DEPRESYON


Depresyon Nedir?

Depresyon, kişinin duygusal, zihinsel ve fiziksel sağlığını etkileyen yaygın bir ruhsal bozukluktur. Her insan zaman zaman kendini üzgün ya da mutsuz hissedebilir, ancak depresyon bu duyguların ötesinde, sürekli bir umutsuzluk, değersizlik ve çaresizlik hislerini içeren bir durumdur. Günlük yaşam aktivitelerini yerine getirmeyi zorlaştırır ve hayat kalitesini olumsuz etkiler.

Belirtileri Nelerdir?

Depresyonun belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir, ancak genellikle şunları içerir:

  • Sürekli üzgün, karamsar veya boş hissetmek
  • İlgi ve zevk kaybı: Önceden keyif alınan aktivitelerden artık keyif alamama
  • Yorgunluk ve enerji kaybı
  • Uyku bozuklukları: Uykusuzluk ya da aşırı uyuma
  • Konsantrasyon güçlüğü ve karar verme sorunları
  • Değersizlik, suçluluk veya kendini eleştirme düşünceleri
  • İştah değişiklikleri: Aşırı yeme ya da iştahsızlık
  • İntihar veya ölüm düşünceleri

Depresyon Neden Ortaya Çıkar?

Depresyonun tek bir nedeni yoktur. Genellikle biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonu sonucu ortaya çıkar:

  • Biyolojik Faktörler: Genetik yatkınlık, hormonal değişiklikler ve beyin kimyasallarındaki dengesizlikler depresyona yol açabilir.
  • Psikolojik Faktörler: Çocukluk travmaları, düşük özgüven ve stresle başa çıkma becerilerindeki zayıflık depresyon riskini artırabilir.
  • Çevresel Faktörler: Sosyal izolasyon, maddi zorluklar, ilişkilerde yaşanan sorunlar ve yaşam olayları (iş kaybı, ölüm, ayrılık vb.) depresyonu tetikleyebilir.

Depresyonun Tedavisi Mümkün Mü?

Evet, depresyon tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır. Tedaviye yanıt veren birçok yöntem bulunmaktadır:

  • Psikoterapi: Depresyon tedavisinde en etkili yöntemlerden biridir. Özellikle dinamik psikoterapi, bireyin geçmiş yaşam deneyimlerini ve bilinçdışı süreçlerini inceleyerek depresif duyguların kaynağına inmekte yardımcı olabilir.
  • İlaç Tedavisi: Antidepresan ilaçlar, beyindeki kimyasal dengesizlikleri düzeltmeye yardımcı olur. Ancak ilaç tedavisinin etkili olabilmesi için genellikle psikoterapi ile desteklenmesi önerilir.
  • Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve uyku düzeni depresyonun hafifletilmesine katkı sağlayabilir.

Sonuç

Depresyon, bireyin yaşamını derinden etkileyen ciddi bir durum olsa da, doğru tedavi yöntemleriyle iyileşme mümkündür. Eğer kendinizde ya da çevrenizde birinde depresyon belirtileri fark ediyorsanız, bir uzmana başvurmak büyük önem taşır. Unutmayın, depresyon tedavi edilebilir ve destek almak bu yolda atılacak en önemli adımdır.

Bu blog yazısı, depresyon hakkında temel bir farkındalık yaratmayı hedefler. Daha derinlemesine bilgi ve destek için bir uzmana başvurmanız önemlidir.


Depresyonda olup olmadığınızı anlamak, hissettiğiniz ruh halini ve davranış değişikliklerini dikkatlice gözlemlemeyi gerektirir. Herkes zaman zaman kendini kötü hissedebilir, ancak depresyon, geçici bir üzüntü halinden çok daha fazlasıdır. İşte depresyonda olup olmadığınızı anlamanıza yardımcı olabilecek bazı işaretler:

1. Sürekli Üzgün ve Karamsar Hissetme

Depresyonda olan kişiler genellikle haftalar, hatta aylar boyunca kendilerini üzgün, boş veya umutsuz hissederler. Bu duygular günün büyük bir bölümünü kapsar ve yaşamın diğer alanlarını etkiler.

