1. Uzman
  2. Hidayet ÇALIŞKAN
  3. Blog Yazıları
  4. Panik atak geçiren kişiyle empati kurabilmek çok önemlidir...

Panik atak geçiren kişiyle empati kurabilmek çok önemlidir...

“Panik atak geçiren kişiyle empati kurabilmek çok önemlidir. Onun yaşadığı duyguları anlayabilmeniz ya da aynı yoğunlukta hissedebilmeniz mümkün olmasa da onun yanında sakin kalarak varlığınızı hissettirmelisiniz.”

 

Yapılan araştırmalar insanların en az %13’ünün hayatları boyunca en az bir kez panik atak geçirebileceğini gösteriyor. Sizin de bir yakınınız panik atak geçirdiğinde ona yardımcı olabilmek için elinizden gelen her şeyi yapmak istemeniz ve kaygılanmanız çok doğaldır. Ona karşı nasıl davranmanız gerektiğini bilemiyor olabilirsiniz. Bu tür durumlarda anlayışlı olmak ve empatiyle yaklaşmak her şeyi kolaylaştıracaktır. Aşağıda sizlerle paylaşacağımız küçük stratejileri uygulayarak sevdiğiniz kişilere böyle durumlarda yardım etmek için daha donanımlı hale gelebilirsiniz. 

 

1. Panik Atak Geçiren Kişiye Yaşadığı Durumun Ne Olduğunu Açıkça Söyleyin

Karşınızdaki kişinin panik atak geçirdiğini açıkça görebiliyorsanız bunu o kişiyle paylaşın. Bu tür durumlarda belirsizlikten kurtulmak hayati önem taşımaktadır. Kişi kendisine ne olduğunu bildiğinde; korkuları hafifleyecek, çözüme ulaşması ve yanındaki kişilerin desteğini kabul etmesi de daha kolay olacaktır. Karşınızdaki kişi ilk kez panik atak geçiriyorsa, belirtilerin diğer fiziksel nedenlerini ekarte edebilmek için tıbbi yardım almasını da teşvik etmelisiniz. 

 

o Panik Atak Belirtileri

• Yoğun korkular

• Yaklaşan kıyamet/sonlanış korkusu

• Ani ölüm korkusu

• Kontrolünü kaybetme hissi

• Terlemek

• Sallanmak

• Kalp çarpıntısı

• Nefes almada zorluk

• Göğüs ağrısı

 

Tüm bunların dışında unutmamanız gereken bir şey var: Herkes kaygıyı farklı bir şekilde yaşar. Bir kişi için işe yarayan bir yöntem başka biri için işe yaramayabilir. Karşınızdaki kişiyi gözlemleyerek farklı stratejiler denemekten korkmayın.

 

2. Sakin Kalmaya Çalışın

Bir kişiye yardım etmenin en iyi yollarından biri; yaşanan durumdan rahatsız olsanız dahi sakin kalmaya çalışmaktır. Derin nefesler alarak bunun geçici bir durum olduğunu kendinize hatırlatın. Yaşanan durum sizin için çok bunaltıcı bir hale gelirse, yardım için başka birine ulaşmaktan çekinmeyin. 

 

3. Karşınızdaki kişiye Rahatlayabilmeleri İçin Alan Verin

Panik atak geçiren bir kişinin sakinleşmek ve rahatlamak için güvenli ve ferah bir alana ihtiyacı vardır. Bu kişilerin limbik sistemi atak sırasında “alarm” modundadır. Çevresindeki ışıkları, sesi ve diğer uyarıcılara karşı çok daha hassas olacaktır. Bu sebeple normal koşullarda rahatsızlık duymayacağı çevresel faktörler atak sırasında onu rahatsız edebilir. Bu kişiye, yaşadığı tüm belirtilerin kısa bir süre içinde geçeceğini hatırlatarak ona panik atakları geçene kadar güvenli ve sakin bir alan sağlamalısınız. 

 

4. Karşınızdaki Kişiyi Sakinleştirecek Telkinlerde Bulunun

Bu tür durumlarda panik atak geçiren kişiyle empati kurabilmek çok önemlidir. Onun yaşadığı duyguları anlayabilmeniz ya da aynı yoğunlukta hissedebilmeniz mümkün olmasa da onun yanında sakin kalarak, varlığınızı hissettirmelisiniz. Yargılamadan, eleştirmeden yaşadığı durumun geçici olduğunu ve yanında olduğunuzu söyleyebilirsiniz. 

 

“Bu belirtilerle başa çıkabileceğine inanıyorum.”“Yaşadığın duyguların sana kötü geldiğini görüyorum ama geçici olduklarını unutma.”

Gibi cümleler kurabilirsiniz. Kişi atak sırasında, yaşadığı duygular hiç bitmeyecekmiş gibi hissedebilir. Fakat tipik bir panik atakta belirtilerin yoğunluğu 10 dakika içinde zirveye ulaşır ve sonrasında yavaşça düzelmeye başlar. 

 

PANİK BOZUKLUĞU ANLAMAK

Panik atak, vücudun “savaş-kaç-dona kal” tepkilerinin yanlış ateşlenmesiyle ilgilidir. Bir apartmanda yangın çıktığını düşünün. Yangın alarmları çalmaya başlar ve gerekli müdahaleler yapılır. Panik atak ise yangın çıkmamasına rağmen, olur olmadık anlarda apartmanda yangın alarmının çalması gibidir. Sevdiğiniz bir kişi, beklenmedik anlarda tekrarlayan panik ataklar geçiriyorsa ve artık panik atağa neden olabilecek davranışlardan ve durumlardan kaçınmaya başladığı “panik bozukluk” ile yaşıyorsa, yapabileceğiniz en doğru şey bir uzmandan yardım alması için onu desteklemektir. 

 

BİRİSİ PANİK ATAK GEÇİRDİĞİNDE NE “YAPILMAMALIDIR”? 

