1. Uzman
  2. Erva Nur BOZKURT
  3. Blog Yazıları
  4. THE FİSHER KİNG FİLM ANALİZİ (Travma)

THE FİSHER KİNG FİLM ANALİZİ (Travma)

THE FISHER KING FİLM ANALİZİ


Filmin adı The Fisher King. Karakter Jack travma sonrası stres bozukluğuna sahiptir. Bir radyo programında sunuculuk yapmaktadır. Jack seyircilerin dediklerini anlamaya çalışmadan kendi deneyimlerinden yola çıkarak çok umursamazsa,kaba ve ciddiyetsizce cevaplar vermektedir. Bir gün programa katılan bir seyirciye karşı olan fütursuzca tutumu karşısında Paryy(seyirci)’nin cinayet işlemesine sebep olmuştur. Filmin hikayesi bu kısımdan sonra başlamıştır.Travmanın etkilerini Jack karakterinden yola çıkarak anlatacağım.Filmin başlangıcından bitiş sahnesine kadar travmanın etkilerini görmekteyiz. Film de travmanın etkilerinin nasıl olduğunu,nerede gösterildiğini ve bunu hangi etmenlere dayandırılarak travmanın izlerinin görüldüğünü detaylı bir şekilde belirtmeden önce hangi sahnelerde travma etkilerinin görüldüğünü saati ve dakikası olarak belirtmek isterim . Filmde travmanın etkileri ; 00.07:45 ,00.30:01 sahnesine kadar aralıksız karakterin yaşadığı travma izleri görülmektedir. Daha sonra 00.35.00 – 00.37.50 sahnesinde , 01.05.14 -01-07.05 sahnesi ve 01.52.56 sahnelerinde karakterimiz Jack’in yaşamış olduğu travma sahneleri gösterilmektedir.


Filmde Jack karakteri bu yaşanılanlardan kaynaklı kendisi sorumlu tutar ve bulunduğu ruh hali radyo sunuculuğunu yapan o ciddiyetsiz insandan çok farklıdır’’.Kendisinin suyun altında kaldığını ve asla yüzeyine çıkamadığını’’ kız arkadaşına hem anlatıyor hem ağlıyordu. Suyun altında kaldığını söylemesi karakterin yaşamış olduğu yoğun suçluluk duygusu ile birlikte nefes alamadığını anlatmaya çalışmıştır. Bu andan itibaren filmde 3 yıl geçmiştir ve Jack radyo programcılığını bırakmış yoğun bir acı yaşamaya başlamış, kız arkadaşının evinde kalmaya başlamış tüm varlığını bırakmış olarak karışımıza çıkmaktadır. Çeşitli belirtiler göstermeye başlamıştır. Bunlar sürekli içki içmesi, alkolik olmaya kayan bir tablo, işini kaybetmesi ve artık çalışma düzenine ayak uyduramaması, bilincinin daha bulanık olması, herkesten şüphelenir duruma gelmesi (yaşadığı durumdaki gibi bir durumu yapabileceklerine yönelik insanlardan şüphe duymak) yakın çevresindeki sevgilisinin ruh halini anlayamıyorum, kafanda çok fazla düşünce var, eskiden bu kadar düşünmezdik gibi yorumları, eskiden hoşuna giden aktivitelerin artık öyle düşündürmemesi, kız arkadaşının ,‘’sen herkesten nefret edersin’’ gibi yorumları, saldırıya sebep olduğunu öğrendikten sonra geçmiş yaşamına dair anılarla karşılaşınca terleme, ağlamak gibi fiziksel semptomları göstermesi, ‘’ben bir lanetliyim’’ diyerek kendini tanımlaması ve sürekli kendini suçlaması, ‘’keşke cezayı ödeyip eve dönmenin bir yolu olsaydı’’ repliği, sürekli acı çeker ve kendini, çevresini, insanları suçlar bir yapıya bürünmeye başlamıştır.


Karakterin yaşamış olduğu olaydan sonraki tepkilerine baktığımızda işlevsellik,,istemsiz gelen girici düşünceler,suçluluk, olumsuz düşünme hali,yeni yaşamına uyum sağlayamama davranışları görülmektedir. travma sonrası stres bozukluğu yaşıyor olduğu muhtemel bir tanıdır. Jack bu ruh halinden ve davranışlarından kendiside memnun değildir ve bulunduğu durumdan çıkabilmek için çeşitli yollar denemiştir.


