1. Uzman
  2. Erva Nur BOZKURT
  3. Blog Yazıları
  4. THE FİSHER KİNG FİLM ANALİZİ (Travma)

THE FİSHER KİNG FİLM ANALİZİ (Travma)

THE FISHER KING FİLM ANALİZİ


Filmin adı The Fisher King. Karakter Jack travma sonrası stres bozukluğuna sahiptir. Bir radyo programında sunuculuk yapmaktadır. Jack seyircilerin dediklerini anlamaya çalışmadan kendi deneyimlerinden yola çıkarak çok umursamazsa,kaba ve ciddiyetsizce cevaplar vermektedir. Bir gün programa katılan bir seyirciye karşı olan fütursuzca tutumu karşısında Paryy(seyirci)’nin cinayet işlemesine sebep olmuştur. Filmin hikayesi bu kısımdan sonra başlamıştır.Travmanın etkilerini Jack karakterinden yola çıkarak anlatacağım.Filmin başlangıcından bitiş sahnesine kadar travmanın etkilerini görmekteyiz. Film de travmanın etkilerinin nasıl olduğunu,nerede gösterildiğini ve bunu hangi etmenlere dayandırılarak travmanın izlerinin görüldüğünü detaylı bir şekilde belirtmeden önce hangi sahnelerde travma etkilerinin görüldüğünü saati ve dakikası olarak belirtmek isterim . Filmde travmanın etkileri ; 00.07:45 ,00.30:01 sahnesine kadar aralıksız karakterin yaşadığı travma izleri görülmektedir. Daha sonra 00.35.00 – 00.37.50 sahnesinde , 01.05.14 -01-07.05 sahnesi ve 01.52.56 sahnelerinde karakterimiz Jack’in yaşamış olduğu travma sahneleri gösterilmektedir.


Filmde Jack karakteri bu yaşanılanlardan kaynaklı kendisi sorumlu tutar ve bulunduğu ruh hali radyo sunuculuğunu yapan o ciddiyetsiz insandan çok farklıdır’’.Kendisinin suyun altında kaldığını ve asla yüzeyine çıkamadığını’’ kız arkadaşına hem anlatıyor hem ağlıyordu. Suyun altında kaldığını söylemesi karakterin yaşamış olduğu yoğun suçluluk duygusu ile birlikte nefes alamadığını anlatmaya çalışmıştır. Bu andan itibaren filmde 3 yıl geçmiştir ve Jack radyo programcılığını bırakmış yoğun bir acı yaşamaya başlamış, kız arkadaşının evinde kalmaya başlamış tüm varlığını bırakmış olarak karışımıza çıkmaktadır. Çeşitli belirtiler göstermeye başlamıştır. Bunlar sürekli içki içmesi, alkolik olmaya kayan bir tablo, işini kaybetmesi ve artık çalışma düzenine ayak uyduramaması, bilincinin daha bulanık olması, herkesten şüphelenir duruma gelmesi (yaşadığı durumdaki gibi bir durumu yapabileceklerine yönelik insanlardan şüphe duymak) yakın çevresindeki sevgilisinin ruh halini anlayamıyorum, kafanda çok fazla düşünce var, eskiden bu kadar düşünmezdik gibi yorumları, eskiden hoşuna giden aktivitelerin artık öyle düşündürmemesi, kız arkadaşının ,‘’sen herkesten nefret edersin’’ gibi yorumları, saldırıya sebep olduğunu öğrendikten sonra geçmiş yaşamına dair anılarla karşılaşınca terleme, ağlamak gibi fiziksel semptomları göstermesi, ‘’ben bir lanetliyim’’ diyerek kendini tanımlaması ve sürekli kendini suçlaması, ‘’keşke cezayı ödeyip eve dönmenin bir yolu olsaydı’’ repliği, sürekli acı çeker ve kendini, çevresini, insanları suçlar bir yapıya bürünmeye başlamıştır.


Karakterin yaşamış olduğu olaydan sonraki tepkilerine baktığımızda işlevsellik,,istemsiz gelen girici düşünceler,suçluluk, olumsuz düşünme hali,yeni yaşamına uyum sağlayamama davranışları görülmektedir. travma sonrası stres bozukluğu yaşıyor olduğu muhtemel bir tanıdır. Jack bu ruh halinden ve davranışlarından kendiside memnun değildir ve bulunduğu durumdan çıkabilmek için çeşitli yollar denemiştir.


