1. Uzman
  2. Zeynep ÖZEROL
  3. Blog Yazıları
  4. DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU

DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU

Dikkat süresi kısa, dikkati çabuk dağılan, fiziksel ve sözel olarak aşırı hareketli, cevaplarında aceleci olan çocuklar 1940’lardan beri psikolog ve psikiyatristlerin inceleme alanı olmuş. İlk tanımlama 1902 yılında İngiltere’de yayınlanan makaleden sonra gerçekleşmiştir. DEHB üzerine vaka sayısı oldukça fazla ve araştırma sayısı da buna oranla çok fazla. 


Sınıflama Sistemi


·Bileşik görünüm: 

Hem A1 (dikkatsizlik), hem de A2 (aşırı hareketlilik/dürtüsellik) tanı ölçütleri karşılanmıştır. Klinikte en sık gördüğümüz genellikle bileşik tip bozukluk olmaktadır.

·Dikkatsizliğin baskın olduğu görünüm

·Aşırı hareketliliğin/dürtüselliğin baskın olduğu görünüm


Dikkat Eksikliği

Öğrenmenin şartları, zihinsel yeti ve dikkatin kaliteli bir şekilde sürdürülmesidir. Yani dikkat öğrenebilmemiz için olmazsa olmaz bir alandır. Dikkat eksikliği ise çabuk sıkılmak demektir. DE tablosunda, bazı özel alanlarda sıkılmama aşırı odaklanma diyebiliriz. Bu özel alanlar, haz ve ilgi duydukları noktalardır ve çok iyi odaklanabilirler. Örneğin çocuk bilgisayar oyunlarına ya da puzzle parçalarına dikkatini çok iyi verebilir. O yüzden genel anlamda sınıflandırma yapmadan, vaka odaklı çalışmak her zaman daha verimli olacaktır. 

Sadece dikkat eksikliğinin olduğu grupta; bazen aşırı hareketli olmayan hatta durgun diyebileceğimiz bazı çocuklar da bu tanıma girer.

DEHB biyolojik kökenli bir problemdir. (%80’in üzerinde) Temelde çevresel nedenlerle oluşmaz. Yine de yatkınlık anlamında veya sınırlılık düzeyinde genetik, bireylere özgü temelleri vardır. Ancak çevre hastalığın seyrini değiştirebiliyor, tabloyu kötüleştirebiliyor ya da tam tersi iyileştirebiliyor. Özellikle çocukların aile içi dinamiklerinin olgunlaşması ya da gelişmemiş olması DEHB için önemli bir risk faktörü oluşturmaktadır. Yürütücü işlev fonksiyonlardaki bozukluklara bağlı oluşur. Ancak biliyoruz ki bu işlev; yaşla, toplumsal etkiler altında ve eğitimle en fazla gelişen zihinsel işlevlerdir.  

Bu çocuklar kronolojik yaşa uygun dikkat süresinde ve kurallara dayalı davranışta belirtiler gösterirler. Yürütücü işlev fonksiyonları birbirleriyle ardışık hareketleri sağlıklı yapmamızı sağlar. Organizasyon, planlama, zamanı yürütebilme, öncelikleri belirleme, unutmama, kendimizi frenleyebilme gibi.

Bozulan noktalardan biri de planlama ve organizasyondaki sorunlardır. 


1.     Planlamayla ilgili ciddi sorun yaşarlar.

2.     Planlamayı yaparken zamanı yönetemezler, zamanı ayarlayamazlar. Örnek: her sabah okula gitme konusu kaosa dönüşür. Hazırlanamaz, servis dışarıdan korna çalar. Çünkü önceliklerini belirleyememiştir.

3.     Günlük hayatta unutma durumları yaşarlar.  Örnek: Sifonu çekmeme olayı… Çocukta unutma var, planlama yok. Çünkü o sırada aklında başka şeyler var.

4.     Organizasyon eksikliğinden ötürü öncelikleri belirleyemezler.


Dürtüsellik


Doğuştan itibaren kontrolde zafiyet yaşayan bir çocuk grubudur. Bazı kişilerin kontrol becerisi daha az gelişir ya da neredeyse hiç gelişmez. Kontrol becerisi (fren sisteminin) çok az olması ya da hiç olmaması, çocuğun dışarıdan aldığı uyarıları öğrenmesine rağmen uygulayamamasına neden olur. Ardından çocukta ortaya çıkan davranış bozuklukları ile beraber toplum tarafından aile suçlamalara yersiz ve kötü ithamlara maruz kalır. Aslında kimsenin zihninde dürtüsellik diye bir kavram oluşmaz. Ancak öyle bir durumdur ki, kişinin hayatına ve geleceğine mal olabilir. 

Dürtüsel çocuklar genelde kuralları bilemezler, öğrenemezler ya da kuralları bildikleri halde uyamazlar. Kuralların çocuğa defalarca anlatılmasına rağmen sürekli istenmeyen davranışın yeniden yapılması karşı taraftaki ebeveyni çileden çıkarabilir. Yukarıda bahsettiğimiz DE üzerinde aile bir nebze tolerans gösterebilir. Ancak dürtüsel bir çocuk karşısında, durumlara karşılık tolerans göstermek çok zor olur hatta hiç olmayabilir.


10 yaş öncesinde; Dürtüsellik/Karşıt Gelme Bozukluğu olarak karşımıza çıkan çocuğa müdahale edilmediğinde yaklaşık %50’sinde davranış problemleri katlanarak büyür ve 10 yaşından sonra; davranım bozukluğu olarak kendisini gösterir. Yine çocuk burada da tedavi edilmemişse ya da iyi yönetilmemişse geri dönüşü pek te mümkün olmayan bir yola girerek 18 yaş sonrasında; Antisosyal KB dediğimiz psikopat bir kişi olarak karşımıza gelecektir.

Yani burada erken teşhis ve ailenin bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi çok önemli. Çocuk en başta, dürtüsellik kısmında tedavi edildiğinde, ileride ortaya çıkacak sıkıntıların önü kesilmiş olur.


Tanı ve Belirtileri

Üç temel alanda (Dikkat/konsantrasyon, hiperaktivite, dürtüsellik) klinik özellikleri varsa, baskınsa ve çocuğun işlevselliğini etkiliyorsa, özellikle sosyal adaptasyon yönünü önemli ölçüde bozuyorsa, akademik alanda performansını etkiliyorsa, ilişki kurma ve sürdürmede zorluk yaşıyorsa DEHB’nun habercisi olabilir. Bozukluklar mutlaka kendini okul ve ev ortamında beraber göstermelidir.