Aşırı koruyucu tavırlar sergilemek, kişinin güvenliği için gereğinden fazla uğraşmak o kişiyi daha da zor bir durumun içine sokabilir. Panik atak yaşayan kişinin fiziksel belirtilerinden kurtulması için dikkatini dağıtmaya ve onu, dikkatini çekebileceği başka şeylerle oyalamaya çalıştığınızda yaptığınız hamleler ters tepebilir. Panik atak geçiren kişi aslında hiçbir şey yapmadan da panikle baş edebilir, yaşadığı kaygıların zamanla geçip normale döndüğünü gördüğünde çok daha rahatlamış ve güvende hissedecektir. Böyle durumlarda ısrarcı olmaktan kaçının ve karşınızdaki kişinin üzerine gitmeyin. Tekrar tekrar iyi olup olmadığını sormaya çalışmayın. Çünkü bu, kişinin yaşadığı paniğin tehlikeli ve zararlı olduğu fikrini güçlendirerek yaşadığı kaygıların dozunu daha da artırabilir. 

 

“Her şey aslında şuan senin kafanın içinde, kötü bir durum yok sana öyle geliyor.” ”Tam olarak ne hissettiğini biliyorum.” “İyisin hiçbir şeyin yok, kendine gel.” Gibi ifadeleri kesinlikle kullanmayın. 

 

Rahatlatıcı maddeler, uyuşturucu, sigara, alkol gibi şeyler vermeyi teklif etmeyin. O an sakinleşmesi için işe yarayabileceğini düşünebilirsiniz fakat bu, panik atağı daha da kötüleştirebilir. Sativa gibi bazı esrar türleri kaygıyı daha da artırabilir, paranoyaya yol açabilir. Alkol ise beyindeki serotonin düzeylerini değiştirir ve kişinin kaygıyı daha yoğun hissetmesine sebep olabilir. Panik atak geçiren kişi, bu tür atak durumlarında ona destek olacak bir ilaç istiyorsa bunu sadece doktorunun tavsiyesiyle kullanmalıdır. 

 

Panik atak genellikle birkaç dakika içinde geçer. Eğer geçmezse kişi kalp krizi gibi daha ciddi bir tıbbi problem yaşıyor olabilir. Panik atak ve kalp krizi belirtileri birbirine benzemektedir. Aşağıdaki belirtileri fark ettiyseniz hemen ambulansı arayın. 


• Kollarda veya omuzlarda hareket ederken kasılma

• Göğüs ağrısı (bıçak saplanır gibi bir ağrı) 

• 20 dakika veya daha fazla süren belirtiler

• Kusma

İnsanlar bir başkası panik atak geçirdiğinde aşağıdaki ipuçlarını da deneyebilir:

  • Sakin kalmaya çalışın. Bu onların biraz daha rahatlamalarına yardımcı olacaktır.

  • Yakınlarda sessiz bir yere taşınmayı önerin ve bulmalarına yardımcı olun. Rahat bir yerde oturmak çok etkili olabilir çünkü nefeslerine odaklanmalarını sağlar.

  • Kişiye panik atakların her zaman sona erdiğini hatırlatın.

  • Olumlu kalın ve ön yargılı olmayın. Olumsuz ifadeleri doğrulamaktan kaçının.

  • Dikkatlerini dağıtmak ve kendilerini güvende hissetmelerine yardımcı olmak için nazik ve arkadaşça bir sohbet yapmayı deneyin.

  • Onlara sakin olmalarını söylemekten veya endişelenecek bir şey olmadığını söylemekten kaçının çünkü bu onların duygularını değersizleştirir.

  • Onlarla kal. Yalnız kalmaları gerektiğini hissediyorlarsa görünür kaldıklarından emin olun.

Ne zaman yardım aranmalı

Panik ataklar korkutucu ve kafa karıştırıcı olabilir. Birisi panik atak konusunda endişeleniyorsa tavsiye ve güvence almak için doktorlarıyla konuşabilir.

Tekrarlayan veya şiddetli panik ataklar panik bozukluğunun belirtisi olabilir. Bu durum her yıl insanların %2-3'ünü etkilemektedir.

Bir kişi aşağıdaki durumlarda panik atak yaşıyorsa bir sağlık uzmanıyla konuşmak isteyebilir:

  • Tekrarlanıyor ve beklenmedik

  • Günlük yaşamın önüne geçiyorlar

  • Evde baş etme yöntemleriyle geçmeyen

Bir doktor, kişiyle hem kısa vadeli başa çıkma yöntemleri hem de uzun vadeli tedavi seçenekleri konusunda konuşabilir.

Panik atağın belirtileri kalp krizine benzeyebilir. Bunlar göğüs ağrısı, anksiyete ve terlemeyi içerir. Birisi kalp krizi veya felçten şüpheleniyorsa, kişinin derhal tıbbi müdahaleye ihtiyacı vardır.

Semptomların aşırı doğasından dolayı, birisi panik atak geçirdiğinde nasıl tepki vereceğini anlamak önemlidir, çünkü kişi bir atak sırasında ölüyormuş gibi hissedebilir.

Bazı stratejiler ve yöntemler paniği hafifletmeye, durumu hafifletmeye ve hatta semptomların kötüleşmesini durdurmaya yardımcı olabilir. Bir kişinin yardımcı olabileceği yollar şunlardır:

  • Sakin kalmak

Panik ataklar önceden tahmin edilemez ve farklı nedenlerle ortaya çıkar. Panik atak yaşayanlardan bazıları hayatları boyunca yalnızca birkaç atak geçirirken, bazıları tekrarlayan ataklar yaşayabilir.

Panik ataklar herhangi bir uyarı vermeden geldiğinden çok korkutucu olabilirler ve herkesin sakin kalması önemlidir. Panik halindeki bir tepki durumu daha da kötüleştirebilir.

