1. Uzman
  2. Pelin BAYIN
  3. Blog Yazıları
  4. Dijital Dünya ve Etkileri

Dijital Dünya ve Etkileri

Bilgisayarlar, akıllı telefonlar ve tabletler artık hayatımızın bir parçası olarak sürekli elimizin altında. İletişim kurmaktan eğlenmeye, çalışmaktan öğrenmeye kadar birçok alanda kullandığımız bu teknolojik cihazlar, bize fayda sağladığı kadar zarar da vermektedir. Sağladığı avantajlar çok büyük önem taşırken, bizler için yarattığı risk de görmezden gelinmemelidir. Çağımızın yeni ve giderek ciddileşen problemi: ekran ve teknoloji bağımlılığı.

 

Ekran Bağımlılığı Nedir?

Ekran bağımlılığı, dijital cihazların aşırı ve kontrolsüz kullanımı olarak tanımlanır. Telefona bakmadan birkaç saat geçirmek zor ve huzursuz ediciyse, sürekli sosyal medya bildirimleri kontrol ediliyorsa veya ekran süresi gerçek hayattaki sorumlulukların önüne geçiyorsa; bu durum bir alışkanlıktan çıkarak bağımlılık halini almış olabilir. Özellikle çocuk ve gençlerde görülen "internet oyun bozukluğu" , dijital bağımlılığın bilimsel olarak tanımlanmış bir versiyonudur.

 

Teknoloji Hayatımızı Nasıl Ele Geçiriyor?

Elimizin altında kolay ulaşılabilir olan teknoloji, birçok açıdan dikkatimizi çeker vaziyette. Uygulamalardan gelen bildirimler, yapılan araştırmalarda beynin dopamin salgılamasını tetiklemektedir. Bu da kişilerin sıklıkla telefonlarını kontrol etmelerini istemesine yol açmaktadır. Sosyal medyada sunulan sonsuz içerik akışı, dikkat tuzağı olarak kullanıcıyı ekrana kilitlemeyi amaçlar. Bunlara ek olarak uygulamalarda kazanılan rozet ve puan gibi ödüller, kullanıcıların uygulamalarda daha fazla vakit geçirmelerine neden olur.

 

Kimler, Nasıl Etkileniyor?

Her olay her bireyi farklı şekillerde etkileyebildiği gibi, ekran ve ekran bağımlılığı da benzer şekilde farklı yaş gruplarını farklı şekillerde etkileyebilir.

 Çocukların ve ergenlerin beyinleri gelişim aşamasında olduğundan, fazla ekrana maruz kaldıklarında beyinleri teknoloji ile biçimlenmektedir. Uzun süre ekranda vakit geçirilmesi çocuklarda dikkat eksikliği, hiperaktivite, sosyal izolasyon ve hatta agresif davranışlar görülmesine yol açabilir. Bunlara ek olarak öğrenme güçlükleri, dil gelişim problemleri ve hayal gücünde azalma durumları da gözlemlenebilir.

 Yetişkinlik döneminde ekran kullanımı, çoğunlukla iş gereci zorunlu olmaktadır. İş sebebiyle kullanım, kişisel kullanıma eklenince ekranda geçirilen süre bir hayli artmaktadır. Bunların hepsinin bir arada gerçekleşmesi de bağımlığı pekiştirmektedir. Bu yaş grubunda da ekran bağımlılığı, sosyal problemlere, ilişkilerde sorunlara ve yalnızlık duygusunun artmasına yol açabilir.

 Yaşlılar, teknolojiyi yeni keşfetme motivasyonu ile genellikle yalnızlıklarını giderme veya sosyalleşme ihtiyaçlarını karşılamak istemektedirler. Ancak teknolojinin fazla kullanımı yaşlılık dönemindeki kişilerde fiziksel hareketsizlik ve çeşitli fiziksel sorunlara yol açabilir. Günümüzde dijital dolandırıcılık ve bilgi kirliliği gibi risklere de en açık olanlar yaşlılardır.


Belirtiler: Ekran Bağımlısı Olup Olmadığınızı Gösteren İşaretler

Sabah uyandığınız anda telefon, tablet ya da bilgisayarı alıp kontrol etmek, ekran süresini sınırlamamak veya sınırlayamamak, sosyal bir ortamda bile teknolojik cihazları ve bildirimleri kontrol etmek istemek, teknolojik aletlerin yokluğunda boşluk hissi ve huzursuz olmak, günlük görevleri aksatacak şekilde sosyal medyada zaman geçirmek ve teknolojik aletleri kullanırken zamanın nasıl geçtiğini fark etmemek ekran bağımlılığının göstergelerindendir.

