1. Uzman
  2. Hidayet ÇALIŞKAN
  3. Blog Yazıları
  4. Her olumsuz olay travma etkisi yaratır mı?

Her olumsuz olay travma etkisi yaratır mı?

Travmalar, insanların yaşamlarında çok büyük etki yaratabilir. Farkedilmemiş ya da iyileştirilmemiş zorlayıcı duygusal yaşantılar ileriki dönemlerde kişi için olumsuz sonuçlar doğurabilir. Travmanın olumsuz etkilerinden biri de kişinin yaşadığı tüm olumsuzluklar için yaşadığı travmalara tutunması ama iyileşmek için adım atmamasıdır. Bu, insanların geçmişte yaşadıkları zorlayıcı duygusal yaşantıları kabullenememesi veya bunları anlayamamalarından ya da geçmişte yaşadığı travmaların etkisi altında kalarak, gelecekteki hayatlarının kontrolünü kaybetme korkusundan da kaynaklanabilir. Bu nedenle, insanlar geçmişte yaşadıkları travmaları bahane olarak kullanarak, gelecekteki hayatlarını olumsuz yönde etkileyebilirler.

Ancak insanlar geçmişte yaşadıkları zorlayıcı duygusal yaşantıları kabullenerek ve bunlarla nasıl başa çıkabileceklerini öğrenerek, geçmişte yaşadıkları travmaların etkisini azaltabilir ve gelecekteki hayatlarını daha olumlu hale getirebilirler. İnsanların geçmişte yaşadıkları travmaları kabullenmeleri ve bunlarla nasıl başa çıkabileceklerini öğrenmeleri, iyileşme sürecine yardımcı olabilir.

Geçmişte yaşanan travmaları kabul etmek, onlarla nasıl başa çıkabileceğine dair ilk adım olarak görülebilir. Geçmişte yaşadıklarını inkar etmek veya onlardan kaçmaya çalışmak, iyileşme sürecini geciktirebilir.

Olumlu düşünme de insanların geçmişte yaşadıkları travmaların etkisini azaltmaya yardımcı olacaktır. Olumsuz düşünceleri olumlu düşüncelerle değiştirmek, insanların gelecekteki hayatlarını daha olumlu hale getirmeye yardımcı olur.

Bu öneriler, geçmişte yaşadıkları travmalara takılıp kalmamaya çalışan insanlar için yardımcı olabilir. Ancak, her insanın iyileşme süreci farklıdır. En önemlisi, insanların kendi ihtiyaçlarını ve rahat hissettikleri yöntemleri bulmaları ve onlara uygun bir şekilde hareket etmeleridir. Bu nedenle, kendi iyileşme yollarını bulmak için bir uzman desteğine başvurulması sürece katkı sağlayabilir.Her Olumsuzluk Ağır Psikolojik Travmalar Yaratır Mı?


Her üzücü, moral bozucu, sıkıntı verici ya da stres yaratan olay ağır psikolojik travmalar geliştirmez. Bir olayın travmatik sonuçları olması için aşağıdaki özelliklere sahip olması gerekir:

  • Kişinin hayatına, beden bütünlüğüne, sevdiklerine veya güvenine yönelik bir tehdit olması,
  • Ani ve beklenmedik bir şekilde gelişmiş olmalı,
  • Bu, korku, endişe ve panik gibi son derece korkutucu tepkilere yol açmalı,
  • Çaresizlik, güvensizlik, yıldırma gibi düşünceleri kışkırtmalı,
  • Kişiyi yaralamalı veya böyle bir etkinliğe katılmasına neden olmalı,
  • Kişinin genel olarak yaşamı, kendini, çevreyi, olayları ve olguları anlama ve algılamasını olumsuz etkileyecektir.

Burada vurgulanması gereken olay ne kadar travmatik olursa olsun, travmaya neden olup olmadığını belirleyen faktörlerin, onu fiziksel ya da zihinsel bütünlüğe tehdit olarak algılayanlar, yapıp yapmadıklarıdır.

Örneğin, bir göçük altında olmak travmatik bir olaydır, ancak etkilenen kişi bunu fiziksel bütünlük için bir tehdit olarak algılamadıkça travma oluşmayabilir. Benzer şekilde sınıfta öğretmen tarafından eleştirilen bir çocuğun içinde bulunduğu durum çoğu insan için normal bir olay olarak kabul edilir.

Ancak çocuk bunu zihinsel bütünlüğünü tehdit eden bir durum olarak algıladığında travma olasılığı artar. Dolayısıyla olayın anlamı ve onunla olan etkileşimi travmanın oluşup oluşmayacağını belirler.

Kaç Tür Travma Vardır?

Travmalar ikiye ayrılır. Bunlardan biri herkes tarafından travma olarak algılanan olaylar olarak nitelendirilir. Terör, deprem, sel veya savaş gibi bazı olaylar bunlara birer örnektir.

Diğer tür travmalar ise herkes tarafından travma olarak algılanmadığı halde kişiye özel olarak travma faktörü olarak görülen olaylardır. Aile içi çatışmalar, okulda zorbalığa maruz kalma veya toplumdan izole oluş birer örnek olabilir.

Travma Yaratabilen Olaylar

  1. Ağır psikolojik travmalar yaratan olaylar: Bunlar genellikle fiziksel bütünlük travmalarıdır. Gerçek hayattaki ölümler veya ölüm tehditleri, ciddi yaralanmalar ve bir kişinin veya sevilen birinin fiziksel bütünlüğünü tehdit eden olaylar bu tür travmalara örnektir.

Bu travmalar ağır psikolojik travmalar olarak adlandırılır. Savaş, terör saldırıları, silah ve bıçak gibi ölümcül araçlardan kaynaklanan yaralanmalar, cinsel istismar ve tecavüz, işkence, deprem, sel, tsunami, uçak, araba, gemi ve tren kazaları gibi doğal afetler bu tür travmalardır.

  1. Dolaylı travmatik olaylar: İşitme, duyma veya yüksek derecede travmatik olayları görme gibi insanlara dolaylı olarak ulaşan olaylar da travmatiktir.

Örneğin, sevilen birinin ani ölüm haberini duymak ya da doğal afetler ya da bombalamalardan kaynaklanan afetlerin görüntülerini görmek travmatik olabilir.

  1. Doğrudan maruz kalınan ancak kimsenin travmatik kabul edilmediği olaylar: Bunlar kültürel, geleneksel veya kişisel yorumlardan dolayı herkes için travmatik sayılmaz, ancak bunun sonucunda travmatize olurlar. Eşler arasında dayak zorbalığı maruz kalan bireylerde travmatik tepkilere neden olabilir.
  2. Günlük yaşamı zorlayan ama sıradan hissettiren olaylar: Bir kişinin hem çocuklukta hem de sonraki yaşamında yaşadığı zorluklar ve hayal kırıklıkları da travmatik olabilir.

Hakaret, abartılı eleştiri, aşağılama, aşağılama, işsizlik, boşanma, başarısızlık, dışlanma, zorbalık, açlık, göç gibi günlük hayatta yaşanan olaylar travmatik sonuçlar doğurabilir.

Ara sıra olumlu görünen ancak travmatik olabilen olaylar vardır. Örneğin, yetersiz aile koruması, yetersizlik veya yeterince güvenilmeyen olarak görülmekten kaynaklanabilir. Bu yorum, kendisine gösterilen ve travma olarak algılanan koruyucu eylemlere yol açabilir.

  1. Sosyal travma: Ayrımcılık, damgalanma ve dışlanma gibi sosyal olaylar da travmaya katkıda bulunabilir. Irk, din, dil, inançlar, siyasi ve ideolojik düşünce gibi sosyal faktörler bu tür davranışlara ve dolayısıyla travmaya neden olabilir. 

Ayrıca akıl hastalığına yönelik bazı damgalayıcı yaklaşımlar da hastada travmaya yol açabilmektedir. Örneğin şizofreni hastaları damgalanma nedeniyle kendilerini çaresiz ve çaresiz hissedebilirler.

Bunun sonucunda şizofreni sonrası depresyon veya travma sonrası stres bozukluğu gelişebilir. Yine bipolar duygudurum bozukluğu olan hastalar, hastane prosedürlerinin ve ilaç kullanımının yetersiz olduğu düşünüldüğünde travma yaşayabilirler.

Bu bozukluklarda tedaviye uyumu azaltan bir numaralı faktör travma gelişimidir. Bu durumlar kişiye göre değişse de ağır psikolojik travmalar gelişebilir. Travma, tek seferlik veya tekrarlayan travma olarak da sınıflandırılabilir.

Örneğin kazalar, çarpışmalar, yaralanmalar, ameliyatlar, doğal afetler, terör saldırıları ve pandemiler yalnızca bir kez meydana gelir, ancak travmatik etkileri uzun süre devam eder.

Öte yandan, çocuk istismarı ve ihmali, şiddet içeren ilişkiler, savaş ve zorbalık gibi duygusal şiddet, tekrarlayan ve devam eden travmatik deneyimlerdir. Tüm bunlar ağır psikolojik travmalar oluşturabilir.

