Yetişkinlerde ve çocuklarda zaman zaman günlük yaşam içerisinde bir duruma ya da olaya karşı ilgisizlik, konsantrasyon kaybı, dikkat eksikliği ya da unutma gibi davranışsal tepkiler gözlenebilir. Bu tepkiler genellikle kişinin yaşamından kaynaklanan psikolojik ya da biyolojik etkilere dayanmaktadır.
Kişi genellikle buna sebep olan durumlar ortadan kalkınca eski haline dönmektedir. Lakin bu tepkiler yaşandıkça, çocuk yaşlardan erişkinliğe kadar devam edebilen dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile sıkça karıştırılmaktadır. Kişi dikkati dağıldığına ya da stresli olduğunda ve o dönem aktif hareket gösterdiğinde, kendinde bu durum olmasından şüphelenir. Fakat dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu bir anda ortaya çıkmaz ve bir anda da kaybolmaz.
Nöropsikiyatrik bir rahatsızlık olan dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu kişinin çocukluğundan başlayıp yetişkinliğinde de devam eden, etkisini tüm yaşam boyunca gösteren bir durumdur. Tanısı için bilimsel araştırmalar ve çeşitli tahlil yöntemlerinin oldukça gelişmiş olmasına karşın kişinin kendi sosyal durumu, aile yapısı, genetik özellikleri, ekonomik durumu tanı koyma aşamasında uzman kişileri zorlayabilmektedir.
Dikkat eksikliği ve hiperakivite bozukluğu tıp ve psikoloji alanlarında “aşırı ve dürtüsel hareketlilik, algı bozulması ve odaklanamama, aktivite bozukluğu” tanımlanmaktadır. Yetişkinlik döneminde devam eden bu rahatsızlık, çocuk bireylere göre yetişkinleri biraz daha fazla zorlamaktadır.
Çünkü yetişkin bireyin daha çok ciddi, yerinde karar veren ve konsantrasyonunun gelişmiş olması beklenmektedir ve kişi bu kriterler çerçevesinde itibar kazanır. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan erişkin bireylerde ise bu koşulları sağlamak daha zordur. Yetişkinlik dönemi en yaygın belirtileri ise şöyledir;
Toplumun %4 ila %8’lik bir kısmını kapsan bu rahatsızlığın genellikle erkekler görüldüğüne dair bir inanış mevcuttur. Bu kesinlikle çok yanlış ve değişmesi gereken bir inanıştır. Yetiştirilme tarzı olarak toplumlarda kızlar genellikle daha baskıcı ortamda yetişirken erkeklere daha geniş alan imkanı verilmektedir.
Aynı zamanda toplum içinde erkek çocuğun daha hareketli kız çocuğun daha oturaklı olduğu söylenmektedir. Kız çocuğuna yapılan bu baskılar ve toplumdan gelen eşitsizlikler yüzünden kız çocuklarına dikkat eksikliği ve hiperktivite bozukluğu teşhisinin konma oranı erkek çocuklarına göre oldukça azdır.
Psikolojik rahatsızlıkların anlaşılmaması ve üzerine baskılanması bireyin gelecekte yaşayacağı hayatı oldukça olumsuz etkilemektedir. Hatta teşhis konmadan herhangi bir tedaviye başlanmadığı için artı olarak başka ruhsal bozukluklarda görülmektedir.
Yetişkinlik döneminde dikkat eksikliği ve hiperaktivite teşhisi konan kadınların büyük çoğunluğunda majör depresyon, kaygı bozukluğu, pasif agresif kişilik bozukluğu, nadiren de olsa bipolar bozukluk gibi ciddi rahatsızlıkların da olduğu saptanmıştır.
Psikolojik rahatsızlık genellikle tek başlarına görülmezler. Çünkü bir kişi de baskın olan rahatsızlık, başka ruhsal durumları da etkileyerek diğer psikolojik rahatsızlıklara sebebiyet vermektedir. Özellikle çocukluk döneminde fark edilmemiş, tedavisi yapılmamış dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, yetişkinlik döneminde yaşamın getirdiği koşullar ile birleşince de ortaya diğer ruhsal bozukluklar çıkabilmektedir.
Bu ruhsal bozukluklara ve dikkat eksikliği – hiperaktive bozukluğu ilişkilerine bakacak olursak;
Kişi dürtüsel olarak davranış sergilediği için bazı davranışları takıntı haline getirebilir ve yapmadan duramaz. Eğer yapmazsa başına kötü bir şey geleceğini düşünür.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile en çok görülen rahatsızlıklar arasında majör depresyon vardır. Kişi bu bozukluktan ötürü kendini yetersiz ve stresli hisseder. Genellikle dışlandığını ve hor görüleceğini düşünebilir. Bu yüzden yaşama olan ilgisini kaybedebilir, umutsuzluğa düşebilir, sosyal ortamdan kaçınabilir ve kendini kapatabilir. Bunlara ek olarak sosyal fobi gelişimi de gözlenebilir.
Kişinin hareket ve algı sorunu olduğu için bu durumlarda kaygı bozukluğu ve üzüntü, stres, öfke patlamaları, ağlama krizlerine bağlı olarak panik atak da görülebilmektedir.
Kişi de dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu görüldüğü zaman öğrenme, anlama, akılda tutma, hatırlama gibi durumlarında eksikliği yaşanabilmektedir. Çünkü birey kendi algısını, ilgisini ve konsantrasyonunu tek bir noktada toplayamaz. Böylelikle öğrenmede güçlük yaşayabilir.
Belirtiler arasında da bahsettiğimiz tik durumu, dikkat eksiliği ve hiperaktivite bozukluğu çıktından sonra da bozukluk olarak ortaya çıkabilir. Genellikle tutarsız, anlamsız, aşırı hareket ve davranışlardan sonra birey kendine tik geliştirebilir.
Özellikle yetişkinlik döneminde kişi yetersizlik duygusu ve dışlanma korkusu ile kendini sakinleştirmek için madde, alkol, sigara, uyuşturucu kullanımına başlayabilir. Bu maddelerin vücuda verdiği uyaran etkilerle kişinin durumu daha da kötüye gidebilir. Bu yüzden madde kullanımının kesinlikle engellenmesi gerekmektedir.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna sahip kişilerin uzman bir psikologtan yardım alması gerekmektedir. Yetişkinlik döneminde rezil olma, deli sanılma korkuları ile yetişkin birey psikiyatriste başvurmaz ve kendi sorununu halletmeye çalışır. Bu bozukluk ciddi bir psikiyatrik sorundur ve doktor tarafından tanısı konabilir.
İlaç ve terapi yöntemleri ile belirtiler en aza indirgenebilir. Yaş arttıkça belirtilerde azalmalar olsa da tamamen geçmez. Toplumun yarattığı baskılar insanların üzerinde ciddi psikolojik etkilere sebep olabilmektedir.
Bu baskıları aldırmadan tedavi olmak son derece önemlidir. çünkü toplumun baskısı ile kişi kendinde olan bu hastalığı inkar eder ve kabul etmez. Lakin tedavinin en önemli adımı tanısı konan bu durumu kabul etmektir. Yapılan tutarsız davranışların, dikkat eksikliğinin, aktivite bozukluğunu sebebini ya da sebepleri anlaşıldığı zaman tedaviler kişinin hayatına daha hızlı ve olumlu bir şekilde etki etmektedir. Unutmayın ki yalnız değilsiniz.