2. İlgi ve Zevk Kaybı

Eğer önceden keyif aldığınız etkinliklere, hobilerinize veya sosyal aktivitelere karşı ilginizi kaybettiyseniz, bu depresyonun bir işareti olabilir. Özellikle sevdiğiniz şeylere karşı artık aynı heyecanı veya isteği duymamak yaygın bir belirtidir.

3. Yorgunluk ve Enerji Eksikliği

Depresyondaki kişiler, günlük işleri yapmak için gereken enerjiyi bulmakta zorlanırlar. Sabah uyanmak zor gelir, sürekli bir bitkinlik hissi yaşanır ve sıradan işler bile büyük bir çaba gerektirir.

4. Uyku Problemleri

Depresyon, uyku düzeninizi önemli ölçüde etkileyebilir. Uyuyamama (insomnia) veya aşırı uyuma (hipersomnia) gibi durumlarla karşılaşabilirsiniz. Uyuduğunuzda bile dinlenmiş hissetmemeniz de depresyonun belirtisi olabilir.

5. Konsantrasyon ve Karar Verme Zorlukları

Depresyon, düşünceleri odaklamayı ve karar vermeyi zorlaştırabilir. Bu durum iş yerinde, okulda ya da günlük hayatta zorlanmalara yol açabilir. Zihinsel bulanıklık, unutkanlık ve karar verme zorluğu sıkça görülür.

6. Kendini Değersiz Hissetme

Depresyondaki kişiler genellikle kendilerini değersiz, yetersiz ya da suçlu hissederler. Bu tür olumsuz düşünceler kişinin kendine olan güvenini zedeler ve gelecekle ilgili umutlarını azaltır.

7. İştah ve Kilo Değişiklikleri

Depresyon iştahı da etkileyebilir. Bazı kişilerde iştah kaybı görülürken, bazıları ise daha fazla yemek yeme eğiliminde olabilir. Bu da kilo kaybına ya da kilo alımına yol açabilir.

8. Sinirlilik ve Huzursuzluk

Depresyon her zaman sadece üzüntü ya da karamsarlıkla sınırlı değildir. Bazı insanlar kendilerini sinirli, huzursuz veya sabırsız hissedebilirler. Küçük şeylere bile aşırı tepki vermek bu duruma işaret olabilir.

9. İntihar veya Ölüm Düşünceleri

Depresyonun en ciddi belirtilerinden biri, ölüm ya da intihar düşünceleridir. Bu tür düşünceler ciddiye alınmalı ve acilen bir uzmana başvurulmalıdır. Eğer bu tür düşünceleriniz varsa, yalnız olmadığınızı unutmayın ve profesyonel yardım almaktan çekinmeyin.

Depresyon Testi Yapabilir miyim?

Birçok online test ya da anket depresyon belirtilerini değerlendirmenize yardımcı olabilir, ancak bu testler kesin bir tanı koymaz. Depresyondan şüpheleniyorsanız, mutlaka bir ruh sağlığı profesyoneline başvurmalısınız.

Ne Yapmalısınız?

Eğer bu belirtilerden birkaçını yaşıyorsanız, depresyonda olma olasılığınız yüksek olabilir. Depresyonla başa çıkmak zorlayıcı olsa da, yardım almak ve tedavi sürecine başlamak mümkündür. Bir psikolog veya psikiyatrla görüşmek, durumunuzu anlamanıza ve tedavi seçeneklerini değerlendirmenize yardımcı olacaktır.

Unutmayın, depresyon tedavi edilebilir bir durumdur ve yalnız değilsiniz. Yardım almak, iyileşme yolunda atılacak en önemli adımdır.

Depresyon ve İyileşme

Depresyon yaşayan birçok insan, doğru tedavi ve destekle tamamen iyileşir veya önemli ölçüde iyileşir. İyileşme süreci kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve tedavi yöntemleri kişinin ihtiyaçlarına göre şekillendirilir.

Depresyonun İyileşme Süreci Nasıldır?