·      Dikkat Eksikliği Alanındaki Belirtileri;

Dikkat yürütücü, bilişsel bir fonksiyondur. Bu fonksiyonları etkileyen durumlar;

1.     Dikkatini odaklamada ve sürdürmede zorluk 

2.     Dikkatsizliğe bağlı hatalar yapmak

3.     Sıklıkla dinlemiyormuş gibi gözükmek

4.     Görevleri organize etmede zorlanma

5.     Sıklıkla talimatlara uymada zorlanma

6.     Öğrenmede zorluk (Bilgiyi depolamada ve geri çağırmada zorluk yaşarlar. Çünkü bunun için dikkat gereklidir.)

7.     Bilgiyi süzmek konusunda eksiklik (Etraftaki her bir uyarana ilgi gösterirler. Böylece gerekli gereksiz tüm bilgiler hatırlanır.)

8.     Başka bir uyaranla dikkatinin çabuk dağılması; “Kendimi sanki televizyon izlerken her an biri kanalları değiştiriyormuş gibi hissediyorum. Tam derse ilgimi veriyorum, peş peşe düşünceler aklıma geliyor.” Aslında sınıfta çocuğu düşünceler, görüntüler ve sesler alıkoyar ve dikkati sürekli dağılır. 

9.     Okulda her gün bir şeyini unutma ya da kaybetme (Okul çağı çocuklarının öyküsünde okulda kalem, defter, çanta, hırka unutma gibi durumlar görülür. Çünkü çocuk eve dönerken kendine ait olan sınırları bilişsel olarak çizmekte sorun yaşarlar. Ya da evde eşyalarını koyduğu yerleri unutabilirler.) 

10.  Uzun süreli zihni çaba gerektiren görevlerden kaçınmak, ödev verildiğinde tamamlamakta zorlanma (Çünkü odaklanamazlar. Yetişkinlerde de görüşmeyi uzun süre sürdürmekte zorluk çektikleri görülür. Çünkü etraftaki diğer uyaranlar çelinebilirliği artırdığı için uzun süre konuşmak neredeyse imkansızdır.)


·      Hiperaktivite Alanındaki Belirtiler;

Aileler hiperaktiviteyi “sanki çocuğa motor takmış gibi” olarak ifade ederler. Bu durum evde olduğu gibi okulda da böyledir. Öğretmenden bir gözlem raporu istesek tipik notları olacaktır. Mesela “derslerde sürekli ayağa kalkıp geziyor, başka sıralara geçiyor, arkadaşlarını rahatsız ediyor, sınıftan çıkmaya çalışıyor” gibi ifadeler. Bu durumda çocuğun sadece dikkatsizlikle ilişkili fonksiyonları bozulmamıştır. Aynı zamanda çocuğun motor fonksiyonlarını denetlemekle ilgili de bir problemi vardır. Hiperaktif çocuklar genellikle sakar olarak olarak görülür. Özellikle bu çocuklarla gözlem yaptığımızda sürekli bir yerde oturmada yerinden kalkmasalar bile devamlı hareketlilik hali vardır.

Hareketlilik en çok hangi ortamlarda artıyor?

Günlük yaşamda; Sofradayken, televizyon seyrederken, lokanta ve sinemada, yatma zamanında, arabada iken, giyinirken, banyoda yıkanırken, evde misafir varken, misafirlikteyken, alışveriş dükkanlarında, evde bir iş verildiğinde, anne telefondayken, kendi başına oynarken, başkaları ile oynarken kendini belli eder.

1.     Yerinde olamamak, kıpır kıpır olma hali

2.     Sıklıkla sırayı terk etmek

3.     Aşırı düzeyde ve uygunsuz bir şekilde koşmak veya tırmanmak

4.     Sessiz oynamada zorlanma

5.     Sürekli hareket halinde olma

6.     Aşırı düzeyde konuşma


·      Dürtüsellik Alanındaki Belirtiler;

Genellikle çocuk düşünmeden hareket eder. Arabalara dikkat etmeden topun arkasından caddeye koşar, oda içinde koştururken saksıya çarpar, sınıfta öğretmen yönerge verirken sonuna kadar dinleyemez ve soru bitmeden cevap vermeye kalkışır (böylelikle sıkça anlamadan cevap vererek hata yapar). Çocukları disipline etmek zordur, çünkü söyleneni dinlemedikleri için kendilerinden isteneni de bilemezler. Yani çocuk düşünceye fırsat vermeden davranıma geçiş yapar. Genellikle arkadaş ilişkileri olumsuz etkilenir ve uyum sağlayamaz.

Tüm bu yetersizlikler çocuğun elinde olmayan nedenlerden kaynaklanır. Çocuğa “dikkat et” “iyi düşün” gibi sürekli yönerge vermenin yararı olmaz.

1.     Sıklıkla daha soru bitmeden cevaplamak için atlama

2.     Kendine sıra gelmesini beklemekte zorlanma

3.     Sıklıkla başkalarını rahatsız etme

Tedavi Yöntemleri


1.   Psikoeğitimde 

Aileye ve bazen de çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine göre anlayabileceği derecede psikopatolojiyi anlatmak gerekiyor. Ayrıca aileye dışarıdan sürekli telkinler gelmektedir; iyi yetiştiremediniz, şımarttınız, iyi anne baba olamadınız, çok taviz verdiniz vs. İşte tam bu noktada aile psikopatolojiyi ıskalayıp kendine ya da çocuğa yüklenmeye başlarlar. Sorunu şımarıklık, bir eğitim sorunu olarak değerlendirirler ve çoğunlukla çocuğa yüklenirler. Ailenin bunları zihinsel olarak kavramasına hizmet edilmezse evde çatışmalar sürekli devam eder. Amaç var olan süreci nasıl yöneteceklerini aileye öğretmek olacaktır.

DEHB’nda Anne Baba Eğitimi (8 hafta)


2.   İlaç Tedavisinde

İki nedenle DEHB’nda ilaç kullanımı uygulanır;

·      Var olan dikkat eksikliği çocuğun zekasına göre akademik performansını çok aşağı çekiyorsa (dikkatini veremiyor, matematik öğrenemiyor, okuması kötü, ders dinleyemiyor, ödev yapamıyor, sınav performansı çok düşüyor ve dikkati dağılıyorsa) hekim ilaca karar verir.

·      Eğer çocuğun davranışları, hiperaktivitesi ya da dürtüselliği o çocuğun ev içerisinde ve okuldaki sosyal uyumu bozuyor nitelikte ise; arkadaş ilişkilerini yönetmede problemler, okul yönetimi ve öğretmenle ciddi sorunlar yaşıyorsa, evde sürekli zarar varsa ve çocuğun yaşam kalitesi de etkileniyorsa ilaç tedavisine başlanır.


3.   Psikoterapide

Oyun terapisi, BDT, destekleyici psikoterapi ve bazı motivasyonel görüşmeler kullanılan teknikler arasındadır.  Genellikle başta çocuğun dürtüselliği çok yoğun değilse ve mental açıdan normal seviyeye sahipse psikoterapiye başlanabilmektedir. 12 yaşın altındaki çocuklar, sorunlarını anlayıp ifade edemediklerinden dolayı onlarla oyun terapisi yapmak daha uygun olacaktır.

