Alkolizm: Bağımlılığın Kırılgan Eşiği
Alkolizm, alkol kullanımının kontrol dışı hale gelmesi ve kişinin alkol tüketimini istem dışı olarak devam ettirmesi durumudur. Alkolizm, toplumda yaygın olarak görülen ancak ciddi sonuçlara yol açabilen bir bağımlılık türüdür. Sosyal etkinliklerden, stresle baş etmeye kadar birçok durumda tüketilen bir madde olmasına rağmen, belirli bir noktadan sonra kontrol dışı bir şekilde tüketilmesi ve bağımlılık haline gelmesi durumunda alkolizm söz konusu olur.
Peki nedir bu risk faktörleri?
1. Diğer Ruhsal Hastalıkların Varlığı
Alkolizm tek başına bir sorun olmakla birlikte, başka ruhsal rahatsızlıkların sonucu olarak da sıklıkla karşımıza çıkar. Majör depresyon, anksiyete, bipolar, borderline ve post-travmatik stres bozukluğu gibi ruhsal hastalıklar alkolizm riskini artırır. Kişiler, anksiyetesini azaltma umuduyla, depresyonun getirdiği olumsuz ruh halini bastırır düşüncesiyle, bipoların yaşattığı mani dönemindeki uç davranışların sonucu olarak alkolden medet umabiliyor. Her uyarıcı maddede olduğu gibi, yapay bir iyi oluş haliyle tanışan kişi, bu iyi oluşu devam ettirme arzusuyla alkol alım sıklığını artırıyor ve sonuç olarak alkol bağımlısı oluyor.
2. Genetik Faktörü
Alkol bağımlığında genetik etkili mi? Evet. Aile geçmişinde alkol ya da madde bağımlılığı olan bireylerin alkolizme yatkınlığı oldukça yüksek. Anne, baba, dede vb. kan bağı yüksek olan kişilerde alkol veya madde bağımlılığı mevcutsa kişi alkolizm risk grubu içerisine rahatlıkla alınabilir.
3. Zorlanma Yaratan Yaşamsal Olaylar
Ölüm, ayrılık, yas, ağır hastalık deneyimleri, travmatik deneyimler kişiyi alkol bağımlısı yapabilir. İlk maddenin başlangıcı olarak da düşünülebilir fakat bağımsız da ele alınabilir.
Alkolizm; zamandan, mekandan, sebepten bağımsızdır. Alkol bağımlılılarının alkol alımları mutlu veya mutsuz olup olmamakla ilgili değildir. Tıpkı bir kutlama veya birkaç keyif kadehi sebebiyle içmedikleri gibi, günlük hayatın sorumlulukları da onlar için bir kıstas değildir. İyi veya kötü bir sebebi olmadan, iş yerinde, misafirlikte veya arabada olmasına bakmaksızın alkol tüketebilirler.
Gerçekten Bağımlı Olunan Nedir?
Kişiler alkol içerken değil, alkolün onlara hissettirdiği duygu durumuna bağımlı oluyorlar. Çünkü alkol dopamini yükseltir ve dopamin kısaca beynimizin ödül kimyasıdır. Daha fazla alkol daha fazla yapay iyilik hali demektir. Örneğin bezelye yemek bu kadar kısa sürede bu denli güçlü bir hissiyat bıraksaydı bezelyeye de bağımlı olunabilirdi.
Sonuçları Ne Olur?
Her şeyin fazlası zarar fakat bu tarz maddelerin fazlası büyük zararlara yol açacaktır. Karaciğer ve böbrek gibi iç organlarda ağır hasarlar ve iflaslar yaşanabilir. Bunun dışında alkol kişide yapay bir cesaret hissi uyandırır ve kişilikle birlikte bakılırsa, şiddet dürtüleri bastırılmış bir kişi, bu yapay cesaret ve güven duygusu ile sınırları rahatça zorlayacaktır. Bir diğer yandan agresyon tam tersi olarak da etki edebilir. Yani kişi daha naif ve kırılgan bir hale de gelebilir. Burada aslında öz benlik ortaya çıkar, yani sınırlar kalkar.
Bunun dışında kişinin günlük rutini bozulacağından iş, aile, sosyal çevre ve hatta benliğine kadar kayıplar yaşayacaktır. Halihazırda alkol bağımlısı olan kişi olumsuz giden hayatından dolayı alkolle bir döngüye girecektir. Daha çok kayıp + Mutluluk arayışı = Daha çok alkol demek olacaktır.
