1. Uzmanlar
  2. Hidayet ÇALIŞKAN
  3. Blog Yazıları
  4. Toksik insan ne demek? Toksik insan özellikleri neler?

Toksik insan ne demek? Toksik insan özellikleri neler?

Toksik insan ne demek? Muhtemelen "toksik insan" olarak tanımlanan birilerinden bahsedildiğini duymuşsunuzdur. Ama bu gerçekte ne anlama geliyor? Zehirli bir kişi, çevresindekileri olumsuz etkileyebilecek belirli davranışlar sergileyen kişidir. Etrafındakilere zarar verici ve yıpratıcı bir şekilde davranabilir. Toksik insanların davranışları, sözleri ve enerjileri, farkında olsunlar ya da olmasınlar, diğerlerini olumsuz etkileyebilir. 

Örneğin, psikolojik manipülasyon, narsisizm, kişisel sınırlara saygısızlık, sürekli eleştiri ve kendini üstün gösterme eğilimi gibi davranışlar sergileyebilir. Hayatınızın bir noktasında, bu tür özelliklere sahip biriyle karşılaşabilirsiniz. Belki de bir iş arkadaşı, sevgili, kardeş ya da hatta bir ebeveyn olabilir. Bu kişiyle ilişkiniz ne kadar yakınsa, onların davranışlarının ve eylemlerinin ne kadar sağlıksız olduğunu fark etmek o kadar zor olabilir. Bu makalede, toksik davranışların belirtilerini ve bu zorlu ilişkilerle nasıl başa çıkabileceğinizi birlikte keşfedeceğiz.

Toksik insan özellikleri Toksik insanlar, çeşitli özelliklerle karşımıza çıkabilir ve davranışları hem bizim iyi hissetmemizi hem de ilişkilerimizi olumsuz yönde etkileyebilir. İnsanların karmaşık varlıklar olduğunu ve toksik davranışların farklı biçimlerde ve şiddette sergilenebileceğini unutmamak önemli. Ancak, sıklıkla karşılaşılan özellikler şöyle: yargılayıcı ihtiyaç sahibi, beklenti içinde kaba dürüst olmayan inkârcı narsist kontrol edici hesaplayıcı sözlü veya fiziksel olarak şiddete meyilli duygusal olarak tutarsız Toksik insan davranışları nelerdir? Bu davranışları tanımak, hayatınızdaki toksik insanları belirlemenize yardımcı olabilir. Unutmayın, toksik insanlar, işlevselliği bozan bazı savunma mekanizmalarının karmaşık bir kombosudur. Bir insanın stres ve üzüntüyü işleme kabiliyetinin yetersizliği, zaman zaman başkalarına karşı toksik davranışlara dönüşebilir. 1) Manipülasyon: Toksik insanların bir kısmı manipülatörler, kendi çıkarları doğrultusunda başkalarını etkileme ve kontrol etme konusunda çekince hissetmeyen kişilerden oluşur. Dürüst olmamanın, toksik davranışlara sahip birçok kişinin temel özelliği olduğunu söyleyebiliriz. Kendi çıkarları için sizinle yalan konuşabilir veya bir duruma aşırı tepki göstererek durumu manipüle etmek isteyebilirler. Duygusal manipülasyon, karşısındakini suçlu hissettirme veya gasligthing gibi yöntemler kullanarak sizi kendinizden şüphe etmeye itebilir ve sonunda onların iradelerine boyun eğmeye başlayabilirsiniz.

Kendinden şüphe etmene neden olan 16 gaslighting cümlesi 2) Sürekli eleştirme: Toksik insanların bir kısmı da sürekli olarak başkalarını eleştiren ve küçümseyen kişilerdir. Hatalarınıza, eksikliklerinize veya zayıf yanlarınıza odaklanarak özgüveninizi ve benlik saygınızı aşındırabilirler. Bunları yapma sebebi genellikle başkalarını aşağı çekmek veya kendilerini daha iyi hissetmek, daha fazla dikkat çekmek gibi niyetlerden kaynaklanır. Görünüşünüzü, hareketlerinizi ve kararlarınızı eleştirebilirler, bu durum sizi ne kadar incittiğinin umurlarında olmayabilir. Kendi davranışlarını üzerinde nadiren düşünür, ama başkalarını eleştirmek için fırsat kollamakta acele ederler. 🏁 Özellikle toksik yöneticiler bu konuda insanın psikolojisini olumsuz etkileyebilir. Bu tür davranışlarla karşılaştığınızda, kendinizi düşük hissetmek yerine, bu tür zehirli etkileşimlerin farkında olmak önemlidir. 3) Drama yaratma, abartma: Drama eğilimli insanlar, ilişkilerinde çatışma ve drama yaratmayı veya tansiyonu tırmandırmayı severler. Durumları abartabilir, kendilerini kurbanmış gibi sunabilir veya her şeyi kendileriyle ilgili hale getirerek dikkat çekmeye çalışabilirler. Toksik bir belirti olarak bunu fark etmek genellikle zaman alır çünkü içgüdüsel olarak problemlerini ifade eden birine empati yapma eğilimindesinizdir. Ancak, sürekli ve yersiz bir mağdur zihniyeti, sizden acıma bekleme ve ilgi çekmeye çalışan toksik kişilerde yaygındır. Gerçek bir sorun yoksa, sadece sempati ve destek çekmek için bir sorun üretebilirler. Burada en belirgin detay, tüm dramanın arkasından şefkatiniz takdir edilmez ve karşılıksız kalır; bu kişi problemlerinizi küçümser veya tamamen görmezden gelir.