Bilişsel davranışçı terapilerde 12 yaşın üzerindeki çocuklar, kendilerini rahatsız eden düşünce ve duygulardan söz ederler; işe yaramayan davranış biçimlerini anlatıp, bunları nasıl değiştirebileceklerini konuşurlar.  

Özellikle ilaç tedavisiyle beraber sıkı takip psikoterapide çok daha fazla etkinlik sağlamaktadır. Çocuk davranışlarını kontrol etmeye başladıktan sonra verilen telkinleri ve davranışçı ödevleri daha güzel yapmaktadır. İlacın fren 

Ayrıca Almanya Bremen Üniversitesi tarafından geliştirilmiş olan ve ülkemize de getirilmiş olan “Attentioner” adlı program son yıllarda sıklıkla uygulanan bir terapi yöntemi mevcuttur. Nöropsikolojik tabanlı bir programdır ve davranışçı terapi elemanlarını içerir. Programda beynin sistematik olarak artan düzeyde çoklu uyaranlarla karşılaştırılır, yeni aktif yolaklar oluşturulur, hatalı yolaklar yenilenir. Sonuç olarak işlevsellik onarılır. 


4.   Özel Eğitimde

Özellikle DEHB özel öğrenme güçlüğü eşliğinde ise özel eğitim almak çok önemlidir. 

Genellikle özel eğitim uzmanları çocuklarla bire bir çalışarak yürütücü işlevlerinin gelişmesi konusunda yardımcı olurlar. Bunun sonucu olarak ta akademik çalışmaları konusunda özel yöntemler geliştirir ve bunu sürdürürler. Faydacı ödev sistemlerini oluşturmak, ödev zamanını ve yerini belirlemek, ödevi parçalara bölmek, davranış sözleşmeleri oluşturmak, yazım kuralları öğretimi, sistematik matematik eğitimi gibi teknikler kullanılabilir. Ancak çocukların eğitim planlamasını doğru yapabilmek, yeteneklerine göre planlama oluşturabilmek önemlidir. Bireysel eğitim çocuğa özeldir, çocuğa göre geliştirilir. 

Tedavinin her ayağında olduğu gibi özel eğitim uzmanlarının aile ile sürekli görüşmesi ve bilgilendirmeler yapması çok önemlidir.

Yayınlanma: 19.03.2021 21:29

Son Güncelleme: 19.03.2021 21:29

Psikolog

Zeynep

ÖZEROL

Uzman Klinik Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)

Uzmanlıklar:

Kendine Yabancılaşma ve Yalnızlık , Varoluşsal Anlam Arayışı / Değersizlik Sorunları , Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları
Online TerapiOnline Ter...
süre 45 dk
ücret 1400
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
süre 45 dk
ücret 1400
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