Tedavisi Nedir?
Alkol bağımlılığı tedavisi psikolojik olduğu kadar, fizyolojik de bir süreçtir. Bu süreçte tıbbı yardım ve destekleyici psikoterapi birlikte çalışır. Hastaneye yatış, klinik gözlem, arınma süreci, stabilizasyon gibi süreçleri içeren bir bağımlılık tedavisi, kararlı ve doğru bir ortamda başarı sağlayacaktır. Yine bu süreçte doğru uzmanı seçmek de çok önemlidir.
Bağımlılıkta Kayıp Evresi
Kayıp evresi kişinin tıbbi veya psikolojik yardım alma aşamasına geç kaldığını belirten bir terminolojidir. Bağımlılığı ulaşabileceği en yüksek noktaya ulaşmıştır ve tedavi görse bile etkisi ya görülmez ya da yeterli gelmez. Kişi kognitif ve bedensel olarak tükenmiştir ve kurtarılma eşiği kaçırılmıştır. Ancak unutulmamalıdır ki bu döneme gelinen süre oldukça uzundur ve öncesinde yapılacak birçok hamle mevcuttur. Her türlü hastalıkta olduğu gibi bağımlılıkta da erken müdahale önemlidir.
Özetle:
Alkol bağımlılığı, bireyin hayatını olumsuz yönde etkileyen ve ciddi sağlık sorunlarına neden olabilen bir durumdur. Ancak bu durumun tedavisi mümkündür ve önleyici tedbirler alınarak önüne geçilebilir. Alkolizmle mücadelede en etkili yaklaşımlardan biri, risk faktörlerini tanıyarak ve uygun önlemleri alarak başlamaktır. Özellikle depresyon, anksiyete bozukluğu, bipolar bozukluk ve travma sonrası stres bozukluğu gibi durumlar, alkol bağımlılığına yatkınlığı artırabilir. Bu hastalıkların varlığında, bireyler kendilerini rahatlatmak veya kaçmak için alkol kullanabilirler. Bu nedenle, ruhsal sağlık sorunlarıyla başa çıkmak için alternatif yollar bulmak ve gerekirse profesyonel yardım almak önemlidir.
Alkol bağımlılığıyla mücadele etmek, sadece bireysel çaba ile değil, toplumsal ve kurumsal düzeyde de desteklenmelidir. Eğitim ve farkındalık kampanyaları, erken müdahale programları ve sağlık politikaları, alkol bağımlılığının önlenmesinde etkili olabilir.
Alkol bağımlılığı tedavisi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Psikolojik destek ve danışmanlık, alkol bağımlılığıyla mücadelede önemli bir rol oynar. Ayrıca, tıbbi tedavi ve ilaçlar, alkol bağımlılığının fizyolojik yönleriyle başa çıkmak için gereklidir. Tedavi süreci, bireyin ihtiyaçlarına ve durumuna göre özelleştirilmelidir.
Son olarak, alkol bağımlılığının etkilerini azaltmak ve önlemek için erken müdahale önemlidir. Alkol bağımlılığı belirtileri gözlemlendiğinde, bireyin ve çevresindekilerin bu konuda endişe duyması ve profesyonel yardım almaya yönlendirilmesi önemlidir.
Unutulmamalıdır ki her birey farklıdır ve alkol bağımlılığına yol açan faktörler kişiden kişiye değişebilir. Bu nedenle, bireylerin kendi alkol tüketim alışkanlıklarını değerlendirmeleri ve gerektiğinde yardım istemeleri önemlidir.
Sağlıklı ve bilinçli bir yaşam için alkol tüketimiyle ilgili bilgi sahibi olmak ve gerektiğinde uygun önlemleri almak, hayati öneme sahiptir.
Ayrıca destek alabileceğiniz kuruluşlardan bazıları:
- https://bakirkoyruhsinireah.saglik.gov.tr/TR-346017/amatem.html
- https://yesilayrehabilitasyonmerkezi.org.tr/amatem-cematem/
- https://alo191.saglik.gov.tr/TR-50324/tedavi-olmak-istiyorum-bunun-icin-ne-yapmaliyim-.html
Yayınlanma: 10.05.2024 09:47
Son Güncelleme: 10.05.2024 09:47
Bunları da sevebilirsiniz...