Duygusal Şiddet ve Ağır Psikolojik Travmalar Arasında İlişki Var Mı?

Psikolojik şiddet söz konusu olduğunda, okulda, işte veya toplulukta evlilik ve aile ilişkilerinde hayal kırıklığına neden olan ve haysiyeti zedeleyen davranışları düşünebiliriz.

Duygusal şiddet; aşağılama, manipülasyon, yıldırma, zorlama, suçluluk, ihmal, değersizleştirme, aşırı eleştiri, hakaret, aşağılama, itaat girişimi, engelleme ve kısıtlamayı içerir.

Bu tür deneyimler fiziksel saldırıya benzer bariz travmalara neden olmaz, ancak onarılması zordur, sinsi gelişir ve kişinin içinde kanayan çok daha ciddi yaralara neden olur. Dolayısıyla ağır psikolojik travmalar bu tür olaylar neticesinde ortaya çıkabilir.

Ağır Psikolojik Travmalar Yaratabilen Duygusal Şiddet Örnekleri

  1. Başkalarının yanında küçük düşürülmek
  2. Fikirleri, önerileri ve ihtiyaçların yok sayılması
  3. Kötü şekilde sürekli dalga geçilmesi veya alay edilmesi
  4. Devamlı şekilde süregelen bir çocuk muammelesi görülmesi
  5. Sürekli terslenmek veya zıt davranışlar görülmesi
  6. Müsaade istemeden herhangi bir şeyi yapamama
  7. Finansal özgürlükten mahrum kılınması
  8. Başarının süregelen şekilde sürekli küçük görülmesi
  9. Haksız yere eleştirilmek
  10. Sürekli suçlanmak veya itham edilmek

Travmatik Olaydan Sonra Ne Olur?

Travmatik bir olay yaşayan kişinin travmaya tepkisi, kendi gücüne, kaynaklarına, ailesine ve sosyal desteğine bağlıdır. Travma yaşayan herkesin ağır psikolojik travmalar geliştirdiğine dair bir kural yoktur.

Örneğin, bir doğal afete maruz kalan insanların %10 ila %15’i bir olayın etkilerini absorbe ederek çok kısa sürede eski fonksiyonlarını geri kazanıp eski haline dönebilmektedir. Çevresiyle ilgilenebilen, gerekli adımları atabilen ve afetin kontrolünü ele alabilen bu kişilerdir.

Genel olarak, fiziksel olarak güçlü, girişken, zeki, uyarlanabilir, iletişim kurabilen ve kendine güvenen kişilerdir. Yüksek düzeyde psikolojik dayanıklılık ve esnekliğe sahip olan bu kişiler, bu özellikleriyle hacıyatmaz olarak tanımlanmaktadır.

Çünkü travmatik bir olaydan sonra hızlı bir şekilde orijinal benliklerine dönebilir ve çok daha güçlü hale gelebilirler. Travma kurbanlarının yaklaşık %70’i bu olaydan güçlü bir şekilde etkilenir ve ciddi bir “stres tepkisi” verir.

Bu stres tepkisi bu gruplarda hafif veya ağır psikolojik travmalar ortaya çıkarabilir. Bu grup her türlü desteğe ihtiyacı olan insanlardan oluşur. Bu kişilerin vakit kaybetmeden psikososyal destek almaları çok önemlidir.

Psikososyal destek, bir stres yanıtının hem şiddetini hem de süresini belirlemede en önemli faktördür. Zamanında ve etkili psikososyal desteğe sahip kişilerin kronikleşme ve travma sonrası stres bozukluğu geliştirme riski çok daha düşüktür.

Travma kurbanlarının yaklaşık %10-15’i de uzun vadede ağır psikolojik travmalar yaşamakta ve olumsuz şekilde etkilenmektedir. Kronik hale gelme ve ağır psikolojik travmalar geliştirme riski, tecavüz, terörizm ve savaş gibi travmatik olayların doğal riskinden farklı olabilir.

Örneğin, tecavüz mağdurlarının stres tepkisi çok daha şiddetli ve kalıcı olabilir. Dolayısıyla daha ağır psikolojik travmalar oluşabilir. Dünyada her üç kişiden biri hayatlarının bir noktasında travmatik olaylar yaşamaktadır.

Bu kişilerin %10-15’i travma sonrası stres bozukluğu veya ağır psikolojik travmalar geliştirir. Ancak ağır psikolojik travmalar yaşayan kişilerin çoğu psikolojik destek alamamaktadır. Travma sonrası büyüme (zihinsel gelişim), travmaya maruz kalan bazı kişilerde ortaya çıkar.

Travma sonrası büyüme, travmadan kurtulanların %58 ile %83’ünde görülür. Olayları fırsata çevirebilen, inandığı değerlere sahip, hayatın değerlerini bilen, sosyal bağları derin, özgüveni yüksek bireylerde travma sonrası gelişim potansiyeli çok daha fazladır.

Ağır Psikolojik Travmalar ve Sonuçları

Fiziksel Semptomlar

Vücudumuzun stresli durumlarda çalışan bir otonom sinir sistemi vardır. Otonom sinir sistemi iki bölümden oluşur: sempatik sinir ve parasempatik sinir. Sempatik sinir sistemi bir tehlike algılandığında devreye girer.

Böylece vücudu tehlikeden kaçmaya veya onunla savaşmaya hazırlar. Sonuç olarak kalp hızında artış, nefes almada artış, terleme, mide ve bağırsak hareketleri, kas gerginliği, aşırı heyecan, sinirlilik, saldırganlık, uykuya dalma güçlüğü, ağrı, iştahta değişiklik, mide bulantısı oluşabilir.

Tehdit veya tehlikenin farkındalığı ortadan kalktıktan sonra parasempatik sinir sistemi devreye girerek vücudun rahatlamasını ve normale dönmesini sağlar. Tüm bu değişiklikler doğal mekanizmalarla otomatik olarak gerçekleşir ve hayatta kalmak için gereklidir.

Bu iki sistem arasındaki geçiş makul bir zaman çerçevesinde yapılmalıdır. Bu geçiş çok uzun sürerse yani sempatik sinirler çok fazla ve uzun süre çalışmak zorunda kalırsa parasempatik sinirlerin aktif hale getirilememesi nedeniyle bazı sorunlar ortaya çıkar.

Tehdit edici ve stresli olaylar karşısında, önce dikkatin ve tüm duyuların keskinleştiği bir uyanıklık ve uyanıklık durumu oluşur. Sonra tehlikeyi ortadan kaldırmak veya savaşlardan kaçmak için girişim oluşur.

Bu mücadele çok uzun sürerse vücudun enerji kaynaklarının tükenmesine, dokuların yok olmasına ve hatta ölüme neden olabilir. Bu mekanizma, sürekli yoğun stresin insanlarda fiziksel hastalıklara yol açmasının ana nedenidir.

Duygusal semptomlar

Travma aşırı korku, şok, üzüntü, öfke, suçluluk, utanç, çaresizlik, umutsuzluk, duygusal kayıtsızlık veya tıkanıklık, uyuşukluk, anlamsızlık, kayıtsızlık ve rahatsızlığa neden olabilir. Bu duygusal tepkiler bir veya iki hafta boyunca normal kabul edilir. Ancak uzun sürerse, bu ağır psikolojik travmalar ile ilişkisine işaret eder.

Bilişsel Semptomlar

Duygusal stres tepkisinin derecesine bağlı olarak, kafa karışıklığı, belirsizlik, zamansal ve uzamsal kayıp, hafıza sorunları ve başın boşluğu fark edilebilir.

Bunun nedeni aşırı uyarılma ve temel beyin aktivitesinin aşırı hızlanmasıdır. Bu, ventriküler fibrilasyonda kalbin dakikada 360 kez kasılmasına ama hiç kan pompalayamamasına benzer. Çok hızlı çalışan, ancak neredeyse durağan olan bir beyin var.

Sosyal Belirtiler

Aşırı stres evde, okulda ve iş ortamında eşler, ebeveynler ve arkadaşlar için sorunlara neden olabilir. Kişi, ilişkilerde kaygı, şüphecilik, rahatsızlık ve aşırı çatışmalar yaşar ve çevreden geri çekilme yaşayabilir.

Ayrıca kişi, kendini yalnız, reddedilmiş veya terk edilmiş hissetme, önyargıya meyilli, aşırı kontrol davranışı gösterebilir. Ayrıca bencil olabilir ve sorumluluklarını alabilr

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ağır psikolojik travmalar yaşayan kişilerin %10 ilâ 15’inde görülen bir psikiyatrik bozukluktur. Bu bozukluk bir takım belirtilerle kendini gösterir:

Yeniden Deneyimleme

Travma sonrasında olayla ilgili rahatsız edici anlar insan zihninde dolaşmaya başlar. Olayın görüntüsünü, seslerini, kokularını, tatlarını ve hatta olay sırasında oluşan tepkileri bile düşünebilirler.

Kişi bunu düşündüğünde olayı yeniden yaşıyormuş gibi görünür, bu süre zarfında can sıkıntısı, kaygı, çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı gibi belirtiler yaşar.