Karpman drama üçgeni | İlişkilerde kısır döngüden kaçınmak 4) Enerji emici olma: Enerji vampirleri, sürekli şikayetleri, negatiflikleri ve çözülmemiş kişisel sorunları yoluyla duygusal ve zihinsel enerjinizi tüketirler. Onların yanında olmak, duygusal olarak tükenmiş ve enerjisi boşalmış hissettirebilir. Burada onları toksik yapan şey görmek istedikleri ilgiyi ve dikkati bu şekilde sizi yorarak sizden alıyor olmalarıdır. 

Duygusal vampirler | Enerji emici insan tipleri 5) Kıskançlık yapma ve Rakip hissetme: Toksik insanlar yoğun bir kıskançlık duygusu ve başkalarını geçme ihtiyacı tarafından yönlendirilirler. Dürtüsel olarak sürekli çevresindekilerle kendilerini kıyaslar ve başkalarının başarısını baltalamak için pasif-agresif davranışlarda bulunabilirler. Kısacası minik sabotajcılara dönüşebilirler. Örneğin, toksik özelliklere sahip bir insan bazen yanlış bir şey söylediğinde veya yaptığında bunu kabul etmeyi reddedebilir. Kendi davranışlarının sorumluluğunu almayabilir veya özür dileme gereği duymayabilir. Bir şekilde suçu size atmanın bir yolunu bulabilir veya saldırgan davranışlarını savunmaya çalışabilirler. 🚨Genellikle toksik ve istirmarcı ilişkilerde bu davranış çok belirgindir. İstismarcı kişi karşısındaki kurbanı, onu tahrik ettiği veya istismarı haklı çıkaracak bir şey yaptığı suçlaması ile bastırmaya çalışacaktır. 6) Başkalarının sınırlarını ihlal etme: Kişisel sınırları, fiziksel ve duygusal olarak görmezden gelen bu toksik insanlar sürekli olarak alanınıza müdahale edebilir veya duygularınızı ve ihtiyaçlarınızı önemsemeyebilirler. Toksik insanlar sınırların ne olduğunu bilmeyi geçtik, sınırlara saygı duymazlar. Sağlıklı ve makul bir sınır koyduğunuzda, üzerinden tüm ağırlıklarıyla geçerler. Sınırınız ihlal edildiğinde üzülürseniz, bunu sizin "fazla hassas" veya "aşırı ketum" olmanızdan kaynaklandığını bile iddia edebilirler. 

Birine mesafe koymak bazen en sağlıklı ve işlevsel olandır! İnsan neden toksik olur ? Bir insanda toksik özellik ve toksik davranışlara sebep olan şeyler neler? İnsan neden ve nasıl toksik birisine dönüşür? İnsanların neden toksik davranışlarda bulunduğunu anlamak karmaşık bir mesele, çünkü nedenler kişiden kişiye değişiklik gösterebiliyor. Psikolojik sorunlar Kişilik, bireyler arasındaki farklılıkları açıklamak için kullanılan bir kavram ve bireyin sürekli ve tutarlı davranışlarına dayanarak tanımlanıyor. Bu farklılıkları yaratabilecek birçok pozitif ve negatif (karanlık) kişilik özellikleri bulunmakta. Bu bağlamda, toksik insanların kişilik özellikleri negatif anlamda ağır basıyor diyebiliriz. İnsanın kişilik özelliklerinin negatif taraflarının ortaya çıktığı durumlarda anksiyete, depresyon, bipolar, borderline vb. kişilik bozuklukları gibi altta yatan psikolojik sorunlardan bahsedilebilir. Kişi kendi duygusal mücadeleleriyle başa çıkmak için toksik davranışlarda bulunur. Örneğin, empati eksikliği veya güç ve kontrol isteği gibi motivasyonlar, tıpkı narsisistik kişilik bozukluğu olan kişilerde olduğu gibi başkalarını manipüle etmek ve üstünlük hissini yaşamak için toksik davranışlara neden olabilir. 

Özellikle ani öfke patlamaları, övgü ihtiyacı, irritabilite ve büyüklük duygusu gibi semptomlar yaşadığınızı farkettiyseniz bir profesyonelden destek almak en iyi seçenek olacaktır. Çevresel faktörler Sadece genetik veya karakter yapısı gibi faktörler kişilik üzerinde etkili değildir. Çevresel faktörler de rol oynayabilir. Çocukluk döneminde yaşanan travmalar, istismar veya ihmal edilen çocuklar, sağlıklı başa çıkma stratejileri veya sınırlar öğrenemediklerinden, yetişkinliklerinde zehirli davranışlar sergileme olasılıkları yüksektir.

