İçe Bakış, Kendine Varış

Kendine Sarılmak

Merhaba güzel kızım,

Nasılsın? Öyle herkesin sana sorduğu gibi öylesine bir soru değil bu kez, gerçekten nasılsın?

Sanmışlıkların, yanılmışlıkların, arayışların, bulamayışların, çıkmaz sokaklarda kayboluşların, kendi içine bir türlü varamayışların nasıllar? Nasıldı içinde öldürmeye çalıştığın saf küçük kızı toprak altında bırakmak? Başkaları için kendini hiçe saymaklar seni çokluğa götürdü mü?


Herkese iyi olmaya çalışmaların kendine nasıl da saf kötülük oldu. Kendinden verdin ama bak hiç kalmadın. Kendini hep erteledin, kendine hiç zamanın yoktu. Hayat zordu, yol uzundu ama yönünü yokuşlara çeviren sendin. Sen yaşamaya değil ancak ölmemeye gücü yeten o solgun çiçek değilsin. Başkalarına can olayım derken kendini susuz bırakma olur mu?


Şimdi içinde susan silahların sessizliği. Biten savaşın sükuneti, belki kuzuların sessizliği. Başkalarının savaşlarında kendini onlara siper etmeler bitti küçük savaşçım, artık kendi hayatın için savaşma zamanı. Sen savaş istemezsin bilirim. Ama en azından koşmasan da yürü olur mu. Hep mektuplar yazardın, mektuplar almak isterdin; nasıl da kendini unuttun. Posta kutum acaba çalındı mı, evimin yolları unutuldu mu diye düşündüğün zamanlarda kendi kapını kendi sözcüklerinle çalmayı ihmal etme olur mu.


Ben buradayım. Seni bekliyorum, seni arıyorum, seni inşa ediyorum.




Pervane


Yanmalar, sönmemeler... kül oldum bittim sandıkça, hep yeni baştan tutuşmalar... Gözlerin itfaiye ararken bir bardak suya muhtaç kalışlar... Sonra o bir bardak suda boğulmalar... Gördüğün her kıvılcıma yangın tüpüyle koşarken kendi yangınlarında küle karışmalar... O ateşe attığın odunları hatırlayıp yardım istemeye utanmalar... Yanabilen parçaları herkes yakabilir, ben de yanmasaymışım diye hissedilen suçluluklar... Kendi acılarına kendinden prangalı hissedişler... Dört yanın alevken içinde harlanan yangınlar... Bu yangını ben başlattım, ben söndürmeliyim baskısı.


Hiçkimse yandığını görmeyebilirmiş, herkes o yangına su tutmak istemeyebilirmiş. Aynı ateşlere pervane olunabilirmiş, bile isteye basılabilirmiş o sıcak küllere. Her ateş aynı yakmazmış herkesi. Her elde yokmuş yangın tüpü, herkesten yardım beklenmezmiş. Su kendinde olsa dahi dökmek zor gelebilirmiş.


Güzel kızım,

Bitmedi mi ateş böceği gibi pervane oluşların? Yetmedi mi ateşe gözün kapalı atlayışların? Nerede kaldı deneyimlendikçe akıllanmaların?




Günebaka-mayış


Günebakan penceresindeydi ve bahar bir türlü gelmek bilmezdi. Güneş gidince günlerim kara teslim olmuştu. Kendime giden yollar kapanmıştı. İçimdeki belediye çok iyi çalışmıyormuş meğer. Bir şeylerin yokluğunun grevi ve çalışanların süresiz izni. Ama güneşimi kendi içimden doğurmayı, kendi yolumu aydınlatmayı öğrendim. Meğer bahar, ben pencereden bakmayı reddederken de geliyormuş. Ne tuhaf değil mi aynı şehirde herkesin bir başka mevsimi yaşaması. Meğer güneş saydığım mum, yatsı gelince sönüvermiş.


Fark ettim ki ben en ufak parıltıya zamansız çiçekleniveren sonra da kar altında renkleriyle kalakalan ağaç dallarıydım. Ankara ayazında baharı bekleyen bir ağaç olmak çok zor. Ama bahar geldi artık. Çiçeklerin solmuşluğu susuzluktan değilmiş. Yanılmak her şeyi yeni baştan görecek gözlerin bahşedilmesi gibiymiş.

Geldim, gördüm, şimdi ışıldıyorum.



Ağaç Kadın


Hangi mevsimi yaşamaktayız? Güz olup yapraklarımızı mı döktük birer birer yoksa bahar olup çiçeklendik mi?


