1. Uzman
  2. Bilge GÖKTÜRK
  3. Blog Yazıları
  4. Çocuklarda Öfke Kontrol Problemi ve Saldırganlık Eğilimi

Çocuklarda Öfke Kontrol Problemi ve Saldırganlık Eğilimi


Öfke bireyin istek ve ihtiyaçlarının engellenmesi, adaletsizlik veya tehdit algılanması durumunda savunma amacıyla ortaya çıkan temel bir duygudur. Öfke esnasında bedende kasların gerilmesi, kaşların çatılması, dişlerin sıkılması, kızarma, kalp çarpıntısı, kontrol kaybı, tireme ve terleme gibi bedensel belirtiler görülmektedir. Öfke çok zarar verici gibi yorumlansa da diğer bütün duygularımız gibi normal bir duygudur. Kişiye enerji vermesi, olumsuz duyguların dışavurumunu kolaylaştırması, kişiyi uyarması ve isteklerini elde etmek konusunda motive etmesi şeklinde birçok koruyucu etkisi bulunmaktadır. Çocuklarda öfke ancak kendisine ve çevresine zarar vermeye başladığında, kontrol edilemez bir dürtüsellik görüldüğünde, saldırgan eğilimler kazandığında ve bu belirtilerin 4 yaşını geçmesine rağmen görüldüğü durumlarda önlem alınması ve müdahale edilmesi gereken bir hale gelmektedir.

Saldırganlık ise öfkenin dışa yansıma şeklidir. Kişi amaç ve beklentilerinin gerçekleşmediği durumlarda çevresindekilere karşı saldırgan olabilmektedir. Saldırganlık çocuklarda bazen duygu düzenleme becerilerinde zorlanmalarla alakalı olabilirken bazen de çocuğun sevgi, güven, mutluluk gereksinimlerini ifade eden bir araç görevi görmektedir. Saldırgan davranışlara sebep olabilecek etmenler ise saldırgan davranışların ödüllendirilmesi, yetişkinlerin aşırı otoriter ebeveyn tutumları, çocuğun anlaşılmama ve yetersiz sevgi algısı, iletişim araçlarının olumsuz etkisi, akranları ile iletişimde zorlanma veya ebeveynlerce uygulanan şiddet şeklinde sıralanabilir.

Bahsedildiği üzere saldırganlık ve öfke kontrol problemi belirtilerinde ebeveyn tutumlarının rolü yadsınamaz. Sabır duygusundan yoksun, şiddete şiddetle cevap veren, aşırı otoriter veya çocuğa karşı aşırı kayıtsız ebeveynlerin çocuklarında öfkeli belirtilerin görülme ihtimalinin daha fazla olduğu görülmektedir. Ek olarak çocuk eğer saldırgan veya öfkeli davranışlarının ardından istediği ödüle ulaşıyorsa bu durum davranışının pekişmesini ve sürmesini destekler nitelikte bir tutumdur. Bu da bahsedilen davranışların artışı ile sonuçlanmaktadır. Bunların yanı sıra çocuğun yaptığı davranışlarının çevresi tarafından "öfkeli çocuk" şeklinde etiketlenmesi de davranışlarını destekleyici nitelikte bir sonuç doğurmaktadır. Özellikle yapılan atıfların ve etiketlerin çocuğun kişiliğine yönelik olması çocuğun bu davranıştan kurtulamayacağı ve onun böyle bir çocuk olduğu algısını yaratacağı için belirtiler daha çok artış göstermektedir. Özetle ebeveynlerin tutumları çocuğun öfke ve saldırganlık belirtilerinin gidişatı üzerinde oldukça önemli sonuçlar yaratabilmektedir.


Çocuklarda öfke oldukça yaygın karşılaşılan bir problemdir. Peki çocuklarda görülen öfke ve saldırgan davranışlar hangi sebeplerden ötürü kontrol edilemez bir hale gelmektedir:

  • Ebeveynin çocuğun mümkün olan potansiyelinin üzerinde beklentileri olduğu durumlarda
  • Çocuğun inandığı ve eğilim gösterdiği şeyler küçümsendiğinde veya görmezden gelindiğinde
  • Yaşının ve gelişiminin gerektirdiği enerjiyi boşaltma ihtiyacı için meşru bir kaynak bulamadığında
  • Ebeveynler ve sosyal çevre ile anlaşma konusunda iletişim problemleri yaşadığında
  • Çocuğun mevcut duygu ve düşünceleri baskılandığında ya da değiştirilmeye zorlandığında
  • Davranışları ebeveynlerin gözlem hataları sebebiyle yanlış yorumlandığında
  • Fiziksel, cinsel veya sözel şiddete maruz kaldığında
  • Ebeveynler arası tutarsız davranışlar görüldüğünde


