Bir insan neden ilişkilerde hep aynı döngüleri yaşar?
Neden biri sevgiyi doyasıya yaşarken diğeri sürekli kaygı duyar?
Neden bazı insanlar yakınlaşmaktan korkar, bazıları ise fazla bağlanır?
Tüm bu soruların cevabı, çocukluk dönemimizde kurduğumuz bağlanma stilinde saklıdır. Üstelik bağlanma tarzımız, yalnızca romantik ilişkilerimizi değil; arkadaşlıklarımızı, iş hayatımızdaki davranışlarımızı, kriz anlarındaki tepkilerimizi ve duygusal dünyamızı da büyük ölçüde etkiler.
İlginç olan şu:
Birçok kişi kendi bağlanma stilini bilmeden yaşar.
Sorunlarının sebebini karakter zanneder, oysa mesele karakter değil, öğrenilmiş bir duygusal kalıptır.
Bu nedenle bağlanma stilleri, psikolojinin hem en derin hem de en gözden kaçırılan konularından biridir.
Bağlanma, çocuklukta bakım veren kişiyle kurulan ilişki biçimidir.
Bebek için bakım veren kişi (çoğu zaman anne), dünyanın tamamı demektir.
Onun sevgisi, dokunuşu, tepkisi ve tutarlılığı, bebeğin “Dünya güvenli bir yer mi?” sorusuna verdiği ilk cevaptır.
Yani bağlanma, sadece “sevgi” değildir.
Ve bu bağlanma stili, yetişkinlikte aynen devam eder.
Bu kişiler:
Güvenli bağlanan yetişkinler, ilişkilerde en sağlıklı dinamiği kuran gruptur.
Fakat toplumda oranı düşündüğünüz kadar yüksek değildir.
Kaygılı bağlanan bireyler genellikle şunları yaşar:
Bu insanlar aslında sevilmek ister; ama sevgiyi kaybetme ihtimali onları yorar.
Çoğu kaygılı bağlanan kişi, “Neden hep beni yoran ilişkileri seçiyorum?” diye kendine sorar.
Bu kişiler için ilişki demek:
Belirgin özellikleri:
Bu insanlar sevmeyi bilmez değildir;
Sadece yakınlık onların sistemini alarma geçirir.
Psikolojide en karmaşık bağlanma stilidir.
Çünkü kişi hem yakınlık ister hem de yakınlıktan korkar.
Bir adım yaklaşır, iki adım uzaklaşır.
Güvensiz çocukluk deneyimleri sebebiyle yetişkinlikte duyguları çok hızlı değişebilir.
Hem kaygılı hem kaçıngan davranışlar aynı kişide görülebilir.
Bu soruyu birçok kişi terapide ilk kez sorar.
Aslında bağlanma stiliniz:
Örneğin kaygılı bağlanan biri “beni neden hep duygusal olarak ulaşılmaz insanlar çekiyor?” diye düşünür.
Kaçıngan bağlanan biri “ilgi gösterince kaçıyorum ama yalnız kalınca üzülüyorum” der.
Düzensiz bağlanan biri ise “kimseyi tam içeri alamıyorum, ama bensiz de yapamıyorum” duygusunu taşır.
Tüm bu döngüler, çocuklukta öğrenilmiş bir bağlanma modelinin yetişkinlikteki yansımalarıdır.
Bu yüzden bağlanma stilleri psikolojide hem çok özel hem de çok dönüştürücü bir alandır.
Evet.
Bu yazının en umut veren kısmı burası.
Bağlanma stilimiz kader değildir.
İnsan değişir.
Beyin değişir.
Duygusal örüntüler değişir.
Ve en güçlü değişim, terapi ile gerçekleşir.
Terapi, kişinin duygusal yaralarını fark etmesini, onları şefkatle iyileştirmesini ve kendi içinde güvenli bir bağ kurmasını sağlar.
Daha güvenli bir bağlanma geliştikçe:
Terapi, yargısız bir alandır.
Kişi ilk kez “güvenli bir bağ” deneyimler.
Bu deneyim, çocukluktan gelen kırılganlığı yumuşatır.
Birçok kişi aslında ne hissettiğini bile bilmez.
Terapi, duyguların dilini öğretir.
Kişi, döngülerinin nereden geldiğini fark eder.
“Demek ki problem bende değil, bağlanma stilimde.” diyerek suçluluk ortadan kalkar.
Sınır koymak, kaygıyı yönetmek, yakınlığı artırmak, sağlıklı iletişim kurmak değişebilir becerilerdir.
En önemlisi budur.
Kişi “Ben sevilebilir biriyim.” duygusunu yeniden kazanır.
Bu dönüşüm terapiyle mümkün olur ve hayatın her alanına yansır.
Bir insan kendi bağlanma stilini merak ediyorsa…
İlişkilerindeki döngüleri sorguluyorsa…
Geçmişiyle barışmak istiyorsa…
Duygusal derinlik arıyorsa…
Aslında terapiye hazırdır.
Çünkü bağlanma çalışmaları, psikolojide en derin ve en dönüştürücü alanlardan biridir.
Bu alanda uzman bir terapistle çalışmak, kişinin çocukluk yaralarını iyileştirmesine, yetişkinlikte daha sağlıklı ilişkiler kurmasına ve en önemlisi kendine güvenli bir alan yaratmasına yardımcı olur.
Herkes değişebilir.
Hiçbir bağlanma stili “kader” değildir.
Kırılganlıklar iyileştirilebilir, duygular düzenlenebilir, ilişkiler güzelleştirilebilir.
Tek gereken ilk adımdır: bu ilk adımı atabilecek tek kişi sizsiniz.
Kendi içsel dünyasını anlamaya cesaret etmek.
Eğer sen de ilişkilerinde benzer döngüleri yaşıyorsan, duygularını anlamlandırmakta zorlanıyorsan veya kendini daha güvenli bir bağ içinde görmek istiyorsan…
Bu alan üzerine çalışan bir terapist ile çalışmak, hayatında büyük bir fark yaratabilir.
BASTIRILAN DUYGULAR NE KILIĞA GİRER?
Kendini Anlamanın Gücü: Terapiye Başlamayı Düşünenler İçin
Yaşam Tuzakları: Uyum Bozucu Şemalar