Panik atak belirtileri genellikle 10 dakika içinde en yüksek yoğunluğa ulaşır. Bu nedenle insanların mümkün olduğunca semptomları hafifletmeye yardımcı olmak için hızlı hareket etmeleri önemlidir.

Konuşma ve olumlu onaylamalar yapma

Panik atak geçiren bir kişiye tepki olarak kişinin ne yaptığı kadar ne söylediği de önemlidir. Konuşmaya katılmak, dikkati aşırı semptomlardan uzaklaştırabilir ve kişinin nefesini düzenlemesine yardımcı olabilir. Bir kişinin yardıma ihtiyacı olduğunu varsaymak yerine, yardıma ihtiyacı olup olmadığını sormak önemlidir. İşte ne söyleyeceğiniz ve ne yapacağınızla ilgili bazı kurallar:

  • Soru sorun: Kendinizi tanıtın ve kişinin yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorun. Eğer öyleyse, onlara panik atak geçirdiklerini düşünüp düşünmediklerini ve daha önce panik atak geçirip geçirmediklerini sorun. Bu bilgi onlara önceki saldırıları ve nasıl kurtulduklarını hatırlatabilir.

  • Kal ya da git: Kişiye olduğu yerde kalmak zorunda olmadığını bildirin. Belirli bir durumu bırakmak, panik atak geçiren birinin üzerindeki baskıyı azaltabilir. Onları en rahat hissettiren şeyin ne olduğunu öğrenin.

  • Nazik sözler: Olumlu kalmak ve yargılamamak önemlidir. Kişinin, onlara yardım etmek için orada olduğunuzu, güvende olduklarını ve bu durumu atlatacaklarını anlamalarına yardımcı olun. Onlara panik atağın geçici olduğunu hatırlatın.

  • Dostça bir sohbet yapın: İlgi çekici bir sohbet, kişinin dikkatini semptomlardan uzaklaştırmasına yardımcı olabilir. Eğer bir arkadaşsanız, başka bir şey düşünmelerine yardımcı olmak için ilgi duydukları bir konuyu nazikçe gündeme getirin.

Topraklama tekniklerini önermek

Bir kişi kendisinin ve çevresinin kontrolünü kaybettiğinde, topraklama teknikleri onun şimdiki ana geri dönmesine yardımcı olabilir. Bu teknikler şunları içerir:

  • Oturmak: Rahat bir sandalyede dinlenmek basit gibi görünebilir ancak son derece etkili olabilir. Ayakları rahatça yerde olan kişi, yavaşça nefes alıp vermeye ve sandalyede oturmanın nasıl hissettirdiğine odaklanmalıdır.

  • 5-4-3-2-1 tekniği: Odadaki diğer şeylere ve farklı duyulara odaklanmak kişinin dikkatini panik ataktan uzaklaştırabilir. Görülecek beş öğeyi, dokunulacak dört nesneyi, duyulacak üç sesi, iki farklı kokuyu ve bir tadı belirlemeye odaklanabilirler.

  • Basit matematik: Birden 10'a kadar sırasız saymak veya çarpım tablosu gibi basit matematiksel hesaplamalar yapmak, üzerinde yoğunlaşılacak başka bir şey sağlar.

  • Odaklan: Kişiye haftanın hangi günü olduğunu, kiminle olduğunu ve nerede olduğunu sorun.

Sürekli yardım sağlamak

Bazı kişiler panik atak geçirmekten utandıkları gibi, bunu stresli de bulabilirler. Devam eden destek ve katılım, kaygılarını hafifletmeye yardımcı olacaktır. Durum hakkında daha fazla bilgi edinmek, durumun tekrar yaşanması durumunda da yardımcı olabilir.

Panik atak sırasında birinin nefes almasına nasıl yardımcı olunur?

Panik atak geçiren kişinin nefesini kontrol altına alması önemlidir. Yardım etmeye çalışan biri, nefes alması ve nefes vermesi için onlara kese kağıdı vermemelidir, çünkü bu onların bayılmasına neden olabilir.

Bunun yerine, bu modeli yansıtabilmeleri için dikkati nefeslerine vermemek, sakin kalmak ve normal nefes almak daha iyidir. Bu yöntemin nefeslerini tekrar kontrol altına almasını umuyoruz.

Birisi panik atak geçirdiğinde ne yapılmamalı

Panik atak geçiren birine yardım etmek çok stresli olabilir, bu nedenle kişinin hangi eylemlerin panik atağı daha da kötüleştirebileceğinin farkında olması önemlidir.

Panik atağı daha da kötüleştirebilecek eylemler şunlardır:

  • "Sakin ol" demek: Bir kişiyi konuşturmak hayati önem taşırken, "sakin ol", "endişelenme" ve "rahatlamaya çalış" gibi ifadeler semptomları daha da kötüleştirebilir.

  • Sinirlenmek: Bir kişinin panik atakla başa çıkmasına yardımcı olmak için sabırlı olun ve onun deneyimini küçümsemeyin. Semptomların geçmesi ne kadar sürerse sürsün, odaklanılmalıdır.

  • Varsayımlarda bulunmak: Doğru tavsiyeyi varsaymak veya tahmin etmek yerine, her zaman bir kişiye ne tür yardıma ihtiyacı olduğunu sorun.

Uyarı işaretleri ve ne zaman yardım alınacağı

Panik atak çok aniden gerçekleşebilirken, kişi sıklıkla uyarı işaretleri yaşayacaktır. Bunlar şunları içerebilir:

  • Nefes darlığı

  • Terör veya korku duyguları

  • Titreme ve baş dönmesi

  • Kalp çarpıntısı

  • Sanki ölüyorlarmış gibi hissetmek

Panik atak geçiren biri yardım istemekten çekinebilir. Bununla birlikte, bir panik atağın diğerine dönüşmesiyle semptomlar saatlerce sürebilir, bu nedenle kişi gerekli olduğunu düşünüyorsa tıbbi yardım almalıdır.