Öfke ile baş etmek için neler yapmalıyız:

  • Çocuğa öfke de dahil bütün duygularını ifade etmesi için ortam sağlanmalıdır
  • Öfke duygusunun sonucunda ortaya çıkan etkiler dolaylı yollar ile çocuğa öğretilmelidir.
  • Öfkeyi tetikleyen çevresel uyaranlar keşfedilmeli ve ortadan kaldırılmadır.
  • Öfkeli olduğu durumlarda ben dilini kullanması konusunda destek olunmalıdır.
  • Öfkenin görüldüğü anlarda olduğu yerden uzaklaştırılıp bakıvereninin yanında olması ve destek sağlaması gerekmektedir. Bu şekilde çocuk duygu düzenlemeyi öğrenecektir.
  • Nefes egzersizleri gibi sakinleştirici yöntemler öğretilmeli ve öfke anında uygularken ebeveyn destek sağlamalıdır.
  • Çocuk asla şiddet ile cezalandırılmamalıdır.
  • Çocuğa yaşının gerektirdiğine uygun sorumluluklar verilerek başarabilme duygusunu yaşamaya yönlendirilmelidir.
  • Çocuğa davranışlarının sonuçlarını görmesini sağlayacak alternatifler üretilmelidir.
  • Öfke ve saldırganlık eğilimini yönlendirecek sağlıklı alternatifler üretilmelidir. Bunlar bazen bedensel aktivite olabilirken, örneğin karate, bazen de şiddetini dışarı vuracak sağlıklı bir ortam olması açısından hacıyatmaz ve benzeri oyuncaklar, kil, yastıklarla öfke köşesi kurma gibi alternatifler olabilmektedir.
  • Öfke duygusunun da diğer bütün duygular gibi hissedilmesinin normal olduğunu fakat tek önemli olan kısmın bu duyguları kontrol edip sağlıklı şekilde yönlendirmek olduğunu açıklamak gerekmektedir.


Çocuklara öfke duygusunu yansıtmak ve kontrol etmek için destek olabilecek Kitap Önerileri:

  • Öfkemle Nasıl Başa Çıkabilirim - Dagmar Geisler
  • Semih'in Öfkesi - Sangeeta Bhadra
  • Öfke ile başa çıkma yolları - Domingo Yayınları
  • Her Şeye Hayır Diyen Aslan - Christine Beigel
  • Hazırım Sakinleş - Jeniffler Mooore Mallinos
  • Kabarık ve Öfke Kontrol- Psikolog Anıl Şen
  • Çok Sinirliyim - Pedagog Ayşen Oy
  • Aliş'in Öfkesi - Şeyma Ayık
  • O Kadar Kızgınım Ki - Bengi Semerci
  • Emre'ye Sataştıklarında Emre Sinirleniyor - Dört Göz Yayınları
  • Çocuklar İçin Otokontrol - Lauren Brukner
  • Öfke Yönetimi Becerileri - Amanda Robinson
  • Öfke ve Kavga - Parıltı Yayınları
  • Bir Kurbağa Gibi Sakin ve Dikkatli - Eline Snel
  • Tırtık Tütüyor - Robert Starling
  • İnci Bazen Öfkeli Olabilir - Anna Wagenhoff
  • Kızdığım Zaman - Cornelia Maude Spelman
  • Sakin Ol - Marcella Marino Craver
  • Kaybedince Kızan Selin - Frank J. Sileo
  • Öfkemi Kontrol Etmeyi Öğreniyorum - Marge Earon Heegaard
  • Küçük Beyaz Tavşan Öfkeli - Marie France Floury


Klinik gözlemler doğrultusunda ele alınması gerektiğini düşündüğüm önemli bir durum da çocuğun her öfke atağı, ağlama krizi veya saldırganlık olarak zannedilen durumunun bahsedilen gibi bir durum olmama ihtimali de olmaktadır. Nadiren de olsa dil gelişiminin geriliği sebebiyle ifade etmede zorlanma, mental retardasyon, otizm spektrum bozukluğu veya duyu bütünleme bozukluğundan kaynaklı da bu belirtiler görülebilmektedir. Bahsedilen bütün yolları denemenize rağmen sonuç alamadığınız durumlarda hem genel bir gelişim kontrolü hem de bireysel farklılıkların ele alınabilmesi açısından mutlaka bir uzmandan destek alarak çocuğun bireysel ihtiyaçları değerlendirilmeli ve buna göre bir çalışma planı oluşturulmalıdır.


