1. Uzman
  2. Sinem ÇİBAŞ KARLIKLI
  3. Blog Yazıları
  4. Belirsizlik Duygusu ve Mücadele Yöntemleri

Belirsizlik Duygusu ve Mücadele Yöntemleri

Belirsizlik Duygusu

Ne Zaman ve Neden Olur?

Belirsizlik duygusu, hayatın herhangi bir döneminde ortaya çıkabilir ve çoğu insanın hissettiği yaygın bir duygudur. Bazen, belirsizlik duygusu belli bir durumla ilgili net bir cevap veya sonuç alamadığımızda ortaya çıkar. Diğer zamanlarda, hayatımızda büyük bir değişiklik olacağı zamanlarda, belirsizlik duygusu daha da baskın hale gelebilir.

Belirsizlik duygusu, endişe, stres ve hatta korkuya neden olabilir. Örneğin, bir iş değişikliği yapmak, bir ilişkiyi sonlandırmak, mahkeme süreçleri veya kendimizin veya sevdiğimiz bir kişinin sağlık sorunları yaşaması gibi hayatımızı önemli ölçüde etkileyecek herhangi bir durumda, belirsizlik duygusu yaşamak oldukça yaygındır.

Belirsizlik duygusuyla mücadele etmekte zorlanan kişilerin genel özellikleri arasında şunlar yer alır:

  1. Kontrol ihtiyacı: Belirsizlik duygusu hissedildiğinde, kişi olayların kontrolünü kaybettiğini hisseder. Bu nedenle, bu duyguyu hisseden kişiler, yaşanan durumlar üzerinde kontrol sağlama ihtiyacı hissedebilirler.
  2. Riskten kaçınma: Belirsizlik duygusu yaşayan kişiler, riskli durumlardan kaçınma eğiliminde olabilirler. Çünkü riskli durumlar, belirsizlik duygusunu daha da artırabilir.
  3. Kararsızlık: Belirsizlik duygusu, karar verme sürecini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, bu duyguyu hisseden kişiler karar vermede zorlanabilirler.
  4. Endişe: Belirsizlik duygusu, gelecek hakkında endişe duymaya neden olabilir. Bu endişeler, kişinin günlük hayatında işlevselliğini azaltabilir.
  5. Duygusal tepkiler: Belirsizlik duygusu, kişilerde duygusal tepkilere neden olabilir. Örneğin, kaygı, korku, öfke gibi duygular belirgin hale gelebilir.

Bu özellikler, belirsizlik duygusu yaşayan kişilerde farklı şekillerde kendini gösterebilir. Ancak, belirsizlik duygusu normal bir duygu olduğu için, bu özelliklerin ortaya çıkması da normaldir. Önemli olan, bu duyguyu yönetebilmek ve yaşam kalitesini koruyabilmektir.

Belirsizlik Duygusuyla Nasıl Başa Çıkılır?

Belirsizlik duygusuyla başa çıkmak herkes için farklı olabilir, ancak bazı yöntemler insanların genellikle hissettikleri stresi azaltmalarına yardımcı olabilir.

