Psikolojinin bilimsel nitelik kazandıktan sonra ve laboratuvar ortamında çalışmaları hız kesmeden devam etmiştir. İnsan zihnine olan merak her geçen gün artarken özellikle felsefe ve tıp üzerinde çalışmalar yapan bilim insanları psikoloji üzerine yoğunlaşmıştır. Deneysel psikolojinin kurulmasının ardından özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan çalışmalar psikoloji alanında uygulamalı alanları ortaya çıkarmıştır. Buna öncülük eden ve deneysel psikolojiye büyük katkıları olan John Dewey, eğitim alanında kendini göstermiştir.
Felsefede aletçilik kuramının öncüsü olmasının yanı sıra aynı zamanda eğitim kuramcısı da olan Dewey, eğitim sistemlerini psikolojik ve sosyolojik ölçüde incelemiştir. Tüm hayatını felsefe alanları ile geçirmiş olsa da özellikle pedagojik anlamda önemli çalışmaları olmuş ve bunu yine eğitim sistemlerine yazmayı hedeflemiştir. Türk eğitim sistemi için büyük önem taşıyan Dewey, 1941 yılında Türk Eğitim Sistemi ile ilgili bir rapor hazırlamıştır. Çalışmalar devam ederken ABD’de psikologların oluşturduğu bir topluluk oluşmuştur. Amerikan Psikologlar Derneği adı verilen bu kurumun kurucu üyeleri arasında dünya çapında ilk psikoloji kliniğini açan Lightner Witmer’de bulunmaktadır. Amerikan Psikologlar Derneği günümüzde hem toplum hem de psikoloji bilimi adına çok önemli ve büyük referans kaynaklarını oluşturmaktadır.
Dünyanın ilk klinik psikoloğu olan ve genellikle çocuklar üzerine çalışmalarını sürdüren Witmer, aslında kariyerinin başlarında psikoloji alanına ilgi duymuyordu. Hukuk kariyeri yapmak isteyen Witmer, aynı zamanda ücretli asistanlık da yapmak istiyordu. Bunun için psikoloji bölümüne gitti ve daha sonra asistan olarak göreve başladı. Özellikle psikoloji alanında Almanya’dan doktora alınması o dönemde çok büyük bir ayrıcalıktı. Witmer bu yüzden Almanya’ya giderek Leipzig Üniversitesi’ne başvurmuş ve Wundt’an doktora derecesini almayı hedeflemişti. Lakin Wundt’un geliştirdiği “içe bakış kuramı” hiç ilgisini çekmemiş ve bu kurama biraz tepkili yaklaşmıştı. Doktorasını aldıktan sonra Amerika’ya geri döndü. İki yıl boyunca ağrı psikolojisi ve bireysel farklılıklar üzerine deneysel çalışmalar yaptı. Witmer, tüm bunları yaparken aynı zamanda psikolojiyi normal dışı davranışlarla uygulamalı olarak görmek ve araştırmak istiyordu. Devlet okullarında psikoloji üzerine dersler de veren Witmer’a bir gün okulun öğretmeni başvurdu ve 14 yaşındaki bir çocuğun okuma ve yazmada güçlük çektiğini belirtti. Bunun üzerine Witmer, klinik bir ortam oluşturarak, psikolojinin çocuğa yardımı olacağını düşündü. Bundan sonra o klinik ömür boyunca çalışmalarını sürdüreceği yer olacaktı. Dönemin ünlü Pediatri dergisinde "Psikolojide Uygulamalı Çalışmalar" adlı makalesini yayınladı ve ilk defa o makalede psikoloji adına “klinik” kavramını kullandı. Aynı zamanda zihinsel engelli, ruhen hasta, denetimsiz çocukların tedavi metotları hakkında ders bilgisi de yazdı. Klinik ortamda çalıştığı ilk vaka 14 yaşındaki okuma yazma sorunu olan çocuk için çeşitli tedavi yöntemleri ve metotları oluşturan Witmer, çocuğun görsel – sözel amnezi durumunun olduğunu ortaya çıkardı. Böylelikle klinik ortamda çalışmalar eşliğinde kişinin normal olmayan davranışlarının tespiti yönünde kapı sonuna kadar açılmış oldu. Witmer, yaptığı işleri kendi sözleri ile çok güzel özetlemiştir.
"Bana rehberlik edecek herhangi bir prensibin olmaması kendi metotlarımı uygulayarak kendimi doğrudan bu çocuklarla çalışmaya vermemi gerekli kıldı."
Aynı zamanda Witmer’ın James McKeen Cattell ile aynı psikoloji bölümüne gidip ve aynı okuldan doktora aldıkları bilinmektedir. James McKeen Cattell ise kariyerine psikolojide ölçme ve istatistik alanından ilerlemiş ve bu alanın büyük öncüsü olmuştur. İlk zeka testi uygulaması ile de psikolojide ölçek verileri oluşturmuştur.