Hangi düşünce tohumları atıldı da nerelerde yeşerdik? Nerelere uzanır köklerimiz? Kaynağımızı en çok nerelerden alırız? Yağmur suları yeter mi susuzluğumuzu dindirmeye, tamah edenlerden miyiz yoksa düzenli bakım mı gerektiriyoruz? Başkalarını yeşertmek için kendini susuz bırakanlardan mıyız yoksa?


Daha yukarılara uzansın diye kollarımız, bizi budayan neler oldu yaşamımızda? Dallarımız ne zaman kahkahalara salıncak, başlara gölgelik oldu? Hangi gönül kuşlarına yuvayız, kimlere nefesiz?


Ahlat ağacı gibi şekilsiz miyiz, kaktüs gibi dikenli mi? Çam ağacıysak dört mevsim yeşil oluşumuz mu çarpar gözlere yoksa dört mevsim dikenli oluşumuz mu?


Toprak ana doğurgandır derler. Peki biz hangi yeniliklere gebeyiz? Hangi gelişmelerin tohumları saklı içerimizde?


İnsan doğadır, doğayla var olandır. Doğada saklı parçamızı, yine doğayla anlamlandıracağımıza inanmaktayım. Kendime nefes olurken başkalarına da nefes olabilmek niyetim, hepsi bu.


Kırılan Dallar Göğe Yarasıyla Uzanır


Tutunduğum dallar,

Tutunamadığım dallar,

Tutunduğumu sandığım dallar,

Tutunuyorken kırılan dallar;

Dallarımı kıranlar...

Oysa ben yalnız çocuklar salıncak kursun isterken

Kırılmış dal hüznüyle beni bırakanlar.

Beni budayanlar,

Budamak isterken tüm bağlarımı koparanlar...

Hayatla ve elbette kendimle.

Belki en çok da kendimle...

Oysa güçlenmem gerekirmiş,

Budanıp da göğün de göğüne uzanmalıymış gövdem.

Şimdi kendi gölgeme dahi uzanamaz dallarım.

Kırılan dallar göğe yarasıyla uzanır.

Yaramı soludum, göğsümde büyüdü.

Dalım;

Kırılan,

Yarasını dost belleyip de reçineyle tutturan.



Gönlümün Mavi Kuşu


Gönlümüzde saklı o mavi kuş...

Her adımımızda bizimle olan ancak herkesten sakladığımız. Ortaya çıkarsa ocağımıza incir ağacı dikeceğinden endişe ettiğimiz yüreğimizdeki mavi kuş hani. Ne kadar dışarı çıkmaya can atsa da yalnızca geceleri yalnız kaldığımızda özgür bıraktığımız, kanat çırpmasına göz yumduğumuz. Kaçıp gider de onsuz ne yaparız bilemediğimizden pencereleri sıkıca kapattığımız.


Yaşamın şavkıması sürsün diye gözlerimizde sakladığımız o mavi kuşun ölmesine izin vermeyelim.


“Geçti artık göğsümde kuş barınmaz anladım.” dememek için belki.



Hangi müziğe kulak verip ritminde kanat çırpıyoruz? Yüzümüzü hangi yöne çevirip mavinin hangi tonunda süzülüyoruz?


Kanadımız mı kırıldı, yorgun mu düştük, rotamızı kaybettik de sonsuz mavilikte kendimizi mi yitirdik? Uzaklaşabileceğimiz yerlerde ayağımıza atılan düğümleri kördüğüm mü ettik? Bir kafesi gök belleyip üç karışa özgürlük mü dedik? Kanadımızı çırptığımızda çepeçevre kaygı ve korkularla sarılıp yerleri yurt mu edindik? Pişmanlık ve keşkeler kanadımızı kırdı da ev bellediğimiz kafesin eşiğinden mi geri döner olduk? Uçamayacağımıza inandık/ inandırıldık da kuş olduğumuzu, kanatlarımızın varlığını mı unuttuk?


Her neyse ve her nedense. Yer benmişim, gök benmişim. Uçmaklar kadar kalmaklar da bendenmiş. Uçmaklar içindeki açmazlar. Zaten uçmak, bazen de durup soluklanmaktır.


Bir kuşsam ve maviliğe aitsem kanatlarımın varlığını hatırlamam gerek. İçimdeki sese kulak, kendime el verip uçmayı seçiyorum. Ait olduğum mavilikte yola çıkıyorum bu sebepten.


Kendimden, kendime.