Jack Pary’nin işlediği cinayeti kendi fütursuzca söylemlerinden kaynaklı olduğunun farkındaydı ve bu durum içinden çıkabilmek için tenha bir sokakta ayaklarına beton bağlayarak intihar girişimine kalkışmıştır.Başıboş dolaşan iki genç sokağın kendisine ait olduğunu söyleyerek Jack’esaldırmaya başlamışlardır fakat dilenciler Jack’ikurtarmıştı.Jack çok fazla alkol aldığından bilinci yerinde değildir ve gözünü dilencinin yanında açmaktadır.İlk başta neye uğradığını şaşıran Jack oraya nasıl geldiğini anlamaya çalışırken dilencinin onu tanıdığını fark eder.Dilenci(Paryy) Jack’e karşı çok hoşgörülü davranıyordur ama akli dengesi yerinde olmadığını da hissettirmektedir. Jack’e, tek başına yaşadığı kalorifer dairesindeki küçük insanlarla bir arada yaşadığını anlatmaktadır. Duyduğu sözlerden sonra Jack çok büyük şaşkınlıkla hayatını kurtaran kişinin hayatını mahvettiği kişi olduğu gerçeği ile yüzleşince büyük bir dehşet içerisinde oradan ayrılır.


Bu ruh halinden çıkabilmesi için dilenciye yani Paryy’e iyi bir yaşam sağlarsa ya da ona yardım ederse kendi vicdanını rahatlatacak bu şekilde tekrar suyun yüzeyine çıkabilecektir.Dilencilerin yeri belliydi,bir holding’in önündeki cadde de dilencilik yapar ünlü insanlardan dilenirlerdi.Jack de önceden orada çalışmaktaydı Paryy’yinerde bulacağını biliyordu. Paryy ile karşılaştıktan sonra ona belli bir ücret vererek oradan ayrılıyordu ki Pary’nin o parayı başka bir dilenciye verdiğini görene kadar. Jack çok öfkeli bir şekilde parayı tekrar ona vererek ona yardım ettiğini başka biriyle neden paylaştığını sorarken.Paryy’nin platonik olarak aşık olduğu kadın ortaya çıkar Paryy her gün iş çıkışında kadının neler yaptığını biliyor çünkü uzaktan takip ediyordu.Kadını görür görmez yine aynı şekilde takip etti bu sefer Jack’i de yanında sürüklemiştir. Kadın günlük işlerini yapmakta zorlandığını ve her zaman ürkek ve yalnız takıldığı da filmde gösterilmiştir. Jack bu durumla karşılaştıktan sonra kadınla Paryy’i bir şekilde bir araya getirir ve artık vicdanı rahattır. Jack karakterimiz Paryy ile bağını koparmış tekrar o lüks yaşantısına ve radyo programcılığına başlamıştır


Jack karakterinin yaşamış olduğu olayları değerlendirildiğinde Jack 3 yıl boyunca travma tepkilerine sahiptir. Olaydan önceki kişiliği ,yaşantısı ve ruh hali çok değişmiştir.İşlevselliğini büyük etkide etkilenmiştir.Bu durumda Jack Travma sonrası stres bozukluğuna sahip olduğunu göstermektedir. Jack kendince bir çözüm yolları aramak yerine bir psikoterapiden destek alarak bu süreci halletmek isteseydi ve kliniğe gelmiş olsaydı izlenilebilecek tedavi yöntemleri neler olabileceğine değinmek gerekirse;


Jack için ilk başta alkol kullanımı kontrol altına alınması ile tedaviye başlanması gerekir.Olayları daha açık bilinç ile değerlendirmesini sağlamak,yaşamış olduğu travma anının unutmak ya da hatırlamamak için başvurduğu bu kısa vadeli kazanç yönteminin kendisine ve bedenine oluşturduğu zararı daha açık görmesi sağlanabilir. Olayı her hatırladığı zaman alkol alma davranışı, danışanda bir döngü haline gelmektedir. Danışanın bu nokta da sürdürüm döngüsü içerisinde olduğu görülmektedir. Farklı baş etme stratejilerinin kazandırılması sağlanmaya çalışılmalıdır. Akılcı olmayan inançları ile mücadele etmeye yöneltmekle devam edilir. Danışan cinayetten kendini suçlu tutmakla birlikte cinayet işleyen adamın hayatını şuan ki olduğu konumdan çıkartıp rahat ettirse akılcı olmayan düşünce ve inançlarından kurtulacağı görüşündedir. Bu düşünceleri Beck’in ABC kuramındaki aktive edici olay,inanç ve sonuçları belirleyerek o düşünceleri yenisi ile değiştirmeye çalışılabilir. Örneğin; Sana istekleri karşılanmayan bireylerin başkalarına zarar vereceğini düşündüren kanıtlar nelerdir? Gibi bir soru ile inanç ve davranışları etkileyen durumların altındaki tetikleyen inançları anlamaya yönelik olabilir. Daha sonra danışana bilişsel ev ödevleri ile desteklenebilir; ‘’ İsteklerini karşılamazsam hemen birini öldürebilir’’ düşüncesi yerine alternatif işlevsel düşünceler getirmesi kendisine mantıklı telkinlerde bulunması öğretilir.Danışanın etkin ve olumlu davranışları ödüllendirilir.Teşvik edilir ve motivasyonunu arttırma amaçlanır. Danışan örseleyici olayla çağrışım yapan herhangi bir yer eşya ya da kişi ile karşılaştığında belirgin tedirginlik yaşadığından bu gibi durumlardan kaçınmayı tercih etmesinden kaynaklı alıştırma tedavisiyle ya zihinde ya da gerçek yaşamda giderek artan bir biçimde karşılaşarak bu durumlara bir duyarsızlaşma sağlanmaya çalışılabilir. 


