Delüzyon ya da hezeyan olarak da bilinen sanrı, gerçekliğe uymadığı halde insanların çoğunluğu tarafından inandırıcı bulunan bir durumdur.
Hezeyan olarak da tanımlanan sanrılar, diğer insanlar inanmasa bile yineleyen ve inanılması sürdürülen düşünceler ve inanışlardır. Bunun yanı sıra, mantıksal açıklamalara rağmen değiştirilemeyen, yanlış inançlar ve de düşüncelerdir. Eğer kişide bir muhakeme bozukluğu varsa bu bir sanrı belirtisi olabilir.
Sebep sonuç ilişkisi mantıksızsa ve düzgün kurulamıyorsa yine sanrı belirtisinden söz edilebilir. Sanrı gören kişiler ilişkilerinde güvensizlerdir. Bu bireyler kendilerini huzursuz eden duygular varsa onları bu yolla inkar ederler ve onlara rahatsız edici gelen davranışlardan kaçınma eğilimi gösterirler.
Bu durumun kişinin kültürel arka planı ile alakası yoktur. Kısacası sanrı gözle görülmediği halde ve ne kadar yanlış olursa olsun kişilerin inanmayı sürdürdüğü düşüncelerdir. Bu düşünceler imkansız olabileceği gibi gerçekleşebilecek düşünceler de olabilir. Sanrılar başta şizofreni olmak üzere diğer birçok hastalıkta ortaya çıkmaktadır.
Sanrılar genellikle şu özelliklerle kendilerini gösterirler:
● Görünür gerçekliğe uymazlar.
● Yanlışlığının kanıtlanabilir durumda olmasına rağmen değiştirilemez.
● Kişinin zihnini meşgul ederler.
● Kişi bunlara direnç göstermez.
● İnanılmaz derecede imkansız olabileceği gibi aynı zamanda gerçekleştiği bilinen durumlara kadar değişiklik gösterebilir.
● Kültürel ve alt kültürel normlarla uyumaz ve sarsılmazdır.
Sanrılar ne bellek hataları ne de basit hatalardır. Sanrılar, batıl inanç kaynaklı olmadığı gibi akla geliveren düşünceler de değillerdir. Temel özelliklerine bakıldığında sanrılar objektif olarak yanlış olsa bile sarsılamazlardır. Yine tüm düzeltme çabalarına ve yanlış veriler bulunmasına karşın değiştirilemezlerdir.
Sanrıların nedeni tam olarak anlaşılamamaktadır. Ancak sanrıların genel olan genetik, biyolojik ve çevresel faktörlere bağlı olarak geliştiği düşünülmektedir. Bu bozukluktan muzdarip olan bireylerin ailesinin içinde de çoğunlukla aynı sorundan muzdarip olan kişiler bulunmaktadır. Sanrıların tedavisi ise oldukça güçtür, bunun nedeni de hastaların sanrıları gerçek sanması ve var olmadıklarını kabul etmemeleridir. Bu yüzden de sanrıları bir problem olarak göremezler. Eğer kişi gördüğü sanrılar yüzünden kendine veya da bir başkasına zarar verme potansiyeli taşıyorsa hastanede yatarak tedavi olmalıdır. Ancak hastanede yatarak tedavi en sık uygulanan tedavi çeşidi değildir. Hastalara çoğunlukla bireysel psikoterapi tedavisi uygulanır.
Grandiyöz Sanrı (Büyüklük Sanrısı) Nedir?
Büyüklük sanrıları olarak da bilinen grandiyöz sanrı; kişilerin çok mühim, önemli, güçlü ve zengin olma şeklinde bir kimliğe sahip olma sanrılarıdır. Kişiler ayrıca kutsal bir güç ya da şahsiyete bağlı olduklarını da iddia edebilirler. Grandiyöz sanrının iki türü bulunur.
1. Grandiyöz Yetenek Hezeyanı: Bu sanrı türünde, kişi özel birtakım güçleri ya da yetenekleri olduğuna inanır ve bunu öne sürer.
2. Grandiyöz Kimlik Hezeyanı: Bu sanrı türünde ise kişi, çok ünlü ve çok tanınan biri olduğuna inanır.
Perseküsyon Sanrı Nedir?
Perseküsyon sanrı, persekütif ya da paranoid sanrı olarak da bilinir. Bu bozuklukta hastalar, kendisine ya da ailesinden gibi bir yakınına bir kötülük yapılacağı, başlarına bir iş geleceği düşüncesine sahiptirler. Bu kişiler sıklıkla izlendiklerini düşünürler. Birinin onları zehirlemek ya da öldürmek istediğine dair inançları bulunur. Bu sanrı türü aynı zamanda paranoid düşünceleri de içerir.
Nihilistik Sanrı (Cotard Sendromu) Nedir?