Çocukluk Travmaları Yetişkinlikte Bizi Nasıl Etkiler? + her insan bazen biraz toksik olabilir! "Çok toksik bir insan" diye çağırdığımız insanların çoğunun özünde nazik insanlar olduklarını düşünüyorum. Hepimizin zaman zaman toksikleşebilmesi bence insanın bu aciz tarafını gözler önüne sürüyor. Toksik insanlar karanlık tarafına yenik düşerek onları seven insanları uzaklaştıran olumsuz davranışlar sergileyebiliyorlar. Çünkü yukarıda saydığımız toksik davranışlar, mutlu ve kendine güvenen bir insanın göstergesi değil, genellikle acı çeken ve negatifliğini gizlemeye çalışan bir insanın göstergesidir. Yoğun ve derinden hissettikleri yalnızlıkları, bastırılmış öfkeleri, narsistik yaraları, vb. insanlara bağımlı ancak onları kendinden uzaklaştıran etkileşimlere neden oluyor olabilir. Böylelikle sevilmeye değer olmadıkları yönündeki öz-algılarını doğrularlar. İşte bu kırılganlık, toksik bireyin sert, dikenli ve toksik bir dış cephe ile korumaya çalıştığı şey yani birer psikolojik savunma mekanizması tezahürüdür. 

Toksik davranışların arkasında bir neden olması, olumsuz etkisini azaltmaz. Bazı nedenler toksik bireyin doğrudan kontrolü altında olmasa da, davranışlarını yönetmek hala onların sorumluluğundadır. Çözümün bir parçası olabilirsiniz, ama onları düzeltme görevini kendinize yüklememek kritik önem taşır. Toksik insanlar çevresindekileri nasıl etkiler? Zehirli insanlarla başa çıkmak zorlayıcı olabilir fakat doğru bilgiye ve pratiğe sahip olarak kendinizi koruyabilir ve onların negatif girdabına çekilmenizi engelleyebilirsiniz. Toksik insanlarla ilişki kurmanın ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri iyi biliniyor. Toksik davranışların adresindeki kişi maruz kaldığı duygusal stres veya travma sonucunda anksiyete, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi sorunlar geliştirebilmekte. Toksik insana maruz kalan kişiler, benlik algısı, öz-değer ve öz-saygı algılarında olumsuz hissetmeye başlayabilir. Bu da düşük özgüvene ve kendinden emin olamamaya yol açabilir. 

Toksik insanların değişeceğine dair bir garanti olmadığını anlamak önemlidir çünkü toksiklik içeren bu davranışlar genellikle kişiliklerinin derinlerine kök salmıştır. Bu davranışlar, özellikle toksik ebeveynler tarafından büyütülürken hayatta kalma becerileri olarak gelişmiş olabilir. Bu durumda insanın değiştirmesi zor olan çok katı davranış kalıpları olabilir. Zor bir insan olmak ile toksik insan olmak arasındaki fark nedir? Hepimizin kişilikleri bazı zorlayıcı özelliklerle dolu. Hatta hepimiz ara sıra toksik olabiliriz. Fakat genellikle anlaşmazlıklar iletişimle düzeltilebilirken, toksiklik süreklidir ve ciddi şekilde iyi hissetme halinize zarar verir. Yani iletişim ve ilerleme kaydedemediğiniz kısır döngüsel sorunlu ilişkiler toksik davranışların varlığına işaret. Toksik insanlara karşı mesafemi nasıl belirlerim? Kendi değerinizi her zaman ön planda tutun, sınırlarınızı net ve tutarlı bir şekilde belirleyin ve gerekirse psikolojik veya duygusal yardım istemekten çekinmeyin. Toksik ilişkiyi ne zaman sonlandırmalı? Eğer etkileşimler iyileşme göstermiyorsa ve size zarar vermeye devam ediyorsa, ilişkiyi yeniden değerlendirmenin zamanı gelmiş olabilir.(kaynak:wengood.com)

Yayınlanma: 31.08.2024 14:35

Son Güncelleme: 31.08.2024 15:06

Psikolog

Hidayet

ÇALIŞKAN

Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)
3 Yorum
Bedensel Belirti Bozuklukları (Somatizasyon)
Boşanma Süreci Sorunları
Çatışma Çözme Becerileri
+8
Online TerapiOnline Ter...
süre 45 dk
ücret 2100
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
Hizmet vermiyor
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

Tetikleyiciler: Travmatik Belleğin Yeniden Canlanması ve Kendini Koruma Stratejileri