Maviliğe varmaklara değil; mavilikte yitirdiğim kendimi, mavilikte bulmaklara.

Yayınlanma: 30.11.2021 23:27

Son Güncelleme: 30.11.2021 23:27

#yalnızlık #kaygı#varoluş#anlam#sanat#farkındalık#psikoloji
Psikolog

Aslı Nurhan

SEÇİR

Uzman Psikolojik Danışman

(*)(*)(*)(*)(*)

Uzmanlıklar:

İlişki / Evlilik Problemleri, Depresyon ve Mutsuzluk, Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları
Online TerapiOnline Ter...
süre 60 dk
ücret 2000
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
süre 60 dk
ücret 2000
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

BENİM NEYİM VAR? / PSİKOLOJİK CHECK-UP

“Son zamanlarda içimde bir durgunluk var gibi hissediyorum. Günlük rutinimde bile eskisi kadar keyif alamıyorum. İşte, evde, arkadaşlarla geçirdiğim zamanlarda bile bir boşluk hissediyorum. İçimde bir huzursuzluk var gibi, sürekli bir endişe ve gerginlik duyuyorum. Anlamıyorum, aslında hayatımda büyük sorunlar yok gibi görünüyor; ama bir türlü kendimi iyi hissedemiyorum.""Geçmişte, stresle başa çıkma konusunda daha iyiydim gibi sanki. Ama son zamanlarda, her şeyi kontrol altında tutmakta zorlanıyorum. Uykusuzluk başladı, geceleri sürekli olarak dönüp duruyorum. İştahım azaldı ve enerjim düşük. İşte, bu belirtiler beni rahatsız etmeye başladı. İçimde bir şeylerin yolunda gitmediğini hissediyorum.""Bazen kendime, 'Belki bu sadece geçicidir, kendimi toparlarım' diyorum ama her geçen gün daha da kötü hissediyorum. Artık kendi başıma üstesinden gelebileceğimi düşünmüyorum.”·Bu veya benzeri cümleleri siz de kuruyor musunuz?·Kendinizde iyi gitmediğinizi düşündüğünüz bir şeyler mi var?·Kendinize doğru soruları sorabiliyor musunuz?·Peki cevapları sağlıklı verebiliyor musunuz?·Hayatınızın gidişatını etkileyecek kararları doğru aldığınızı düşünüyor musunuz?Belki de hayatınızın en kötü dönemini yaşıyorsunuz. Geceleri iyi uyuyamıyor, düzensiz yemek yiyor, panik atak krizleri ya da öfke sorunları yaşıyorsunuz… Çevrenizde ya da ailenizde kimse sizi dinlemiyor ve anlamıyor.Belki de bir uzmana danışma zamanının gelmiştir. Bir psikolojik check-up yaptırmak içinizdeki bu karmaşayı anlamanıza ve çözmenizde size yardımcı olabilir.Psikolojik Check-up Nedir?İnsanlar kendilerinde neyin yolunda gitmediğini tanımlamakta zorlanabilirler. Çoğu zaman bir sorun olduğunu bile hissetmezler. Psikolojik check-up mevcut sorunların tespit edilmesi ve çözüm yollarının oluşturulması için bir psikoloji uygulamasıdır. Bireylerin ruh sağlığını değerlendirmeye ve olası sorunları belirlemeye yardımcı olan bir süreçtir.Psikolojik Check-up’ın Avantajları Nelerdir?·Psikolojik sorunların ortaya çıkartılmasını sağlar.·Uygulanan farklı test ve görüşme teknikleri sayesinde olgulara çok yönlü yaklaşılır.·Yapılandırılmış üç görüşme sonrasında sonuç elde edilir.·Check-up sonrası görüşmelerde sorunlarıyla başa çıkması için danışana yol haritası çizilir.Psikolojik Check-up’ın Nasıl Uygulanır?İlk görüşme:İlk görüşmede danışanla ilk temas kurulur, danışana süreç hakkında bilgi verilir.Danışanın anamnezi yani yaşam hikâyesi alınır. Anamnez alırken, kimlik bilgileri, danışanın yaşam hikayesi, geçmişte yaşadığı olaylar, sağlık durumu, aile geçmişi, sosyal ilişkileri, aile yapısı, eğitim geçmişi, iş deneyimleri, hobileri, ilişkileri ve yaşamındaki önemli dönüm noktaları, duygusal durumu ve mevcut şikayetleri gibi birçok konu ele alınır ve hepsi hakkında detaylı bilgiler alınır.Anamnez sürecinde, danışanın duygusal durumu, stres faktörleri, kaygı düzeyi, depresyon belirtileri gibi önemli psikolojik ve duygusal bilgiler de incelenir. Bu bilgiler, danışmanın danışanın ihtiyaçlarına daha iyi yanıt verebilmesine ve psikolojik danışmanlık sürecinin şekillendirmesine yardımcı olur.Varsa danışanın talepleri dinlenir; süreç bu ihtiyaca göre uyarlanabilir.Görüşme ortalama 75-90 dakika arası sürer.İkinci Görüşme:Check-up için danışanlara geçerlik ve güvenirliği yüksek ölçek ve projektif testler uygulanır. Amaç bilimsel bir şekilde var olan sorunların ortaya konmasıdır.