 

Ekran Bağımlılığının Zihinsel ve Fiziksel Etkileri

Ekran başında sürekli uyarılma halindeki beyin yorulur ve karar verme becerisinde düşüş meydana gelir. Dijital ekranlar görme problemlerine ve göz kuruluğuna neden olur, baş ağrısı ve bulanık görmeye sebep olabilir. Masa başında geçirilen uzun saatler, kambur duruşla, sırt ve boyun ağrılarıyla sonuçlanabilir. Sosyal medyada ve dijital dünyada geçirilen sürenin artması, gerçek dünya etkileşimlerin azalmasına, yalnızlığa, asosyalliğe yol açabilirken kaygı düzeyini artırabilir. Sosyal medyada görülen idealize edilen hayatlar, kişilerde özgüven düşürerek mutsuzluğa ve depresyona yol açabilir.

 

Ekran Süresini Azaltmak İçin Pratik Öneriler

1.Zaman Bloklama Tekniği kullanın.

Ekran süresinin kısıtlanması birçok açıdan faydalı olabilir. Ekran kullanılması gereken saatleri ya da ekranın kullanılmayacağı süreleri belirlemek, sosyal ve işlevsel olarak kişiye fayda sağlar. Buna ek olarak ekran süresinin kısıtlanması da önemlidir.

2. Bildirimleri Kapatın

Uygulama bildirimlerini kapatmak, gereksiz bildirimlerden kaçınmaya ve ekranı gerekmedikçe kullanmamaya yardımcı olur.

3. Cihazsız Alanlar Belirleyin

Yatak odası, yemek masası gibi bazı alanlarda telefon kullanılmaması faydalı bir alışkanlık olacaktır.

4. "Gerçek Dünya"ya Dönüş

Sosyal etkinliklere, doğa yürüyüşlerine, hobilere, arkadaşlara daha fazla zaman ayırmak, ekran süresini doğal olarak azaltarak sosyalleşmeyi de beraberinde getirir.

 

Neden Bu Kadar Kolay Bağımlı Oluyoruz?

Ekran bağımlılığı; psikolojik, sosyal ve biyolojik değişkenlerin birleşimiyle oluşan bir bağımlılık biçimidir. Bu bağımlılığın başlıca nedenleri şu şekilde sıralanabilir:

Ödül Sistemi: Her bildirim bizi mutlu eder, dopamin salgılatır ve bu da ödül alma hissi uyandırır.

Kaçış Mekanizması: Gerçek hayatımızdaki zorluklardan, sorumluluklarımızdan veya yalnızlık hissimizden kaçmak için ekranlara yönelmiş olabiliriz.

Toplumsal Baskı: Özellikle gençler arasında sosyal medya kullanımı bir "zorunluluk" olmaktadır. Dışlanmamak, kabul görmek ve beğenilmek için çevrim içi olmak bir sosyal norm haline gelmiştir.

Boş Zaman Alışkanlığı: Boş zamanlarımızı geçirdiğimiz sosyal medya, artık hepimiz için alışkanlık konumuna gelmektedir.

Bu nedenler, teknoloji kullanımını masum bir araçtan, kişinin günlük yaşamını etkileyen artarak devam eden bir bağımlılığa dönüştürebilmektedir.

 

Ekran Bağımlılığında Psikolojik Destek Ne Zaman Alınmalı?

Bazen ekran süresini azaltmak ve işlevsel hayata geri dönmek için bireysel çabalar yetersiz kalabilir. Özellikle bağımlılığın davranışsal ve duygusal etkileri yoğunlaştığında bir uzmandan yardım almak en doğru adımdır.


Psikolojik destek alınması gereken durumlar:

·        Teknolojik cihazlardan uzak kalındığında anksiyete, öfke veya panik duyguları yoğunlaşıyorsa,

·        Sosyal ilişkilerde ve iş/okul yaşamında olumsuz değişimler varsa,

·        Uyku düzeni bozulmuş, fiziksel rahatsızlık belirtileri ortaya çıkmaya başlamışsa,

·        Gündelik yaşam kalitesinde ve hayat kalitesinde düşüklük varsa,

·        Ekransız zaman geçirirken boşluk hissediliyorsa,

·        Ekran bağımlılığı nedeniyle depresif düşünceler veya yalnızlık artıyorsa psikolojik destek alınmalıdır.


Eğer ekran karşısında geçirdiğiniz zaman, sizi hayattan uzaklaştırıyor, sosyal ilişkilerinizi zayıflatıyor ve zihinsel sağlığınızı tehdit ediyorsa; artık bir uzmana başvurmanın zamanı gelmiş olabilir. Psikolojik destek almak bir zayıflık değil, bilinçli bir güç göstergesidir. Psikolojik destek alarak teknoloji bağımlılığıyla mücadele etmek ve yaşam kalitesini artırmak mümkündür.