Kurbanların onları istismar eden kişilere dönmesinin, hatta bağımlı olmasının 5 ana sebebi mevcut. Birazdan sıralayacağım bu sebeplerin hepsinin temel taşı ise “korku”. Korku, mağdurları sessiz kılar ve istismarcılarının kontrolünü güçlendirir. Mağdurlar, istismarcılarına karşı çıkmanın sonuçlarını düşünerek korku içinde kalabilirler. Ayrıca, istismarın tekrarlanması durumunda daha fazla acıya maruz kalmaktan korkabilirler. Başka bir korku kaynağı ise sosyal izolasyondur; mağdurlar, istismar eden kişiden bağımsız bir yaşamı düşünemezler ve dış dünyayla bağlantılarını koparmaktan korkarlar. Diğer bir korku türü ise utanç ve suçluluktur; mağdurlar, yaşadıkları istismarı açığa çıkarmaktan ve başkalarına anlatmaktan utanç duyabilirler ve kendilerini suçlu hissedebilirler. Son olarak, gelecekte yaşayabilecekleri daha fazla tehlike veya şiddet korkusu, mağdurları istismarcılarından uzaklaşmaktan alıkoyabilir. Bu nedenlerle, mağdurların istismarcılarına dönmesinin altında yatan en temel faktör "korku"dur. Finansal Güçİstismarcı, parayı kurbanı yanında tutmak için kullanır. Ondan ayrılırsa sokakta kalacağını, başına kötü şeyler geleceğini söyler ve bunlar gibi bir çok inancı kurbana aşılar.Manipülasyonİstismarcı, gücünü, dış görüntüsünü ve zekasını kullanmayı iyi bilir. Hatta bazen yaşadığı acıları, travmalarını kurbana karşı kullanır. Örneğin sürekli kötü davranışları için “acı” geçmişini suçlar. Amaç kurbanın ona acıması ve istismarına karşı gardını indirmesidir. Bunlarla kalmayan istismarcı, kendisine ve çevresine bilerek zarar verir, sonra da hiçbir şey olmamış gibi davranır. Bu zararın fiziksel boyutta olması gerekmez; söylenen kırıcı sözler, aşağılamalar ve öfke nöbetleri, bu olanlardan hoşnutsuzluğunu dile getiren partnerini deli olmakla, abartmakla, hatta sadakatsizlik ile suçlamak da bu zararlara dahildir.UmutHepimiz sevdiğimiz, kıymet verdiğimiz şeyler için çabalar, daha iyi bir hale getirmeye uğraşırız. Tüm bunları yaparken kişinin, yani kurbanın dayanağının ismi umuttur. İstismarcılar bunu iyi bilirler ve kurbanının kendini bir nevi kurtarıcı olarak görmesini sağlarlar. Karşı taraf partnerini daha iyi biri yapabileceğine, hatta onu iyileştireceğine inanır. Zaten istismarcısı da sık sık pişmanlık ve utanç halleri sergiler, değişeceğini söyleyip, geleceğe dair planlarla kurbanın gözünü boyar. NOT: Eğer kişinin elinde sihirli bir değnek yoksa hiçbir şeyi değiştiremezler.Aşk Aşk veya sevgi, ilişkileri karmaşık bir hale sokabilir. Birlikte geçirilen aylar, yıllar, iyi ve kötü yaşanmışlıklar kişinin bu tarz bir ilişkiden vazgeçmesini zorlaştıracaktır. Özellikle yaşanılan mutlu anılar bir tutkal görevi görecektir.Tanınmışlık Kurban kendini güvende hisseder çünkü canı yansa da buna sebep olan kişiyi tanıyordur. Yabancı değildir bu kişiye. Bunu şöyle düşünebilirsiniz; Çok konforlu bir eve misafir olarak gitseniz bile yine de kendi evinizdeki gibi huzurlu olur muydunuz? Yeni birini tanımak ve yeni yaşanmışlıklar biriktirmek kurbana zor görünür, bildiği kaynaktan zarar görmeyi bilinçsizce kabul eder. İstismara uğrayan kişiye/kendinize şu iki soruyu sormanızı öneriyorum; İlk başta verilen cevaplar kişiyi durumunu inkar etmeye yöneltebilir. Bu gibi durumlarda kurban, sık sık bu soruları kendisine sormalı ve durumu hakkında objektif olmaya teşvik edilmelidir. Unutulmamalı ki, bir kişi kötü bir durumdaysa, çevresinden ne kadar yardım alırsa alsın, kendisi gerçekten o durumdan çıkmak istemez ise çıkamaz. İlerleyen zamanlarda daha ciddi kayıpların ve zararların gerçekleşmemesi adına, olabilecek en kısa sürede farkındalığın kazanılması ve durumun kabul edilmesi/ettirilmesi mühimdir.