İlk görüşme sırasında elde edilen verilere göre uzman psikolog danışanın ihtiyaç duyduğu sorun alanına göre uygulanacak ölçek ve testlere karar verir.Uygulamalar boyunca danışana bir psikolog eşlik eder ve öncesinde, sırasında ve sonrasında sorularını yanıtlar.Ortalama 3-3,5 saat sürer.*Anamnez görüşmesi ile uygulanan ölçeklerin değerlendirilmesi ve raporlanması 7-10 gün sürmektedir ve sürecin sonunda sonuçların danışana sunulmasından bir gün önce danışana iletilmektedir.(İhtiyaç duyulan sorun alanına göre uygulanacak ölçekleri yazının sonunda inceleyebilirsiniz.)Üçüncü Görüşme:Alanında uzman psikologlar tarafından tahlil edilen ve yorumlanan sonuçlar üçüncü görüşmede danışana detaylı bir şekilde sunulur.Tespit edilen sorunlarla ilgili neler yapabileceği konusunda danışana yol gösterilir.Sonuçların açıklandığı ve son değerlendirmenin yapıldığı son seans ortalama 75 dakika sürmektedir.ÖNEMLİ!• Tüm görüşmeler psikolog-danışan gizliliğinde gerçekleşmektedir.• Online olarak uygulanabilir.• Danışanın takvimine uygun biçimde farklı zamanlara bölünebilir.• Hem özel hayatı hem de iş hayatını ilgilendiren sorunlar tespit edilir.ÖZETLE...Psikolojik check-up toplam 3 parçadan oluşmakta olup 6-7 saat arası sürmektedir.18 farklı ölçek ve testten uygun olanları uygulanmaktadır.Danışan ruhsal durumu hakkında bilgi sahibi olur ve sorunlarıyla mücadele için yol haritası oluşturulur.Online olarak Türkiye’nin her şehrinde veya dünyanın herhangi bir ülkesinde uygulanabilir.Psikolog-danışan gizliliğinde yürür.Hem iş hem de özel hayata yönelik tespitlerde bulunulur.Detaylı bilgi ve randevu için iletişime geçebilirsiniz.ÖLÇEKLERAile Değerlendirme Ölçeği: Ailenin problem çözme, iletişim, aile içi roller, duygusal tepki verebilme, gereken ilgiyi gösterme ve davranış kontrolü işlevlerini değerlendiren ve işlevsiz kaldığı alanları değerlendiren bir kendi bildirim ölçeğidir.Algılanan Stres Ölçeği: İnsanların hayatlarındaki stresin algısının ölçülmesiyle ilgili önemli bir ölçüm aracıdır.Kendini Tanıma Testi: Bireyin kişisel özelliklerinin farkına varmasını ve kendini tanımasını sağlamayı amaçlamaktadır.Maudsley Obsesif Kompulsif Testi (Takıntı hastalığı): Obsesyon (takıntı) ve kompulsiyonların yani takıntıların yarattığı kaygıyı gidermek için uygulanan davranışların belirti düzeylerini ölçmektedir.Mükemmeliyetçilik TestiÖfke Kontrolü Testi: Öfkenizi ne ölçüde kontrol edebildiğinizi, öfke kontrol problemi yaşayıp yaşamadığınızı ölçmeyi amaçlamaktadır.Özgüven Testi: Bireylerin kendilerine ve yeteneklerine olan inançlarını ölçmeyi amaçlar.SCL-90 Psikolojik Belirti Taraması: Belli bir psikolojik durumlar sebebiyle gelen kişilere uygulanarak bu durumun dışında başka ne tür psikolojik durumların olduğunu ortaya çıkarmak ve ortaya çıkan psikolojik durumların ne derecede olduğunu gösteren bir test türüdür. Sosyotropi ve Otonomi Ölçeği: İnsanlara bağımlı ve insanlardan özerk kişilik özelliklerini saptamak ve insanların insanlarla olan etkileşim biçimini/tarzını belirlemek amacıyla uygulanan bir ölçektir.U.C.L.A. Yalnızlık Ölçeği: Kişinin yalnızlık duygusundan yakınmasını değerlendiren bir ölçektir.Yakın İlişkilerde Yaşantılar Ölçeği: Anne, baba, romantik partner, yakın arkadaş ve genel bağlanmaya ilişkin kaçınma ve bağlanmaya ilişkin kaygı durumlarını değerlendiren bir ölçektir.Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ÖlçeğiErteleme ÖlçeğiSürekli Öfke ve Öfke Tarzı Ölçeği (SÖÖTÖ): Bireyin hissettiği öfke duygusunun yoğunluğu ve bu duyguyu gösterme biçimini analiz eden bir ölçektir.Üç boyutlu bağlanma stilleri ölçeği: Bireyin ilişkilerindeki bağlanma stillerini belirleyen bir ölçektir.Barratt Dürtüsellik Ölçeği: Dürtüselliğin görünümü değerlendiren 30 maddelik bir öz bildirim ölçeğidir.MMPI – Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri: Kişilik özelliklerini bilimsel ve objektif olarak ortaya koyan, bireyin kişisel ve toplumsal uyumunu nesnel açıdan değerlendirmeyi hedefleyen bir testtir. Değerler ve davranışların yanında psikopatolojik belirtiler hakkında da doğru ve farklı bilgiler sağlar.