Teknolojiden tamamen kopmak ne gerçekçidir ne de gereklidir. Önemli olan, teknolojiyi nasıl kullandığımızdır. Teknolojiyle sağlıklı bir ilişki kurulmalıdır. Doğru sınırlar ve sağlıklı alışkanlıklar ile dijital dünyadan faydalanılabiliriz.

Cihazlar bizim hayatımızı kolaylaştırmak için var; hayatımızın merkezi olmak için değil. Bunun farkında olmak gerekir.

Peki sizin 24 saatte ekranda geçirdiğiniz vaktin ne kadarı size gerçekten yarar sağladı, sizi geliştirdi?

 



Yayınlanma: 26.05.2025 17:24

Son Güncelleme: 26.05.2025 17:24

#psikolojik destek #psikolog #psikolojik sağlık #çocuk psikolojisi #ergenlik #bağımlılık #ekran bağımlılığı #oyun bağımlılığı
Psikolog

Pelin

BAYIN

Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)

Uzmanlıklar:

Ergenlik Dönemi Sorunları , Gelişimsel Sorunlar , Çocuk Eğitimi İle İlgili Sorunlar
Online TerapiOnline Ter...
süre 50 dk
ücret 1100
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
süre 50 dk
ücret 1100
Bunları da sevebilirsiniz...

Ağrılarınız mı var, psikolojik olabilir!

