Öğrenme Stilini Bilmek NEDEN Önemli?
Ali derslerde defter bile tutmaz iken sadece dersi dinleyerek NASIL bu kadar yüksek not alıyor?
Ben NEDEN dersi dinleyerek öğrenemiyorum?
Ayşe NEDEN not alırken çok fazla renkli kalem kullanıyor?
Hakan derste NEDEN sürekli hareket ediyor?
NEDEN insanların yüzlerini hatırlar iken isimlerini hep unutuyorum?
Sandalye de sallanmadan durmak NEDEN bu kadar zor?
NEDEN bir şeyleri anlatırken ellerimi çok kullanıyorum?
HERKES AYNI ŞEKİLDE Mİ ÖĞRENİYOR ?
İşte tüm bu soruların cevabı öğrenme stillerini tanımak ve kendi öğrenme stilimizin ne olduğu bilmek ile ilgilidir. Tüm öğrencilerin aynı şekilde öğrenmesini, ders sürecinde aynı tepkiler vermesini beklemek doğru olmayacaktır. Bir öğrenci için yazmak gereksiz iken bir başka öğrenci için yazmadan öğrenmek neredeyse imkânsız olabilir. Bir başka öğrenci, öğrendiği bilgiyi hatırlamak için gözlerini kapatmaya ihtiyaç duyabilir ve defterinde sorulan sorunun cevabının yazılı olduğu yeri gözünde canlandırabilir. Bir başka öğrenci de öğrendiği bilgiyi hatırlamak için öğretmenin o konuyu anlattığı zamanki tüm sözcüklerini kulağında yeniden duymaya çalışır ve o şekilde soruyu çözebilir. Kısacası, her birey öğrenir ama farklı öğrenir. Burada önemli olan şey bireyin kendisini tanıması ve NASIL daha iyi ÖĞRENDİĞİNİ biliyor olmasıdır. Kendi öğrenme stilini farkında olan birey öğrenme sürecinden keyif almakta ve kapasitesini en etkili şekilde kullanabilmektedir.
3 Temel Öğrenme Stili Nedir?
Türk Dil Kurumu’nun Güncel Türkçe Sözlük ’üne göre öğrenmek, ‘’bilgi edinmek, beceri kazanmak ve bellemek’’ anlamına gelmektedir. Öğrenme sözcüğü ise ‘’öğrenmek işi’’ olarak ifade edilmektedir. Öğrenme stilleri ise bireylerin öğrenme süreci içerisinde iken tercih ettikleri, ele aldıkları yolları açıklamak için kullanılmaktadır. Öğrenme stilleri farklı teorik modellere göre çeşitli sınıflandırmalara sahip olmak ile birlikte yapılan çalışmalarda sıklıkla ele alınan ve en çok bilinen 3 stili bulunmaktadır.
1. Görsel Öğrenme Stili: Bu öğrenme stiline sahip bireyler, en iyi görsel sunumlar, görsel olarak desteklenmeler ile öğrenir. Görsel uyarıcılar ile beslenir ve her şeyi görmek isterler. Öğretmen ders anlatırken öğretmenin jest ve mimiklerine dikkat eder, önemli notları hatırlamak için renkli kalemler ya da şekillendirmelere ihtiyaç duyarlar. Gördükleri şeyleri her zaman için daha iyi hatırlar, öğrene bilmek için aktif olarak not tutmaya ihtiyaç duyarlar çünkü söylenen bilgileri yazdıklarında artık görebiliyor oldukları için daha iyi öğrenirler.
Görsel Öğrenme Stiline Sahip Bir Öğrenci Neler Yapmalı?
- Kavram- Zihin Haritası kullanmak
- Tablo ve grafik oluşturmak
- Renkli kalemler kullanmak
- Video ve sunumlar izlemek
- Karikatür veya resim çizmek
- Poster – Afiş oluşturmak
- Hikayeleştirme yapmak
- Aydınlık ve sessiz ortamlarda çalışmak
2.İşitsel Öğrenme Stili: Bu öğrenme stiline sahip bireyler, en iyi sözel bilgilendirilme ile öğrenirler. Birileri ile bir konuyu tartışmak, başkalarının ağzından dinlemek veya başkalarına anlatmak öğrenmek için yeterlidir. Genelde yazı yazarken yazdıklarını mırıldanırlar çünkü duydukları zaman daha iyi öğrenirler. Bir konuyu öğrenmek için bol bol tekrar yapmak, kendi kendine anlatmak en çok tercih ettikleri yöntemlerin başında gelmektedir. Bu kişiler için öğreten kişinin ses tonu ve sesinin yüksekliği çok önemlidir. Yazmayı çok tercih etmez, genelde ödevleri yazmak yerine konuşarak anlatmayı ve tartışmayı isterler.
