sorunun içinde olacaktır. Şimdide ektiğin sağlıklı tohumun geleceğinin sağlıklı hasatıdır. Geçmişle barışmak, geçmişe öfkelenip göndermek, yeni bir geçmiş oluşturmak senin elinde. Çıkamıyorsan bu kısır döngüden psikolojik destek al ve kendini şifalandır.4-Hayatındaki kalabalıktan kurtul!Hayatındaki kişileri, mekanları, işleri, planları, yediklerini, içtiklerini, izlediklerini, tercihlerini ve seçimlerini un eleğinden ele zamanın geldi. Zaman varki bunlar arasında kendini kaybettiğin, bulamadığın kalabalıktan kendini dinleyemediğin ya da zorunlu bırakıldıklarını düşün yapmak zorunda oldukların, maruz kalmak zorunda oldukların. Hayat eleğini kullan ve yığın arasında çık. Seni hakikaten mutlu eden arkadaşın ile beraber ol, zorunda bırakıldığın sen olmadığını hissettiğin o topluluktan sıyrıl. Ait hissettiğine yönel. Seni iyiliğe teşvik eden, pozitif zihnin yaşam sürdüğü yere yönel. Bırak senelik planlar yapmayı, 12 ay 365 günün olduğunu düşün.5- Keşke demeyi bırak!‘Keşke bende, keşke sende’ başlayan cümlelerini azalt, hatta bırak. Tercihlerinin iyi yanlarınıda gör, olumsuz yanlarının seni geliştirmesine izin ver. Bırak gözünün üzerindeki kaşa söylenmeyi… Bir kerede izin ver noktalama ve yazım hataları yapmana… Keşke dedikten sonra pişman olmayı bırak. ‘Keşke’nin hayatını demoralize etmesine izin verme. Olumsuza odaklanıp, olumluyu görmezden gelme.Bunlardan biri veya birden çoğu seni anlatıyor olabilir. Hiç biride değil demek sürece direnmek demektir. Görmezden gelmek, yüzleşmek istememektir. Umutsuzca mutluluğu aramak mutsuzluğun devamıdır. Mutluluğun kendini aranması gerekmez. O kendisidir.Çok uzatmadan sonuna geldiyseniz yazının, vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim. Daha çok yazılar yazabilmem için desteklerinizi beklerim. Sizlerin desteği benim yazma cesaretim…Sevgiler…

Aşkın Bilimsel Rehberi: Sağlıklı İlişkiler Kurmanın Sırları

Merhaba! Sağlıklı ve mutlu bir ilişki kurmak hepimizin hayali. Psikolog olarak, sağlıklı ilişkiler kurma konusunda yapılan bilimsel araştırmalara dayanan bazı önemli ipuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum. İlişkilerinizi güçlendirecek bazı basit ama etkili adımlara birlikte bakalım.1. İletişim ve Duygusal İfadeAraştırmalar, etkili iletişimin sağlıklı ilişkilerin temelinde olduğunu göstermektedir. Bir çalışmada, iletişim becerilerinin ilişkilerin uzun ömürlülüğünde belirleyici bir rol oynadığı bulunmuştur (Gottman & Levenson, 2000). Açık ve dürüst iletişim, partnerler arasında duygusal bağın güçlenmesini sağlar.Aktif Dinleme: Partnerinizin söylediklerine gerçekten odaklanarak dinleyin. Göz teması kurarak ve beden dilinizi kullanarak karşınızdaki kişiye onu dinlediğinizi hissettirin. Aktif dinleme, sadece duygusal bağı güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda yanlış anlamaların önüne geçer.Duygularınızı Paylaşın: Hislerinizi ve düşüncelerinizi açıkça ifade edin. İçinizde biriktirmek