Çift ve Aile Terapisi


Hiçbir ilişkinin sorunsuz ve mükemmel bir şekilde ilerlemesi mümkün değildir. Her çift ilişki süreçleri boyunca dış etkenlerden dolayı birçok sorunla karşılaşır. Kimi zaman çiftler bu sorunları ilişki içerisinde birlikte çözebilirken bazen de bir uzmandan destek almaları gerekebilir. Çiftlerin bir çözüme ulaştıramadığı bu problemler, ilişkinin yıpranmasına ve tükenmesine neden olabilir. Bir süre sonra ilişki içerisinde, sık sık tekrarlanan ve şiddeti artan kavgalar ortaya çıkabilir. Bu kavgalar iki kişiyi de ruhsal açıdan olumsuz etkiler. Çift ve aile terapisi ilişkilerde olumlu değişimleri sağlayabilmeyi hedefler. Çiftler arası yaşanan problemler genellikle iletişim sorunları, problem çözme becerilerindeki eksiklikler, çiftler arası tartışmalar, duygusal yakınlıkla ilgili sorunlar ve cinsellikle ilgili sorunlar olarak karşımıza çıkar. Bu sorunlar çiftler için ilk başlarda başa çıkılabilir sorunlar olarak gözükürken, zamanla çözemedikleri büyük sorunlara dönüşebilir.


Çift ve aile terapisinde temel amaç; çiftlerin birbirleri hakkında daha derin bir anlayış kazanmaları ve ilişkilerinde yaşadıkları problemleri çözüme kavuşturmalarıdır. Burada çiftler arasında yaşanan bu zorlu süreçler ele alınarak, bir çözüm yolu bulunmaya çalışılır. Terapi sayesinde çiftler problemlerle nasıl başa çıkacaklarını öğrenirler. Etkili, yapıcı iletişim kurma ve sürdürme becerisini kazanırlar. Bu sayede terapi sürecinde problemlerini çözerken, aynı zamanda gelecekte yaşanabilecek problemleri de nasıl çözeceklerini öğrenmiş olurlar. Bu ilişkinin olumlu ve sağlıklı ilerlemesine yönelik oldukça yarar sağlar. Çünkü çoğu çift, terapi sürecinden sonra artık sorunları ve problemleri ile nasıl başa çıkacaklarını öğrenmiş olarak ayrılır.


Terapi sırasında terapistin rolü kişilerin duygu ve düşüncelerini açık bir şekilde ifade etmelerini sağlamak, yaşadıkları problemin kaynağına inerek, bir çözüm arayışı bulmaktır. Terapi planı yapıldıktan sonra, çifte yeni bakış açıları kazandırılarak, yaşadıkları olaylara farklı bir pencereden bakmaları hedeflenir. Özetle, çiftin yaşadıkları problemlerde terapist bir aracı rol üstlenerek, kişilerin birbirlerini doğru bir şekilde anlamalarına yardımcı olur. Yapılan araştırmalara göre, çift ve aile terapileri etkili, kısa vadede sonuç aldıran ve ekonomik olan terapi çeşitlerinden biridir. Gittikçe tüm dünyada ve ülkemizde yaygınlaşmaya başlamıştır.


Ne zaman terapiye başvurmak gerekir?


Çift ve aile terapisine genellikle çiftler artık problemlerini kendi başlarına çözemedikleri ve ilişkileri çıkmaz bir hale girdiği zamanlarda başvururlar. Ancak çift ve aile terapisine, sadece problemler veya sıkıntılar yaşandığı zaman başvurmak gerekmez. İlişkiyi geliştirmek, güçlendirmek ve ileride ortaya çıkabilecek sorunları önlemek için de çift danışmanlığı alınabilir. Bu sayede bireyler ileride karşılarına çıkabilecek sorunları birbirlerini yıpratmadan nasıl çözüme kavuşturacakları konusunda deneyim kazanırlar.


Aile ve Çift Terapisi kimler için uygundur?


Eşiyle veya partneriyle ilişki içerisinde problemler veya sorunlar yaşayan herkes aile ve çift terapisinden faydalanabilir.