Jack karakterinin filme yaşamış olduğu olaydan sonra oraya çıkan TSSB etkileri ve tedavi planı ile aktardım .Parry yerine Jack karakterini seçmemin sebebi cinayeti işleyen Parry,işlediği cinayetten sonra bir çok patoloji geliştirdiği görülmektedir.Filmde de gösterildiği üzere insan dışı ufak varlıkların yanında yaşadığını düşünmesi ve onlarla konuşması psikoz belirtilerine birer örnektir. Aynı zamanda Parry ‘nin flashbackleri filmde çok sık gösterilmektedir ancak TSSB hakkında az bilgisi olan birisi filmi izlediğinde Parrykarakteri üzerinden bu filmi aktaracağını düşünerek ben Jack’itercih etmek istedim. Bir cinayeti işlememesine rağmen konuşma ve tavırlarının bu cinayette etkili olduğu inancına kapılarak ve yoğun kaygı,endişe ve strese maruz kaldı, tüm yaşantısı ve kişiliği tamamen değişime uğradı.Detaylı incelendiğinde Jack karakterinin de TSSB yaşadığı görüşündeyim. Bu nedenle tercihimi bu karakterden yana kullandım. Filmin en etkilendiğim sahnesi suçluluk duygusundan kurtulmak için Parry’nin hayatını değiştirmeye çalışan Jack’in son sahnesinde sadece Parry ‘nin iyi ve sağlıklı olması için onun film boyunca istediği kupayı zorlu koşullarda alıp Parry’e vermesiydi. 

Bazen içinde bulunduğumuz ruh halinden çıkabilmek için farklı stratejiler deneriz kendimizi iyi hissedebilmek adına diğer insanlara yardımsever ve iyi davranabiliriz. ama sadece değer verdiğimiz birinin iyi olması ve iyi hissetmesi için verilen mücadelenin benim için çok kıymetli ve değerli olduğunu da belirterek ,The Fisher King de bu düşüncelerimi destekleyen sahnelerin gösterilmesi beni bir hayli etkiledi.

Filmin izlenmesi ve içinde var olan mesajların anlaşılması ümidiyle…

 

Yayınlanma: 30.04.2021 21:51

Son Güncelleme: 02.05.2021 12:18

Erva Nur BOZKURT
Erva Nur BOZKURT
Psikolog
Uzmanlıklar: Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları , Depresyon ve Mutsuzluk , Özgüven ve Yeterlilik Sorunları
İstanbul FMV Işık Üniversitesi Psik Devamını oku
Online Terapi
süre 50 dk
ücret 1000
Yüz Yüze Terapi
süre 50 dk
ücret 1000
Bunları da sevebilirsiniz...