Tetikleyiciler: Travmatik Belleğin Yeniden Canlanması ve Kendini Koruma StratejileriTetikleyiciler (Triggers), geçmişte yaşanan travmatik veya zorlayıcı deneyimlerin anılarını, duygularını ve bedensel duyumlarını beklenmedik bir şekilde yeniden canlandıran çevresel veya içsel uyaranlardır. Bu uyarıcılar, bir ses, bir koku, belirli bir görüntü, bir durum, hatta bir duygu hali olabilir. Tetiklendiğinde, kişi mevcut güvenli ortamda bulunmasına rağmen, adeta geçmişteki travmatik olayı tekrar yaşıyormuş gibi yoğun kaygı, panik, öfke, çaresizlik veya aşırı uyarılmışlık (hyperarousal) duyguları deneyimleyebilir (Van der Kolk, 2014).Bessel van der Kolk’un (2014) öncü eseri Beden Kayıt Tutar: Travmanın İyileşmesinde Beyin, Zihin ve Beden’de vurguladığı gibi, travmatik bellek genellikle açık, sözlü bir anlatı (narrative memory) şeklinde depolanmaz. Bunun yerine, bedensel duyumlar, duygusal durumlar ve algısal parçalar halinde depolanır. Tetikleyiciler, beynin normal bilişsel filtrelerini atlayarak doğrudan duygusal merkez olan amigdalayı harekete geçirir ve bu durum, kişinin aniden "savaş, kaç ya da don" (fight, flight, or freeze) tepkisi vermesine neden olur.Tetikleyicilerin Psikolojik MekanizmasıTetikleyicilerin gücü, beynin travma sırasındaki işleyiş biçimiyle yakından ilişkilidir. Travma anında, beynin mantık ve zaman algısından sorumlu bölgesi olan prefrontal korteks ve olayları sıraya koyan hipokampüs düzgün çalışamaz. Duygusal alarm merkezi olan amigdala ise aşırı aktif hale gelir. Tetikleyici, bu parçalı ve duygusal yüklü anı parçacıklarını yeniden etkinleştirdiğinde, beyin, tehlikenin şu an gerçekleştiği yanılsamasına kapılır.Tetikleyiciler genellikle iki ana kategoriye ayrılır:Dışsal Tetikleyiciler (External Triggers): Çevreyle ilgili uyaranlardır.İnsanlar: Travmatik olayı hatırlatan biri, belirli bir yüz ifadesi veya ses tonu.Yer ve Zaman: Kazanın veya olayın olduğu yer, yıl dönümleri, belirli saatler.Duyusal Uyaranlar: Bir koku (örneğin yangın kokusu), yüksek ses, belirli bir müzik.İçsel Tetikleyiciler (Internal Triggers): Kişinin kendi düşünce ve beden durumuyla ilgilidir.Duygular: Çaresizlik, utanç, öfke veya yoğun kaygı hissetmek.Bedensel Duyumlar: Kalp çarpıntısı, nefes darlığı, kas gerginliği (panik atak hisleri).Düşünceler: Olumsuz otomatik düşünceler veya travmayla ilgili çarpıtılmış inançlar.Kendini Koruma ve Başa Çıkma StratejileriTetikleyicilerle başa çıkmak, sadece onlardan kaçınmak değil, aynı zamanda onlarla karşılaşıldığında duygusal tepkiyi düzenlemeyi öğrenmeyi de içerir. İyileşme yolunda, bireyin kendine şefkatle yaklaşması ve travma sonrası stres tepkilerini anlaması kritik adımlardır.1. Tetikleyicileri Tanıma ve Farkındalık GeliştirmeTetikleyicilerle başa çıkmanın ilk adımı, kişinin bu uyarıcıları ve onlara verdiği tipik tepkileri (savaş, kaç, don) tanımasıdır.Günlük Tutma: Hangi olayların, yerlerin veya duyguların yoğun tepkilere yol açtığını kaydetmek, örüntüleri belirlemeyi sağlar.Erken Uyarı İşaretlerini Öğrenme: Yoğun duygusal tepki tam olarak ortaya çıkmadan önce hissedilen bedensel duyumları (örn. mide kasılması, nefesin hızlanması) tanımak, müdahale için zaman kazanmayı sağlar.2. Güvenli Alanlar Yaratma ve Sınır KoymaFarkındalık geliştirildikten sonra, birey kendisini korumak için çevresel ve ilişkisel sınırlar koymalıdır.Fiziksel Güvenlik: Tetikleyicilerden (mümkün olduğunca) uzak durmak veya onlara maruz kalmayı en aza indirmek. Evde veya işte, kendini güvende hissettiği "güvenli bir köşe" veya zihinsel bir sığınak belirlemek.