Ağrılarınız mı var, psikolojik olabilir!Şeyda Sultan ZENGİN27 Ocak 2019, PazarTakotsubo kardiyomyopatisi; aşırı üzüntü sonucu kalp kasının aniden zayıflaması hastalığıdır. Diğer adı; kırık kalp sendromu.Kalbinizi korumanın yollarından biri balık-ceviz gibi besinler tüketmek iken, bir yolu da kalbinizi üzmemekten geçer. Fizikî ağrılar ve duygular birbiriyle ilişkilidir. Vücudumuzda hem ağrıyı hem de duyguları kontrol eden nörotransmiterler vardır; ‘serotinin ve norepinefrin’dir. Bu transmitterlerdeki bozukluklar hem depresyona hem de fizikî ağrılara sebep olabilmektedir.İnsanın ruh hâlindeki değişmeler; migren, kalp çarpıntısı, sırt ağrısı ve eklem ağrısı gibi fizikî belirtilerin görülmesine sebep olabilir. Veya var olan hastalıkları arttırabilir. Dahası bu belirtiler büyük ihtimalle kendi kendilerine geçecek değillerdir. Tam aksine, depresyon ve benzeri hâl tedavi edilmediği takdirde bu belirtiler de tehlikeli boyutlara ulaşabilir. 2007 yılında Norveç’te yapılan bir araştırma ciddî depresyon rahatsızlığı olan insanların, kalp rahatsızlıkları, inme, solunum yolu rahatsızlıkları, sinir sistemi ile ilgili rahatsızlıklar gibi belli başlı durumlardan hayatlarını kaybetme oranlarının diğer insanlara göre daha fazla olduğunu belirtmiştir.Depresyonun bedene etkisi daha çok stres hormonlarının aşırı salgılanması yoluyla olur. Depresyonda iki stres hormonu vardır ve ikisi de artar. Bunlar adrenalin ve kortizondur. Bu hormonların artmasına bağlı olarak da bazı fizikî değişiklikler olur. Meselâ kortizon hormonu fazla arttığında kişinin kan yağlarında artış söz konusudur. Yine kortizonun etkisi olarak şekerin gereksiz yere kana fazla salgılanması ve buna bağlı şeker yükseklikleri oluşur. Yani şeker hastalığı..Araştırmalardan faydalanarak bu fizikî belirtileri şöyle sıralayabiliriz;• Göğüs ağrısıEn başta kalp, akciğer veya mide problemlerinin bir belirtisi olabilir, bu yüzden doktora gitmekte fayda var. Bazen de, bu bir depresyon belirtisidir. Depresyonda adrenalin ve stres hormonlarının fazla salgılanması kalbin gereksiz yere aşırı hızlanmasına ve yorulmasına sebep olabilmektedir. Hatta depresif bir insan sabahları kalp atış sesine bile uyanabilir. Hani denir ya, “onun kalbi var onu üzmeyin” Çünkü stres kalbi tetikler. Tansiyon da aynı şekildedir. Depresyon damarlarda büzüşmeye sebep olduğu için tansiyonun yükselmesine sebep olabilir.• Yorgunluk ve tükenmeÇok yorgunluk hissediyorsanız, günlük görevleriniz için enerjiniz yoksa, (yeterince uyuduğunuzda veya dinlendiğinizde bile), depresyonda olduğunuzu gösteren bir işaret olabilir. Depresyon ve yorgunluk bir araya geldiğinde, her durumun daha kötü görünmesini sağlar. Depresyonunuz daha dikkat çeker.• Ağrıyan kaslar ve eklemlerDevam eden ağrı ile yaşadığınızda, depresyon riskinizi arttırabilir. Depresyon aynı zamanda acıya da yol açabilir, çünkü her iki şartta beyindeki kimyevî habercileri paylaşır. Depresyonda olan insanların düzenli olarak ağrıya yakalanma ihtimali sağlıklı insanlara göre üç kat daha fazladır. Meselâ fibromiyalji (eklemlerin ağrıması) hastalığı, biraz da psikolojiktir, strese bağlıdır.• Baş ağrısıBir çalışma, majör depresyonu olan kişilerin migren geçirme ihtimalinin üç kat daha fazla olduğunu ve migrenli kişilerin depresyona girme ihtimalinin beş kat fazla olduğunu göstermektedir.• İştah veya kilodaki değişikliklerBazı insanlar depresif olduklarında daha az acıkırlar. Bazıları ise yemeyi bırakamaz. Sonuç, enerji eksikliği ile birlikte kilo alımı veya kaybı olabilir.• Sırt ağrısıSırt ağrısı düzenli olarak tekrar ettiğinde, depresyona katkıda bulunabilir. Sırtınız veya beliniz her daim kendini hatırlatacak derecede ağrıyorsa ve doktorunuz bir sorun göremiyorum diyorsa, hayatınızdaki stres faktörlerini bir gözden geçirmenizde fayda var.• UykuDepresyondayken kişinin uyku düzeni bozulabilmektedir. Uykuya dalma sorunu, dalamama, dalsa da sık sık uyanma tarzında sorun söz konusu olabilir. Aşırı derecede fazla uyuma da kendini gösterebilmektedir.• Nefes darlığıKişi aşırı stres altında kaldığında yeterince oksijen alamıyormuş gibi hisseder. Derin derin nefes alma ihtiyacı duyar, ama alamaz. Nefesi yarım kalır.• Heyecanlı ve huzursuzUyku problemleri veya diğer depresyon belirtileri sizi bu şekilde hissettirebilir. Yerinde duramama, veya tam tersi hiç hareket etmeden yatma/oturma davranışı gözlemlenir.• Sindirim problemleriBeynimiz ve sindirim sistemimiz güçlü bir şekilde bağlantılıdır, bu yüzden stresli veya endişeli olduğumuzda çoğumuz karın ağrısı veya mide bulantısı çeker.Depresyon bağırsaklarınızda da baş gösterebilir. Bulantı, hazımsızlık, ishal veya kabızlığa sebep olur. Strese bağlı olarak birçok insan kabızlık sorununu çekmektedir. Her seferinde farklı besinlerle kendini iyi etmeye çalışır, ancak stresini azaltmaya çalışmak aklına gelmez. Eğer bu belirtiler uzun süre sizde varsa ve doktorunuz bir sorun yok diyorsa, kendinizi iyi etmeye bakın.Depresyon öyle bir rahatsızlıktır ki kendisini sadece ruhî ve zihnî olarak göstermez. İnsan bedenine de etki eder. Ve bunun bir sebebi stres hormonlarının aşırı salgılanmasıdır. Bediuzzaman diyor ya, ‘fıtrat ve vicdan yalan söylemez’ diye. Aynen öyle, bir sorun varsa fıtrat bunun üstünü örtmüyor hemen söylüyor. Biz zihnen kendimizi iyiyim diye kandırmaya çalışsak da, vücudumuz bir şeylerin ters gittiğini yukarıdaki belirtilerle haber verir.Tavsiyemiz, hiçbir şey sizden daha önemli değil, emanetleriniz olan kalbinize ve ruhunuza iyi bakın. Onları amaçları doğrultusunda kullanın, gereksiz streslerden kaçınmaya çalışın. Vücudunuzu iyi dinleyin ve kendinizi iyi etmenin yollarını bulun.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Çocuklarda Teknoloji Bağımlılığı