Hayatta bazen beklemediğimiz, bizi şaşırtan olaylarla karşılaşabiliriz. Bu bazen bir kayıp, bazen bir kaza, bazen bir ayrılık veya bambaşka bir şey olabilir. Bu da bizi derinden etkileyecek duygu yüklüsonuçlara yol açabilir ve bu duygularımız bizimle uzun süre var olabilir. Ayrıca yaşanılan olay sadece duygusal olarak değil, zihinsel ve fiziksel olarak da çeşitli etkilere neden olabilir. Her türlü etki geçici olabileceği gibi bazen geçmesi uzun süreler de alabilir. İşte bu uzun, yoğun ve bizi sarsıcı yaşantılarımıza “travma” adı verilir.Yaşanılan her türlü olay, bu olayı yaşayan bireyleri çeşitli şekillerde ve farklı duygular doğurarak etkileyebilir. Aynı olay birini mutlu edebilirken diğer kişiyi üzebilir, bir başkası için sıradan bir durum iken farklı bir insan için derin ve kolay kolay atlatılamayacak bir etkiye neden olabilir.Her insan farklıdır; her insanın yaşantısı, beklentisi, psikolojik sağlamlığı, destek arayışı, etkilendiği ve etkilenmediği durumlar farklı ve çeşitlidir. Bu da herkesin her olaydan farklı şekillerde sonuçlar çıkarmasını açıklayabilir.Travma Nedir?Travma, bireyde fizikseli, duygusal ya da psikolojik olarak normal olaylardan farklı ve derin bir etki bırakan durumlardır. Bu durumlar genellikle beklenmedik, aşırı stres yaratan olaylar ile oluşurve kontrol edilemez. Yaşanan travmatik durumlar kişide çeşitli etkilere yol açar. Fizikseltravma; yaralanma, doğal afetler gibi durumlarda etkili olur. Psikolojiktravmaise; ciddi duygusal etki yaratan şiddet, istismar, ani kayıplar veya savaş gibi durumlarda ortaya çıkarNeden Travma Yaşarız?Her türlütravma, herkeste farklı nedenlerle ortaya çıkabilir.Fizikseltravmalargenellikle dışsal bir kuvvetin ani bir durumda şiddetli bir şekilde fiziki etkisi sonucunda meydana gelir. Trafik kazaları, düşme, yaralanma, spor kazaları, iş kazaları, doğal afetler, saldırı ve fiziksel şiddet, fizikseltravmalaraörnek gösterilebilir. Butravmalarhızlı tıbbi müdahale gerektiren sonuçlara da yol açabilir.Psikolojiktravmalarise kişinin fiziksel durumundan önce duygusal ve zihinsel dengesini etkiler. Cinsel, psikolojik veya fiziksel istismar, doğal afetler sonucu yaşam şekilleri, savaşlar, krizler, sevilen birinin kaybı gibi durumlar psikolojiktravmayaneden olabilir. Çocukluk döneminde yaşanan ihmal ve istismar, ebeveyn ayrılığı, duygusal taciz gibi durumlar da yetişkinlikte psikolojiktravmanedeni olabilir.Travmanın Belirtileri Nelerdir?Travmanın etkileri kişileri farklı şekillerde etkileyebilir. Bazı kişilertravmalarındanolay sonrasında etkilenirken bazıları uzun yıllar sonra etkilerini hissedebilir.Hafıza sorunları, sosyal ilişkilerde problemler gibi durumlar uzun süreli etkileri iken, uykusuzluk vekabuslarkısa süreli etkilerdendir. Travma, kişilerin günlük yaşamına ve sosyal hayatına devam etmesini zorlaştırabilir.Travmanın etkileripsikolojik, zihinsel, duygusal veya fizikselgözlemlenebilir. Bu etkiler ve etkilerin şiddeti kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. En sık karşılaşılantravmabelirtileri şu şekildedir:•Uyuyamamak,•Tetikte olma ve aşırı irkilmek,•Sürekli korku ve endişe halinde olmak,•Kas spazmları,•Uzuvlarda ağrı ve yaralanmalar,•Konsantrasyon ve dikkat sorunları,•Kabusgörmek,•Sinirlilik, öfke patlamaları,•Belirli olay, durum, yer ya da kişilerden kaçınmak,•Başağrıları ya da mide sorunlarıgibi çeşitlietkilerioluşabilir.Travmalar Kalıcı Mıdır?Etkilerinden ve çocukluk yaşantısındanaktarılantravmalardansöz ettikten sonra, travmaların kalıcı olduğunu düşünmek kaçınılmazdır. Ancaktravmalarkalıcı etkilere yol açsa da, bu durum kişiye bağlıdır diyebiliriz. Kişi iyileşmeye açıksa, profesyonel destek alıyorsatravmanınetkileri azaltılabilir ya da kişi bu süreci kontrol edebilir hale gelebilir. Travmanın kişiye etkisi, şiddeti, kişinin psikolojik dayanıklılığı ve kişinin stres karşısında baş etme becerileri,travmalarınkalıcılığını etkileyen faktörlerdendir.Travma tedavi edilmediği durumlarda kişideanksiyete, yoğun depresyon vetravmasonrası stres bozukluğu gibi sorunlara veya fiziksel rahatsızlıklara yol açabilir. Ayrıca bu süreçte kişinin iş, sosyal ve kişisel hayatında da aksamalar meydana gelebilir.