İşitsel Öğrenme Stiline Sahip Bir Öğrenci Neler Yapmalı?
- Ses kaydı almak ve dinlemek
- ''Öğretmen Sensin'' çalışması yapmak- konuya dair anlatım yapmak
- Sesli okumalar yapmak
- Ayna karşısında sesli çalışmalar yapmak
- Şarkı, şiir ve tekerleme yazmak
- Konu ile ilgili röportajları dinlemek
- Müzik- Ritim oluşturmak
- Sesli kitap dinlemek
3.Dokunsal\Kinestetik Öğrenme Stili: Bu öğrenme stiline sahip bireyler, en iyi uygulayarak, dokunarak ve hissederek öğrenirler. Ders süresi boyunca hareket etmeden pasif konumda olmak bu kişiler için zor olabilmektedir. Hareket etmeye ihtiyaç duyarlar. Hızlı konuşur ve ellerini sık kullanırlar. Genelde sınıflarda bacağını sallayan, tempo tutan, sandalyede sallanan ya da kalemi ile oynayan öğrenciler dokunsal-kinestetik öğrenme stiline sahip olan öğrencilerdir. Oturmayı çok sevmez bir iş için uzun zaman ayırmak yerine birden çok şeyi bir arada yapmak isterler, oturmaktan ziyade ayakta durmayı tercih eder ve sık sık mola verilmesine ihtiyaç duyarlar. Aksi halde dikkatlerini kaybedebilirler.
Dokunsal\Kinestetik Öğrenme Stiline Sahip Bir Öğrenci Neler Yapmalı?
- Kısa ve öz bilgi kartları hazırlamak
- Deney yapmak- uygulama yapmak
- Canlandırma yapmak
- Kısa kısa molalar vererek çalışmak
- Afiş- poster hazırlamak
- Konuları küçük parçalara bölmek
- Hamur, karton vb. materyal kullanmak
- Hareket halinde ders çalışmak
Unutulmamalı ki !
Öğrenme stilleri büyük oranda kalıtımsaldır ancak çevre faktörü ile şekillendirilmesi mümkündür.
Hiçbir öğrenme stilinin bir başka öğrenme stilden üstünlüğü bulunmamaktadır.
Bir öğrenci birden çok öğrenme stiline sahip olabilir. Bu sebeple tüm duyulara hitap edecek şekilde öğrenme en iyi öğrenmedir.
Öğrenme stillerinin farklılıklarını bilen ebeveynler, çocuklarının çalışma ortamının düzenlenmesi ve en uygun çalışma ortamının sağlanmasına yardımcı olur.
Öğrenme stilini bilen öğrenci çalışmaktan ve öğrenmekten keyif alır.
Öğrenme stillerinin farklılıklarını bilen bir öğretmen, kalıcı öğrenmenin sağlanması ve öğrenme veriminin artması için sınıf içinde ve sınıf dışında yapılması gerekenleri bilir.
Çoğunlukla, okullarda başarısız öğrenci olarak ifade edilen çocuklar harekete ihtiyaç duyan, dokunsal\kinestetik öğrenme stiline sahip olan öğrencilerdir. Bu öğrenciler başarısız öğrenci değil sadece pasif dinlemeye dayalı bir öğrenmeden daha farklı bir öğrenme stiline ihtiyaç duyan öğrencilerdir.
Eğer sizlerde kendinizin ya da çocuklarınızın öğrenme stillerini daha detaylı öğrenmek istiyorsanız ya da öğrenme süreçleri ile ilgili sorun yaşıyorsanız, ne yapmanız gerektiği ile ilgili danışmanlık almaya ihtiyaç duyuyorsanız benim ile buradan iletişime geçebilir, aklınızdaki soruları her zaman ücretsiz olarak bana sorabilir ve randevu oluşturabilirsiniz.. Sevgilerim ile…
FATMA İZEL ŞAHİN
PSİKOLOG & AİLE DANIŞMANI
Yayınlanma: 17.12.2021 11:29
Son Güncelleme: 06.04.2023 15:12

Bunları da sevebilirsiniz...