  • Kendinize güveninizi yeniden inşa edin: Belirsizlik duygusu, kendimize olan güvenimizi sarsabilir. Kendimize ve yeteneklerimize güvenmek, stresi azaltmanın bir yoludur. Olumlu düşünceler geliştirerek ve kendimize başarılı olduğumuz konularda hatırlatmalar yaparak kendimize olan güvenimizi yeniden kazanabiliriz.
  • Kontrol edebileceğiniz şeylere odaklanın: Kontrol edemediğimiz şeyler üzerinde düşünmek yerine, elimizde olan şeylere odaklanmak bize daha fazla kontrol duygusu verir. Kendimizle ilgili kararlar vermek ve belirli hedeflere odaklanmak, belirsizlik duygusunu azaltabilir.
  • Meditasyon ve nefes egzersizleri yapın: Meditasyon ve nefes egzersizleri, stresi azaltmanın etkili yollarıdır. Bu teknikleri kullanarak zihninizi sakinleştirebilir, stresi azaltabilir ve belirsizlik duygusundan kurtulabilirsiniz.
  • Kendinize zaman tanıyın: Belirsizlik duygusu, hayatımızdaki değişikliklerden dolayı kaygılandığımız zamanlarda ortaya çıkabilir. Kendinize zaman tanıyarak ve yeni duruma uyum sağlamak için yavaşça ilerleyerek, belirsizlik duygusunu azaltabilirsiniz.
  • Sosyal destek arayın: Aile, arkadaşlar veya profesyonel bir danışman gibi güvenilir kişilerle konuşmak, belirsizlik duygusundan kurtulmanın etkili bir yoludur. Bu kişiler size destek olabilir, farklı perspektifler sunabilir ve endişelerinizi hafifletebilirler.
  • Geçmişteki deneyimlerden öğrenin: Hayatımızda daha önce belirsizlik duygusu yaşamışızdır ve bu deneyimlerden öğrenebiliriz. Önceki deneyimlerimizi hatırlayarak, benzer durumlarda nasıl başa çıktığımızı ve nelerin işe yaradığını düşünebiliriz.
  • Kendinize zaman ayırın: Belirsizlik duygusuyla başa çıkmak zaman ve sabır gerektirir. Kendinize zaman ayırın, kendinizi tanıyın ve hangi yöntemlerin size en uygun olduğunu belirleyin. Kendinize şefkatli olun ve kendinizi zorlamayın.
  • Olumlu düşünceler geliştirin: Olumsuz düşünceler ve endişeler, belirsizlik duygusunu artırabilir. Bunun yerine, olumlu düşünceler geliştirerek, olaylara daha iyimser bir bakış açısıyla yaklaşabilirsiniz. Bu, zihninizi sakinleştirebilir ve stresi azaltabilir.

Belirsizlik duygusu herkesin hayatında bir kez bile olsa ortaya çıkan yaygın bir duygudur. Ancak, belirsizlik duygusundan kurtulmak için yukarıda bahsedilen yöntemleri kullanarak stresi azaltabilir, kendinize güveninizi yeniden inşa edebilir ve daha olumlu bir bakış açısı geliştirebilirsiniz. Kendinize zaman tanıyın, sabırlı olun ve kendinize şefkatli olun. Unutmayın ki, bu duygular normaldir ve sizinle aynı duyguları yaşayan birçok insan var.

Hangi aşamada uzman desteğine başvurulmalıdır?

Belirsizlik konusunda sıkıntı yaşayan kişiler terapi veya psikolog desteğine başvurmayı düşündüklerinde, genellikle belirsizlik duygusunun yaşam kalitelerini önemli ölçüde etkilemeye başladığını veya belirsizlik duygusunu yönetmede güçlük yaşadıklarını fark ederler. Terapi veya psikolog desteği, belirsizlik duygusuyla başa çıkmakta zorlanan kişilere destek sağlamak, bu duyguyla ilgili kaygılarını hafifletmek ve yaşam kalitelerini artırmak için etkili bir yöntem olabilir.

Terapi ya da psikolog desteği, belirsizlik konusunda kişilere yardımcı olmak için bir dizi yöntem kullanabilir. Bu yöntemlerden bazıları şunlardır:

  1. Bilişsel davranışçı terapi: Bu terapi, belirsizlik duygusunu yönetmek için düşünce ve davranış değişikliği yoluyla çalışır. Bu terapi, kişinin düşünce ve inanç kalıplarını belirlemeye ve değiştirmeye odaklanır. Kişinin duygu ve davranışları üzerinde olumsuz bir etkisi olan düşünce ve inanç kalıpları, bu terapi ile değiştirilerek, belirsizlik duygusu daha iyi yönetilebilir.
  2. Kabul ve farkındalık terapisi: Bu terapi, belirsizlik duygusunu kabul etmek ve farkındalık yaratmak için çalışır. Kişiye, belirsizlik duygusunu inkar etmek yerine, kabul etmeyi ve farkındalık yaratmayı öğretir. Bu terapi, kişinin belirsizlik duygusuyla daha iyi başa çıkmasına ve stresi azaltmasına yardımcı olabilir.
  3. Duygusal odaklı terapi: Bu terapi, kişinin belirsizlik duygusuna neden olan duygusal yaraları ve sorunları keşfetmesine ve ele almasına yardımcı olur. Bu terapi, kişinin kendini daha iyi anlamasına ve belirsizlik duygusunu yönetmesine yardımcı olabilir.