İlişkisel Sınırlar: Başkalarına hangi konuların veya davranışların tetikleyici olduğunu açıkça ifade etmek ve bu sınırlara saygı gösterilmesini talep etmek. Bu, kişinin kendi kontrol hissini geri kazanmasına yardımcı olur.3. Zeminleme ve Düzenleme Teknikleri (Grounding and Regulation)Tetiklenme anında amaç, kişinin dikkatinin tehlike algısından mevcut ana, yani güvenli gerçekliğe geri çekilmesini sağlamaktır. Bu teknikler, hiper-uyanıklığı azaltarak amigdalanın aktivitesini sakinleştirmeye yardımcı olur.5-4-3-2-1 Tekniği: Kişinin çevredeki 5 şeyi görmesi, 4 şeyi hissetmesi, 3 şeyi duyması, 2 şeyi koklaması ve 1 şeyi tatması istenir. Bu, dikkati zorla şimdiki zamana ve duyulara yönlendirir.Nefes Çalışması: Yavaş, ritmik ve derin nefes alma (örneğin 4 saniye nefes alma, 6 saniye nefes verme), parasempatik sinir sistemini aktive ederek sakinleşmeye yardımcı olur.Dokunma: Soğuk su, buz veya rahatlatıcı bir doku (yumuşak bir kumaş) gibi dışsal bir uyarıcıya odaklanmak, bireyin bedeninde kalmasına yardımcı olur.Travma Odaklı Danışmanlık ve İyileşmeTetikleyicilerin kökeninde travmatik bir deneyim yattığı için, uzun vadeli iyileşme genellikle profesyonel destek gerektirir. Danışmanlık süreçlerinde, özellikle Travma Odaklı Bilişsel Davranışçı Danışmanlık (TF-CBT) ve EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) gibi travma odaklı danışmanlık yöntemleri kullanılır.Bu danışmanlıklarda tetikleyiciler güvenli, kontrollü ve destekleyici bir ortamda ele alınır. Amaç, tetikleyicileri tamamen ortadan kaldırmak değil, bireyin tetikleyiciye verdiği duygusal tepkinin yoğunluğunu azaltmaktır. Bu süreç, travmatik anıların duygusal yükünün boşaltılmasını ve mantıklı bir anlatıya entegre edilmesini sağlar. Kişi, artık geçmişten gelen uyarıcılar tarafından otomatik olarak yönetilmek yerine, bu uyarıcılara karşı bilinçli bir seçimle tepki verme yeteneği kazanır. Bu, kişinin yaşam kalitesini ve günlük işlevselliğini önemli ölçüde artırır.SonuçTetikleyiciler, beynin travmaya verdiği derin ve koruyucu bir tepkinin somutlaşmış halleridir. Van der Kolk’un (2014) belirttiği gibi, beden bu skorları tutar ve tetikleyiciler aracılığıyla geçmişi mevcut ana taşır. Ancak farkındalık geliştirme, kişisel sınırları netleştirme ve zeminleme gibi aktif başa çıkma stratejileri ile birey, tetiklenme döngüsünü kırabilir. Profesyonel travma odaklı danışmanlık, bu sürecin temelini oluşturur ve bireyin travmatik belleği güvenli bir şekilde işlemesine, böylece tetikleyicilerin gücünü azaltmasına ve özerk bir yaşam sürmesine olanak tanır. Kendini koruma, kişinin kendi deneyimlerini onaylaması ve kendine şefkatle yaklaşmasıyla başlar. KaynakçaOgden, P., & Fisher, J. (2015). Sensorimotor psychotherapy: Interventions for trauma and attachment. W. W. Norton & Company.Van der Kolk, B. A. (2014). The Body Keeps the Score: Brain, Mind, and Body in the Healing of Trauma.Viking.Zlotnick, C., Sprich, S., Johnson, J., & Dube, K. (2019). The efficacy of eye movement desensitization and reprocessing (EMDR) in the treatment of post-traumatic stress disorder (PTSD). Clinical Psychology Review, 71, 56–75.Daha bilinçli ve anlam dolu bir yaşam sürmek için farkındalık kazanma yolculuğunda size eşlik etmek üzere seanslara davet ediyorum.Randevu oluşturmak ve size uygun saat dilimlerini görmek için takvime göz atabilirsiniz.Sevgilerle…Uzman Psikolojik Danışman Sena İğdeli Sevinç

