1. Uzman
  2. Hidayet ÇALIŞKAN
  3. Blog Yazıları
  4. Mastürbasyon nasıl ve neden sertleşme bozukluğu yaratır ?

Mastürbasyon nasıl ve neden sertleşme bozukluğu yaratır ?


Kendi kendine kontrol altında tatmin eylemine mastürbasyon diyoruz . Anket çalışmalarında her yaşta erkeğin sıklıkla mastürbasyon yaptığını görmekteyiz. Peki mastürbasyon nasıl ve neden sertleşme bozukluğu yada cinsel rahatsızlıklar meydana getirir.

 

4 temel  problem vardır mastürbasyon eyleminde  

1. Sayı odaklı ,skor takıntılı olarak yapmak.

2. Travmatik olarak mastürbasyon yapmak.

3 Evlilik içinde mastürbasyon yapmak.

4. Porno ile beraber yapılması.

 Erkekler mastürbasyon yapmayı genel olarak ilk gençlik yıllarında yada ergenlik çağında akranlarından , kendi kendine yada internetten öğrenir. Ne yazıkki çoğu erkek cinsel tecrübesi başlamadan yüzlerce yada binlerce mastürbasyon  yapar . Biraz önce değindiğim durumlarda mastürbasyon yapmak kişinin cinsel hayatı başladığı dönemde problemler ortaya çıkarır. 


Skor takıntısı nedir ?

  yarım saat içinde 2 kere yaptım bugün sabahtan akşama kadar 6 kere yatım şeklinde sadece sonuca ,orgazma odaklı olarak penis üzerinde gezen elin  hasassiyetine  mastürbasyon esanasında alınan hazzı düşünmeden hızlıca , kısa sürede yapılan  mastürbasyondur. Bu tür mastürbasyon yapılması kişiye cinsel hayatı başladığı zaman erken boşalma , boşalma kontrolünde yetersizlik  ve bunun getirdiği sorunlarla  debelenme bırakır.

Travmatik mastürbasyon ?

Travmatik mastürbasyon aşırı derecede zorlayarak , yüksek basınç altında , kuru olarak  vucudu ile sürtünerek  yapılan  haz hissi için penisin zorlandığı mastürbasyon tipidir. Bu tür mastürbasyonda  yaşanan sıkıntılar  kişi cinsel hayatı başladığı zaman vagenden aynı basınç ve duyuyu alamaz haz seviyesi beklenti altında kalır , haz alamadığı için ereksiyonu devam ettirmede problem yaşayabilir yada erken boşalma geç boşalma gibi problemler yaşayabilir . Hatta pertnerinin vageninin gemiş olduğu düşünerek  kadının  vagen daraltma opersyonu olmasını isteyebilir . Neyseki tedavisi olan bir durum .

Evlilik içi mastürbasyon 

Evlilik içi mastürbasyon  neden problem çıkartır ? Cinsel yönden sağlıklı bir çift için bakıcak olursak bireyler mastürbasyon yapmaz eğer çift içinde kin nefret öfke duyguları  ilişki içindeki sevgi saygı tutku ihtiras duygularının önüne geçmeye başlamış çift  yataklarını birbirinden ayrmış ise erkek mastürbasyona yönelebilir . Sonuç olarak  baktığınızda mastürbasyon soununda kişini alacağı haz cinsel ilişki sonrası alacagı hazzın çok üstünde değildiir . Beyin yavaş yavaş bir alışkanlık geliştirir ise kişi eşiyle ilişkiye girmektense mastürbasyon yapmayı yeğliyebilir. Mastürbasyon eylemi yapı itibari ile basit, kısa ,ve az efor gerektiren bir eylem iken cinsel ilişki için önce partnerin hazırlanması ,gönül alma , güler yüz, hediyeler ilişki sonrası birbirine sarılma gibi birçok ritüelin yapılması gereken törensel bir eylem kıvamına dönebilir . Benim önerim  evlilik içi mastürbasyon eğer evlilik içi problem yoksa kesnilikle yapılmaması gereken bir eylemdir kişiyi eşinden soğutur çift ilişkisi içinde tedavi edilemez yaralar açabilir.

Pornografi ile beraber mastürbasyon

Porno yada porngrafi 90 lı yılların sonlarında günlük hayatımıza giren  tüm dünyada çok yaygın olarak izlenen bir durum . Aslına bakılıcak olursa insanlar için çok çok düşük miktarda bakılırsa öğretici olabilir . bundan 25 sene önceki jenerasyon  pornografik metaryellere ulşamak için gazate bayilerinde kaçak satılan dergilere ( dergi yüzlerce insanın elinden geçmiş olurdu ) , kaçak alman porno  video kasetlere ( bir kaset yıllarca seyredilirdi )  yada kaçak porno flim oynatan sinemelara giderlerdi  (sineme salonunda yüzlerce kişi aynı anda mastürbasyon yapardı ) . Pornografinin bir kıymeti vardı mahrem ve az bulunan bir materyeldi Ama şimdi porno ya ulaşmak gençler için bir telefon kadar yakın istediği anda arama motoruna porno yazıldığı zaman binlerce materyele ulaşılıyor . Bu da dışardan gelen cinsel uyaranlara karşı kişiyi kör ve duyarsız kılıyor . Kişi aç olduğunda bir koku sadece peçenini üzerindeki bir göz bile ereksiyon sağayabilirken aşırı derecede beyine gelen pornografik materyal  dışardan gelen cinsel uyarıları anlamsız kılıyor . Sonrasında gelişen piskojenik sertleşme bozukluğu genç yaştaki  erkekler için problem olmaya başlıyor diyebiliriz

Sonuç olarak bakıldığında mastürbasyonun cinsel problem yapmaması için skor odaklı değil haz odaklı yapılması,travmatik olarak yapılmaması,evlilik içinde yapılmaması ,pornografi ile beraber yapılmaması öneriler içinde onun dışında haftada 2 yada 3 kez yapılmasında  herhangi bir sakınca olduğunu düşünmüyorum 


Travmatik Mastürbasyon Sendromu (TMS) nedir?