Terapi ya da psikolog desteği, belirsizlik konusunda kişilere farklı yöntemlerle yardımcı olabilir. Terapi süreci, kişinin ihtiyaçlarına göre özelleştirilebilir ve kişinin belirsizlik duygusunu daha iyi yönetmesine yardımcı olmak için tasarlanabilir. Terapi veya psikolog desteği, kişinin belirsizlik duygusuyla başa çıkmasında etkili bir yöntem olabilir ve yaşam kalitesini önemli ölçüde artırabilir.


KAYNAK:

Hassler, C. (2018). The power of not knowing: How to thrive in uncertainty. New World Library.

Fleming, J. E., & Kocovski, N. L. (2007). Mindfulness and acceptance-based group therapy for social anxiety disorder: A treatment manual. New Harbinger Publications.

Center for Research on Environmental Decisions. (2013). The uncertainty handbook: A practical guide for climate change communicators. Columbia University.

Tan, V. (2021). The uncertainty mindset: Innovation insights from the frontiers of food. Columbia University Press.


Yayınlanma: 12.04.2023 16:57

Son Güncelleme: 01.05.2023 17:32

Sinem ÇİBAŞ KARLIKLI
Sinem ÇİBAŞ KARLIKLI
Uzman Psikolog(*)(*)(*)(*)(*)
Uzmanlıklar: Depresif Bozukluklar , Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları , Travma ve İlişkili Bozukluklar
Merhabalar, Alanda 16 senedir çalı Devamını oku
Online Terapi
süre 60 dk
ücret 2250
Yüz Yüze Terapi
süre 55 dk
ücret 2250
Bunları da sevebilirsiniz...
emdr-terapisi-nedir

