Depersonalizasyon, kısaca kişinin kendini gerçeklikten kopuk veya gerçek değilmiş gibi hissetmesi olarak tanımlanabilir. Benlik yitimi olarak da adlandırılan bu durum, çok rahatsız edici boyutlarda olabilir ve kişi kendisini bir rüyada yaşıyormuş gibi hissedebilir. Derealizasyon ise çevreden, içindeki nesnelerden ve insanlardan kopmuş hissetme hali olarak tanımlanabilir. Depersonalizasyonda kişi kendisine yabancılaşırken, derealizasyonda çevresine yabancılaşmıştır. İki durum sıklıkla birbirlerine eşlik eder. Depersonalizasyon nedir örnek vermek gerekirse eline kaynar su dökülen kişinin duruma kayıtsız kalarak tepki vermemesi, acı hissetmemesi, hiçbir şey olmamış gibi davranması. Kişi kendi bedenine dışarıdan bakıyor gibidir ve bu durum genellikle tekrarlayıcı şekilde ciddi sıkıntılar yaşayan kişilerde ortaya çıkan, bir nevi savunma mekanizmasıdır. Benlik yitimi olarak da bilinen depersonalizasyon, fiziksel ya da zihinsel anlamda bireyin kendisinden uzaklaşması ve gerçeklikten kopmuş hissine kapılması durumudur. Depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu (DPDR), kişinin sürekli veya aralıklı olarak kendini vücudunun dışından gözlemlemesi hissine sahip olduğunda ortaya çıkar. Ortamda bulunan diğer insanların ve objelerin gerçek olmadığı hissi ağırlık kazanır. Realitenin çarpıklaşması hali, benlik duygusunun ve öznel birinci şahıs deneyiminin niteliğini ve kalitesini de değişime uğratır. DPDR ve depersonalizasyon terimleri sıklıkla birbirlerinin yerine kullanılır.
Benlik yitiminin kişinin işlev görme yeteneğine müdahale etmesi hali, duyarsızlaşma bozukluğu olarak kabul edilir. Birçok insan hayatının belirli dönemlerinde geçici ve kısa süreli bir duyarsızlaşma deneyimi ile karşılaşmıştır; ancak bu duygular tekrarlamaya devam edip günlük hayatı etkilemeye başladığında bazı sorunlar ortaya çıkar. Duyarsızlaşma ve derealizasyon zaman içinde çok rahatsız edici bir hale gelebilir, kişi yaşadıklarını kenardan takip ediyor gibi hissedebilir veya kendini bir film ekranında izliyormuş sanrısına kapılabilir.
Depersonalizasyon, tek bir tanı olarak kabul görse de belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir. DPDR’ın bir kişi için geçerli olabilecek veya olmayabilecek iki ayrı yönü bulunabilir. DPDR semptomları da depersonalizasyon veya derealizasyon yaşanmasına bağlı olarak farklılık gösterebilir. Depersonalizasyonun başlıca belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
Duygusuzlaşma ve duygulara fiziksel olarak tepki göstermemek
Bedenden, zihinden, duygulardan ve hislerden bağımsız olarak hareket etme güdüsünde olmak
Hareketi, konuşmayı ve tavırları kontrol etmekte zorlanmak
Robotik hissetmek veya aynı bilinçsiz hareketleri tekrarlamak
Aleksitimine (duygu sağırlığı) bağlı olarak fiziksel ve duygusal olarak kapana kısılmış hissine kapılmak
Duyguları tanımakta veya tanımlamakta güçlük çekmek
Anılara duygu eklemekte veya başa gelen deneyimleri sahiplenmekte zorlanmak
Vücuda ya da uzuvlara (genellikle el, kol, bacak ve kafa gibi) yabancılaşmak veya uzuvların çarpık olduğu hissine kapılmak (şişmiş, küçülmüş, yamulmuş gibi.)
Kendini dışarıdan seyrediyormuş gibi hissetmek
Derealizasyon sanrısı çeken kişiler, dünyayı sanki bir perdenin arkasından izliyormuş gibi hisseder. Objeler ve insanlar çarpık ya da gerçek dışı görünebilir. Çevreden soyutlanmanın bu hali koku, ses ve dokunma gibi farklı duyularda da bozulmalara neden olabilir.
Başlıca derealizasyon belirtileri şunlardır:
Nesnelerin boyutunun ya da şeklinin bozulması
Çevresel farkındalığın artması
Çevrenin daha bulanık, renksiz, iki boyutlu veya gerçek dışı görünmesi
Hayatla uyuşmayan veya karikatür gibi görünen ortamlar
Yaşanan bir olayın daha önce de aynı şekilde yaşandığını hissetmek (Dejavu hissi)
Çevreyi tanımakta zorlanmak
Karmaşık semptomları olan derealizasyon bozukluğu saatler, günler, haftalar ve hatta aylar boyu devam edebilir. Bazıları için bu semptomlar zamanla kronik hale gelebilir, belirli dönemlerde artabilir veya zamanla azalabilir.