Kalp krizi ve panik atak belirtileri benzer olabileceğinden kollarda veya omuzlarda ağrı da endişe vericidir. Eğer kişi daha önce panik atak geçirmemişse, göğüs ağrısı varsa ve kusuyorsa hemen 112'yi arayın.

Kalp krizi ile panik atak arasındaki farklar hakkında daha fazla bilgiyi burada bulabilirsiniz.

Sık sık panik atak geçiren kişiler, bir destek grubuna katılmayı veya mümkünse panik atakların yeniden oluşmasını önlemek için aile üyelerine ve arkadaşlarına daha fazla güvenmeyi düşünebilir.

Yayınlanma: 27.07.2024 14:37

Son Güncelleme: 16.08.2024 17:29

Hidayet ÇALIŞKAN
Hidayet ÇALIŞKAN
Psikolog(*)(*)(*)(*)(*)
Uzmanlıklar: İlişki / Evlilik Problemleri , Çocuk ve Ergenlik Dönemi Ruhsal Sorunları , Depresyon ve Mutsuzluk
Merhabalar, Ben Psikolog & Psikoter Devamını oku
Online Terapi
süre 45 dk
ücret 1799
Yüz Yüze Terapi
Hizmet vermiyor
Bunları da sevebilirsiniz...
tukenmislik-sendromu-nedirbelirtileri-asamalari-ve-tedavisi