Psikolog

Bilge Göktürk



Yayınlanma: 29.01.2022 20:05

Son Güncelleme: 29.01.2022 20:05

Psikolog

Bilge

GÖKTÜRK

Uzman Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)

Uzmanlıklar:

Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları , Depresyon ve Mutsuzluk , Çocuk ve Ergenlik Dönemi Ruhsal Sorunları
Online TerapiOnline Ter...
süre 50 dk
ücret 200
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
süre 50 dk
ücret 350
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

İntrüzif Düşünceler: Nedir, Neden Olur ve Başa Çıkma Yöntemleri

Günlük hayatımızda zaman zaman istemeden aklımıza bazı düşünceler gelebilir. Bu düşünceler kimi zaman sıradan, kimi zaman da bizi rahatsız edici nitelikte olabilir. İntrüzif düşünceler, kişinin zihnine istemsiz bir şekilde giren ve çoğunlukla benliğiyle çeliştiği için kaygı uyandıran düşüncelerdir. Özellikle son yıllarda birçok insan bu kavramı daha sık duymaya başlamış ve “Benim aklıma gelen bu garip düşünceler normal mi?” diye merak etmeye başlamıştır. Bu yazıda intrüzif düşünceleri detaylı bir şekilde ele alacağız: nedir, neden olur, obsesyonlarla ilişkisi nedir, kimlerde görülür ve en önemlisi nasıl başa çıkılır?İntrüzif Düşünce Nedir?İntrüzif düşünce (İngilizce: intrusive thought), bireyin zihnine aniden ve kontrolü dışında gelen, rahatsızlık veren, genellikle benliğe ters düşüncelerdir. Kişi bu düşünceleri isteyerek üretmez, hatta çoğunlukla onlardan kurtulmaya çalışır. Ancak düşünceler tekrar tekrar zihne gelir ve bu durum kişide kaygı yaratır.Örnek intrüzif düşünceler:Sevdiklerine zarar verme korkusu: “Ya çocuğuma yanlışlıkla zarar verirsem?”Dini veya ahlaki değerlere aykırı düşünceler: “Ya inancımı sorgularsam?”Uygunsuz cinsel düşünceler: “Ya uygunsuz bir şey yaparsam?”Güvenlikle ilgili kaygılar: “Ya ocağı kapatmadıysam ve yangın çıkarsa?”Ölüm ve zarar görme korkusu: “Ya şimdi kötü bir şey olursa?”Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere intrüzif düşünceler, kişinin karakteriyle, değerleriyle veya gerçek niyetiyle uyumlu değildir. Yani bu düşüncelerin zihne gelmesi, kişinin onları gerçekten isteyeceği ya da yapacağı anlamına gelmez.İntrüzif Düşünceler Normal mi?Birçok kişi intrüzif düşünceler yaşadığı için kendini suçlu ya da “anormal” hissedebilir. Oysa araştırmalar, insanların %80’inden fazlasının hayatlarının bir döneminde istemsiz, rahatsız edici düşünceler deneyimlediğini göstermektedir. Yani intrüzif düşünce görmek aslında çok yaygın bir durumdur.Buradaki fark şudur:Bazı kişiler bu düşünceleri önemsemez ve akışına bırakır.Bazı kişiler ise düşüncelere çok fazla anlam yükler, onlardan korkar ve bu da kaygının artmasına neden olur.İşte bu ikinci grupta, özellikle Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) gibi durumların gelişmesi daha olasıdır.İntrüzif Düşünceler ve Obsesyon Arasındaki FarkSıklıkla karıştırılan iki kavram vardır: intrüzif düşünce ve obsesyon.İntrüzif düşünce: Her insanda görülebilir, istemsizdir, gelip geçici olabilir.Obsesyon: İntrüzif düşüncenin sürekli hale gelmesi, kişide yoğun kaygı yaratması ve kişinin bu kaygıyı azaltmak için zihinsel veya davranışsal tekrarlara (kompulsiyonlara) yönelmesiyle ortaya çıkar.Örneğin; ocağı kapatıp kapatmadığını bir kez düşünmek intrüzif bir düşüncedir. Ancak defalarca ocağı kontrol etme ihtiyacı hissetmek, obsesif bir belirtidir.İntrüzif Düşünceler Neden Ortaya Çıkar?İntrüzif düşüncelerin tek bir nedeni yoktur. Birçok biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkabilir:Kaygı bozuklukları: Yüksek stres ve kaygı, zihnin sürekli “tehdit arayışı” içinde olmasına neden olabilir.Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB): İntrüzif düşünceler OKB’nin temel belirtilerindendir.Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB): Geçmişte yaşanan olumsuz deneyimler, istemsiz hatırlatıcı düşüncelerle geri gelebilir.Depresyon: Negatif düşünce kalıpları, intrüzif düşüncelerin yoğunluğunu artırabilir.Beyin kimyası: Serotonin dengesizlikleri gibi biyolojik faktörler de bu süreci etkileyebilir.İntrüzif Düşüncelerin Belirtileriİntrüzif düşüncelere sahip olan bireylerde şu belirtiler gözlemlenebilir:Sürekli zihne gelen rahatsız edici düşünceler.Düşünceleri bastırmaya çalışma ancak daha çok düşünme.Düşüncelerle gelen suçluluk, utanç veya korku hissi.Yoğun kaygı, gerginlik ve huzursuzluk.Kaçınma davranışları (örneğin bıçak görmekten kaçınmak, dini mekânlara gitmekten çekinmek).İntrüzif Düşüncelerle Başa Çıkma Yöntemleriİntrüzif düşüncelerle başa çıkmak zorlayıcı olabilir, ancak çeşitli yöntemler bu süreci kolaylaştırabilir.1. Düşünceleri Kabul Etmekİlk adım, bu düşüncelerin normal olduğunu ve onları düşünmenin sizi kötü bir insan yapmadığını fark etmektir. Bastırmaya çalışmak, genellikle düşüncelerin daha çok akla gelmesine yol açar.2. Düşünceyi GözlemlemekDüşünceyi yargılamadan, sadece zihninizden geçen bir misafir olarak görmek faydalı olabilir. Mindfulness (farkındalık) teknikleri bu noktada etkilidir.3. Anlam Yüklememek“Bu düşünce aklıma geldi, o zaman ben böyle bir insanım” demek yerine “Bu sadece zihnimin ürettiği geçici bir düşünce” demek rahatlatıcı olabilir.4. Profesyonel Destek AlmakEğer intrüzif düşünceler günlük yaşamınızı olumsuz etkiliyorsa, bir psikolog veya psikiyatrdan destek almak önemlidir. Özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), intrüzif düşüncelerle baş etmede oldukça etkilidir.5. Yaşam Tarzı DüzenlemeleriDüzenli uykuDengeli beslenmeStres yönetimiMeditasyon ve nefes egzersizleri gibi alışkanlıklar zihinsel sağlığı olumlu etkiler.İntrüzif Düşünceler Hakkında Sık Sorulan Sorular1. İntrüzif düşüncelerim varsa psikolojik sorunlu muyum? Hayır. İntrüzif düşünceler çok yaygındır ve tek başına bir bozukluk göstergesi değildir. Ancak yoğun ve sürekli hale gelirse profesyonel destek gerekebilir.2. Bu düşünceleri yaşamak onları yapacağım anlamına mı gelir? Kesinlikle hayır. İntrüzif düşünceler benliğe yabancıdır. Yani sizin kişiliğinizle, değerlerinizle çelişir.3. İlaç tedavisi gerekli mi? Her durumda gerekli değildir. Hafif vakalarda terapi yeterlidir. Ancak yoğun OKB belirtileri varsa psikiyatrist ilaç tedavisi önerebilir.Sonuç: İntrüzif Düşüncelerle Yalnız Değilsinizİntrüzif düşünceler, kişinin zihnine istemsizce giren ve genellikle rahatsız edici içerikler taşıyan düşüncelerdir. Bu düşüncelerin varlığı sizi kötü, anormal veya tehlikeli biri yapmaz. Onları bastırmaya çalışmak yerine, anlam yüklemeden gözlemlemek ve gerekiyorsa profesyonel destek almak en sağlıklı yoldur.Unutmayın: Zihniniz size her türlü düşünceyi getirebilir, ama bu düşünceleri nasıl yorumlayacağınız ve onlarla nasıl başa çıkacağınız sizin elinizdedir. Eğer bu düşünceler hayatınızı zorlaştırıyorsa, bir uzmandan destek almaktan çekinmeyin.Unutmayın, intrüzif düşüncelerle mücadele etmek yalnızca sizin yaşadığınız bir durum değil; pek çok insan benzer süreçlerden geçiyor. Bu düşünceler sizi tanımlamaz ve onların üstesinden gelmek mümkündür. İçsel gücünüze güvenin, kendinize karşı sabırlı olun ve gerekirse profesyonel destek almaktan çekinmeyin. Doğru yöntemlerle zihninizi daha huzurlu, yaşamınızı daha dengeli hale getirebilirsiniz. Siz de bu sorunu yaşıyor ve bir uzmandan destek almak istiyorsanız randevu oluşturabilirsiniz. Hiçbir sorun çözümsüz değildir.
Eda KALE 02.10.2025