EMDR Terapisi Nedir?EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing), yani Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme terapisi, travma ve anksiyete bozukluklarının tedavisinde kullanılan yenilikçi ve etkili bir psikoterapi yöntemidir. 1987 yılında Amerikalı psikolog Francine Shapiro tarafından geliştirilen EMDR, özellikle travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) tedavisinde büyük başarı elde etmiştir. Peki, EMDR nedir ve nasıl çalışır? Bu yazıda, EMDR'nin ne olduğunu, nasıl uygulandığını, etkinliğini ve faydalarını detaylı bir şekilde ele alacağız.EMDR'nin Tarihçesi ve GelişimiEMDR, 1980'lerin sonunda Dr. Francine Shapiro tarafından keşfedildi. Shapiro, yürüyüş yaparken rahatsız edici düşüncelerinin azaldığını ve göz hareketlerinin bu düşünceleri nasıl etkilediğini fark etti. Bu gözlem, Shapiro'yu EMDR'nin temellerini atmaya yönlendirdi. Daha sonra yapılan klinik çalışmalar, EMDR'nin özellikle travmatik anıların işlenmesinde ve duygusal rahatsızlıkların azaltılmasında etkili olduğunu gösterdi.EMDR'nin Temel PrensipleriEMDR terapisi, travmatik anıların beynimizde uygun şekilde işlenememesi ve bu nedenle rahatsız edici semptomlara yol açması prensibine dayanır. Travmatik anılar, beynin normal işleme süreçlerinden geçmez ve bu nedenle sıkışmış kalır. Bu durum, bireyde yoğun stres, anksiyete, depresyon ve diğer psikolojik sorunlara neden olabilir.EMDR, bu sıkışmış anıların yeniden işlenmesini sağlar. Bu süreçte, danışanın göz hareketleri veya diğer çift yönlü uyarımlar kullanılarak beyin yarımkürelerinin senkronize çalışması sağlanır. Bu sayede, travmatik anılar yeniden işlenir ve duygusal yoğunluğu azalır.EMDR'nin Sekiz AşamasıEMDR terapisi, belirli bir protokol dahilinde sekiz aşamada uygulanır. Bu aşamalar, terapinin sistematik ve etkili bir şekilde yürütülmesini sağlar.Tarihçe ve Tedavi Planlaması: Terapist, danışanın geçmişini ve mevcut sorunlarını değerlendirir. Tedavi planı oluşturulur ve hedef anılar belirlenir.Hazırlık: Danışana EMDR'nin nasıl çalıştığı açıklanır. Danışanın rahatlaması ve güvenli bir terapötik ilişki kurulması sağlanır.Değerlendirme: Danışanın hedef anıları ve bu anılarla ilgili olumsuz inançları belirlenir. Olumlu inançlar da tanımlanır.Duyarsızlaştırma: Danışan, hedef anıyı düşünürken göz hareketleri veya diğer çift yönlü uyarımlar kullanılır. Bu süreç, anının duygusal yoğunluğunu azaltır.Yerleştirme: Danışanın olumsuz inançları yerine, belirlenen olumlu inançlar güçlendirilir.Tarama: Danışanın vücudundaki duygusal tepkiler değerlendirilir ve bu tepkilerle çalışılır.Kapanış: Seansın sonunda danışanın rahatlaması sağlanır ve destekleyici stratejiler kullanılır.Yeniden Değerlendirme: Gelecek seanslarda önceki çalışmaların etkileri değerlendirilir ve gerekirse ek çalışmalar yapılır.Bilateral Uyarım ve Anıların İşlenmesiEMDR'nin temelinde bilateral uyarım yer alır. Bu uyarım, genellikle danışanın gözlerini sağa ve sola hareket ettirmesiyle sağlanır. Alternatif olarak, dokunsal (örneğin, ellerin hafifçe vurulması) veya işitsel uyarımlar (kulaklıklardan gelen sesler) kullanılabilir. Bilateral uyarım, beynin her iki yarımküresinin aynı anda aktive olmasını sağlar. Bu durum, travmatik anıların