Travmatik Mastürbasyon Sendromu’nun ilk kez 1998 yılında Dr. Lawrence Sank tarafından tanımlandığını söyleyen CİSED Başkanı Cem Keçe; “Travmatik Mastürbasyon Sendromu (TMS) bazı erkeklerin yatağa yüzüstü (yüzükoyun) pozisyonda uzanarak ve penislerini yatağa, yastığa, döşemeye ya da ellerine sürterek mastürbasyon yapma alışkanlıklarına verilen isimdir.” dedi.

 

Yüzüstü şekilde mastürbasyon yapmanın sakıncaları var mı?

Yüzüstü şekilde mastürbasyon yapmanın sakıncalarına dikkat çeken CİSED Genel Sekreteri Psk. Gülüm Bacanak; “Yüzüstü bir şekilde mastürbasyon yapmak penise ve özellikle de penis tabanına aşırı bir baskı uygulanmasına neden olmakta ve bu etki normal bir mastürbasyon ya da cinsel ilişkiyle sağlanamamaktadır. Bu da yüzüstü şekilde mastürbasyon yapmaya alışan kişilerin normal cinsel ilişki kurmalarına engel olabilmektedir.” dedi.

 

Travmatik Mastürbasyon Sendromu yaşayan erkekler misyoner pozisyonunu tercih ediyorlar

Travmatik Mastürbasyon Sendromu yaşayan erkeklerde en sık görülen cinsel işlev bozukluklarının anorgazmi ya da geç boşalma olduğunu söyleyen CİSED Başkanı Cem Keçe; “Ayrıca Travmatik Mastürbasyon Sendromu yaşayan çoğu erkekte ereksiyon sorunları da görülebilmektedir. Bu sorunu yaşayan erkeklerde; cinsel ilişkiyi yarım saatten fazla sürdürdükten sonra orgazma ulaşamama ve penisi vajinadan çıkararak partnerin bacağına ya da yatağa bastırarak boşalma çok yaygındır. Bu erkeklerin partnerleri bu durumu rahatsız edici ve garip olarak nitelendirirler. Hatta erkeğin cinsel ilişkiyle orgazma ulaşamamasını kendi suçları olarak bile görebilirler. Yüzüstü (yüzü koyun) pozisyonda mastürbasyon yapan erkeklerin %60’ı cinsel ilişkilerinin çoğunda anorgazmi ve geç boşalma sorunundan şikayet ederken, sırtüstü uzanmış bir şekilde mastürbasyon yapan erkeklerin sadece %4’ü aynı şikayetlerde bulunmaktadır. Yine yüzüstü mastürbasyon yapan erkeklerin üçte biri ereksiyon sorunları yaşarken, bu oran sırtüstü uzanarak mastürbasyon yapan erkeklerde sadece %5’dir. Ayrıca yüzüstü şekilde mastürbasyon yapmaya alışan erkeklerin çoğu -eğer cinsel ilişki kurabiliyorlarsa- misyoner pozisyonunu tercih ettiklerini ve oral seksten de zevk almadıklarını bildirmişlerdir. Ancak partnerlerinin penislerini elle uyarması hoşlarına gitmektedir.” dedi.

 

Travmatik Mastürbasyon Sendromu nasıl oluşur?

Erkeklerin %90’ından fazlasının mastürbasyonu kişisel keşif yoluyla öğrendiğine dikkat çeken CİSED Genel Sekreteri Psk. Gülüm Bacanak; “Travmatik Mastürbasyon Sendromu yaşayan erkeklerin yanlış bir keşif yapmış oldukları söylenebilir. Mastürbasyonu başkasından öğrenenler genellikle geleneksel mastürbasyon yöntemini öğrenirler. Erkeklerin %90’dan fazlası arkalarına yaslanıp penisi bir elleriyle aşağı yukarı sıvazlayarak mastürbasyon yaparlar. Travmatik Mastürbasyon Sendromu yaşayan erkeklerin çoğu da bu yöntemi bilir, ancak kendi yöntemleri onlara normal mastürbasyondan daha az zararlı ya da daha eğlenceli gelebilir. Ayrıca kendilerini sanki misyoner pozisyonunu taklit ediyormuş gibi de hissedebilirler. Ancak gerçekte geleneksel yolla mastürbasyon yapanların, yüzüstü şekilde mastürbasyon yapmaya alışan erkeklere göre cinsel ilişkiye daha kolay uyum sağladıkları görülmektedir.” dedi.

 

Travmatik Mastürbasyon Sendromu’nun tedavi nasıl olur?