Jack Pary’nin işlediği cinayeti kendi fütursuzca söylemlerinden kaynaklı olduğunun farkındaydı ve bu durum içinden çıkabilmek için tenha bir sokakta ayaklarına beton bağlayarak intihar girişimine kalkışmıştır.Başıboş dolaşan iki genç sokağın kendisine ait olduğunu söyleyerek Jack’esaldırmaya başlamışlardır fakat dilenciler Jack’ikurtarmıştı.Jack çok fazla alkol aldığından bilinci yerinde değildir ve gözünü dilencinin yanında açmaktadır.İlk başta neye uğradığını şaşıran Jack oraya nasıl geldiğini anlamaya çalışırken dilencinin onu tanıdığını fark eder.Dilenci(Paryy) Jack’e karşı çok hoşgörülü davranıyordur ama akli dengesi yerinde olmadığını da hissettirmektedir. Jack’e, tek başına yaşadığı kalorifer dairesindeki küçük insanlarla bir arada yaşadığını anlatmaktadır. Duyduğu sözlerden sonra Jack çok büyük şaşkınlıkla hayatını kurtaran kişinin hayatını mahvettiği kişi olduğu gerçeği ile yüzleşince büyük bir dehşet içerisinde oradan ayrılır.


Bu ruh halinden çıkabilmesi için dilenciye yani Paryy’e iyi bir yaşam sağlarsa ya da ona yardım ederse kendi vicdanını rahatlatacak bu şekilde tekrar suyun yüzeyine çıkabilecektir.Dilencilerin yeri belliydi,bir holding’in önündeki cadde de dilencilik yapar ünlü insanlardan dilenirlerdi.Jack de önceden orada çalışmaktaydı Paryy’yinerde bulacağını biliyordu. Paryy ile karşılaştıktan sonra ona belli bir ücret vererek oradan ayrılıyordu ki Pary’nin o parayı başka bir dilenciye verdiğini görene kadar. Jack çok öfkeli bir şekilde parayı tekrar ona vererek ona yardım ettiğini başka biriyle neden paylaştığını sorarken.Paryy’nin platonik olarak aşık olduğu kadın ortaya çıkar Paryy her gün iş çıkışında kadının neler yaptığını biliyor çünkü uzaktan takip ediyordu.Kadını görür görmez yine aynı şekilde takip etti bu sefer Jack’i de yanında sürüklemiştir. Kadın günlük işlerini yapmakta zorlandığını ve her zaman ürkek ve yalnız takıldığı da filmde gösterilmiştir. Jack bu durumla karşılaştıktan sonra kadınla Paryy’i bir şekilde bir araya getirir ve artık vicdanı rahattır. Jack karakterimiz Paryy ile bağını koparmış tekrar o lüks yaşantısına ve radyo programcılığına başlamıştır


Jack karakterinin yaşamış olduğu olayları değerlendirildiğinde Jack 3 yıl boyunca travma tepkilerine sahiptir. Olaydan önceki kişiliği ,yaşantısı ve ruh hali çok değişmiştir.İşlevselliğini büyük etkide etkilenmiştir.Bu durumda Jack Travma sonrası stres bozukluğuna sahip olduğunu göstermektedir. Jack kendince bir çözüm yolları aramak yerine bir psikoterapiden destek alarak bu süreci halletmek isteseydi ve kliniğe gelmiş olsaydı izlenilebilecek tedavi yöntemleri neler olabileceğine değinmek gerekirse;


Jack için ilk başta alkol kullanımı kontrol altına alınması ile tedaviye başlanması gerekir.Olayları daha açık bilinç ile değerlendirmesini sağlamak,yaşamış olduğu travma anının unutmak ya da hatırlamamak için başvurduğu bu kısa vadeli kazanç yönteminin kendisine ve bedenine oluşturduğu zararı daha açık görmesi sağlanabilir. Olayı her hatırladığı zaman alkol alma davranışı, danışanda bir döngü haline gelmektedir. Danışanın bu nokta da sürdürüm döngüsü içerisinde olduğu görülmektedir. Farklı baş etme stratejilerinin kazandırılması sağlanmaya çalışılmalıdır. Akılcı olmayan inançları ile mücadele etmeye yöneltmekle devam edilir. Danışan cinayetten kendini suçlu tutmakla birlikte cinayet işleyen adamın hayatını şuan ki olduğu konumdan çıkartıp rahat ettirse akılcı olmayan düşünce ve inançlarından kurtulacağı görüşündedir. Bu düşünceleri Beck’in ABC kuramındaki aktive edici olay,inanç ve sonuçları belirleyerek o düşünceleri yenisi ile değiştirmeye çalışılabilir. Örneğin; Sana istekleri karşılanmayan bireylerin başkalarına zarar vereceğini düşündüren kanıtlar nelerdir? Gibi bir soru ile inanç ve davranışları etkileyen durumların altındaki tetikleyen inançları anlamaya yönelik olabilir. Daha sonra danışana bilişsel ev ödevleri ile desteklenebilir; ‘’ İsteklerini karşılamazsam hemen birini öldürebilir’’ düşüncesi yerine alternatif işlevsel düşünceler getirmesi kendisine mantıklı telkinlerde bulunması öğretilir.Danışanın etkin ve olumlu davranışları ödüllendirilir.Teşvik edilir ve motivasyonunu arttırma amaçlanır. Danışan örseleyici olayla çağrışım yapan herhangi bir yer eşya ya da kişi ile karşılaştığında belirgin tedirginlik yaşadığından bu gibi durumlardan kaçınmayı tercih etmesinden kaynaklı alıştırma tedavisiyle ya zihinde ya da gerçek yaşamda giderek artan bir biçimde karşılaşarak bu durumlara bir duyarsızlaşma sağlanmaya çalışılabilir. 