·     Çiftler arası ikili ilişkilerde karşılaşılan problemlerde,


·     Evlilikte karşılaşılan problemlerde,


·     Boşanma sürecinde,


·     Duygusal istismar ve şiddet olaylarında,


·     İlişkiyi etkileyen önemli yaşam olaylarının varlığında,


·     İkinci bir evlilik sürecinde,


·     Partnerlerde kişilik bozukluğu söz konusu olduğunda.


Partnerlerden biri terapiye gitmek istemezse ne yapılabilir?


Çift ve aile terapisine partnerlerin ortak kararı ile başladığında çok daha etkili ve hızlı sonuç verir. Çünkü böyle bir başlangıçla problemin tam olarak neden kaynaklandığı ve çözümü bilinmesede bir sıkıntının var olduğu kabul edilmektedir. Bu da bize iki tarafında çözüm istediği ve değişime istekli olduğunu gösterir. Maalesef böyle bir başlangıç her zaman mümkün olmayabilir. Bireyler toplumsal önyargılar ve kişilik yapıları nedeniyle problemlerinin çözümü için yardım istemekte zorlanabilirler.


Çoğu zaman partnerlerden biri yardım alma önerisini kavga esnasında veya problemin yaşandığı yoğun bir çatışma sırasında gündeme getirir. Bu durum partnerin terapiyi reddetmesine neden olabilir. Çünkü çatışma veya kavga esnasında danışmanlık almanın önerilmesi karşı tarafa bir eleştiri gibi gelebilir. Kişi problemlerin tamamen kendinden kaynaklandığını düşünebilir. Bu da terapiye karşı önyargıların oluşmasına neden olabilir. Partnerlerden biri terapiye gitmeyi kesinlikle kabul etmiyorsa, nedenlerini anlamaya çalışmak önemlidir. Partnere belki bir deneme seansına gitmeyi önermek burada işe yarayabilir.


Eğer tüm çabalarınıza ve isteğinize rağmen partneriniz terapiye gelmeyi kabul etmezse, bu durumda kendi başınıza bir şeyler yapmaya başlayabilirsiniz. Bireyin tek başına ilişki sorunlarını düzeltmesi tabi ki zordur ancak en azından bir terapist ile konuşarak ilişki içerisindeki kendi rolünüzü görebilir, problemleri çözmede ve ilişkiyi geliştirmek için neler yapabileceğinizi öğrenebilirsiniz. Bazı durumlarda partnerlerden biri terapi almaya başladığı zaman ve kendini geliştirip, değiştirdiğinde partnerinin de ilişkiye ve terapiye karşı bakış açısı değişebilmektedir. Bu durumda partnerinizde kendi isteğiyle terapi sürecine başlamayı kabul edebilir.


İlişkinizde sorunları artık konuşarak çözemediğinizi hissediyorsanız mutlaka yardım alın!


Aile ve çift terapisine başlamak çoğu zaman bireyler için zordur. İlişki gibi özel bir yaşamı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan problemleri üçüncü bir kişiyle paylaşmak bireylere oldukça zor gelebilir. Çoğu zaman kişiler kendi başlarına bu problemleri çözmeye çalışırken başarısız oldukları bir süreçte oldukları için ve konuşmalar bir süre sonra sonu görülmeyen şiddetli kavgalara dönüştüklerden dolayı, çiftler bu durumu terapi sürecinde de yaşamaktan çekinebilirler veya korkabilirler. Ancak terapi sürecinde, problemler tartışılsa bile kavganın şiddetlenmesi mümkün olmaz çünkü terapist duruma müdahale ederek, olası problem karşısında çiftlere problem çözme becerilerini ve yapıcı iletişimin nasıl kurulacağı konusunda yol gösterir. Bu sayede çiftler etkili iletişim becerileri kullanarak, problemlerle nasıl başa çıkacaklarını öğrenirler. Bunu terapi süreciyle öğrenen bireyler, zamanla gündelik yaşamlarında da uygulamaya başlayarak, eskiden partnerleri ile çözemedikleri problemleri artık tek başlarınada çözebilir hala gelirler.


Unutmayın, sorun yaşadığımız ilişkiler bizim üzerimizde oldukça olumsuz etkiler bırakır. Acı, endişe, gerilim ve kaygı yaşarız. Eğer bu sorunlar çözümlenmeden devam ederse, ruhsal sağlığımızı olumsuz etkilediği gibi fiziksel sağlığımızı da olumsuz etkileyebilir. İkili ilişkimiz çıkmaza girdiğinde bir önlem almazsak, ilişkimiz bitme noktasına gelebilir. Bu nedenle problemler yıkıcı bir hale gelmeden çözümlemek oldukça önemlidir.


