Sağlıklı sınırlar huzurlu bir zihin getirir.
İletişimlerde hayır diyememenin bazı getiri ve götürüleri vardır. Örneğin, karşımızdaki kişiyi kırmamak ve ilişkinin sarsılmaması bizim için bir yarardır. Öte yandan lüzumsuz bir durumun içerisine girmek veya bir sohbeti bitirip yapmamız gerekenlerle ilgilenmek istediğimizi söyleyemediğimiz için bir yerde mahsur kalmak da hiç kuşkusuz bir götürüdür. Acaba bu yarar ve zararları gözetirken bazen kendi önceliklerimizin bulanıklaştığı kendimizi istemediğimiz bir durumda ikinci plana attığımız oluyor olabilir mi?
İnsan birçok durumda hayır deme zorunluluğundadır, örneğin karnı tokken bir yiyecek ikramına, vakti yokken bir sohbete, yorgunken fiziksel bir yardıma veya mali olarak bütçesini sarsacak bir borç vermeye... Uzaktan bakıp düşündüğümüz zaman bunlar epey bariz örneklerdir ancak yaşarken kendi zihnimiz bazen karşı tarafın neler düşünebileceğine gereğinden fazla odaklanır, ben ona şuan katılmazsam benimle bir daha bu kadar samimi olmayabilir gibi düşüncelere girer. Buna eşlik eden bir kaygı ortaya çıkar ve kişi pasif bir onaylama haline girip kendisini karşı tarafa teslim eder. Ancak burada daha yakından baktığımız zaman karşı tarafın talebini tam anlamıyla anlamamış olduğumuzu görürüz. Çünkü karşımızdaki kişi yalnızca ufak bir sorunu çözmek için yardım arayışında olabilir ve bunu çözebilecek çeşitli insanları zihninden geçirip onlardan sırayla yardım isteyecek ve müsait olan ve ona yardımcı olmaya istekli bir kişiyi bulana kadar devam edecektir. Burada yardım talebi de gayet insanidir, hayır demek de öyle. Burada dönüp dolaşan olay kendisine soru sorulmuş olan kişinin zihnindedir.
Hayır demekte zorlanan kişinin zihnini incelediğimizde birkaç şey gözümüze çarpar. Bunlar:
Bu gibi durumların örnekleri çoğaltılabilir ancak şuan bu konuyu daha teorik bir şekilde ele almak istiyorum.
Sigmund Freud' un psikanalitik gelişim teorisinde ikinci gelişim evresi olan anal dönem çocuğun ben ve hayır kelimesini öğrendiği dönemdir. Bu dönemde çocuğun ilk kez kendi kontolü altında olan unsurun ortaya çıktığı dönemdir. Dışkılama kontolü gelişir ve tutma bırakma becerisi kişilik için bir dönüm noktasıdır. Bu şekilde başlayan yeni beceri ben ve hayır demektir. Çocuk karşısındakinin kontrolüne karşılık kendi kontrol duygusunu geliştirir. Bu yanlızca bir tuvalet eğitimi meselesi değildir. Kendi istekleri ile dünyanın kuralları, ötekinin beklentisi arasında bir köprü kurma becerisini geliştirme yolculuğudur. Temel kargaşa ötekinin dediğine tamamen teslim olmak ile yalnızca kendi istediklerini yapmak arasında bir yer bulabilmektir. (1)
Çocuğun kendi işlerini yapmaya karşı olan arzusu, yapacaklarına dair karar verme becerisi oluşmaya başlar. Burada ebeveynlerinden iki uç tepki arasında bir tepkiyle karşılaşır; mutlak kontrolcülük ve tamamen serbest bırakmak. Bu iki uçtan mutlak kontrolcülüğe yakın olan ebeveynler çocuklarının her yapıp ettiğini kontrol etme, yönlendirme eğiliminde olur ve çocuk buna karşı bir mücadele içerisine girer. Ağlar, bağırır, vurur, istenilenin tam tersini yapar... Ancak bir zaman sonra bu güçle mücadele edemeyeceğini anladıktan sonra buna teslim olur ve kendi davranışlarını anormal bir düzeyde karşısındakine kendini beğendirmek için yapar hale gelir. Belki dışarıdan uslu bir çocuk olarak görünür ancak kend yaşantısını ötekileri memnun etmek için yaşayan bir insan haline gelir. İşte bu kişi ebeveyni ile kurduğu bu ilişikinin zihninde oturması sonucu yetişkinlik hayatında hayır demeye kendinde güç bulamaz, hem karşısındakine gücü yetmez hiçbir zaman hem de karşısındakinin gazabını uyandırmaktan korkar.
Oysa ki sağlıklı olan çocuğun kendi ihtiyaçları için çoğunlukla kendisinin yol bulmasına izin vermek ve rehberliğe ihtiyacı olduğunda veya zarar gördüğünde çocuğa destek olunmasıdır. Bu şekilde yetişen bir çocuk durumları değerlendirirken hem kendisini hem de karşısındakini önemser. Terapi buna sahip olamamış kişilerin sonradan bu güvenlik duygusuna sahip olmasını sağlar.
Bir diğer başlık olaraksa nezakete uygun olarak hayır demenin yollarını öğrenmektir. Bunun içinse size Türk kültüründe net ve kibar reddetme stratejilerinden bazılarını sıralayacağım (2):
X: Nedir bu halin? Gel biraz dinlen, çay içelim.
Y: Olmaz, şuan başka bir yere gidiyorum.
X: Gece kalsanıza.
Y: Bir işim var, bu akşam İstanbul'da olmalıyım.
X: Gideceğiniz yere ben bırakayım sizi.
Y: Zahmet vermeyelim size, gideceğimiz yer yakın zaten.
X: Ben de seninle geleyim.
Y: Olmaz, yalnız gitmek istiyorum.
X: Benim şu işi bi hallediversek?
Y: Şuan bunun yeri değil. Bir bardak su alabilir miyim?
X: Sizin hastane işlerinizi halledelim isterseniz?
Y: Teşekkür ederim ancak biz o işi hallettik.
İşte bu ve buna benzer basit ama etkili yollarla karşıdaki kişileri incitmeden ve kendimiz de istemediğimiz şeylere dahil olmadan iletişime devam edebiliriz. Hayır demenin hayattaki önemi bazen kendimizi çok alakasız durumlarda bulduğumuzda aklımıza gelir ancak hayır demek evet demek kadar normaldir.
Kaynakça:
Freud, S. (2000). Cinsellik üzerine üç deneme (A. Yalçıntan, Çev.). Payel Yayınları.
Çürük, M. S. (2014). Türkiye Türkçesindeki reddetme stratejilerine bir bakış. Türk Kültürü Araştırmaları Dergisi, 33, 1–19.
Uzmanlıklar:
Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları , Depresyon ve Mutsuzluk , Özgüven ve Yeterlilik SorunlarıKabullenememek: Görmezden Geldikçe Büyüyen Bir Acı
Tayfun AKGÜN 01.08.2025
Hiçbir Şey Yapmak İstememek: Depresyon mu, Geçici Bir Durum mu?
Elif SEÇİLMİŞ 27.07.2025
Eşler Arası Aldatma ve Aldatılma: Psikolojik, Sosyal ve Ekonomik Analizi
Hidayet ÇALIŞKAN 26.07.2025