1. Uzman
  2. Çağla KÖSE OK
  3. Blog Yazıları
  4. Neden Telefonumuzu Elimizden Bırakamıyoruz?

Neden Telefonumuzu Elimizden Bırakamıyoruz?

Her şey internet kullanımının hızla artması, yaygınlaşmasıyla başladı. Eskiden zor ulaştığımız internet artık iki parmağımızın ucunda. İnternetin erişilebilir olmasıyla önce Facebook ardından twitter, instagram vb. hayatımıza girdi. Yaygınlaşan sosyal medya kullanımı ile telefonumuzla dakikalar, saatler geçiriyoruz. O küçücük ekranda tüm bilgilerimizi görüyoruz. Bazen zamanı geçirmek için, bazen dinlenirken telefonlarımızı elimize alıyoruz. Hatta farkında olmadan bile elimiz telefona gidiyor.

Sosyal medya kullanımı giderek artarken zamanla zorunluluk haline geldi. Sosyal medya üzerinde aktif olarak kalmak, katılım sağlamak gerekliymiş izlenimi toplum üzerine yerleşti. 7'den 70'e herkes sosyal medyayı aktif olarak kullanıyor. Bu kadar aktif olarak kullanılmasının altında şüphesiz andan haberdar olmak yatıyor. Aslında günümüz şartlarında aktif bir kullanıcı olmamız bireylere şartlanıyor. Sosyal medya kullanmayan kişiler garipseniyor. Onlara "Senin İnstagram hesabın yok mu?" diyerek şaşkınlığımızı dile getiriyoruz.

İnsanlar başka hayatları sosyal medya ile daha da tanır oldu. Kolay erişilebilir hale geldi. Yeni meslek grupları ortaya çıktı. Fenomenler bu ortamın en fazla para kazananları arasında yer aldı. Sosyal medya ortamı kalabalık ve eğlenceli gelirken aslında kaçırdığımız önemli bir nokta var, insanların yalnızlaştığı. Sosyal hayatlarımızdan koparak daha fazla telefonumuzla vakit geçirdiğimizde yalnızlaşıyoruz, sosyal hayatımızdan geri kalıyoruz, insanlarla diyalog kurmuyoruz. Peki sonra ne oluyor? İçe dönük bir yaşam, yalnızlaşma... Bu durum giderek bireyin ev içinde kalmasına, sosyal olarak geri kalmasına, arkadaşlarından uzaklaşmasını getiriyor. Depresyon ve artan bilgisayar, tablet, cep telefonu kullanımı.

Evet yaşadığımız çağda internetsiz yaşamak çok zor. Sınırlı ölçüde ailemizden, arkadaşlarımızdan uzaklaşmadan sosyal medya kullanımını sağlamalıyız. Hayatımızın tamamen sosyal medyadan ibaret olmadığını bilerek yaşamalıyız. Başka yaşam becerileri ile sosyal medya bağımlılığına engel olmalıyız. Aktiviteler, egzersizler, sosyal hayat mutlu olmamızı, hayatta aktif olmamızı sağlar. Doğru sosyal medya kullanımı ile hayatımızı daha aktif yaşayabiliriz.


Yayınlanma: 28.09.2020 14:15

Son Güncelleme: 28.09.2020 19:57

Çağla KÖSE OK
Çağla KÖSE OK
Uzman Klinik Psikolog(*)(*)(*)(*)(*)
Uzmanlıklar: Depresyon ve Mutsuzluk , Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları , İlişki / Evlilik Problemleri
Beykent Üniversitesinde Psikoloji v Devamını oku
Online Terapi
süre 45 dk
ücret 500
Yüz Yüze Terapi
Hizmet vermiyor
Bunları da sevebilirsiniz...
hipnoz-ve-hipnoterapi-hakkinda-her-sey