Depresyon Nedir?

Son yıllarda çok kullanılan bir terim olan ''depresyon'', halk arasında bir üzüntü hali olarak bilinmektedir. Olumsuz bir durum karşısında üzülmek, bir ilişkinin bitimi sonrası birkaç gün hiçbir şey yapmak istememek, ağlamak, huysuz olmak gibi durumlar halk arasında depresyon olarak adlandırılmaktadır. Hatta üzüntülü iken kullanılan battaniyeye ''depresyon battaniyesi'', dinlenilen şarkılara ''depresyon şarkısı'' ismini vermişlerdir. Peki gerçekten de bu durumlar depresyon mudur? Depresyon bir üzüntü hali midir? Biraz dondurma yiyip birkaç gün ağlayınca geçen bir ruh hali durumu mudur?Halk arasında üzüntülü ruh halinin bir karşılığı olarak kullanılan depresyon terimi, aslında kişiyi intihara kadar sürükleyebilecek ciddi bir duygudurum bozukluğudur.Üzücü ve sıkıntı verici olaylar karşısında üzüntülü olmak gayet doğal ve insanidir. Depresyonda ise bu üzüntüden daha farklı boyutta duygular vardır.Öncelikle depresyon teşhisinin konulabilmesi için kişinin bazı belirtileri taşıyor olması ve bu belirtilerin en az 2 haftadır devam ediyor olması gerekmektedir. Peki nedir bu belirtiler?-Sürekli üzgün hissetmek-Gün içinde yapılan aktivitelerden zevk almama ve ilgi kaybı-İştahsızlık veya aşırı yeme-Uyku sorunları-Sürekli yorgun hissetme-Hareketlerde ve konuşmada yavaşlama-Değersizlik hissi-Kendinden nefret etme-Nedeni olmayan fiziksel ağrılar-Dikkat bozukluğu, karar vermede sıkıntı yaşama-İntihar eğilimi-Kilo değişimi-Unutkanlık-Çaresiz hissetmek-Cinsel isteksizlik-Cinsel işlev bozuklukları-Sıklıkla ölümü düşünmek-Derin bir boşluk duygusuBu belirtiler depresyonun ciddi bir duygudurum bozukluğu olduğunu ve tedavi edilmezse kötü sonuçlar doğurabileceğini kanıtlar niteliktedir.Biraz da depresyonun nedenlerinden bahsedelim. Depresyonun genelde tek bir nedeni yoktur. Kişinin psikolojik durumu, biyolojik faktörleri, çevresel faktörleri, fiziksel sağlığı gibi durumların her biri depresyona neden olabilir. Bunların yanında sevilen birinin ölümü, ayrılık, düşük sosyo-ekonomik düzey, madde kullanımı, büyük acılar, uzun süren yas dönemi, iş hayatında yaşanan problemler, işten çıkarılma, aile problemleri, boşanma, işsizlik, travmalar, ailede depresyon öyküsü, bazı ilaçlar, hormonel değişiklikler de başlıca risk faktörleridir. Menopoz ve andropoz dönemi de depresyona yol açan etkenler arasında yer alır. Tüm bu etkenler kişiden kişiye değişmekle beraber depresyon hastalığının ortaya çıkmasında rol oynayabilmektedir.Depresyon gerçek bir hastalıktır, kişinin zayıflığı ya da hassaslığı olarak değerlendirilemez. Yani depresyon, kişinin suçu değildir. Yukarıda saydığımız nedenler kişiyi depresyona yatkın hale getirebilir. Kişi depresyona girdiğinde ise olayların bu hale nasıl geldiğini algılayamaz.Depresyonun farklı türleri vardır. Sık görülen depresyon türlerinden birkaçını açıklayalım.Majör Depresif BozuklukDiğer adı klinik depresyondur. En şiddetli depresyon türü olarak bilinir. Kişide fazlaca üzüntü hali, yoğun değersizlik hissi, yemek yiyememe, yüksek uyku sorunları, intihar düşüncesi, hayattan zevk almama ve yoğun olumsuz duygular görülür. Bu belirtiler kişide işlev bozukluklarına yol açar. Kendiliğinden düzelmesi pek mümkün değildir.Atipik Özellikli Majör Depresif