  1. Psikoterapi: Psikoterapi, depresyon tedavisinde en etkili yöntemlerden biridir. Özellikle dinamik psikoterapi, depresyonun kökenindeki bilinçdışı süreçleri anlamaya ve çözmeye odaklanarak kişinin depresif hislerinin nedenini keşfetmesine yardımcı olur. Ayrıca bilişsel davranışçı terapi (BDT) gibi yöntemler, olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmeyi hedefler. Psikoterapi, kişinin duygusal farkındalığını artırarak depresyonla başa çıkma becerilerini geliştirir.
  2. İlaç Tedavisi: Bazı durumlarda, özellikle orta veya şiddetli depresyonda antidepresan ilaçlar kullanılabilir. Bu ilaçlar, beyindeki kimyasal dengesizlikleri düzenleyerek depresyon belirtilerini hafifletebilir. İlaç tedavisi, genellikle psikoterapi ile birlikte kullanıldığında daha etkili olur.
  3. Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Sağlıklı alışkanlıklar geliştirmek depresyonla başa çıkmada önemli rol oynar. Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme, yeterli uyku ve stres yönetimi, depresyonun iyileşme sürecine katkı sağlar. Egzersiz, beyinde endorfin salgılayarak ruh halini iyileştirir. Ayrıca, sosyal destek almak ve sevdiklerinizle zaman geçirmek de önemlidir.
  4. Kendi Kendine Yardım: Kendi duygularınızı ve düşüncelerinizi anlamak, farkındalık geliştirmek ve stresle başa çıkma teknikleri öğrenmek depresyonun üstesinden gelmenize yardımcı olabilir. Meditasyon, nefes egzersizleri ve farkındalık çalışmaları (mindfulness) depresyon belirtilerini hafifletebilir.

İyileşme Ne Kadar Sürer?

Depresyonun iyileşme süresi kişiden kişiye değişir. Bazı insanlar birkaç ay içinde büyük bir ilerleme kaydederken, diğerleri daha uzun sürede iyileşebilir. Önemli olan, sürecin kişiye özel olduğunu unutmaktır. Tedaviye erken başlamak, iyileşme sürecini hızlandırabilir.

Tekrarlama Riski Var mı?

Depresyon tekrarlayabilen bir hastalık olabilir, ancak tedavi sürecinde sağlanan destek ve öğrenilen başa çıkma becerileri, tekrarlama riskini azaltabilir. Düzenli terapi seansları, stres yönetimi ve yaşam tarzı değişiklikleri, depresyonun tekrar etme olasılığını minimize edebilir.

Sonuç:

Depresyon, doğru tedaviyle iyileşebilir ve birçok insan sağlıklı ve dengeli bir yaşama geri dönebilir. Önemli olan, depresyon belirtilerini göz ardı etmemek ve profesyonel yardım almaktır. Yardım almakta tereddüt etmeyin; çünkü depresyon tedavi edilebilir ve iyileşme mümkündür.






Yayınlanma: 11.10.2024 17:10

Son Güncelleme: 11.10.2024 17:10

#depresyon #kaygı #travma #emdr #kişilik bozuklukları #kaygı bozuklukları #ilişki sorunları
Psikolog

Esra

KÜTLE

Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)

Uzmanlıklar:

Travma ve İlişkili Bozukluklar , Kişilik Bozuklukları , Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları
Online TerapiOnline Ter...
süre 45 dk
ücret 1000
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
süre 45 dk
ücret 1300
Bunları da sevebilirsiniz...

Nedir Şu Depresyon?