Örneğin bomba kullanılarak yapılan bir terör saldırısı ile karşılaşıldığında, gürültü, ceset görüntüleri, alevlerin oluşturduğu ısı, bomba kokusu, kaçan ve çığlık atan insanlar akla gelebilir. Bu olduğunda, kişi korkunç bir endişe yaşayabilir veya panik atak geçirebilir.

Bir başka örnek vermek gerekirse, depremzedeler yerin sallanmadan sallandığını hissedebilirler. Yeniden deneyimleme sırasında rüyalarla konuşma ve tehlikesizce kaçmaya çalışma gibi davranışları görebilirsiniz.

Dissosiyasyon

Kişinin dış dünyayı olduğundan daha değişik algılaması (derealizasyon) ve kendi vücudunun dışındaymış veya dışardan kendisini seyrediyormuş gibi düşünmesi veya kendini olduğundan daha fazla değişmiş gibi (depersonalizasyon) algılamasıdır.

Ayrıca kişi olayı hatırlaması istendiğinde zihninin tümüyle boş olduğunu ve hiçbir şey hatırlayamadığını belirterek yaşadıklarını ifade edebilir. Bu ağır psikolojik travmalar için önemli bir belirti olarak görülebilir.

Kaçınma

Ağır psikolojik travmalar yaşayan birçok kişi bulunduğu yerden, durumdan, dilden ve hatta olayı çağrıştıran duygu ve düşüncelerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışır.

Olay anıları büyük üzüntü, acı ve korku yaratır, bu nedenle bir olayı anmak için bir yere asla gitmez veya bu konuları konuşmak veya tartışmak için bir yer bırakmayabilir.

Örneğin moloz altındaki ağır psikolojik travmalar yaşayan bazı kişiler, evin içinde molozun nerede olduğunu görmeye dayanamıyor ve olayla ilgili görüntülere tahammül edemiyor olabilir.

Bilinçsiz kaçınma tepkilerinden biri, kişinin olayın en acı verici kısımlarını unutmakta veya hatırlamakta zorlanmasıdır. Kişi olayı bilinçli olarak hatırlamaz ve bilmeden onu bastırmaya çalışır.

Bastırma stratejisi ağır psikolojik travmalar sürecinde sık sık gözlemlenebilir. Travma sonrası toplumdan uzaklaşıyor geleceğe karamsar bakıyor veya hayatı anlamsız buluyor olabilir.

Ayrıca “benim yaşadıklarımı kimse anlayamaz” diye düşünebilir ve olayı yaşamayanlardan duygusal olarak çekilebilir. Ağır psikolojik travmalar yaşayan bireylerde ayrıca neşe veya üzüntü hissedememe, yardım için geri çekilme, geleceğe bakmak için ilgili planlar yapamama, potansiyel olarak azalmış aktiviteler vardır.

Aşırı uyarılmışlık (hipervijilans)

Ağır psikolojik travmalar sonrası insanlar kendilerini parmak uçlarında hissedebilir ve her zaman tetikte olabilirler. Herhangi bir zamanda, bu olayın tekrarlandığını veya tehlikeli olduğunu hissedebilirler.

Bu olasılığı göz önünde bulundurarak yaşarlar ve aşırı disiplinli ve tedbirli davranmaya başlarlar. Örneğin deprem yaşayan bir kişi, bulunduğu binada çatlak olup olmadığını veya kapıdan kaçmanın kolay olup olmadığını kontrol eder.

Ağır psikolojik travmalar olan bireylerde dikkatli davranış aşırı olabilir. Duyusal aşırı yüklenmenin başka bir işareti, ani bir ses veya hareketin irkilmesi veya sıçramasıdır.

Kapıları kapatmak, yüksek sesle konuşmak veya bir odaya aniden girmek gibi beklenmedik durumlarda kişi ayağa fırlar ve uzun süreli anksiyete (çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı) yaşar.

Bir depremde binaların üzerinden atlamak veya bir pandemi sırasında bir pazara saldırmak da ürkütücü bir tepkidir ve ağır psikolojik travmalar dahilinde görülebilir.

Ayrıca uykuya dalmada güçlük, sık uyanma, kabus görme, kabus görme, gece uyanma, olayları hatırlama gibi belirtileri de gözlemleyebiliriz. Travma sonrası aşırı heyecan ve buna bağlı unutkanlık nedeniyle de dikkat görülür.

Stres hormonları, özellikle travma sonrası yükselenler, hafızanın merkezi olan hipokampusun hacmini azaltabilir ve unutulmayı artırabilir. Travma sonrası stres bozukluğunu bu tip fiziksel uyaranlar etkileyebilmektedir.


ağır psikolojik travmalar

Travma Sonrası Stres Bozukluğu Tanı Kriterleri Nelerdir?

  • Kişinin aşağıdakilerden her ikisinin de bulunduğu travmatik bir olayla karşılaşmıştır:
  1. Kişi gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma ya da kendisinin ya da başkalarının fizik bütünlüğüne bir tehdit olayını yaşamış, böyle bir olaya tanık olmuş ya da böyle bir olayla karşı karşıya gelmiştir.
  2. Kişinin tepkileri arasında aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete düşme vardır. Çocuklar bunların yerine dezorganize-dağınık ya da ajite davranışlarla tepkilerini dışa vurabilirler.
  • Travmatik olay aşağıdakilerden biri ya da daha fazlası yoluyla sürekli olarak yeniden yaşanır:
  1. Olayın, elde olmadan tekrar tekrar anımsanan sıkıntı veren anıları: Bunların arasında düşlemler, düşünceler ya da algılar vardır. Küçük çocuklar, travmanın kendisini ya da değişik yönlerini konu alan oyunları tekrar tekrar oynayabilirler.
  2. Olayı, sık sık sıkıntı veren bir biçimde rüyada görme. Çocuklar, içeriğini anlamaksızın korkunç rüyalar görebilirler.
  3. Travmatik olay sanki yeniden oluyormuş gibi davranma ya da hissetme
  4. Travmatik olayın bir yönünü çağrıştıran ya da andıran iç ya da dış olaylarla karşılaşma üzerine yoğun bir psikolojik sıkıntı duyma.
  5. Travmatik olayın bir yönünü çağrıştıran ya da andıran iç ya da dış olaylarla karşılaşma üzerine fizyolojik tepki gösterme.
  • Aşağıdakilerden üçünün (ya da daha fazlası) bulunması ile belirli, travmaya eşlik etmiş olan uyarılardan sürekli kaçınma ve genel tepki gösterme düzeyinde azalma (travmadan önce olmayan)
  1. Travmaya eşlik etmiş olan düşünce, duygu ya da konuşmalardan kaçınma çabaları.
  2. Travma ile ilgili anıları uyandıran etkinlikler, yerler ya da kişilerden uzak durma çabaları.
  3. Travmanın önemli bir yönünü hatırlayamama.
  4. Önemli etkinliklere karşı ilginin ya da bunlara katılımın belirgin olarak azalması.
  5. İnsanlardan uzaklaşma ya da insanlara yabancılaştığı duyguları.
  6. Duygulanımda kısıtlılık (örneğin; sevme duygusunu yaşayamama)
  7. Bir geleceği kalmadığı duygusunu taşıma.
  • Aşağıdakilerden ikisinin (ya da daha fazlasının) bulunması ile belirli, artmış, uyarılmış, semptomlarının sürekli olması:
  1. Uykuya dalmakta ya da uykuyu sürdürmekte güçlük
  2. İrritabilite- huzursuzluk- ya da öfke patlamaları.
  3. Düşüncelerini belirli bir konu üzerinde yoğunlaştırmada zorluk çekme.
  4. Hipervijilans (aşırı uyarılmışlık)
  5. Aşırı irkilme tepkisi gösterme.
  6. Bu bozukluklar (B, C ve D tanı ölçütlerindeki semptomlar) 1 aydan daha uzun sürer.
  • Bu bozukluk, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, meslekî alanlarda ya da işlevselliğin önemli diğer alanlarında bozulmaya sebep olur.
  1. Semptomlar 3 aydan daha kısa sürerse Akut Travma Sonrası Stres Bozukluğundan Semptomlar 3 ay ya da daha uzun sürerse Kronik Travma Sonrası Stres Bozukluğundan tanısı konur.
  2. Semptomlar, stres etkilerinden en az 6 ay sonra başlamışsa gecikmeli başlangıçlı Kronik Travma Sonrası Stres Bozukluğundan söz edilir.