 


 


 


 

Yayınlanma: 25.12.2021 12:14

Son Güncelleme: 18.08.2022 12:19

#aşk#terapi#çift#barışmak#ilişki#sevgi#mutsuzluk#ayrılık#ilişkiler
Psikolog

Merve Ece

KAYHAN

Uzman Klinik Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)
72 Yorum
Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları
Çevresel-Toplumsal Sorunlar
Online TerapiOnline Ter...
süre 50 dk
ücret 1500
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
süre 50 dk
ücret 1500
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

Romantizmin Sonu mu? Uzun Süreli İlişkilerde Heyecanı Korumak İçin 7 Kritik Adım!

Bir zamanlar tutkulu başlayan bir ilişkinin zamanla monotonlaştığını hissetmek birçok çiftin yaşadığı ortak bir deneyimdir. Peki, aşkın ilk günlerindeki heyecan gerçekten kaybolmak zorunda mı, yoksa onu yeniden canlandırmak mümkün mü? Uzun süreli ilişkilerde romantizmi canlı tutmanın yollarını keşfetmek için işte 7 kritik adım ve güncel diziler ile çeşitlendirilmiş örnekleri !1. Yenilikçi Olun ve Rutinleri Kırın : İlişkilerde monotonluk en büyük heyecan öldürücülerden biridir. Günlük rutinler, sürekli aynı aktiviteleri yapmak ve tahmin edilebilirlik, ilişkide duygusal bir durgunluğa yol açabilir. Bunun önüne geçmek için ilişki içerisinde yeni deneyimler keşfetmeye uygun bir alan oluşturmak kıymetlidir. Hiç gitmediğiniz bir yere seyahat edin, birlikte yeni lezzetler deneyin, farklı hobiler edinin veya sıradan bir akşamı beklenmedik bir sürprizle özel hale getirin. Yeni ve heyecan verici aktiviteler çiftler arasındaki bağı güçlendirmektedir. Örneğin, Emily in Paris dizisinde Emily ve Gabriel'in rutinlerinden sıyrılarak Paris'te spontane keşifler yapmaları, ilişkilerinde heyecanı artıran bir faktör olarak gösterilebilir.2. Fiziksel Teması İhmal Etmeyin : Romantizmin azalmasının en önemli nedenlerinden biri de ilişki içerisinde fiziksel temasın azalması durumudur. El ele tutuşmak, sarılmak,küçük dokunuşlar ve göz teması, partnerinizle olan bağınızı güçlendirir. Oksitosin hormonu fiziksel temas ile salgılandığı için yakın ilişkilerin heyecanını kaybetmemesi için fiziksel temas önemli bir kriterdir. Örneğin, Bridgerton dizisinde Daphne ve Simon'un dokunsal yakınlığı, aralarındaki tutkunun ve romantizmin güçlenmesine katkı sağlar.3. Kaliteli Zaman Geçirin :Birlikte geçirilen zamanın kalitesi, miktarından daha önemlidir. Telefonlarınızı bir kenara bırakın, televizyonu kapatın ve gerçekten birbirinize odaklanın, çünkü romantizmin azalma nedenlerinden biri ise geçirline zamanın kalitesini kaybetmesidir. Fiziksel olan aynı alanda olsak bile ruhsal olarak birbirimizden kopuk olduğumuz anlar ilişkilerin en büyük katilidir. John Gottman’ın çalışmalarına göre, çiftlerin düzenli olarak derinlemesine sohbetler yapması, birbiriyle zaman geçirmesi asıl olarak birbirlerini hayatlarına dahil etmesi uzun vadede ilişkileri güçlendirmektedir. This Is Us dizisinde de Jack ve Rebecca'nın birlikte kaliteli zaman geçirmeye verdiği önemle ilişkilerindeki derinliği korumalarına yardımcı olduğu görülmektedir.4. Duygusal Bağınızı Güçlendirin :Romantizmin kaybolmasının temel sebeplerinden biri, çiftlerin birbirlerine duygusal olarak uzaklaşmasıdır. Partnerinizin hislerine ve düşüncelerine gerçekten ilgi gösteriyor musunuz, onu gerçekten samimi şekilde dinliyor musunuz yoksa alışkanlık haline gelmiş bir ilişki içinde mi yaşıyorsunuz gibi mi hissediyorsunuz ?Modern Love dizisinde farklı bölümlerde işlenen derin duygusal bağlar, romantik ilişkilerin temel taşlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Derin duygusal bağın oluşması için partnerlerin birbirini aktif şekilde dinlemesi, bir önceki madde de bahsettiğim gibi hayatlarına dahil etmesi gerekmektedir.5. Küçük Jestlerle Büyük Etkiler Yaratın :Romantizmi canlı tutmanın en güzel yollarından biri, küçük ama anlamlı jestler yapmaktır. Sevgi gösterisi için pahalı, uzun uğraşlar sonucu oluşturulan, fazlasıyla planlı davranışlar kadar sabah kahvesini/çayını hazırlamak, küçük notlar bırakmak, beklenmedik bir şekilde sevdiğiniz bir şeyi paylaşmak gibi basit ama etkili davranışlar da ilişkinize sevgi ve şefkat katacak ve mutluluğunuzu arttıracaktır. Örneğin, How I Met Your Mother dizisinde Marshall'ın Lily'ye sürekli küçük jestlerle sevgisini göstermesi, ilişkilerinde romantizmin korunmasına yardımcı olur.6. Birbirinizin Bireysel Alanına Saygı Gösterin : Her ilişki iki bireyin birlikteliği üzerine kurulur. Ancak bazı çiftler zamanla birbirine fazla bağımlı hale gelebilir ve bu durum ilişkiyi boğucu bir hale getirebilir. Partnerinizin bireysel alanına ve ilgi alanlarına saygı göstermek, onun kişisel gelişimine destek olmak ilişkinizi daha sağlıklı bir seviyeye taşıyacaktır. Sağlıklı şekilde biz olmayı başarabilmek için öncelikle sağlıklı bir bene sahip olmamız gerektiği unutulmamalıdır.Yine bir dizi üzerinden örneklendirmek gerekirseThe Marvelous Mrs. Maisel dizisinde Midge'in kendi kariyerine odaklanması, kişisel alanın bir ilişkide nasıl önemli olduğunu gösteren güzel bir örnektir.7. Ortak Hedefler Belirleyin :İlişkilerde heyecanın kaybolmasının bir diğer sebebi, çiftlerin zamanla ortak bir amaç etrafında birleşememesidir. Gelecek planlarınız var mı? Beraber bir hedefe yönelmek, sizi bir ekip olarak daha güçlü kılar. Uzun vadeli ortak hedefler belirleyen çiftlerin, ilişkilerinde daha fazla tatmin yaşadığı araştırmalarla kanıtlanmıştır. Örneğin, Parks and Recreation dizisinde Leslie ve Ben’in ortak projeler ve hedefler doğrultusunda birlikte çalışmaları, ilişkilerini güçlü tutmalarına yardımcı olur.Sonuç: Romantizm Yeniden Canlandırılabilir mi?Evet, romantizm kaybolmak zorunda değil! Ancak onu canlı tutmak için çaba göstermek gerekiyor. Uzun süreli bir ilişkiyi yürütmek, tıpkı bir bahçeye bakmak gibidir. Sulamazsanız, ilgilenmezseniz solmaya başlar. Ancak doğru adımları atarak, heyecanı ve sevgiyi her zaman canlı tutabilirsiniz.Partnerinizle ilişkinize dışarıdan bir gözle bakarak, bu 7 adımı uygulamaya başlamak için bugün güzel bir fırsat olabilir. Unutmayın, romantizm sadece büyük jestlerden değil, günlük hayatta gösterilen küçük ama anlamlı çabalardan beslenir!Sizler de ilişkinizi canlı tutmakla ilgili zorlandığınızı ya da ilişkinizin monotonlaşmaya başladığını düşünüyor ve bu konuda profesyonel bir destek almayı düşünüyorsanız bana ulaşabilirsiniz. Randevu takviminden istediğiniz zaman seans alabilir ya da soru sorabilirsiniz.Sevgilerle,UZMAN PSİKOLOG VE AİLE DANIŞMANI FATMA İZEL ŞAHİN KAYAKaynakça:Aron, A., Norman, C. C., Aron, E. N., & McKenna, C. (2000). "Couples' shared participation in novel and arousing activities and experienced relationship quality." Journal of Personality and Social Psychology.Feldman, R., et al. (2014). "The Role of Oxytocin in Romantic Relationships." Journal of Social Neuroscience.Gottman, J. (1999). "The Seven Principles for Making Marriage Work." Harmony Books.Reis, H. T., & Aron, A. (2008). "Love and intimacy: Their role in close relationships." Handbook of Relationship Science.Bu yazıda yapay zeka desteği kullanılmıştır.

