Rüya ÇAKIR ŞENTÜRK - Blog Yazıları
Hepimiz hayatımızın bir döneminde şu cümleyi duymuşuzdur: "Stresten uzak durmaya çalışın." Ancak bu, söylemesi kolay ama uygulaması zor bir öneridir. Stresi tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmasa da onu yönetmeyi öğrenmek, sağlığımız için hayati önem taşır. Gelin, duygusal stresin vücudumuz ve zihnimiz üzerindeki etkilerine yakından bakalım.Korku, milyonlarca yıl boyunca hayatta kalmamızı sağlayan en temel duygulardan biri. Basit bir örnek verelim: Yola adım attığınız anda hızla yaklaşan bir araba gördüğünüzde, korku sayesinde refleks olarak geri çekilirsiniz. Bu, beyninizin alarm sistemi sayesinde mümkün olur. Ancak, bu hayatta kalma mekanizması kronikleştiğinde, yani stres haline dönüştüğünde, sağlığımız üzerinde yıkıcı etkiler yaratır.Stres, bir tehdit algıladığımızda ortaya çıkan bir tepkidir. Organizma, kapasitesini aşan taleplerle karşılaştığında, bu tepki daha yoğun hale gelir. Örneğin, iş yerinde yetişmesi gereken birden fazla proje veya kişisel hayatınızda karşılaştığınız sorunlar stresin başlıca tetikleyicilerindendir. Bu tür kronik stres, bağışıklık sistemimizi baskılar ve zihinsel sağlığımızı tehdit eder.Stresin en belirgin sonuçlarından biri bağışıklık sistemini zayıflatmasıdır. Bir araştırmada, sınav dönemindeki öğrencilerin damaklarında oluşan yaraların iyileşme süresinin, sömestr tatiline göre daha uzun olduğu tespit edilmiştir. Bunun sebebi, stres hormonlarının (özellikle kortizol) iyileşme sürecinde rol oynayan hücrelerin faaliyetlerini engellemesidir.Stres yalnızca fiziksel sağlığımızı değil, uyku düzenimizi de alt üst eder. Çok stresli bir günün ardından yatağa yattığınızda, düşüncelerinizin beyninizde döndüğünü ve bir türlü uyuyamadığınızı fark etmişsinizdir. Bunun nedeni, kortizol seviyelerinin yüksekliğidir. Yeterince uyuyamamak, zihinsel performansımızı ve duygusal dengeyi olumsuz etkiler.Pandemi dönemindeki davranışlarımızı hatırlayalım. Belirsizlik, bilgi eksikliği ve kontrol kaybı gibi evrensel stres faktörleri, hepimizi etkiledi. Bazılarımız, marketlerde tuvalet kağıdı veya makarna stoklarken bu kaygılarını kontrol etmeye çalıştı. Bu durum, beynimizin sakin ve rasyonel kararlar verme yeteneğini nasıl kaybedebileceğini açıkça gösterdi.Stres, vücudun doğal dengesini bozarak bağışıklık sistemimizi zayıflatabilir. Araştırmalar, yüksek stres seviyelerinin daha fazla kortizol üretimine yol açtığını, bunun da yaraların daha yavaş iyileşmesine neden olduğunu gösteriyor. Örneğin, sınav dönemindeki öğrencilerin stres altındayken iyileşme hızlarının tatildekine göre belirgin şekilde yavaş olduğu tespit edilmiştir. Aynı zamanda stres, uyku düzenini bozabilir. Yüksek kortizol seviyeleri uykusuzluğa neden olurken, belirsizlik ve kontrol kaybı gibi faktörler rasyonel düşünme yeteneğimizi etkiler. Pandemi döneminde marketlere koşup stok yapan insanları hatırlayın. Bu davranışlar, stresin mantıklı kararları nasıl devre dışı bırakabileceğine iyi bir örnektir.Bazı insanlar için