Anlık Paylaşımlar ile Anı Yaşamak

Günlük yaşamımızın bir parçası haline gelen teknoloji ve sosyal medya kullanımının hayatımızın büyük bir alanını kapsamış olduğu yadsınılamaz bir gerçek. Durum böyleyken "Bağımlılık mı, ihtiyaç mı?" sorusunun cevabını çoğu kez bulmakta zorluk çekiyoruz ve çoğu kez sormaya ihtiyaç duymuyoruz. (Ertemel ve Eroğlu Pektaş) tarafından 2018 yılında Mobil Teknoloji Bağımlılığı ile ilgili 24 üniversite öğrencisiyle yapılan nitel çalışma sonucu oldukça dikkat çekici gözükmektedir. "Akıllı telefon kullanım sıklığınız nedir sorusuna katılımcıların %45’i 4-7 saat arasında cevap vermiştir. Günün 8 saat üzerindemobil internette zaman geçiren öğrenciler ise katılımcıların %20’sini oluşturmaktadır. 1 saatten az ve 1-3 saat arası vakit geçiren öğrencilerin toplamı ise katılımcıların %32’sini oluşturmaktadır." Çağımızın şartlarına bağlı olarak teknoloji ve sosyal medya hayatımızın bu kadar merkezinde iken ondan tamamen kopmak, bağımlı kategorisine girmeyen kişiler için de oldukça zor görünebilmekte. Nitekim çoğumuz henüz bağımlı hissetmiyorken sosyal medya platformlarını kullanmaya ve bu platformlara erişmeyi sağlayan teknolojik araçlara yöneldik. Birden çok sebebi olabilen bu yönelişin ana nedenleri arasına merak, ilerleyen teknolojiye ayak uydurabilme ve ihtiyaç olarak bakılabilir. (Akyürek, 2020) tarafından Lise Öğrencilerinin Telefon Kullanımına ilişkin çalışması önemli görülmektedir. "Öğrencilerin akıllı telefonu kullanım amacı olarak 'sosyal medya' %32.7 ile oran açısından en yüksek çıkmıştır. Öğrencilerin akıllı telefonu kullanım amacı olarak 'eğitim amaçlı durumlar'ise %8.2 ile oran açısından en düşük çıkmıştır. Ayrıca öğrencilerin akıllı telefonu kullanım amacı 'konuşmak' %14.9, 'mesajlaşmak' %22.5 ve 'diğer durumlar (internette sörf yapmak, müzik dinlemek, oyun oynamak, fotoğraf-video çekmek vb.)' ise %21.8çıkmıştır." Teknoloji ve sosyal medya bağımlılığın önemli diğer kullanım amacını ise mutlu olma arzusu ve günlük hayatın yoğunluğundan kaçış olarak belirtebiliriz. Bu davranışımız sonucunda andan uzaklaşarak teknolojik gerçekliği ve anlık paylaşımların getirmiş olduğu mutluluğu kabul etmiş bulunuruz. (Güney, 2017)' e göre, bireyler sosyal medya etkileşimleri sonucunda tanıdık ya da tanımadık birçok kişiyle karşılıklı iletişime girme ve karşılığında almış oldukları doyum ile bir mutluluk yaşayabilir. Kişinin hoşuna giden bu durum sonucu bir kısırdöngü zinciri başlayacak ve birey farkında olmadan kendisini bağımlılık okyanusunda bulacaktır.Özetleyecek olursak; dikkat etmemiz gereken hususlar: sosyal medya kullanım süremiz, sosyal medya kullanım amacımız ve sosyal medya platformlarının günlük hayatımız üzerindeki etkilerinin gündelik hayatımıza etkisi önem arz ediyor. Bu doğrultuda soracağımız sorulardan birkaçı şunlar olabilir: Sosyal medya kullanımı hayatımızın merkezinde şekilleniyor olabilir mi? Hayatımızdaki bazı doyurulmamış ruhsal ihtiyaçlarımızı sosyal medya üzerinden gidermeye çalışıyor olabilir miyiz? Sosyal medya kullanımı bizim günlük hayat verimimizi düşürüyor olabilir mi? Teknoloji çağında bu soruları sormak artık git gide zorlaşıyor. Dikkatimizi ve kendimizi neye odaklayacağımızı seçemeyeceğimiz kadar yoğun ve renkli seçenekler arasında kaybolurken buluyoruz. Gündelik yaşamı kaçırma korkusu ve sosyal iletişim ihtiyacımız bizi sosyal medya araçlarına bağımlı hale getirebiliyor. Bağımlı olmayı seçmiyoruz adeta kendimizi seçenekler arasında kaybolmuş ve gün sonunda ekran süremizi aşmış halde buluyoruz. Neler Yapılabilir ?Ebeveynler aile etkinlikleri düzenleyerek gerçek ortamda sosyalleşmeye öncelik verebilir. Aile buluşmaları, topluluk halinde etkinliklerin artırılması ve aile içi mini saatler ile teknolojiden uzak ortak zaman etkinlikleri oldukça kıymetli.Şikayetçi olmak yetmez, adım atabilmeli ve alternatifler üretebilmek kıymetli. Evet odaklarımız dağılıyor ancak elimiz telefona gitmeden önce diğer seçenekleri taramak ve eğlenceli olan gerçek hayata dair bir etkinlik seçmek mümkün. Bireysel etkinlikler için bahsedecek olursak: yürüyüş saati, okuma saati, gezi saati, spor saati, vb.Çocuklar için kısıtlamalar önemli. Maalesef günümüzde çocuklar tablet ve telefonla bir arada büyüyor ve 0-6 yaş gelişim döneminde sosyal etkileşim ve özellikle anne - baba ile çocuk etkileşimi çok kıymetli. Kişilik oluşumu başta olmak üzere çocuğun hayatındaki algılarının en açık olduğu bu dönemlerde birebir etkileşim ve aktivitelere öncelik vermek yine ebeveynlerin kontrolünde. Çocuklar anne ve babalarını rol model alırlar. Çocuğunuzun istediği bir alışkanlığı kazanması için çabalıyorsanız ve buna rağmen çocuğunuz ekran başından kalkmıyorsa sizi model alıyor olabilir mi? Çocuğunuzla ortak kitap okuma saati, hobi etkinlik saati, çalışma ve yürüyüş saatleri gibi farklı etkinlikler yapıyor olmanız çocuğunuzun alışkanlıklarını etkileyecektir. Her çocuk ebeveyninin aynasıdır.Diğer önemli olan ise zaman kısıtlaması. Sınırlar ebeveynler ve çocuklar arasında önemli bir etki alanı oluşturur. Kurallar ve sınırlar varsa iletişim saygı ve sevgi çerçevesinde olgun bir karakter gelişimini destekler. Teknoloji ve sosyal medya için de sınırlar etkilidir. Eğer “hayır” derken izin vermeyi sürdürüyorsanız ya da “hayır” demenin çocuğunuza baskı oluşturacağını düşünüyorsanız sağlıklı sınırlardan söz edilemez. Süre sınırını çizmek ve bunu düzenli şekilde uygulamak çocuğunuzun erken yaşta bağımlı olmasının önüne geçebilir ve alternatiflere yönelmesini sağlayabilir.Kendi hayatınıza öncelik vermek. Sosyal medya hayatınızın merkezi haline gelmişse eğer sorgulamakta fayda var. Keyif aldığım etkinlik ve faaliyetler neler? Sosyal medyayı bu kadar yoğun kullanmamın arka planında başka etkenler olabilir mi? Uzman desteğine ihtiyaç duyuyor olabilirsiniz. Bazen zor zamanlar geçirirken kendimizi boşlukta hissederiz ve bu boşluğu doldurabilecek kolay faaliyetler ile vaktimizi geçiririz. Geçici bir çözüm yoludur ve sorunlarımızın daha da büyümesine sebep sunabilir. Bir uzmana başvurarak destek almaktan çekinmeyin.KAYNAKÇAErtemel, A. V., & Eroğlu Pektaş, G. Ö. (2018). Dijitalleştiren Dünyada Tüketici Davranışı Açısından Mobil Teknoloji Bağımlılığı: Üniversite Öğrencileri Üzerine Nitel Bir Araştırma (Mobile Technology Addiction in Terms of Consumer Behavior in the Digitizing World: A Qualitative Research on University Students). Yıldız Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(02), 18-34.AKYÜREK, M. İ. Lise Öğrencilerinde Akıllı Telefon Kullanımı ve Bağımlılığı. Turkish Journal of Educational Studies, 7(2), 42-63. Güney B. Dijital Bağımlılığın Dijital Kültüre Dönüşmesi: Netlessfobi. Yeni Medya Elektron Dergi. 2017;1(2)Ayas, T. ve Horzum, M. B. (Ed.). (2016). Teknolojinin Olumsuz Etkileri. Ankara: Vize Yayıncılık.