BozuklukBu depresyon türünde kişi depresyonda olduğunun farkında değildir. Belirli davranış kalıpları ile kendini gösterir. Kişi reddedilmeye karşı aşırı hassastır. Ruh hali aniden iyileşip kötüleşebilmektedir. Kişi çoğunlukla gergindir ve çoğunlukla ''birazdan kötü bir şey olacak'' hissine kapılmaktadır. Kişi insanlara güvenmekte zorluklar ve bununla beraber terk edilme - aldatılma korkusu yaşar. Bu depresyon türü genelde ilk defa gençlik yıllarında başlar ve yetişkinlik süresince devam eder.Doğum Sonrası DepresyonuDiğer adı postpartumdur. Hamilelik süresinde ya da doğumu takip eden dört hafta içerisinde ortaya çıkar. Nedeni tam olarak bilinmemekle beraber hormonel değişim ve çocuk sahibi olmanın verdiği yüksek sorumluluk duygusunun etkili olduğu düşünülmektedir. Doğum sonrası yaşanan sosyal ve psikolojik değişimler de bu depresyonu tetikler. Genellikle şiddetli üzüntü hali, sürekli ağlama, yoğun kaygı ve umutsuzluk durumu şeklinde kendini gösterir. Gebelik yaşı düştükçe, doğum sonrası depresyonun görülme ihtimali de artmaktadır.Kronik DepresyonEn az 2 yıl süreyle devam eden depresyon türüdür. Tıpta ''Distimi'' olarak bilinir. Majör depresyondaki belirtilerin daha hafifi belirtiler vardır ve kişinin günlük yaşamını olumsu etkilemez. Depresyonun hafif formu olarak tanımlanabilir. Çoğunlukla erken çocukluk dönemindeki travmalara bağlı olarak ortaya çıkar. Bu hastalığı yaşayan kişiler çevrelerince eleştirel, sürekli şikayet eden ve hayattan zevk almayan kişiler olarak bilinirler.Mevsimsel Duygu Durum Bozukluğu Belirli mevsim dönemlerinde, özellikle gün ışığının azaldığı kış dönemlerinde görülür. Bu depresyon tipi genelde kadınlarda görülür. Bu depresyon türünü yaşayan kişiler kış döneminde normalde olduklarından bambaşka bir ruh haline bürünürler. Genellikle üzgün, stresli, ilgisiz ve ümitsiz bir ruh halinde seyreden ruh halleri ilkbahar-yaz dönemine kadar devam eder.Depresyon tedavisinde kullanılan genel tedavi yöntemi, ilaç kullanımı ve beraberinde psikoterapidir. Tedavide kullanılan antidepresan adı verilen ilaçlar genellikle 2-3 hafta içinde etkisini gösterir. Kişinin semptomları azalmaya ve kendini daha iyi hissetmeye başlar. Bu süre boyunca da psikoterapiye devam edilerek depresyonun asıl nedenleri konuşulur. Tedavi edilmeyen depresyonun düzelmesi 2 yıla kadar sürebilmektedir. Tedavi ile beraber bu süreç birkaç haftaya kadar indirilebilmektedir.Peki iyileşmeden sonra depresyonun tekrar etme ihtimali var mıdır?Depresyon yineleyici bir hastalıktır. Kişinin daha önce depresyon geçirmiş olması, ailede depresyon öyküsü, madde kullanımı, kalıntı belirtilerin görülmesi depresyonun yinelenmesi için risk faktörleridir. Stres etkenlerini azaltmak veya kontrol edecek önlemler almak depresyonun yineleme ihtimalini azaltacaktır.Görüldüğü gibi depresyon hiç de halk arasında anıldığı gibi hafif bir üzüntü durumu değildir. Depresyonun ciddiye alınması ve doğru şekilde tedavi edilmesi son derece önemlidir. Eğer kendinizde veya çevrenizdeki bireylerde yukarıda yazılan belirtilerin birkaçının en az 2 haftadır devam ettiğini düşünüyorsanız bunu ciddiye almanızı ve bir psikolojik yardım almanızı tavsiye ederim. Unutmayın, psikolojik sağlık en az fiziksel sağlık kadar önemlidir.