beynin doğal işleme sistemleri tarafından yeniden işlenmesine yardımcı olur.Beynimiz, normalde günlük anıları işlerken bu anıların duygusal yükünü azaltır ve anlamlandırır. Ancak travmatik anılar, bu işleme sürecinden geçemez ve yoğun duygusal yükle birlikte sıkışır kalır. EMDR, bu süreci hızlandırarak anıların daha sağlıklı bir şekilde işlenmesini sağlar.EMDR'nin Etkinliği ve AraştırmalarEMDR'nin etkinliği üzerine yapılan birçok araştırma, bu terapinin travma ve anksiyete bozukluklarının tedavisinde oldukça başarılı olduğunu göstermektedir. 2007 yılında yapılan bir meta-analiz, EMDR'nin TSSB tedavisinde diğer terapilere kıyasla daha hızlı ve etkili sonuçlar verdiğini ortaya koymuştur. Ayrıca, EMDR'nin anksiyete, depresyon, fobiler ve diğer psikolojik sorunların tedavisinde de etkili olduğu belirlenmiştir.Birçok kişi, EMDR seanslarından sonra travmatik anılarının duygusal yoğunluğunun azaldığını ve bu anıları hatırladıklarında daha az rahatsızlık hissettiklerini bildirmiştir. Bu durum, EMDR'nin beynin doğal iyileşme süreçlerini hızlandırdığını ve travmatik anıların daha sağlıklı bir şekilde işlenmesine yardımcı olduğunu göstermektedir.EMDR'nin FaydalarıEMDR terapisi, birçok psikolojik sorunun tedavisinde çeşitli faydalar sağlar:Hızlı İyileşme: EMDR, diğer terapi yöntemlerine göre daha hızlı sonuçlar verebilir. Kısa süreli tedavilerle bile belirgin iyileşmeler görülebilir.Travmatik Anıların İşlenmesi: EMDR, travmatik anıların duygusal yükünü azaltarak bu anıların daha sağlıklı bir şekilde işlenmesini sağlar.Duygusal Rahatlama: EMDR, anksiyete, depresyon ve stres semptomlarının azalmasına yardımcı olur.Pozitif İnançların Güçlenmesi: EMDR, bireyin kendisi hakkındaki olumsuz inançları yerine daha pozitif ve destekleyici inançlar geliştirmesine yardımcı olur.Geniş Uygulama Alanı: EMDR, TSSB dışında fobiler, anksiyete bozuklukları, depresyon, yas, kronik ağrı ve daha birçok durumda etkili bir tedavi yöntemi olarak kullanılabilir.EMDR Kimler İçin Uygundur?EMDR, travma yaşamış bireyler için özellikle etkili bir tedavi yöntemidir. Bununla birlikte, anksiyete, depresyon, fobiler, obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), yeme bozuklukları, kronik ağrı ve yas gibi çeşitli psikolojik sorunlar yaşayan bireyler için de uygundur. EMDR, çocuklar, ergenler ve yetişkinler dahil olmak üzere geniş bir yaş aralığında uygulanabilir.SonuçEMDR, travmatik anıların ve duygusal rahatsızlıkların tedavisinde devrim niteliğinde bir terapi yöntemidir. Bilimsel araştırmalar, EMDR'nin etkinliğini ve güvenilirliğini desteklemekte ve birçok kişi bu terapi sayesinde yaşam kalitelerinde önemli iyileşmeler sağlamaktadır. EMDR'nin anılarımızı silmediğini, ancak bu anıların duygusal yoğunluğunu azaltarak daha sağlıklı bir şekilde işlenmesine yardımcı olduğunu unutmamak önemlidir. Eğer travmatik anılarla başa çıkmakta zorlanıyorsanız, bir EMDR terapistiyle görüşmek sizin için faydalı olabilir.EMDR Terapisi Sonucunda Ne Olur?EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing) terapisi, birçok insan için travmatik anıların ve duygusal rahatsızlıkların üstesinden gelmede etkili bir yöntemdir. Peki, EMDR terapisi süreci sonunda neler olur? İşte EMDR terapisi sonucunda