İyileşme Mümkün Müdür?Travma, kısa vadeli etkilere yol açacağı gibi uzun soluklu etkilere de neden olabilir. Hemen oluşabileceği gibi uzun zaman sonra da ortaya çıkabilir. Ancaktravmafark edildikten sonra müdahale edildiği takdirde iyileşmek mümkündür. Travma, değişikliğe neden olur, olumsuz etkiler göstererek kişiyi değiştirebileceği gibi müdahale edildiğinde vetravmanınzihinsel olarak yeniden yapılandırılması gibi değişikliklere de neden olur.Travma yaşayan kişinin, iyileşme talebi ve bu doğrultudaki arayışı iyileşmenin en önemli basamağıdır. Buna ek olarak zaman ve doğru destekle kişi,travmanınetkilerini en aza indirebilir, işlevsel hayatına dönüş yapabilir, ilişkiler kurmaya başlayarak hayata yeniden umutla bakabilir.İyileşme her zaman bir doğrultuda ilerlemez. Bu süreçte iniş ve çıkışların olması normaldir. İyileşme sürecindetravmayayönelik anılar gün yüzüne çıkabilir. Bu dalgalanmalar sürecin kaçınılmaz bir parçasıdır. Önemli olan bu iniş ve çıkışları kabullenerek iyileşme çabasıdır.Travmaya Yönelik Destek Almak İyileşme Sürecini Nasıl Etkiler?Zaman, bazı yaraların ilacıdır. Ancak bazı durumlar ve yaşantılar karşısında zaman yeterli olmayabilir. Travma, kişilerde büyük etkilere neden olabilir. Bu sebeple kişinin birileriyle budurumu konuşma isteği oluşabilir. Bu konuşulan kişiler bazen aile dostu bazen arkadaşlar olabilir. Yakın ve sosyal çevrenin,travmalarkarşısında etkileri azımsanamayacak kadar büyüktür. Ancakuzun süreli çözümlere ulaşmak için profesyonel bir destek almak gerekir. Uzman desteği almak, büyük ve önemli bir adımdır. Sürecin etkililiği ve uzunluğu, kişide etkili ve geliştirici sonuçlar doğurur. Kişinin öz saygısının artmasında, özgüveninin yeniden oluşmasında; kısaca iyileşme sürecinin başlaması yönünde etkili bir adımdır.Bedenimiz Bize Ne Söyler?Travma, sadece duygularımızda, zihnimizde yer almaz; bedenimiz detravmadanetkilenir. Kalp ritminin artması, kas ağrıları, mide sorunları, nefes alma zorluğu gibi fiziksel belirtiler;travmanınbedene yansımış şekli olabilir. Bu nedenle bedenimizde meydana gelen bu değişiklikleri tanımak, anlamak ve iyileştirme yönünde adım atmak,travmanıniyileşmesine yardımcı olur. Rahatlama egzersizleri, yoga, yürüyüş, temiz hava almak gibi basit ama etkili yöntemler, kişinin bedenini ve iyileşme sürecini olumlu yönde etkilemektedir.Travmada ve Sonrasında İyileşme SüreciTravmalar bize kötü anılar çağrıştırsa da bunlar bizim için olumlu deneyimlere çevrilebilir. Kişinintravması, başa çıkma şekli ve bu süreçlerde öğrendikleri, hayatının her anında her zaman kullanabileceği bilgi ve deneyimlerdir. Bu süreç,kişide çeşitli değişikliklere yol açar. Bu değişiklikler kimi zaman öğrendiği şeyler, kimi zaman kaybettiği şeyler olabilir. Bazen ilişkileri değişir, bazen hayata bakış açısı değişir, bazen de kişi, kendisi değişir. Yaşanılanlar veya öğrenilenler, her zaman bizi zayıflatmaz; aksine bazen bizim yeniden şekillenmemizde yardımcı olur.Travma, her zaman olumsuz sonuçlanmaz; iyileşme süreciyle birlikte olumsuz parçaların olumlu şekle gelmesi mümkündür. Yazıyı Oku