Gelişim Psikolojisi Nedir? Gelişim psikolojisi,bireylerin gelişimini doğum öncesi süreçten mezara kadar inceleyen ve bireylerin gelişim süreçlerini sosyal, fiziksel, duygusal ve bilişsel olarak ele alan bir bilim dalıdır. Yaşa bağlı olarak değişim gösteren gelişim dönemleri ( bebeklik dönemi, okul öncesi dönemi, ön ergenlik (ilkokul) dönemi, ergenlik dönemi, beliren yetişkinlik dönemi,yetişkinlik dönemi ve yaşlılık dönemi )ile birlikte kültürün, yetiştirilen çevrenin, karakterin bireyin davranışları üzerindeki etkisini incelemekte ve bireyin yaşamı boyunca devam etmekte olan değişim süreçlerini anlama ve anlamlandırmaya çalışmaktadır.Gelişim Psikoloğu Nasıl Olunur? Gelişim psikoloğu olarak uzmanlaşmak için 4 yıllık lisans eğitiminden sonra Gelişim Psikolojisi alanında yüksek lisans yapılması gerekmektedir. Gelişim psikologları Türkiye’de ağırlıklı olarak gelişimin hızla gerçekleştiği dönem olarak belirtilen okul öncesi, ilkokul dönemi ve ergenlik dönemini içeren eğitim sektöründe çalışmaktadır. Ancak gelişim psikologlarının çalışma hayatında rehabilitasyon merkezleri, yaşlı bakım evleri gibi çalışma alanları da mevcuttur.Gelişim Psikologları Hangi Alanlarda Çalışmaktadır? Gelişim psikologları yaşam boyu devam eden tüm gelişim dönemlerini ele almakla birlikte gelişimin en hızlı olduğu dönemler olan okul öncesi ve ergenlik dönemi üzerinde daha çok çalışmaktadır. Bu dönemler bireyin kendini keşfetmeye ve farkına varmaya başladığı, sorguladığı, arayış içinde bulunduğu, yetişkinlik dönemine dair ilk adımların atılmaya başlandığı ve yaşam boyu bireyin hayatında etkisi olacak olan tüm süreçlere zemin hazırladığı için büyük önem taşımaktadır. Gelişim psikologları da bu dönemleri dikkatli şekilde takip etmekte, gözlem ve analiz yaparak gerekli durumlara müdahale de bulunmaktadır. Bu sayede çocuk ve ergenler için ebeveynleri ile birlikte yol alındığı takdirde sağlıklı gelişim için gerekli olan ortamın oluşturulmasına öncülük edilmektedir.Gelişim psikologlarının sıklıkla çalışmakta olduğu alanlar;-Anksiyete (kaygı) Bozuklukları-Umutsuzluk ve Depresyon- Motivasyon Düşüklüğü ve Tembellik-Dönemsel Gelişim Sorunları-Dikkat Eksikliği Sorunları-Öğrenme Stilleri ve Öğrenme Bozuklukları-Uyku ve Yeme Sorunları-Duygu Düzenleme -Zaman Yönetimi Problemleri-Öfke Problemleri-Aile İçi Problemler -Teknoloji bağımlılıkları (internet, oyun, telefon vb.)gibi sorunlar üzerinde etkili bir şekilde çalışmaktadır. Anksiyete (kaygı) Bozuklukları: Anksiyete (kaygı) çocukluktan yaşlılığa kadar her yaştan bireyde var olabilen ve psikologların sıklıkla çalıştığı bir alandır. Ancak, okul döneminin etkisi ile birlikte anksiyete bozuklukları, çocuk ve ergenlik döneminde en sık karşılaşılan bozukluklar arasında yer almaktadır. Özellikle okul öncesi dönem çocuklarında ayrılık kaygısı, okul kaygısı söz konusu iken ergenlik döneminde sınav kaygısı, iş kaygısı, gelecek kaygısı, sosyal kaygı gibi kaygı türlerini sıklıkla görmek mümkündür. Anksiyete bozukluğu olan bireyler terleme, karın ağrısı, karın guruldaması, avuç içi terlemesi, ateş basmaları, bayılacak gibi hissetme gibi şikâyetleri ifade etmektedir.Umutsuzluk ve Depresyon: Çocuk ve ergenlik döneminde bir diğer en sık karşılaşılan konu ise umutsuzluk ve depresyon konusudur.Umutsuzluk, geleceğe yönelik olumsuz beklentileri içermekte ve eğitim sürecinde akademik umutsuzluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Umutsuzluk hissine kapılmış ola birey bir şeyler yapmak, eyleme geçmek için istekli değildir ve gerekli olan motivasyonu kendinde bulamaz. Depresyon ise pek çok şeyi gerçekleştirmemizi engelleyen bir duygu durumdur. Birey kendisini mutsuz, üzüntü içinde, huzursuz hisseder. Yapılan hiçbir eylemden keyif alınmaz, keyif