Bu sanrılara sahip olan kişiler kendisinin ya da başkalarının, hatta dünyanın var olmayıp sona erdiğine inanırlar. Bazılarında ise bununla birlikte kendilerinin ölümsüz olduğuna dair inançları da bulunur.
Somatik Sanrı Nedir?
Somatik sanrı, bedenin görünümü ya da işlevleri ile alakalıdır. Bu bozuklukta kişi, anormal ya da değişmiş bir vücuda sahip olduklarını düşünürler.
Bizar Sanrı Nedir?
Bizar sanrı, var olması çok zor ya da mümkün olmayan, mantık kuralları dışındaki sanrılardır. Buna örnek olarak kişi uzaylılar tarafından kaçırıldığını düşünebilir. Vücudunda böceklerin gezindiğine inanmak da bir bizar sanrısıdır.
Hipokondriyak Sanrı Nedir?
Kişi muayene edilip ilgili tetkikleri yaptırdığı halde, yani tüm tıbbi veriler aksini göstermesine karşın önemli bir hastalıktan muzdarip olduğuna inanmaktadır. Hipokondriyak sanrı hastaları genellikle ileri yaşlı kişilerde görülmektedir.
Jaluzik Sanrı Nedir?
Jaluzik sanrı türünde hasta olan kişi, cinsel parterinin kendisine sadık olmadığına inanmaktadır ve böyle bir durum yaşanmamasına karşın karşısındaki kişiye inanmazlar.
Mignon Hezeyanı
Mignon sanrı gören kişiler, anne babasının aslında kendi anne babası olmadığına inanırlar. Onlara göre onlar, önemli ve de varlıklı bir ailenin çocuklarıdırlar.
Reformist Sanrı
Reformist sanrıda dinsel, filozofik veya politik içerikli sanrılar vardır ve kişinin topluma ve kurumlara karşı eleştirileri ile bu doğrultuda olan davranışları içerir.
Küçüklük Sanrıları
Kişiler yaptıkları ve yanlış olduğuna inandıkları düşünceleriyle boğuşurlar. Bu türden eylemleri olduğuna inandıkları için tanrı ya da toplum tarafından cezalandırılacaklarını düşünürler. Ayrıca hiçbir mal varlıkları olmadıklarına ya da her şeylerini kaybedeceklerine inanırlar. Kendilerinin sebep olmadığı felaketlerden bile kendilerinin suçlanacağını düşünürler.
Referans Sanrısı
Kişiler başkalarının söyledikleri ve sözleri kendileri ile bağlarlar. Eğer kişiler bu tür düşüncelerinden şüphe ediyorsa buna referans düşünce denir. Ancak kişiler düşüncelerinin doğruluğundan eminse buna referans hezeyan denir.
Dava (Hak Arama) Sanrıları
Bu tür sanrılarda kişiler otoritelere karşı davalar açarlar ve onlardan şikayetçi olurlar. Onlara göre kişilik hakları yenmiştir ve bu yüzden davacı olmakta haklıdırlar.
Kontrol Edilme Sanrıları
Kişiler kendi duygularının ve düşüncelerinin dış güçler tarafından kontrol edildiğine inanırlar. Bu sanrılara sahip kişiler, kendilerini büyük bir gücün altında hissederler ve kendilerinin onun altında zorla bulundurulduğuna inanırlar. Onlara göre kendileri kurbandır.
Kıskançlık Sanrıları
Kişiler ilişki içerisinde oldukları kişilerin kendilerinden başka kişilerle ilişki içerisinde olduğuna inanırlar. Partnerlerini bu kişilerle yakalamak ve onlara durumu kanıtlamak için planlar yaparlar. Eşlerinin davranışlarını da sıkı bir takip altına incelerler.
Erotomanik Sanrılar
Kişiler kendilerinden makam, statü ve zenginlik açısından üst düzeyde olan kişilerin kendilerine aşık olduğuna inanmışlardır. Erotomanik sanrılar genellikle kadınlarda görülür.
Sanrısal Yanlış Tanımalar
Kişiler ailesindeki ya da çevresindeki kişilerin başkalarıyla yer değiştirdiklerine inanmışlardır. Bu sanrının Doppelganger türünde kişi, kendisine tıpatıp benzeyen ancak farklı bir hayata sahip olan bir ikizi olduğunu düşünmektedir.
Capgras adlı türde ise kişi, ailesindeki kişilerin onlara çok benzeyen kişiler ile yer değiştirdiğine inanmaktadır. Bunun Fregoli sendromu denen bir alt türü bulunmaktadır. Bu durumda ise kişi, tüm insanların aslında aynı kişi olup değiştirdiği kılıklarla onun çevresinde olduğunu düşünür.
Psödolojia Fantastika
Kişi çeşitli fantezilere sahiptir ve bundan yola çıkara yaptığı eylemlerin gerçek olduğuna inandır. Munchausen sendromu en çok rastlanan örnektir.