Elinden tableti düşürmüyor…Vermezsem ağlıyor, huysuzluk yapıyor…Süre sınırı koyuyorum ama uymuyor…Ekrandan başını kaldırmıyor ki…Neler izlediklerini nasıl kontrol edebilirim ? Ben ne oynadıklarından anlamıyorum ki… Yemeğini yerken bile telefon ya da tabletini bırakmıyor.Merhabalar, bu yazımda çocuklara bilinçli teknoloji kullanımı nasıl öğretilmeli? , nelere dikkat edilmeli?,dijital ebeveynlik nedir ve nasıl olunur? Sorularına cevap veriyor olacağım.EBEVEYNLER NELER YAPMALI ?Günümüz dijital çağın çocukları olan, nerede ise teknolojiye bizden daha hâkim olan evlatlarımızı ekranlardan tamamen uzak tutmak, hiç tanıştırmamak, kullanmalarına izin verememek mümkün mü?Elbette ki HAYIR ! O zaman NE YAPILACAK?ØÇocuklar, ebeveynlerini rol model alarak öğrenirler. Bu nedenle yapılması gereken ilk şey, söylediklerinizi sizin de uygulamanızdır. Çünkü çocuklarınız sizi taklit edecek ve sizden gördüklerini yapacaklardır.Bu nedenle ‘’Dijital Çağda Bağımlı Birey Olmamak’’ isimli yazımı okuyarak sizler de kendiniz için farkındalık oluşturabilir ve yapılması gerekenleri okuyabilirsiniz.ØYaşlarına göre değişen boş zaman süreleri planlanmalı ve ekran süresi belirlenmelidir. Süre sınırı çocuklara yaşlarına uygun olacak şekilde öğretilmelidir.ØEbeveynler kendi aralarında kararlı ve tutarlı olmalıdır.ØAlınan kararlar ya da süre sınırları için istisna uygulanmamalıdır, çünkü çocuklar istisnaları çok sever ve araladığınız o kapıyı sonuna kadar açmak isterler.ØEkransız şekilde geçirilecek süreler de mutlaka çocuğun hareket edebileceği, sosyalleşeceği ve yapmaktan keyif aldığı bir etkinliğe yer verilmelidir.ØYatma saatinden 1 saat önce teknolojik cihazlardan uzaklaşılmalı mümkünse kapatılmalı ve kaldırılmalıdır.ØAilecek birlikte vakit geçirilmeli. Bu, günün genel özetini yapmak, yarının yapılacakları ya da tatil günlerinde yapılması istenenleri konuşmak ve planlamak, masal ya da hikâye okumak, aile oyunları oynamak, kitap okuma saati yapmak ve benzeri şeyler olabilir. Ancak, buradaki önemli nokta hiçbir teknolojik alete bu süre zarfında bakılmıyor olmasıdır !ØÇocuk odasına ekran (tv, tablet ve telefon vb. ) sokmayın var ise çıkarın. Özellikle ergenlik dönemine kadar odalarına ekran bulunmaması çocukların gelişimleri için daha doğrudur.ØYatağa ekran ile girmesine izin verilmemeli ve örnek olmak adına sizlerde yatağa ekran ile girmemelisiniz.ØEkran kullanımını yasaklamayın ama kurallar koyun. Örneğin, cihazların dijital sağlık ve rehberlik bölümlerden zaman sınırlayıcıları oluşturun.ØZamanının çoğunu ekran ile geçiren bir çocuğun bu alışkanlığını birden bırakması imkânsızdır bu sebeple sabırla ve adım adım ilerlemeniz gerektiğini unutmayın.ØDijital ebeveyn olun !*Ekran Kullanımı için Zaman Formülü*Her yaştaki çocuk için uzmanların belirlediği en uzun süreli ekran kullanım süresi mevcuttur. Ancak, pratik olarak hangi yaştaki çocuğun ne kadar ekrana maruz kalabileceğine yönelik bir formül vermek gerekir ise kısaca;Çocuğun yaşı * 10 Dakika Şeklinde özetleyebiliriz. Yani, 6 yaşındaki bir çocuk için 6 * 10 = 60 dakika ekran kullanım süresi belirlenebilir. Bu sürenin bitimine 10 dakika kala çocuklar sürenin bitimi ile ilgili bilgilendirilmeli ve 5 dakika kala son hatırlatma yapılmalıdır.Dijital Ebeveynlik Nedir?UNUTMAYIN, çocuklarınızdan daha iyi bilmediğiniz konular karşısında çocuklarınızı korumakta yetersiz kalırsınız. Çocuklarınızı teknolojik cihazlara bağımlı birer birey olmasını önlemek için öncelikle sizin bu