yerine, nazik ve yapıcı bir şekilde duygularınızı paylaşmak, partnerinizin sizi anlamasına yardımcı olur. Duygularınızı paylaşmak, karşılıklı anlayışı artırır ve çatışmaları azaltır. Bu, uzun vadede ilişkinizin sağlam temeller üzerinde yükselmesini sağlar.2. Güven ve SadakatGüven, sağlıklı ilişkilerin olmazsa olmazıdır. Güven eksikliği, ilişkilerde ciddi sorunlara yol açabilir. Mikulincer ve Shaver (2007), güvenin romantik ilişkilerdeki bağlanma stilleri üzerindeki etkisini araştırmış ve güvenin ilişkilerdeki bağlılığı artırdığını göstermiştir.Dürüstlük: Her zaman dürüst olun ve partnerinize karşı açık olun. Yalan söylemek, güvenin sarsılmasına neden olabilir ve ilişkide onarılması zor yaralar açabilir. Dürüstlük, ilişkideki güvenin temel taşıdır.Sözlerinizi Tutun: Verdiğiniz sözleri yerine getirmek, güveni pekiştirir. Küçük jestler ve samimi davranışlarla güven inşa edin. Güven, zamanla ve tutarlılıkla inşa edilir. Örneğin, önemli olayları hatırlamak veya partnerinizin ihtiyaçlarına duyarlı olmak, güvenin pekişmesine yardımcı olur.3. Ortak Değerler ve HedeflerSağlıklı ilişkiler, ortak değerler ve hedefler üzerine inşa edilir. Bu, ilişkilerin uzun vadede sürdürülebilir olmasını sağlar. Bir çalışmada, ortak ilgi alanlarının ve hedeflerin, ilişkilerdeki memnuniyeti artırdığı bulunmuştur (Schwarz & Hassebrauck, 2012).Gelecek Planları: Gelecek hakkında açıkça konuşarak ortak hedefler belirleyin. Ortak bir vizyona sahip olmak, ilişkide daha derin bir bağ kurulmasını sağlar. Gelecek planları yapmak, çiftlerin birlikte büyümesine ve gelişmesine yardımcı olur.Ortak İlgi Alanları: Birlikte yapmaktan keyif aldığınız aktiviteler bulun. Bu, ilişkinizi daha eğlenceli ve tatmin edici hale getirebilir. Aynı zamanda yeni şeyler denemekten çekinmeyin; birlikte farklı deneyimler yaşamak ilişkinizi canlandırabilir. Ortak hobiler, ilişkinizde bağ kurmanızı sağlar ve ortak zaman geçirmenin tadını çıkarmanıza yardımcı olur.4. Empati ve Duygusal DestekEmpati, partnerinizin duygularını anlamak ve ona destek olmak anlamına gelir. Empati, ilişkilerdeki duygusal bağlılığı artırır (Reis & Shaver, 1988).Destekleyici Olun: Partnerinizin zor zamanlarında yanında olun ve onu destekleyin. Duygusal destek, ilişkinizin sağlam temeller üzerinde yükselmesine yardımcı olur. Örneğin, stresli bir günün ardından partnerinize destek olmak için dinleyici olun ve onun duygularını anlamaya çalışın.Anlayışlı Olun: Partnerinizin duygularına ve düşüncelerine saygı gösterin. Farklı bakış açılarına sahip olmanın ilişkinizi zenginleştirebileceğini unutmayın. Anlayış ve hoşgörü, her ilişkinin ihtiyaç duyduğu önemli unsurlardır. Partnerinizin bakış açısını anlamaya çalışmak ve ona empati göstermek, ilişkinizi derinleştirir.5. Kendi Kendine YeterlilikSağlıklı bir ilişkide, bireylerin kendi kişisel alanlarına ve ilgi alanlarına da sahip olmaları önemlidir. Kendi kendine yeterlilik, ilişkide dengeyi sağlar ve