Psikonevroz, kişinin içinde çatışmalara yol açan psikolojik hastalıkları kapsayan bir durumdur ve kişinin çevreye uyum sağlayamaması olarak tanımlanabilir.
Günümüzde birçok farklı toplumsal ve çevresel sebepten dolayı psikolojik rahatsızlıkların görülme oranı artmıştır. Örneğin yoğun iş temposu, fazla aktif sosyal hayat, ya da tam tersi aşırı pasif sosyal hayat yaşamak gibi durumlar kişinin ruh sağlığına da etki etmektedir. Çevresel, biyolojik, fiziksel ve psikolojik çeşitli faktörlere bağlı olarak ortaya çıkabilen bir diğer hastalık ise psikonevroz hastalığıdır. Psikonevroz içerisinde bulunan kişiler kendilerini son derece bitkin, değersiz, aciz, güçten düşmüş ve yorgun hissederler. Söz konusu hisler kişiyi bunalıma sokabilir ve diğer psikolojik rahatsızlıkları da tetikleyebilir. Örneğin kişide farklı fobiler, depresyon, anksiyete ve benzeri rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Bu tür bir duruma sahip olan kişiler, etraflarında meydana gelen olaylara diğer insanlara kıyasla çok daha farklı tepki verirler. Yani kişi kendisini fazla endişeli, kaygılı, stresli, korkulu ve mutsuz hissedebilir. Dolayısıyla bu durum kişinin hem bireysel olarak ruh sağlığını etkilerken, hem de diğer insanlarla olan iletişim seviyesini de bozar ve sosyal yaşamda çeşitli sorunlara sebep olur. Bununla birlikte, ‘’psikonevroz hastalığı nedir?’’ sorusunu cevaplayabilmek için bu konuyu daha derinlemesine incelemek gerekir. Zira psikolojik hastalıklar genel tanım olarak bakıldığında iki farklı gruba ayrılırlar. Bunlar "psikoz" ve "nevroz" olarak adlandırılır ve iki durumun da kendisine has farklı özellikleri mevcuttur.
Psikoz hastalığı, kişinin gerçek dünyayla ve gerçeklikle olan bağlarını yitirmesi ve dolayısıyla halüsinasyonlara, hezeyanlara ya da sanrılara kapılmasına sebep olan bir durumdur. Psikoz tek başına bir hastalık ismi değildir. Bilakis, şizofreni ve bipolar bozukluk gibi ciddi psikolojik hastalıklarda ortaya çıkan bir belirtidir. Kişi gerçeklikle olan bağlantısını kaybeder ve bunun sonucunda neyin gerçek neyin hayal olduğunu ayırt edemez. Bu da psikozda olan kişilerin var olmayan şeyleri görmesine ya da duymasına, aşırı paranoyak olmasına ve çevresine ya da kendisine zarar vermesine yol açabilir.
Nevroz durumunda bulunan kişiler psikozdaki kişilere kıyasla gerçeklik algılarını kaybetmemişlerdir. Dolayısıyla nevrotik hastalıklara sahip olan kişiler sergiledikleri davranışların bilincindedirler. Ancak bu durumda kişi özellikle çevreden gelen uyarılara karşı aşırı tepki verir. Nevroz durumundaki kişiler günlük yaşantılarında aşırı kaygı, korku, endişe ve güvensizlik gibi duygulara sahip olabilirler. Bu tür durumlarda kişinin vücudunda çeşitli fiziksel ve psikolojik belirtiler ortaya çıkabilir. Bu belirtiler arasında vücutta genel bir titreme olması, aşırı terleme, baş dönmesi, kalp çarpıntısı, nefes darlığı, ishal, karın ağrısı, sosyal fobi, aşırı stresli bir yaşam, huzursuzluk ve ani öfke patlamaları görülebilmektedir. Bununla birlikte, nevroz durumunda bulunan kişilerde ciddi seviyede kişilik bozuklukları görülmez. Dolayısıyla kişinin çoğu durumda hastaneye yatırılmasına ya da ciddi bir gözlem altında tutulmasına gerek yoktur. Bu durum psikotik hastalıklarda daha farklı ilerler, zira kişi başta kendisine daha sonra da çevresine zarar verici davranışlarda bulunabilir. Bu sebeple yoğun bir tedavi planı uygulanır ve hastaneye yatırılma oranı nevrotik hastalıklara kıyasla çok daha yüksektir.
Psikonevrozun hangi sebeplerden kaynaklandığını belirlemek güçtür. Zira psikonevroz ve bu durumun yol açtığı psikolojik rahatsızlıklar birçok kişide farklı sebeplere bağlı olarak ortaya çıkar. Bu yüzden ortaya kesin bir hastalık sebebi koymak kolay değildir.