Toksik İlişki

Toksik ilişki, bir veya her iki partnerin duygusal, psikolojik veya fiziksel olarak zarar gördüğü, sağlıksız ve dengesiz bir ilişki türünü ifade eder. Bu ilişki türü, ilişki içindeki negatif davranışlar, manipülasyon, kontrol, istismar veya duygusal yıkım gibi unsurları içerebilir. Toksik ilişkiler genellikle bir kişinin kendisini kötü hissetmesine, özsaygısının azalmasına ve genel olarak mutsuzluğa neden olur. Bu tür ilişkilerde, sağlıklı iletişim, saygı, destek ve güven eksiktir.Toksik ilişkilerde yaygın görülen bazı özellikler şunlardır:Manipülasyon: Bir partnerin diğerini kontrol etmek veya kendi isteklerini yerine getirmek için manipülatif taktikler kullanması.Duygusal İstismar: Diğer kişinin duygusal olarak istismar edilmesi, suistimal edilmesi veya ihmal edilmesi.Sürekli Çatışma: İlişkide sürekli olarak çatışma, tartışma ve anlaşmazlıkların olması.Sınırların İhlali: Partnerlerin kişisel sınırlarını ihlal etmek, gizliliği ihlal etmek veya kişisel alanı istismar etmek.Denge ve Adaletsizlik: Bir partnerin diğerinden daha fazla güç, kontrol veya avantaj elde etmesi ve bu dengesizliğin sürmesi.Bağımlılık: Bir partnerin diğerine aşırı derecede bağımlı hale gelmesi veya bir bağımlılık döngüsünde bulunması.Toksik ilişkilerin sonlandırılması genellikle zordur, çünkü bir kişi duygusal veya psikolojik olarak bağlı hissedebilir veya diğer kişi tarafından manipüle edilebilir. Ancak, sağlıklı bir yaşam için, toksik bir ilişkinin sonlandırılması ve sağlıklı sınırların belirlenmesi önemlidir. Bu tür ilişkilerde, terapi veya danışmanlık gibi profesyonel destek almak da faydalı olabilir.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Eray ARSLAN 18.04.2024

SİZİN İLİŞKİ TÜRÜNÜZ/AŞK STİLİNİZ HANGİSİ?