Online Terapi: Bilmeniz Gerekenler

Online Terapi: Bilmeniz GerekenlerOnline terapi, son yıllarda hem zamandan hem de mekandan bağımsız olarak psikolojik destek almak isteyenler için giderek daha popüler hale geldi. Türkiye'de de bu alanda sunulan hizmetler çeşitleniyor. Ancak, yüz yüze terapiye kıyasla daha yeni bir yöntem olması nedeniyle, akıllarda birçok soru işareti oluşabiliyor. Bu yazıda, online terapiye başlamadan önce bilmeniz gereken en önemli noktaları derledim.Güvenilir Bir Platform ve Terapist Nasıl Bulunur?Online terapiye adım atarken en kritik konulardan biri, doğru ve güvenilir bir platform seçimi yapmaktır. Bu platformlar, genellikle lisanslı psikolog, psikiyatrist veya psikolojik danışmanları bünyelerinde barındırır. Bu platformun veri gizliliği politikalarını ve güvenlik önlemlerini mutlaka inceleyin, güvenilir olduğunu kendi gözlerinizle görün.. Kişisel bilgilerinizin ve seans kayıtlarınızın nasıl korunduğunu net bir şekilde anlamanız önemlidir.Platformun güvenilirliğini sağladıktan sonra, terapistin kendisinin de yetkinliğini sorgulamak gerekir. Türkiye'de bir psikoloğun mesleğini icra edebilmesi için gerekli lisanslara sahip olması şarttır. Terapi alacağınız kişinin diplomasının olduğunu kontrol etmek, çok çok önemlidir.. Çoğu güvenilir platform, terapistlerin eğitim bilgilerini, uzmanlık alanlarını ve lisans numaralarını açıkça paylaşır. Bu platform ise bu bilgileri uzmanlarından e-devlet onaylı mezuniyet belgesi talep edip kontrollerini sağlayarak kayıtlarını oluşturuyor. Yani burada lisanslı terapistler olarak sizlere güvenli hizmet sağladığımızdan emin olabilirsiniz. Fakat elbette terapistlerin yetkinliğini ancak deneyimleyerek anlayabilirsiniz. Bunun için uzmanlık almak istediğiniz konulara dair uzmanınızın ek sertifikalar alıp almadığına bakabilirsiniz. Bu sertifikaları bu platformun sertifikalar kısmından inceleyebilmeniz mümkündür. Seans Ücretleri ve Ödeme YöntemleriOnline terapinin maliyeti, yüz yüze terapide olduğu gibi terapistin deneyimine, uzmanlık alanına ve seansın süresine göre değişebilir. Türkiye'deki online terapi platformları genellikle seans başına ücretlendirme yapar ve bu ücretler geniş bir aralıkta seyredebilir. Terapistin size seans başı alacağı ücreti hangi aralıkta tuttuğu tamamen kendisiyle ilgili bir durumdur. Pahalı olan iyidir gibi bir düşünce doğru olmadığı gibi ekonomik koşulları göz önünde bulundurduğunuzda değerinin çok altında seans ücretleri talep edilmesini de sorgulayabilirsiniz. Bu platform, belirli aralıklarla taban seans fiyatı belirlemektedir. Bundan dolayı ödeyeceğiniz ücretlerin uzmanın kendi eğitim-uzmanlık-titr-mesleki deneyim yılına göre çok çeşitli faktörlerle belirlediğini unutmayınız. Ödeme yöntemleri de platformdan platforma farklılık gösterir. Kredi kartı, banka havalesi veya online ödeme sistemleri en yaygın kullanılan yöntemlerdir. Ödemenin platform üzerinden güvenli bir şekilde yapıldığından emin olmanız, olası sorunların önüne geçmenize yardımcı olur. Bu platform için herhangi bir sorun yaşamadan güvenli bir şekilde ödeme yapacağınız ve 24 saatten fazla olması koşuluyla seanslarınızı iptal etmek ya da değiştirmek istediğinizde yüzde yüz para iadesi alabileceğinizi hatırlatmak isterim. Seanslara gelmeden önce ödeme yapmanız hem sizin seans saatinizi güvence altına almanız hem de terapistinizin o saati size özel kullanmak üzere seans oluşturması için elzemdir. Kimi özel durumlar haricinde son dakika iptalleri terapistleri zor duruma sokabilmektedir. Bundan dolayı katılamayacağınız ihtimali olan seanslar için terapistinizi zor duruma sokmamak adına seansınızı ertelemek ya da yeni seans gün ve saati oluşturmak gibi yollara baş vurabilirsiniz. Online Terapinin Avantaj ve DezavantajlarıOnline terapinin en büyük avantajı, zaman ve mekan esnekliği sunmasıdır. Büyük şehirlerde yaşayanlar için trafik derdini ortadan kaldırır. Aynı şekilde, fiziksel hareket kısıtlılığı olanlar veya yurt dışında yaşayanlar için de psikolojik destek almayı kolaylaştırır. Kendinizi en rahat hissettiğiniz ortamda, evinizin konforunda seanslara katılabilirsiniz.Ancak, online terapinin bazı dezavantajları da olabilir. Teknik aksaklıklar (internet bağlantı sorunları, ses kesintileri) seansın akışını bozabilir. Bundan dolayı lütfen seanslardan önce sessiz, rahatsız edilmeyeceğiniz bir odada olduğunuzdan ve internet hızınızın en az 16 Mbps olduğundan emin olunuz. Görüntünüzün uygun bir şekilde terapistiniz tarafından görülebilmesi için de mümkünse cep telefonunuzdan değil tablet ya da bilgisayarınızdan bağlanmanız ve belinizden yukarısının görünüyor olabildiği bir pozisyonda oturuyor olmanız önemlidir.Bazı insanlar için yüz yüze iletişimin sunduğu beden dili ve mimiklerin tam olarak anlaşılamaması bir eksiklik olarak görülebilir. Bu nedenle, ilk seansı deneme amaçlı kullanarak online terapinin size uygun olup olmadığına karar verebilirsiniz. Şunu akılda tutmakta fayda var. Terapistinizle kuracağınız ya da kuramayacağınız ilişki tamamen yolda belli olacaktır. Kimi zaman terapistin mizacının size uygun olmadığını düşünebilirsiniz. Kimi zaman terapistin uyguladığı terapi ekolünün sizin hayat görüşünüzü yansıtmadığını düşünebilirsiniz. Bu ve benzer tüm durumlar için terapistinizle terapötik ilişki kuramadığınızı ya da yargılandığınızı hiissettiğinizi veya rahatlıkla konuşamadığınızı fark ettiğini düşünüyorsanız başka terapistler aramanız gerektiğini belirtmek gerekir. Bu her zaman terapistin iyi ya da kötü oluşuyla ilgili olmayabilir. Doğru ekol, doğru uzmanlık ve danışan ilişkisi kurulabildiğini ya da kurulamadığını görmek ancak seanslar devam ederken anlaşılabilir.İlk Seansa Nasıl Hazırlanmalıyım?İlk seans, genellikle tanışma ve ihtiyaçlarınızı konuşma seansı olur. Seans öncesi, kendinize sessiz, rahat ve mahremiyetinize özen gösteren bir alan ayarlayın. İyi bir internet bağlantınızın olduğundan emin olun ve kulaklık kullanmak, daha iyi bir ses kalitesi sağlayabilir.Terapistinize kendinizi tanıtın, terapiye başlama nedenlerinizi ve beklentilerinizi açıkça ifade edin. Hatta aklınızdaki soruları (terapinin süreci, yöntemleri vb.) not alarak seansa girmek, daha verimli bir başlangıç yapmanızı sağlar. Fakat bunları yapmanız için zaten terapistiniz size uygun soruları sorup yönledirecektir. Ne anlatacağım diye endişelenmenize hiç gerek yoktur.Unutmayın, terapi bir maraton değil, bir süreçtir. Online terapi, bu süreci size daha ulaşılabilir ve esnek bir şekilde sunar. Önemli olan, kendinize en uygun yolu ve terapisti bulmaktır.SİZ DE ONLİNE TERAPİYLE KENDİNİZE YATIRIM YAPMAYA BAŞLAMAK İÇİN ŞİMDİ TAKVİMİMDE BELİRTTİĞİM SEANS SAATLERİNDEN BİRİNİ AYIRTARAK BENİMLE GÖRÜŞMEYE BAŞLAYABİLİRSİNİZ.
Fatma MISIR 03.09.2025

Cinsel Terapiye İhtiyacım Var Mı?