Tükenmişlik çok uzun süre fiziksel, duygusal ve ruhsal bitkinlik halini ifade etmektedir. Daha çok işle ilgili olsa da farklı konularda da kendisini gösterebilir ve sağlığı olumsuz etkileyebilir. Uzun süreli stres hissettiğinizde tükenmişlik ortaya çıkabilmekle birlikte, bu durum herkesin başına hayatının bir dönemde gelebilmektedir.Stresten kaynaklı olsa da tükenmişlik stres ile aynı anlamı taşımamaktadır. Tükenmişlik daha çok bir süre birikmiş olan stresin bir sonucu olarak deneyimlenir. Tükenmişliği bu nedenle stresin daha büyüğü ve var olmak için strese ihtiyaç duyan bir durum olarak düşünebilirsiniz. Stres geçicidir, stres faktörü ortadan kalktığında veya durumla baş edildiğinde problem ortadan kalkar. Tükenmişlik ise daha uzun süreli olabilir, stres sona erse de devam edebilir. Tükenmişlik üretkenliğinizi engeller, umutsuzluğa neden olur. Duygusal olarak daha tükenmiş olup neşe veya tatmin duygusunu deneyimleyemezsiniz. Ancak stres daha çok kaygı ve sinirlilik duyguları ile deneyimlenmektedir. Fiziksel olarak da etkileri farklı olabilmektedir. Stres daha çok kas ağrısı, baş ağrısı ve sindirim sorunlarına neden olabilirken tükenmişlik kronik yorgunluk, bağışıklık sisteminde zayıflama veya kardiyovasküler hastalık gibi problemlerle karşılaşmaya neden olmaktadır.Tükenmişlik Sendromunun Belirtileri Nelerdir?Tükenmişlik sendromu zamanla ve aşama aşama ilerleyen bir süreçtir. Tükenmişlik sendromunun belirtileri stres, depresyon veya kaygı ile karıştırılabileceğinden fark edilmeyebilir ve ele alınamayabilir. Belirtileri tanımak için aşağıdaki kriterler size yardımcı olabilir:Fiziksel Belirtiler:Çoğu zaman yorgun veya bitkin hissetmekTekrarlayan uykusuzluk ve uyku bozukluklarıSık sık baş ağrısıKas veya eklem ağrısıMide bulantısı veya iştahsızlık gibi sorunlarBağışıklık sisteminin zayıflaması nedeniyle sık sık hastalanmaYüksek tansiyonNefes alma sorunlarıDuygusal Belirtiler:Çaresiz, sıkışmış hissetmekKendinden şüphe duyma, başarısız veya değersiz hissetmeDünyada kopuk ve yalnız hissetmekBunalmış hissetmekMotivasyon eksikliği hissetmek, alaycı/olumsuz bir bakış açısına sahip olmakTatmin ve başarı duygusunun eksikliğiİlgi ve zevk kaybıSürekli korku, endişe ve kaygı duygularıDavranışsal Belirtileri:Erteleme ve bir şeyleri tamamlamanın daha uzun sürmesiKonsantrasyon zorluğuİnsanlardan, sorumluluklardan vb. uzaklaşmak ve izole olmakBaşa çıkmak için yiyeceğe, maddeye veya alkole bağımlı olmakSinirli ve çabuk sinirlenen, patlamaya meyilli ve hayal kırıklıklarını başkalarından çıkaranArtan geç kalma, işe geç kalma ve/veya daha yüksek devamsızlıkTükenmişlik Sendromunun Aşamaları:Tükenmişlik sendromu birden ortaya çıkmamakta, yavaş yavaş ilerlemektedir. İki psikolog Freudenberger ve Gail North başlangıçta tükenmişliğin gelişimini 12 aşamalı bir modelde özetlemiş olsalar da basitleştirilmiş 5 aşamalı bir model artık günümüzde araştırmalarda yaygın olarak karşımıza çıkmaktadır:Balayı Evresi: Yeni bir işe, göreve veya role başlarken yüksek enerji ve coşku hissedebilirsiniz. Bu aşamada iyimser olmak daha kolaydır. İşe olan bağlılık, heyecan ve kendinizi kanıtlama isteği bazen daha fazla sorumluluk üstlenmeye ve daha fazla çalışmaya yol açabilir. Uykusuzluk, stres önemsiz görünebilir.Stresin Başlangıcı: Balayı aşaması azaldıkça bazı günler daha zorlu gelmeye başlar. İş hala ödüllendirici gelir ancak stres kendini göstermeye başlar. İyimserliğinizin üretkenliğinizin azaldığını fark edebilirsiniz. Bununla birlikte yorgunluk, sinirlilik, kaygı , odaklanmayı daha kolay kaybetme, iştahta değişiklikler, uyku sorunları ve baş ağrısı gibi hoş olmayan stres semptomlarını da fark edebilirsiniz . Bazı stresler sizi motive etmek ve