Stres

Stres, günlük yaşamda karşılaşılan olayların, insan ilişkilerindeki baskının sonucu hissedilen sıkıntı ya da zorlanma durumudur (Newbury-Birch ve Kamali, 2001) . Stres, bireyin kendisini tedirgin hissetmekten çok heyecanlı hissettiği ve çözülmesi gereken bir sorun şekli olarak durumu olumlu şekilde algıladığı pozitif özelliklere sahip olabilmesine rağmen, fiziksel ve psikolojik iyi oluşun yanısıra, yaşam kalitesine karşı bir tehdit oluşturduğu şeklinde betimlenmektedir (Duman, 2016) . Stres karmaşık bir konudur ama genelde bir bireyin çevresel gerilimlere, çatışmalara, baskılara ve benzer uyaranlara verdiği tepkiden kaynaklanan fiziksel, zihinsel ya da duygusal bir reaksiyon olarak tanımlanmaktadır (Newbury-Birch ve Kamali, 2001). Stres, bireyin yaşadığı anla, istediği yaşam arasındaki farka gösterdiği tepki olabilir. Ayrıca stres, tehdit ve istenmedik olarak algılanan uyaranlara ve olaylara karşı bireyin gösterdiği fiziksel ve psikolojik tepkilerdir (Madenoğlu, 2010; akt. Duman, 2016). “DSM-5 tanı ölçütleri ve klinisyenler için DSM-5”e göre ise, stres; anksiyete, gelişimsel ya da uyum bozukluğu şeklinde sıralanan belirli tanıları içerir. Semptomların kendini göstermesinde, bireyin geçmişteki travmatik ya da stres yaratan bir yaşantısının tamamen olmasa da etkin rol alması gerekir.


Stres yaşantısı, iç ve dış ortamdan kaynaklanan etkenlerin, birey tarafından tehdit edici ya da zararlı olarak değerlendirilmesi sonucunda, bedensel ve psikolojik boyutlarda ortaya çıkan aşırı uyarılma halidir. Maraşlı’ya (2005) göre stres, çevrenin beklentileri ile kişinin yapabileceği şeyler arasında dengesizlik olduğunda ortaya çıkar. Kişi başlangıçta strese karşı atağa geçer, daha sonra direnir ve sonunda tükenmişlik duygusu ile stres ciddi boyutlara ulaşabilir. Stres, iyi oluşu tehdit eden bir olgudur. Stres, organizmada psikolojik ve biyolojik değişimlere yol açan, organizmanın çevrenin beklentilerine yönelik uyum kapasitesini aştığında da ortaya çıkan bir süreçtir (Abdel Wahed ve Hassan, 2016). Stres yaratan bir durumdan bahsederken, o durumdan çok bireyin o durumu nasıl algıladığını ve yorumladığını, kullandığı savunma mekanizmalarını ve stresle başa çıkma becerilerini göz önünde bulundurmak gerekir (Aydın ve İmamoğlu,2001).

Stresin nedenleri arasında ise şunlar vardır (Aydın,2010):

 

1. Kontrol edilebilirlik

 

2. Yordanabilirlik

 

3. Sınırların zorlanması, baskı

4. İçsel çatışma

 

5. Engellenme

 

6. Tehdit

 

7. Değişme

 