Uzman: Pelin BAYIN

Yayınlanma: 06.05.2025

Oyun Terapisi Nedir?Oyun, çocukların iletişim dili, oyuncaklar ise bu dilin aracıdır. Oyun Terapisi, çocukların duygu, düşünce ve deneyimlerini oyuncaklar aracılığıyla bir uzmana daha iyi ifade etmelerini sağlayan bir terapi türüdür. Bu terapi oyuncak oynama çağındaki, 2-12 yaş aralığındaki çocuklarda kullanılabilir. Terapistler de, çocuğun oyuncaklarla ve oyunla kurduğu iletişimi, davranışsal ve duygusal sorunları anlayabilir.Oyun Terapisinin Faydaları Nelerdir?Oyun terapisinde, terapist ve çocuk oyun odasında yalnız bulunurlar. Bu sayede çocuk, ebeveynlerinden ve bakım verenlerinden ayrılmayı ve onlardan bağımsız bir birey olmayı deneyimlemiş olur. Oyun odasında kendisini ifade ederek dil gelişiminde ve olayları aktarma becerisinde zamanla gelişmeler görülür. Bu terapi seansları ona, özgüven geliştirmesine, özsaygısının artmasına ve kendisini daha iyi ifade etmesine olanak verir.Bunlara ek olarak, oyun terapisine gelen çocuğun sorun veya travması üzerine yoğunlaşılarak bunun iyileştirilmesi ve bu durum karşısında başa çıkma stratejilerinin geliştirilmesi üzerine çalışılır. Bütün bunlar oyuncaklar ve oyunlar aracılığı ile yapıldığından bu süreç çocuklar için hem daha eğlenceli hem de daha verimli geçmektedir.Oyun Terapisi Süreci Nasıldır?Oyun terapisi çocuktan çocuğa değişen süreçleri içerse de, temelinde aynı aşamalardan geçmektedir. Terapist ve çocuğun yalnız kaldığı oyun odasında ilk aşama olarak çocuğun yani danışanın terapiste güvenerek onunla rahat zaman geçirmesi gerekmektedir.Terapist ve danışan bağ kurduktan sonra danışanın yavaş yavaş problemlerinden bahsetmesi veya bunu oyuna dökmesi beklenir. Bu süreçte danışanın rahat olması önemlidir. Herhangi bir zorlama yapılması, danışan için olumsuz bir süreç olarak devam etmesine veya terapinin sonlanmasına neden olabilir. Problemlerin açığa çıkmasının ardından oyun aracılığıyla danışan ve terapist bu probleme uygun başa çıkma becerileri geliştirmeye çalışırlar.Ebeveynlerin/ ailenin/bakım verenlerin bu süreçte rolü; sabırlı ve destekçi olmaktır. Terapi zaman alır. Bu süreçte acele etmemek, beklemek, sabırlı olmak, zorlamamak; yapılabilecek en büyük yardımlardandır.Bu süreçte hem terapisti hem de çocuğu zorlamamaları acele ettirmemeleri gerekir. Yapılan her türlü hata terapiyi olumsuz etkileyebilir.Oyun Terapisi Süresi Ne Kadardır?Oyun terapileri seans olarak 50 dakika sürmektedir. Bir terapinin başarıyla tamamlanması ortalama 20 seans sürebilir. Ancak her çocuk biriciktir. Bu sebeple her çocuğun seans süresi de değişiklik göstermektedir. Bazı çocuklar için bu süreç daha uzun aşamalardan geçebilir, güven bağı hemen oluşmayabilir, problemi aktarmak zor gelebilir ya da çözümler hemen uygulanamayabilir. Bu durumlardan seans süresi artabilir. Ancak bazı çocuklar için bağ kurmak, problemlerini tanımak ve aktarmak ve çözüm konusunda daha uygulayıcı olmak daha kolaydır. Böyle durumlarda ise seanslar daha az sürebilir.Bu farklılıklar çocukları daha zeki ya da daha zorlu çocuklar yapmaz. Her çocuk özeldir ve her çocuğun farklı bireylere yaklaşımı, yaşam deneyimleri ve problemlerle başa çıkma becerisi farklıdır. Terapiye gelmek onlar için çok başarılı birer adımdır. Ve geçirdikleri her seansta attıkları adımlar da bu başarıyı destekler nitelikte olacaktır.Oyun Terapisinin Çocuk Üzerindeki Etkileri Nelerdir?Oyun terapisi, çocuğu geliştirici bir nitelik taşır. Çocuklukta kazanılan her beceri, bireyin ilerleyen yaşantısında da ona katkıda bulunur. Bu açıdan bakıldığında oyun terapisinde kazanılan baş etme stratejileri, çocuğun ilerleyen dönemlerde sorunlarla karşılaştığında bu problemleri tanımasına, farkında olmasına ve bunların nasıl üstesinden geleceğini bilmesine yardımcı olur.Oyun terapisi çocuk için olumlu yaşam deneyimleri sunar. Kendisini ifade edebilmeyierken yaştaöğrenen çocuk, ilerleyen yaşta daha sosyal, daha girişken ve daha özgür ruhlu birey haline gelir, kendisini her koşulda rahatça açıklayabilir. Kendi sorunlarının farkında olması ve bunların üstesinden gelmesini deneyimleyen çocuk, başarılarının farkında olur ve özsaygısı artar.Psikolojik destek almak, gelişen neslimizle birlikte yavaş yavaş artış göstermektedir. Bu sebeple çocuk yaşta terapi alan bireyler, ilerleyen yaşantılarında da başa çıkamadığı, farkında olamadığı veya destek almak istediği durumlarda psikolojik destek almaktan kaçınmaz. Bu durum onu psikolojik olarak daha sağlıklı birey yapar. Bu da hem psikolojik hem fiziksel hem de ruhsal olarak onu daha ileriye taşır. Psikolojik destek almanın faydasını deneyimlemiş biri olarak, hem kendi neslini hem de kendisinden sonra gelecek nesli bu konuda psikolojik desteğe ve psikolojik iyi oluşa teşvik edebilir; bu durum daha sağlıklı bir çevrede yetişip gelişmesine yardımcı olabilir. Kısaca oyun terapisi, hem çocuğun güncel durumunu hem de ilerleyen yaşantısını kurtaracak bir terapi haline gelebilmektedir.Oyun Terapisi Ne ZamanKullanılır?Her çocuğun özel olduğundan bahsetmiştir. Bu durumda her çocuğun yaşantısı ve deneyimi de özeldir diyebiliriz. Her çocuk farklı sorunlar yaşayabilir ve farklı alanlardan terapi ihtiyacı duyabilir. Oyun terapisine gelme nedenleri arasında en çok; ailevi sorunlar, öfke sorunları, vurma, küfür etme gibi davranışsal problemler, kardeş kıskançlığı,travmalar, korkular, çekingenlik, asosyallik ve içe kapanıklık, uyku problemleri, yeme problemleri, tuvalet problemleri, okula alışma sorunu, uyum problemleri, dikkat eksikliği ve hiperaktivite yer almaktadır. Bunların dışında farklı sorunlar karşısında baş etme becerileri geliştirmek için de oyun terapisi kullanılabilir.Oyun Terapisi Normal Oyundan Farklı Mıdır?Oyun terapisinde, çocuktan beklenilen sadece oyuncakları kullanarak oyunlar oynamasıdır. Kullanılan oyuncaklar ve oynanan oyun temelde aynı olabilir. Ancak terapist, oyun odasında oynanan oyuna anlam yüklemektedir. Her oyuncağın her davranışın ilişkilendirilmesi terapist tarafından yapılır. Bu da sorunların anlaşılır olmasına ve çözümlerin üretilmesine yol açar. İçerik olarak aynı oyuncaklar veya aynı oyun olmasına rağmen oyun terapi odasındaki oyun ve normal oyunun işlevleri farklıdır.Çocuğunuz Neden Oyun Terapisi Almalıdır?Terapi, genel olarak herkes için iyileştirici ve geliştirici bir süreçtir. Çocuklar için bu süreç oyun terapisiyle sağlanabilir. Hem daha iyi bir çocukluk hem de daha iyi bir gelecek için, yaşadığıproblemlerin üstesinden gelinemediği takdirde, çocuğun terapiye ihtiyaç duyduğu zamanlarda bu destek sağlanmalıdır.Çocuğunuzun terapiye ihtiyacı olduğunu düşünüyorsanız, biruzmanabaşvurunuz.Psikolog Pelin Bayın Yazıyı Oku