 

Yayınlanma: 08.05.2024 11:28

Son Güncelleme: 16.08.2024 17:34

Psikolog

Hidayet

ÇALIŞKAN

Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)

Uzmanlıklar:

İlişki / Evlilik Problemleri , Çocuk ve Ergenlik Dönemi Ruhsal Sorunları , Depresyon ve Mutsuzluk
Online TerapiOnline Ter...
süre 45 dk
ücret 2300
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
Hizmet vermiyor
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

🧠 Düşünce Hataları: Zihnimizin Bize Oynadığı Küçük Oyunlar

Bazen bir olay yaşarız, ardından zihnimiz hızla yorum yapmaya başlar:“Beceremedim.”“Kesin bana kızdı.”“Zaten her şey hep benim yüzümden oluyor.”Bu cümleler o kadar tanıdık gelir ki, sanki bir gerçekmiş gibi kabul ederiz. Oysa çoğu zaman bu düşünceler, zihnimizin çarpıttığı hikâyelerdir. İşte bu çarpıtmalar, psikolojide “bilişsel çarpıtmalar” ya da “düşünce hataları” olarak adlandırılır. Gerçeği tam olarak yansıtmazlar, duygularımızı yoğunlaştırır, davranışlarımızı da etkilerler. Bu yazıda en yaygın düşünce hatalarına örneklerle değinip, her biri için nasıl farkındalık geliştirebileceğinizi birlikte inceleyeceğiz.1. FelaketleştirmeKüçük bir olayı en kötü senaryoya dönüştürmek. Bir sınavda beklediğin notu alamadığında “Kesin başarısızım, bir daha toparlayamam” demek,patronun mailine cevap vermediğinde “Beni beğenmedi, yakında işten çıkaracak” diye düşünmek… Felaketleştirme, zihnin “en kötü ihtimale” odaklanmasıdır.Nasıl Ele Alabilirsin:Dur ve kendine sor: “Gerçekten en kötü ihtimal bu mu, yoksa bir varsayım mı?”En kötü senaryoyu düşün, sonra “Bu olursa ne yapabilirim?” diye ekle. Bu, kontrol hissini geri kazandırır.“Şu anda elimde ne var, ne biliyorum?” diyerek mevcut veriye dön.Felaketleştirme, geleceği tahmin etmeye çalışmanın bir yoludur ama çoğu zaman gerçeklerle ilgisi yoktur.Zihin seni korumak ister, ama bunu abartılı senaryolarla yapar.2. Zihin OkumaKarşımızdakinin ne düşündüğünü bilmeden varsaymak. Arkadaşın sana kısa mesaj attı diye “Kesin bana kırıldı.” Toplantıda biri sessiz kaldı diye “Yetersiz buldu herhalde.” Zihin okuma, karşıdaki kişinin niyetini ya da düşüncesini kendi korkularımızla doldurmaktır. Bu düşünce biçimi, ilişkilerde yanlış anlamaları ve mesafeyi artırır.Nasıl Ele Alabilirsin:“Gerçekten bunu biliyor muyum, yoksa tahmin mi ediyorum?” diye sor.Eğer emin değilsen, açık iletişim kur: “Biraz sessizsin, bir şey mi var?”Hatırla: Sessizlik her zaman olumsuzluk anlamına gelmez.Zihin okumayı bırakmak, hem ilişkilerde hem içsel huzurda fark edilir bir rahatlama sağlar.3. Ya Hep Ya Hiç (Siyah-Beyaz) DüşünmeHer şeyi uçlarda görmek: “Ya mükemmelim, ya başarısız.”Bu düşünce biçimi özellikle mükemmeliyetçi kişilerde sık görülür.Bir proje yüzde 95 iyi gittiğinde bile o eksik yüzde 5’e takılmak, bir hata yaptı diye kendini tamamen yetersiz hissetmek…Nasıl Ele Alabilirsin:Hayatı “gri alanlar” üzerinden düşünmeyi dene: her şey mükemmel olmak zorunda değil.“Tam olarak doğru olmasa da, yine de iyi bir iş çıkardım.” gibi dengeli cümleler kur.Mükemmel yerine “yeterince iyi” olmayı hedefle.Zihin ya 0 ya 100 görmek ister ama yaşam 50 ton griden oluşur.4. Aşırı GenellemeBir olumsuz deneyimi tüm geleceğe yaymak. “Bir ilişkide incindim, bir daha kimseye güvenmem.” “Bu sınavdan kaldım, demek ki hiçbir şeyi başaramam.” Bir olaydan genelleme yapmak, zihnin “geçmiş = gelecek” varsayımına inanmasıdır. Oysa her yeni durum, yeni bir ihtimaldir.Nasıl Ele Alabilirsin:“Bu hep böyle mi oldu, yoksa sadece bu sefer mi?” diye sor.Geçmişte benzer durumları nasıl farklı yaşadığını hatırla.Her deneyimin seni biraz daha güçlendirdiğini fark et.Bir başarısızlık tüm kimliğini tanımlamaz. Sadece bir andır, bir sonuç değil.5. KişiselleştirmeOlan her şeyin sorumluluğunu kendi üstüne almak. Arkadaşın keyifsizse “Kesin ben bir şey yaptım.” Toplantıda biri suratsızsa “Benim sunumum kötüydü.” Kişiselleştirme, başkalarının duygularını kendi davranışlarınla ilişkilendirmektir. Ancak insanların ruh hâllerini belirleyen sayısız faktör vardır — ve çoğu seninle ilgili değildir.Nasıl Ele Alabilirsin:“Bu durum gerçekten benimle mi ilgili?” diye kendine sor.Alternatif açıklamalar düşün: “Belki o da zor bir gün geçiriyordur.”Sınır koymayı öğren: Başkasının duygusu, senin sorumluluğun değildir.Empati değerli ama aşırı sorumluluk duygusu yıpratıcıdır.6. Olumluyu Görmezden Gelmeİyi olanları yok saymak, dikkati sadece olumsuza vermek. Bir projede herkes seni tebrik etti, ama bir kişi eleştirdi. O tek cümle gün boyunca zihninde dönüp durur. Olumluyu görmezden gelmek, beynin doğal “negatif önyargısı”yla ilgilidir yani beyin, tehlikeyi önceden fark etmek için olumsuza odaklanır. Ama artık hayatta kalma değil, dengeye ihtiyaç duyuyoruz.Nasıl Ele Alabilirsin:Günün sonunda kendine sor: “Bugün iyi giden üç şey neydi?”Takdir almayı küçümseme, “ama” ekini kullanmadan kabul et.Başarını gözden kaçırma, kendine hakkını ver.Olumlu olanı fark etmek, Pollyanna’lık değil; zihinsel dengeyi yeniden kurmaktır.7. EtiketlemeTek bir davranış üzerinden kendini (veya başkasını) tamamen tanımlamak. “Bir hata yaptım, demek ki beceriksizim.” “İşe geç kaldı, kesin sorumsuz biri.” Etiketleme, hem kendine hem başkalarına haksızlık eder. Davranışlar geçicidir; kimlikler değil.Nasıl Ele Alabilirsin:“Beceriksizim” yerine “O gün hata yaptım.” de.İnsanları bir özelliğe indirgeme; davranışı durumdan ayır.Herkesin güçlü ve zayıf yönleri olduğunu hatırla.Etiketler değil, deneyimler seni tanımlar.8. “Gereklilik” Cümleleri (Should Statements) “Yapmalıyım”, “Olmalıyım”, “Asla yapmamalıyım.” Bu tür cümleler, kendine karşı katı bir iç ses yaratır. “Daha başarılı olmalıyım.” “Hiç üzülmemeliyim.” “Daima güçlü durmalıyım.” Bu beklentiler karşılanmadığında suçluluk ve yetersizlik duygusu artar.Nasıl Ele Alabilirsin:“Yapmalıyım” yerine “Yapmak istiyorum çünkü…” demeyi dene.Gerçekçi beklentiler koy: İnsan olmak hata yapmayı da içerir.“Bugün elimden geleni yapıyorum.” cümlesiyle kendine şefkat göster.Kendini motive etmenin yolu, baskı kurmak değil; anlayışla yaklaşmaktır.🌱 Son Söz: Zihnini Gözlemle, Onunla SavaşmaDüşüncelerini tamamen susturmak mümkün değil. Ama onları tanımak, etiketlemek ve sorgulamak mümkün. Bir düşünce geldiğinde hemen inanmak yerine, “Bu gerçekten doğru mu, yoksa zihnimin oyunu mu?” diye sormak, düşüncelerle aranda bir mesafe oluşturur. Zihin bazen abartır, geneller, korkar. Ama sen fark ettiğinde, o düşüncenin esiri değil, gözlemcisi olursun. Eğer zihnin sık sık seni eleştiriyor, suçluyor veya kaygılandırıyorsa, bu döngüden çıkmak mümkündür. Düşünce hatalarını fark etmeyi ve duygularını daha dengeli yönetmeyi öğrenmek için profesyonel destek alabilirsin.📞 Yüz yüze veya online psikolojik destek için: 0505 011 69 59

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) ve Bilişsel Davranışçı Terapi