konuda bilinçli olmanız gerekmektedir. Bu neden ile dijital ebeveyn olmanız bu süreçte en kritik maddedir.Dijital ebeveynlik kavramı,temel düzeyde dijital araçları kullanmayı bilen ve tanıyan, dijital ortamlardaki risk faktörlerini ve sağlanabilecek olanakları farkında olarak çocuğuna rol model olan teknolojik gelişmeleri takip eden ebeveynler için kullanılan bir kavram olarak tanımlanabilmektedir.Yaşlara Göre Dijital Cihazları KullanmaBebeklik dönem:0-2 yaş dönemindeki çocukları ekrana maruz bırakmak çocuğunuzun ağzını ve burnunu kapatıp nefes almasını beklemek kadar tehlikelidir. Nefes alamayan çocuğun başına neler gelebileceğini bir düşünün… İşte teknoloji karşısında savunmasız şeklide bırakılan çocukların beyin gelişimleri için de aynı şeyleri düşünebilirsiniz.Okul Öncesi Dönem: Artık daha hareketli, daha meraklı ve daha özgür olmak isteyen çocuklar ile karşı karşıya kaldığımız bu dönemde çocuklar ile başa çıkabilmenin yolu tablet ya da telefonlar mıdır? Peki, artık sussun diye, anne ya da babasını rahat bıraksın diye veya oyalamak için ekranlar ile baş başa bıraktığımız çocukları daha sonra o ekranlardan nasıl kaldırabiliriz? Aslında yapılacak şey belli. Çocuklarımızın yaşına uygun olan ve gelişim süreçlerine hitap eden oyuncakları çocuklarımıza sunmak, eğlence ile beraber çocuklar da düşünme ve sorgulama yeteneği oluşturacak programları önce bizim ebeveynler olarak izleyerek çocuklar ile tanıştırmamızdır.Elbette bu tanışma sürecinin bir sınırı olmalı, çocuk tüm boş zaman faaliyetini verimli şeyler izlediği için ekran başında geçirmemeli ve bu süre zarfında ebeveyn gözetimi devam etmelidir.İlkokul Dönemi: Bu dönemdeki çocuklar için gerçek ve hayal ayrımını yapmak güç olabilmektedir. Bu neden ile çocuklarınıza ekranda gördükleri her şeyin gerçek olmadığı anlatmalı,merakları giderilmeli ve sorularına sabır ile cevap verilmelidir.Ergenlik Dönemi: Kızınız ya da oğlunuzun gece saatlerine belki de sabahlara kadar size haber vermeden,nerede olduğunu ve kimler ile görüştüğünü size söylemeden dolaşmasına izin verir misiniz?Cevabınız her ne olursa olsun,aslında EVET! Çünkü birçok ebeveyn, ergenlik dönemindeki çocuklarının internette nerelerde gezindiğini? , neler yaptığını?, hangi oyunları oynadığını?ya da kimler ile görüştüğünü? Bilmiyor…Çocuklarınıza oynadığı oyunları sorun, anlatmalarına müsaade edin, onları geçiştirmeyin, dinleyin, sıkılsanız saçma bulsanız da merak ile dinleyin, Çünkü o sırada çocuğunuz size kendi dünyasını açıyor.Hatta bazı oyunları oynarken ona eşlik etmeyi veberaber oynamayı teklif edin ! İşte o zaman, onların nerede, kimler ile neler yaptığını öğrenmek için şansınız olabilir.Çocuklar için 3 temel Uyarı1.İnternetteki her bilginin doğru olmadığı,2.Ebeveynlerinden habersiz olarak özel bilgilerin hiçbir uygulama için verilmemesi gerektiği ve3.İnternette yazdığı ya da paylaştığı her şeyin orada kalacağı ve silinmeyeceği bilgisi ebeveynler tarafından çocuklara anlatılmalıdır.Eğer, çocuklarınıza bilinçli teknoloji kullanımını öğretmekte zorlanıyor, sorunlar yaşıyor ve dijital ebeveynlik konusunda destek almak istiyorsanız ya da neler yapmanız gerektiği ile ilgili bilgilenmeye ihtiyaç duyuyorsanız benimle buradan iletişime geçebilir ve aklınızdaki soruları her zaman ücretsiz olarak sorabilirsiniz.Sağlıcakla…FATMA İZEL ŞAHİNPSİKOLOG & AİLE DANIŞMANIKaynakça:Uyan, S. (2020).Dijital dünyada e-beveyn olmak. Timaş Yayınları.Yay, M. (2019).Dijital ebeveynlik. Yeşilay Yayınları.