Cinsel Terapi Nedir ve Ne Zaman Cinsel Terapiye Baaşvurmalıyım?Cinsel terapi, bireylerin ve çiftlerin cinsel işlev bozuklukları, cinsel kimlik veya yönelim sorunları, ilişki dinamikleri ve cinsel yaşamla ilgili diğer zorlukları aşmalarına yardımcı olan bir psikoterapi dalıdır. Bu terapi, bireylerin cinsel sağlıklarını ve genel refahlarını iyileştirmeyi hedefler. Cinsel terapi, genellikle alanında uzmanlaşmış bir psikolog tarafından uygulanır. Cinsel terapiye başladığınız ilk seanstan itibaren psikoloğunuz sizden partnerinizle cinsel perhiz uygulamanızı yani uzmanınız söyleyene kadar cinsel ilişkiye kesinlikle girmemenizi söyler. Bu perhize uymanız, psikoloğunuzun sizlere vereceği ev ödevlerini uygulamak ve seansların sizin lehinize gitmesi için çok önemlidir. Cinsel Terapiye Ne Zaman Başvurulmalıdır?Cinsel terapiye başvurmak için birçok sebep olabilir. Eğer cinsel yaşamınızda veya ilişkinizde aşağıdakine benzer sorunlar yaşıyorsanız, bir uzmana danışmayı düşünebilirsiniz:Cinsel İşlev Bozuklukları: Cinsel isteksizlik, sertleşme sorunu, vaninismus, erken veya geç boşalma, orgazm olamama, ağrılı cinsel ilişki gibi durumlar.İlişki Sorunları: Partnerle cinsel uyumsuzluk, cinsel iletişim eksikliği, aldatma sonrası yaşanan güven sorunları veya cinsel yaşamın rutinleşmesi.Psikolojik Faktörler: Cinsellikle ilgili anksiyete, depresyon, özgüven eksikliği, cinsel travma geçmişi veya vücut algısı sorunları.Cinsel Kimlik ve Yönelimle İlgili Sorunlar: Cinsel kimlik veya yönelimle ilgili kafa karışıklığı, kabul görmeme hissi veya toplum baskısı.Cinsel İşlev Bozukluklarının Kısaca TanımıVajinismus: Vajinismus, vajina girişindeki kasların, cinsel ilişki veya vajinal penetrasyonu engelleyecek şekilde istemsiz ve tekrarlayıcı bir şekilde kasılması durumudur. Bu kasılmalar, kişinin kendi kontrolü dışında gerçekleşir ve genellikle ağrı, yanma, batma veya gerilme hissine neden olur. Vajinismus, cinsel ilişkiyi, jinekolojik muayeneyi, tampon kullanımını veya diğer vajinal penetrasyon gerektiren eylemleri imkansız hale getirebilir veya son derece zorlaştırabilir.Vajinismusun psikolojik ve fiziksel olmak üzere birçok nedeni olabilir. Genellikle, cinsel ilişkiye veya vajinal penetrasyona dair korku, kaygı, travmatik deneyimler, yanlış bilgiler veya yetiştirilme tarzından kaynaklanır. Ancak, fiziksel bir rahatsızlık (örneğin enfeksiyon veya kist) nedeniyle ağrı hissetme korkusu da vajinismusa yol açabilir.Tedavisi genellikle cinsel terapi, psikoterapi ve fiziksel egzersizleri içerir. Terapist, bireyin vajinismusa neden olan korku ve kaygılarını anlamasına yardımcı olurken, aynı zamanda vajinal kasları gevşetmeye yönelik özel egzersizler ve teknikler öğretir. Doğru bir uzmandan destek almak, bu sorunun üstesinden gelmek için atılan en önemli adımdır.Erken Boşalma:Erken boşalma (prematüre ejakülasyon), cinsel aktivite sırasında kişinin veya partnerinin istediğinden daha kısa sürede, genellikle penetrasyondan hemen sonra veya hemen önce boşalması durumudur. Bu durum, bireyin kontrol mekanizmasının dışında gerçekleşir ve genellikle cinsel yaşamda sıkıntıya, kaygıya, utanç duygusuna ve özgüven kaybına yol açar.Erken boşalma psikolojik ve biyolojik faktörlerin birleşiminden kaynaklanabilir. Yaygın nedenleri arasında cinsel performans kaygısı, stres, depresyon, ilişki sorunları ve cinsel travma geçmişi yer alabilir. Biyolojik faktörler ise hormonal düzensizlikler, tiroid sorunları veya prostat iltihabı gibi durumları içerebilir.Bu durumun tedavisi genellikle multidisipliner bir yaklaşımla ele alınır. Cinsel terapi, psikoterapi, ilaç tedavisi veya davranışsal teknikler (örneğin dur-başla veya sıkma tekniği) gibi yöntemler uygulanabilir. Önemli olan, bu durumu bir hastalık olarak görmek yerine, uzman bir profesyonelden yardım alarak aşılabilecek bir sorun olduğunu bilmektir.Geç Boşalma:Geç boşalma (gecikmiş boşalma), cinsel aktivite sırasında kişinin arzu etmesine ve yeterli cinsel uyarılmaya rağmen boşalamaması veya boşalmanın normalden çok daha uzun sürmesi durumudur. Bu durum, bireyin veya partnerinin cinsel tatminini engelleyebilir ve hem kişide hem de ilişkide hayal kırıklığına, endişeye ve strese yol açabilir. Geç boşalmanın altında yatan nedenler genellikle psikolojik, fiziksel veya farmakolojik faktörlerin bir kombinasyonudur.Psikolojik Nedenler: Cinsel performans kaygısı, partnerle yaşanan ilişki sorunları, cinsel fantezilere aşırı odaklanma veya cinsel birleşmeyi 'doğru' yapmaya dair mükemmeliyetçi düşünceler bu duruma yol açabilir. Ayrıca, çocuklukta veya geçmişte yaşanan cinsel travmalar da geç boşalmanın psikolojik kökenlerinden biri olabilir.Fiziksel Nedenler: Diyabet, sinir hasarı, hormonal dengesizlikler, prostat ameliyatı gibi tıbbi durumlar geç boşalmaya neden olabilir. Bu nedenle, bir uzmana başvurulduğunda öncelikle tıbbi bir değerlendirme yapılması önemlidir.Farmakolojik Nedenler: Antidepresanlar, yüksek tansiyon ilaçları veya alkol gibi bazı maddelerin kullanımı da geç boşalmaya yol açabilir.Geç boşalma tedavisinde en etkili yöntemlerden biri, duruma özel olarak tasarlanmış bir cinsel terapiprogramıdır. Bu terapi, bireyin cinsel performans üzerindeki kaygılarını azaltmasına, cinsel fantezilerini anlamasına ve partneriyle daha açık iletişim kurmasına yardımcı olur. Gerekli durumlarda, ilaç tedavisi veya yaşam tarzı değişiklikleri de (alkol tüketiminin azaltılması gibi) tedavi planına dahil edilebilir. Önemli olan, bu sorunun üstesinden gelinebileceğini ve yalnız olmadığınızı bilmektir. Bir cinsel terapistten veya ürologdan destek almak, hem kişisel hem de ilişkisel refahınız için atılacak en doğru adımlardan biridir.Anorgazmi:Anorgazmi, yeterli cinsel uyarılma olmasına rağmen kişinin cinsel ilişki veya mastürbasyon yoluyla orgazm olamaması veya orgazmın belirgin bir şekilde gecikmesi durumudur. Bu durum, bireyin cinsel yaşamında hayal kırıklığına, kaygıya ve tatminsizliğe yol açabilir. Anorgazmi genellikle iki ana kategoriye ayrılır:Birincil Anorgazmi: Bireyin hayatı boyunca hiç orgazm deneyimlememiş olması durumudur.