Terapi: Derin Bir Soluğun İlk Nefesi

Merhaba değerli okur. Hepimiz zaman zaman hayatın koşturmacasından yorulup yeni anlam arayışlarına merhaba diyebilmek isteriz. Yaşadıklarımızı paylaşmak, rahatlamak ya da derin bir nefes içimize çekebilmek için desteğe ihtiyaç duyabiliriz. İşte bu süreçte terapi o derin nefesin ilk soluğu gibidir. Bu yazımda terapiye başlamayı düşünenler için kısa bir rehber oluşturmak istedim. Şimdiden iyi okumalar :).Terapiye başlamak, birçok insan için uzun zamandır aklında olan ama ertelenen bir adım olabilir. Kimi insanlar terapiye ihtiyaç duyduklarını kabul etmekte zorlanır, kimileri ise ilk görüşmeye giderken “Ne konuşacağım?”, “Acaba beni yargılar mı?”, “Ya doğru kelimeleri bulamazsam?” gibi sorularla endişelenir. Aslında bu çok normaldir. Terapi, sizi olduğunuz gibi kabul eden güvenli bir alandır ve bu yolculukta hiçbir şeyi “mükemmel” yapmak zorunda değilsiniz.İlk Seansın AmacıTerapiye ilk adımda genellikle danışman, sizi tanımak ve ihtiyaçlarınızı anlamak için bazı sorular sorar. Bu sorular, geçmiş deneyimleriniz, şu an yaşadığınız zorluklar ve terapiye dair beklentilerinizle ilgilidir. İlk seansın temel amacı sizi “çözmek” ya da hemen bir yol haritası çıkarmak değildir. Daha çok birbirinizi tanımak ve sürecin nasıl ilerleyeceğini belirlemektir. Bu nedenle sizden hazır, planlı ya da eksiksiz cevaplar beklenmez. İçtenliğiniz ve samimiyetiniz en değerli şeydir.Terapiye Dair Yanlış İnanışlarTerapiye başlamadan önce bazı yanlış inanışlar kaygıyı artırabilir. Örneğin, “Terapi sadece ciddi sorunları olanlar içindir” düşüncesi çok yaygındır. Oysa terapi, hayatında yön arayan, ilişkilerinde zorlanan ya da sadece kendini daha iyi tanımak isteyen herkes için faydalıdır. Bir başka yanlış inanış ise “Terapist beni yargılar” düşüncesidir. Psikolojik danışmanlar yargılamak için değil, anlamak ve desteklemek için vardır. Ayrıca “Bir-iki seansta mucize beklemek” de yanlıştır. Değişim küçük adımlarla, düzenli bir şekilde gerçekleşir.İlk Seansa Nasıl Hazırlanabilirsiniz?Aslında büyük bir hazırlık yapmanıza gerek yoktur. Ancak dilerseniz, son dönemde sizi en çok zorlayan konuları, aklınızdaki soruları ya da terapiyle ilgili beklentilerinizi not alabilirsiniz. Bu, seans sırasında kendinizi daha rahat ifade etmenize yardımcı olabilir. Aynı zamanda unutmamanız gereken nokta şudur: Terapide “yanlış” ya da “doğru” cevaplar yoktur. Siz olduğunuz gibi gelirsiniz ve danışman sizi o hâlinizle kabul eder.Süreklilik ve SabırTerapi, tek bir seansla hayatınızı değiştiren mucizevi bir süreç değildir. Değişim, düzenli görüşmelerle, adım adım gelişir. Bazen farkındalıklar kısa sürede ortaya çıkar, bazen de süreç daha uzun sürebilir. Burada önemli olan sabırlı olmak ve kendinize zaman tanımaktır. Tıpkı bir spora başlamak gibi; kasların güçlenmesi ve değişimin görünür hâle gelmesi için zamana ihtiyaç vardır.Doğru Danışmanı SeçmekTerapi sürecinin en önemli unsurlarından biri, danışan ile danışman arasındaki güven ilişkisidir. Kendinizi güvende ve anlaşılmış hissettiğiniz bir danışmanla çalışmak sürecin etkisini artırır. İlk görüşmede danışmanın yaklaşımı size uygun değilse, başka bir danışmanla devam etmeyi tercih