Jack karakterinin filme yaşamış olduğu olaydan sonra oraya çıkan TSSB etkileri ve tedavi planı ile aktardım .Parry yerine Jack karakterini seçmemin sebebi cinayeti işleyen Parry,işlediği cinayetten sonra bir çok patoloji geliştirdiği görülmektedir.Filmde de gösterildiği üzere insan dışı ufak varlıkların yanında yaşadığını düşünmesi ve onlarla konuşması psikoz belirtilerine birer örnektir. Aynı zamanda Parry ‘nin flashbackleri filmde çok sık gösterilmektedir ancak TSSB hakkında az bilgisi olan birisi filmi izlediğinde Parrykarakteri üzerinden bu filmi aktaracağını düşünerek ben Jack’itercih etmek istedim. Bir cinayeti işlememesine rağmen konuşma ve tavırlarının bu cinayette etkili olduğu inancına kapılarak ve yoğun kaygı,endişe ve strese maruz kaldı, tüm yaşantısı ve kişiliği tamamen değişime uğradı.Detaylı incelendiğinde Jack karakterinin de TSSB yaşadığı görüşündeyim. Bu nedenle tercihimi bu karakterden yana kullandım. Filmin en etkilendiğim sahnesi suçluluk duygusundan kurtulmak için Parry’nin hayatını değiştirmeye çalışan Jack’in son sahnesinde sadece Parry ‘nin iyi ve sağlıklı olması için onun film boyunca istediği kupayı zorlu koşullarda alıp Parry’e vermesiydi. 

Bazen içinde bulunduğumuz ruh halinden çıkabilmek için farklı stratejiler deneriz kendimizi iyi hissedebilmek adına diğer insanlara yardımsever ve iyi davranabiliriz. ama sadece değer verdiğimiz birinin iyi olması ve iyi hissetmesi için verilen mücadelenin benim için çok kıymetli ve değerli olduğunu da belirterek ,The Fisher King de bu düşüncelerimi destekleyen sahnelerin gösterilmesi beni bir hayli etkiledi.

Filmin izlenmesi ve içinde var olan mesajların anlaşılması ümidiyle…

 

Yayınlanma: 30.04.2021 21:51

Son Güncelleme: 02.05.2021 12:18

Uzmanlıklar:

Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları , Depresyon ve Mutsuzluk , Özgüven ve Yeterlilik Sorunları
Online TerapiOnline Ter...
süre 50 dk
ücret 1000
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
süre 50 dk
ücret 1000
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