Nedir şu depresyon?Şeyda Sultan ZENGİN06 Ocak 2019, PazarÇok sık duyar olduk depresyon kelimesini. Üzerine şarkılar bile yazıldı.Peki depresyonun bilimsel tanımı nedir? Depresyonda sayılabilmek için kendimizde ne tür davranışlar gözlemlemek lâzım? Depresyon sandığımız haller gerçekten depresyon mu? Biz bunların cevabını verelim, siz kendinizi bir gözden geçirin isterseniz.Depresyondaki bir kişinin duygu halini tanımlarken ”Çökkün Duygudurum” tanımını kullanırız. Bu durum, üzüntüden çok farklı bir durumdur. Kişi üzüldüğünü hissetmez, esasen pek bir duygu hissetmez. Karmakarışıktır düşünceleri, dışarıdan bakınca donuktur, ama içeriden duygusaldır. Hayat enerjisi çekilmiş gibidir. Depresyon; çevresel faktörlerle ortaya çıkabileceği gibi genetik kodlarla da taşınır. Yani ailenizde depresif insanlar varsa sizin depresyona girme ihtimaliniz biraz daha yüksektir.Depresyon türleriBütün depresyon türleri aynı değildir. Ancak majör depresyon ve kronik depresyon (Distimi) en yaygın türdür. Kendine özgü işaretleri ve tedavisi olan başka depresyon türleri de vardır. Meselâ, doğum sonrası depresyon, mevsimsel depresyon, atipik depresyon, katatonik özellikli majör depresyon vs...Örnek olması için depresyon çeşitleri arasından majör depresyonu inceleyelim; bir insana majör depresyon tanımını koyabilmemiz için (DSM- 5 tanı ölçütü kitabına göre) aşağıdaki semptomların en az beşini, 2 haftadan fazla gösteriyor olması lâzımdır.1. Günün büyük bir bölümünde çökkün duyguduruma sahiptir. Meselâ üzüntülüdür, kendini boşlukta hisseder ya da umutsuzdur. Bu durum başkalarınca da gözlenebilir, daima ağlamaklı görünür.2. Bütün faaliyetlere karşı ilgide belirgin azalma ya da bunlardan zevk almama durumu, (bunu kendi söyler veya gözlemlenir)3. İstenmeyen ani kilo kaybı veyahut kilo alımı.4. Uykusuzluk çekme ya da aşırı uyuma.5. Neredeyse her gün, aşırı hareketlilik ya da yavaşlama, uyuşukluk.6. Bitkinlik ya da içsel gücün kalmaması.7. Neredeyse her gün, değersizlik ya da yersiz suçluluk duyguları.8. Düşünmekte ya da odaklanmakta güçlük çekme ya da kararsızlık yaşama.9. İntihar düşünceleri.Dediğimiz gibi, bir kişiye majör depresyon teşhisi koyabilmek için yukarıdaki semptomlardan en az beşini, 2 haftadan fazla gösteriyor olması lâzımdır. Kronik depresyonda ise bu belirtileri 2 yıl boyunca gösteriyor olması lâzım. Eğer öyle ise, bir psikoloğa başvurulmalıdır, o gerekli görürse psikiyatriste de yönlendirir. Bu depresyon çeşidi kendi başına halledilebilecek bir çeşit değildir. Çünkü depresyonu astım hastalığına benzetebiliriz. Bir astım hastası, doktora gitmeden veya ilâç kullanmadan nöbetin geçmesini beklese geçer mi? Geçmez, aksine nefessiz kalır. İşte depresyon da böyledir, yukarıdaki kadar ciddî ise mutlaka uzman yardımı almalıdır, eğer psikiyatr ilâç yazmışsa reçeteye sadık kalmalıdır. Ardından psikoloğa gidilerek psikoterapi süreci başlatılmalıdır.Psikoterapi ile kişinin depresyonu en aza indirgenmeye çalışılır. En yaygın psikoterapi yöntemi olan Beck’in Bilişsel Modeli’nde depresyon şu şekilde açıklanmaktadır; “İnsan bazen kendine, bazen geleceğe bazen de dünyaya ümitsiz bakabilir. Üçüne birden ümitsiz olma durumu depresyon belirtisidir.”Depresyonu çok kabaca inceledik, amacımız genel hatlarıyla çağın hastalığı olan depresyonu öğrenmekti. Zira “Bir dert görünürse, devası âsândır (kolaydır)” demiş Üstad Hazretleri. Buradaki tanımlara bakarak kendinize tanı ve teşhis koymanız doğru değildir, bu bilgiler size fikir edindirmek içindir!

Depresyon nedir? Belirtileri ve tedavi seçenekleri nelerdir?