bireylerin kişisel gelişimini destekler (Deci & Ryan, 2000).Kendi İlgi Alanlarınız: Kendi hobileriniz ve ilgi alanlarınız olsun. Bu, kişisel tatmininizi artırır ve ilişkinizi daha dengeli hale getirir. Kendi ilgi alanlarınıza zaman ayırmak, kişisel gelişiminizi destekler ve ilişkinize taze bir enerji getirir.Bağımsızlık: Kendi başınıza zaman geçirmek, ilişkinizi daha sağlıklı kılar. Partnerinizle birlikte vakit geçirmek kadar, kendinize de zaman ayırmak önemlidir. Bu, bireysel gelişiminizi destekler ve ilişkinize taze bir enerji getirir. Bağımsızlık, her iki partnerin de kendi kimliklerini korumasına yardımcı olur ve ilişkinin daha sağlıklı olmasını sağlar.Bonus: İlişkisel Merhamet ve ŞefkatBir ilişkinin başarısı için önemli bir diğer faktör ise ilişkisel merhamet ve şefkattir. İlişkisel merhamet, partnerinize karşı şefkatli ve anlayışlı olmayı içerir. Bir araştırmaya göre, ilişkisel merhamet gösteren çiftlerin, ilişkilerinde daha fazla tatmin ve bağlılık yaşadıkları bulunmuştur (Neff & Beretvas, 2012).Şefkatli Olun: Partnerinizin hatalarını affedin ve ona karşı şefkat gösterin. Merhametli davranışlar, ilişkinizdeki duygusal bağın güçlenmesini sağlar. Şefkatli olmak, partnerinizin duygusal ihtiyaçlarını anlamak ve onlara duyarlı olmak anlamına gelir.Anlayışlı Olun: Partnerinizin zor zamanlarında ona anlayışla yaklaşın. Bu, hem partnerinizin hem de ilişkinizin sağlığını olumlu yönde etkiler. Anlayışlı olmak, ilişkinizdeki stresi azaltır ve karşılıklı saygıyı artırır.Sağlıklı romantik ilişkiler kurmak, hem kişisel hem de karşılıklı çaba gerektirir. Bu bilimsel ipuçları ve stratejiler, ilişkinizi daha güçlü ve tatmin edici hale getirmenize yardımcı olabilir. Unutmayın, her ilişkinin kendine özgü dinamikleri vardır ve her çiftin birlikte keşfedeceği bir yolculuk vardır.Daha fazla destek ve danışmanlık için buradayım. Sağlıklı ve mutlu ilişkiler dileğiyle!Sevgiyle kalın!Nalan Esra PelitKaynaklar:Deci, E. L., & Ryan, R. M. (2000). The "what" and "why" of goal pursuits: Human needs and the self-determination of behavior. Psychological Inquiry, 11(4), 227-268.Gottman, J. M., & Levenson, R. W. (2000). The timing of divorce: Predicting when a couple will divorce over a 14-year period. Journal of Marriage and Family, 62(3), 737-745.Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2007). Attachment in adulthood: Structure, dynamics, and change. Guilford Press.Neff, K. D., & Beretvas, S. N. (2012). The role of self-compassion in romantic relationships. Self and Identity, 12(1), 78-98.Reis, H. T., & Shaver, P. (1988). Intimacy as an interpersonal process. In S. Duck (Ed.), Handbook of personal relationships: Theory, research and interventions (pp. 367-389). Wiley.Schwarz, S., & Hassebrauck, M. (2012). Relationship satisfaction in couples: A longitudinal study on the role of gratitude and appreciation. Personal Relationships, 19(1), 1-15.

Depresyon Nedir ve Ne Değildir?