Oyun Terapisinin Çocuk Gelişimindeki Rolü

Oyun Terapisinin Çocuk Gelişimindeki RolüÇocuklar, dünyayı yetişkinlerden çok farklı bir şekilde algılar. Onlar için oyun yalnızca eğlenceli bir etkinlik değil; aynı zamanda duygularını, düşüncelerini ve ihtiyaçlarını ifade etmenin en doğal yoludur. İşte tam da bu noktada oyun terapisi, çocuğun gelişimini destekleyen, duygusal iyileşmesini kolaylaştıran ve iletişim becerilerini güçlendiren önemli bir psikolojik destek yöntemi olarak öne çıkar.Bu yazıda oyun terapisinin ne olduğunu, çocuk gelişimi üzerindeki etkilerini, hangi durumlarda tercih edildiğini ve ebeveynlere ne gibi katkılar sağladığını detaylı bir şekilde ele alacağız.Oyun Terapisi Nedir?Oyun terapisi, çocukların oyun aracılığıyla kendilerini ifade etmelerine, duygularını tanımalarına ve zorlayıcı yaşam deneyimlerini işlemelerine yardımcı olan bir terapi yöntemidir. Çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun bir şekilde kullanılan oyuncaklar, figürler, resimler veya oyun materyalleri, terapötik bir dil haline gelir.Çocuklar çoğu zaman yaşadıkları kaygıyı, korkuyu ya da öfkeyi sözel olarak anlatmakta zorlanırlar. Oyun terapisi sayesinde bu duygular güvenli bir ortamda ortaya çıkar ve işlenir. Terapist, çocuğun oyununu gözlemler, yönlendirir veya yapılandırarak destekler. Böylece çocuk, yaşadığı duygusal yükten arınırken sağlıklı baş etme becerileri de kazanır.Oyun Terapisinin Çocuk Gelişimi Üzerindeki Etkileri1. Duygusal GelişimOyun terapisi, çocuğun duygularını tanımasına ve ifade etmesine yardımcı olur. Örneğin, öfke, kaygı, kıskançlık ya da üzüntü gibi zor duygular oyun aracılığıyla açığa çıkar. Çocuk bu duygularını tanıdıkça onları kontrol etmeyi öğrenir. Bu süreç, sağlıklı bir duygusal düzenleme becerisi kazandırır.2. Sosyal GelişimOyun terapisi, çocuğun empati kurma, sıra bekleme, paylaşma ve kurallara uyma gibi sosyal becerilerini geliştirmesine katkı sağlar. Grup oyun terapisi uygulamalarında çocuk, diğer çocuklarla etkileşim kurarak sosyal ilişkilerinde daha uyumlu hale gelir.3. Bilişsel GelişimÇocuk, oyun sırasında problem çözme, neden-sonuç ilişkisi kurma ve alternatif düşünme becerilerini geliştirir. Özellikle sembolik oyunlar, çocuğun hayal gücünü zenginleştirir ve bilişsel esnekliği artırır.4. Dil ve İletişim BecerileriOyun terapisi, çocukların sözel ve sözel olmayan iletişim becerilerini güçlendirir. Çocuğun oyun içinde kullandığı kelimeler, seçtiği semboller veya jestler, terapist için anlamlı ipuçları taşır. Bu da dil gelişimini destekler.5. Davranışsal DüzenlemeHiperaktivite, öfke nöbetleri veya saldırgan davranışlar yaşayan çocuklar için oyun terapisi etkili bir yöntemdir. Oyun ortamı, çocuğun bu davranışları güvenli şekilde boşaltmasına ve yerine daha uygun tepkiler geliştirmesine fırsat tanır.Hangi Durumlarda Oyun Terapisi Kullanılır?Oyun terapisi, çok farklı duygusal ve davranışsal sorunlarda etkili bir şekilde kullanılabilir. En sık başvurulan durumlar şunlardır:Kaygı bozuklukları (ayrılık kaygısı, sosyal kaygı)Travma sonrası stres (kaza, kayıp, boşanma, istismar)Davranış sorunları (inatçılık, öfke kontrol güçlüğü, saldırganlık)Özgüven eksikliği ve içe kapanıklıkOkul uyum sorunları ve akademik zorluklarBoşanma, taşınma gibi yaşam değişiklikleriKardeş kıskançlığıOyun terapisi yalnızca “sorun yaşayan” çocuklar için değil, gelişim sürecini desteklemek isteyen her çocuk için faydalı olabilir.Oyun Terapisi Süreci Nasıl İşler?Değerlendirme: Terapist, ebeveynlerle görüşerek çocuğun yaşadığı sorunları ve beklentileri anlamaya çalışır.Oyun seansları: Çocuk belirli aralıklarla (genellikle haftada bir) oyun odasında terapi seanslarına katılır. Seanslar yaklaşık 45–50 dakika sürer.Gözlem ve müdahale: Terapist, çocuğun oyunlarını gözlemler ve gerektiğinde yönlendirmeler yapar. Oyun sırasında ortaya çıkan temalar, çocuğun iç dünyasına dair önemli ipuçları verir.Ebeveyn görüşmeleri: Süreç boyunca ebeveynlerle düzenli aralıklarla görüşülür, aileye evde destekleyici öneriler verilir.Sonlandırma: Çocuğun hedeflenen kazanımları elde etmesiyle terapi süreci sonlandırılır.Ebeveynler İçin Oyun Terapisinin KatkılarıOyun terapisi sadece çocuğu değil, aile sistemini de etkiler. Ebeveynler, çocuklarının duygusal ihtiyaçlarını daha iyi anlamayı öğrenir. Ayrıca:Çocuğun gelişimsel süreci hakkında daha fazla farkındalık kazanırlar.Çocuğun ihtiyaçlarına uygun iletişim yöntemleri öğrenirler.Aile içi ilişkilerde daha sağlıklı bağlar oluşur.Bu nedenle oyun terapisi, aileyi de içine alan bütüncül bir iyileşme süreci sunar.Oyun Terapisinin Çocuk Gelişimine Katkısını Destekleyen AraştırmalarAraştırmalar, oyun terapisinin çocuklarda kaygı düzeyini düşürdüğünü, özgüveni artırdığını ve sosyal becerileri geliştirdiğini ortaya koymaktadır. Özellikle travmatik deneyimler yaşayan çocuklarda, oyun terapisi güvenli bir alan sağlayarak duygusal iyileşmeye katkıda bulunur.Amerikan Oyun Terapisi Derneği (APT) tarafından yapılan çalışmalar, düzenli oyun terapisi alan çocukların okul başarısında ve sosyal ilişkilerinde belirgin gelişmeler yaşadığını göstermektedir. Bu bulgular, oyun terapisinin yalnızca kısa vadeli değil, uzun vadeli olumlu etkiler yarattığını kanıtlar.Sonuç: Oyun, Çocuğun Dili; Terapi, Onun KöprüsüdürOyun terapisi, çocukların gelişim sürecinde hem duygusal hem de sosyal anlamda önemli bir rol oynar. Çocuğun yaşadığı zorlukları oyun yoluyla ifade etmesine ve sağlıklı baş etme mekanizmaları geliştirmesine yardımcı olur. Bu nedenle oyun terapisi, çocuk gelişiminin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirilmelidir.👉 Eğer çocuğunuzda duygusal ya da davranışsal sorunlar gözlemliyorsanız, oyun terapisi profesyonel destek için güçlü ve etkili bir yöntem olabilir. Çünkü unutmayın: oyun, çocuğun dili; oyun terapisi ise bu dili anlayabilmenin en güvenilir yoludur.Eğer çocuğunuzun duygusal dünyasında inişler ve çıkışlar gözlemliyorsanız, oyun terapisiyle ona güvenli bir alan sunabilirsiniz. Unutmayın, çocuklar duygularını çoğu zaman sözle değil, oyunla ifade ederler; bu nedenle profesyonel bir rehber eşliğinde oyun, onların duygularını anlamak ve sağlıklı baş etme yolları geliştirmek için güçlü bir araçtır. Oyun terapisi, çocuğunuzun özgüvenini artırır, sosyal ilişkilerini güçlendirir ve davranışlarını olumlu yönde şekillendirir. Oyun terapisi sayesinde çocuğunuz, duygularını daha iyi tanıyacak, kendine güveni artacak ve yaşamındaki zorluklarla baş etme becerilerini güçlendirecektir. Siz de oyun terapisi hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz ücretsiz soru sorabilirsiniz.
Eda KALE 30.09.2025