harekete geçirmek için iyi olsa da, yönetmek için negatif başa çıkma stratejilerine başvuruyorsanız ve kendi ihtiyaçlarınızı ihmal etmeye başlarsanız, bu aşama bir sonrakine yol açabilir.Kronik Stres: Stres kalıcı hale gelir. Küçük şeylere öfkelenebilir, sürekli yorgun hissedebilir ve daha sık hastalanabilirsiniz. Kronik stres, ilgisizlik, kızgınlık, alaycılık ve güçsüzlük duygularına yol açabilir. Sosyal ilişkilerden uzaklaşabilirsiniz. Sorunu inkar edebilir ve tükenmişliğe doğru ilerleme görülebilir.Tükenmişlik: Tükenmişlik belirtileri kritik hale geldiğinde bu gerçekleşir. İş ve yaşam sorumlulukları ile başa çıkmak ve içinde bulunduğunuz koşullardan bir çıkış yolu bulmak daha zordur. Fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak bitkinlik hissedebilirsiniz. Hayata veya işe karşı giderek daha fazla karamsar olabilirsiniz. Boşluk hissi, kendinden şüphe etme ve başkalarından izole olma isteği artabilir. Fiziksel belirtileriniz de yoğunlaşabilir veya artabilir. Çevrenizdeki insanlar davranışlarınızda değişiklikler fark edebilir. Bu aşamada gerekli değişiklikleri yapmazsanız, belirtiler devam ettikçe iyileşmeniz daha da zor olabilir.Alışkanlık Halindeki Tükenmişlik: Tedavi edilmezse tükenmişlik belirtileri hayatınıza yerleşebilir. Kronik üzüntü veya depresyon gibi önemli ve devam eden zihinsel, fiziksel ve duygusal sorunlar yaşarsınız. Yaşadığınız kronik zihinsel ve fiziksel yorgunluk, çalışmayı ve kendinizi toparlamayı bırakmanıza neden olabilir. Bir uzmandan destek alma ihtiyacı meydana gelebilir.Tükenmişliğin Nedenleri Nelerdir?Olumsuz duygu, düşünceler ve davranışlar stresin şiddetlenmesine neden olabilir ve bu da tükenmişliğe yol açabilir. Olumsuz içsel konuşma, gerçek dışı beklentiler ve mükemmeliyetçilik, sürekli bir baskı hissi yaratarak ve öz saygıyı zayıflatarak tükenmişliğe katkıda bulunabilir.Yalnızlık ve sosyal bağlantı eksikliği umutsuzluğa ve yorgunluğa neden olabilir. Duygusal destek sunabilen aile üyelerinden, arkadaşlardan uzak kalmak tükenmişliğin tetiklenmesine ve sürmesine neden olabilir. Güçlü bir destek sistemi ise tükenmişliğe karşı koruyucu bir rol oynamada önemlidir. Yanı sıra gergin ilişkiler de tükenmişliğe katkıda bulunabilir.Diğerlerinin ihtiyaçlarını düşünürken kendi ihtiyaçlarını göz ardı etmek bir süre sonra yorgunluğa ve zamanla tükenmişliğe yol açabilir.İş yerinde mutsuz hissetmek kronik strese yol açabilmektedir. Aynı zamanda amaç eksikliği yaşamak, desteklenmediği ve değer görmediği düşüncesine sahip olmak tükenmişliğe neden olabilir.Sevdiğiniz birinin ardından üzüntü yaşamanız normaldir. Yas sürecinin depresyon, kendini suçlama veya kronik strese dönüşmesi duygusal ve fiziksel olarak yorucu olabilir ve tükenmişliğe katkıda bulunabilir.Kronik bir hastalıkla mücadele etmek umutsuz ve stresli hissetmeye yol açabilir. Bu sebeple kişinin tükenmişlik sendromuna yakalanma ihtimali vardır.Tükenmişlik Sendromu İle Mücadele EtmekTükenmişlikle mücadele etmek için şu yöntemleri deneyebilirsiniz:Kendinize zaman ayırın, egzersiz, meditasyon, doğada yürüyüşe çıkmak gibi aktivitelere yönelebilirsiniz.Sınırlarınızı belirleyerek üstesinden gelemeyeceğiniz görevleri başkasına devredin veya hayır diyebilin. Gerçekçi hedefler belirlemek ve iş yükünüzü önceliklendirmek önemlidir.Biri ile nasıl hissettiğinizi konuşmak bazen iyi gelebilir. Bu nedenle sevdiklerinizle iletişim halinde olun.Yeterince uyumak, dengeli beslenmek, alkol ve kafeini sınırlamak gibi sağlıklı alışkanlıklar kazanmak ktükenmişliği önlemenize yardımcı olabilir.Tükenmişlik sendromu ile baş etmek için terapi desteği almak yardımcı olabilir. Psikolog ile sorunlarınızı konuşabilir ve üzerinde çalışabilirsiniz. Yazıyı Oku