Hipnozun tarihçesi: Hipnozun tarihi oldukça eski dönemlere dayanır. İnsanlar binlerce yıldır, derin trans hallerine girerek zihinlerini değiştirme ve iyileştirme amaçlı çeşitli ritüeller uygulamışlardır. Ancak modern hipnozun tarihi, 18. yüzyıl Avusturya'sında doğan Franz Anton Mesmer ile başlar.Mesmer, "mesmerizm" olarak da bilinen bir teknik geliştirdi. Bu teknikte, hipnotik transa girmek için etkileyici bir ritüel kullanıyordu. Mesmer, demir çubuklar ve renkli camlar gibi nesneler kullanarak, vücuttaki "manyetik akımı" yönlendirdiğini iddia ediyordu.Mesmerizm, sonradan bilim adamlarının dikkatini çekti ve Avrupa'da birçok hipnotik çalışmanın temelini oluşturdu. 19. yüzyılın sonlarında, Paris'teki Salpêtrière hastanesinde Jean-Martin Charcot, hipnozu "histerik nöbetlerin" tedavisinde kullanmaya başladı. Charcot'un öğrencilerinden biri olan Hippolyte Bernheim, hipnozu psikolojik bir fenomen olarak kabul etti ve "telkin" terimini kullanarak hipnozun bilimsel bir açıklamasını yaptı.20. yüzyılın başlarında, hipnoz psikoterapide yaygın bir kullanım alanı buldu. Sigmund Freud, hipnozun bir psikanaliz aracı olarak kullanılmasına yardımcı oldu. Ancak, hipnozun rolü konusunda bazı tartışmalar yaşandı ve hipnoz yerini çeşitli psikoterapi tekniklerine bıraktı.1960'ların sonlarında, hipnoz yeniden popülerlik kazandı ve tedaviye yardımcı olmak için kullanılan bir teknik haline geldi. Hipnoz, birçok psikolojik ve fiziksel rahatsızlıkta etkili bir tedavi yöntemi olarak kabul edilmektedir. Hipnoz nedir? Hipnoz, kişinin zihinsel farkındalığını değiştiren, derin bir trans hali yaratmak için kullanılan bir terapidir. Hipnozun amacı, bilinçaltındaki engelleri aşarak kişinin zihinsel sağlığını iyileştirmektir.Hipnoz, bir hipnoterapist tarafından yönlendirilen rahatlatıcı bir ortamda gerçekleştirilir. Hipnoterapist, kişinin zihinsel farkındalığını değiştirmek için çeşitli yöntemler kullanır, örneğin sakinleştirici müzik, görselleştirme ve telkinler gibi. Bu yöntemler, kişinin derin bir trans haline girmesine yardımcı olabilir.Hipnozun aşamaları: Hipnoz, genellikle aşağıdaki dört aşamadan oluşur:1. İndüksiyon aşaması: Bu aşama, hipnotize edilecek kişinin gevşemesini sağlamak için kullanılır. Kişi, bir hipnoterapistin yönlendirmesiyle, rahat bir pozisyonda oturur veya yatar ve sakinleştirici bir ses tonuyla konuşan hipnoterapistin yönergelerini takip eder.2. Derinleştirme aşaması: İndüksiyon aşamasından sonra, kişinin zihni derinleştirilir. Hipnoterapist, kişinin hayal gücünü kullanarak, onu daha da derin bir transa sokar. Bu aşamada, kişinin farkındalığı azalır ve rahat bir durumda olması sağlanır.3. Tedavi aşaması: Hipnoterapist, kişinin bilinçaltına mesajlar göndererek, tedavi amaçlı hedefleri gerçekleştirmeye yardımcı olur. Bu mesajlar, kişinin kendine güvenini arttırabilir, olumsuz düşüncelerini değiştirebilir ve sağlığına yönelik olumlu davranışlar sergilemesine yardımcı olabilir.4. Çıkış aşaması: Hipnozun son aşaması, kişinin hipnotik trans halinden çıkmasıdır. Hipnoterapist, kişiyi trans halinden çıkarır ve normal bilinç haline dönmesini sağlar. Bu aşamada, kişi uyanık ve dinç hisseder.Hipnozda kullanılan yöntem ve teknikler: Hipnoz, farklı teknikler kullanılarak uygulanabilen bir terapi yöntemidir. İşte hipnozda sıkça kullanılan bazı yöntemler:1. Direkt telkin: Bu yöntemde hipnoterapist, kişiye açık bir şekilde telkinler verir. Örneğin, "Sizi rahatlatacağım" veya "Daha iyi hissedeceksiniz" gibi sözlerle kişiye mesajlar gönderir. Bu mesajlar, kişinin bilinçaltına işlenerek pozitif bir etki yaratır.2. İmajinasyon: İmajinasyon, kişinin hayal gücünü kullanarak hipnozun derinleştirilmesi için kullanılan bir yöntemdir. Hipnoterapist, kişiyi belirli bir senaryoya yönlendirir ve kişi hayalinde bu senaryoyu canlandırır. Örneğin, kişiye güzel bir plajı hayal etmesi söylenebilir. Bu, kişinin zihnini rahatlatarak hipnozun derinleştirilmesine yardımcı olur.3. Nörolingüistik programlama (NLP): NLP, hipnozda kullanılan bir başka tekniktir. Bu yöntemde, kişinin dil kullanımı ve düşünce kalıpları incelenir ve kişiye özel telkinler verilir. Bu telkinler, kişinin kendi kendini yeniden programlamasına yardımcı olabilir.4. Göz hareketleri: Göz hareketleri, hipnozun derinleştirilmesinde kullanılan bir başka tekniktir. Bu yöntemde, kişinin gözleri bir noktaya odaklanır ve hipnoterapist, kişinin gözlerini hareket ettirerek hipnozun derinleştirilmesine yardımcı olur.Hipnozda kullanılan bu yöntemlerin hepsi, kişinin bilinçaltına mesajlar göndererek, olumlu bir etki yaratmayı amaçlar. Hipnoterapist kişinin ihtiyaçlarına göre hangi yöntemi kullanacağını belirler. Hipnoz, farklı tekniklerle uygulanabilir ve hipnoterapistler, kişinin bireysel ihtiyaçlarına göre farklı bir yaklaşım benimseyebilirler. Ancak, genel olarak, hipnozun bu dört aşamasından oluştuğu kabul edilir.Hipnoz hakkında yanlış bilinenler: Hipnoz hakkında birçok yanlış anlaşılmalar ve mitler bulunmaktadır. İşte bazı yaygın hipnoz mitleri ve gerçekler:MİT: Hipnoz, kontrolü kaybetmek anlamına gelir.GERÇEK: Hipnoz, kontrolü kaybetmek anlamına gelmez. Hipnoz sırasında bir kişi her zaman kendisini kontrol edebilir ve hipnoterapistin yönlendirmelerine uymak zorunda değildir.MİT: Hipnoz sadece zayıf ve kolay manipüle edilebilir insanlarda işe yarar.GERÇEK: Hipnoz herkes üzerinde etkili olabilir; ancak herkes hipnoza yatkın değildir. Hipnoza yatkınlık, kişinin hipnoz öncesi algısal ve kişilik özelliklerine bağlı olabilir.MİT: Hipnoz insanları tehlikeli hale getirir.GERÇEK: Hipnoz, insanları tehlikeli hale getirmez. Hipnoz sırasında bir kişi her zaman kontrolünü kaybetmez ve hipnoterapistin yönlendirmelerine uymak zorunda değildir. Ayrıca, hipnoz terapistleri, hipnoz sırasında herhangi bir tehlike durumu yaşanmaması için eğitilmişlerdir.MİT: Hipnoz sadece sahne gösterilerinde kullanılır.GERÇEK: Hipnoz, sahne gösterilerinde kullanıldığı gibi, tıbbi ve terapötik amaçlar için de kullanılır. Hipnoterapi, birçok psikolojik ve fiziksel sorunun tedavisinde kullanılan etkili bir terapidir.MİT: Hipnoz, hatıraları değiştirebilir.GERÇEK: Hipnoz, hatıraları değiştiremez. Hipnoz sırasında bir kişinin anılarına erişmek mümkün olsa da, bu anılar değiştirilemez.Sonuç olarak, hipnoz hakkında birçok yanlış anlaşılma ve mit bulunmaktadır. Hipnozun insanları kontrolsüz hale getirmediği ve tehlikeli olmadığı, herkes üzerinde etkili olabileceği ancak herkesin hipnoza yatkın olmadığı, hipnozun kalıcı etkileri olmadığı ve hipnozun sadece sahne gösterilerinde değil, tıbbi ve terapötik amaçlar için de kullanılabileceği unutulmamalıdır.Hipnoz hangi durumlarda kullanılabilir? Hipnoz, psikolojik problemlerin tedavisi için kullanılabilir. Bu problemler arasında fobiler, kaygı bozuklukları, depresyon ve post travmatik stres bozukluğu gibi durumlar yer alabilir. Hipnoz ayrıca kronik ağrı, uyku bozuklukları ve bağımlılık tedavisi için de kullanılabilir. Birçok araştırma, hipnoterapinin fobiler, kaygı ve kronik ağrı gibi durumlarda etkili olduğunu göstermektedir. Hipnoterapi, psikolojik problemlerin tedavisi için diğer tedavilerle birlikte kullanılabilir ve birçok kişi için etkili bir seçenek olabilir. Yazıyı Oku