TERAPİYE BAŞVURMAYI GECİKTİREN YANLIŞ İNANIŞLAR

Terapiye Başvurmayı Geciktiren Yanlış İnanışlarGünümüzde ruh sağlığı konusunda farkındalık artsa da hâlâ birçok kişi terapiye başvurmakta gecikiyor ya da ihtiyaç duymasına rağmen bu adımı atmaktan çekiniyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri, toplumda yerleşmiş olan bazı yanlış inanışlardır. Bu inanışlar, kişinin hem mevcut sorunlarını ağırlaştırmasına hem de destek alabileceği bir sürece daha geç adım atmasına yol açar. Oysa terapi, yalnızca “büyük” sorunları olanların değil, kendini tanımak, ilişkilerini geliştirmek, daha sağlıklı bir yaşam sürdürmek isteyen herkesin faydalanabileceği bir destektir. Bu yazıda terapiye başvurmayı geciktiren en yaygın yanlış inanışlara ve bunların gerçeği nasıl çarpıttığına yakından bakacağız.1. “Terapiye gitmek demek, akıl hastası olmak demektir.”En köklü ve yaygın yanlış inanışlardan biri budur. Terapiye gitmenin yalnızca ciddi psikiyatrik hastalıkları olanlara uygun olduğu düşünülür. Oysa psikolojik danışma; kaygı, stres, takıntılar, öfke kontrolü, ilişki sorunları, özgüven eksikliği ya da kişisel gelişim gibi çok geniş bir yelpazede destek sunar.Terapi, ruhsal bozuklukların yanı sıra gündelik yaşamda zorluk yaratan duygusal durumlarla başa çıkmayı da kolaylaştırır. Örneğin, iş hayatında yaşanan tükenmişlik, ebeveynlikteki zorlanmalar veya yas süreci gibi durumlarda da terapi önemli bir rehberdir. Dolayısıyla terapiye gitmek “akıl hastalığı” değil, ruh sağlığını önemsemek anlamına gelir.2. “Terapiye gidersem zayıf bir insan olduğumu gösteririm.”Bir diğer yanlış inanış, yardım istemenin zayıflıkla özdeşleştirilmesidir. Oysa gerçekte yardım istemek bir cesaret göstergesidir. Kendi sınırlarını fark edebilmek, çözüm yolları aramak ve profesyonel bir destek almaya karar vermek, kişinin güçlü yanlarını ortaya çıkarır.Toplumda “kendi başına halletmek” erdem olarak sunulur. Fakat insan sosyal bir varlıktır ve hayatın zorluklarıyla tek başına başa çıkmak her zaman mümkün değildir. Terapi, kişinin kendi kaynaklarını fark etmesine yardımcı olur ve bireyin dayanıklılığını artırır.3. “Zaten zamanla düzelirim, terapiye gerek yok.”Birçok kişi, yaşadığı duygusal sıkıntının kendi kendine geçeceğine inanarak terapiyi erteler. Elbette bazı sorunlar zamanla hafifleyebilir; ancak çoğu durumda problemin kaynağı çözülmedikçe farklı şekillerde tekrar ortaya çıkar.Örneğin, sürekli ertelenen kaygı sorunu zamanla panik ataklara dönüşebilir. Çözümlenmeyen ilişki çatışmaları derinleşerek iletişimi tamamen koparabilir. Terapi, sorunların köküne inmeyi ve kalıcı çözüm yolları geliştirmeyi sağlar. Zamanı “beklemek” yerine terapiye başvurmak, süreci çok daha sağlıklı bir noktaya taşır.4. “Terapi çok uzun sürer, yıllarca gitmem gerekir.”Bir diğer yanlış inanış, terapi sürecinin bitmek bilmeyen bir yolculuk olduğudur. Elbette her danışanın ihtiyacı ve hedefi farklıdır. Bazı durumlarda uzun süreli terapi gerekli olabilir; ancak birçok kişi için birkaç ay düzenli terapi, büyük ilerlemeler sağlamaya yeter.Ayrıca günümüzde kısa süreli terapiler (örneğin bilişsel davranışçı terapi, çözüm odaklı terapi) oldukça yaygın şekilde kullanılmaktadır. Terapi, sonsuz bir yolculuk değil; kişinin ihtiyacına uygun şekilde