Travmatik Mastürbasyon Sendromu’nun tedavisinin olduğunu söyleyen CİSED Başkanı Cem Keçe; “Öncelikle bu kişilerin yüzüstü uzanarak mastürbasyon yapma alışkanlığından vazgeçmesi ve geleneksel mastürbasyona alışmaları gerekmektedir. Bu biraz zaman alacaktır ve bu sürede orgazm olma güçlüğü yaşanabilir. Yüzüstü şekilde mastürbasyon yapmaya alışan erkekler genellikle bunu her gün yaparlar. Bu dönemde mastürbasyon sınırlaması konulup, haftada birkaç defaya indirilebilir. Böylece bir süre mastürbasyon yapılmadığında penis duyumlara karşı daha hassaslaşacaktır ve geleneksel yönteme alışmak kolaylaşacaktır.Çoğu erkek uyku öncesi yataktayken ya da uykuya dalmayı kolaylaştırmak için mastürbasyon yapmayı tercih eder. Eğer mastürbasyona ara vermek uyku sorunun devamına yol açıyorsa, önce uyku sorunun çözümü ile ilgili bir tedavi uygulanması da faydalı olacaktır.En az 1 ay boyunca kişi geleneksel mastürbasyona alıştıktan sonra, cinsel ilişkiye uyum sağlama evresine geçilmelidir. Cinsel ilişki kurma ile Travmatik Mastürbasyon Sendromu tedavi olmaz. Travmatik Mastürbasyon Sendromu’dan kurtulmanın yolu geleneksel mastürbasyonun öğrenilmesidir. Bu sabır isteyen bir süreçtir. Ayrıca yüzüstü şekilde mastürbasyon yapmaktan vazgeçmek o kişileri cinsel açıdan deneyimlere daha açık hale getirecektir.” dedi.

           

            CİSED 20 erkek üzerinde bir araştırma yaptı

CİSED 20 erkek üzerinde bir araştırma yaptığını söyleyen CİSED Genel Sekreteri Psk. Gülüm Bacanak; “CİSED olarak erektil disfonksiyon (iktidarsızlık) tanısı almış 20 erkek üzerinde yürüttüğümüz bir çalışmada; mastürbasyon alışkanlıklarının ve Travmatik Mastürbasyon Sendromu’nun erektil disfonksiyon üzerinde %20 oranında etkili olduğu gördük. Ayrıca Travmatik Mastürbasyon Sendromu tek başına bir cinsel işlev bozukluğuna sebep olmasa bile, ortaya çıkartıcı bir etken olarak diğer nedenlerle birlikte rol oynayabilir.” dedi.

kaynak

https://www.cised.org.tr/sayfa102.html#:~:text=Bu%20sorunu%20ya%C5%9Fayan%20erkeklerde%3B%20cinsel,edici%20ve%20garip%20olarak%20nitelendirirler.

https://www.omurerdemakkaya.com/masturbasyon-nasil-ve-neden-sertlesme-bozuklugu-yaratir


Yayınlanma: 26.11.2023 12:07

Son Güncelleme: 16.08.2024 17:40

Psikolog

Hidayet

ÇALIŞKAN

Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)

Uzmanlıklar:

İlişki / Evlilik Problemleri , Çocuk ve Ergenlik Dönemi Ruhsal Sorunları , Depresyon ve Mutsuzluk
Online TerapiOnline Ter...
süre 45 dk
ücret 1799
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
Hizmet vermiyor
Bunları da sevebilirsiniz...

Daha Sakin Bir Sen: Öfke Kontrolü Nedir, Belirtileri Nelerdir ve Neler Yapılmalıdır?