almadığı için yapmak istemez ve bir şey yapmadıkça kendisini daha kötü hissetmesine sebep olan kısır döngüye girer. Okul döneminde de depresyon yaşayan çocuk ve ergenlerde okula gitme de isteksizlik, keyif almama, uyku ve yeme problemleri, sosyal ilişkilerde keyif almama gibi durumlar görmek mümkündür.Motivasyon Düşüklüğü ve Tembellik : Umutsuzluk ile birlikte sıklıkla karşımıza çıkan sorun ise bireylerin eyleme geçebilmek için kendilerinde yeterli motivasyonu bulamamaları ve tembellik sorunu ile karşı karşıya kalmaları durumudur. Temelinde geleceğe yönelik umutsuzluğu, güvensizliği, iç ve dış motivasyon kaybını barındırmaktadır. Öğrenciler için akademik motivasyonun kaybı beraberinde okul ve sınav kaygısını da getirdiği için bu problemlerin başında bir uzamana danışılması gerekmektedir.Dönemsel Gelişim Sorunları: Bireylerin gelişim dönemlerinde yaşadıkları sorunlar için de bir uzmandan yardım alınması gerekmektedir. Konuşma ve dil sorunları, ahlak gelişimi,sosyal gelişim, cinsel gelişim,bilişsel gelişim, duygusal gelişim ve kişilik gelişimi sorunları gelişim dönemleri kapsamında ele alınan alt alanlardır. Kendini keşfetmeye başladığı dönemi içine alan ergenlik dönemini yaşayan bir birey kendi cinsel kimliğini, kişilerarası ilişkilerini, toplumsal değerleri ve yasaları, uyması gereken kuralları, gereklilikleri, duygusal zekâsını da keşfetmeye başlamakta ve bu alanlar içerisinde oluşabilecek bir sorun kişinin tüm yaşamını etkileyecektir.Dikkat Eksikliği Sorunları: Dikkat süresinin ve yoğunluğunun bireyin yaşına uygun olan süreden az olması durumudur. Dikkat süresi her yaş için ayrı ele alınmalı 5 yaş çocuğu ile 15 yaş çocuğu arasındaki dikkat kapasitesi arasında fark gözetilmelidir. Bu sorun karşısında çocuk suçlanmamalı, zorlanmamalı ve adım adım sabır ile çalışılarak bilişsel kapasitesine uygun dikkat süresine getirilmek için çalışılmalıdır.Öğrenme Stilleri ve Öğrenme Bozuklukları: Her bireyin öğrenme stili farklıdır. Bir çocuğun öğrendiği şekilde diğer çocukların öğrenmesi beklenmemelidir. Bir öğrenci derste dinleyerek öğrenirken, bir öğrenci öğrenebilmek için renkli kalemler ile yazmaya, tablo oluşturmaya, resimler çizmeye ihtiyaç duyabilir. Bir öğrenci sesli şekilde okuduğunda daha iyi aklına kaldığını belirtirken, bir öğrenci bir başkasında anlatıyormuş gibi çalışırken en iyi şekilde öğrendiğini belirtebilir. Biri sert zemin de çalışmayı diğeri ise müzik eşliğinde çalışmayı tercih edebilir.Bunun için çocuklara öncelikle hangi öğrenme stillerine ait oldukları üzerine gerekli analizler yapılmalı ve öğrenme güçlükleri var ise dikkate alınmalıdır. Bu süreçte öğretmeler, ebeveynler ve psikologlar bir ekip olarak hareket etmelidir.Teknoloji bağımlılıkları (internet, oyun, telefon vb.):Teknoloji cihazlarının ve beraberinde internetin kişinin günlük yaşamını bozacak düzeyde ve kontrolsüzce kullanılması durumu özetle teknoloji bağımlılığı olarak açıklanmaktadır. Bir gencin akıllı telefonu ile amacının dışında, düşündüğü süreden fazla, problemli kullanımı bağımlılık riskini beraberinde getirmekte ve bu risklere karşı açık olan gençler bağımlı olmadan önce önleme kapsamına alınmalıdır.Telefonları ile geçirdikleri süreyi cazip kılan temel etkenler bulunmalı ve yerleri daha verimlileri ile değiştirilmelidir. Bu süre zarfında yasaklar, kısıtlamalar konulmamalı öncelikli olarak ''neden'' bunu tercih ediyor sorusuna cevap aranmalıdır.Eğer sizlerde ebeveyn olarak çocuklarınız ile ilgili ya da aile problemleriniz ile ilgili olarak gerekli yardımı almak, soru sormak ve randevu oluşturmak isterseniz bana buradan her daim ulaşabilirsiniz. Sevgilerimle…FATMA İZEL ŞAHİNPsikolog & Aile Danışmanı Yazıyı Oku
Uzman: Fatma İzel ŞAHİN KAYAYayınlanma: 29.11.2021