Bu yazımda, yüksek lisans konum olan romantik ilişki doyumunu araştırırken öğrendiğim, incelemesi oldukça keyifli olan aşk stillerini iki bakış açısından anlatmak istiyorum. Sizler de halihazırdaki romantik ilişkinizi değerlendirmek veya önceki ilişkilerinizi göz önüne almak, farkındalık kazanmak isterseniz bu yazıdan faydalanabileceğinizi düşünüyorum. Öyleyse ilk bakış açımız olan Üçgen Aşk Kuramı ile başlayalım.Robert Sternberg’ün (1986) 1980’lerin sonlarında geliştirdiği Üçgen Aşk Kuramı’nda yakınlık, tutku ve bağlılık olmak üzere üç ana öğe bulunmaktadır ve bu üç ana öğe temelinde yaptığı sınıflamada sekiz farklı grup tanımlanmıştır: hoşlanma, delicesine aşk, boş aşk, romantik aşk, arkadaşça aşk, aptalca aşk, mükemmel aşk ve aşksızlık. Karşılıklı duygusal destek, sağlıklı iletişim, partnere duyulan sevgi, bağlanma ve kendini açma gibi özellikler içeren yakınlık bileşeni olarak tanımlanmaktadır. Tutku bileşeni romantizm, fiziksel çekicilik, cinsellik, beğeni, yoğun duygularla karakterize olmaktadır. Bağlılık bileşeni ise, bireyin aşık olmaya ve ilişkiyi sürdürmeye ilişkin kararlarını ve çabalarını içermektedir (Eren, 2019; Sternberg, 1986). Hoşlanmada, tutku ve bağlılık bileşenleri yoktur, yalnızca yakınlık bileşeni bulunur; birey partnerine sıcaklık hissetmektedir fakat ötesinde duygulara sahip değildir. Delicesine/çılgınca aşk, genellikle ilk görüşte aşk olarak tanımlanmaktadır, yakınlık ve bağlılık öğelerini içermez yalnızca tutku vardır, psikososyal uyarılmalar fazladır. Boş aşkta tutku ve yakınlık bileşenleri yoktur, yalnızca bağlılık bileşeni bulunmaktadır; fiziksel ve duygusal çekimin zaman içinde kaybolduğu uzun süreli ilişkilerde veya düzenlenmiş evliliklerde görülmektedir. Romantik aşkta, yakınlık ve tutku vardır, fiziksel ve duygusal çekim bulunur ancak bağlılık yoktur, bu yüzden ilişki uzun sürmeyebilir. Arkadaşça aşkta, yakınlık ve bağlılık ön plandadır; tutku geri planda kalmıştır, genellikle uzun süreli ilişkilerde başlangıçta var olan tutkunun azalması veya ortadan kalkmasıyla görülmektedir. Aptalca aşkta ise tutku ve bağlılık vardır ancak yakınlık henüz gelişmemiştir ve oluşan bağlılık ise genellikle tutkuya dayalıdır. Zaman içinde tutku azaldığında yakınlık gelişmediği için stres ortaya çıkmaktadır. Mükemmel aşk ise aşkın bütün bileşenlerini içinde barındırır, ideal aşk tipi olarak görülür ancak ulaşılması ve sürdürülmesi zordur. Aşksızlık ise aşkın hiçbir bileşenini içinde barındırmaz, arkadaşlık gibi görünmektedir ancak nedenselliğe dayandığı için tam olarak arkadaşlık olarak da tanımlanamaz; basit ya da zorunlu ilişkiler buna örnek olarak verilebilir (Sternberg, 1986; 1988; 1998; Sternberg ve Grajek, 1984; Atak ve Taştan, 2012). Şimdi ise ikinci yaklaşımımız olan Aşk Stilleri'ni (Aşkın Renkleri) inceleyelim.John Alan Lee, aşkın her insan için farklı anlamlar ifade edebileceği düşüncesini savunmaktadır. Bireyin partnerine karşı duygularının kişiye ve ilişkiye göre değişebileceğini vurgulamaktadır. Diğer bir deyişle kişi aynı olsa bile kurduğu farklı ilişkilerde farklı aşk stillerine sahip olabilmekte yani kişinin karşısındakine ve yaşamakta olduğu ilişkiye göre aşk biçimlerinin farklılaşabileceğini söylemektedir (Akturan, 2021). Lee (1973), aşkı tanımlarken renk analojisinden yararlanarak birincil ve ikincil stiller olmak üzere altı aşk stilini renklere göre kategorize etmiştir. Doğadaki ana renkler olan kırmızı, mavi ve sarı birincil aşk stilleri; diğer renkler ise kırmızı, mavi ve sarının birbiriyle karışması sonucunda olan mor, yeşil ve turuncu olacak şekilde ikincil aşk stilleri olarak ifade edilmiştir. Birincil aşk biçimleri; eros, storge ve ludus olarak adlandırılmaktadır. Eros, yani tutkulu aşk kırmızı renkle belirtilmekte, fiziksel çekime odaklanmayı ifade etmekte ve özellikle güzelliğe, dış