beklenebilecek etkiler ve sonuçlar:1. Travmatik Anıların İşlenmesi ve Duygusal Yükün AzalmasıEMDR terapisi, travmatik anıların duygusal yükünü azaltır. Travmatik olaylar sırasında beynin normal bilgi işleme süreci kesintiye uğrayabilir, bu da bu anıların yoğun duygusal yükle birlikte sıkışmasına neden olabilir. EMDR terapisi, bu anıların yeniden işlenmesini sağlar ve duygusal yoğunluğu azaltır. Terapi sonunda, danışanlar travmatik anıları hatırladıklarında eskisi kadar rahatsızlık hissetmezler.2. Pozitif İnançların GelişmesiEMDR terapisi, olumsuz inançların yerine pozitif inançların gelişmesine yardımcı olur. Örneğin, "Ben yetersizim" gibi olumsuz bir inanç, terapi sürecinde "Yeterliyim ve değerliyim" gibi pozitif bir inanca dönüşebilir. Bu, danışanların kendilerine olan güvenini ve özsaygısını artırır.3. Duygusal ve Fiziksel RahatlamaEMDR terapisi, anksiyete, stres ve depresyon semptomlarını azaltarak duygusal ve fiziksel rahatlama sağlar. Danışanlar, daha az stresli ve daha huzurlu hissederler. Bu, genel yaşam kalitesini artırır ve günlük işlevselliği iyileştirir.4. Gelişmiş Başa Çıkma BecerileriEMDR terapisi, danışanların stresle başa çıkma becerilerini geliştirir. Terapi sürecinde, danışanlar daha sağlıklı ve etkili başa çıkma stratejileri öğrenirler. Bu, gelecekteki stresli durumlarla başa çıkma yeteneklerini artırır ve duygusal dayanıklılığı güçlendirir.5. Daha Sağlıklı İlişkilerEMDR terapisi, bireylerin kendileri ve başkaları ile daha sağlıklı ilişkiler kurmalarına yardımcı olabilir. Travmatik deneyimlerin ve olumsuz inançların işlenmesi, bireylerin ilişkilerinde daha açık, güvenli ve sevgi dolu olmalarını sağlar. Bu, hem kişisel hem de profesyonel ilişkilerde iyileşmelere yol açar.6. Artan İçsel Huzur ve MutlulukEMDR terapisi, bireylerin içsel huzur ve mutluluk düzeylerini artırır. Travmatik anıların ve duygusal rahatsızlıkların işlenmesi, bireylerin daha dengeli ve huzurlu bir zihinsel duruma ulaşmalarını sağlar. Bu, genel yaşam memnuniyetini ve mutluluğu artırır.7. Kişisel Gelişim ve Kendini GerçekleştirmeEMDR terapisi, bireylerin kişisel gelişimlerini destekler ve kendilerini gerçekleştirme yolunda ilerlemelerine yardımcı olur. Travmatik anıların ve olumsuz inançların üstesinden gelmek, bireylerin potansiyellerini gerçekleştirmeleri için gerekli olan içsel özgürlüğü sağlar.8. Uzun Süreli İyileşme ve DayanıklılıkEMDR terapisi, uzun süreli iyileşme ve duygusal dayanıklılık sağlar. Terapinin etkileri kalıcıdır ve bireylerin yaşamlarının geri kalanında daha sağlam ve dirençli olmalarına yardımcı olur. Bu, bireylerin gelecekte karşılaşabilecekleri zorluklarla daha etkili bir şekilde başa çıkmalarını sağlar.SonuçEMDR terapisi, travmatik anıların ve duygusal rahatsızlıkların üstesinden gelmede güçlü bir araçtır. Terapi süreci sonunda, bireyler travmatik anılarının duygusal yoğunluğunu azaltarak, daha pozitif inançlar geliştirir, duygusal ve fiziksel rahatlama yaşar, daha iyi başa çıkma becerileri kazanır, daha sağlıklı ilişkiler kurar, içsel huzur ve mutluluğa ulaşır, kişisel gelişimlerini destekler ve uzun süreli iyileşme ve dayanıklılık elde ederler. EMDR, bireylerin daha sağlıklı, dengeli ve mutlu bir yaşam sürmelerine yardımcı olur. Yazıyı Oku