Stres, organizmanın bedensel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi ve zorlanması ile ortaya çıkan bir durumdur. Stres, onu zihninde taşıyan kişiye aittir. Stres tepkisi, ortamda ne olduğuna bağlı olarak değil, insanın olana nasıl tepki verdiğine bağlı olarak ortaya çıkar (Gibbons, 2012) . Stres endişe, gerginlik, çatışma, duygusal çöküntü, ağır dış şartlar, benlik tehdidi, engellenme, güvenliğin tehdidi, uyarılma vs. terimler yerine kullanılmaktadır (Baltaş ve Baltaş, 2012). Stres, akla ve bedene zarar veren aşırı uyarılmanın bir sonucu olabilir (Schafer 1992, s.14; akt. Gibbons, 2012). Stres yaşayan bireyde baş ağrısı, yüksek tansiyon, sindirim sorunları, nefes almada güçlük, aşırı terleme gibi fiziksel belirtiler görülebilir. Stresli bir birey, kaygılı olabilir, kendini öfkeli, gergin, keyifsiz, alıngan hissedebilir, bir şeye odaklanmada zorlanabilir, karamsar olabilir, bir şeye karar vermede güçlük yaşayabilir, bireyde düzensiz yemek yeme ve uyuma durumu olabilir (Demir,2014). İnsanların stresli veya zor durumlarla karşılaştıklarında kullandıkları iki temel başa çıkma stratejisi vardır. Problem odaklı başa çıkma, kişinin stresli durumu tanımladığı ve bunun üstesinden gelmek için etkin adımlar attığı stratejidir. Duygu odaklı başa çıkmada ise, kişi durumla uğraşmak veya durumu değiştirmekten çok durumu çevreleyen duygularla uğraşmaya odaklanma eğilimindedir (Hefferon ve Boniwell, 2014) . Duygu odaklı başa çıkma, başkalarına yönelme ve sosyal destek arayışı içinde olmayı içerir. Bu tür başa çıkma, kişinin mevcut durumu görmezden gelmesini ve problem çözmek adına herhangi bir etkileşimden kaçınmasını içerir (Hefferon ve Boniwell, 2014) . Üstelik temel yaşam stresörleri özellikle kişilerarası stres ve sosyal reddetme depresyon için en güçlü sorunlardır. Depresyonla ilgili birçok kuramın merkezinde stres, bozukluk riskini arttıran bilişsel ve biyolojik süreçleri başlattığı görüşü vardır (Blatt, 2004). Bu kuramlarla tutarlı olarak, temel stresli yaşam olayları depresyonun en önemli belirleyicilerindendir (Kendler, Karkowski, ve Prescott, 1999; Kessler, 1997). Sosyal reddi de kapsayan bazı yaşam olayları majör depresif bozukluk riskini %21.6 arttırmaktadır (Kendler ve diğ., 2003; akt. Slavich ve Irwin,2014).

Kişilerarası stres, romantik ilişki kurulan insanlarla, akranlarla, aileyle problemler olarak adlandırılırken, kişilerarası olmayan stres genelde mesleki, akademik ya da sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilir (Shortt ve diğ., 2013). Kişilerarası stres, genç bireylerin aileden ayrı bireyselleştiği ve yeni sosyal destek ağları oluşturmaya çalıştığı ergenlikten yetişkinliğe geçiş sürecinde özellikle şiddetli olabilir. Stresli yaşam olayları sınırlı bir zaman zarfında meydana gelen ayrı ve psikolojik olarak endişe verici yaşantılar olarak kavramsallaştırılmaktadır (Sheets ve Craighead, 2014). Stresle başa çıkmanın ise üç temel amacı vardır (Yaşar, 2008; akt. Duman, 2016):


• Kısa vadede: stresi her yönüyle öğrenerek strese karşı etkin davranmak amacıyla izlenecek bütün yöntem ve kuralları öğrenmek.

• Orta vadede: stresin zararlarını ve nedenlerini öğrenerek stresin belirtilerinin önceden farkına vararak stresin zararlı yönlerinin etkilemeyeceği bir yaşam biçimi şekillendirmek, stresin olumlu yönlerini gerektiği yerde kullanabilmek.

• Uzun vadede: Stresin kontrol altına alındığı, huzur dolu, sağlıklı, düzen içerisinde ve verimli bir yaşam sürebilmek.