Uzman: Pelin BAYIN

Yayınlanma: 04.05.2025

kayginin-sonlandigi-yer-ozgurlugun-kaybedildigi-yer-midir

Kaygı'ya filozof Kierkegaard'ın bakış açısıyla bakmaya ne dersiniz? Kaygıyı özgürlüğün bir olanağı olarak gören Kierkegaard; kaygıya yüklenen olumsuz anlamları yeniden sorgulamaya açıyor. Diyor ki; kaygı insanın olağan bir duygusudur ve asıl olağandışı olan varoluşun kendisidir. Ve kaygı ile korku arasında bir ayrım yaparak kaygının insana has olduğu ve hayvanlarda rastlanmayacağını ifade ediyor.Biz de olağan nedir, onu inceleyelim. Böylece biz ve varlığımız neden olağandışıyız, düşünebiliriz. Doğada olağan olarak açıkladığımız olayların neden sonuç ilişkisi içinde gerçekleşiyor olması; doğayı bizim için "olağan" kılıyor. İnsanı olağandışı yapan şey, doğayı; nedeni ve ardından gelen sonucu izleyerek açıklarken, insan kendisini, bir sonuç olarak var olmuş haliyle fark ediyor. Doğup doğmadığımızı ya da var olup olmadığımızı bilmeye başladıktan sonra (örn: "kendimi bildim bileli") insanın ölebileceğini fark etmesi, doğadaki varolan ve sürdürülen canlılığa uymamayı seçebileceğini keşfetmesi ile kendi etkinliğini belirleme zorunluluğunun ve kendi etkinliğindeki nedenlerin belirsizliğinin yaşattığı duyguya kaygı diyebiliriz. Özgürlük de bu noktada kaygı ile birlikte ele alınıyor. Kendi etkinliğini belirleme zorunluluğuna özgürlük diyebilir miyiz? Bir zorunluluktan bahsederek özgürlük nasıl açıklanabilir? İnsan özgür olmamayı seçme özgürlüğüne de sahiptir ve bunu da yine özgürlüğüyle seçmiş olacağı için özgür olmamayı seçememiş de olur. Bu paradoksu şimdilik kenara bırakırsak, Kierkegaard'ın ifadesiyle özgürlüğün olanağı olarak kaygıyı yaşıyoruz. Mevcut etkinliklerimiz, örneğin en temel olarak var olma etkinliğimize kadar varoluşsal bir kaygı başlıyor. Bu ontolojik kaygı; var olma etkinliğimizi fark etmemiz ve bunun bizim belirleyeceğimiz nedenler zinciri ile bir olağanlığa kavuşacağını fark etmemizle ortaya çıkıyor.Farkındalığın getirdiği; etkinliklerimizi ve bunları sürdürmedeki nedenlerimizin belirsizliğini belirgin hale getirme aşaması da özgürlüğün keşfedildiği aşama. Ancak dilemma şurda; bunu seçmemeyi seçmek mümkün değil. Yani özgür olmamayı seçmen bile özgürlüğünün eseri bir seçimin ve dolayısıyla sorumluluğu sana ait. Üstelik seçim aşamasında yaşanan kaygı ve zorunlu seçim olanağı olan özgürlük aynı anda sona eriyor olabilir mi? Yani bir etkinliği ve ona atfettiğiniz neden'i seçtiğinizde diğer seçimlerden de mahrum olmayı seçmiş oluyorsunuz. Kierkegaard şöyle açıklıyor: "Özgürlüğün olanağı kendini kaygı içinde ortaya çıkarır. Ancak insan özgürlüğün kendisini gösterdiği aynı anda özgür olmayandır da. Bu karşıtlık içerisinde kaygı kendisini insanın içinde muğlak bir güç olarak gösterir. Kişi kendisi olabilmek için öncelikle bu muğlak güçle yaşamayı, kaygı içinde olabilmeyi öğrenmelidir."Gelelim korku ile; yalnızca insanlarda rastlanan kaygının arasındaki farka:Korkunun bir nesnesi varken, kaygının nesnesi hiçliktir, der Kierkegaard. Örneğin köpekten korkan kişi için köpek tehlikesi geçtiğinde korkusu da geçer. "Kaygı ise üstü örtük olarak da olsa daima, 'şimdi, burada'dır. Kaygı kişinin bütünlüğünü kaybetmesi, varoluşsal bir parçalanma haline girmesidir." Bütünlüğün parçalanmasını nasıl açıklayabiliriz? Olası koşullarda ortaya konulacak tepki ya da davranış seçeneklerinin; aklına gelen tüm ihtimaller dairesi kadar genişlediğini, genişlediği