Öfke: Doğal Ama Yönetilmesi Gereken Bir DuyguÖfke, tıpkı mutluluk, üzüntü ya da korku gibi doğal bir duygudur. Ancak diğer duygulardan farkı; kontrol altına alınmadığında hem kişiye hem çevresine zarar verebilmesidir. Günlük yaşamda birçok insan, farkında olmadan öfkesinin kontrolünü kaybedebilir. Bu durum ilişkilerde çatışmalara, iş yerinde verimsizliğe ve psikolojik sağlığın bozulmasına yol açabilir. Özellikle yoğun iş temposu ve sosyal baskılar, öfke patlaması riskini artırır. Bu nedenle, öfke yönetimi teknikleri öğrenmek hem kişisel hem de sosyal yaşam kalitesini yükseltmek için kritik önem taşır.Peki, öfke kontrolü nedir?, belirtileri nelerdir ve daha sakin bir sen mümkün mü?Bu yazıda öfkenin ne olduğunu, nasıl ortaya çıktığını, hangi sinyalleri verdiğini ve onu sağlıklı yollarla nasıl yöneteceğinizi tüm yönleriyle ele alacağız.Öfke Kontrolü Nedir?Öfke kontrolü, bireyin sinirlendiği ya da öfkelendiği bir durumda verdiği tepkileri fark etmesi, anlamlandırması ve bu tepkileri uygun yollarla ifade edebilmesidir. Bu süreç, duygularla baş etme becerilerinin gelişmesini ve bireyin hem kendisine hem de çevresine zarar vermeyecek şekilde davranmasını sağlar. Ayrıca, duygusal zeka geliştirme ve stres yönetimi becerileri öfke kontrolünde oldukça etkilidir. Bu beceriler sayesinde, kişi duygu ve düşüncelerini daha sağlıklı şekilde ifade ederek çatışmaları en aza indirebilir.Öfkenin Belirtileri Nelerdir?Öfke sadece bir duygu değil, aynı zamanda fizyolojik ve davranışsal tepkilerle de kendini gösteren bir durumdur. İşte öfkenin başlıca belirtileri:Fiziksel Belirtiler:Kalp atışında hızlanmaNefes alışverişinde artışKaslarda gerginlikYüz kızarmasıTerlemeDavranışsal Belirtiler:Bağırmak, küfretmekEşyaları fırlatmak ya da kapıları çarpmakFiziksel şiddete eğilimSosyal ilişkilerde mesafe koymakSessiz kalma ya da pasif-agresif davranmakDuygusal Belirtiler:Kontrolsüz öfke patlamalarıSürekli huzursuzluk hissiDeğersizlik ya da anlaşılmama duygusuSuçluluk ve pişmanlıkÖfke Kontrolü Neden Önemlidir?Kontrolsüz öfke; aile içi ilişkilerde kırgınlıklar yaratabilir, iş hayatında performans düşüklüğüne yol açabilir ve fiziksel sağlık sorunlarını tetikleyebilir. Uzun süreli bastırılan ya da yanlış yönlendirilen öfke; depresyon, anksiyete ve psikosomatik hastalıklara neden olabilir. Günlük hayatta uygulanan gevşeme teknikleri ve nefes egzersizleri gibi yöntemler, öfkenin tetiklenmesini önlemeye yardımcı olur. Psikoloji alanında yapılan araştırmalar, öfke kontrolünü öğrenmenin, bireyin yaşam doyumunu artırdığını ve öz-farkındalık geliştirmeye katkı sağladığını göstermektedir.Öfke Kontrolü Nasıl Sağlanır?İşte “öfke kontrolü nasıl yapılır?” sorusuna yanıt olabilecek etkili yöntemlere aşağıda detaylıca bakabiliriz:Tetikleyicileri Tanıyın: Öfke genellikle belli olaylarla tetiklenir: haksızlık, görmezden gelinme, alay edilme ya da yoğun stres. Kendi tetikleyicilerinizi fark etmek, ilk adımı oluşturur. Örnek: “Trafikte sıkıştığımda ya da iş yerinde fikirlerim yok sayıldığında sinirleniyorum.”Zihinsel Mola Verin: Zihni sakinleştirmek için molalar vermek ve zihnin kendisini dinlemesine imkan tanımak önemlidir.Öfkenizi kontrol etmekte zorlandığınız anlarda kısa bir mola verin. Fiziksel ortamdan uzaklaşmak ve birkaç dakika yalnız kalmak, tepkinizi daha sağlıklı hale getirebilir.Derin Nefes ve Gevşeme Egzersizleri: Nefes almak sadece bedeni değil, zihni de rahatlatır. 4-7-8 nefes tekniği gibi basit tekniklerle öfke anında kendinizi regüle edebilirsiniz.“Sen” Dili Yerine “Ben” Dili Kullanmanın: Sen dili yerine ben dilini deneyerek dilinizi suçlayıcı dilden daha sakin bir dile yaklaştırabilirsiniz.İletişim sırasında suçlayıcı olmaktan kaçının. “Sen hep böylesin!” demek yerine, “Bu durumda kendimi değersiz hissediyorum” gibi ifadeler kullanmak çatışmaları azaltır.Fiziksel Aktiviteye Zaman Ayırın: Spor yapmak, biriken stresi boşaltmanın etkili bir yoludur. Düzenli egzersiz, endorfin salgısını artırarak ruh halini olumlu yönde etkiler ve sinir sistemini sakinleştirir. Günlük yürüyüşler, yoga veya tempolu egzersizler, sinir sistemini rahatlatır ve öfke kontrolünü kolaylaştırır.Profesyonel Destek Alın: Bireysel terapi, öfkenizin altında yatan duygu ve düşünceleri keşfetmenize yardımcı olur. Bir psikologla çalışmak, hem iç görü kazanmanızı hem de öfkeyle baş etme stratejileri geliştirmenizi sağlar. Öfke kontrolü terapisi ve psikolojik danışmanlık, uzun vadede kalıcı çözümler sunar.Daha Sakin Bir Sen Her Zaman Mümkün!Unutmayın, öfkenizi bastırmak değil, anlamak ve yönetmek sağlıklı olan yoldur. Kendinize karşı şefkatli ve sabırlı olun. Her insan zaman zaman öfkelenebilir; önemli olan bu duygunun sizi yönetmesine izin vermemektir. Duygusal zeka geliştirme, stres yönetimi ve öfke kontrolü egzersizleri ile “daha sakin bir sen” mümkündür. Bu süreç farkındalık, pratik ve istekle gelişir. Böylece hem kendinizle hem de çevrenizle daha uyumlu ilişkiler kurabilirsiniz.Öfke kontrolü, duygusal sağlığın ve ilişkilerinin kalitesi için kritik bir beceridir. Unutma, bu yolculukta destek almak, güçlü ve sağlıklı adımlar atmanı sağlar. Kendi iç dünyanı anlamak ve daha sakin bir hayat sürmek için hemen iletişime geçebilirsin. İstersen, seninle birlikte öfke yönetimi konusunda etkili yöntemleri deneyimleyelim ve daha huzurlu bir yaşam için birlikte çalışabiliriz.Eğer sen de öfke kontrolü konusunda zorlandığını düşünüyorsan, yalnız değilsin. Öfke duygusunu yönetmek bazen zorlayıcı olabilir ve bu süreçte profesyonel destek almak oldukça faydalıdır. psikologmerkezi.com üzerinden bana kolayca ulaşabilir, ücretsiz olarak sorularını iletebilir ve ihtiyaç duyarsan bireysel seanslar alabilirsin. Burada, öfkenin altında yatan sebepleri birlikte keşfedip, sana özel etkili baş etme stratejileri geliştirebiliriz.Seans almak için hazırsan başlayabiliriz.Kaynakça:Spielberger, C. D. (1999). State-Trait Anger Expression Inventory (STAXI). Psychological Assessment Resources.Novaco, R. W. (2000). Anger and psychopathology. In M. Lewis & J. M. Haviland-Jones (Eds.), Handbook of Emotions.American Psychological Association (APA). (2022). Controlling Anger Before It Controls You.Türk Psikologlar Derneği. (2023). Öfke ile Başa Çıkma Rehberi.Cognitive Behavioral Therapy for Anger Management – NHS UK (2021)