Öz Değerini Yükselt!Bu konuda öz değer sahibi olmak ve var olan öz değerin güçlendirilmesi çok ama çok kıymetli. Zira Öz değer, insanın kendine verdiği değerin ve kendi değerinin farkında olmasıdır. Her bireyin kendine özgü yetenekleri, nitelikleri ve değerleri vardır ve bu özellikler, kişinin kendine olan güvenini ve kendini kabul etme seviyesini belirler. Aynı zamanda ilişkilerde de önemli bir rol oynar. Kendine değer veren biri, sağlıklı sınırlar belirleyebilir ve ilişkilerinde saygı ve sevgi bekleyebilir. Kendine güvenen bir birey, başkalarının ona nasıl davranmasını istediğini net bir şekilde iletebilir ve kendi ihtiyaçlarına önem verir. Öz değer üzerine düşünmek ve onu güçlendirmek için birkaç adım atılabilir. Kendi yeteneklerimizi ve başarılarımızı tanıyarak kendimize güvenmeyi öğrenmek önemlidir. Kendimize iyi bakmak, ihtiyaçlarımıza ve isteklerimize önem vermek ve kendimizi sevmek de öz değerimizi artırabilir. Ayrıca, olumsuz düşüncelerle başa çıkmak ve kendimize karşı nazik olmak da öz değerimizi güçlendirebilir. Sonuç olarak, öz değer insanın kendine olan güvenini, kendini kabul etme seviyesini ve mutluluğunu etkileyen önemli bir kavramdır. Kendimize değer vermek, içsel bir güven duygusuyla yaşamak ve sağlıklı ilişkiler kurmak için önemlidir. Bu nedenle, öz değerimizi tanımak ve güçlendirmek için çaba harcamak hayatımızın önemli bir parçası olmalıdır. İnsan ilişkileri, hayatımızın temel taşlarından biridir ve doğru ilişkilerde olmak, ruhumuzu besleyen bir deneyimdir. Bu ilişkiler, bizi destekleyen, güçlendiren ve daha iyi bir versiyonumuz olmamızı sağlayan bir etki yaratır. Bizi anlayan, bizimle gülümseyen ve umut dolu bir geleceğe bakan insanlarla bağlantı kurmak, yaşamımıza anlam katar. Bu ilişkiler, bizi olumlu yönde etkileyerek hayata daha umutlu ve güçlü bakmamızı sağlar. Doğru ilişkilerde kalmak, duygusal ve ruhsal olarak daha dengeli ve tatmin edici bir yaşam sürmemize yardımcı olur. Bu nedenle, kendinizi değerli hissettiğiniz ve gerçek anlamda destek aldığınız ilişkileri korumak ve geliştirmek için çaba sarf etmek önemlidir.Öz Değer Pratikleri: Olumlu Kendi Kendine Konuşma: Kendinize olumlu ve destekleyici ifadeler kullanarak içsel konuşmanızı yönlendirin. Olumlu düşünceler ve güçlendirici ifadeler, öz değerinizi artırmanıza yardımcı olabilir.Günlük Teşekkür ve Minnettarlık Pratiği: Her gün, yaşamınızda minnettar olduğunuz şeyleri belirleyin ve bunlar hakkında düşünün. Bu, kendinize olan değerinizi artırır ve yaşamınızın pozitif yönlerini fark etmenize yardımcı olur.Yeteneklerinizi ve Başarılarınızı Tanıma: Kendi yeteneklerinizi ve başarılarınızı tanıyın. Başarılı olduğunuz alanlara odaklanın ve bu başarıları sık sık hatırlayın. Kendinize olan güveninizi artıracak ve öz değerinizi yükseltecektir.Sınırlar Belirleme: Kendi ihtiyaçlarınızı ve sınırlarınızı tanıyın ve bu sınırlara