Öz Şefkat: Kendinle Barışmanın Gücü ve Psikolojik Dayanıklılığın Anahtarı

Öz Şefkat: Kendinle Barışmanın Gücü ve Psikolojik Dayanıklılığın AnahtarıÖz şefkat, kişinin başarısızlık, hata ya da acı karşısında kendisine şefkatli, anlayışlı ve destekleyici yaklaşabilmesidir. Modern psikoloji literatüründe Dr. Kristin Neff’in öncülüğünü yaptığı çalışmalar, bu kavramın sadece duygusal bir destek mekanizması değil, aynı zamanda psikolojik iyi oluşun ve dayanıklılığın temelini oluşturan kritik bir beceri olduğunu göstermektedir (Neff, 2003). Öz şefkat, bireyin kendisine karşı eleştirel bir yargılayıcı olmak yerine, deneyimlediği zorlukları insan olmanın doğal ve evrensel bir parçası olarak kabul etmesini sağlayan içten bir anlayış geliştirme sürecidir.Öz Şefkatin Üç Temel BileşeniKristin Neff (2003) öz şefkati deneysel olarak ölçülebilir ve geliştirilebilir üç temel bileşen üzerinden tanımlamıştır:Şefkatli Özgörüş (Self-Kindness) ve Yargılamama: Bireyin acı çektiği anlarda kendisine karşı eleştirel ve sert olmak yerine, destekleyici, anlayışlı ve sabırlı bir tutum sergilemesidir. Bu, hataları kınamak yerine, bir öğrenme fırsatı olarak görmeyi ve kişinin kendisini aktif olarak rahatlatmasını içerir.Ortak İnsanlık (Common Humanity) ve İzolasyon: Yaşanan zorlukların ve kusurların yalnızca kişiye ait olmadığını, aksine insan olmanın evrensel ve ortak bir parçası olduğunu kabul etme bilincidir. Bu bileşen, başarısızlık anlarında hissedilen izolasyon ve "yalnızca ben" hissini azaltır; çünkü acı çekmenin ve kusurlu olmanın tüm insanlar için geçerli olduğu fark edilir.Bilinçli Farkındalık (Mindfulness) ve Aşırı Özdeşleşmeme: Acı ve zorlayıcı duyguların deneyimini olduğu gibi kabul etmek, ancak bu duygularla aşırı derecede özdeşleşmemektir. Bilinçli farkındalık, kişinin yaşadığı olumsuz duyguları ne bastırmasına ne de onları büyütmesine izin verir; bu duygulara dengeli ve yargılayıcı olmayan bir mesafeden yaklaşılmasını sağlar. Bu sayede duygusal tepkisellik azalır ve duyguların geçici doğası anlaşılır.Psikolojik İyi Oluş ve Dayanıklılık Üzerindeki EtkileriLiteratürdeki geniş kapsamlı araştırmalar, öz şefkatin psikolojik sağlığın hemen hemen her alanında önemli faydalar sağladığını tutarlı bir şekilde göstermektedir. Neff ve Germer’in (2013) Bilinçli Öz Şefkat Programı (Mindful Self-Compassion Program - MSC) üzerindeki çalışmaları, bu tür yapılandırılmış müdahalelerin bireylerin öz şefkat düzeylerini anlamlı ölçüde artırarak yaşam kalitelerini yükselttiğini ortaya koymuştur.Depresyon ve Anksiyeteyle İlişki: Araştırmalar, öz şefkat düzeyi yüksek bireylerin daha az depresif belirti ve anksiyete gösterdiğini ortaya koymuştur. Kendine şefkatli yaklaşım, ruminasyon (olumsuz düşünceleri sürekli zihinde evirip çevirme) eğilimini azaltarak duygusal düzenlemeye yardımcı olur (Barnard & Curry, 2011).Yaşam Doyumu ve Mutluluk: Öz şefkat, dışsal onay beklentisine olan bağımlılığı azaltır ve kişinin kendi iç kaynaklarına yönelmesini sağlar. Bu durum, bireylerin kendi değerlerini hatalarına rağmen koruyabilmelerini ve dolayısıyla daha yüksek yaşam doyumuna sahip olmalarını destekler.Motivasyon ve Başarı: Yaygın inanışın aksine, öz şefkat tembelliğe yol açmaz. Aksine, kendini eleştirme döngüsünün kırılması ile bireyler başarısızlık karşısında daha çabuk toparlanır ve yeni denemeler yapma konusunda daha motive olurlar (Breines & Chen, 2012). Öz şefkat, kişiyi "mükemmel olmak zorundasın" baskısından kurtararak, çabalamaya ve öğrenmeye odaklanmaya teşvik eder.Beden İmajı ve Sağlıklı Davranışlar: Özellikle yeme bozuklukları ve beden imajı kaygıları alanında, öz şefkatli bir yaklaşım, bireylerin kusurlu bedenlerini kabul etmelerine ve kendilerini yargılamadan sağlıklı beslenme ve egzersiz alışkanlıkları geliştirmelerine olanak tanır (Kelly et al., 2014).Terapötik Süreçte Öz Şefkatin RolüDanışmanlık süreçlerinde öz şefkat becerilerinin geliştirilmesi, danışanın kendisiyle barışmasını ve içsel kaynaklarını daha sağlıklı kullanmasını sağlayan merkezi bir araçtır. Geleneksel terapilerde bazen dolaylı olarak ele alınan bu kavram, üçüncü dalga davranışçı terapiler, özellikle de Şefkat Odaklı Danışmanlık ve Bilinçli Öz Şefkat Programı (MSC) gibi yaklaşımlarla doğrudan hedef alınmaktadır.Öz şefkatli bir bakış açısı, bireyin kendisini olduğu gibi kabul etmesini kolaylaştırır; bu kabul, değişim için zorunlu olan zemin hazırlar. Danışanlar, içlerindeki acımasız iç sesi (iç eleştirmeni) fark etmeyi ve bu sese karşı daha nazik ve destekleyici bir ses (öz şefkatli ses) geliştirmeyi öğrenirler. Bu süreç, danışanın hem kendisiyle hem de başkalarıyla daha sağlıklı, daha az savunmacı ve daha doyurucu ilişkiler kurmasına zemin hazırlar. Özellikle utanç ve suçluluk gibi duyguların yoğun olduğu travma ve bağımlılık tedavilerinde, öz şefkat, iyileşmenin önündeki en büyük duygusal engellerden biri olan kendi kendini suçlamayı etkili bir şekilde hafifletir.SonuçÖz şefkat, yalnızca zor zamanlarda uygulanan geçici bir rahatlama stratejisi değil, psikolojik sağlığın ve sağlamlığın kalıcı bir özelliğidir. Bireyin kendisine karşı sergilediği şefkat, onun duygusal olarak daha esnek, zorlayıcı yaşam olaylarında daha esnek tepkiler veren ve zorluklar karşısında daha hızlı toparlanabilen (rezilyans) bir yapıya sahip olmasını sağlar. Öz şefkatin geliştirilmesi, bireylerin insan olmanın kusurluluğunu kucaklayarak, kendileriyle barış içinde bir yaşam sürmelerinin anahtarını sunar. Bu güçlü beceri, kişinin kendi acısıyla yüzleşme gücünü artırır ve uzun vadede daha yüksek bir yaşam doyumuna ve psikolojik iyi oluş düzeyine ulaşmasına katkıda bulunur. Öz şefkat, bireyin en iyi dostu olmayı öğrenmesi, dolayısıyla kendisi için en büyük şifa kaynağını aktive etmesi anlamına gelir. KaynakçaBarnard, L. K., & Curry, J. F. (2011). The relationship of mindfulness and self-compassion to psychological adaptation. Mindfulness, 2(3), 165–171.Breines, J. G., & Chen, S. (2012). Self-compassion increases self-improvement motivation. Personality and Social Psychology Bulletin, 38(9), 1133–1143.Kelly, A. C., Zuroff, D. C., Leybman, M. J., & Gilbert, P. (2014). Self-compassion and psychological symptoms: When does the relationship hold? Journal of Social and Clinical Psychology, 33(9), 819–836.Neff, K. D. (2003). The development and validation of a scale to measure self-compassion. Self and Identity, 2(3), 223–250.Neff, K. D., & Germer, C. K. (2013). A pilot study and randomized controlled trial of the mindful self-compassion program. Journal of Clinical Psychology, 69(1), 28–44.Daha bilinçli ve anlam dolu bir yaşam sürmek için farkındalık kazanma yolculuğunda size eşlik etmek üzere seanslara davet ediyorum.Randevu oluşturmak ve size uygun saat dilimlerini görmek için takvime göz atabilirsiniz.Sevgilerle…Uzman Psikolojik Danışman Sena İğdeli Sevinç