Ayrıca stres; bireyin çevreye uyum göstermesi içsel ve dışsal unsurlarca zor hale getirilirse, birey fiziksel ve psikolojik sınırının üstünde çabalamaya başladığında sergilediği tepkidir. Ayrıca, stres bireyin beklemediği anda ortaya çıkan ve kriz yaratan bir olaydır (Erdoğan, 2015). Problemler ise, tamamlanmamış çözümlerdir. Stres altındaki birey problem olarak algıladığı bir durumun farkına varabilir ve onunla ilgilenebilir ancak bu yeterli olmayan bir çözümdür. Çözüm odaklı yaklaşım, bireylerin problemlerine çözüm olabilecek işaretlerin izini sürer (O’Connell, 2004). Dolayısıyla, çözüm odaklı düşünce biçimini edinen, yapıcı bir şekilde olumsuzluklardan sıyrılıp olumluya yönelebilen bir birey yaşadığı strese hakim olabilir.




Yayınlanma: 06.06.2021 21:14

Son Güncelleme: 03.11.2021 14:33

#stres#onlineterapi#çözüm odaklı kısa süreli terapi#terapi#psikolojik danışma
Psikolog

Yasin

KÖKMEN

Psikolojik Danışman

Online TerapiOnline Ter...
süre 40 dk
ücret 95
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
Hizmet vermiyor
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

Daha Sakin Bir Sen: Öfke Kontrolü Nedir, Belirtileri Nelerdir ve Neler Yapılmalıdır?