görünüşe ve cinsel yakınlığa değer vermektedir. Romantik bir tutum sergileyen bu bireylerde partnerinin dış görünüşü hakkında konuşmaktan oldukça zevk alırlar ancak ilişkileri bittiğinde ciddi sorunlar yaşamazlar (Eren, 2019; Russell ve Oswald, 2002). Storge, yani arkadaşça aşk sarı renkle belirtilmekte, genellikle daha yavaş gelişmekte; bireylerin ortaklaştığı ilgi alanları ve zaman içinde gelişen güven ve kabul, bu aşk stilinin temel özellikleridir. Arkadaşça aşk içinde olan kişiler karşılıklı olarak birbirlerinin gereksinimlerini karşılamaya özen gösterirler ve uzun süreli ilişki beklentileri vardır. Genellikle sevecendirler ve ilişkilerinde fiziksel etkileşim ve cinsellik birincil öncelik değildir (Cassepp-Borges ve Ferrer, 2019; Eren, 2019). Coşku azdır; fakat iniş çıkışlar, üzüntüler ve şiddetli tartışmalar da azdır (Ercan, 2008). Ludus, yani oyun gibi aşk mavi renkle belirtilmekte, partnerlerine bağlanmak konusunda isteksizlik, sık ve kısa süreli ilişkiler yaşamak, oyunun eğlencesini bozacağı için kıskançlığa yer vermemek, çok eşliliğe açık olmak, cinselliğe derin anlamlar yüklememek gibi özelliklerle karakterize edilmektedir. Beklenti oluşturacağını düşündüğü davranışlardan uzak dururlar ve temelde fiziksel çekiciliğe önem verseler de hoşlandıkları belirli bir fiziksel özellik yoktur, önemli olan güzel vakit geçirebilmektir. Partnerleriyle yaşadıkları krizlerde, krizin çözümü yerine yeni bir partner arayışına girmek daha sık yaptıkları davranışlardandır (Büyükşahin, 2006; Cassepp-Borges ve Ferrer, 2019; Goodboy ve Booth-Butterfield, 2009). İkincil aşk biçimleri ise; mania, pragma ve agape olarak olarak adlandırılmaktadır. Mania, yani sahiplenici aşk, tutkulu ve oyun gibi aşkın birleşimidir ve mor renkle ifade edilmektedir. Kıskançlığın, güvensizliğin, takıntının ve kaybetme korkusunun baskın olduğu göreceli olarak patolojik bir aşk biçimidir ve ilişki ne kadar sorunlu olursa olsun genellikle bitirilmemektedir. Gerçekleşen bir ayrılık durumunda ise bu süreci oldukça zor atlatmaktadırlar. His yoğunluğu ve ideal bir sevgili arayışı konusunda tutkulu âşıklara benzese de özgüven eksikliği, duygu kontrolü ve isteklerini ifade etme konusunda onlardan ayrılmaktadırlar (Eren, 2019; Tüfekçi, 2008). Pragma, yani mantıklı aşk, oyun gibi ve arkadaşça aşkın birleşimidir ve yeşil renk ile ifade edilmektedir. Mantıklı aşıkların bir ilişkide birlikte olduğu kişilerin din, eğitim, aile, dünya görüşü, maddi geliri gibi özellikleri ile uyumluluğu çok önemlidir ve ilişkilerin üzüntü veya fedakarlık kaynağı olmaması gerektiğini düşünürler(Beştav, 2007; Woll, 1989). İlişkiye başlamadan önce kriterleri bellidir ve partnerlerini buna göre seçerler bu yüzden beklenmedik sürprizlere kapalı oldukları ve ilişkilerini de karşılıklı bağlılık ve anlayışa göre ilerlettikleri söylenebilir (Beştav, 2007). Agape, yani özgeci aşk, tutkulu ve arkadaşça aşkın birleşimidir ve turuncu renkle ifade edilmektedir. Özgeci aşkta, partnerinin ihtiyaçları ve istekleri çok önemlidir ve partnerlerini kusurlarıyla birlikte kabul ederler, bağlılık düzeyleri oldukça yüksek ve partnerlerinden beklentileri olabildiğince düşüktür çünkü herkesin sevilmeyi hak ettiğine dair inançları vardır; bu yüzden de aşklarının karşılık bulup bulmaması onlar için hayati önem taşımaz (Dasdamirov, 2010; Kaya ve Karahasanoğlu, 2019; Lee, 1977). Sizce bahsettiğimiz aşk türlerinden/renklerinden hangisi sizin ilişkinizi temsil etmektedir? İlişkinizi bu bakış açısı ile değerlendirdiğinizde ne gibi farkındalıklar kazandınız? İlişkinizle ilgili profesyonel yardım almak için pskdan.berikaaslan@gmail.com adresinden iletişime geçebilir veya sistem üzerinden randevunuzu oluşturabilirsiniz. Hepinize mutlu ilişkiler ve günler dilerim. :) Uzman Psikolojik Danışman Berika ASLAN
Berika ASLAN 25.04.2023