Uzman: Esra KÜTLE

Yayınlanma: 09.06.2024

agrilariniz-mi-var,-psikolojik-olabilir

Ağrılarınız mı var, psikolojik olabilir!Şeyda Sultan ZENGİN27 Ocak 2019, PazarTakotsubo kardiyomyopatisi; aşırı üzüntü sonucu kalp kasının aniden zayıflaması hastalığıdır. Diğer adı; kırık kalp sendromu.Kalbinizi korumanın yollarından biri balık-ceviz gibi besinler tüketmek iken, bir yolu da kalbinizi üzmemekten geçer. Fizikî ağrılar ve duygular birbiriyle ilişkilidir. Vücudumuzda hem ağrıyı hem de duyguları kontrol eden nörotransmiterler vardır; ‘serotinin ve norepinefrin’dir. Bu transmitterlerdeki bozukluklar hem depresyona hem de fizikî ağrılara sebep olabilmektedir.İnsanın ruh hâlindeki değişmeler; migren, kalp çarpıntısı, sırt ağrısı ve eklem ağrısı gibi fizikî belirtilerin görülmesine sebep olabilir. Veya var olan hastalıkları arttırabilir. Dahası bu belirtiler büyük ihtimalle kendi kendilerine geçecek değillerdir. Tam aksine, depresyon ve benzeri hâl tedavi edilmediği takdirde bu belirtiler de tehlikeli boyutlara ulaşabilir. 2007 yılında Norveç’te yapılan bir araştırma ciddî depresyon rahatsızlığı olan insanların, kalp rahatsızlıkları, inme, solunum yolu rahatsızlıkları, sinir sistemi ile ilgili rahatsızlıklar gibi belli başlı durumlardan hayatlarını kaybetme oranlarının diğer insanlara göre daha fazla olduğunu belirtmiştir.Depresyonun bedene etkisi daha çok stres hormonlarının aşırı salgılanması yoluyla olur. Depresyonda iki stres hormonu vardır ve ikisi de artar. Bunlar adrenalin ve kortizondur. Bu hormonların artmasına bağlı olarak da bazı fizikî değişiklikler olur. Meselâ kortizon hormonu fazla arttığında kişinin kan yağlarında artış söz konusudur. Yine kortizonun etkisi olarak şekerin gereksiz yere kana fazla salgılanması ve buna bağlı şeker yükseklikleri oluşur. Yani şeker hastalığı..Araştırmalardan faydalanarak bu fizikî belirtileri şöyle sıralayabiliriz;• Göğüs ağrısıEn başta kalp, akciğer veya mide problemlerinin bir belirtisi olabilir, bu yüzden doktora gitmekte fayda var. Bazen de, bu bir depresyon belirtisidir. Depresyonda adrenalin ve stres hormonlarının fazla salgılanması kalbin gereksiz yere aşırı hızlanmasına ve yorulmasına sebep olabilmektedir. Hatta depresif bir insan sabahları kalp atış sesine bile uyanabilir. Hani denir ya, “onun kalbi var onu üzmeyin” Çünkü stres kalbi tetikler. Tansiyon da aynı şekildedir. Depresyon damarlarda büzüşmeye sebep olduğu için tansiyonun yükselmesine sebep olabilir.• Yorgunluk ve tükenmeÇok yorgunluk hissediyorsanız, günlük görevleriniz için enerjiniz yoksa, (yeterince uyuduğunuzda veya dinlendiğinizde bile), depresyonda olduğunuzu gösteren bir işaret olabilir. Depresyon ve yorgunluk bir araya geldiğinde, her durumun daha kötü görünmesini sağlar. Depresyonunuz daha dikkat çeker.• Ağrıyan kaslar ve eklemlerDevam eden ağrı ile yaşadığınızda, depresyon riskinizi arttırabilir. Depresyon aynı zamanda acıya da yol açabilir, çünkü her iki şartta beyindeki kimyevî habercileri paylaşır. Depresyonda olan insanların düzenli olarak ağrıya yakalanma ihtimali sağlıklı insanlara göre üç kat daha fazladır. Meselâ fibromiyalji (eklemlerin ağrıması) hastalığı, biraz da psikolojiktir, strese bağlıdır.• Baş ağrısıBir çalışma, majör depresyonu olan kişilerin migren geçirme ihtimalinin üç kat daha fazla olduğunu ve migrenli kişilerin depresyona girme ihtimalinin beş kat fazla olduğunu göstermektedir.• İştah veya kilodaki değişikliklerBazı insanlar depresif olduklarında daha az acıkırlar. Bazıları ise yemeyi bırakamaz. Sonuç, enerji eksikliği ile birlikte kilo alımı veya kaybı olabilir.• Sırt ağrısıSırt ağrısı düzenli olarak tekrar ettiğinde, depresyona katkıda bulunabilir. Sırtınız veya beliniz her daim kendini hatırlatacak derecede ağrıyorsa ve doktorunuz bir sorun göremiyorum diyorsa, hayatınızdaki stres faktörlerini bir gözden geçirmenizde fayda var.• UykuDepresyondayken kişinin uyku düzeni bozulabilmektedir. Uykuya dalma sorunu, dalamama, dalsa da sık sık uyanma tarzında sorun söz konusu olabilir. Aşırı derecede fazla uyuma da kendini gösterebilmektedir.• Nefes darlığıKişi aşırı stres altında kaldığında yeterince oksijen alamıyormuş gibi hisseder. Derin derin nefes alma ihtiyacı duyar, ama alamaz. Nefesi yarım kalır.• Heyecanlı ve huzursuzUyku problemleri veya diğer depresyon belirtileri sizi bu şekilde hissettirebilir. Yerinde duramama, veya tam tersi hiç hareket etmeden yatma/oturma davranışı gözlemlenir.• Sindirim problemleriBeynimiz ve sindirim sistemimiz güçlü bir şekilde bağlantılıdır, bu yüzden stresli veya endişeli olduğumuzda çoğumuz karın ağrısı veya mide bulantısı çeker.Depresyon bağırsaklarınızda da baş gösterebilir. Bulantı, hazımsızlık, ishal veya kabızlığa sebep olur. Strese bağlı olarak birçok insan kabızlık sorununu çekmektedir. Her seferinde farklı besinlerle kendini iyi etmeye çalışır, ancak stresini azaltmaya çalışmak aklına gelmez. Eğer bu belirtiler uzun süre sizde varsa ve doktorunuz bir sorun yok diyorsa, kendinizi iyi etmeye bakın.Depresyon öyle bir rahatsızlıktır ki kendisini sadece ruhî ve zihnî olarak göstermez. İnsan bedenine de etki eder. Ve bunun bir sebebi stres hormonlarının aşırı salgılanmasıdır. Bediuzzaman diyor ya, ‘fıtrat ve vicdan yalan söylemez’ diye. Aynen öyle, bir sorun varsa fıtrat bunun üstünü örtmüyor hemen söylüyor. Biz zihnen kendimizi iyiyim diye kandırmaya çalışsak da, vücudumuz bir şeylerin ters gittiğini yukarıdaki belirtilerle haber verir.Tavsiyemiz, hiçbir şey sizden daha önemli değil, emanetleriniz olan kalbinize ve ruhunuza iyi bakın. Onları amaçları doğrultusunda kullanın, gereksiz streslerden kaçınmaya çalışın. Vücudunuzu iyi dinleyin ve kendinizi iyi etmenin yollarını bulun.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Yazıyı Oku

