Handan GEZER - Blog Yazıları
Eğer bir kanser hastası kendisini devamlı mutsuz hissediyorsa, yoğun bir isteksizlik içerindeyse ve eskiden zevk aldığı şeylerden artık zevk alamıyorsa bu, dikkate alınması gereken bir durumdur. Kanser hastalarında psikoterapi hastalığın fiziksel tedavisinin tamamlayıcıdır. Tedavinin bütünleyici ve ayrılmaz bir bölümüdür. Kişiye, hastalığın tipine, evresine, psikososyal çevreye göre değişmekle beraber, kanser hastalığı zaten psikolojik zorlanma ve bozukluklara yol açma potansiyeli en yüksek olan hastalık gruplarındandır.Kanserde psikolojik tedavi girişimleri; bireysel psikoterapi, psikolojik eğitim veya psikoterapotik yollarla kanserle baş etme davranışını geliştirmek için uygulanan sistematik çabalardır. Genel amacım; morali, kendine güveni ve baş etme yetisini arttırırken, sıkıntıyı ve ruhsal sorunları azaltmaktadır. Ayrıca; bireyin hastalıkla savaşırken kontrol duygusunu geliştirmek ve karşılaştığı sorunları çözmede pratik çözümler gösterebilmek, kızgınlık, öfke, suçluluk gibi duygu ve tepkilerin serbestçe ifade edilmesini ve hastalıkla ilgili düşüncelerin anlatılmasını cesaretlendirmek, psikolojik ve sosyal uyumu sağlayarak yaşam kalitesini arttırmak, hasta ile aile ve sosyal etkileşim alanları arasındaki etkileşimi güçlendirmek psikoterapinin amaçlarım arasında sayılabilir.Terapi sürecinde hasta ile psikoterapötik ilişkide duyguların, tutumların, düşüncelerin serbestçe ifade edilmesi birincil ve temeldir. Sorunu çözmeye dönük girişimler ancak bu aşamadan sonra mümkündür. Hastanın bir birey olarak anlaşıldığını deneyimlemesi en önemli unsurdur.Hastanın ruhsal durum değerlendirmesinde, biyopsikososyal formülasyon tanımlandıktan sonra hastalığa özgül reaksiyonlar ve sorun alanları değerlendirilir.Bu sorunların en yaygın olanları şöyle özetlenebilir.•Fiziksel sorunlar (örn; bulantı, ağrı, letarji, kilo kaybı, organ kaybı)•Kanser tipiyle ilişkili olmayan kanserde yaşanan genel sorunlar (örn; çaresizlik, umutsuzluk duyguları, ölüm korkusu, nüks korkusu, gelecek endişesi, belirsizlik)•Ruhsal ve duygusal bozukluklar (örn; kaygı, suçluluk, kızgınlık, öfke duyguları, depresyon)•Zihinsel işlevlerde bozulma (örn; dikkat azlığı, bellek kusurları)•İlişkisel ve psikososyal sorunlar (örn; eş ile ilişkiler, rol sorunları, iletişim güçlükleri, işteki değişiklikler, sosyal geri çekilme ve izolasyon)Her hastada bu sorun alanları, bunların hastalıkla bağlantısı, kişinin bu sorunlara atfettiği anlam ve önem değerlendirilir.Genellikle başlangıçtaki şaşkınlık, inkar ve çözülmeden sonra, birçok hastada şu ya da bu şekilde bir uyum ve baş etme stili gelişmektedir. Kanserde ortaya çıkan psikopatalojide en önemli unsur yaşamın tehdit edilmesidir. Hastaların oraya koydukları çeşitli (algısal) uyum stilleri (inkar, fatalizm, mücadeleci tutum, çaresizlik, umutsuzluk, kaygılı meşguliyet ve bekleyiş) belirli düşünce, duygu ve tutumların gelişmesine yol açar. Hastalık, belirtileri ve tedaviler belirli bir bakış açısı içinde yorumlanır. Bunların hepsi, kişinin dünyadaki varoluşunu etkileyebilecek durumlar olduğundan kişiyi çok kaygılandırıyor. Çaresizlik-umutsuzluk yaşayan bir hasta, tanıyı ölüm cezası gibi yaşar ve yapılabilecek hiçbir şeyin olamayacağını ve ölümün hemen gerçekleşeceği gibi düşünce içine girer. Hastalığın gidişine ilişkin olumlu göstergeleri küçümser, en sık olumsuz bilgiyi felaketçi