Öfke: Doğal Ama Yönetilmesi Gereken Bir DuyguÖfke, tıpkı mutluluk, üzüntü ya da korku gibi doğal bir duygudur. Ancak diğer duygulardan farkı; kontrol altına alınmadığında hem kişiye hem çevresine zarar verebilmesidir. Günlük yaşamda birçok insan, farkında olmadan öfkesinin kontrolünü kaybedebilir. Bu durum ilişkilerde çatışmalara, iş yerinde verimsizliğe ve psikolojik sağlığın bozulmasına yol açabilir. Özellikle yoğun iş temposu ve sosyal baskılar, öfke patlaması riskini artırır. Bu nedenle, öfke yönetimi teknikleri öğrenmek hem kişisel hem de sosyal yaşam kalitesini yükseltmek için kritik önem taşır.Peki, öfke kontrolü nedir?, belirtileri nelerdir ve daha sakin bir sen mümkün mü?Bu yazıda öfkenin ne olduğunu, nasıl ortaya çıktığını, hangi sinyalleri verdiğini ve onu sağlıklı yollarla nasıl yöneteceğinizi tüm yönleriyle ele alacağız.Öfke Kontrolü Nedir?Öfke kontrolü, bireyin sinirlendiği ya da öfkelendiği bir durumda verdiği tepkileri fark etmesi, anlamlandırması ve bu tepkileri uygun yollarla ifade edebilmesidir. Bu süreç, duygularla baş etme becerilerinin gelişmesini ve bireyin hem kendisine hem de çevresine zarar vermeyecek şekilde davranmasını sağlar. Ayrıca, duygusal zeka geliştirme ve stres yönetimi becerileri öfke kontrolünde oldukça etkilidir. Bu beceriler sayesinde, kişi duygu ve düşüncelerini daha sağlıklı şekilde ifade ederek çatışmaları en aza indirebilir.Öfkenin Belirtileri Nelerdir?Öfke sadece bir duygu değil, aynı zamanda fizyolojik ve davranışsal tepkilerle de kendini gösteren bir durumdur. İşte öfkenin başlıca belirtileri:Fiziksel Belirtiler:Kalp atışında hızlanmaNefes alışverişinde artışKaslarda gerginlikYüz kızarmasıTerlemeDavranışsal Belirtiler:Bağırmak, küfretmekEşyaları fırlatmak ya da kapıları çarpmakFiziksel şiddete eğilimSosyal ilişkilerde mesafe koymakSessiz kalma ya da pasif-agresif davranmakDuygusal Belirtiler:Kontrolsüz öfke patlamalarıSürekli huzursuzluk hissiDeğersizlik ya da anlaşılmama duygusuSuçluluk ve pişmanlıkÖfke Kontrolü Neden Önemlidir?Kontrolsüz öfke; aile içi ilişkilerde kırgınlıklar yaratabilir, iş hayatında performans düşüklüğüne yol açabilir ve fiziksel sağlık sorunlarını tetikleyebilir. Uzun süreli bastırılan ya da yanlış yönlendirilen öfke; depresyon, anksiyete ve psikosomatik hastalıklara neden olabilir. Günlük hayatta uygulanan gevşeme teknikleri ve nefes egzersizleri gibi yöntemler, öfkenin tetiklenmesini önlemeye yardımcı olur. Psikoloji alanında yapılan araştırmalar, öfke kontrolünü öğrenmenin, bireyin yaşam doyumunu artırdığını ve öz-farkındalık geliştirmeye katkı sağladığını göstermektedir.Öfke Kontrolü Nasıl Sağlanır?İşte “öfke kontrolü nasıl yapılır?” sorusuna yanıt olabilecek etkili yöntemlere aşağıda detaylıca bakabiliriz:Tetikleyicileri Tanıyın: Öfke genellikle belli olaylarla tetiklenir: haksızlık, görmezden gelinme, alay edilme ya da yoğun stres. Kendi tetikleyicilerinizi fark etmek, ilk adımı oluşturur. Örnek: “Trafikte sıkıştığımda ya da iş yerinde fikirlerim yok sayıldığında sinirleniyorum.”Zihinsel Mola Verin: Zihni sakinleştirmek için molalar vermek ve zihnin kendisini dinlemesine imkan tanımak önemlidir.