İlişkilerde Bağımlılık ve Kendi Olma Hakkı: Özerklikten Ortak Büyümeye

İlişkilerde Bağımlılık ve Kendi Olma Hakkı: Özerklikten Ortak BüyümeyeDuygusal bağımlılık (dependent personality), kişinin kendi kendini düzenleme yeteneğini yitirerek, kendini partnerine veya başkalarına aşırı derecede bağlı hissetmesi, kendi ihtiyaç ve sınırlarını sürekli olarak ihmal etmesiyle karakterize edilen bir ilişki örüntüsüdür. Bu durum, bireysel gelişimi ciddi şekilde engellerken, ilişkinin kendisinin sağlığını ve sürdürülebilirliğini de zedeleyebilir. Robert F. Bornstein (2013) gibi önde gelen araştırmacılar, bağımlı kişilik özelliklerinin gelişimsel, sosyal ve klinik açılardan incelenmesinin, bu örüntünün karmaşık yapısını anlamak için elzem olduğunu vurgulamışlardır.Bağımlılığın Psikolojik ve Gelişimsel KökenleriDuygusal bağımlılık, genellikle çocukluk döneminde gelişir ve kişinin temel güven ve özerklik duygularının oluşumuyla yakından ilişkilidir. Bornstein (2013), bağımlı kişilik özelliklerinin temelinde iki ana gelişimsel faktörün yattığını belirtir:Erken Dönem Bağlanma Deneyimleri: Güvensiz bağlanma stilleri (özellikle kaygılı-kararsız bağlanma), bireyin yetişkinlikte ilişkilerde sürekli onay ve terk edilme korkusuyla hareket etmesine yol açar. Bu kişiler, sürekli olarak partnerin yakınlığını ve mevcudiyetini ararlar.Özerkliğin Gelişiminde Engeller: Ebeveynlerin aşırı koruyucu, aşırı baskıcı veya eleştirel olması, çocuğun kendi kendine yetme ve karar verme becerilerini köreltir. Birey, kendi iç kaynaklarına güvenmeyi öğrenemez ve yetişkinlikte hayat kararları dahil, duygusal düzenlemede dahi başkalarına bağımlı hale gelir.Bağımlı ilişkilerde kişi, kendi değerini ve özgüvenini, partnerin onayına ve kabulüne bağlar. Bu, adeta partnerin bir ayna görevi görmesi ve bireyin sadece o aynadaki yansıması aracılığıyla kendini görmesi demektir. Bu dışsal doğrulama ihtiyacı, kişinin özgüveninin zayıflamasına ve kendi iç sesini duymazdan gelmesine neden olur.Sağlıklı İlişki vs. Bağımlı İlişkiSağlıklı ve işlevsel ilişkiler ile bağımlı ilişkiler arasındaki en temel ayrım, bireysellik ve özerkliğe verilen değerde yatar.ÖzellikSağlıklı (Karşılıklı) İlişkiBağımlı İlişkiSınırlarEsnek ve saygılı; her iki partnerin de kendi sınırları ve ayrı alanları vardır.Sınırlar bulanıktır; bireysel ihtiyaçlar partnerin ihtiyaçlarına feda edilir.Özdeğer KaynağıKişinin özdeğeri içseldir; ilişkiden bağımsız olarak sabittir.Özdeğer dışsaldır; partnerin sevgisine, onayına ve mevcudiyetine bağlıdır.Karar VermeOrtak konularda işbirliği yapılır; bireysel konularda özerklik esastır.Kararlar genellikle bağımlı kişi adına partner tarafından alınır veya bağımlı kişi sürekli onay arar.GelişimHem birlikte büyümeyi hem de bireysel farklılıkları, hobileri ve kişisel hedefleri destekler.Bireysel gelişim ve hobiler, ilişkinin birliği tehdit ettiği düşüncesiyle engellenir veya ihmal edilir.Sağlıklı ilişkiler, iki tam ve özerk bireyin bir araya gelmesiyle oluşur; bu ilişkiler hem birlikte büyümeyi (interdependence) hem de bireysel farklılıkları destekler. Bağımlı ilişkilerde ise bir bütünleşme (fusion) hali vardır; iki birey, bir "biz" olmak adına kendi "ben"liğini feda eder.Duygusal Bağımlılığın Psikolojik MaliyetleriBağımlı ilişki örüntüsü uzun vadede hem bireyin psikolojik sağlığı hem de ilişkinin geleceği açısından yıkıcı sonuçlar doğurur:Duygusal Tükenmişlik ve Anksiyete: Partnerin sürekli mevcudiyetini ve onayını garantileme çabası, yüksek düzeyde kaygı ve tükenmişlik yaratır. Sürekli terk edilme korkusu (abandonment anxiety), bireyi aşırı kontrollü ve yapışkan davranışlara iter.