ölçüde özgürlüğün arttığını ancak aynı oranda kararsızlığın ve neyi neden seçeceğine ilişkin kendine dair belirsizliğin de arttığını görmek ile bu parçalanma kastediliyor olabilir. Kaygıyı bir uçurumun kenarında yaşadığımız baş dönmesine benzetir Kierkegaard. Bu varlığı fark edildikçe artan ihtimallerin önünde zorunlu olarak seçimde bulunan bireyin yaşadığı baş dönmesi... Kararı verirken, kendi özgürlüğümüz ile neden sonuç ilişkisi oluşturma, hatta oluşturmama özgürlüğümüz vardır. Etkinliğimizi (en basit manada varolma etkinliğimizi) nedene bağlayarak, bütünlüğün parçalanması hali tekrar bir zincirin halkası gibi görünür ve 'şimdi ve burada'lığı bir süreç içine dahil edilmiş olur. Seçimlerimizle ontolojik kaygıdan farklılaşır, seçimimizle kendimizi ve etkinliğimizi belirginleştiririz,neden sonuç ilişkisi içinde durumu olağanlaştırırız ancak artık o nedenin veya seçimin getirileri ve sorumlulukları ile özgürlüğümüzü kaybetmiş oluruz. Belirlenen seçimin tek nedeni kendimiz olması sebebiyle kendimizi bununla tanımlayabiliriz ve bir neden olarak bir benlik ediniriz. Bu hiçlikten bir şey olmaya ve bir kimlik ya da benlik inşa etmeye, bir tutarlılık içinde bir sonraki seçimi daha az belirsizlik dolayısıyla daha az kaygı yaşamaya olanak tanıyabilir. Bu benlik bizi hiçlikten bir şey olmaya taşır ancak aynı zamanda her şey olabilme özgürlüğünden de geri alarak herhangi ve bir şey olmaya taşımış olur. Oysa; "Ben şu'yum ve daha önce de tepkim şu idi" ile başlanılan bir durum anımsandığında parçalanma yerini tutarlılığa ve ihtimallerin daralmasına bırakıyor.Kierkegaard şöyle devam eder: "Bu anlamda psikoterapinin ontolojik kaygının üstesinden gelmesi mümkün değildir. Psikoterapi ancak korkuların sıklığını ve yoğunluğunu değiştirebilir. Kaygıyı ise ancak uygun bir yere yerleştirebilir; çünkü kaygı varoluşa ait bir özelliktir." Ergenlik döneminde yaşanan kimlik arayışı ve kaygı duygusu ile birlikte edinilen tutumlar, seçimler ya da alınan rol modeller sayesinde herhangi bir bütünlüğe sahip tutarlı bir çerçeve çizmeye çalışıyoruz. Peki bu süreçte kaygı neye dair yaşanıyor ve azalıyor? Kierkegaard: "Bazı koşullarda kendi tepkilerimizin ne olacağına dair belirsizlik daha açık bir ifadeyle “kendimizden korkmak” bizi kaygı haline sürükler. Çünkü burada sözü geçen “kendi” yani insan başlı başına belirsiz bir şeydir." der. Ergenlikle henüz etkinliklerimizi fark etmeye ve onları eyleyip eylememe kararına sahip olduğumuzu ve nasıl eyleme getireceğimize ilişkin farkındalıklarımız ile oluşan belirsizliklere "çünkü ben" ile başlayan sebepleri seçiyoruz ve bir sonraki olası koşullarda eski davranışımız ve seçimimiz bir referans görevi görerek "ben"lik inşa edilmeye başlanıyor. Böylece kaygının da bu "ben"e bağlı davranışların tutarlı olması ihtiyacı ile özgürlüğün de eş zamanlı azaldığını söyleyebilir miyiz? "İnsan, kaygı içinde kendisini birçok farklı şekillerde eyleyebilecek ve özgürlüğünü etkinleştirebilecek bir “kişi” olarak ortaya koyar, başka bir deyişle kendisini keşfeder. Kendisiyle yalnızca gelecekteki bir olasılık olarak değil, başka biri olmanın olasılığı olarak da ilişki kurar. İnsan varlığı olarak kendimizi özgürlüğün olanağı ile olan ilişkimiz içinde belirler ve aynı zamanda özgürlüğün olanağının kaygısıyla bu kararı veririz."Kaynakça:İncelenen Makale: Özgürlüğün Olanağı Olarak Kaygı, Yasemin Akış Yaman Yazıyı Oku

Uzman: Emine AYDOĞAN

Yayınlanma: 29.04.2025