Öfke de NEDİR, duygu mu yoksa davranış mı?

Öfke; bir kişinin engellenme, saldırıya- haksızlığa uğrama, incinme, değersiz hissetme, üzülme ve duygularının bastırılması gibi durumlar karşısında olaya veya kişiye karşı geliştirdiği doğal ve evrensel bir duygu türüdür! Öfkenin bastırılması gereken bir durum olduğu düşüncesi terk edilmeli, bir duygu olduğu farkına varılmalı ve de diğer tüm duygularımız gibi öfkenin de yaşanması gerektiği unutulmamalıdır. Ancak burada önemli olan öfkemizin bizi yönetmesine ve esir almasına izin vermemek, çevremizdeki kişilere, eşyalara ve diğer canlılara zarar vermeden duygularımızı yaşamayı öğrenek ya da öğrenmek için çalışıyor olmaktır. Bu süreç kolay olmaya bilir ama çabalamaya devam etmek her zaman sonuç getirecektir 😊Unutmamalıyız ki, düşüncelerimiz duygularımızı oluşturduğu gibi sahip olduğumuz duygularımız da davranışlarımızı oluşturmakta ve ortaya sergilenen bir eylem çıkarmaktadır. Bu durumda öfke duygusunu yaşayan birinin öfke davranışları sergilemesi kaçınılmazdır ve zaten kaçmama ya da bastırmaya da çalışılmamalıdır. Ancak burada önemli olan bu davranışların şiddetinin ve sıklığının dikkate alınması ve kişinin her duygusuna hâkim olabilmesi gerektiği gibi öfke duygusunu da sağlıklı şekilde yönlendirebilen biri olabilmesidir.Peki günlük hayatımızda sıklıkla karşımıza çıkabilen öfke davranışlarına örnekler nelerdir? Bir olay sonrası olaydan sorumlu tutulsun ya da tutulmasın herhangi bir kişiye bağırmak, söylenmek ya da hakaret etmek. Bazen içten içe mırıldanmak şeklinde de görülebilmektedir.Çocuklarda çok sık gördüğümüz öfke davranışlarda; bağırarak ağlamak, kendini yere atmak, yerde tepinmek ve çığlık atmaktır. Bu durum bir süre sonra kendisine ya da bakım veren kişiye zarar verme şeklini de içine katar hale gelebilmektedir.Kişinin etrafındaki bir eşya/nesneye, kendisine ya da karşısındaki kişiye zarar vermesi de görülmektedir.Etrafındaki tüm her şeyi dağıtmak ya da yere atmak, kırmak.Etrafındaki kâğıt ya da fotoğrafları yırtmak gibi.AğlamakKişinin el ya da bacaklarında titreme hissetmesiKişinin kalp ritminin hızlanması ve nefes alıp verişinin artmasıYukarıda belirtilen bazı maddeler gibi birçok öfke duygusunun davranışsal belirtisinden bahsetmek mümkündür. Eminim sizlerin de okurken kendinizde ya da yakınınızda olduğunu düşündüğünüz maddeler olduğu gibi bu da var şu da var dediğiniz olmuştur. Peki bu öfke davranışlarını kontrol edilebilir sınırda tutmak için nelere dikkat etmek gerekmektedir?Öfke kontrolü için ne yapılabilir?Derin derin nefes al- ver tekniği uygulanabilir.Derin derin nefes al- ver tekniği çocuklar için 10 parmak nefes egzersizi olarak kullanılabilir. 