Metabolik Hezeyan
Kişi bedeninin bir kısmının değiştiğine inanır. Kendisi ona göre bir nesneye, insana ya da hayvana dönüşmüştür.
Sanrısal bozuklukların belli bir nedeni henüz bilinmemektedir. Ancak biyolojik ve psikolojik faktörlerin sanrı oluşumunda ortak bir etkisi olduğu düşünülmektedir. Bu bağlamda ailesinde şizofreni bozukluğu ya da sanrısal bozukluğu olan kişilerde sanrı görme ihtimalinin daha fazla olduğu görülmektedir. Şizofreni ve sanrısal bozuklukların bağlantılı olduğu düşünülmektedir.
Sanrılar, ortalama olarak 35- 40 yaşlarından sonra görülür.
Sanrıları erkekler kadınlara oranla daha fazla görmektedir. Sanrılar aniden ortaya çıkabilir. Eşle ilgili önceki ve son konular da sanrılara zemin hazırlarlar. Sanrıların tedavi edilmesi zahmetlidir ve genellikle eşten ayrılma ya da onun ölmesi ile son bulurlar. Grandiyöz tip sanrısal hastalığı bulunan kişilerde megalomani bulunur.
Varsanı, bir duyu organını hiçbir nesne uyarmadığı halde sanrının varlığına kesin olarak inanma durumudur. Bir diğer adı halüsinasyon olarak bilinir. Bu tip varsanılar genellikle kişilerin çevresindeki duymadığı sesleri duymaktan ya da görünmeyen şeyleri görmekten oluşmaktadır. Bunlara ek olarak dokunma, tat alma ve koku halüsinasyonları da vardır. Aynı sanrıda olduğu gibi kişi varsanıda da hastalığı olduğundan habersizdir. Kişi zaten bir hastalığı olduğunu düşünmemekte ve görüp işittiği şeylerin gerçekliğine tam olarak inanmaktadır. Varsanı bir hastalık sayılmamakla birlikte bir belirti olmaktadır. Varsanılar ortalama 4 başlık altında toplanır. Bunlardan ilki işitme varsanısı, ikincisi somatik varsanılar, üçüncüsü koku varsanısı ve sonuncusu da görme varsanısıdır. Kişi başkalarının duymadığı sesleri duyduğunu düşünüyorsa bu işitsel varsanıdır. Kişi vücutta değişik fiziksel duyumsamalar hissediyorsa bu somatik sanrıdır. Kişi eğer diğerlerinin fark etmediği kokuları duyduğunu iddia ediyorsa bu koku sanrısıdır. Son olarak kişi aslında var olmayan şekiller ve insanlar gördüğünü iddia ediyorsa bu görme varsanısıdır. Psikiyatrik hastalarla birlikte yüksek ateş, alkol ve madde kullanımı da görülebilir. Varsanıları tedavi etmek için öncelikle ilaç tedavisi seçilmektedir. Tedaviden verim almak için doktor ve hasta iyi bir ilişki içerisinde olmalıdır. Kontroller düzenli ve aksatılmadan gitmelidir. Verilen ilaçlar da düzenli şekilde kullanılmalıdır.
Varsanılar, şizofreni hastalarında görülürken sanrılar tamamen düşüncelerden oluşur. Sanrılar sonucu kişi işlevselliğini yitirmezken varsanılar işlevselliği baltalar. Fakat sanrılar ilerleyen zamanda varsanılara dönüşebilir.
Bu hastalık tedavi edilebilse de eğer sanrıları uzun sürüyorsa biraz güç bir tedavisi olabilir. Kullanılan ilaçlar yardımcı olsa da her zaman çok etkili olmayabilirler. Hastalar psikoterapiyi de hasta olduklarını düşünmedikleri için reddedebilir.
Sanrı tedavisi için hastalar doktorlara genellikle kendi kendilerine başvurmazlar. Bunun nedeni gördüklerinin gerçekliğine inanmış olmaları ve hasta olduklarını düşünmemeleridir. Eğer doktora kendileri gitmişse de bu hasta olduklarını düşündükleri için değil, sanrılarından kaynaklı olan ruhsal sıkıntıları içindir. Doktora genellikle yakınları ısrar ettikleri için giderler. Buna ek olarak kişiler, sanrıları sonucu yaşadıkları adli olaylar yüzünden de resmi kurumlar tarafından kontrole gönderilebilirler. Hastalar mesleki ve sosyal açıdan genellikle sorun yaşamadıklarından, hastalıklarının tanı ve tedavisi gecikebilmektedir. Tedavide genellikle antipsikotik ilaçlar tercih edilir. Hastalar hasta olduklarını düşünmediklerinden ilaçları içmeyi reddedebilirler. Bu sebepten ötürü hastanın hekimle güven ilişkisi olması önemlidir.