edebilirsiniz. Bu çok doğal bir durumdur. Önemli olan, sizin ihtiyaçlarınıza en uygun uzmanı bulmaktır.Terapiye Başlamak Cesaret İsterToplumda hâlâ terapiye gitmek bazen yanlış anlaşılabiliyor. Oysa terapiye başlamak, zayıflık değil aksine cesaret göstergesidir. Çünkü kişi, kendi hayatını daha iyi bir noktaya taşımak için adım atmayı seçmiştir. Duygularını, düşüncelerini paylaşmak ve değişim için çaba göstermek büyük bir içsel güç gerektirir.Terapi YolculuğuHer terapinin kendine özgü bir yolculuğu vardır. Bazı seanslarda çok konuşursunuz, bazı seanslarda sessizlik ağır basar. Bazen yoğun duygular yaşanır, bazen de sadece gündelik şeylerden söz edilir. Bunların hepsi sürecin doğal parçalarıdır. Terapi yolculuğunda esas olan, kendinizi daha iyi tanımak ve yaşamınızı daha dengeli, anlamlı hâle getirmektir.Terapi Sürecinde Karşılaşılabilecek ZorluklarTerapiye başlamak kadar süreci devam ettirmek de zaman zaman zorlayıcı olabilir. Kimi danışanlar birkaç seans sonra “Aslında kendimi iyi hissediyorum, artık gelmeme gerek yok” diyebilir. Bu noktada duygularınıza kulak vermek kadar danışmanınızla açık bir şekilde konuşmak da önemlidir. Bazen iyi hissettiğimiz dönemlerde terapinin bırakılması, daha sonra benzer zorluklarla karşılaşıldığında yeniden başa dönülmesine sebep olabilir. Bu nedenle sürecin tamamlanması ve danışmanla birlikte hedeflerin gözden geçirilmesi faydalıdır.Bir diğer zorluk ise terapi sırasında yüzleşilen duygular olabilir. Bastırılmış ya da görmezden gelinmiş anılar, seanslarda gün yüzüne çıkabilir. Bu durum rahatsız edici hissettirse de aslında iyileşmenin önemli bir parçasıdır. Danışman, bu duyguları güvenli bir ortamda ele almanıza yardımcı olur.Ailenin ve Çevrenin EtkisiTerapi sürecinde bireyin yakın çevresinin de etkisi büyüktür. Bazı aileler ya da arkadaşlar destekleyici olurken, bazıları terapiye gitmeyi gereksiz görebilir. Böyle durumlarda hatırlamanız gereken nokta, terapinin sizin için olduğudur. Çevrenizin düşünceleri önemli olsa da, kendi ihtiyaçlarınızı önceliklendirmek sürecin sağlıklı ilerlemesi için gereklidir.Küçük Adımların GücüTerapi, büyük değişimlerden çok, küçük ama anlamlı adımlarla ilerler. Daha önce fark etmediğiniz bir düşünce kalıbını keşfetmek, bir duyguyu daha net ifade edebilmek ya da bir ilişkide sağlıklı sınır koymayı öğrenmek; aslında hayat kalitenizi artıran büyük kazanımlardır. Bu küçük adımlar biriktikçe yaşamda köklü dönüşümler yaratır.Kısacası terapi, tek başınıza taşımakta zorlandığınız yükleri paylaşabileceğiniz güvenli bir alandır. İlk adımı atmak zor görünebilir ama çoğu kişi terapiye başladıktan sonra “Keşke daha önce başlasaydım” der. Siz de ilk görüşmeye gittiğinizde aslında en önemli eşiği geçmiş olacaksınız. Çünkü terapi, sadece sorun çözmek için değil, kendinizi tanımak, hayatınızı anlamlandırmak ve potansiyelinizi keşfetmek için güçlü bir fırsattır. Yazımızın başında söylediğim gibi terapi derin bir nefesin ilk soluğu gibidir. Aşamadığınız düşüncelerinizi, yönetmekte zorlandığınız duygularınızı veya hayatınızda baş etmekte güçlük çektiğiniz olayları yönetmekte destek arayışı içerisindeyseniz belki de terapiye başlamak için doğru gündesinizdir.
Dilara SAYI 02.10.2025