Bununla birlikte, yine de genel olarak psikonevroz durumunda bulunan kişiler incelenmiş ve bazı genellemeler yapılarak hastalığın hangi sebeplerden dolayı ortaya çıkabileceği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu doğrultuda; psikonevrozun sebepleri aşağıda sıralanmıştır:
● Kişinin bedensel ya da ruhsal olarak tatmin olmaması, kendisini sürekli eksik hissetmesi.
● Kimi zaman erken yaşlarda başlayan, kimi zaman da çeşitli hayat şartları sebebiyle ortaya çıkan yoğun stres.
● Çevresel, ailevi ya da diğer faktörler sebebiyle kişinin kendisine normal gelmeyen ve anormal bulduğu davranışları sergilemek zorunda olması.
● Kişinin sürekli kendi içerisinde iç çatışmalar yaşaması.
● Kişinin çok sevdiği birisini kaybetmek, iflas etmek, boşanmak ya da alıştığı bir yerden taşınmak gibi ciddi travmatik etkiye sahip olabilecek olayları tecrübe etmesi.
● Uzun süre boyunca tedavi görmeyi gerektiren ve kimi zaman kişinin dış dünyadan kopup öz güvenini sarsacak hastalıklara sahip olunması (kanser vb.)
● Kişinin kendisine sürekli yüksek hedefler koyup bunları başaramayınca kendisini değersiz ve başarısız hissetmesi.
● Özellikle çocukluk döneminde yaşanan istismar, değersiz hissetme, ilgi görmeme ve benzeri travmatik durumlar.
● Gelişim bozukluğu ve kronik ya da genetik yoluyla aktarılan çeşitli hastalıklar.
● Ailede ciddi psikolojik rahatsızlıklara sahip olan bireylerin bulunması.
Psikonevroz tek başına bir hastalık değildir ve içerisinde birden fazla psikolojik rahatsızlığı barındırır. Dolayısıyla Psikonevrotik hastalıkların belirtileri de bu doğrultuda çeşitlilik göstermektedir. Bu belirtiler genellikle kişinin savunma mekanizmasının zayıfladığı ya da olumsuz duygulara kapılmasına sebep olabilecek olayların yaşandığı dönemlerde ortaya çıkarlar. Kişi genellikle içinde bastırdığı duyguları, unutmak istediği olayları ve kendisini geçmişte üzen ya da strese sokan olayları sürekli düşünmeye başlayarak olumsuz bir ruh haline kapılır.
Bu olaylar kişinin sevdiği birisini kaybetmesi gibi duygusal sebepleri, fiziksel rahatsızlıkları ya da ekonomik ve sosyal hayatı içeren sorunları kapsayabilir. Dolayısıyla kişi kendisini duygusal bir buhranın içerisinde bulur. Ancak psikonevroz yaşayan kişilerde sadece psikolojik değil, aynı zamanda fiziksel belirtiler de ortaya çıkabilir. Örneğin kalp çarpıntısı, nefes darlığı, ellerin ya da tüm vücudun titremesi, aşırı terleme, mide bulantısı, karın ağrısı, kusma ve ishal gibi belirtiler oldukça sık şekilde görülür.
Kişinin yaşadığı şüphe, endişe ve korku duyguları da bu belirtileri tetikler. Dolayısıyla psikonevrozun düzenli bir şekilde hem ruhsal hem de fiziksel sağlığı bozan bir hastalık olduğu söylenebilir. Psikonevrozun yaygın bir şekilde görülen diğer belirtileri aşağıda sıralanmıştır:
● Kişinin kendisini sürekli bitkin, yorgun, halsiz ve enerjisiz hissetmesi ve bunun sonucunda çok önemli işler dışında pek bir şey yapmaya takatinin kalmaması.
● Konsantrasyon bozukluğu ve odaklanmada güçlük.
● Ani gelen öfke nöbetleri ve kişinin kendisini durduk yere sinirli hissetmesi.
● Kimi kişilerde aşırı uyku ya da gün içinde uyuklamak, kimi kişilerde ise uykuya zor dalmak ve normalden çok daha az uyumak şeklinde ortaya çıkabilen uyku bozuklukları.
● Kişinin mantıklı bir sebebe dayanmayan basit şeylere karşı büyük korkular duyması ve fobiler geliştirmesi.
● Sürekli yaşanan gerginlik, endişe ve kaygı hali.
● Anksiyete.
● Depresyon.
● Kronik bir şekilde devam eden baş ağrısı.
● Kişinin gastrointestinal (yani mide ve bağırsaklarda ortaya çıkan rahatsızlıklar) sorunlara sahip olması. Örneğin mide bulantısı, kusma vb.
● Sırf vakit öldürmek ve sahip olunan psikolojik yükü yok saymak için yapılan aşırı yemek yeme, sürekli aynı aktiviteyi yapma gibi önleyici davranışlar sergilemek.