Amerika’da ilk profesör unvanına sahip kişi olan Cattell, adını işlevselcilik akımı ile duyurmuş ve akımın öncülerinden biri olmasına rağmen bu akımla kendini birleştirmemiştir. Zihinsel süreçleri test ve uygulama üzerinden ele almış, diğer yandan tepki zamanında ki bireyde oluşan farklılıklar konusunda çalışmalarına devam etmiştir. Cattell, her zaman psikoloji biliminin ölçek, ölçüm ve bunlara bağlı olarak yapılan deneylerler ile bağdaştırılmasını savunmuştur. Bu yüzden zihinsel aktiviteleri ölçmeye yarayan uygulama ve testler üzerinde çalışmalar yapmış, yapılan mevcut testleri de desteklemiştir. Cambridge Üniversitesi’nde okutmanlık yaptığı sırada Psikoloji alanında sıralama ve sınıflandırma konusundan çalışmalar yapan ilk Amerikan psikologlardan biri olup aynı zamanda ilk kez zeka testini uygulayan psikolog olarak da tarihe geçmiştir. 1895 yılında APA’da başkanlık yapan Cattell, aynı zamanda Ulusal Bilim Akademisine seçilen ilk psikolog unvanını da almıştır. Colombia Üniversitesinde 26 yıllık profesörlüğü ve bölüm başkanlığının ardından uygunsuz davranışları gerekçe gösterilerek işine son verilmiştir. Günümüzde de psikoloji biliminde ölçme, değerlendirme ve istatistik oldukça önemlidir. kişilerin verilerini analiz etmede, davranışları bir ölçekte sunmaya ve deneylerin daha kolay işlenebilmesi adına bu konu üzerinde oldukça durulmaktadır. İngiliz bilim insanı olan Francis Galton, bu konu üzerinde oldukça çalışmış ve geleceğin en önemli mirası olan psikometri alanının gelişmesinde öncülük etmiştir.
Psikometri alanında yaptığı çalışmalar ile özellikle istatistiksel verilerin incelenmesine büyük ışık tutan Galton, aynı zamanda coğrafi seyahatler, meteoroloji ve coğrafya konuları ile de yakından ilgilenmiştir. Psikoloji üzerinden çalışmalarına da psikometri alanından devam etmiştir. Psikometri, insan davranışlarının sistematik olarak ölçülmesi, değerlendirilmesi ve istatistiğe aktarılarak yorumlanması üzerine kurulmuştur. Galton aynı zamanda deney/öğretim aleti olan hatalar kuralı ve normal dağılımı göstermeyi pratik hale getiren kutunun da mucididir. Bu kutuya Galton kutusu ismi verilmektedir. Aynı zamanda Galton hayatı boyunca 340’dan fazla makale ve kitap kaleme almıştır. Dünyanın birçok yerinde psikoloji alanında yapılan araştırmalar devam ederken Avusturalyalı bilim insanı ve nörolog olan Sigmund Freud, psikoloji bilimini derinden sarsan ve yeni uygulama alanlarının doğmasına sebep olan psikanaliz bilimini kurdu. Klinik vakalarda, psikopatolojik durumlarda tedavi yöntemi olarak kullanılmaya başlanan psikanaliz kuramı çok uzun yıllar e çok tercih edilen ve günümüzde de kullanılmaya devam edilen yöntemler arasında yerini almıştır.
1886 yılında klinik çalışmalarına başladı ve psikanaliz kuramını geliştirmeye başladı. Cinsellik ve çocukluk süreçlerinin de içinde olduğu “Oidipus kompleksi” kavramlarını kurduğu psikanaliz kuramının merkezlerine yerleştirdi. Freud aynı zamanda bilin dışı durumların, rüyaların ve buna bağlı insan tepkilerini ‘bastırılmış duygular’ kavramı ile açıklamaya çalıştı. Aynı zamanda en çok bilinen ve bilinç dışı teorileri arasında en çok üzerinde tartışılan “ID, EGO, SUPEREGO” kavramlarından oluşan yapı modelini oluşturdu. Denizin ortasında ki buz dağına benzetilen bu yapı modeli, Freud’un insanı nasıl tanımladığını gösteren en büyük etken olmuştur. Bu yapı modelini inceleyecek olursak;
İnsanın bastırdığı, toplum tarafından yasaklanan, cinsellik, agresiflik, öfke gibi duyguların saklandığı yerdir. Genellikle içgüdü merkezi olarak bilinir. Toplumda yaşamak için içgüdülerin bastırıldığı en dip yerdir.
İnsan içindeki toplumu ve ahlak kurallarını temsil eder. Oldukça katı ve insanı sınırlandıran bir yapıdır. Toplum kurallarına göre şekil alır. Özellikle cinsellik gibi içgüdüleri reddeder.
ID ve EGO’nun karması, insanın şuan ki halini ve bilincini temsil eder. ID’de olan öfke ve cinselliğin olduğu, aynı zamanda EGO’nun ahlak kurallarını benimsediği ve toplumun onayladığı insan modelini anlatır. Freud bütün bunların yanı sıra çocukluk süreçlerinden itibaren cinsellik dürtüsü, erotik bağlar cinselleştirilmiş yüksek enerjili libido üzerine birçok çalışma yapmış ve bunları kavramsallaştırmıştır.