stres, bir yaşam biçimi haline gelir. Çocukluk döneminde yoğun stres altında büyüyen bireyler, stresin yokluğunu garip veya rahatsız edici bulabilir. Örneğin, sürekli endişeli bir şekilde yaşamak, bireyin kendisini tanımlama biçimi haline gelebilir: "Ben hep böyleyim," "Endişelenmeden duramıyorum," gibi cümlelerle bu döngüyü besleriz.Bu tür alışkanlıklar, stres hormonlarına bağımlı hale gelmemize yol açar. Adrenalin ve kortizol gibi hormonların sürekli yüksek seviyede olması, bir süre sonra bu hislere alışmamıza neden olur. Ancak bu durum, sağlığımız üzerinde yıkıcı etkiler yaratır ve duygusal esnekliğimizi kaybetmemize yol açar.Bazı kişilik özellikleri, strese karşı daha yatkın olmamıza neden olabilir. Örneğin, "hayır" diyememek veya öfkeyi bastırmak, kişinin sürekli bir gerilim içinde yaşamasına yol açar. Bastırılmış duygular, zamanla fizyolojik stres yaratır ve bağışıklık sistemimizi zayıflatır.Gabor Maté’nin kitabında vurguladığı gibi, birçok insan çocuklukta duygularını ifade etmeyi öğrenemez. Bu, ilerleyen yaşlarda stresi yönetme becerisini olumsuz etkiler. Özellikle “duygusal bastırma” olarak adlandırılan durum, kişinin içsel dengesini bozarak hastalıklara zemin hazırlar. Ancak bu, değiştirilemez bir kader değildir. Gabor Maté’nin "Vücudunuz Hayır Diyorsa" kitabında önerdiği yedi anahtar, stresi yönetmek ve duygusal esnekliği geliştirmek için kapsamlı bir rehber sunar. 1. KabulKabul, değiştirilemeyecek olayları olduğu gibi görmek ve bu gerçeği kabullenmekle ilgilidir. Ancak kabul, çaresizlikle boyun eğmek anlamına gelmez. Bu, olayların şu anda olduğu haliyle farkında olmak ve inkar etmeyi bırakmak anlamına gelir. Çoğu zaman kendimize şu soruyu sormayı unuturuz: "Bu durumda değişebilecek bir şey var mı?" Eğer yanıt "hayır" ise, kendimize karşı şefkatle yaklaşmak ve bu durumu kabullenmek, zihinsel yükümüzü hafifletir.Pratik İpucu: Hata yaptığınızda kendinize karşı nazik olun. Bir arkadaşınız aynı hatayı yapsaydı ona nasıl yaklaşırdınız? Aynı şefkati kendinize de göstermeyi deneyin.2. FarkındalıkFarkındalık, hem zihinsel hem de fiziksel düzeyde içsel dünyamıza dikkat etmek anlamına gelir. Günlük yaşamın koşturmacasında, bedenimizin verdiği stres sinyallerini görmezden gelebiliriz. Halsizlik, baş ağrısı, uykusuzluk gibi belirtiler, vücudumuzun bize verdiği önemli mesajlardır. Farkındalık pratiği, bu sinyalleri fark etmeyi ve onlara kulak vermeyi öğretir.Pratik İpucu: Günün belirli bir saatinde birkaç dakikalık bir mola verin ve bedeninizi tarayın. Kalp çarpıntısı, omuzlarda gerginlik veya nefes alıp verme hızınızı kontrol ederek stres belirtilerini fark etmeye çalışın.3. ÖfkeÖfke genellikle olumsuz bir duygu olarak görülür. Ancak öfke, bize sınırlarımızın ihlal edildiğini veya bir şeylerin yanlış olduğunu söyleyen bir sinyaldir. Öfkeyi bastırmak yerine, onu anlamaya çalışmak ve sağlıklı bir şekilde ifade etmek önemlidir. Kontrolsüz öfke zararlı olabilir, ancak bilinçli bir şekilde yönlendirilirse sınırlar koymamıza ve kendimizi savunmamıza