Depresyon nedir? Belirtileri ve tedavi seçenekleri nelerdir?Depresyon dünya çapında milyonlarca insanı etkileyen ciddi bir zihinsel sağlık durumudur. Haftalarca, hatta aylarca devam eden üzüntü, umutsuzluk ve değersizlik duygularıyla karakterizedir. Depresyon kişinin yaşam kalitesi, ilişkileri ve iş veya okuldaki işlevsellik yeteneği üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. Bu yazıda depresyon belirtilerini, tedavi seçeneklerini, risk faktörlerini ve önleyici tedbirleri inceleyeceğiz. Depresyon çeşitli şekillerde kendini gösterebilir ve belirtiler kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Ancak depresyonla ilişkili bazı ortak belirti ve semptomlar vardır. Bunlar arasında kalıcı üzüntü, umutsuzluk ve değersizlik duygularının yanı sıra, bir zamanlar keyif alınan etkinliklere karşı ilgi veya zevk kaybı yer alır. Diğer semptomlar arasında yorgunluk, uykusuzluk veya aşırı uyku, iştah veya kilo değişiklikleri, konsantrasyon güçlüğü ve intihar veya kendine zarar verme düşünceleri yer alabilir. Depresyonlu herkesin bu semptomların tümünü yaşamayacağını ve bazı kişilerin ek semptomlar da yaşayabileceğini unutmamak önemlidir. Bu semptomların bazılarının başka durumların göstergesi olabileceğini de belirtmekte fayda var; bu nedenle, depresyon yaşıyor olabileceğinizden şüpheleniyorsanız profesyonel bir teşhis almanız önemlidir.Depresyon için birçok etkili tedavi seçeneği bulunmaktadır. Psikanalitik-Psikodinamik Psikoterapiler ve Kişilerarası ilişkiyi içeren diğer psikoterapiler, depresyon tedavisinde çok yardımcı olabilir. Bu terapiler, depresyona katkıda bulunan, kişinin kendi öyküsünde etkili olan olayları ve onlara ilişkin bakış açısını değiştirmeyi, terapistle kurduğu ilişki içerisinde yeniden sahnelemeyi içerir. Ayrıca bazı durmlarda psikoterapilerle birlikte Seçici Serotonin Geri Alım İnhibitörleri (SSRI'lar) veya Serotonin-Norepinefrin Geri Alım inhibitörleri (SNRI'ler) gibi ilaçlar da depresyon tedavisinde destekleyici tedavi olarak etkili olabilir. Bu ilaçlar beyindeki ruh hali düzenlemesiyle ilişkili bazı nörotransmiterlerin düzeylerini artırarak çalışır.Bir başka seçenek deElektrokonvülsif terapi (ECT) veya transkraniyal manyetik stimülasyon (TMS) gibi beyin stimülasyon tedavileri, diğer tedavi biçimlerine dirençli bazı depresyon vakalarında da kullanılabilir. Bu terapiler, beynin belirli bölgelerini uyarmak ve aktivitelerini arttırmak için elektrik veya manyetik akımların kullanılmasını içerir.Bir kişinin depresyona yakalanma olasılığını artırabilecek çeşitli risk faktörleri vardır. Bunlar genetik yatkınlık ve aile öyküsü, kronik tıbbi durumlar, madde bağımlılığı ve travmayı içerir. Kayıp, boşanma veya mali sorunlar gibi stresli yaşam olayları da depresyonun gelişmesine katkıda bulunabilir. Neyse ki depresyona yakalanma riskini azaltmak için alınabilecek çeşitli önleyici tedbirler vardır. Bunlar arasında düzenli egzersiz ve dengeli beslenme dahil olmak üzere sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmek, kronik tıbbi durumlar için tedavi aramak, madde bağımlılığından kaçınmak ve depresyonda olmasak da psiloterapiye gitmek koruyucu faktörler arasında yer alır.Depresyon, kişinin yaşamını önemli ölçüde etkileyebilecek ciddi bir zihinsel sağlık durumudur. Bununla birlikte, çeşitli etkili tedavi seçenekleri mevcuttur ve depresyon gelişme riskini azaltmak için önleyici tedbirler alınabilir. Siz veya tanıdığınız biri