Uzman: Sinem ÇİBAŞ KARLIKLI

Yayınlanma: 01.05.2023

ask-acisi-nedir

Aşk acısı, bir ilişkinin sona ermesi, terk edilme, reddedilme veya kaybı sonucu ortaya çıkan duygusal bir acı ve stres durumudur. Bu durum, kişinin yoğun üzüntü, çaresizlik, keder, özlem ve hatta fiziksel rahatsızlık hissetmesine neden olabilir. Aşk acısıyla başa çıkmak ve iyileşmek için bazı adımlar şunlardır:Duyguları Kabul Etme: Aşk acısını deneyimlemek doğaldır ve duygularınızı inkar etmek yerine kabul etmeye odaklanın. Üzüntü, öfke, kırgınlık gibi duygular normaldir ve geçici bir süreçtir.Desteğe Açılma: Aşk acısıyla başa çıkmak için duygularınızı paylaşabileceğiniz bir destek sistemi oluşturun. Aileniz, arkadaşlarınız veya bir terapist, duygusal destek sağlayabilir ve duygusal yükü hafifletebilir.Zaman Verme: Aşk acısı zamanla iyileşir, ancak süreç kişiden kişiye değişir. Kendinize iyileşme için zaman tanıyın ve sabırlı olun. Zamanla, acının yoğunluğu azalacak ve iyileşeceksiniz.Kendinize İyi Bakma: Kendinize iyi bakmak, duygusal iyileşme sürecini hızlandırabilir. Düzenli egzersiz yapmak, sağlıklı beslenmek, yeterli uyku almak ve stresten uzaklaşmak duygusal sağlığınızı destekleyebilir.Olumlu Aktivitelerde Bulunma: Kendinizi olumlu ve keyifli aktivitelere yönlendirin. Hobiler, spor, sanat, müzik gibi aktiviteler ruh halinizi yükseltebilir ve duygusal iyileşme sürecini hızlandırabilir.Geleceğe Odaklanma: Geçmişi geride bırakın ve geleceğe odaklanın. Kendinize yeni hedefler belirleyin, yeni ilgi alanları keşfedin ve hayatınıza yeni deneyimler ekleyin. Gelecek planları yapmak, umut ve motivasyon sağlayabilir.Öz Bakımı İhmal Etme: Aşk acısı sırasında kendinize özen göstermek önemlidir. Kendinizi şımartın, dinlenin, kendinizi sevdiğiniz aktivitelere zaman ayırın ve kendinizi olumlu şekilde motive edin.Başka İlişkilere Hazır Olana Kadar Bekleme: Aşk acısıyla başa çıkmak için zamana ihtiyacınız olduğunu unutmayın. Başka bir ilişkiye hazır olana kadar bekleyin ve kendinize zaman tanıyın. İyileşme süreciniz tamamlandığında, yeni ilişkilere açık olabilirsiniz.Aşk acısı, zorlayıcı bir duygusal deneyim olabilir, ancak zamanla iyileşir ve kişi daha güçlü hale gelir. Kendinizi iyileştirme sürecinde sabırlı olun ve duygusal destek almak için çekinmeyin. Unutmayın ki, aşk acısı geçicidir ve yaşamınızda daha fazla mutluluk ve tatmin sağlayacak yeni deneyimler sizi bekliyor olabilir.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Yazıyı Oku