Öfkenizi kontrol etmekte zorlandığınız anlarda kısa bir mola verin. Fiziksel ortamdan uzaklaşmak ve birkaç dakika yalnız kalmak, tepkinizi daha sağlıklı hale getirebilir.Derin Nefes ve Gevşeme Egzersizleri: Nefes almak sadece bedeni değil, zihni de rahatlatır. 4-7-8 nefes tekniği gibi basit tekniklerle öfke anında kendinizi regüle edebilirsiniz.“Sen” Dili Yerine “Ben” Dili Kullanmanın: Sen dili yerine ben dilini deneyerek dilinizi suçlayıcı dilden daha sakin bir dile yaklaştırabilirsiniz.İletişim sırasında suçlayıcı olmaktan kaçının. “Sen hep böylesin!” demek yerine, “Bu durumda kendimi değersiz hissediyorum” gibi ifadeler kullanmak çatışmaları azaltır.Fiziksel Aktiviteye Zaman Ayırın: Spor yapmak, biriken stresi boşaltmanın etkili bir yoludur. Düzenli egzersiz, endorfin salgısını artırarak ruh halini olumlu yönde etkiler ve sinir sistemini sakinleştirir. Günlük yürüyüşler, yoga veya tempolu egzersizler, sinir sistemini rahatlatır ve öfke kontrolünü kolaylaştırır.Profesyonel Destek Alın: Bireysel terapi, öfkenizin altında yatan duygu ve düşünceleri keşfetmenize yardımcı olur. Bir psikologla çalışmak, hem iç görü kazanmanızı hem de öfkeyle baş etme stratejileri geliştirmenizi sağlar. Öfke kontrolü terapisi ve psikolojik danışmanlık, uzun vadede kalıcı çözümler sunar.Daha Sakin Bir Sen Her Zaman Mümkün!Unutmayın, öfkenizi bastırmak değil, anlamak ve yönetmek sağlıklı olan yoldur. Kendinize karşı şefkatli ve sabırlı olun. Her insan zaman zaman öfkelenebilir; önemli olan bu duygunun sizi yönetmesine izin vermemektir. Duygusal zeka geliştirme, stres yönetimi ve öfke kontrolü egzersizleri ile “daha sakin bir sen” mümkündür. Bu süreç farkındalık, pratik ve istekle gelişir. Böylece hem kendinizle hem de çevrenizle daha uyumlu ilişkiler kurabilirsiniz.Öfke kontrolü, duygusal sağlığın ve ilişkilerinin kalitesi için kritik bir beceridir. Unutma, bu yolculukta destek almak, güçlü ve sağlıklı adımlar atmanı sağlar. Kendi iç dünyanı anlamak ve daha sakin bir hayat sürmek için hemen iletişime geçebilirsin. İstersen, seninle birlikte öfke yönetimi konusunda etkili yöntemleri deneyimleyelim ve daha huzurlu bir yaşam için birlikte çalışabiliriz.Eğer sen de öfke kontrolü konusunda zorlandığını düşünüyorsan, yalnız değilsin. Öfke duygusunu yönetmek bazen zorlayıcı olabilir ve bu süreçte profesyonel destek almak oldukça faydalıdır. psikologmerkezi.com üzerinden bana kolayca ulaşabilir, ücretsiz olarak sorularını iletebilir ve ihtiyaç duyarsan bireysel seanslar alabilirsin. Burada, öfkenin altında yatan sebepleri birlikte keşfedip, sana özel etkili baş etme stratejileri geliştirebiliriz.Seans almak için hazırsan başlayabiliriz.Kaynakça:Spielberger, C. D. (1999). State-Trait Anger Expression Inventory (STAXI). Psychological Assessment Resources.Novaco, R. W. (2000). Anger and psychopathology. In M. Lewis & J. M. Haviland-Jones (Eds.), Handbook of Emotions.American Psychological Association (APA). (2022). Controlling Anger Before It Controls You.Türk Psikologlar Derneği. (2023). Öfke ile Başa Çıkma Rehberi.Cognitive Behavioral Therapy for Anger Management – NHS UK (2021)