Öz Benlik Kaybı: Kişi, kendi tercihlerini, değerlerini ve hayallerini ilişkinin beklentilerine uyum sağlamak için terk ettiğinde, zamanla kim olduğunu ve ne istediğini unutur. Bu durum, öz benlik (self) kaybına ve kimlik krizine yol açar.Öfke ve Gizli Pişmanlık: Kendi ihtiyaçlarını sürekli göz ardı eden birey, biriken öfke ve pişmanlık duygularını pasif-agresif davranışlarla veya aniden patlamalarla ifade edebilir. Bu da ilişkinin istikrarını bozar (Bornstein, 2013).Bağımlılıktan Kurtulma ve Kendi Olma Hakkını Kazanma YollarıBağımlılıktan kurtulmak ve sağlıklı bir ilişki kurmak, kişinin kendi değerini yeniden fark etmesi, sınırlarını belirlemesi ve bağımsızlık becerilerini geliştirmesiyle mümkündür.1. Özdeğeri İçselleştirmeKişi, kendi değerinin eylemlerine, dış görünüşüne veya partnerinin sevgisine bağlı olmadığını anlamalıdır. Öz şefkat uygulamaları (Kristin Neff’in çalışmalarına dayanarak), bireyin hatalarına ve kusurlarına rağmen kendisine şefkatli yaklaşmasını sağlayarak özdeğeri güçlendirir.2. Sağlıklı Sınırlar KoymaBireyin kendi ihtiyaçlarına saygı göstermesi ve bunu net bir dille partnerine iletmesi gerekir. Bu, sadece "hayır" diyebilmeyi değil, aynı zamanda yalnız kalma, kişisel ilgi alanlarına zaman ayırma ve partnerden farklı fikirlere sahip olma hakkını da içerir. İlişkideki bireysel sınırlar, ilişkinin dayanaklarını güçlendirir, zayıflatmaz (Scharff, 2018).3. Bireysel İlgi Alanlarını CanlandırmaBağımlılığın çözülmesi için, bireyin ilişki dışında kendisine ait bir yaşam alanı inşa etmesi gerekir. Eski hobileri canlandırmak, yeni beceriler öğrenmek ve ilişkiye partnerin dahil olmadığı sosyal çevrelerde zaman geçirmek, özdeğer ve özerklik duygusunu artırır.4. Profesyonel DestekDuygusal bağımlılığın kökenleri genellikle derin olduğundan, danışmanlık bu süreçte hayati önem taşır. Terapötik süreçte özellikle Bilişsel Davranışçı (BDT) veya Şema Danışmanlığı ile çalışılabilir:BDT: Bağımlılığa yol açan işlevsiz otomatik düşünceleri ("Onsuz yaşayamam," "Yalnız kalırsam değersizim") saptayıp değiştirmeye odaklanır.Şema Terapi: Terk edilme, başarısızlık veya itaat/boyun eğme gibi erken dönemde gelişmiş uyumsuz şemaları hedef alarak, bireyin özdeğerinin güçlenmesine ve sağlıklı ilişki modellerinin öğrenilmesine yardımcı olur.Sonuçİlişkilerde duygusal bağımlılık, kişinin kendi olma hakkından vazgeçmesinin maliyetli bir sonucudur. Bornstein'ın (2013) vurguladığı gibi, bu durum hem bireysel hem de ilişkisel düzeyde kronik sorunlara yol açar. Sağlıklı bir ilişkinin temeli, iki bireyin birbirine destek olurken aynı zamanda kendi kimliklerini ve özerkliklerini koruyabilmesidir. Bağımlılıktan kurtulmak, kişinin kendine ait bir hayatı olduğunu ve kendi değerinin başkasının onayına bağlı olmadığını kabul etmesiyle başlar. Bu özgürleşme, bireyin kendisiyle barışık olmasını ve nihayetinde partneriyle daha sağlıklı, daha doyurucu ve karşılıklı saygıya dayalı bir bağ kurmasını sağlar. KaynakçaBornstein, R. F. (2013). The dependent personality: Developmental, social, and clinical perspectives. Personality Disorders: Theory, Research, and Treatment, 4(3), 207-217.Johnson, S. M. (2019). Attachment theory in practice: Emotionally focused therapy (EFT) with individuals, couples, and families. Guilford Press.Scharff, D. (2018). The importance of boundaries in intimate relationships. Routledge.Daha bilinçli ve anlam dolu bir yaşam sürmek için farkındalık kazanma yolculuğunda size eşlik etmek üzere seanslara davet ediyorum.Randevu oluşturmak ve size uygun saat dilimlerini görmek için takvime göz atabilirsiniz.Sevgilerle…Uzman Psikolojik Danışman Sena İğdeli Sevinç