Günümüzde maalesef ki depresyonla ilgili olarak birçok bilgi yanlış veya eksik. Depresyonla ilgili doğru tanımlar yapılmadığında, gerekli yardımlar sağlanmadığında, bireylerin hayatını birçok yönden olumsuz etkiliyor. Depresyon ruhsal bozukluklar içerisinde en sık ve en yaygın olarak karşımıza çıkan sorunlardan biridir. Depresyonun ortaya çıkmasında biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörler etkili olur. Bu faktörlerin hepsinin birbirleri ile etkileşime geçmesi sonucunda depresyon ortaya çıkar. Depresyon yüzyıllardır bilinen ve çözüm arayışı süren bir bozukluktur. Kimi terapi yöntemlerinde yıllarca süren ve maliyeti yüksek danışmanlıklar uygulanmaktadır. Bunların olumlu bir sonuca ulaştığı tam olarak öngörülmemektedir.Depresyonda asıl dikkat edilmesi gereken şey, çoğu danışanın birden çok kez terapi sürecine başladığı, terapiyi olumlu bir şekilde sonlandırdığı ve daha sonraki zamanlarda yine depresyona yönelik şikayetler ile terapiye başlama kararı verdiğidir. Bunun en sık karşımıza çıkan nedeni, danışanın terapi sürecinde davranış ve düşüncelerinde kalıcı değişimler yaşanmamasından kaynaklı olarak, yeterli bir düzeyde başa çıkma becerisini öğrenememesinden dolayıdır. Bu durum bazen danışandan, bazen de terapistten kaynaklı olarak meydana gelebilir. Bu yüzden danışanların birlikte çalışacağı uzmanı seçerken oldukça dikkatli olması gerekir.Depresyon ne değildir?Depresyon zaman zaman her insanda görülen belirli yaşam olaylarına karşı hissettiğimiz üzüntü duygusundan farklı bir tepkidir. Yani kendimizi mutsuz veya üzgün hissettiğimiz her zaman depresyonda olduğumuz anlamına gelmez. Yine de hissettiğimiz bu mutsuzluk veya üzgün ruh halinin üstesinden gelmek için yardım alabiliriz. Aynı zamanda günlük hayatımızda yaşadığımız yaşam olaylarına karşı, stresin bizde oluşturduğu üzüntü, mutsuzluk, karamsarlık hali de her zaman depresyona neden olmaz. Depresyon daha çok kronikleşen ve geçmesi zaman alan bir çökkün ruh halidir. Depresyona neden olan en önemli şey, kişinin düşünüş biçimidir. Erken dönemde yardım alındığı zaman ve kişinin düşünme şeklinde değişiklikler yaratıldığı sürece depresyona yönelik kalıcı düzelmeler sağlanabilir. Bu nedenlerle depresyonda olduğunuza dair bir şüpheniz varsa, uzman görüşü almak oldukça önemlidir.Depresyonun belirtileri nelerdir?·Eğer eskisine göre daha içe kapanık birine dönüştüyseniz,·Eskiden zevk aldığınız şeylerden artık zevk almıyorsanız,·İnsanlarla görüşmek yerine daha çok yalnız kalmayı tercih ediyorsanız,·Kendinizi eskiye nazaran daha umutsuz, üzgün ve çaresiz hissediyorsanız, depresyonda olma olasılığınız var.Bunlara ek olarak, aynı zamanda depresyon bizim gibi duygu ve düşüncelerini ifade etmekte güçlük yaşayan toplumlarda, bedensel sıkıntılarla da kendini gösterebilir. Örneğin; depresyon son zamanlarda artan ağrı şikayetleri veya sürekli yorgunluk hissi olarak da kendini gösterebilir. Unutmayın, dil konuşmasa bile beden kesinlikle konuşur. Depresyonda olmanız burada yazılı olan tüm belirtilerin sizde var olacağı anlamına gelmez.Vücudumuz ve zihnimiz her koşulda bir denge arayışı içindedir. Olumsuz olaylar karşısında bu dengeyi bulduğumuzda süreci atlatabiliriz. Ancak bazı zamanlarda bu dengeyi bulmakta zorluk yaşarız. Bu durumda depresyon ortaya çıkabilir. Bu süreçte olumsuz olaylar yaşayan bireyler kendilerine, çevrelerine ve geleceklerine yönelik olumsuz düşünceler, inançlar geliştirebilir. Bu olumsuz düşünce ve inançlar; en çok sevilmeme, çaresizlik ve değersiz hissetme üzerine yoğunlaşır. Terapistin buradaki rolü, danışanın olumsuz düşüncelerini saptamak ve bunlara yönelik gerekli çalışmaları yapmaktır.Depresyonu yenmek için neler yapılabilir?