Evlilik Öncesi Çiftlerin Uyumluluğu için Birbirine Sorması Gereken Sorular neler olabilir?

Evlilik Öncesi Çiftlerin Birbirine Sorması Gereken Sorular: Uyumluluğu Test Etmek İçin Bilimsel Bir YaklaşımEvlilik, bireylerin yaşamlarında aldıkları en önemli kararlardan biridir ve uzun vadeli bir bağlılık gerektirir. Evlilik öncesi dönemde çiftlerin birbirine uygunluğunu değerlendirmek, sağlıklı ve sürdürülebilir bir ilişkinin temelini oluşturur. Psikoloji ve psikoterapi alanındaki araştırmalar, çiftlerin evlilik öncesi dönemde açık iletişim kurarak değerlerini, beklentilerini ve hedeflerini tartışmalarının, evlilik memnuniyetini artırdığını göstermektedir. Bu makalede, çiftlerin birbirine sorması gereken temel soruları, bilimsel temellere dayandırarak ve bir psikolog/psikoterapist perspektifiyle ele alacağız. Bu sorular, çiftlerin uyumluluğunu test etmek ve potansiyel çatışma alanlarını önceden belirlemek için tasarlanmıştır.1. Değerler ve Hayat Görüşü: Evlilik, yalnızca romantik bir bağ değil, aynı zamanda ortak bir yaşam vizyonu gerektirir. Çiftlerin temel değerler ve inançlar konusunda uyumlu olmaları, uzun vadeli mutluluk için kritik öneme sahiptir. Gottman Enstitüsü’nün araştırmalarına göre, çiftlerin paylaştığı değerler, evlilikteki çatışmaları azaltmada önemli bir rol oynar. Sorulması gereken bazı sorular şunlardır::Hayatta en çok neye değer veriyorsun ve bu değerler benimle ne kadar uyumlu?Bu soru, bireylerin önceliklerini ve hayat felsefelerini anlamaya yardımcı olur. Örneğin, biri için kariyer ön plandayken diğeri için aile öncelikli olabilir. Bu farklılıklar, erken dönemde tartışılmazsa çatışmalara yol açabilir.Dini veya manevi inançların hayatında ne kadar önemli?Dini inançlar, çiftlerin yaşam tarzlarını, çocuk yetiştirme yaklaşımlarını ve hatta günlük rutinlerini etkileyebilir. Araştırmalar, dini uyumluluğun evlilik doyumunu artırdığını göstermektedir (Mahoney et al., 2001).Toplumsal ve politik görüşlerin nelerdir?Siyasi ve sosyal konulardaki farklılıklar, özellikle kutuplaşmış toplumlarda, ilişkilerde gerilim yaratabilir. Bu nedenle, çiftlerin bu konularda açık bir şekilde konuşması önemlidir.2. Finansal Beklentiler ve AlışkanlıklarPara, evliliklerde en sık çatışma nedenlerinden biridir. Finansal uyumluluk, çiftlerin ortak hedeflere ulaşma yeteneğini doğrudan etkiler. Journal of Family and Economic Issues’da yayımlanan bir çalışma, finansal konularda şeffaf iletişimin evlilik stresini azalttığını ortaya koymuştur (Dew, 2011). Önerilen sorular:Para harcama ve biriktirme alışkanlıkların nelerdir?Biri savurgan, diğeri tutumluysa, bu durum uzun vadede gerilim yaratabilir. Çiftlerin bütçe yönetimi ve tasarruf alışkanlıklarını tartışması gerekir.Ortak finansal hedeflerimiz neler olmalı?Ev almak, yatırım yapmak veya çocuk eğitimi gibi büyük hedefler, çiftlerin finansal planlamada uyum içinde olmasını gerektirir.Borç veya maddi yükümlülüklerin var mı?Finansal şeffaflık, güvenin temel taşlarından biridir. Gizli borçlar veya mali sorunlar, evlilikte ciddi sorunlara yol açabilir.3. Aile ve Çocuk YetiştirmeÇocuk sahibi olma ve aile dinamikleri, evlilikte önemli bir yer tutar. Çocuk sahibi olma kararları ve ebeveynlik tarzları, çiftlerin uyumluluğunu derinden etkiler. Psikolojik araştırmalar, çocuk yetiştirme konusunda uyumsuzluk yaşayan çiftlerin daha yüksek boşanma oranlarına sahip olduğunu göstermektedir (Twenge et al., 2003). Sorulması gereken sorular:Çocuk sahibi olmak istiyor musun, ve eğer istiyorsan kaç çocuk hayal ediyorsun?Bu soru, çiftlerin çocuk sahibi olma konusundaki beklentilerini netleştirmek için kritik öneme sahiptir. Çocuk istememe kararı da aynı derecede önemlidir.