İkincil Anorgazmi: Bireyin geçmişte orgazm yaşayabilmişken, daha sonra orgazm olma yeteneğini kaybetmesidir. Bu durum, genellikle yaşam tarzı değişiklikleri, stres, ilişki sorunları veya tıbbi durumlar gibi bir tetikleyici faktörle ilişkilidir.Anorgazmi, tek bir nedene bağlı olmayabilir ve genellikle psikolojik, fizyolojik ve farmakolojik faktörlerin birleşiminden kaynaklanır.Psikolojik Nedenler: Cinsel performans kaygısı, stres, depresyon, cinsel travma, utanç veya suçluluk duyguları, partnerle iletişim sorunları ve cinsel mitler anorgazmiye yol açabilir.Fizyolojik Nedenler: Hormonal dengesizlikler, sinir sistemi rahatsızlıkları, diyabet, pelvik bölgeye uygulanan ameliyatlar veya kronik ağrılar orgazm yeteneğini etkileyebilir.Farmakolojik Nedenler: Antidepresanlar, yüksek tansiyon ilaçları ve bazı antipsikotik ilaçlar gibi maddeler anorgazmiye neden olabilir veya durumu kötüleştirebilir.Anorgazmi tedavisinde, altta yatan nedenlerin doğru bir şekilde teşhis edilmesi çok önemlidir. Tedavi planı, duruma özel olarak tasarlanır ve genellikle şunları içerir:Cinsel Terapi: Bireyin veya çiftin cinsel kaygılarını, yanlış inançlarını ve iletişim sorunlarını ele almasına yardımcı olur. Terapist, cinsel uyarılma ve orgazm hakkında doğru bilgileri sağlayarak danışanın kendi vücudunu keşfetmesine destek olur.İlaç Tedavisi ve Tıbbi Müdahale: Fizyolojik bir neden saptanması halinde, altta yatan tıbbi durumun tedavisi veya kullanılan ilaçların değiştirilmesi gerekebilir.Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Alkol ve sigara kullanımının azaltılması, düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenme gibi yaşam tarzı değişiklikleri de genel cinsel sağlığı olumlu yönde etkileyebilir.Anorgazminin üstesinden gelmek mümkündür ve bir cinsel terapistten destek almak, cinsel yaşam kalitenizi artırmak için atabileceğiniz en önemli adımlardan biridir.Sertleşme Bozukluğu:Sertleşme bozukluğu (erektil disfonksiyon), cinsel ilişki için yeterli sertliğe ulaşamama veya bu sertliği sürdürememe durumudur. Bu durum, yalnızca penisin fiziksel bir tepkisi olmakla kalmayıp, aynı zamanda bir erkeğin özgüvenini, benlik saygısını ve partneriyle olan ilişkisini de derinden etkileyebilir. Sertleşme bozukluğu, karmaşık bir durumdur ve genellikle tek bir nedene bağlı değildir. Hem fiziksel hem de psikolojik faktörler rol oynayabilir.Fiziksel Nedenler: Bu durumun en yaygın nedenlerinden biri fiziksel sağlık sorunlarıdır. Kalp ve damar hastalıkları, diyabet, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol ve hormonal dengesizlikler, sertleşme için gerekli olan kan akışını etkileyebilir. Ayrıca, bazı ilaçların yan etkileri, sigara ve alkol kullanımı da sertleşme bozukluğuna yol açabilir.Psikolojik Nedenler: Stres, anksiyete, depresyon, cinsel performans kaygısı ve ilişki sorunları, sertleşme bozukluğunun önemli psikolojik nedenlerindendir. Bazen sorun, fiziksel bir nedenden başlar ancak zamanla psikolojik bir kaygıya dönüşerek durumu daha da kötüleştirebilir.Sertleşme bozukluğunun tedavisi, altta yatan nedenlere göre değişiklik gösterir. İlk adım, bir ürolog veya androloji uzmanına başvurarak kapsamlı bir tıbbi değerlendirmeden geçmektir. Tedavi seçenekleri şunları içerebilir:Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, sigarayı bırakma ve alkol tüketimini azaltma gibi değişiklikler kan akışını iyileştirerek duruma olumlu etki edebilir.İlaç Tedavisi: Oral yolla alınan ilaçlar (fosfodiesteraz-5 inhibitörleri) kan akışını artırarak sertleşmeye yardımcı olabilir.Cinsel Terapi: Sertleşme bozukluğunun psikolojik nedenleri varsa veya durum fiziksel bir sebepten kaynaklansa bile psikolojik kaygılar yaratıyorsa, cinsel terapi çok etkili bir yöntemdir. Terapist, performans kaygısını azaltmaya, özgüveninizi yeniden kazanmaya ve partnerinizle sağlıklı iletişim kurmaya yardımcı olur.Sertleşme bozukluğu, tedavi edilebilir bir sağlık sorunudur ve utanç duyulacak bir durum değildir. Bu sorunla başa çıkmak için doğru adımları atmak, hem cinsel sağlığınız hem de genel yaşam kaliteniz için büyük önem taşır.Cinsel İsteksizlik:Cinsel isteksizlik (hipoaktif cinsel istek bozukluğu), kişinin cinsel aktiviteye karşı devamlı veya tekrarlayan bir şekilde ilginin veya fantazilerin azalması veya tamamen yok olması durumudur. Bu durum, bireyin kendisi veya partneri için önemli bir sıkıntı kaynağı olduğunda klinik olarak tanımlanır. Cinsel istek, oldukça karmaşık bir konudur ve birçok farklı faktörden etkilenir. Bu faktörler psikolojik, fiziksel ve ilişkisel olarak gruplandırılabilir.Psikolojik Faktörler: Stres, anksiyete, depresyon, özgüven eksikliği, geçmiş cinsel travmalar veya vücut algısı sorunları cinsel isteği doğrudan etkileyebilir. Özellikle yoğun iş temposu, finansal sorunlar gibi günlük yaşam stresi, cinsel isteksizliğin yaygın bir nedenidir.Fiziksel Faktörler: Hormonal dengesizlikler (tiroid sorunları, testosteron seviyesindeki düşüş), diyabet, kalp hastalıkları veya kronik yorgunluk gibi tıbbi durumlar cinsel isteği azaltabilir. Ayrıca, bazı antidepresanlar, tansiyon ilaçları veya doğum kontrol hapları gibi ilaçların yan etkileri de isteksizliğe yol açabilir.