·Eskiden size keyif veren şeyleri düşünün ve bunları bir kağıda yazın. Daha sonrasında bunlara yönelik en önce yapmak istediğinizden başlayarak bunları sıralayın. Unutmayın bireylerin bazen kendilerini zorlayarak harekete geçmeleri fayda sağlayabilir.·Depresyon sırasında en sık görülen sorunlardan biri de uyku problemleridir. Kişiler ya çok uyur ya da hiç uyumaz. Kendinize bir uyku düzeni oluşturmak oldukça fayda sağlayabilir.·Yakın çevrenizle daha çok vakit geçirmeye çalışın, elinizden geldiğince yalnız kalmamaya özen gösterin.·Duygularınızı ifade etmekten çekinmeyin. Özellikle yakın çevrenizle neler yaşadığınızı ve nasıl hissettiğinizi paylaşın. Onlardan destek isteyin.·Geçmiş üzerine fazla odaklanmayın, düşünceler arasına dalıp gitmemeye çalışın.·Bu süreçte zaman zaman kendinizi daha iyi hissederken, zaman zaman da daha depresif belirtiler yaşayabilirsiniz. Bunu bir sorun olarak görmeyin, normal karşılayın.·Ev dışında yapabileceğiniz size iyi gelecek daha çok aktiviteler planlayın. Yakın çevrenizi de mutlaka buna dahil edin.·Egzersiz ve spor yapmak sizi çok daha iyi hissettirebilir. Kendi içinizde var olan gücü toplayarak gün aşırı yürüyüşlere çıkın.·Yatakta geçirdiğiniz süreyi azaltmak için kendinize ev içinde yapabileceğiniz işleri bir liste haline getirip, bu işlerini yapın.·Son olarak depresyon sisli bir hava gibidir. Bireyler içinde bulundukları durumlara olumsuz bir penceren bakarlarsa gerçeği tam olarak doğru değerlendiremeyebilirler. Bu da depresyonun kronikleşmesine neden olabilir. Her zaman olaylara karşı farklı pencerelerden bakmayı başaramayabiliriz. Bu durumda bir uzmandan yardım almak, bu süreci daha kolay atlatmamızı sağlar.Depresyonla ilgili anlatılacak birçok şey var. Ancak bu yazıda anlatmaya çalıştığım, depresyonla başa çıkmanın en önemli yolunun bireyin düşüncelerini değiştirmekten geçtiğidir. Bizler düşüncelerimizi fark edip, değiştirebilirsek hayatımızdaki bir çok şeyi de değiştirebiliriz. Bir çok yaşam olayına farklı pencerelerden bakabiliriz. Eğer olumsuz bir süreçten geçtiğinizi hissediyorsanız kendinize şunları hatırlatın;·Ben sorunları çözecek güce sahibim.·Ben elde etmek istediğim şeylere ulaşabilirim. Bu güç bende var.·Benim hayatımın bir anlamı ve amacı var.·Kendi hayatımı kontrol edebilirim.·Daha önce başarmıştım, yine başarabilirim.·Bu duygular sonsuza dek sürmeyecek.·Böyle hissetmem çok normal, zamanla geçecek.·Şu an zor bir durum yaşıyorum ama geçecek.Son olarak depresyonda olan bireyler sıklıkla hayattan zevk alamama, çaresizlik, umutsuzluk, değersizlik, ilgi kaybı ve istek kaybı yaşamalarından dolayıhayatı anlamsız bulabilirler. Yaşamlarına son vermeyi düşünebilirler ve zihinlerinden intihar düşünceleri geçirebilirler. Eğer sizinde intihar düşünceleriniz varsa mutlaka bir psikiyatristle / hekimle iletişime geçin.