Çocuk yetiştirme konusunda hangi disiplin yöntemlerini benimsersin?Ebeveynlik tarzları (örneğin, otoriter mi, demokratik mi) çiftlerin çocuk yetiştirme sürecinde uyum içinde olmasını etkiler.Geniş aile ile ilişkilerimiz nasıl olacak?Kayınvalide, kayınpeder veya diğer aile üyeleriyle kurulacak sınırlar, evlilikte önemli bir rol oynar. Çiftlerin bu konuda net beklentiler oluşturması gerekir.4. İletişim ve Çatışma ÇözmeSağlıklı iletişim, evliliğin temel taşlarından biridir. John Gottman’ın çift terapisi çalışmalarına göre, çiftlerin çatışmaları nasıl yönettikleri, evliliğin uzun ömürlü olup olmayacağını öngörebilir. Çiftlerin şu soruları tartışması önemlidir:Çatışmaları nasıl çözüyorsun?Bazı bireyler tartışmalarda sessiz kalmayı tercih ederken, diğerleri doğrudan yüzleşmeyi seçer. Bu farklılıklar, çiftlerin iletişim tarzlarını anlamalarını gerektirir.Benden beklentilerin nelerdir, özellikle zor zamanlarda?Bu soru, çiftlerin birbirine nasıl destek olacağı konusunda netlik sağlar. Örneğin, biri duygusal destek beklerken diğeri pratik çözümler sunmayı tercih edebilir.Eleştiriye veya geri bildirime nasıl tepki verirsin?Çiftlerin birbirine yapıcı eleştiriler sunabilmesi ve bunları sağlıklı bir şekilde kabul edebilmesi, ilişkinin olgunluğunu gösterir.5. Kariyer ve Yaşam TarzıKariyer hedefleri ve yaşam tarzı tercihleri, çiftlerin günlük yaşamlarını ve uzun vadeli planlarını etkiler. Özellikle modern toplumlarda, kariyer odaklı bireylerin evlilik beklentileri farklılık gösterebilir. Sorulması gerekenler:Kariyer hedeflerin neler ve bunlar ilişkimizi nasıl etkileyecek?Örneğin, sık seyahat gerektiren bir iş, çiftin birlikte geçirdiği zamanı sınırlayabilir.Boş zamanlarını nasıl değerlendirmeyi seversin?Birinin sosyal etkinlikleri sevmesi, diğerinin ise evde vakit geçirmeyi tercih etmesi, uyumsuzluk yaratabilir.Ev işleri ve sorumluluk paylaşımı konusunda nasıl bir düzen istersin?Geleneksel veya eşitlikçi roller konusundaki beklentiler, çiftlerin günlük yaşamda uyum içinde olmasını etkiler.6. Cinsellik ve YakınlıkCinsellik ve duygusal yakınlık, evlilikte önemli bir bağ oluşturur. Çiftlerin bu konuda açıkça konuşması, olası yanlış anlamaları önler. Araştırmalar, cinsel uyumluluğun evlilik doyumunu artırdığını göstermektedir (McNulty et al., 2016). Önerilen sorular:Cinsel ihtiyaçların ve beklentilerin nelerdir?Bu, çiftlerin fiziksel yakınlık konusundaki tercihlerini anlamalarını sağlar.Duygusal yakınlığı nasıl ifade etmeyi seversin?Bazıları fiziksel temasla, diğerleri ise sözlü ifadelerle yakınlık kurar. Bu farklılıkların bilinmesi önemlidir.SonuçEvlilik öncesi dönemde çiftlerin birbirine sorduğu sorular, yalnızca uyumluluğu test etmekle kalmaz, aynı zamanda güven, şeffaflık ve karşılıklı anlayışı güçlendirir. Psikoloji ve psikoterapi alanındaki bilimsel bulgular, açık iletişimin ve ortak değerlerin evlilik başarısını artırdığını göstermektedir. Yukarıda belirtilen sorular, çiftlerin birbirini daha iyi tanımasına ve potansiyel çatışma alanlarını önceden ele almasına olanak tanır. Evlilik, dinamik bir süreçtir ve bu sorular, çiftlerin bu yolculuğa daha bilinçli ve hazırlıklı bir şekilde başlamasını sağlar. Çift terapisi veya evlilik öncesi danışmanlık, bu soruları daha derinlemesine keşfetmek için profesyonel bir rehber sunabilir. Unutmayın, sağlıklı bir evlilik, sadece aşk değil, aynı zamanda bilinçli bir çaba ve uyum gerektirir.Kaynaklar:Dew, J. (2011). Financial disagreements and marital conflict. Journal of Family and Economic Issues.Gottman, J. M., & Silver, N. (1999). The Seven Principles for Making Marriage Work.Mahoney, A., et al. (2001).Religion in the home. Journal of Marriage and Family.

Yetişkinlikte Anne-Baba İlişkilerinin İyileştirilmesi: Psikoterapi Perspektifinden?