10 parmağını da mum gibi düşünerek açan çocuk her bir mumu teker teker söndürmeye çalışmalıdır. Bu sayede çocuğun derin bir şekilde nefes alıp vermesi sağlanır. Burada tüm mumların bir kerede değil, teker teker söndürülmesi gerektiği unutulmamalıdır.Anda kalabilmek, ana odaklanmak için beş duyumuzun gücünden faydalanılabilir. ( Örneğin, etraftaki mavi, kırmızı renklere odaklanmak, etraftan gelen sesleri dinlemek, etraftaki kokulara dikkatimizi vererek hissetmeye çalışmak gibi. )Öfkelenmeye sebep olan olay ya da kişiyi kâğıda yazmak- ister sadece isim olarak ister iseniz uzun uzun yazabilirsiniz- ve ardından kâğıdı yırtarak ya da buruşturularak çöpe atmak ve bu süreçte öfkeye odaklanarak kâğıt ile birlikte öfke duygusunu küçültüp çöpe attığınızı hayal etmek öfkeyi var olan puan düzeyinden 1-2 puan aşağı indirme konusunda yardımcı olacaktır. ( Ayrıca kağıdı yırtmak yerine yakmak ya da suya atmakta kullanılabilir bir tercihtir. )İçinizde biriken öfkeyi ve enerjiyi olumlu şekilde boşaltmak için spor ya da egzersiz yapılması denenebilir. Burada çok öfkeli iken kendinizi fiziken sakatlayabilecek sporların yapılmasından kaçınılması gerektiği için en uygun olan spor olarak koşu tercih edilebilir.Kişinin öfkelenmesine sebep olan olay ya da kişiyi sürekli düşünmek yerine o konu ile ilgili düşünce saatleri egzersizi oluşturabilirsiniz. ( Örneğin akşam saat 21.00’de bu konuyu detaylı düşünüyor olacağım ama şimdi tüm gün bu konunun ve öfke duygumun aklıma gelerek günümü olumsuz etkilemesine izin vermeyeceğim diyerek düşünceleri ve beraberindeki duyguları belirli bir zaman sınırına çekmek, bir süre devam edildiğinde etkili olacak bir tekniktir. )Tüm bu maddelere rağmen öfkenizi kontrol etmek ile ilgili sorun yaşadığınızı düşünüyorsanız bir ruh sağlığı uzmanından destek almayı deneyebilirsiniz.Öfke duygusunu yaşayan kişinin karşısında nasıl olmak gerekir?Kişiyi sakince dinleyebilirsiniz.Kişi ile konuşurken sen dili yerine ben dili ile konuşabilirsiniz. ( Sen dili suçlayıcı bir dil iken bendili sağlıklı şekilde kendinizi ifade edebileceğiniz bir dildir. Bu konuda zorlandığınızı düşünüyorsanız, destek alabilirsiniz. )Öfke anında kişi ile tartışmaya girmekten kaçınmak oldukça önemlidir. Öfke, bilişsel olarak kişinin sağlıklı düşünebilme mekanizmasını zayıflatacağı için bu süreçte konuşmaya çalışmak sağlıklı bir tercih değildir.Öfkelenen kişinin sessiz bir ortama gidip olaydan ya da kişiden uzaklaşmasını ve derin nefes almasını sağlayabilirsiniz.Kişi sakinleştiği ve rahatladığı zaman kişinin hissettikleri üzerinde detaylıca konuşabilirsiniz. Unutulmamalıdır ki, aksi halde konular havada kalacak ve daha büyük bir kriz olarak karşınıza gelecektir. ( Ben dili ile konuşulması unutulmamalıdır!)Tüm bu maddelere dikkat edilmesine rağmen etkili bir çözüm bulunamaması halinde bir ruh sağlığı uzmanından yardım almayı deneyebilirsiniz.Eğer, sizler de öfke duygunuzu sağlıklı şekilde yönetemediğinizi düşünüyor ve bunun nasıl yapılacağı konusunda destek almayı istiyorsanız yardım almaktan lütfen çekinmeyin. Bir ruh sağlığı uzmanına danışmak ve aklınızdaki soruları sormak isterseniz bana buradan ulaşabilir, istediğiniz zaman takvimdeki uygunluk durumuna göre randevu oluşturabilirsiniz.Sevgi ve Sağlıcakla...FATMA İZEL ŞAHİNUZMAN PSİKOLOG & AİLE DANIŞMANIKaynakça:1.HEEGAARD, M.E. (2019). Öfkemi Kontrol Etmeyi Öğreniyorum. İstanbul: İletişim Yayınları.2.Pdr Tube (2022)