depresyon belirtileri yaşıyorsa profesyonel yardım almanız önemlidir. Doğru tedavi ve destekle depresyonu yönetmek ve üstesinden gelmek mümkündür.Psikanaliz Sigmund Freud tarafından geliştirilmiş bir terapi ekolüdür. Hatta psikoloji denilince çoğunlukla da psikanaliz akla gelir. Freud, daha önce de çeşitli şekillerde bilinçdışından bahsedilse de onu sistematik bir şekilde ifade eden ve terapide kullanan ilk kişidir. Freud’a göre ruhsal süreçler bilinç, önbilinç ve bilinçdışının etkisinde yaşanır (1. topoğrafik model) . Bilincin ve önbilincin etkisiyle yaşananların farkındalığı mümkündür ama bilinçdışına doğrudan erişmek mümkün değildir. Bilinçdışının farkına varmak için ise farklı yöntemler kullanmak gerekir. Freud serbest çağrışımı, dil sürçmelerini, unutkanlıkları, rüyaları, şakaları bilinçdışının dışa vurumu olarak ele almıştır.Psikanalize göre bilinçdışının şekillenmesini sağlayan en önemli yaşam dönemi çocukluktur. Çocukluk döneminde kişinin yaşadığı zorluklar ve farklı dönemlerde baş etmesi gereken güçlükler kişinin ruhsallığını yöneten bilinçdışını belirler. Bilinçdışının belirlenmesinde gelişimsel olarak ortaya çıkan id, ego ve süperego etkili olmaktadır. Doğuştan var olan id hayvansal dürtüleri ifade eder ve haz ilkesine göre çalışır. Yani haz arar ve hemen gerçekleşmesini ister. Bilinci sembolize eden ego ise daha sonra ortaya çıkar ve arzuları nasıl gerçekleştireceği veya bazı durumlarda onlardan nasıl vazgeçeceği konusunda kişiyi yönlendirir. Ego gerçeklik ilkesine göre çalışır. Sosyalleşmeyle ortaya çıkan üçüncü bileşen olan süperego ise idin tersine çalışır. Bu daha çok toplumsal normları dikkate alır. Bu iki bileşen arasındaki mücadeleyi dengeleyen ego ise kişinin benliğini oluşturur.Kişiliğin gelişiminde beş ayrı evrenin olduğunu ve bu evrelerin herhangi birinde ortaya çıkan bir sorunun farklı şekilde kişinin hayatına yansıyacağını ifade eden psikanaliz günlük yaşamdaki kararların da bilinçdışını belirleyen id, ego ve süperego ile gelişim dönemlerinin nasıl yaşandığına bağlı olarak verildiğini dile getirmektedir. Toplumsal olarak kabul görmeyen arzuların çeşitli savunma mekanizmalarıyla bilinçdışına atılması bilinçdışını tam bir çatışma alanı haline getirir. Bilinçdışındaki çatışmalar aslında günlük kararlarımızı etkiler.Psikanalitik psikoterapi kişinin bilinçdışının farkına vararak yaşadığı çatışmaları görmesini ve dolayısıyla kararlarını da bilinçli bir şekilde vermesini sağlamaya çalışır.Psikanalizin günümüzdeki yeri nedir?Psikanaliz, insan zihninin anlaşılması ve ruhsal hastalıkların tedavisi için kullanılan bir terapi yöntemidir. Farklı düşünce okullarının ortaya çıkmasına rağmen, psikanaliz hala modern psikoterapi alanında önemli bir yer tutmaktadır.Psikanaliz, insanların bilinçaltındaki dürtülerin ve duyguların nasıl davranışlarını etkilediğini anlamaya çalışır. Bu terapi yöntemi, hastaların geçmiş yaşamlarındaki tecrübeleri, aile yapıları, ilişkileri ve benzeri faktörleri analiz ederek, onların davranışlarının kökenlerini keşfetmeye çalışır. Bu sayede, hastaların kendilerini daha iyi anlamaları ve yaşamlarındaki sorunları çözmeleri hedeflenir.Günümüzde, psikanaliz hala birçok psikoterapi merkezinde uygulanmaktadır ve psikoterapi alanındaki birçok yenilikçi yaklaşımın temelinde yatan felsefe olarak kabul edilmektedir. Psikanaliz, insan zihninin anlaşılması konusunda ilerlemelerin yapılmasına yardımcı olmaya devam etmektedir.