planlanan, esnek ve hedef odaklı bir süreçtir.5. “Terapiye başvurursam insanlar hakkımda kötü düşünür.”Toplumun yargısı, birçok kişinin terapiye başvurmasını engeller. “Ailemin, arkadaşlarımın ya da iş yerimin bunu öğrenmesini istemem” düşüncesi oldukça yaygındır. Oysa terapi gizlilik esasına dayanır. Terapi sürecinde paylaşılan bilgiler, danışanın onayı olmadan üçüncü kişilerle paylaşılmaz.Ayrıca son yıllarda terapiye başvuran kişilerin sayısı hızla artmaktadır. Bu durum, terapiyi “farklı” veya “olumsuz” bir davranış olmaktan çıkarmıştır. Ruh sağlığını önemsemek, kişisel bakımın bir parçası olarak görülmeye başlanmıştır.6. “Terapist benim yerime karar verecek, hayatımı yönetecek.”Bazı kişiler, terapiyi yanlış bir şekilde “birinin hayatımı kontrol etmesi” olarak düşünür. Oysa terapi, danışanın kendi kararlarını daha bilinçli şekilde alabilmesini destekler. Terapist, yol gösterici ve kolaylaştırıcıdır; asla kişinin yerine karar vermez.Terapi süreci, danışanın kendi değerlerini, ihtiyaçlarını ve hedeflerini fark etmesini sağlar. Böylece kişi, daha özgür ve sağlıklı seçimler yapabilir. Terapistin görevi, bireyi yönlendirmek değil, ona içsel kaynaklarını keşfetmesinde rehberlik etmektir.7. “Terapi çok pahalı, karşılayamam.”Maddi kaygılar da terapiye başvurmayı geciktiren bir diğer faktördür. Terapi ücretleri bazı kişiler için yüksek görünebilir; ancak bu noktada birkaç noktanın altını çizmek önemlidir:Terapi, uzun vadede kişinin ruhsal ve fiziksel sağlığını koruyarak yaşam kalitesini artırır. Bu da iş hayatında, ilişkilerde ve genel mutlulukta büyük bir yatırım anlamına gelir.Günümüzde bazı kurumlar, dernekler veya üniversiteler daha uygun fiyatlı ya da ücretsiz psikolojik danışma imkânı sunmaktadır.Online terapi seçenekleri, ulaşılabilirliği artırarak maliyetleri düşürebilmektedir.Dolayısıyla terapi, yalnızca “lüks” değil, kişinin yaşam kalitesine yapılan bir yatırım olarak görülmelidir.8. “Benim sorunum terapiyle çözülmez.”Bir başka yanlış inanış, “benim durumum çok farklı, bana terapi fayda etmez” düşüncesidir. Oysa her bireyin yaşadığı sorun kendine özgüdür; ancak terapi, bireysel ihtiyaçlara göre uyarlanabilir bir süreçtir.Terapistler farklı ekollerden ve tekniklerden yararlanarak kişiye özel bir yaklaşım geliştirir. Dolayısıyla kişinin yaşadığı sorun ne kadar karmaşık görünürse görünsün, terapi sürecinde yeni bakış açıları ve çözüm yolları mümkündür.Sonuç: Terapi Bir Lüks Değil, Bir İhtiyaçtırTerapiye başvurmayı geciktiren yanlış inanışlar, kişinin ruhsal iyileşme yolculuğunu zorlaştırır. Oysa terapi, hayatın her döneminde başvurulabilecek güvenli, gizli ve destekleyici bir alandır. İnsan nasıl beden sağlığı için doktora gidiyorsa, ruh sağlığı için de terapiye başvurmak son derece doğaldır.Unutulmamalıdır ki, terapiye başvurmak zayıflık değil; yaşam kalitesini yükseltme, kendini tanıma ve içsel gücünü keşfetme yolunda atılmış cesur bir adımdır. Yanlış inanışların gölgesinde kalmadan, ihtiyaç duyduğunuzda profesyonel destek almaktan çekinmeyin. Çünkü sağlıklı bir ruh hali, hayatın tüm alanlarına olumlu şekilde yansır.“İyileşme yolculuğunuz, tek bir cesur adımla başlayabilir; belki de o adım bugün olabilir.”
Eda KALE 30.09.2025

TAKINTILAR NEDİR VE İNSANLARIN HAYATINI NASIL ETKİLER?