Uzman: Pelin KABAR

Yayınlanma: 03.03.2025

toksik-iliski-ne-demektir-toksik-iliskide-oldugunuzu-nasil-anlayabilirsiniz

Sıkça partneriniz tarafından aşağılandığınızı hissediyor musunuz? Peki ya desteklenmediğinizi, değersizleştirildiğinizi hissediyor musunuz? Uyarı işaretlerini fark edip toksik ilişki içinde olup olmadığınızı anlamaya ne dersiniz? Duygusal, zihinsel ya da fiziksel olarak kendinizi koruyabilmek, toksik ilişkiyi fark edebilmek için gelin önce “toksik ilişki”nin ne olduğuna bakalım.Toksik ilişki, güven hissedemediğiniz, sıkışmışlık, ilişkinin istikrarsızlığı sebebi ile bunalmışlık hissettiğiniz bir ilişki türüdür. İlk kez 1996 yılında Lillian Glass tarafından “Toxic People” kitabında kullanılan bu kelime günümüzde de karşımıza çıkmaya devam etmektedir. Sağlıklı bir ilişki yaşayabilmek için bu kavramı anlayabilmek önem taşımaktadır. Toksik ilişkinin özellikleri içerisinde genellikle şunlar yer alır:Sıklıkla değersizlik hissine rastlanabilir. İlişkide aldığınızdan daha fazla veren kişi olmak değersiz hissetmenize yol açabilir.Sıkça eleştirildiğinizi ve suçlandığınızı fark edebilirsiniz. Karşı tarafın hatası olduğunu düşünürken okların tarafınıza çevrildiğini ve suçlandığınızı görebilirsiniz.Güvensizlik hissi yaşayabilirsiniz.Karşı tarafı mutlu etmek için çabalasanız da mutlu edemediğinizi görebilirsiniz.İletişim sorunları sıklıkla yaşanabilir ve çiftler birbirini sıkça yanlış anlayabilir. Sürekli kavga çıkacağı ile ilgili tetikte hissedebilirsiniz ve kaçmak için çaba gösterirsiniz.Saygısızlık görebilir ve ihtiyaçlarınızın karşılanmadığını fark edebilirsiniz.Özgüveninizin zamanla zedelendiğini hissedebilirsiniz.Toksik İlişkiler Sadece Romantik İlişki ile Mi Sınırlıdır?Toksik ilişkiden bahsedildiğinde aklınıza öncelikle romantik ilişkiler gelebilir. Ancak toksik ilişki arkadaşlıklar, aile ilişkileri ya da iş ilişkileri gibi pek çok ilişkide kendisini gösterebilir. Örneğin toksik bir arkadaş sürekli sizi aşağılayabilir, sizi kendi çıkarları için kullanabilir. Aile üyelerinden birisi sizi manipüle edebilir. İster partnerinizle, ister aile üyenizle, ister arkadaşınızla ya da meslektaşınızla olsun, toksik bir ilişkiyi tespit etmek olumsuz etkileri ile baş edebilmek için oldukça önemlidir.Toksik Bir İlişki İçinde Olabilir Misiniz?Toksik bir ilişkide olup olmadığınızı anlamak için öz değerlendirme yapmanız ve duygularınızı fark etmeniz gerekmektedir. Örneğin iletişim sonrası bitkin, aşağılanmış hissedip hissetmediğinizi takip edebilirsiniz. Gerçek kendinizi ortaya ne kadar koyabildiğinizi düşünebilirsiniz. Bir şeylerin ters gittiğini düşünüyorsanız “Bu ilişkide saygı görüyor muyum, duygularımı ne kadar ifade ediyorum ve duygularımı ve düşüncelerimi ilişkimde bastırmalıymışım gibi düşünüyor muyum?” sorularına cevap aramak da size yardımcı olabilir.Zehirli ve Sağlıklı Bir İlişkiyi Birbirinden Nasıl Ayırt Edebiliriz?Bir ilişkinin toksik mi sağlıklı mı olup olmadığını ayırt ederken ilişkide hangi davranışların sık sergilendiğini inceleyebilirsiniz. Sağlıklı bir ilişkide özgürlük, aidiyet hissetme, özerklik, sınırlara saygı, birbirinin ve kendinin ihtiyacını gözetme gibi konularda özen gösterilmesi gerekir. Ancak toksik bir ilişkide bunlar eksiktir. Bu konuların yanı sıra toksik bir ilişki ile sağlıklı bir ilişkiyi ayırt etmenize yardımcı olan diğer ipuçları şunlar olabilir:Toksik bir ilişkide güvensiz hissederken sağlıklı bir ilişkide güven hissedersiniz.Toksik bir ilişkide kıskançlık sıklıkla görülürken sağlıklı bir ilişkide sevgi dolu hissedersiniz.Toksik bir ilişkide bencillikle sıklıkla karşılaşırken sağlıklı bir ilişkide ihtiyaçların karşılandığını hissedersiniz.Toksik bir ilişkide saygısızlık sıklıkla görülürken sağlıklı bir ilişkide saygı vardır.Toksik bir ilişki taciz edici iken sağlıklı bir ilişki şefkat doludur.Toksik Bir İlişkinin Olumsuz Etkileri Nelerdir?Toksik ilişkiler hem fiziksel hem ruhsal sağlığımızı olumsuz etkileyebilir. İlişki içinde genellikle mutsuz hissetmeye yol açar. Toksik bir ilişki diğerleriyle ilişkinizi de olumsuz etkleyerek sevdiklerimizden bizi uzaklaştırabilir ve yalnız hissetmenize yol açabilir. Hem yalnızlaşmak hem de toksik bir ilişki yeme sorunlarına, bağışıklık sistemi sorunlarına, iştah problemlerine ve depresif hissetmeye yol açabilir. Daha öfkeli ve mutsuz birine dönüştüğünüzü fark edebilirsiniz. Toksik ilişkinin getirdiği kaygı ve stres ile baş etmek için sağlıksız baş etme yollarının denendiği de gözlemlenmektedir. Zamanla kendinize bakış açınızda negatif değişimler görülebilir ve özgüveniniz ile öz saygınız olumsuz etkilenebilir. Duygusal yeme ile alkol ve madde kullanım bozuklukları bu sağlıksız baş etme yollar arasındadır.Toksik İlişkiler Neden Sürdürülür?Kendinizle olan ilişkiniz sizi toksik ilişkide kalmaya mecbur bırakıyor olabilir. Düşük öz saygı ve öz sevgi toksik ilişkiye bağlılığınızı korumaya neden olabilir. “Ya benim hakkımda dedikleri doğruysa?” ya da “Beni başka kimse sevmez ki!” gibi zihninizden geçen bu düşünceler toksik ilişkiyi sonlandırmaya engel olabilir. Bu kaygı ve korku hissettirici düşünceler ilişkinin devam etmesine neden olabilir. Ebeveynlerimizle olan ilişkimiz veya ebeveynlerimizin birbirleri ile olan ilişkilerinden öğrendiklerimiz de yanlış bir ilişki dinamiği öğrenmemize ve yetişkin bir birey olarak toksik bir ilişkide bulunmamızın sebebi olabilir. Eğer mağdur taraf partneri tarafından tehdide maruz kalıyorsa, ilişkiyi sonlandırdığında fiziksel, maddi gibi açılardan zarar göreceğinden endişe duyuyorsa ilişkiyi sonlandırmaktan kaygı duyabilir.Toksik Bir İlişkideyseniz Ne Yapabilirsiniz?Toksik bir ilişki içinde olduğunuzu düşünüyorsanız öncelikle değişimin mümkün olduğunu unutmayın. Bu konu ile ilgili güvendiğiniz bir kişi ile konuşabilirsiniz. Partnerinizle bu konuyu değerlendirebilir, birlikte değişim için çaba göstermeye karar verdiğinizde çift terapisine başvurabilirsiniz. Yıkıcı tartışmalar yerine yapıcı tartışmalar yapabilir ve duygu ve düşüncelerinizi ifade ederken “ben dili”nden yararlanabilirsiniz. Maalesef her birey değişime açık olmayabilir ve sorunları kabul etmeyebilir. Zihinsel ve bedensel sağlığınıza öncelik vererek kendinizi korumaya hakkınız var ve bunu mümkün olduğunda çatışmaya girmeden sağlıklı sınırlar koyarak ve kendinize güvenerek yapabilirsiniz.Toksik ilişkileri zamanında fark etmek ve ele almak kendinizi koruyabilmeniz için önem taşır. İlişkinizin toksik bir ilişki olup olmadığından emin değilseniz veya baş etmek için desteğe ihtiyacınız varsa bireysel terapi desteği alabilirsiniz. Terapi desteği sayesinde kendinizi daha iyi tanımayabilir, özgüveninizi kazanabilir, sınır koymayı öğrenebilir ve toksik ilişkinin olumsuz etkilerinden kendinizi korumayı başarabilirsiniz.Klinik Psikolog Pelin KABAR Yazıyı Oku