Hakan YÜKSEL 10.10.2023

Yeme Bozukluğu Nedir ?

Yemek yemek doğduğumuz andan itibaren yaptığımız en temel ve birincil davranıştır. Bu davranışı hayatta kalma iç güdüsüyle yaparız. Bebeklik ve çocuklukta yaşanılan beslenme problemleri büyüdükçe farklı boyutlara gelebilir ve kişiden kişiye değişerek hayatının büyük bir bölümünü ve kişinin ruhsal ve fiziksel sağlığını etkileyebilir. Yeme bozukluklarının en ortak noktası duygusal problemler ve düşük benlik saygısı ile ilişkili olmasıdır. Birçok kişi bilinçsizce yeme davranışıyla duygusal problemlerini ve iç çatışmalarını çözmeye çalışır. Kişi günlük yaşamını yemek yeme davranışına göre şekillendirmeye başlarYeme bozuklukları yemek yeme dürtüsü ile ilgilidir. Kilo, vücut şekli gibi beden algısı bozukluklarıyla beraber bireylerin kendileriyle ilgili olumsuz düşünceler geliştirmesidir. DSM - 5 yeme bozukluklarını birçok farklı başlığa ayırmıştır.Bu yazımda sizlere en çok karşılaşılan yeme bozukluğu türlerinden bahsedeceğim.Pika; besleyici değeri olmayan, besin olmayan maddeleri yeme dürtüsü olarak tanımlanmıştır. Kişiler toprak, kil, kum, plastik, boya, iplik gibi maddeleri tüketebilirler. Otizm, zeka geriliği gibi bazı gelişim anormalliği olan kişilerde görülebildiği gibi şizofreni gibi psikiyatrik hastalarda da görülebilir. Bunun dışında zaman zaman bazı vitamin ve mineral eksikliği olan kişilerde de görülebilir. Özellikle bu kişilere bakıldığında demir ve çinko eksikliği görülebilir. Pika sendromu tıbbi açıdan da oldukça tehlikeli bir bozukluktur. Besin olmayan maddeler tüketildiği için mideye veya vücuda zarar verebilir, bireyi zehirleyebilir. Bu sebeple besin olmayan maddeleri tüketen kişiler mutlaka tıbbi yardım almalıdır.Anoreksia Nervosa; DSM - 5’e göre kilo almaktan ya da şişmanlamaktan çok korkma ya da belirgin biçimde düşük vücut ağırlığında olmasına karşın kilo almayı güçleştiren sürekli davranışlarda bulunma olarak tanımlanır. Kişinin vücut ağırlığını ya da biçimini nasıl algıladığıyla ilgili bir bozukluk vardır, kişi, kendini değerlendirirken vücut ağırlığı ve biçimine yersiz bir önem yükler ya da o sıradaki düşük vücut ağırlığının önemini hiçbir zaman kavrayamaz. Anoreksiyayı blumiadan ayıran en önemli özellik kişinin dış görünüşüdür. Boy kilo oranlandığında kişinin oldukça zayıf olması gerekir (örneğin 165 boyundaki bir kişinin 30 kilo olması). Kişi olması gerekenden çok daha az besin alır. Besin alımını kısıtlar. Kişinin beden algısı o kadar bozulmuştur ki ne kadar zayıf olursa olsun aynaya baktığında kendini hala kilolu görür. Besin alımını kısıtlamış olmasına rağmen çok fazla spor yapar. Kendini hasta olarak tanımlamaz bu sebeple de tedaviyi reddeder. Tüm bunlardan dolayı eğer tedavi edilmezse anoreksiya nervosanın ölüm riski vardır. Kişi bir zaman sonra kalp atışında yavaşlama, kemik yoğunluğunda azalma, deri kuruması, tırnakların kırılması, kansızlık, hormon bozuklukları ve kadınlarda adet düzensizliği hatta adet görmeme, ileri boyutlarında ise kemik erimesi, böbrek problemleri kalp rahatsızlıkları, organ yetmezliği gibi belirtiler yaşamaya başlar. Bunun dışında kişide davranışsal olarak sinirlilik, başkasının yanında yemek yememe,sürekli yiyecek düşünme, sürekli kalori hesaplama, sürekli tartılmak, zayıflığı gizlemek için aşırı bol giyinmek, başkaları için yemek hazırlama gibi belirtiler gösterebilir. Genelde kadınlarda görülür.Blumia Nervosa;DSM - 5 ‘e göre kişide