yardımcı olur.Pratik İpucu: Öfkelendiğinizde, bu duygunun neden ortaya çıktığını yazın. Neyin sizi tetiklediğini belirleyin ve bu duruma nasıl yanıt verebileceğinizi düşünün. Öfkenizi bir çatışmaya dönüştürmeden ifade etmeye odaklanın.4. ÖzerklikÖzerklik, hayatınız üzerindeki kontrol hissini yeniden kazanmakla ilgilidir. Çoğu zaman, çevremizdeki olaylara veya başkalarının beklentilerine fazlasıyla bağımlı hale geliriz. Özerklik, kendi değerlerinizi, ihtiyaçlarınızı ve sınırlarınızı tanımayı ve bunlara göre hareket etmeyi içerir. "Ben ne istiyorum?" sorusunu kendinize daha sık sorarak bu süreci başlatabilirsiniz.Pratik İpucu: Günlük hayatınızda sıkça yaptığınız ama aslında yapmak istemediğiniz şeyleri listeleyin. Ardından, bu alışkanlıkları veya görevleri azaltmak için küçük adımlar atmaya başlayın.5. Bağlılıkİnsan, doğası gereği sosyal bir varlıktır. Sağlıklı sosyal bağlar, yalnızca duygusal değil, fiziksel sağlığımız için de gereklidir. Araştırmalar, güçlü sosyal destek ağına sahip kişilerin hastalıklardan daha hızlı iyileştiğini ve genel olarak daha uzun yaşadığını göstermektedir. Ancak bağlılık, yalnızca diğer insanlarla olan ilişkilerle sınırlı değildir; doğa, sanat veya hayvanlarla kurulan bağlar da iyileştirici bir etkendir.Pratik İpucu: Sevdiklerinizle vakit geçirmek için özel zamanlar ayırın. Eğer bir destek sisteminiz yoksa, bir gönüllülük projesine katılarak yeni ilişkiler kurmayı deneyebilirsiniz.6. Kendini Ortaya KoymakKendini ortaya koymak, kim olduğunuzu ve neler hissettiğinizi dürüstçe ifade etmek anlamına gelir. Bu, başkalarına karşı değil, kendinize karşı da dürüst olmayı gerektirir. Kendini ifade etmek, başkalarının beklentilerinden bağımsız olarak kendi değerlerinizi tanımak ve dünyaya yansıtmak anlamına gelir.Pratik İpucu: Yaratıcılığınızı ortaya koyacak bir hobi edinin. Yazı yazmak, resim yapmak veya bir enstrüman çalmak, kendinizi ifade etmenin harika yollarıdır. Başkalarının ne düşündüğünü bir kenara bırakın ve yalnızca kendiniz için bir şey yapmayı deneyin.7. OlumlamaOlumlama, hem kendi varlığınızı hem de evrendeki yerinizi kabul etmekle ilgilidir. Yaratıcı benliğinizi beslemek, kendinizi daha iyi hissetmenin bir yoludur. Bu, yazı yazmak, müzik yapmak, resim çizmek veya bahçeyle uğraşmak gibi kişisel ve anlamlı bir aktivite olabilir. Ayrıca doğa ile bağ kurmak veya meditasyon yapmak da ruhsal iyilik halinizi destekleyebilir.Pratik İpucu: Her gün minnettar olduğunuz üç şeyi yazın. Bu basit alıştırma, pozitif bir bakış açısı geliştirmenize ve strese karşı direncinizi artırmanıza yardımcı olabilir.Stres, hayatın kaçınılmaz bir parçası. Ancak onu yönetmek, hem fiziksel hem de duygusal sağlığımız için büyük önem taşıyor. Kendimizi tanımak, alışkanlıklarımızı sorgulamak ve daha sağlıklı başa çıkma yolları geliştirmek için bir adım atabiliriz. Unutmayın, değişim her zaman mümkün!Sağlıklı ve dengeli bir yaşam için adım atmak isteyen herkese sevgiler!Devamını oku
Yayınlanma: 06.12.2024 15:50
Son Güncelleme: 06.12.2024 15:50