Zihnimiz, bizi korumak için sürekli çalışan bir sistemdir. Ancak bazen bu sistem fazla uyanık hale gelir; tehditleri olduğundan büyük görür, kontrol etme isteği artar ve kişi kendini bitmek bilmeyen düşünce ve davranış döngülerinin içinde bulur. Bu durum, psikolojide Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) olarak tanımlanır. OKB, kişinin istenmeden gelen rahatsız edici düşünceler (obsesyonlar) ve bu düşüncelerin yarattığı kaygıyı azaltmak için yaptığı tekrarlayıcı davranışlarla (kompulsiyonlar) karakterizedir.OKB’nin merkezinde “kontrol” ve “belirsizliğe tahammülsüzlük” temaları bulunur. Kişi genellikle aklına gelen bir düşüncenin —örneğin “ocağı açık unuttum mu?”, “ellerim mikropla dolu olabilir mi?” veya “ya birine zarar verirsem?”— tehlikeli bir anlam taşıdığını varsayar. Bu düşünceyi uzaklaştırmaya, bastırmaya ya da nötralize etmeye çalışır. Ancak bu çaba, kısa süreli bir rahatlama sağlasa da zihne şu mesajı verir: “Bu düşünce gerçekten tehlikeli, o yüzden tekrar kontrol etmeliyim.” Böylece beyin “tehlike var” sinyalini öğrenir, düşünce tekrar gelir, kişi tekrar davranışı yapar ve kaygı döngüsü güçlenir. Bu döngü, zamanla kişinin günlük yaşamını daraltır. Evden çıkmadan kapı kilidini defalarca kontrol etmek, sürekli el yıkamak, düşüncelerden kaçınmak ya da “ya kötü bir şey olursa” ihtimaliyle hareket etmek yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürür.OKB üç temel bileşenle ilerler: obsesyonlar, kompulsiyonlar ve bu ikisini bağlayan kaygı döngüsü. Obsesyonlar istem dışı, rahatsız edici, tekrar eden düşünceler, imgeler veya dürtülerdir. Kişi bu düşüncelerin mantıksız olduğunu bilir ama zihninden uzaklaştıramaz. Kompulsiyonlar ise bu düşüncelerin yarattığı kaygıyı azaltmak için yapılan tekrarlayıcı davranışlardır; örneğin sürekli el yıkamak, dua etmek, saymak ya da kontrol etmek gibi. Kısa süreli rahatlama sağlasa da, kompulsiyonlar uzun vadede kaygıyı güçlendirir.Bilimsel araştırmalar, OKB tedavisinde en etkili yaklaşımın Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) olduğunu göstermektedir. Özellikle “Maruz Bırakma ve Tepki Önleme” (ERP) yöntemi, OKB tedavisinde altın standart kabul edilir. BDT’nin OKB üzerindeki etkisi, bireyin düşünce-davranış döngüsünü fark etmesine ve değiştirmesine dayanır. Amaç, düşünceleri tamamen ortadan kaldırmak değil; onlara karşı kişinin tutumunu değiştirmektir.Maruz bırakma aşamasında kişi, korktuğu veya kaçındığı durumla kontrollü biçimde yüzleştirilir. Örneğin mikrop kapma korkusu olan biriyle, terapide kademeli olarak kirli bir yüzeye dokunma egzersizi yapılabilir. Bu süreç, beynin öğrenme sistemine yeni bir mesaj gönderir: “Evet, bu durum rahatsız edici, ama düşündüğüm kadar tehlikeli değil.” Kaygı dalgalanır ama sonunda azalır; kişi, korkulan durumun tahmin ettiği kadar yıkıcı olmadığını deneyimleyerek öğrenir.Tepki önleme aşamasında kişi, alışılmış kompulsiyonları yapmadan beklemeyi öğrenir. Bu, terapinin en zor ama en etkili kısmıdır. Kompulsiyon yapılmadığında kaygı artar ama kişi eylemi gerçekleştirmediğinde felaketin gerçekleşmediğini fark eder. Beyin yeni bir öğrenme yapar: “Kontrol etmezsem kötü bir şey olmuyor.” Böylece OKB’nin temelini oluşturan yanlış öğrenme tersine çevrilir.BDT’de yalnızca davranışlara değil, düşünce biçimlerine de odaklanılır. Terapide kişi, düşüncelerini mutlak gerçeklik gibi değil, zihinsel yorumlar olarak görmeyi öğrenir. OKB’de sık karşılaşılan düşünce hataları arasında aşırı sorumluluk alma (“Bir şey olursa suç bende olur”), düşünce-eylem birliği (“Bir şeyi düşünmek onu yapmakla eşdeğer”), kesinlik ihtiyacı (“%100 emin olmalıyım”) ve felaketleştirme (“Kontrol etmezsem kesin kötü bir şey olur”) bulunur. Terapist, bu düşünceleri sorgulamak ve yerine daha gerçekçi, esnek alternatifler yerleştirmek için bilişsel yeniden yapılandırma tekniklerini kullanır. Bu sayede kişi, “belirsizliği tolere etme” becerisi kazanır.BDT’nin etkisi yalnızca psikolojik düzeyde değil, nörobiyolojik düzeyde de gözlenmiştir. Araştırmalar, BDT’nin beynin ön singulat korteksi ve orbitofrontal korteks gibi alanlarında işlevsel değişikliklere yol açtığını göstermektedir. Yani kişi kaygısını düzenlemeyi öğrendikçe, beynin tehdit algısı sistemleri de yeniden yapılanır. Bu, terapinin “beyin düzeyinde yeniden öğrenme” sağladığının güçlü bir kanıtıdır.OKB için BDT süreci genellikle haftada bir seans şeklinde yürütülür. İlk aşamalarda döngünün fark edilmesi ve tetikleyicilerin belirlenmesi hedeflenir. Ardından maruz bırakma planı hazırlanır ve kişi, terapistin rehberliğinde aşamalı olarak korkularıyla yüzleşir. Ev ödevleri terapinin önemli bir parçasıdır; çünkü beyin yalnızca konuşarak değil, deneyimleyerek öğrenir. Maruz kalma egzersizleri, düşünce kayıtları ve kaygı toleransı çalışmaları, terapinin kalıcılığını artırır. Süre kişiye göre değişse de genellikle 12–20 seans arasında belirgin ilerleme sağlanır. Ancak OKB kronik bir yapıya sahip olabileceğinden, kişi kazandığı becerileri uzun vadede sürdürmeyi öğrenir.Bazı vakalarda BDT’ye ek olarak ilaç tedavisi de kullanılabilir. Özellikle SSRI grubu antidepresanlar beyindeki serotonin dengesini düzenleyerek kaygı düzeyini azaltır ve terapiye katılımı kolaylaştırır. Ancak kalıcı değişimi sağlayan unsur, düşünce ve davranış döngüsünün yeniden yapılandırılmasıdır. Bu nedenle BDT, OKB tedavisinin temel bileşeni olarak kabul edilir.BDT, düşünceleri yok etmeye değil, onlarla farklı bir ilişki kurmaya odaklanır. Zihin her zaman yeni düşünceler üretir; ama kişi artık bu düşüncelerin kölesi olmak zorunda değildir. OKB’den iyileşme, düşüncelerin hiç gelmemesiyle değil, geldiğinde sizi yönetememesiyle başlar. Terapinin sonunda kişi “Düşüncelerim benim gerçeğim değil; sadece zihnimden geçen olasılıklar.” diyebilmeyi öğrenir .Yani düşünce ve eylem ayrışması yapılır.OKB, yalnızca kaygı değil, kontrol ve güvenlik ihtiyacının aşırı hale gelmiş bir ifadesidir. Bilişsel Davranışçı Terapi, bu döngüyü kırmak için bilimsel ve pratik bir yol sunar. Kişi düşüncelerini bastırmak yerine onlarla yüzleşmeyi, davranışlarını kaçınma yerine seçerek yapmayı öğrenir. Terapi süreci zaman, sabır ve kararlılık ister; ancak her seans, beynin “tehdit” yerine “güven” algısını güçlendiren yeni bir öğrenmedir.OKB tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır ve doğru yaklaşımla kişi zihninin karmaşasından özgürleşebilir. BDT, bu özgürleşme yolculuğunun en etkili ve kalıcı araçlarından biridir. Çünkü insan zihni, farkındalık ve deneyimle işlevsel olarak yeniden eğitilebilir.

PSİKOTERAPİYE NEDEN İHTİYAÇ DUYULUR? TERAPİYE NE ZAMAN VE NEDEN BAŞLAMAK GEREKİR?