Erteleme Alışkanlığından Kurtulmak Mümkün mü?

Kendinizi önemli işlerinizi sürekli ertelerken buluyorsanız ya da bir işe başlamadan önce; Bunu daha sonra yapabilirim? Genellikle zamanınızı önemli işlerle mi geçirirsiniz? Bir iş yapmaya başladığınızda hemen mola verir misiniz? İşe başlamak üzereyken benim için doğru zaman ve ruh hali değil haline girer misiniz? Ve işlerinizi son dakika ile mi yetiştirmeye çalışırsınız?Bu sorulara cevabınız evet ise, yalnız değilsiniz. Eğer işlerimizi ertelemeye başladıysak ve günlük iş planımızı engelleyecek duruma geldiyse erteleme alışkanlığı ile karşı karşıyasınız demektir. İnsanların % 20’si erteleyici kişi olarak tanımlamaktadır.Erteleme alışkanlığı; bağışıklık sistemini zayıflatır. Geceleri uyanık kalmanıza neden olur ve ilişkilerinizi olumsuz yönde etkileyebilir. Sorumluluklarınızı ertelemeniz, sevdiğiniz insanları kırılganlaştırabilir. Aynı zamanda erteleme alışkanlığı doğuştan değildir, sonradan kazanılan bir davranış çeşididir. Öğrenilerek kazanılan bir tepkidir. Erteleme alışkanlığı, değiştirilebilir bir davranıştır fakat kişi içten değişmeyeceği hissine kapılabilir. Ayrıca kendilerini gerçekten erteleyici kişiler olarak düşünen insanlar aslında yapılacaklar listesiyle kendilerini planlamış kişilerdir. Sorumluluklarını yapılacaklar listesine yazarlar ve zamanında yerine getirirler. Bu kişilerin planlı davranışlarını erteleme alışkanlıklarına sahip insanlarmış gibi düşünmek doğru değildir. Erteleme alışkanlığı olan kişiler yapılacak listesine sahiptir evet, önemli bir ayrım noktası var bunun yapılacaklar listesindeki sorumlulukların adım adım ertelenmesidir. Prof. Ferrari’ ye göre gerçek erteleme alışkanlığına sahip olan kişiler kendilerine 5 yalan söyler;1. Kişiler görevlerini gerçekleştirmeye çalışırken görevlerini gözlerinde çok büyütürler.2. Kişiler görevlerini tamamlamaya çalışırken küçümserler ve oyalanırlar.3. Kişi gözünde büyüyen sorumlulukları karşısında gelecek günü, haftayı ve ayı nasıl geçirebileceğini düşünür ve bütün sorumluluklarını kenara itmeye başlar.4. Kişi onca sorumluluğu arasında sadece bir tanesinde başarılı olduğu zaman kendisinin tüm işleri yapmış gibi hisseder.5. Kişi eğer kendini iyi hissetmiyor ve o gün havasında değil ise çalışmak onun için optimaldir.Erteleme alışkanlığı olan kişiler çoğunlukla oyalayıcı işler ile uğraşırlar ve ağır görev gerektirecek işler almazlar. Yani, bazı görevler masanın üzerinde adeta marine edilmişçesine beklerler ve daha ne kadar bekleyeceği bilinmez. Görev başarısızlıklarının kendi yetersizliklerinden değil, dış koşullardan olduğunu sayarak kendi öz imajını korumaya çalışır. Burada devreye self-sabotaj yani, kişinin başarısızlık beklentisi karşısında kendi performanslarını sabote ederek beklenen başarısızlık için geçerli bahaneler üretmesi devreye girmektedir. Öz imaja sabote edileceği vakit erteleme devreye girer ve yönetir. Erteleme niyet ve eylem arasındaki boşluktan faydalanarak kişinin erteleme davranışı gerçekleştirmesine sebep olur. Peki ama ertelemekte ki temel neden nedir? Neden erteme eylemi gerçekleştiririz biraz buna değinelim;Birincil olarak, kişiler genellikle caydırıcı durumlar ile karşı karşıya kaldığında ertelemek isterler. Bizleri üzeceğini düşündüğümüz, etkileyeceğini düşündüğümüz durumlar.. Elimizdeki zorlu ya da caydırıcı bir görev bizi rahatsız hissettiriyor ve biz bu rahatsız olumsuz duygularımız ile karşılaşmak istemiyoruz. Şuan iyi hissetmek istiyorum deyip görevi önümüzden kaldırarak erteliyoruz. Sonunda, uzun vadeli bir hedeflerimiz erteleme davranışımızdan dolayı sabote edilmiş oluyor.