aynı zaman diliminde ve benzer koşullarda çoğu insanın yiyebileceğinden çok daha fazla yiyeceği belirli bir zaman diliminde (örn. herhangi bir 2 saat içinde) yeme ve bu epizod sırasında yeme kontrolünün kalktığı duyumunun olması (yemeyi durduramayacağı ya da ne yediğini, ne kadar yediğini kontrol edememe duygusu) şeklinde tanımlanabilir. Kişi bu atakları yaşadıktan sonra kilo almaktan sakınmak için, kendisinin zorladığı kusma, hiç yemek yememe ya da aşırı egzersiz yapma müshil, kilo vermeye yardımcı çayların çok fazla miktarda kullanılması, çok fazla miktarda egzersiz yapma vs gibi uygunsuz dengeleyici davranışlarda tekrar tekrar bulunma gibi davranışlar gösterir. Kişi dış görünüş olarak zayıf olmayabilir hatta genelde hafif kiloludur. Bu davranışların blumia nervosa olarak tanımlanabilmesi için kişide en az üç ay boyunca en az haftada bir kez gözlenlenmiş olması gerekmektedir. Genelde geç ergenlik veya erken yetişkinlik dönemindeki kadınlarda görülür.Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu (Binge Eating); DSM - 5’e göre aşırı yemenin tıkanırcasına yeme nöbeti olarak değerlendirilebilmesi için yemeyi durduramama veya erteleyememe olarak tanımlanan 'kontrol kaybı' duygusunun olması gerekmektedir. Tıkanırcasına Yeme Bozukluğuna sahip kişiler nöbet sonrasında kendinden tiksinme, mutsuzluk ve suçluluk duygusu yaşarlar. Genelde bu durumdan utanç duyarlar ve bu yüzden yemek yerken yalnız olmayı yeğlerler. Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu olabilmesi için atak sırasında min 3000 kalori almaları gerekir. Kişi fiziksel olarak hafif ve üzeri kiloludur. Bireyler atak sonrası telafi etmek için kusma, egzersiz, müshil gibi davranışlar göstermez ancak kilosundan şikayetçidir. Kişiler fiziksel açlık göstermeden yeme davranışında bulunurlar. Tıkanırcasına yeme bozukluğu tanısı alınabilmesi için en az üç ay boyunca haftada en az bir kez bu davranışlar gözlemlenmelidir.Yeme bozukluğu tedavisinde terapi oldukça önemli bir yer kaplamaktadır. Bireylerde büyük ölçüde bir beden algısı bozukluğu gözlemlenir. Düşünceler de hatalıdır. Terapi yardımıyla bu beden algısı bozukluğu ve düşünce hatalarını düzeltilebilir. Bunun yanında yeme bozuklukları genelde yanında anksiyete ve depresyonu da getirir. Terapi bu komorbidite hastalıkların tedavisine yardımcı olur. Bazı bireylerde ilaç tedavisi de istenebilir. Bilişsel davranışçı terapi yeme bozukluklarına en çok yardımcı olan terapi yöntemlerinden birisidir. Yeme bozukluğunun sebep olduğu düşünce karmaşalarıyla ve stres ve duygusal durumlarla baş etme stratejilerini öğretir. Anoreksiya Nervosa veya pike sendromu fiziksel olarak kişiye zarar verdiği için genelde tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyulabilir. Ayrıca yeni yeme düzeni alışkanlıkları ve uygun yemek programı için bir beslenme uzmanında yardım alınması bireyler için çok yardımcı olacaktır.Yukarıda bahsettiğim belirtilerden bazılarını gösteriyorsanız mutlaka bir ruh sağlığı uzmanından yardım almalısınız. Yeme bozuklukları hayat standartlarınızı düşürecektir. Tüm bunlarla tek başınıza baş etmek sizi oldukça zorlayacaktır. Unutmayın, hiçbir ruh sağlığı uzmanı sizi düşünceleriniz, davranışlarınız veya duygularınızdan dolayı yargılamaz. Kendinize verebileceğiniz en büyük hediye olan bu yardımı almaya ihtiyacınız varsa mutlaka bir uzmana başvurmalısınız. Psikolojik DanışmanBelciz Keski

Belciz KESKİ 20.07.2023