Psikolojik Danışmada İlk Seans

Psikolojik danışma süreci, kapalı kapılar veya gizli çevrimiçi toplantılar ardında başlar, sürer ve sonlanır. Bazı gizemleri içinde barındırıyor olabilir. Bu nedenle de pek çok soru işareti hem sürece hem de sürecin içindeki karakterlere yönelik oluşabilir. Bu blog yazımda, sık karşılaştığım soruların bir kısmına yanıt vermeye çalışıyor olacağım.Psikolojik danışma sürecinin ne olduğu, Psikolojik Danışmanın ve Psikoloğun kim oldukları, süreçten beklenmesi ve beklenmemesi gerekenler, doğru bilinen yanlışlar gibi farklı başlıklara değinme gayretindeyim.Eğer bu soruların dışında ek bir sorunuz var ise; “soru sor” butonundan bana ulaşabilirsiniz.Keyifli okumalar dilerim! 😊Psikolojik Danışma Nedir? Psikolojik Danışman Kimdir? Psikolog Kimdir?Psikolojik Danışman; 4 yıllık Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünü başarıyla tamamlayan ruh sağlığı profesyonelidir. Lisans eğitimlerinde psikolojik danışma kuram ve uygulamaları kapsamında süpervizyon destekli eğitim alır. Özel eğitim kurumlarında, aile danışmanlık merkezlerinde, kamuda, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde görev alabilir, bağımsız olarak çalışabilir.Psikolog; 4 yıllık Psikoloji bölümünü başarıyla tamamlayan ruh sağlığı profesyonelidir. İnsan davranışını anlama ve açıklamayı temele alan eğitimlerden geçerler. Psikoterapiye yönelik teorik ve uygulamalı eğitimlerini tamamladıklarında psikoterapi uygulamalarını gerçekleştirebilir. Aile danışmanlık merkezlerinde, kamuda, eğitim kurumlarında ve özel eğitim rehabilitasyon merkezlerinde görev alabilir, bağımsız olarak çalışabilir.Psikolojik Danışma; psikolojik danışman ile danışan arasında profesyonel bir ilişkinin kurulduğu, danışanın iyiliğinin ve faydasının gözetildiği bir etkileşim sürecidir. Amerikan Psikolojik Danışma Derneği’nin tanımına göre ise; psikolojik danışma, farklı özelliklere sahip birey, aile ve grupları ruh sağlığı, iyilik hali, eğitim ve kariyer amaçlarına ulaşmaları yolunda yetkinleştiren profesyonel bir ilişkidir.”Psikolojik Danışmaya Dair Doğru Bilinen YanlışlarPsikolojik danışma, kendimizi tanımanın ve iyileşmenin yegâne yoludur.Hayır, kendimizle ilgili farkındalıklar kazanmamızın ve yaralarımıza bakım vermemizin pek çok yolu vardır. Psikolojik danışma daha çok bu yolları da kapsayan, hem bir alan hem bir yol haritası olarak görülebilir.Psikolojik destek alıyor olmak, iyileşmek için yeterlidir.Hayır, psikolojik danışma bir süreçtir ve bu süreçte danışanın aktif katılımı, gönüllülüğü gerekmektedir. Seanslarda sadece bulunuyor olmak, dönüşümü desteklemeyecektir.Psikolojik danışma, sadece sohbetten ibarettir.Hayır, sohbetler karşılıklı paylaşımı ve iyiliği gözetir. Psikolojik danışma seanslarında odak, danışan ve danışanın anlattıklarındadır.Psikolojik danışma sürekli bana destek olarak beni zayıflatabilir.Tam aksine, psikolojik danışma süreci bireysel güçlenmeyi hedefler ve amacı her zaman iyi hissettirmek değildir. Aksine, bazı seansların içerikleri bizim için bir miktar rahatsızlık verici unsurlar barındırabilir.İlk Seansta Neler Olur?İlk seans, eğer öncesinde bir ön görüşme yapılmadıysa, psikolojik danışmanın ve danışanın ilk kez doğrudan etkileşime girmesiyle başlar. Yaklaşımlara göre farklılıklar içerebilir.Bu seans, iki taraf için de bir miktar kaygıyı içinde barındırıyor olabilir ve bu oldukça normaldir.İlk seansta psikolojik danışman kendi akademik ve mesleki geçmişinden, etkilendiği yaklaşımlardan ve psikolojik danışma sürecinin çerçevesinden bahseder. Sürecin etkililiği ve güvenliği açısından hem danışanın hem psikolojik danışmanın uyması gereken bazı ilkeler ve kurallar vardır. Anlatılanların ve kimliğin gizliliği, seansların süresi, gönüllülük esası, ücretlendirme ve ödeme planı, seans dışında iletişim kurulması, süreci sonlandırmayı gerektiren durumlar gibi başlıklar bu aşamada ele alınabilir ve netleştirilmesi gereken noktaların üzerinde durulabilir.Ardından psikolojik danışman, danışanın yaşam öyküsünü dinlemeye koyulur.Zaman zaman danışanlar “ne anlatacaklarını bilmedikleri” düşüncesiyle kaygılanabilirler ve