saygı duyulmasını sağlayın. Başkalarının beklentilerine değil, kendi ihtiyaçlarınıza ve isteklerinize odaklanın.Hata ve Başarısızlık Kabulü: Hata yapmanın veya başarısızlığı deneyimlemenin normal olduğunu kabul edin. Her insanın hataları vardır ve önemli olan bu hatalardan öğrenmek ve büyümektir. Kendinizi eleştirmek yerine, hatalarınızı birer öğrenme fırsatı olarak görün.Bu öz değer pratiklerini düzenli olarak uygulamak, kendinize olan güveninizi artırmanıza ve içsel olarak daha dengeli bir yaşam sürmenize yardımcı olacaktır. Herkesin hak ettiği sevgi ve desteği bulduğu, sindirildiği değil, ruhunun beslendiği, gülümseten, sizi daha da umutlu ve güçlü yapan ilişkilerde kalmanız dileğiyle. Yazıyı Oku
Uzman: Ezgi ASLANTAŞYayınlanma: 10.05.2024
Bağımlılık tedavi edilebilir bir beyin hastalığıdır. Öncelikle kişinin bunun farkında olması gerekmektedir. Bağımlılık; kullanılan maddeye, miktara, kişilik özelliklerine, çevrenin etkisine ve bir çok farklı etmene göre farklılık göstermektedir.Bağımlılık geliştikten sonra da bir takım psikolojik sorun da ortaya çıkabilmektedir. Ortaya çıkan bu sorunların çözümünde bağımlı kişi, baş etme yöntemi olarak bağımlı olduğu maddeye ya da davranışa yönelir. Bu yönelim sonucunda var olan problem tekrar tetiklenir ve bu bir kısır döngü haline gelir. Bazen de kişiler bağımlı oldukları nesne ya da davranışların onlara iyi geldiklerini; stres ile baş etmede, problemlerini çözmede kaynak olarak olarak kullandıklarını ifade ederler. Ancak bu iyilik hali kısa sürelidir. O maddenin verdiği yalancı iyilik hali son bulduğunda, kişi kendisini iyi hissedebilmek adına tekrar aynı maddeyi kullanmaya ya da davranışı sergilemeye yönelecektir. Bu da yine yukarda belirttiğimiz kısır döngünün oluşmasına neden olacaktır. Bu noktada bu kısır döngülerin kişiye fark ettirilmesi; baş etme mekanizması olarak kullanımının doğru olmadığı ve doğru baş etme mekanizmalarının hayata geçirilmesini psikolojik destekle sağlanabilmektedir. Bununla birlikte bağımlılıklarından kurtulan kişilerin, tekrar başlamalarının önlenmesinde psikolojik desteğin önemi yadsınamaz. Bağımlılık tedavi edilebilir ancak tamamen iyileşmez. Bu noktada; kişilerin kayma dediğimiz tekrar kullanım ya da davranışları sergilemelerinin önlenmesinde psikolojik destekten bahsedebiliriz. Kişisel faktörlerin ele alınması, zaman zaman bireysel olarak zaman zaman da birlikte yaşadığı kişiler ile görüşme sağlanması atılacak adımlar arasındadır. Aynı zamanda kişilerin hayatlarının, arkadaş çevrelerinin, hobilerinin hatta kişiliklerinin de yeniden yapılanması gerekmektedir ve bu da alanında uzman kişiler tarafından gerçekleştirilecek psikolojik destek ve bireysel görüşmeler ile sağlanabilmektedir.Bağımlılık sadece kişiyi etkileyen bir durum değildir; aynı zamanda kişinin ailesini, çevresini, sosyal hayatını, iş hayatını da olumsuz yönde etkileyen bir süreçtir. Bu bağlamda; bağımlı olan kişi ile çalışmakla beraber; onunla birlikte aynı evde yaşayan ve iletişimleri zayıflayan yakınlarına da psikolojik destek vermek önem arz etmektedir. Tedavide psikolojik destek hem kişinin hem de ailesinin bu süreçte yalnız olmadığını hissettirmekte, kişilerin hem birbirlerini hem de kendilerini anlamalarına olanak sağlamaktadır. Yazıyı Oku