Oyun Terapisinin Çocuk Gelişimindeki Rolü

Oyun Terapisinin Çocuk Gelişimindeki RolüÇocuklar, dünyayı yetişkinlerden çok farklı bir şekilde algılar. Onlar için oyun yalnızca eğlenceli bir etkinlik değil; aynı zamanda duygularını, düşüncelerini ve ihtiyaçlarını ifade etmenin en doğal yoludur. İşte tam da bu noktada oyun terapisi, çocuğun gelişimini destekleyen, duygusal iyileşmesini kolaylaştıran ve iletişim becerilerini güçlendiren önemli bir psikolojik destek yöntemi olarak öne çıkar.Bu yazıda oyun terapisinin ne olduğunu, çocuk gelişimi üzerindeki etkilerini, hangi durumlarda tercih edildiğini ve ebeveynlere ne gibi katkılar sağladığını detaylı bir şekilde ele alacağız.Oyun Terapisi Nedir?Oyun terapisi, çocukların oyun aracılığıyla kendilerini ifade etmelerine, duygularını tanımalarına ve zorlayıcı yaşam deneyimlerini işlemelerine yardımcı olan bir terapi yöntemidir. Çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun bir şekilde kullanılan oyuncaklar, figürler, resimler veya oyun materyalleri, terapötik bir dil haline gelir.Çocuklar çoğu zaman yaşadıkları kaygıyı, korkuyu ya da öfkeyi sözel olarak anlatmakta zorlanırlar. Oyun terapisi sayesinde bu duygular güvenli bir ortamda ortaya çıkar ve işlenir. Terapist, çocuğun oyununu gözlemler, yönlendirir veya yapılandırarak destekler. Böylece çocuk, yaşadığı duygusal yükten arınırken sağlıklı baş etme becerileri de kazanır.Oyun Terapisinin Çocuk Gelişimi Üzerindeki Etkileri1. Duygusal GelişimOyun terapisi, çocuğun duygularını tanımasına ve ifade etmesine yardımcı olur. Örneğin, öfke, kaygı, kıskançlık ya da üzüntü gibi zor duygular oyun aracılığıyla açığa çıkar. Çocuk bu duygularını tanıdıkça onları kontrol etmeyi öğrenir. Bu süreç, sağlıklı bir duygusal düzenleme becerisi kazandırır.2. Sosyal GelişimOyun terapisi, çocuğun empati kurma, sıra bekleme, paylaşma ve kurallara uyma gibi sosyal becerilerini geliştirmesine katkı sağlar. Grup oyun terapisi uygulamalarında çocuk, diğer çocuklarla etkileşim kurarak sosyal ilişkilerinde daha uyumlu hale gelir.3. Bilişsel GelişimÇocuk, oyun sırasında problem çözme, neden-sonuç ilişkisi kurma ve alternatif düşünme becerilerini geliştirir. Özellikle sembolik oyunlar, çocuğun hayal gücünü zenginleştirir ve bilişsel esnekliği artırır.4. Dil ve İletişim BecerileriOyun terapisi, çocukların sözel ve sözel olmayan iletişim becerilerini güçlendirir. Çocuğun oyun içinde kullandığı kelimeler, seçtiği semboller veya jestler, terapist için anlamlı ipuçları taşır. Bu da dil gelişimini destekler.5. Davranışsal DüzenlemeHiperaktivite, öfke nöbetleri veya saldırgan davranışlar yaşayan çocuklar için oyun terapisi etkili bir yöntemdir. Oyun ortamı, çocuğun bu davranışları güvenli şekilde boşaltmasına ve yerine daha uygun tepkiler geliştirmesine fırsat tanır.Hangi Durumlarda Oyun Terapisi Kullanılır?Oyun terapisi, çok farklı duygusal ve davranışsal sorunlarda etkili bir şekilde kullanılabilir. En sık başvurulan durumlar şunlardır:Kaygı bozuklukları (ayrılık kaygısı, sosyal kaygı)Travma sonrası stres (kaza, kayıp, boşanma, istismar)Davranış sorunları (inatçılık, öfke kontrol güçlüğü, saldırganlık)Özgüven eksikliği ve içe kapanıklıkOkul uyum sorunları ve akademik zorluklarBoşanma, taşınma gibi yaşam değişiklikleriKardeş kıskançlığıOyun terapisi