Yetişkinlikte Anne-Baba İlişkilerinin İyileştirilmesi: Psikoterapi Perspektifinden Stratejiler ve Sorular*Özet* Yetişkinlikte anne-baba ilişkilerindeki sorunlar, bireyin duygusal sağlığı, öz-değeri ve sosyal ilişkileri üzerinde önemli etkiler yaratabilir. 30 yaşında bir bireyin anne-babasıyla kötüleşen ilişkilerini iyileştirmek için psikoterapi, yapılandırılmış ve etkili bir yöntem sunar. Bu makale, psikolog ve psikoterapistlerin kullandığı yaklaşımları inceleyerek, duygusal farkındalık, sağlıklı sınırlar ve etkili iletişim yoluyla ilişkisel onarımı ele almaktadır. Ayrıca, psikoterapi sürecinde kullanılabilecek 20 soru önerisi sunulmakta ve bu soruların anne-baba ilişkilerini anlamada ve iyileştirmede nasıl katkı sağladığı bilimsel bir çerçevede tartışılmaktadır. Makale, bağlanma teorisi ve sistemik aile terapisi gibi teorik temellere dayanarak, bireyin aile dinamiklerini anlamasına ve ilişkilerini geliştirmesine yönelik pratik öneriler sunar.*Giriş* Yetişkinlikte anne-baba ilişkileri, çocukluk deneyimlerinden, aile dinamiklerinden ve kültürel faktörlerden derinden etkilenir. Psikologlar, bu ilişkilerin bireyin mental sağlığı üzerindeki etkisini anlamak için bağlanma teorisi (Bowlby, 1988) ve sistemik aile terapisi (Minuchin, 1974) gibi yaklaşımlardan yararlanır. 30 yaşında bir bireyin anne-babasıyla ilişkilerinin “kötü” olduğunu ifade etmesi, geçmiş kırgınlıklar, iletişim kopuklukları, sınır ihlalleri veya duygusal mesafe gibi sorunlara işaret edebilir. Psikoterapi, bu dinamikleri anlamak ve onarmak için güvenli bir alan sağlar. Psikologlar, bireyin duygularını ifade etmesine, geçmiş deneyimlerini anlamlandırmasına ve yapıcı adımlar atmasına yardımcı olmak için açık uçlu, empatik sorular kullanır. Bu makale, psikoterapi temelli stratejileri ve anne-baba ilişkilerini anlamak için kullanılabilecek 20 soruyu bilimsel bir bağlamda sunarak, ilişkisel iyileşme sürecini ele almaktadır.*Yöntem: Psikoterapi ile Anne-Baba İlişkilerini İyileştirme* Psikoterapi, bireyin duygusal farkındalığını artırarak, aile dinamiklerini anlamasını ve ilişkisel sorunlara müdahale etmesini sağlar. Psikologlar, anne-baba ilişkilerindeki sorunları anlamak için açık uçlu, yargılamayan ve empatik sorular kullanır. Bu sorular, bireyin duygularını, beklentilerini ve geçmiş deneyimlerini keşfetmesine olanak tanır. Psikoterapi sürecinde, bireyin kendi sorumluluğunu tanıması, sağlıklı sınırlar koyması ve etkili iletişim becerileri geliştirmesi hedeflenir. Aşağıda, anne-baba ilişkilerini anlamak ve iyileştirmek için psikoterapi sürecinde kullanılabilecek 20 soru listelenmektedir.### Psikoterapi Sürecinde Kullanılabilecek 20 Soru#### 1. İlişki Dinamiklerini Anlama1. Anne-babanızla ilişkinizi “kötü” yapan şeyler nelerdir? Hangi durumlar veya olaylar bu hissi yaratıyor? Amaç: Sorunların spesifik kaynaklarını belirlemek ve duygusal tetikleyicileri anlamak.2. Anne-babanızla iletişim kurarken kendinizi nasıl hissediyorsunuz? (Örneğin, gergin, anlaşılmamış, suçlu) Amaç: Duygusal farkındalığı artırmak ve bireyin içsel deneyimini anlamak.3. Geçmişte anne-babanızla yakın hissettiğiniz bir anı hatırlıyor musunuz? O anı özel kılan neydi? Amaç: Pozitif anıları hatırlatarak iyileşme için bir temel oluşturmak.4. Anne-babanızla yaşadığınız en büyük çatışma veya kırgınlık nedir? Bu sizi nasıl etkiledi? Amaç: Geçmiş travmalar veya kırılganlıkları belirlemek.5. Anne-babanızın sizi nasıl gördüğünü düşünüyorsunuz? Bu, kendi kendinizi görüşünüzle uyumlu mu? Amaç: Algılanan ebeveyn yargılarını ve öz-değeri değerlendirmek.#### 2. Duygular ve Beklentiler6. Anne-babanıza karşı hangi duyguları sık sık hissediyorsunuz? (Örneğin, öfke, üzüntü, hayal kırıklığı) Amaç: Duygusal repertuarı anlamak ve duygusal düzenlemeyi desteklemek.7. Anne-babanızdan ne tür bir destek veya anlayış bekliyorsunuz? Bu beklentiler karşılanıyor mu? Amaç: Gerçekçi olmayan beklentileri tanımlamak ve yeniden yapılandırmak.8. Anne-babanıza söylemek istediğiniz ama şimdiye kadar söyleyemediğiniz bir şey var mı? Amaç: Bastırılmış duyguları ifade etmeye teşvik etmek.9. Anne-babanızla ilişkinizde hangi konular konuşulduğunda kendinizi rahatsız hissediyorsunuz? Amaç: Sınır ihlallerini veya hassas konuları belirlemek.10. Anne-babanızla aranızdaki mesafeyi kapatmak için hangi konuları konuşmak faydalı olabilir? Amaç: İletişim köprüleri kurmak için fırsatları keşfetmek.