PSİKOTERAPİYE NEDEN İHTİYAÇ DUYULUR ?Psikoterapi, bireylerin duygusal, zihinsel ve davranışsal sorunlarını anlamalarına, çözmelerine ve daha sağlıklı bir yaşam sürmelerine yardımcı olmayı amaçlayan bir süreçtir. İnsanlar farklı nedenlerle psikoterapiye ihtiyaç duyabilir ve bu nedenler genellikle kişisel, sosyal veya çevresel faktörlere bağlı olarak değişir. İşte terapiye başlama gerekliliğini açıklayan bazı durumlar :Duygusal Zorluklar :Sürekli üzüntü, kaygı, korku, öfke veya suçluluk duyguları.Duygusal dalgalanmalar veya kontrol edilemeyen hisler.Travma sonrası stres belirtileri (örneğin kazalar, kayıplar, şiddet veya doğal afetler sonrası).Zihinsel Sağlık Sorunları :Depresyon, anksiyete, obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) veya travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi teşhis edilmiş psikolojik rahatsızlıklar.Düşük benlik saygısı, kendilik algısı veya kimlik sorunları.Davranışsal Sorunlar : Kendine zarar verme, yeme bozuklukları, madde bağımlılığı gibi davranışlar.Öfke kontrolü sorunları veya zarar verici davranışlar.İlişki ve Sosyal Sorunlar :Aile, arkadaşlık, romantik ilişki ya da iş yerindeki çatışmalar.Sosyal izolasyon, yalnızlık veya bağ kurma zorlukları.Hayat Değişiklikleri :Ayrılık, boşanma, yeni bir iş, taşınma gibi yaşam olaylarının getirdiği stres.Kayıp ve yas süreci. TERAPİYE NE ZAMAN VE NEDEN BAŞLAMAK GEREKİR ?Uzun Süreli Rahatsızlık Hissi : Eğer kendinizi haftalar ya da aylarca mutsuz, endişeli veya umutsuz hissediyorsanız, bu durum terapiye başlama sinyali olabilir.Günlük İşlevsellikte Zorluk : İş, okul veya günlük sorumlulukları yerine getirmekte zorlanıyorsanız, terapi faydalı olabilir.Destek İhtiyacı : Kendinizi yalnız, anlaşılmamış veya çaresiz hissediyorsanız, bir terapist size destek olabilir.Kendi Çabalarınızın Yetersiz Kalması : Sorunlarınızı kendi başınıza çözmeye çalıştıysanız ve hala bir ilerleme kaydedemediyseniz, profesyonel yardım almanın zamanı gelmiş olabilir.Kronik Fiziksel Belirtiler : Psikolojik kaynaklı olabilecek baş ağrısı, mide rahatsızlıkları veya uyku sorunları gibi fiziksel belirtiler yaşıyorsanız. PSİKOTERAPİ İLE NELER KAZANILIR ?Daha iyi bir kendilik farkındalığı.Sağlıklı baş etme mekanizmalarının geliştirilmesi.İlişkilerde ve iletişimde iyileşme.Duygusal yüklerin hafiflemesi.Daha anlamlı ve tatmin edici bir yaşam.Psikoterapiye başlamak için illa "büyük bir sorun" yaşamanız gerekmez. Kendinizi tanımak, yaşam kalitenizi artırmak veya kişisel gelişim için de terapi alabilirsiniz. Terapiye başlamak, kendinize yapabileceğiniz en önemli yatırımlardan biridir.DUYGUSAL ZORLUKLARLA BAŞ ETMEK İÇİN NELER YAPILABİLİR ?Duygusal zorluklarla başa çıkmak, hayatın doğal bir parçasıdır. Bu süreçte sağlıklı yöntemler kullanmak, duygusal dayanıklılığınızı artırabilir ve zor zamanların üstesinden gelmenizi kolaylaştırabilir. İşte duygusal zorluklarla baş etmek için bazı etkili yöntemler :Kendinizi Anlamaya Çalışın Duygularınızı Tanımlayın : Ne hissettiğinizi anlamaya çalışın. Hüzün, öfke, korku, hayal kırıklığı gibi duyguları isimlendirmek, onların üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmanıza yardımcı olacaktır.Kendi Tepkilerinizi İnceleyin : Hangi durumların bu duyguları tetiklediğini fark etmeye çalışın. Bu farkındalık, başa çıkma stratejilerinizi geliştirmenize yardımcı olur.Kendinize Şefkat Gösterin Kendinizi Eleştirmekten Kaçının : Hatalar yapmak insanidir, bunu aklınıza getirmeye çalışın. Kendinizi yargılamak yerine anlayışlı olmayı deneyebilirsiniz.Kendinize Zaman Tanıyın : Duygularınızın geçmesi için zaman gerektiğini kabul etmelisiniz. Zorlayıcı duygular zannettiğiniz şekliyle kalıcı olmayabilir.Sağlıklı İletişim KurunDuygularınızı Paylaşın : Güvendiğiniz bir arkadaşınızla, aile üyenizle ya da bir terapistle duygularınızı konuşmak, duygusal yükünüzü hafifletebilir.Sınırlar Koyun : Duygusal zorlanmalara neden olan insanlara veya durumlara karşı sınırlar belirlemek, kendinizi korumanıza yardımcı olabilir.Fiziksel Sağlığınıza Özen GösterinDüzenli Egzersiz : Hareket etmek, stres hormonlarını azaltır ve ruh halinizi iyileştirir.Yeterince Uyuyun : Kaliteli uyku, duygusal dengeyi korumanızda önemli bir rol oynar.Sağlıklı Beslenin : Yeterli besin alımı, bedeninizin ve zihninizin daha iyi çalışmasını sağlar.Olumlu Düşünme Alışkanlığı GeliştirinMinnettarlık Pratiği : Gün içinde size iyi gelen şeylere odaklanmak, pozitif bir bakış açısı kazandırabilir.Gerçekçi Hedefler Belirleyin : Küçük ve ulaşılabilir hedefler belirlemek, kendinizi daha güçlü hissetmenize yardımcı olacaktır.Rahatlama Tekniklerini KullanınNefes Egzersizleri : Derin nefes alıp vermek, kaygıyı ve stresi azaltmanızda yardımcı olacaktır.Meditasyon veya Yoga : Zihni sakinleştirmek ve beden farkındalığını artırmak için etkili araçlardır.Sanatsal İfade : Resim yapmak, yazmak veya müzikle uğraşmak gibi yaratıcı aktiviteler, duygularınızı ifade etmenize yardımcı olabilir.Profesyonel Destek AlınEğer duygusal zorluklar günlük yaşamınızı önemli ölçüde etkiliyorsa ve kendi başınıza üstesinden gelemiyorsanız, bir terapist veya psikolojik danışmandan destek almayı düşünebilirsiniz.Duygusal Gücünüzü İnşa EdinSabırlı Olun : Duygusal iyileşme bir süreçtir ve zaman alabilir.Kendi Değerinizi Hatırlayın : Kendinize, duygusal dayanıklılığınızı artırabileceğinizi ve zorlukların üstesinden gelebileceğinizi hatırlatmaya gayret gösterin.Duygusal zorluklarla baş etmek için küçük ama etkili adımlar atmak, kendinizi daha güçlü ve huzurlu hissetmenizi sağlar. Herkesin bu süreçte kendine uygun yöntemler bulması önemlidir. Önemli olan, kendinize iyi bakmayı ve ihtiyaç duyduğunuzda destek istemekten çekinmemeyi öğrenmektir.ZİHİNSEL SAĞLIK SORUNLARIYLA NASIL BAŞA ÇIKABİLİRİZ ? Zihinsel sağlık sorunlarıyla başa çıkmak, hem kişisel hem de profesyonel destek gerektirebilir. Bu süreçte, kişinin kendi çabaları, sosyal çevresi ve gerektiğinde uzman yardımı bir arada çalışarak etkili bir çözüm sunabilir. İşte zihinsel sağlık sorunlarıyla başa çıkmak için öneriler :Zihinsel Sağlık Sorunlarını Kabul EdinKendi Durumunuzu Anlayın : Sorunlarınızı kabul etmek, çözüm sürecinin ilk adımıdır. Kendinizi yargılamadan, ne yaşadığınızı anlamaya çalışın.Utanç ve Stigmayla Mücadele : Zihinsel sağlık sorunlarının fiziksel rahatsızlıklar kadar doğal olduğunu unutmayın. Bu konuda açık olmak, destek almanızı kolaylaştırır.Profesyonel Yardım AlınPsikoterapi : Bir terapistle çalışmak, sorunların kök nedenlerini anlamanıza ve başa çıkma stratejileri geliştirmenize yardımcı olabilir.Psikiyatri Desteği : Gerekliyse, ilaç tedavisi düşünülmelidir. İlaç tedavisi, depresyon, anksiyete veya diğer rahatsızlıkların belirtilerini hafifletebilir.Gruplar ve Destek Toplulukları : Benzer deneyimleri yaşayan insanlarla bir araya gelmek, yalnız olmadığınızı hissettirebilir.Günlük Rutin OluşturunDüzenli Uyku : Her gün aynı saatte yatıp kalkmaya özen gösterin. Kaliteli uyku, zihinsel sağlık üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir, bunu unutmayın.Sağlıklı Beslenme : Dengeli bir diyet, beyninizin daha iyi çalışmasına ve ruh halinizin dengelenmesine katkıda bulunur. (Bu konuda