Uzman: Eray ARSLAN

Yayınlanma: 18.04.2024

soylesem-tesiri-yok,-sussam-gonul-razi-degil

Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil|Şeyda Sultan ZENGİNOrtaokula başlayan kızına güzel bir öğüt vermek isteyen anne, kızını karşısına alır ve der:“Kelimelerini başkalarının canını yakmak, küçük düşürmek, iftira etmek ve yaralamak için kullanma fırsatın olacak. Aynı zamanda kelimelerini başkalarını iyileştirmek, yüreklendirmek, ilham vermek ve sevmek için de kullanma şansın olacak. Bazen yanlış seçim yapacaksın… Kelimelerini özenle kullan Breonna. Diğerleri kelimelerini yanlış kullandıklarında sen sözlerini koru. Her sabah, ağzından hayat veren kelimelerin çıkacağı sözü ver kendine… Nezaketi ve şefkatiyle bilinen biri ol. Hayatını, buna aşırı ihtiyaç duyan bir dünyaya hayat vermek için kullan. İyiliği seçtiğin için asla, ama asla pişmanlık duymayacaksın.”Ne güzel bir öğüt... Kelimeler ki, kimi zaman göklere çıkartır seni, kimi zaman yerle yeksân eder. Atalarımızın dediği gibi; “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı!”İşte bu yüzden kime karşı olursa olsun kullandığımız kelimeler bizim seviyemizi belirler. Kimi zaman da suskunluklarımız seviyemizi belirler. İnsan sadece bilmediğinden susmaz, bildiğinden de susar. Edep bilir susar, saygı bilir susar, hak bilir susar, sevgi bilir susar, hatır bilir susar... Bazen de konuşsa bile birşeyin değişmeyeceğini bilir susar... Ve onların yerine melekler konuşur cevap verir.Rivayet edilir ki; Peygamber Efendimiz (asm) birkaç sahabesi ile birlikte sohbet etmekteydi. Arsız bir adam geldi ve Hazret-i Ebu Bekir’in yüzüne karşı lâf atmaya ve hakaret etmeye başladı. Hazret-i Ebu Bekir başlangıçta çok sabretti, cevap vermedi. Fakat adam susmak bilmeyince Hazret-i Peygamber’in de (asm) yanında bu kadar arsızlığı Hazret-i Ebu Bekir’i kızdırdı. Nihayet sabredemedi ve adamın lâflarını iade etmeye ve adama karşılık vermeye başladı. Peygamber Efendimiz de (asm) kalkıp yürüdü ve onları terk etti.Yanlış yaptığını anlayan Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Peygamberin (asm) ardı sıra koştu ve Peygamber Efendimiz’den (asm) özür diledi.Peygamber Efendimiz (asm): “Sen sabrettiğin sürece bir melek sana duâ ediyor, adama cevap veriyordu. Sen cevap vermeye başlayınca melek gitti şeytan geldi. Ben şeytanın bulunduğu mecliste bulunmam.” buyurdu.Buradaki ölçüt, şu âyetin ölçütüyle aynı olsa gerek: “Boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhafaza ederek oradan geçip giderler.” (Furkan Sûresi, 72.)Konuşmak ise, uygun muhatabına ve yerli yerinde yapılmalı.. İşte imtihan da burada. İnsan nefsine söz geçirebilse zaten uygun yerde susacak, uygun yerde konuşacak. Peki hangisi daha çok pişmanlık getiriyor, susman gereken yerde konuşman mı, konuşman gereken yerde susman mı?Bazı güzel sözlere bakalım:• Lâ Edri - Sustuğun hiçbir cümleden, konuştuğun kadar pişman olmazsın.• Mehmet Âkif - Konuşmak bir mana ise, susmak binbir mana. Herkes konuşmasına konuşur, lâkin sükût yürekli olana!.”• Lokman - Söz gümüş ise sükût altındır.• Calvin Coleridge - Söylemediğim şeylerin hiçbiri, bana zarar vermedi.• Confucius - Susmak, insanı ele vermeyen sadık bir arkadaştır.• Confucius - Az konuşmaktan pek az, çok konuşmaktan ise çok sık pişman olunur.• Mevlânâ - Kargalar ötmeye başlayınca, bülbüller susar.• Goethe - Konuşmak ihtiyaç olabilir, ama susmak bir sanat’tır.• Hz. Ömer - Esenlik ve huzur on kısımsa, dokuzu susmaktır.• Özdemir Asaf - Konuşmak küçülür, küçülürse adı değişir susmak olur. Ağlamak büyür, büyürse adı değişir susmak olur...• Fuzuli - Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.Evet söylenince tesir olmayacaksa, nefse inat susmak gerekir. Maharet de burada işte. Gönül ehli olmak kolay değil. Bırakın kalp kırmak konuşanlara münhasır olsun, biz gönül ehli olalım... Yazıyı Oku

Uzman: Şeyda Sultan ZENGİN

Yayınlanma: 25.09.2020