● Kişinin çeşitli takıntılara ve saplantılara kapılması.
● Kişinin odasından ya da yatağından zorunlu haller dışında ayrılmak istememesi.
● Kişinin en ufak bir durumdan son derece olumsuz şekilde etkilenerek kendini aşırı mutsuz, değersiz ve kırgın hissetmesi.
● Sosyal olarak herhangi bir aktiviteye dahil olmak istememek ve kendini diğer insanlardan izole etmek.
Yukarıda verilen psikoz ve nevroz tanımlarından hareketle psikonevroz ve psikoz arasındaki ayrım için; psikonevroz kavramının kapsadığı hastalıkların kişinin gerçeklik algısını bozmayacak hastalıklar olması durumu dile getirilebilir. Dolayısıyla psikonevroz anksiyete, kaygı bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk, depresyon, dürtü bozuklukları, takıntı – saplantı, fobi ya da histeri gibi hastalıkların bulunduğu bir gruba dahil edilebilir. Söz konusu psikolojik rahatsızlıklar arasında en yaygın olarak bilinenler ise OKB (obsesif kompulsif bozukluk), anksiyete ve depresyondur. Bahsi geçen tüm hastalıkların ortak noktası ise kişinin çevresiyle olan uyum seviyesinin düşmesi, kendisini istediği seviyede geliştirememesi, hayatından tatmin olmaması, kişinin kendisini çoğu durumda mutsuz, değersiz ya da endişeli hissetmesidir. Dolayısıyla psikonevroz durumunda bulunan kişilerin bir çeşit içsel çatışma yaşadığı söylenebilir. Bu içsel çatışma sonucunda da çeşitli psikolojik rahatsızlıkların ortaya çıkması son derece beklenen bir durum olacaktır. Zira kişinin duygusal olarak içerisinde bulunduğu boşluk, çatışma veya karmaşık durumlar zamanla kişinin çeşitli psikonevrotik hastalıkları geliştirmesine sebep olabilir.
Psikonevroz tanısı için başvurulan iki farklı sistem vardır. Birisi Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından tanımlanan DSM sistemi iken diğeri ise Dünya Sağlık Örgütü tarafından tanımlanan ve resmi tanı koyma sistemi olarak kabul edilen ICD sistemidir. Bu kılavuzda yer alan bilgiler uyarınca hastalığın tanısının konulması için özel bir teknik, laboratuvar testi ya da görüntüleme yöntemi bulunmamaktadır. Hastalığın tanısının konulması için öncelikle kişiye fiziksel bir muayene yapılır. Bu herhangi bir fiziksel hastalık riskini elimine etmek için izlenen bir yoldur. Daha sonra kişiye detaylı bir psikolojik muayene yapılır ve kişinin sahip olduğu tüm belirtileri anlatması istenir. Kişinin eksik bilgi verdiği ya da tam açıklayamadığı durumlarda ise doktor ek sorular sorarak kişiden gerekli bilgileri edinir. Bunun yanında kişinin durumuna göre çeşitli kriterlere bağlı olarak belirlenen psikolojik tanı testleri de uygulanabilir. Tüm bu bileşenlerin sonucunda kişiye hastalığın tanısı konur.
Psikonevroz tedavisinde en çok başvurulan tedavi yöntemleri ilaç tedavisi ve psikoterapidir. Psikoterapide sıklıkla bilişsel davranışçı terapi kullanılırken ilaç tedavisinde ise kişinin sahip olduğu alt hastalık türüne bağlı olarak antidepresan, sakinleştirici ve benzeri birçok farklı türde ilaç kullanılabilir. Psikonevroz tedavisinde ilaç kullanımı her ne kadar tedavi sürecini daha sancısız ve çabuk hale getirse de, tek başına bir çözüm değildir. Zira ilaç kullanımı temelde kişinin serotonin seviyesini arttırır, çeşitli durumlara karşı verdiği tepkilerin seviyesini düzenler ve genel olarak hastalıkların semptomlarını azaltır. Ancak altta yatan psikolojik sorunların çözülmesini sağlamaz. Dolayısıyla kişinin aynı zamanda psikoterapi alması da son derece önemlidir. Psikoterapi sürecinde kişinin sahip olduğu iç çatışmalar bir çözüme kavuşturulmaya çalışılır. Çözümü olmayan durumlarda ise kişiye durumu kabullenmesi ve olaylara daha farklı bir şekilde bakması öğretilir. Bu sebeple hastanın sahip olduğu genel davranış biçimini değiştirmek üzerine kurulu olan bilişsel davranışçı terapi (BDT) oldukça öne çıkan bir psikoterapi yöntemidir. Aynı zamanda kişinin sahip olduğu hastalığın türüne göre Aile Terapisi ya da Grup Terapisi gibi yöntemler de kullanılabilir.