zorlandığınızı düşünüyorsanız bir diyetisyenden destek almayı düşünebilirsiniz.)Fiziksel Aktivite : Düzenli egzersiz, mutluluk hormonu (endorfin) salınımını artırarak stres ve depresyonla başa çıkmada yardımcı olur.Kendinizi İfade Etmeyi ÖğreninDuygularınızı Yazın : Günlük tutmak, zihinsel yükünüzü hafifletebilir ve düşüncelerinizi organize etmenizi sağlayacaktır.Sanatsal Aktiviteler : Resim, müzik veya el sanatları gibi yaratıcı uğraşlar, duygusal ifade için etkili bir araç olabilir.Sosyal Bağlantılarınızı GüçlendirinGüvendiğiniz İnsanlarla Konuşun : Aile üyeleri, arkadaşlar veya meslektaşlar duygularınızı paylaşmanız için bir destek ağı oluşturabilir.Yalnızlıktan Kaçının : Sosyal izolasyon, zihinsel sağlık sorunlarını kötüleştirebilir. Toplumsal etkinliklere veya gönüllü projelere katılarak kendinizi bağlı hissedebilirsiniz.Rahatlama Tekniklerini KullanınMindfulness ve Meditasyon : Şimdiki ana odaklanmayı öğrenmek, endişe ve stresi azaltabilir.Nefes Egzersizleri : Derin nefes alıp verme teknikleri, sinir sisteminizi sakinleştirebilir.Gevşeme Egzersizleri : Yoga veya progresif kas gevşetme gibi yöntemler, bedeninizle zihniniz arasında bir denge kurar.Olumsuz Düşünceleri Yeniden ÇerçeveleyinGerçekçi Düşünme : Kendinizi sürekli eleştiriyorsanız, daha nazik ve gerçekçi bir bakış açısı geliştirmeye çalışın.Minnettarlık Pratiği : Hayatınızdaki olumlu şeylere odaklanmak, ruh halinizi iyileştirebilir.Sınırlarınızı Bilin ve İhtiyaçlarınızı TanıyınHayır Demeyi Öğrenin : Fazla sorumluluk almak, stres seviyenizi artırabilir. Sınırlarınızı belirlemek önemlidir.Kendi İhtiyaçlarınıza Öncelik Verin : Kendinize zaman ayırarak dinlenmeye çalışın ve yenilenin.Uyarıcı Maddelerden KaçınınAlkol ve Madde Kullanımı : Stresle baş etmek için bu tür maddelere başvurmak yerine, sağlıklı baş etme yöntemleri geliştirmeye çalışın.Kafein ve Şeker : Aşırı tüketim, anksiyete ve ruh hali dalgalanmalarını artırabilir.Kendinize Zaman TanıyınSabırlı Olun : Zihinsel sağlık sorunlarının çözümü zaman alabilir. Kendinizi iyileşme sürecinde yargılamaktan kaçınmaya çalışın.Küçük İlerlemeleri Kutlayın : Attığınız her küçük adım önemlidir ve sizi daha iyi bir yere taşır.Zihinsel sağlık, fiziksel sağlık kadar önemlidir ve bakımı süreklilik gerektirir. Eğer kendinizi çaresiz hissediyorsanız, yalnız olmadığınızı ve yardım almanın güçlü bir adım olduğunu unutmayın. DAVRANIŞSAL SORUN YAŞAYANLAR İÇİN NELER YAPABİLİR ?Davranışsal sorunlar kişinin günlük yaşamını, ilişkilerini ve genel yaşam kalitesini etkileyebilir. Bu sorunlarla başa çıkmak için kişinin kendine yönelik farkındalık geliştirmesi, sağlıklı alışkanlıklar oluşturması ve gerektiğinde profesyonel yardım alması önemlidir. İşte davranışsal sorunlarla baş etmek için yapılabilecekler :Sorunu Anlamaya Çalışın Kendi Davranışlarınızı Gözlemleyin : Hangi durumlarda, ne tür davranışlar sergilediğinizi fark etmeye çalışın. Belirli bir tetikleyici, duygu ya da düşünce bu davranışları yönlendiriyor olabilir.Etkilerini Değerlendirin : Davranışlarınızın hem size hem de çevrenizdekilere olan etkisini analiz etmeye gayret gösterin. Bu farkındalık, değişim için önemli bir ilk adımdır.Duygular ve Davranışlar Arasındaki Bağlantıyı AnlayınDuygusal Sebepleri Keşfedin : Öfke, hayal kırıklığı, korku ya da stres gibi duygular, olumsuz davranışları tetikleyebilir. Bu duyguların kaynağını bulmaya çalışın.Alternatif Tepkiler Geliştirin : Sorunlu davranış yerine, benzer durumlarda nasıl farklı tepki verebileceğinizi düşünün.Sağlıklı Alışkanlıklar Geliştirin Öfke Yönetimi : Öfke veya sinir anında derin nefes alıp vermek, kısa bir mola vermek ya da fiziksel bir aktivite yapmak sakinleşmenize yardımcı olabilir, deneyimleyin.Duygusal Düzenleme : Rahatlama teknikleri (nefes egzersizleri, meditasyon, yoga) veya sanatsal aktiviteler (resim yapmak, yazmak) duygusal kontrol sağlar.Hedef Odaklı Davranışlar : Olumsuz alışkanlıklar yerine, hayatınıza pozitif alışkanlıklar katın. (Örneğin, spor yapmak ya da bir hobi edinmek.)Kendinizi Eğitin ve Bilgi EdininKaynak Araştırması : Davranışsal sorunlar hakkında kitaplar, makaleler veya videolar izleyerek bilgi sahibi olun.Davranış Değişimi Modelleri : Özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) yaklaşımlarını inceleyerek kendi düşünce ve davranış döngülerinizi anlamaya çalışabilirsiniz.Sosyal Destek AlınGüvendiğiniz Kişilerle Konuşun : Aile veya arkadaşlarınızdan destek istemek yalnız hissetmenizi önleyebilir.Destek Gruplarına Katılın : Benzer sorunları yaşayan insanlarla iletişim kurarak deneyim paylaşabilirsiniz.Profesyonel Yardım Almayı Düşünün Eğer davranışsal sorunlar, yaşam kalitenizi ciddi şekilde etkiliyorsa ve kendi başınıza başa çıkamıyorsanız, bir uzmandan destek almak önemlidir :Psikoterapi : Terapi, davranışlarınızın kökenini anlamanıza ve alternatif yollar geliştirmenize yardımcı olacaktır.Psikiyatri Desteği : Davranışlarınız biyolojik veya nörolojik bir sorundan kaynaklanıyorsa, bir psikiyatr size uygun bir tedavi planı sunacaktır.Kendinizi Motive Edin ve Küçük Hedefler KoyunHedeflerinizi Belirleyin : Değiştirmek istediğiniz davranışları belirleyin ve bunları küçük, ulaşılabilir hedeflere bölün.Başarıları Kutlayın : Olumlu değişiklikler yaptığınızda kendinizi ödüllendirin. Bu, motivasyonunuzu artıracaktır.Riskli Durumlardan KaçınınTetikleyicileri Belirleyin : Sorun olduğunu düşündüğünüz davranışları tetikleyen durumları veya insanları belirleyin. Bu tetikleyicilerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışın.Sınırlar Koyun : Kendinizi zararlı alışkanlıklardan korumak için net sınırlar belirlemeye çalışın.Sabırlı Olun ve Süreçten VazgeçmeyinDeğişim Zaman Alır : Davranış değişikliği bir süreçtir ve hemen gerçekleşmez. Kendinize zaman tanıyın ve küçük ilerlemeleri kabul edin.Kendinizi Affedin : Hatalar yapsanız bile kendinizi yargılamayın. Önemli olan tekrar denemektir.Kendinize İyi BakınFiziksel Sağlık : Düzenli uyku, sağlıklı beslenme ve egzersiz, zihinsel ve duygusal dengeyi destekler.Rahatlama : Kendinize keyif aldığınız aktiviteler için zaman ayırın. Hobiler ve eğlence, stres yönetiminde yardımcı olabilir.Davranışsal sorunlar, destek ve doğru yöntemlerle yönetilebilir. Önemli olan, değişim sürecinde kararlı olmak ve gerektiğinde yardım istemekten çekinmemektir. Bu süreç, kendinizi daha iyi tanımanıza ve yaşam kalitenizi artırmanıza yardımcı olacaktır. İLİŞKİDEKİ PROBLEMLER VE SOSYAL SORUNLAR NASIL ÇÖZÜLEBİLİR ?İlişki ve sosyal sorunlar, kişinin hem duygusal hem de zihinsel sağlığını etkileyebilen karmaşık durumlar olabilir. Ancak bu sorunlarla başa çıkmak ve ilişkileri iyileştirmek mümkündür. İşte ilişki ve sosyal sorunları çözmek ve sağlıklı ilişkiler kurmak için yapılabilecekler :İletişim Becerilerinizi GeliştirinAçık ve Dürüst İletişim : Hislerinizi, düşüncelerinizi ve ihtiyaçlarınızı net bir şekilde ifade etmeye özen gösterin. Pasif veya saldırgan değil, açık ve saygılı bir ton kullanın.Empati Kurun : Karşınızdaki kişinin bakış açısını anlamaya çalışın. Onun duygularını ve düşüncelerini dikkate almak, karşılıklı anlayışı artırır.Aktif Dinleme : Konuşurken kesintiye uğratmadan, gerçekten anlamak için dinleyin. Sorular sorarak karşınızdakine değer verdiğinizi gösterin.Kendinizi Tanıyın ve Sınırlarınızı BelirleyinKendi Değerlerinizi ve İhtiyaçlarınızı Anlayın : İlişkilerde kendinizden ne beklediğinizi ve karşı taraftan ne istediğinizi belirlemeye çalışın.Sağlıklı Sınırlar Koyun : Kendi sınırlarınızı tanımlayın ve bu sınırların aşılmasına izin vermeyin. Aynı şekilde, başkalarının sınırlarına da saygı gösterin.