Takıntılar Nedir ve İnsanların Hayatını Nasıl Etkiler?Hepimiz zaman zaman belirli düşüncelere, endişelere veya davranışlara takılı kalabiliriz. Bu normaldir; çünkü beynimiz riskleri ve olası sorunları sürekli değerlendirir. Ancak bu düşünceler, kişi üzerinde yoğun kaygı, stres ve tekrarlayıcı davranışlar yaratan bir seviyeye ulaştığında “takıntı” olarak adlandırılır. Psikoloji literatüründe takıntılar genellikle obsesyon ve kompulsiyon kavramlarıyla tanımlanır: obsesyon zihne istemsizce gelen ve rahatsızlık yaratan düşünce veya imgeleri, kompulsiyon ise bu kaygıyı azaltmak için yapılan tekrar eden davranışları ifade eder.Takıntılar, bireylerin yaşam kalitesini ve günlük işlevselliğini ciddi şekilde etkileyebilir. Basit bir düşünce ya da davranış biçimi gibi görünen takıntılar, zamanla kişiyi sosyal, akademik ve profesyonel alanlarda kısıtlayabilir, ilişkilerde gerilim yaratabilir ve ruhsal sağlığı olumsuz etkileyebilir.Takıntıların Temel Özellikleriİstem Dışı ve Tekrarlayıcı Düşünceler: Takıntılar genellikle kişi istemese bile zihne gelir ve tekrarlayıcıdır. Örneğin, kapının kilitli olup olmadığını sürekli kontrol etme düşüncesi, obsesif bir düşüncedir.Kaygı Yaratması: Takıntılar, kişide yoğun kaygı ve huzursuzluk hissi uyandırır. Kimi zaman bu kaygı öylesine güçlü olur ki kişi günlük yaşamına odaklanamaz.Kompulsif Davranışlar: Takıntıların yarattığı kaygıyı azaltmak için kişi belirli davranışları tekrar eder. Örneğin, el yıkama, kontrol etme, sayma veya belirli ritüelleri uygulama gibi. Bu davranışlar kısa süreli rahatlama sağlasa da uzun vadede takıntıyı besler.Gizleme Eğilimi: Kişiler genellikle takıntılı düşüncelerini veya davranışlarını çevrelerinden gizlemeye çalışır, çünkü bunların mantıksız olduğunu bilirler ve yargılanmaktan çekinirler.Takıntıların TürleriTakıntılar çok çeşitlidir ve farklı şekillerde ortaya çıkabilir:Temizlik ve Kontaminasyon Takıntıları: Mikrop kapma, kirlenme veya hijyenle ilgili yoğun kaygılar.Kontrol Takıntıları: Kapı kilidi, gaz vanası veya cihazların kapalı olup olmadığını defalarca kontrol etme.Düşünce Takıntıları: Kötü bir şey olacağına dair sürekli endişe, dini veya ahlaki saplantılar.Simetri ve Düzen Takıntıları: Eşyaların belirli bir şekilde olması, simetrik veya düzenli görünmesi gerektiğine dair yoğun ihtiyaç.Kompulsif Ritüeller: Sayma, dokunma veya belirli hareketleri tekrar etme gibi davranışlar.Bu çeşitlilik, takıntıların hem düşünsel hem de davranışsal boyutlarını kapsadığını gösterir.Takıntıların Günlük Hayata EtkileriTakıntılar, kişinin yaşamını farklı alanlarda olumsuz etkileyebilir:Zaman Yönetimi: Takıntılar çoğu zaman uzun süreli tekrarlayan davranışlar içerdiği için günlük görevleri aksatabilir. Örneğin, sürekli kapı veya ocak kontrol etme ihtiyacı, iş veya okul görevlerini tamamlamayı zorlaştırabilir.Sosyal Hayat: Takıntılı davranışlar sosyal ilişkileri zorlaştırabilir. Kişi, davranışları yüzünden arkadaşları veya aile üyeleriyle etkileşime girmekten kaçınabilir, izolasyon yaşayabilir.Ruhsal Sağlık: Takıntılar genellikle kaygı, stres ve depresyon ile ilişkilidir. Yoğun obsesyonlar kişinin kendine güvenini sarsabilir ve duygu durumunu olumsuz etkileyebilir.Fiziksel Sağlık: Özellikle temizlik veya kompulsif yıkama gibi davranışlar fiziksel rahatsızlıklara yol açabilir. Örneğin, aşırı el yıkama ciltte tahrişe ve yaralanmalara neden olabilir.