Belirli dönemlerde yaşanan ve şiddeti değişiklik gösteren depersonalizasyon ve derealizasyon durumlarının nedeni kesin olarak bilinmemektedir, ancak benlik yitimine neden olabileceği düşünülen başlıca hususlar şu şekilde sıralanabilir:
Çevreye veya kalabalık ortamlara uyum sağlamada zorluk
Zor durumlardan kaçınma veya yaşananları inkâr etme yönünde doğuştan gelen bir eğilim
Depresyona yatkın kişilik özellikleri, şiddetli veya uzun süreli depresyon dönemleri
Travmatik bir olay ya da istismara maruz kalmak veya bu tür bir olaya tanık olmak
İlişkiler, iş hayatı, maddi durum veya ailevi durumlar gibi yaşamın herhangi bir alanından kaynaklanan şiddetli psikososyal stresörler
Alkol, uyuşturucu veya yoğun ilaç kullanım geçmişinin bulunması
Bazı insanlar psikiyatrik bozukluklara karşı diğerlerinden daha savunmasız olabilmektedir. Örneğin; klinik vakalardan elde edilen bilgiler, kadınların depersonalizasyon/derealizasyon ve benzeri bir tür dissosiyatif olay yaşama olasılığının erkeklerden daha yüksek olduğunu göstermiştir. Genetik yatkınlık, beslenme bozuklukları, uzun süreli stres, travmatik deneyimler, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı gibi durumlar da bu tarz psikiyatrik bozukluklara olan eğilimi artırmaktadır.
Depersonalizasyon belirtileri organik bir şekilde azalabilir veya zaman içinde kendiliğinden ortadan kalkabilir. Hedefe yönelik ve kişiselleştirilmiş tedavi yöntemleri ise DPDR'den kurtulmak için büyük önem taşır. Derealizasyonu tetikleyen ve benlik yitimine yol açan stres faktörleri başarılı bir şekilde ele alındığında, iyileşme süreci hem daha hızlı hem de daha kalıcı olur. Psikoterapi, EMDR (Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme) ve ilaç tedavisi, depersonalizasyonun başlıca tedavi yöntemleri arasında yer alır.
Depersonalizasyonu tedavi etmenin en etkili yolu psikoterapidir. Bilişsel davranışçı terapi (CBT) ve destekleyici terapiler sayesinde gerçek olmayan şeyleri hissetmekle ilgili takıntılı düşünceleri ve gerçek dışı algıları önlemeye yönelik stratejiler oluşturulabilir. Gerçekle olan teması artırmak ve kişiyi dünya realitesine yeniden dahil etmeye destek olmak için duyuları çağıran topraklama teknikleri kullanılabilir. Örneğin; işitme duygusunu pekiştirmek için yüksek sesle müzik çalmak; dokunma duyusuna vurgu yapmak için soğuk bir buz küpü tutmak; koku duygusunu yerine getirmek için kokulu bir mendil koklamak gibi uygulamalardan fayda sağlanabilir.
Depersonalizasyon belirtileri olan kişilerin içlerinde yaşadıkları çatışmaları ve olumsuz duyguları ortaya çıkaran psikodinamik tekniklerin desteğiyle sorunun kaynağına ulaşmak kolaylaşır. Sorunun tespit edilmesi, ayrışma sürecinin analiz edilmesi ve etkinin etiketlenmesiyle beraber tedavi süreci de rahatlıkla planlanabilir. Psikoterapi seansları, kişinin gerçeklik duygusunu pekiştirmek, sorunun ortaya çıktığı zamanları an be an gözlemlemek, şimdiye odaklanmak ve hayal ürünü sanrıları azaltmak açısından oldukça faydalıdır.
Francine Shapiro tarafından geliştirilen EMDR (Göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme) tekniği, derealizasyon tedavisinde de uygulanabilen oldukça etkili bir ruhsal tedavi yöntemidir. İlk olarak TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) için geliştirilen EMDR tekniği, DPDR’de başta olmak üzere çok sayıda zihinsel sağlık durumunu tedavi etmek için kullanılır.
Depersonalizasyon/derealizasyon bozukluğunu özel olarak tedavi etmek için onaylanmış herhangi bir ilaç bulunmamaktadır; ancak psikiyatri hekimi tarafından DPDR semptomlarını ortadan kaldırmaya veya hafifletmeye destek olmak için bazı anti-anksiyete ilaçları ya da antidepresanlar reçete edebilir. Depersonalizasyon/derealizasyon da bazı diğer psikolojik hastalıklar gibi semptomları birbirine karışabilen bir duygu bozukluğudur. Bu nedenle mutlaka bir psikiyatrist tarafından incelenmeli, teşhis ve tedavi süreçleri hassas bir şekilde ele alınmalıdır.
Depersonalizasyon hakkında uzmanlarımıza sıkça sorulan sorulara buradan ulaşabilirsiniz
Depersonalizasyon nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte bu bozukluk, travmatik deneyimler yaşamış ve yoğun stres altında olan kişilerde daha yaygındır.
Depersonalizasyon, yoğun depresyon ve ağır anksiyetenin belirtisi olarak kabul edilir. Depersonalizasyon yaşayan kişilerin gerçeklik algısı bozulur, kaygı seviyelerinde önemli bir artış görülür ve bu kişiler kendilerini kaybolmuş hisseder.
Her ikisi de birbirini tetikleyen ya da birbiriyle alakalı semptomları içerebilir. Depersonalizasyon sürecinde kişi daha çok kendine yabancılaşırken derealizasyonda çevresine ve olaylara karşı yabancılık hissine kapılır. Derealizasyon ve depersonalizasyon tedavi sürecinde psikoterapinin yeri oldukça önemlidir. Psikolog Merkezi sayesinde psikolojik hizmetlere ihtiyaç duyan kişiler kendilerine en yakın psikologlarla yüz yüze görüşme veya online terapi desteği alma olanaklarına kolayca sahip olabilir.