Uzman: Şeyda Sultan ZENGİN

Yayınlanma: 25.09.2020

Toplum tarafından sürekli maruz kaldığımız işlevsiz algılar: “Her şeyin var işte, niye depresyondasın!”, “Yediğin önünde yemediğin arkanda sen de şımarıklık yapıyorsun canım!”, “Yat kalk şükret haline, bunlar hep rahat batması.” Ve daha nice yanlış mitler. Hepimiz yaşamlarımızın mutlaka bir döneminde bu tarz söylemlerle mutlaka karşılaşmışızdır ve hala karşılıyor olabiliriz. Annemiz, babamız, çocuğumuz, eşimiz, yakın arkadaşlarımız ve dahi akrabalarımız belki olayın iç yüzünü görmeden, bizi tam olarak anlayamadan aslında kendilerince bir motivasyon konuşması yapıyor olabilirler ancak durum pek de beklenildiği gibi gitmeyebiliyor ve o içine düşmekte olduğumuz ya da içinde olduğumuz çukurdan “her şeye” sahipken bile çıkamayabiliyoruz. Peki bunun sebebi nedir? Bunca şeye sahipken neden hala o çukurdayız, kimsenin bizi “anlayamadığını” zannettiğimiz çukurdan çıkamıyoruz? Şükürsüzlük mü bunun sebebi? Gerçeği duymak isterseniz; ne şükürsüzlük, ne şımarıklık ne de başka birisinin bizi anlayamaması… Elbette şükretmek insanın doğasında çok büyük değişimlere sebep olan yegane şeylerden bir tanesidir ancak sorunun kaynağı bu değildir. Sorunun kaynağına inmeden yapılan düzeltmeler hep eksik kalır ve bireyi bitmek bilmeyen rahatsızlık döngüsünün kıskacına sokar. Birey bu döngüde ne yapacağını bilemez vaziyetteyken bir de payına suçlanmak düşer: “Sen zaten hep böyle şımarıksın…” Bu suçlama bireyde daha fazla baskı oluşturur ve en sonunda tek başına o rahatsızlık veren döngüden çıkamayacak hale gelir. Bireyin yaşadığı problemin kaynağını bulmak işte bu sebeple önemli bir hassasiyet taşır. Bir ateşin kaynağını bulamıyorsak o ateşi istediğimiz kadar hafifletmeye çalışalım. Nafile! Ateşi asla söndüremeyiz. Peki bu problemin kaynağını nasıl bulacağız?Öncelikle yaşadığımız problemi görmezden gelmemeliyiz. Yaşadığımız problem her ne olursa olsun hayatımızı yürütmemizi önemli ölçüde etkiliyorsa problemi asla bastırmaya çalışmamalıyız. Problemi yok saymak demek o problem alevlerinin içinde fark etmeden yanmak demektir. Problemi gördük şimdi sırada ne var? Bir uzmana danışmak. Birey şayet yaşadığı problemi kendi imkanlarıyla yenemiyor ise mutlaka bir uzmandan destek almalıdır. Psikologlar bu noktada danışılacak en iyi seçenektir. Psikologlar birey ve toplum ruh sağlığı analizcisidirler. Bireyi işlevsiz yaşam faktörlerinden arındırıp yaşamla daha işlevsel bir bağ kurmaya teşvik eder. Bu yüzden psikologlar için problemin büyüğü ya da küçüğü diye bir şey yoktur, problem problemdir ve bireyi kıskacı altına almış olan rahatsızlık döngüsünü kırmak için bireyin yanında olurlar. İşte tam bu yüzden ruhumuza yaptığımız yatırım en iyi yatırımdır! Berin DOĞAN Yazıyı Oku

Uzman: Berin DOĞAN

Yayınlanma: 24.01.2021