İş ve Akademik Performans: Takıntılar, odaklanmayı zorlaştırabilir ve performansı düşürebilir. Sürekli kaygı ve ritüellerle uğraşmak, verimli çalışmayı engeller.Takıntılarla Başa Çıkma YöntemleriTakıntılarla başa çıkmak, çoğu zaman profesyonel destek gerektirir. Psikolojik danışmanlık ve terapi yöntemleri, kişinin yaşam kalitesini artırmada etkili olur:Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Takıntılı düşünceleri sorgulama, alternatif düşünceler geliştirme ve kaygıyı yönetme tekniklerini içerir.Maruz Bırakma ve Tepki Önleme (ERP): Danışan, kaygı uyandıran durumlarla kontrollü şekilde yüzleşir ve kompulsif davranışı yapmaktan kaçınır. Bu yöntem takıntının şiddetini azaltmada çok etkilidir.Farkındalık ve Kabul Yaklaşımları (Mindfulness – ACT): Danışan, takıntılı düşünceleri “sadece düşünce” olarak kabul etmeyi öğrenir ve onlara kapılmadan yaşamaya devam eder.Stres Yönetimi ve Rahatlama Teknikleri: Nefes egzersizleri, meditasyon ve gevşeme teknikleri kaygıyı azaltır ve zihinsel esnekliği artırır.Profesyonel Destek Almanın ÖnemiTakıntılar, günlük yaşamı önemli ölçüde etkileyebilir ve yalnızca kendi başına üstesinden gelmek zor olabilir. Profesyonel psikolojik danışman veya terapist, takıntının kaynağını anlamaya, uygun baş etme stratejileri geliştirmeye ve yaşam kalitesini artırmaya yardımcı olur. Destek almak, takıntılı düşüncelerin sizi kontrol etmesini önler ve daha dengeli bir yaşam sürmenizi sağlar.SonuçTakıntılar, istemsiz ve tekrarlayan düşünce ve davranışlar olarak tanımlanır ve kişinin yaşamını hem zihinsel hem de fiziksel açıdan etkileyebilir. Günlük işlevselliği, sosyal ilişkileri ve ruhsal sağlığı zorlayabilir. Ancak doğru yaklaşımlar ve profesyonel destek ile takıntılar yönetilebilir ve yaşam kalitesi artırılabilir. Bilişsel davranışçı terapi, maruz bırakma ve tepki önleme, mindfulness gibi yöntemler, takıntıları anlamada ve üstesinden gelmede etkili çözümler sunar.Kendi yaşamınızda takıntılarla başa çıkmak ve daha özgür bir zihinsel alan oluşturmak, hem ruhsal sağlığınızı hem de günlük işlevselliğinizi güçlendirecektir. Takıntıları fark etmek, kabul etmek ve profesyonel destekle başa çıkmayı öğrenmek, uzun vadede daha sağlıklı ve dengeli bir yaşamın kapılarını açar.Takıntılarla Baş Etmenin Önemi ve Kişisel GelişimTakıntılar yalnızca rahatsız edici düşünceler veya davranışlar değildir; aynı zamanda kişinin kendini, sınırlarını ve kaygılarını tanıması için bir fırsat da sunar. Takıntıları fark etmek, onları bastırmaya çalışmak yerine anlamaya ve yönetmeye odaklanmak, kişisel farkındalığı artırır. Bu süreçte kişi, hangi durumların tetikleyici olduğunu, kaygı seviyesini ve zihinsel kalıplarını daha iyi anlar.Profesyonel destek almak, yalnızca takıntıyı azaltmakla kalmaz; kişinin stresle başa çıkma becerilerini geliştirmesine, problem çözme stratejileri öğrenmesine ve günlük yaşamını daha verimli sürdürmesine katkı sağlar. Ayrıca danışmanlık süreci, kişinin kendine karşı sabırlı ve şefkatli olmasını da teşvik eder. Kendine yüklenmek yerine takıntılarıyla barışmayı öğrenmek, uzun vadede ruhsal dayanıklılığı güçlendirir.Takıntılarla başa çıkmayı öğrenmek, bireyin özgüvenini ve öz-yeterliliğini artırır. Kişi, zihninde sürekli dönen rahatsız edici düşüncelere kapılmak yerine, daha bilinçli ve sağlıklı kararlar alabilir. Bu süreç, sadece takıntıları yönetmekle sınırlı kalmaz; kişinin yaşam kalitesini artırır, daha dengeli ilişkiler kurmasına yardımcı olur ve genel olarak ruhsal iyi oluşunu güçlendirir. Takıntıları anlamak ve onlarla sağlıklı bir ilişki kurmak, hayatın kontrolünü yeniden ele almak için atılan en değerli adımlardan biridir.
Eda KALE 29.09.2025