#### 3. Geçmiş ve Kökenler11. Çocukluğunuzda anne-babanızla ilişkiniz nasıldı? Şimdiki durumla benzerlikler veya farklılıklar neler? Amaç: Bağlanma dinamiklerini ve geçmişin etkisini anlamak.12. Anne-babanızın kendi ailelerinden aldıkları yetiştirilme tarzı, sizinle ilişkilerini nasıl etkiledi? Amaç: Aile sistemindeki transgenerasyonel etkileri değerlendirmek.13. Geçmişte anne-babanızla yaşadığınız ve sizi derinden etkileyen bir olay var mı? Amaç: Travmatik veya biçimlendirici deneyimleri ortaya çıkarmak.14. Anne-babanızın birbirleriyle olan ilişkisi, sizin onlarla ilişkinizi nasıl şekillendirdi? Amaç: Sistemik aile dinamiklerini anlamak.15. Anne-babanızla ilişkinizde hangi kalıpların tekrar ettiğini fark ediyorsunuz? Amaç: Tekrarlayan davranışsal döngüleri belirlemek.#### 4. Değişim ve Çözüm16. Anne-babanızla ilişkinizi iyileştirmek için küçük bir adım olarak ne yapabilirsiniz? Amaç: Uygulanabilir hedefler belirlemek.17. Anne-babanızla daha sağlıklı bir iletişim kurmak için neye ihtiyacınız var? Amaç: İletişim becerilerini geliştirmek için ihtiyaçları tanımlamak.18. Anne-babanızın hangi davranışlarını değiştirmesini isterdiniz? Peki, siz kendi davranışlarınızda neyi değiştirebilirsiniz? Amaç: Karşılıklı sorumluluğu teşvik etmek.19. İlişkinizi düzeltmek için profesyonel bir destek (örneğin, aile terapisi) almayı düşünür müydünüz? Amaç: Psikoterapiye olan açıklığı değerlendirmek.20. Anne-babanızla ilişkinizin ideal olarak nasıl olmasını hayal ediyorsunuz? Amaç: Gelecek vizyonunu netleştirerek motivasyonu artırmak.*Tartışma: Psikoterapi ile İyileşme Süreci* Psikologlar, anne-baba ilişkilerindeki sorunları ele alırken bağlanma teorisi (Bowlby, 1988) ve sistemik aile terapisi (Minuchin, 1974) gibi çerçevelerden yararlanır. Psikoterapi, bireyin çocuklukta ebeveynleriyle kurduğu bağın yetişkinlikteki ilişkilerini nasıl etkilediğini anlamasına olanak tanır. Örneğin, kaygılı veya kaçıngan bağlanma stilleri, yetişkinlikte ebeveynlerle çatışmalara yol açabilir. Psikoterapistler, yukarıdaki sorularla bireyin öz-farkındalığını artırır ve duygusal yaraları onarmasına yardımcı olur. Ayrıca, Gottman ve Silver (1999) tarafından önerilen etkili iletişim teknikleri, “Ben” dili kullanımı gibi stratejilerle, ebeveynlerle iletişimi yumuşatabilir. Psikologlar, bireyin toksik dinamikleri (örneğin, aşırı eleştiri, sınır ihlalleri) tanımlamasına ve sağlıklı sınırlar koymasına rehberlik eder.*Öneriler: Pratik Adımlar* Psikolog ve psikoterapist olarak, 30 yaşında bir bireyin anne-babasıyla ilişkisini iyileştirmek için şu adımları önerebilirim: 1. *Duygusal Farkındalık*: Psikoterapi, bireyin öfke, suçluluk veya hayal kırıklığı gibi duygularını anlamasını sağlar. Günlük tutma veya rehberli meditasyon, bu farkındalığı artırabilir. 2. *Sağlıklı Sınırlar*: Psikologlar, bireyin hassas konuları konuşmaktan kaçınmak için net sınırlar koymasına yardımcı olur. 3. *İletişim Becerileri*: Psikoterapi, “Ben” dili gibi teknikleri öğreterek çatışmaları azaltır. Örneğin, “Beni dinlemediğini hissettiğimde üzülüyorum” gibi ifadeler etkilidir. 4. *Empati Geliştirme*: Psikoterapistler, anne-babanın bakış açısını anlamayı teşvik ederek empatiyi artırır. 5. *Profesyonel Destek*: Aile terapisi, anne-babanın da istekli olması durumunda, ilişkileri onarmada etkili bir yöntemdir. *Sonuç* Psikoterapi, yetişkinlikte anne-baba ilişkilerini iyileştirmek için güçlü bir araçtır. Psikologlar, bireyin duygusal yaralarını anlamasına, sağlıklı sınırlar koymasına ve etkili iletişim kurmasına yardımcı olur. Bu makalede sunulan 20 soru, psikoterapi sürecinde öz-farkındalığı artırarak ve aile dinamiklerini anlamlandırarak ilişkisel onarımı destekler. Gelecek çalışmalar, bu soruların farklı kültürel bağlamlarda nasıl uyarlanabileceğini inceleyebilir.*Kaynaklar* - Bowlby, J. (1988). A Secure Base: Parent-Child Attachment and Healthy Human Development. Basic Books. - Gottman, J. M., & Silver, N. (1999). The Seven Principles for Making Marriage Work. Harmony Books. - Minuchin, S. (1974). Families and Family Therapy. Harvard University Press.