Kişi derinlerde bir yerde, başkaları onu gerçekten tanırsa reddedeceğine, sevilecek biri olmadığına ve hep bir kusur taşıdığına inanır. Bu inanç çoğu zaman bilinç dışıdır; ama etkileri çok belirgindir.
Şemalar, çocuklukta gelişen ve yetişkinlikte davranışlarımızı, ilişkilerimizi ve kararlarımızı yönlendiren zihinsel kalıplardır. Kusurluluk şeması da bunlardan biridir ve özellikle aşağılanma, değersizlik ya da reddedilme deneyimleriyle şekillenir.
Bu şema çoğu zaman kişinin çocuklukta yaşadığı travmatik ya da zorlayıcı deneyimlerin bir sonucudur. Çocuk, kendisine yöneltilen davranışları kişisel bir kusur gibi algılayarak, zamanla bunun kalıcı bir gerçek olduğuna inanır.
Soğuk, ilgisiz ya da aşırı eleştirel bir aile ortamı, çocuğun kendine güvenmesini ve değerli hissetmesini engelleyebilir. Aşağıdaki deneyimler kusurluluk şemasını tetikleyebilir:
“Babam beni hep başarısız bulurdu.”
“Annem asla sarılmazdı, beni sevdiğini hiç söylemedi.”
“Okulda sürekli alay konusu oluyordum, öğretmen bile dalga geçerdi.”
Bu tür anılar, yetişkinlikte kişinin sevgiye ve başarıya dair beklentilerini sabote eden güçlü iç seslere dönüşebilir.
Kusurluluk şeması, yalnızca düşünce düzeyinde kalmaz; davranışlara ve ilişkilere de yansır. Kişi, kendisini seven ve değer veren insanları uzaklaştırabilirken, eleştiren ya da duygusal olarak mesafeli partnerlere çekilebilir.
Kusurluluk şeması, kişinin yaşamına sinsi ama güçlü bir şekilde yayılır. En derin korkular, en yakın ilişkilerde ortaya çıkar. Bu şemaya sahip kişiler, sevilmeye değer olmadıklarına inandıkları için, sevgi gördüklerinde rahatsız olabilirler. Dahası, bu inançlarını “kanıtlayacak” ilişkiler seçerek acı döngüsünü sürdürürler.
Kusurluluk şeması olan bireyler, kendilerini seven insanlara güvenmekte zorlanabilir. Bilinçsizce, duygusal olarak ulaşılmaz ya da eleştirel partnerlere yönelirler. Bu, içsel inançlarını doğrulayan bir seçim olur: "Ben gerçekten de yeterli biri değilim."
Bununla birlikte, destekleyici ilişkilerde kendilerini değersiz hissedebilir, bu kişileri uzaklaştırabilirler. Çünkü bu yakınlık, onların kendi kusurluluk algısıyla çelişir ve kaygı yaratır.
Kusurluluk şeması uzun vadede özsaygı sorunlarına, anksiyete bozukluklarına ve depresyona zemin hazırlayabilir. Bu kişiler çoğu zaman kendilerini başkalarının gözünde “küçük düşürmekten” ya da “rezil olmaktan” korkarlar. Sosyal ortamlardan kaçınabilir, kendi iç sesleriyle savaşırken yalnızlaşabilirler.
İyi haber şu ki, kusurluluk şeması kalıcı olmak zorunda değildir. Bu şemayla çalışmak, hem içsel huzuru hem de ilişkilerdeki güveni yeniden inşa etmek için güçlü bir başlangıç olabilir.
Bu tür derin yerleşmiş inançların kaynağına inerek onları dönüştürmeyi hedefler. Terapi sürecinde birey, çocukluk anılarını yeniden işler ve bu anılardaki duyguları bugünkü yetişkin bilinciyle yeniden değerlendirmeyi öğrenir.
BDT teknikleriyle birey, kendine yönelttiği olumsuz düşünceleri fark etmeyi ve bunlara alternatif, daha sağlıklı düşünce kalıpları geliştirmeyi öğrenebilir. Örneğin, “Ben değersizim” düşüncesinin yerine, “Herkes gibi benim de sevilmeye hakkım var” gibi yapıcı inançlar yerleşmeye başlar.
Öz-şefkat çalışmaları, kişinin kendi hatalarını kabul etmesini ve kendine dostça yaklaşmasını teşvik eder. Ayrıca destekleyici terapötik ilişkiler ve güvenli sosyal çevreler, bireyin sağlıklı bağlanma deneyimleri yaşayarak şemalarını yeniden yapılandırmasını sağlar.
Kendinizi eksik ya da sevilmeye layık değilmiş gibi hissediyorsanız, yalnız değilsiniz. Kusurluluk şeması, birçok insanın sessizce taşıdığı bir yük. Ama bu yükten kurtulmak, kendinize yeniden değer vermek mümkün. Ve bu yolculuk, çoğu zaman bir terapi seansıyla başlar.
Siz de artık iç sesinize “yeterince iyiyim” demek istiyorsanız, terapi hizmetlerimizi inceleyin ve size en uygun psikologla ilk adımı atın.
Kusurluluk şeması, kişinin kendini temelde kusurlu, yetersiz veya sevilmeye layık olmayan biri olarak algılamasıdır. Genellikle çocuklukta oluşur.
Sürekli kendini değersiz hissetmek, eleştirel partnerleri seçmek ya da destek gören ilişkilerde huzursuz hissetmek bu şemanın belirtileridir.
Evet. Şema terapi, Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve öz-şefkat çalışmaları ile bu şemayla baş etmek ve dönüştürmek mümkündür.