Çatışmaları Sağlıklı Şekilde ÇözünSorunu Doğru Tanımlayın : Çatışmanın kökenini net bir şekilde belirleyin. Sorunun kişisel değil, davranışsal olduğunu anlamak önemlidir.Savunmacı Olmaktan Kaçının : Eleştiriler karşısında savunmaya geçmek yerine yapıcı bir şekilde çözüm arayın.Ortak Çözüm Bulun : Her iki tarafın da ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir çözüm üzerinde uzlaşmaya çalışın.Güçlü İlişkiler İçin Zaman AyırınBirlikte Kaliteli Zaman Geçirin : Ortak ilgi alanları bulup, birlikte yapmaktan keyif aldığınız etkinliklere zaman ayırın.Destekleyici Olun : İyi bir ilişki, zor zamanlarda birbirini desteklemeyi gerektirir. Karşınızdaki kişiye duygusal destek sunarak bağlılığı güçlendirin.Kendi Duygularınızı Yönetmeyi ÖğreninStres ve Öfkeyi Kontrol Edin : Kızgın veya stresliyken tepki vermek yerine, sakinleşmek için zaman ayırın.Duygusal İfade : Hissettiklerinizi bastırmak yerine yapıcı bir şekilde ifade edin. Örneğin, "Sen hep böylesin" yerine, "Bu davranış beni üzüyor" diyebilirsiniz.Sosyal Bağlantılarınızı GenişletinYeni İnsanlarla Tanışın : İlgi alanlarınıza uygun etkinliklere veya gruplara katılarak yeni bağlantılar kurabilirsiniz.Farklı Perspektifler Edinin : Çeşitli insanlarla ilişki kurmak, sosyal becerilerinizi geliştirir ve sizi daha esnek bir birey yapar.Kendi Özsaygınızı GüçlendirinKendinizi Sevin : Sağlıklı bir ilişki kurabilmek için önce kendinizi sevmeniz ve değer vermeniz önemlidir.Bağımlılıktan Kaçının : İlişkilerinizde kendi kimliğinizi koruyun. Kendi ilgi alanlarınız ve hedefleriniz olsun.Geçmiş Sorunlardan ÖğreninGeçmişteki Hataları İnceleyin : Daha önce yaşadığınız ilişki veya sosyal sorunlardan ders çıkararak gelecekte aynı hataları tekrar etmemeye çalışın.Affetmeyi Öğrenin : Hem kendinizi hem de başkalarını affetmek, duygusal yüklerden kurtulmanıza ve yeni başlangıçlara yer açmanıza yardımcı olur.Geri Bildirim Almaktan ÇekinmeyinAçık Olun : Sosyal becerileriniz veya davranışlarınız hakkında güvendiğiniz insanlardan yapıcı geri bildirim isteyebilirsiniz.Kendinizi Geliştirin : Aldığınız geri bildirimleri kullanarak daha sağlıklı ilişkiler kurmaya çalışın.Gerektiğinde Profesyonel Destek AlınÇift ve Aile Terapisi : İlişkisel çatışmalar, uzman rehberliğiyle daha etkili bir şekilde çözülebilir.Sosyal Beceriler Eğitimi : Sosyal ilişkilerde zorlanan bireyler, bu konuda profesyonel destek alarak becerilerini geliştirebilir.İlişki ve sosyal sorunlar, sabır ve kararlılıkla çözülebilir. Kendinizi ve çevrenizi daha iyi anlamaya çalışmak, sağlıklı ve güçlü ilişkiler kurmanın temel taşlarıdır. Önemli olan, değişime açık olmak ve gerekirse yardım istemekten çekinmemektir. BİRTAKIM HAYAT DEĞİŞİKLİKLERİNDEN DOLAYI ZORLANMA KARŞISINDA NELER YAPABİLİR ?Yaşam olayları, ister olumlu ister olumsuz olsun, önemli değişiklikler getirebilir ve duygusal, zihinsel, hatta fiziksel bir yük oluşturabilir. Bu durumlarla başa çıkmak, uyum sağlamak ve süreci kolaylaştırmak için stratejik adımlar atmak önemlidir. İşte bu tür değişikliklerle başa çıkmak için öneriler :Duygularınızı Kabul Edin ve İfade EdinDuygularınızı Tanıyın : Kaygı, üzüntü, heyecan veya öfke gibi duygular normaldir. Kendinizi kötü hissettiğiniz için suçlamamaya çalışın.Duyguları Paylaşın : Güvendiğiniz bir arkadaşınızla, aile üyesiyle veya bir terapistle duygularınızı paylaşarak yükünüzü hafifletin.Kendi Kendinize Yazın : Bir günlük tutmak, karmaşık duygularınızı anlamanıza ve ifade etmenize yardımcı olabilir.Değişimi Anlamlandırmaya ÇalışınDeğişimin Getirdiklerini Değerlendirin : Bu değişikliğin hayatınıza neler kattığını ve neleri götürdüğünü düşünün. Zorluklarla birlikte gelebilecek fırsatlar üzerinde düşünün.Kendi Hikayenizi Yazın : Bu olayın hayatınızdaki yerini anlamlandırarak, gelecekte sizi nasıl daha güçlü yapabileceğini düşünün.Yapılandırılmış Bir Plan Oluşturun Hedefler Belirleyin : Yeni bir işe başlamak veya taşınmak gibi değişiklikler için kısa ve uzun vadeli hedefler oluşturun.Adımları Belirgin Hale Getirin : Büyük değişiklikler karşısında küçük, yönetilebilir adımlar atın. Bu, kontrol hissinizi artırır.Esnek Olun : Planlarınızı gerektiğinde değiştirmeye açık olun.Kendinize Zaman TanıyınUyum Sürecini Kabul Edin : Büyük değişikliklerin ardından hemen normale dönmek mümkün olmayabilir. Kendinize duygusal ve zihinsel olarak uyum sağlamak için zaman tanıyın.Kendi Hızınızda Hareket Edin : Diğer insanların değişim süreçlerini kendinizle karşılaştırmaktan kaçınmaya çalışın. Herkesin süreci kendine özeldir.Destek Arayın Sosyal Destek : Aile, arkadaşlar veya bir destek grubundan yardım isteyin. Yalnız hissettiğinizde, birine ulaşmak önemli bir fark yaratabilir.Profesyonel Yardım : Eğer değişim sürecinde aşırı zorlanıyorsanız, bir uzman duygusal yükünüzü hafifletmenize yardımcı olabilir.Sağlıklı Alışkanlıklar OluşturunFiziksel Sağlık : Yeterli uyku, düzenli egzersiz ve dengeli beslenme, stresle baş etmenize yardımcı olur.Rahatlama Teknikleri : Nefes egzersizleri, meditasyon veya yoga gibi uygulamalar, zihinsel sakinlik sağlar.Yeni Rutinler : Hayatınızdaki değişikliklere uygun yeni alışkanlıklar ve rutinler geliştirmeye gayret edin.Olumlu Bir Perspektif GeliştirinMinnettarlık Pratiği : Hayatınızdaki olumlu yönlere odaklanarak zihninizi dengeleyebilirsiniz. Her gün birkaç şey için şükretmek bile fark yaratabilir.Zorluklarda Fırsat Görün : Yaşadığınız değişimlerin sizi nasıl büyütebileceğini ve geliştirebileceğini düşünün.Kendinize Yatırım YapınYeni Şeyler Öğrenin : Yaşam değişikliklerini, kendinizi geliştirme fırsatı olarak görebilirsiniz. Yeni bir dil öğrenmek, kurslara katılmak veya hobi edinmek faydalı olabilir.Kendi Kendinize Zaman Ayırın : Kitap okumak, yürüyüş yapmak veya yaratıcı aktivitelerle uğraşmak, kendinizi yenilemenize yardımcı olabilir.Geçmişi Kabul Edin ve Geleceğe OdaklanınGeçmişten Öğrenin : Yaşananları bir kayıp değil, bir öğrenme fırsatı olarak değerlendirin.Şimdiki Ana Odaklanın : Gelecek için plan yaparken, içinde bulunduğunuz anı yaşamayı unutmayın.Gerekirse Hayır Demeyi Öğrenin Fazla Yük Almaktan Kaçının : Hayatınızdaki değişiklikler sırasında kendinize fazla sorumluluk yüklemeyin.Önceliklerinizi Belirleyin : Enerjinizi ve zamanınızı en önemli şeylere odaklamaya çalışın.Sabırlı Olun ve Süreci KabulleninDeğişimin Bir Süreç Olduğunu Hatırlayın : Her değişim zaman alır ve bu süreçte iniş çıkışlar normaldir.Kendinizi Yargılamayın : Duygusal iniş çıkışlar yaşamak normaldir. Kendinize karşı nazik olmaya gayret edin.Bu tür yaşam olayları, kişisel büyüme ve dayanıklılık geliştirme fırsatları sunar. Sabırlı olun, yardım istemekten çekinmeyin ve kendinize iyi bakmayı unutmayın. Her zorluk, sizi daha güçlü bir birey yapma potansiyeline sahiptir.
Bensu ERKIŞI 16.10.2025