Uzman: Pelin KABAR

Yayınlanma: 17.02.2025

Bir yerinizi incittiğinizde, yaranızı temizleyip bantla sarmaz mısınız? O zaman, duygusal anlamda acı çektiğinizde de aynı şeyi neden yapmayasınız?Öz Şefkat Nedir?" Öz şefkat bir kabul etme şeklidir. Kabul etmek genel olarak deneyimlediğimiz şeyleri (bir düşünceyi ya da duyguyu) ima eder. Öz şefkat doğrudan bunları yaşayan benliğimizi kabul etme anlamına gelir. Acı çekme sürecinde kendimizi kabul etmemizdir.""Şefkat, yüreğin bir başkasının ıstırabına titreyerek yanıt vermesi ve bu ıstırabın hafifletilmesini istemesidir. Istırap çekerken kendimize yardım etmek istediğimizde deneyimlediğimiz duygu ise öz şefkattir."Öz şefkatin 3 anahtar özelliğiKendine iyi davranmakİnsanların ortak halleri olduğunu bilmekFarkındalıkKendine İyi DavranmakKendine iyi davranmak, bireyin kendisine karşı yargılayıcı olmasının tam tersidir. Kişinin kendi kusur ve eksiklerine karşı hoşgörülü olmasını içerir. Kendine iyi davranmak, öz eleştiri yerine kendini anlama ve destekleme yaklaşımını benimsemek demektir.İnsanların Ortak Halleri Olduğunu Bilmek“Deneyimlerimizi başkaları da paylaşır. İnsan deneyimlerinin ortak olduğunu anlamak, kişinin yalnızlık ve tecrit edilmişlik duygusundan kurtulmasını sağlar.”Hayatta başımıza talihsiz bir olay geldiğinde, sıklıkla bu acının yalnızca bizi bulduğunu ve sadece bizim bu kadar derin bir şekilde hissettiğimizi düşünme eğilimindeyiz. Bu durum, diğer insanların da benzer zorluklar yaşadığı gerçeğini göz ardı etmemize neden olabilir. Başkalarının da benzer mücadelelerden geçtiğini bilmek, kendimizi yalnız ve dışlanmış hissetme duygusunun hafiflemesine yardımcı olur.Farkındalık“Acı, algılamayı sınırlar. Bilinçli farkındalık ise ne vakit acı çektiğimizi, ne vakit kendimizi eleştirdiğimizi ve ne vakit kendimizi tecrit ettiğimizi fark etmemizi sağlar ve bize bir çıkış yolu gösterir.”Farkındalık, öz şefkatin temel unsurlarından biridir ve kişinin duygusal deneyimlerini yargılamadan fark etmesini sağlar. Öz şefkatte bilinçli farkındalık, kişinin acı çektiğini, kendine yönelik eleştirilerde bulunduğunu veya kendini yalnız hissettiğini fark etmesine yardımcı olur. Bu farkındalık, bireyin zorlayıcı duygularla yüzleşmesine ve onları kabullenmesine olanak tanır.Öz şefkat pratiği: Bir arkadaşına nasıl davranırsın?❤️🫂Hayatınızda hiç başkalarına gösterdiğiniz anlayışı ve sevgiyi kendinize göstermediğinizi fark ettiniz mi? Çoğu zaman sevdiklerimize karşı yumuşak, destekleyici ve sevgi dolu olabilirken, kendimize daha eleştirel ve sert olabiliyoruz. Bu alıştırma, bu farkı görmenize ve kendinize daha nazik davranmayı öğrenmenize yardımcı olacak.İhtiyacınız olanlar bir kağıt ve kalem 📃✏️1. Başkalarına Nasıl Davrandığınızı DüşününÖnce şunu hayal edin: Çok yakın bir arkadaşınız kötü bir dönemden geçiyor, kendini çok çaresiz hissediyor. Bu durumda ona nasıl davranırsınız?Ona neler söylersiniz?Ses tonunuz nasıl olur?Onu nasıl rahatlatmaya çalışırsınız?Bunları kısa bir şekilde yazın.2. Kendinize Nasıl Davrandığınızı DüşününŞimdi sıra sizde. Siz kötü bir dönemden geçerken, kendinizi başarısız, yalnız ya da üzgün hissettiğinizde, kendinize nasıl davranıyorsunuz?Kendinize neler söylüyorsunuz?İç sesinizin tonu nasıl?Kendinize karşı sert mi yoksa destekleyici misiniz?3. Farkları KeşfedinYazdıklarınızı karşılaştırın. Arkadaşınıza ve kendinize nasıl davrandığınız arasında bir fark var mı? Eğer bir fark görüyorsanız, neden böyle olduğunu düşünün. Kendi kendinize sert davranmanıza neden olan korkular, düşünceler veya alışkanlıklar neler olabilir?4. Kendinize Bir Arkadaş Gibi Davransaydınız…Kendinizi kötü hissettiğinizde, kendinize tıpkı yakın bir arkadaşınıza davrandığınız gibi davransaydınız, hayatınızda ne değişirdi? Bu sizin için nasıl bir fark yaratırdı? Bu düşüncelerinizi de yazın.Belki de bugünden itibaren, zorlandığınızda kendinize şu soruyu sorabilirsiniz:"Şu an bir arkadaşım bu durumda olsaydı, ona nasıl davranırdım?"Sonra aynı nazikliği kendinize göstermeyi deneyin.İlk başta garip gelse de, kendimize daha nazik ve anlayışlı yaklaşmak, zihinsel ve duygusal sağlığımız için büyük bir fark yaratabilir. Öz şefkat, kişinin kendi acısını fark edip ona sevgiyle yaklaşmasını, kendini yargılamaktan çok anlamaya çalışmasını içerir. Kendimize karşı daha şefkatli olduğumuzda, daha güçlü ve dayanıklı hissederiz, zorluklar karşısında daha hızlı toparlanabiliriz. Ancak birçok kişi, kendine şefkat göstermek yerine kendini acımasızca eleştirir, hataları için kendini suçlar ve yaşadığı zorluklar karşısında kendini yalnız hisseder. Oysa, öz şefkat geliştirmek yalnızca bireyin kendisiyle olan ilişkisini değil, genel yaşam kalitesini de olumlu yönde etkileyen bir beceridir. Öz şefkatin en önemli yönlerinden biri, kendimize bir dost gibi yaklaşmayı öğrenmektir. Zor bir dönemden geçerken, bir arkadaşımıza karşı nasıl anlayışlı ve destekleyici oluyorsak, kendimize de aynı şekilde davranmalıyız. Ancak çoğu zaman, kendimizi desteklemek yerine sert eleştirilerle yargılarız. “Neden daha iyi yapamadım?” veya “Herkes başarıyor, ben neden bu kadar zorlanıyorum?” gibi düşünceler zihnimizde yankılanır. Bu tür düşünceler sadece kendimizi daha kötü hissetmemize neden olur. Oysa, zor bir durum yaşadığımızda kendimize nazik ve anlayışlı sözler söylemek, daha sağlıklı bir zihinsel durum geliştirmemize yardımcı olabilir. Öz şefkati günlük hayatımıza dahil etmek için bilinçli farkındalık geliştirmek önemlidir. Kendimizi yargılamadan, yaşadığımız duyguları olduğu gibi kabul etmek ve onlara anlayışla yaklaşmak, öz şefkatin temel taşlarından biridir. Gün içinde kendimizi eleştirdiğimiz anları fark etmek ve bu eleştirileri daha nazik, destekleyici sözlerle değiştirmek iyi bir başlangıç olabilir. Örneğin, zor bir an yaşadığınızda, kendinize içten bir şekilde “Şu an gerçekten zorlanıyorsun ve bu çok normal. Kendine karşı nazik ol” demeyi deneyebilirsiniz. Öz şefkat sadece bireyin kendisi için değil, çevresindeki insanlarla olan ilişkileri için de faydalıdır. Kendine karşı daha anlayışlı olan bireyler, başkalarına karşı da daha empatik ve sabırlı olabilirler. Çünkü kendimize nazik davranmayı öğrendiğimizde, başkalarına da aynı anlayışı gösterebiliriz. Bu da ilişkilerimizde daha fazla samimiyet, bağ ve güven oluşturmamıza yardımcı olur. Unutmayın, kendinize şefkat göstermek bir ayrıcalık değil, bir ihtiyaçtır. Kendinizi yargılamak yerine, kendinize bir dost gibi yaklaşmayı seçin. Çünkü en çok ihtiyacınız olan şey, kendinizle kurduğunuz şefkat dolu bağdır. Öz şefkat geliştirmek zaman alabilir, ancak küçük adımlarla başlamak mümkündür. Bugünden itibaren kendinize şu soruyu sormayı alışkanlık haline getirebilirsiniz: “Şu an bir arkadaşım bu durumda olsaydı, ona nasıl davranırdım?” Sonra aynı nazikliği kendinize göstermeyi deneyin. Kendinize duyduğunuz şefkat arttıkça, hayatın getirdiği zorluklara karşı daha dayanıklı ve huzurlu bir bakış açısı geliştirdiğinizi fark edeceksiniz.Kaynak: Öz Şefkatli Farkındalık - Christopher Germer Yazıyı Oku

Uzman: Bersu DINÇ

Yayınlanma: 16.02.2025