İlişkisel Faktörler: Partnerle yaşanan iletişim eksikliği, çatışmalar, aldatma veya cinsel yaşamın monotonlaşması, cinsel isteksizliğe neden olabilir. İlişkideki sorunlar, genellikle cinsel isteğe de yansır.Cinsel isteksizlik, doğru yaklaşımla üstesinden gelinebilecek bir durumdur. Öncelikle bir uzmana (ürolog, jinekolog veya cinsel terapist) başvurmak ve altta yatan tıbbi veya psikolojik nedenleri belirlemek önemlidir. Tedavi genellikle şunları içerir:Cinsel Terapi: Bir cinsel terapist, bireyin veya çiftin cinsel isteksizliğin altında yatan psikolojik veya ilişkisel nedenleri anlamasına yardımcı olur. Terapist, açık iletişimi teşvik eder, cinsel mitleri yıkar ve cinsel yaşama dair yeni yaklaşımlar sunar.İlaç ve Hormon Tedavisi: Tıbbi bir neden saptanması durumunda, doktorunuz uygun ilaç tedavisine başlayabilir veya hormon seviyelerini düzenlemeye yönelik tedaviler önerebilir.Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Stres yönetimi teknikleri (meditasyon, yoga), düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve yeterli uyku gibi yaşam tarzı değişiklikleri de cinsel isteği artırmaya yardımcı olabilir.Cinsel isteksizlik, bireysel veya ilişkisel bir problemden kaynaklanabilir. Önemli olan, bu durumu açıkça konuşmak ve bir uzmandan yardım alarak cinsel yaşam kalitenizi artırmak için adımlar atmaktır.Cinsel Terapi Süreci Nasıl İşler?Cinsel terapi süreci, danışanın ihtiyaçlarına göre şekillenir. Terapi genellikle aşağıdaki aşamalardan oluşur:İlk Görüşme ve Değerlendirme: Terapist, danışanın veya çiftin sorunlarını, cinsel geçmişini ve beklentilerini anlamak için kapsamlı bir değerlendirme yapar. Bu aşamada, sorunların fiziksel mi yoksa psikolojik mi olduğunu anlamak için gerekli durumlarda tıbbi muayeneye yönlendirme de yapılabilir. Bundan dolayı eğer orgazm olamama, vajinismus, erken ya da geç boşalma ve ağrılı ilişkiden yakınıyorsanız önce üroloji/jinekoloji doktoruna görünmeniz; doktorunuzu organik sebepli değil psikolojik kaynaklı bir sorununuz olduğunu belirttiğinde cinsel terapi için psikoloğa başvurmanız uygun olacaktır. Terapi Planı: Terapist, elde ettiği bilgilere dayanarak kişiye özel bir tedavi planı oluşturur. Bu plan, bireysel veya çift seanslarını içerebilir ve çeşitli terapi tekniklerini kapsar. Sizlere çift olarak hem ilişkinizdeki uyumu hem cinsel hayatınızdaki uyumu bulmanız yolunda danışmanlık verilir.Terapi Seansları: Seanslar sırasında, terapist ve danışan, sorunların kökenlerini anlamaya çalışır. Bu, cinsel mitleri ve yanlış inançları yıkmak, cinsel iletişim becerilerini geliştirmek veya travmatik deneyimlerle yüzleşmek gibi konuları içerebilir.Ev Ödevleri: Terapist, seanslar arasında danışanlara cinsel yaşamlarına yönelik "ev ödevleri" verebilir. Bu ödevler, partnerle daha fazla iletişim kurmayı, yeni cinsel deneyimler denemeyi veya rahatlama egzersizleri yapmayı içerebilir. Fakat planlanmış bu ödevlerde cinsel perhiz kuralını unutmamanız gerektiği de hatırlatılır. Cinsellik yalnızda cinsel organların birleşimi değildir ve bunu kavramak, bedenlerinizi keşfetmekle başlayacaktır.Cinsel Terapide Neler Yapılır ve Neler Yapılmaz?Neler Yapılır:Gizlilik ve Güven: Cinsel terapi seansları tamamen gizlidir. Terapistinizle açık ve dürüst bir şekilde konuşmaktan çekinmemelisiniz. Bilgileriniz kesinlikle başka taraflarla paylaşılmaz.Eğitim ve Bilgilendirme: Terapist, cinsel işlevler, vücudun anatomisi ve cinsel tepki döngüsü hakkında doğru bilgileri sağlar. Bunları bilmiyor olmanız gayet doğaldı. Ülkemizde cinsel anatomi dersleri verilmemektedir. İletişim Becerileri: Çiftler arasındaki cinsel iletişim eksikliğini gidermek için danışanlara pratik yöntemler öğretilir.Kabul ve Adanmışlık Terapisi Teknikleri: Sorunlara yol açan olumsuz düşünce kalıpları ve inançlar üzerinde çalışılır; onlar dönüştürülmeye çalışılmaz. Bedensel farkındalıkla onlara verilen tepkileri dönüştürme üzerinde çalışılır. Neler Yapılmaz:Fiziksel Temas: Terapist ve danışan arasında hiçbir şekilde fiziksel temas yaşanmaz. Cinsel terapi, konuşmaya dayalı bir süreçtir. Çiftler birbirine ancak oturur pozisyonda temas edilecek kadar temas eder. Terapistiniz sizden cinsel terapi esnasında cinsel temasa dair pratikleri sergilemenizi kesinlikle isteyemez.Yargılama: Terapist, danışanların cinsel tercihleri, deneyimleri veya sorunları hakkında yargılayıcı bir tutum sergilemez. Cinsel yöneliminiz ve bu doğrultuda deneyimlediğiniz bozukluklar için de terapistinize başvurmaktan çekinmemelisiniz.Sihirli Çözüm Beklemek: Cinsel terapi, sorunları bir anda çözen sihirli bir yöntem değildir. Başarı, danışanın sürece olan katılımına ve çabasına bağlıdır. Belirlenmiş formülasyonlar olsa bir bozukluğun tedavisi; çiftlerin ne kadar dönüşmeye gönüllü olduğuyla ilgili olarak kısa ya da uzun sürebilir. Net bir seans sayısı vermek pek mümkün değildir.SİZDE YUKARIDA SIRALADIĞIM SORUNLARDAN BİRİNE SAHİP OLDUĞUNUZU DÜŞÜNÜYORSANIZ ÇİFT OLARAK CİNSEL TERAPİ İÇİN BİREYSEL OLARAK CİNSEL DANIŞMANLIK İÇİN İLK SEANSINIZI OLUŞTURABİLİRSİNİZ.
Fatma MISIR 03.09.2025