algılar. Tedavi basamaklarını ‘'ya hep ya hiç ‘', ‘'siyah-beyaz'' keskinliği içinde yorumlar. Her uyumu bozan stilinin, belirli bir düşünce stili vardır. Böylece olumsuz negatif düşünceler gelişir. Bu düşünceler hem duygusal gerginlik, elem yaratır, hem de hastanın etkili baş etme yöntemlerini geliştirmesini ve tedavide uyumunu güçleştirir. Olumsuz düşünce ve tutumlar, gerçeği ve yaşamı daha da karamsar ve umutsuz algılamaya yol açar. Genelde fiziksel hastalıklarda ve daha özelde kanserde ortaya çıkan duygusal tepkilerde, algısal süreçler birincidir. Kanserde ortaya çıkan depresif durum başta olmak üzere psikopatolojide, önce felaketçi algı ve hastalığa geleceğe ilişkin çaresizlik düşünceleri ve olumsuz otomatik düşüncelerin yaygınlaştırılıp, genelleştirilmesi görülmekte, duygulanma ilişkin acı, elem, kaygı yaşantılaması bu algılara ikincil ve paralel gelişmektedir.Kanser hastalarında psikolojik tedavinin amaçları şöyle özetlenebilir:•Psikolojik morbiditeyi düzeltmek ve azaltmak•Mücadele ve yaşama güç ve dürtüsünü arttırıcı, kansere ruhsal-davranışsal uyumu güçlendirmek•Hastalıkta ve yaşamlarında kendi denetimlerinin olduğu duygusunu geliştirip arttırmak, aynı zamanda kanser tedavilerinde etken katılımı sağlamak•Hasta ile aile ve sosyal etkileşim alanları arasındaki iletişimi güçlendirmek•Kanserle ilişkili fiziksel ve psikolojik sorunlarla baş edebilmek, etkin yöntemleri ve tutumları geliştirmek•Kızgınlık, öfke, suçluluk vs. gibi (örtülü) duygu ve tepkilerin serbestçe ifade edilmesini ve hastalıkla ilgili düşüncelerin anlatılmasını cesaretlendirmek•Gelecekte ve varoluşla ilgili bilinmezlikte baş etme yolları incelemek.•Psikolojik ve sosyal uyumu sağlayarak yaşam kalitesini arttırmak•Kaygı, depresyon, felaketçi tepkiler ve diğer psikiyatrik belirtileri düzeltmek Psikolojik destek almak, hastanın korku ve kaygılarını azaltarak yaşam kalitesini yükseltiyor dolayısıyla hastalığıyla daha iyi başa çıkabiliyor. Böylece hastanın ileride daha şiddetli bir psikolojik bozukluk yaşamasını da önlemiş oluyor. Beden ve zihin birbiriyle sürekli iletişim halindedir. Psikolojinin olumlu olması, bedeni de olumlu bir şekilde etkiliyor. Örneğin, kendinizi mutsuz hissettiğiniz bir anda başınız ağrırsa, mutlu olduğunuz bir ana göre bu ağrıyı daha şiddetli hissedersiniz. Olumlu düşünmek bağışıklık sisteminizi de olumlu bir şekilde etkiliyor. Hiçbir insan sürekli çok mutlu, kaygısız, neşeli, enerjik vb. olamaz. Kanser hastalığının yukarıdaki özellikleriyle insana kendini kötü hissettirme olasılığı çok yüksek. Önemli olan kötü hissedilen zamanların mümkün olduğunca azaltılmaya çalışması.Kanser hastaları doktorları tarafından farklı bir şekilde yönlendirilmedikçe mümkünse hayatlarına yeni bir şeyler sokmaya çalışmalılar. Bu yenilik; yeni bir yerin görülmesi olabileceği gibi, yeni bir aktivite edinmek ya da yeni insanlar tanımak da olabilir. Kanser hastalığı insanları sadece olumsuz yönde etkilemiyor. Kanser hastaları bu hastalıkla baş ederken, fark etmeseler de daha güçlü bir insan olmayı öğreniyorlar. Hatta tedavisi biten kanser hastaları ve yaşamlarını eskisinden bile daha kaliteli ve zenginleşmiş bir şekilde sürdürebiliyorlar. Olumlu düşünmek bağışıklık sisteminizi de olumlu bir şekilde etkiliyorHandan GEZERUzman Adli Psikolog/ Psikolojik Danışman Devamını oku
Yayınlanma: 26.01.2022 11:46
Son Güncelleme: 26.01.2022 11:46