yalnızca “sorun yaşayan” çocuklar için değil, gelişim sürecini desteklemek isteyen her çocuk için faydalı olabilir.Oyun Terapisi Süreci Nasıl İşler?Değerlendirme: Terapist, ebeveynlerle görüşerek çocuğun yaşadığı sorunları ve beklentileri anlamaya çalışır.Oyun seansları: Çocuk belirli aralıklarla (genellikle haftada bir) oyun odasında terapi seanslarına katılır. Seanslar yaklaşık 45–50 dakika sürer.Gözlem ve müdahale: Terapist, çocuğun oyunlarını gözlemler ve gerektiğinde yönlendirmeler yapar. Oyun sırasında ortaya çıkan temalar, çocuğun iç dünyasına dair önemli ipuçları verir.Ebeveyn görüşmeleri: Süreç boyunca ebeveynlerle düzenli aralıklarla görüşülür, aileye evde destekleyici öneriler verilir.Sonlandırma: Çocuğun hedeflenen kazanımları elde etmesiyle terapi süreci sonlandırılır.Ebeveynler İçin Oyun Terapisinin KatkılarıOyun terapisi sadece çocuğu değil, aile sistemini de etkiler. Ebeveynler, çocuklarının duygusal ihtiyaçlarını daha iyi anlamayı öğrenir. Ayrıca:Çocuğun gelişimsel süreci hakkında daha fazla farkındalık kazanırlar.Çocuğun ihtiyaçlarına uygun iletişim yöntemleri öğrenirler.Aile içi ilişkilerde daha sağlıklı bağlar oluşur.Bu nedenle oyun terapisi, aileyi de içine alan bütüncül bir iyileşme süreci sunar.Oyun Terapisinin Çocuk Gelişimine Katkısını Destekleyen AraştırmalarAraştırmalar, oyun terapisinin çocuklarda kaygı düzeyini düşürdüğünü, özgüveni artırdığını ve sosyal becerileri geliştirdiğini ortaya koymaktadır. Özellikle travmatik deneyimler yaşayan çocuklarda, oyun terapisi güvenli bir alan sağlayarak duygusal iyileşmeye katkıda bulunur.Amerikan Oyun Terapisi Derneği (APT) tarafından yapılan çalışmalar, düzenli oyun terapisi alan çocukların okul başarısında ve sosyal ilişkilerinde belirgin gelişmeler yaşadığını göstermektedir. Bu bulgular, oyun terapisinin yalnızca kısa vadeli değil, uzun vadeli olumlu etkiler yarattığını kanıtlar.Sonuç: Oyun, Çocuğun Dili; Terapi, Onun KöprüsüdürOyun terapisi, çocukların gelişim sürecinde hem duygusal hem de sosyal anlamda önemli bir rol oynar. Çocuğun yaşadığı zorlukları oyun yoluyla ifade etmesine ve sağlıklı baş etme mekanizmaları geliştirmesine yardımcı olur. Bu nedenle oyun terapisi, çocuk gelişiminin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirilmelidir.👉 Eğer çocuğunuzda duygusal ya da davranışsal sorunlar gözlemliyorsanız, oyun terapisi profesyonel destek için güçlü ve etkili bir yöntem olabilir. Çünkü unutmayın: oyun, çocuğun dili; oyun terapisi ise bu dili anlayabilmenin en güvenilir yoludur.Eğer çocuğunuzun duygusal dünyasında inişler ve çıkışlar gözlemliyorsanız, oyun terapisiyle ona güvenli bir alan sunabilirsiniz. Unutmayın, çocuklar duygularını çoğu zaman sözle değil, oyunla ifade ederler; bu nedenle profesyonel bir rehber eşliğinde oyun, onların duygularını anlamak ve sağlıklı baş etme yolları geliştirmek için güçlü bir araçtır. Oyun terapisi, çocuğunuzun özgüvenini artırır, sosyal ilişkilerini güçlendirir ve davranışlarını olumlu yönde şekillendirir. Oyun terapisi sayesinde çocuğunuz, duygularını daha iyi tanıyacak, kendine güveni artacak ve yaşamındaki zorluklarla baş etme becerilerini güçlendirecektir. Siz de oyun terapisi hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz ücretsiz soru sorabilirsiniz.
Eda KALE 30.09.2025