Uzman: Büşra GİRGİNYayınlanma: 03.11.2020
Modern toplum yaşantısında en önemli benlik yapılanmasını ele almaya çalışacağım bu yazımda. Ama bu yapılanmayı incelemeye başlamadan önce benlik olgusu üzerinde biraz durmak istiyorum. Benliklerimiz kendimiz ile ilgili düşüncelerimizi kapsamaktadır. Bu düşünce yapılarının ve şemaların oluşmasında tabiki sosyal çevremiz ve insanlarla girdiğimiz ilişkilenmelerin ve yaşantıların etkileri bulunmaktadır. Psiklojide hiçbir zihinsel oluşum hiçbir davranış nedensiz ortaya çıkmaz. İşte bu kendimize yönelik yargılarımız, davranışlarımızdan tutun da psikolojik bütünlüğümüze kadar birçok konuda bizi yönlendirmekte, yaşamımıza etki etmektedir.Benlik konusunda psikanalitik görüşün yaratıcısı Sidmund FREUD 'O neredeyse ben orada oluşacaktır' demiştir. Burada bizim ideallerimizin benlik yapılanmamızı üzerindeki etkisine dikkat çekmeye çalışmıştır. Burada o diye belirttiği ideallerimiz ve olmak istediğimiz insandır, ben olarak bahsettiği de benliğimizdir. Freud'un bu sözüyle gerçek ve ideal benlik yapılanmalarına da giriş yapmış bulunduk. Gerçek benlik şu ana kadar tecrübelerimiz ve yaşantılarımız sonucunda sahip olduğumuz benlik yapımızdır. İdeal benlik ise sahip olmak istediğimiz,'O' olmak istediğimiz insanın benliğidir. İşte burada bu iki benlik yapılanması arasındaki dengeyi iyi kurmamız gerekmektedir. İdeal benlik ve gerçek benlik arasındaki makas ne kadar açılırsa bireyin ruh durumu o derece kötüye gidecektir, öyle ki duygu durum bozukluklarına varan sonuçlara neden oluşturabilecektir.İşte günümüzde zaten her bireyin benlik yapılanması içerisinde halletmesi gereken bu ikili çatışmaya bir üçüncü benlik imgesi eklendi bu benlik yapılanması ise sosyal benlik. Burada sosyal kelimesi sosyal medya anlamını karşılayacak biçimde kullanılmaktadır. Modern toplum insanı gerçek benliği ve ideal benliği arasındaki dengeyi korumanın yanında bir de sosyal medya hesaplarında oluşturduğu benliğin stresini ve sorumluluğunu taşımaya çalışmaktadır. Günümüzde her sosyal medya hesabı, kullanıcı hakkında bilgi vermektedir ve bu bilgiler çok derinlemesine bilgilerdir. Bu anlamdabu sosyal medya profilleri bir karakter bir kişilik taşımaktadırlar.Bu çaba kimi zamanlarda bireyin gerçek veya ideal benliğinin yansıması olarak sonuçlanmaktayken,kimi zamanlarda da bu iki benlik yapılanmasından uzak farklı bir şekilde oluşmaktadır. Bu noktada 'Kitlenin ruhu yoktur. Kitle insanlarının ferdiyeti yoktur ve cennet kuşu gibi konduğu dalın rengini almaktadırlar' sözü sosyal medya oluşumunun, bir kitle paylaşım platformu olduğunu noktasından hareketle bize, sosyal benlikler konusunda açıklayıcı bir cümle olmaktadır. Sosyal medya paylaşımları, genele uyma davranışı sonucu ortaya çıkan ve o anda popüler olan olguların insanlar tarafından tekrarlanması ve kitleye dahil olma çabası sonucunda ortaya çıkmaktadır.Sonuç olarak insanlar hayatları boyunca ulaşmak için çaba harcamaları gereken ideal benlikleri ve kitleye uyma davranışı sonucunda gerçek benliklerinden uzak, kendilerine yabancı bir sosyal benlik ile kalakalmaktadır.Modern teknoloji toplumu, insanlığa artı bir benlik yapılanması ve halletmesi gereken yeni bir çatışma sunmaktadır. Yazıyı Oku
Uzman: Talha Şahin HANYayınlanma: 18.08.2020