İkinci olarak, niyetlerimizin belirsiz ve zayıf olması, bizlerin sık sık ertelememize neden oluyor. Örneğin; görevimi gerçekleştirmek adına kendimi iyi hissetmiyorum ‘Bunu bu hafta yapacağım’ ya da ‘Bunu daha sonra yapacağım’ gibi benzeri muğlak cümleler kurarız.Üçüncü olarak, bizler günlük çalışmamızda çok kolay bölünebiliyor hatta bazılarımız düşünmeden hareket edebiliyoruz. Olay bir e-postama bakayım ile başlıyor devamında bir bakmışız facebook sayfa güncellememiz, öz-çekim ile sanal ortamda şu anımızı belirtmemiz, twitter tt’leri, uygulama güncellemesi, tarif bulmak, blog gezmek derken…. Bu sadece bir dakika ile başlamıştı ‘Üzgünüz ama günümüz nereye gitti?’Peki, Erteleme alışkanlığımızı nasıl saf dışı bırakabiliriz? Uygulayabileceğimiz yöntemler nelerdir? İşte bizlere bu alışkanlığımızdan kurtulmamıza yardımcı olabileceğini belirlediğimiz 4 yöntemimiz1-Belirsizlik ve dikkat dağıtıcılığı azaltın; Yapacağınız görevleri ya da işleri planlayın. Plana koymak bir şeydir, eyleme geçmek başka bir şey. Plana ve niyete koyduğumuz görevlerimize hedef ve anlam belirlemediğimiz zaman görevlerimiz caydırıcı hale gelir. Hedefini belirlemediğimiz görevi yapmak istemeyecek ve devreye erteleme davranışımız girecektir. Olasılıkla görev üzerinde oyalanacağız. Bu yöntemde amaç, Evet önümde şuan bu işim var ve şimdi ona odaklanmalıyım. Etrafınızda dikkat dağıtacak şeyleri kaldırın ve belirsizliği bir kenara koyun. Kendinizi işinizi tamamlaya çalışırken, yapabildiğiniz kadar çevreden uzaklaştırın. Çünkü şuan odak noktanız tamamlamanız gereken hedeflediğiniz göreviniz. İradenizi ve dikkatinizi güçlendirin, baskı yapmayın. İradenizle konuşun ve onu bunu yapabileceğinize ikna edin.2-İradenizi güçlü kılın; Yapılan birçok araştırma iradenin kaslar gibi olduğu göstermektedir. İrademizi baltalayarak kullanırsak bu durum kısa sürede kendi davranışlarımızı düzenlemekte bizleri kontrolsüz hale getirir. Yani görevlerimiz üzerinde irademizi kullandığımız zaman ona olan bağlılığımız için kendimize sürekli görevin bizim üzerimizdeki değerini hatırlatmamız gerekir. Kendimize olumlu olmamız irademizi güçlendirecektir. Ayrıca, erteleme alışkanlığına sahip kişiler, diğer insanlara göre daha olumlu düşünceye sahiptirler.3-Yapılacaklar listesi oluşturmak; Yapmanız gereken görev ya da işlerin listesini oluşturun. Listeyi oluştururken öncelik sırasına önem verin. Görevinizi parça parça tamamlayın. Bir puzzle tamamlıyor hissi ile adım adım ilerlerseniz, her parçanın bitimi sizi motive edip işinizi bitirmenizde devamlılığınızı sonuna kadar destekleyecektir. Ayrıca gerçekçi görevler belirleyip listenize ekleyin. Yapamayacağınız görevler listeniz için gereksiz kalabalık ve sizin içinde gözünüzün korkmasına neden olabilir. Kendinize karşı dürüst olun! Listenizdeki görevlerinizi yapamayacağınızı düşündüğünüzde ortadan kaldırmayın. Ayrıca ,erteleme alışkanlığı olan kişilerin zaman tahmin etmesi diğer kişilerde farklı değildir.4- Kendinizi ödüllendirin; Planladığınız görevlerinizi ya da işlerinizi tamamladığınız zaman kendinizi ödüllendirin. Sizi mutlu edeceğini düşündüğünüz ödüller belirleyin ve uygulayın. Kendinize vermiş olduğunuz ödülünüz sizi bir sonraki işinize ya da görevinize karşı motive edecektir. Zamanınızı paylaşmayı hoşlandığınız sevdiğiniz kişilerle birlikte etkinlik yaparak da kendinizi ödüllendirmiş olursunuz. Böylelikle aktif ve etkili bir işin tamamlamanın ertesi kişilerle iletişimde bulunmak sizlere iyi gelecektir. Unutulmaması gereken bir nokta ödüllerinizi her zaman yeteri kadar dozda kullanın. Çünkü bir sonraki ödülünüz de daha maymun iştahlı davranmanıza neden olabilir.Kaynaklar;– Timothy Pychyl– Hara Estroff MaranoPsk. Tuğba ÖZYÜREK