elbette bu da oldukça normaldir. Böyle zamanlarda psikolojik danışmandan bir çerçeve çizmesi talep edilebilir veya yaklaşıma bağlı olarak danışmandan yönlendirme istenebilir. Psikolojik danışman, kendi yaklaşımı doğrultusunda, danışanın yaşamının belli başlı dönemlerine ve alanlarına odaklanarak süreci devam ettirebilir.Psikolojik danışman; yakın olduğu yaklaşımı çerçevesinde danışana birtakım sorular yöneltebilir. Örneğin; yalnızca yaşanan problem ve şimdiye kadarki çözüm girişimleri, çocukluk yaşantıları, problemle kurulan ilişki, problemin yaşamdaki işlevi, aile öyküsü, danışanın güçlü yönleri ve kaynakları gibi farklı başlıklar, farklı ekollerin ilgi odağında olabilir. Elbette psikolojik danışman; hepsini mümkün olduğunca kapsayan bir yaklaşımı da benimsemiş olabilir.Sürece dair hedeflerin üzerinde durulur ve bu hedeflerin ulaşılabilir, gerçekçi ve somut olmasına özen gösterilir. Bu kısım, sürecin etkililiğinin değerlendirilebilmesi açısından çok önemlidir ve bazen birden fazla seans sürebilir.İlk seansın sonunda, eğer ödevlendirme yapılmasına karar verilmişse ödevler üzerine anlaşmalar yapılabilir. Sonraki seansın planlamasına geçilebilir ve, tekrardan, psikolojik danışmanın yaklaşımı farklı bir noktayı gerektirmiyorsa seans sonlandırılabilir.İlk Seansta Neler Beklenebilir?Her seans gibi ilk seansta beklenebilecekler ve beklenemeyecekler; ruh sağlığı profesyonelinin yaklaşımına, danışanın ihtiyacına göre değişkenlik gösterebilir. Psikolojik danışmanla ve süreçle ilgili ilk izlenimlerin oluşması beklenebilir. Bu izlenimler, bazı soruları doğurabilir ve seanslar da bu sorularınızı sormanız için biçilmiş kaftandır.Öz farkındalığa giden yolda, özellikle ilk kez psikolojik destek alıyorsak, bir miktar kaygının oluşması beklenebilir. Kendimizi şimdilik yabancı olan bir insana açıyor olmak, tüm odağın bizim üzerimizde olması ve “mercek altına alınmış gibi” hissetmek… Elbette başlangıçta kaygı verebilir. 😊(Ekolden ekole değişiyor olsa da) Aile, isim, romantik ilişki, sosyal yaşam, akademik, kariyer, psikolojik destek girişimleri, sağlık alanlarını da içeren öykümüze dair soru yağmuruna tutulmak beklenebilir. Bazen de psikolojik danışman büyük bir sükunetle, seansın gidişatını danışanının akışına bırakabilir.Hikâyemize dışarıdan bir gözle baktığımızda, mikro düzeyde farkındalıklar yaşamak beklenebilir. Sık sık tekrarladığımız isimler, ihtiyaçlar, engeller bu noktada bize bazı alanları işaret edebilir.Sonraki seansla ilgili ödevlendirmeler beklenebilir. Bu ödevlendirmeler duygu günlüğü tutmak, ölçek doldurmak, düşünceleri kaydetmek gibi çeşitlendirilebilir.İlk Seansta Neler Beklenmez?Derdimize derman olacak sihirli sözcükler beklenmez; çünkü bu sözcükler aslında hiç var olmamıştır. Keşşşşşke olsa.Arka arkaya yaşanan aydınlanma anları beklenmez. Elbette belli başlı farkındalıklar oluşabilir; ancak çoğunlukla “ışık yanma” anları bu seansta gerçekleşmez. İstisnaları bulunabilir, insan etkileşiminden bahsediyoruz 😊.Üç seans sonrasında neler olacağının netleşmesi beklenmez; yapılandırılmış seanslarda dahi birkaç seans sonrasında bizi nelerin beklediğini söylemek kolay değildir. Öyle ki; yaşamın bize neler getireceğini bilemiyoruz. Belki de ileriyi berrak bir şekilde görmeye dair güçlü isteğimiz üzerine konuşmalıyız 😊.Problemimizi tüm detaylarıyla çözümlemek ve problemimizin detaylarına inmemiz beklenmez. Ele aldığımız konu günlük yaşamımızı ve ruh hâlimizi böylesine yakından etkiliyorken, onu sadece bir seansta ele alıp çözmeye çalışmak, şimdiye kadarki deneyimlerimize haksızlık olabilir.Hayal kırıklığı yaratan bir gerçek: Tavsiye beklenmez. Tavsiye genellikle hiçbir zaman beklenmez; çünkü tavsiye ve öneriler kişisel görüşleri içinde barındırabilir. Psikolojik danışman ise -her ne kadar kişisel özelliklerinden çok fazla şey de öğreniyor olsa- profesyonel kimliğiyle seansta bulunmaktadır ve bilimsel bilgiler ışığında danışanına destek olmaya çalışmaktadır. Bu destek de danışanın kendi kaynaklarını, koşullarını, değerlerini keşfetmesi ve bu yönde karar verme cesaretini desteklemeyi içerir.***Kapak fotoğrafı Uzman Psikolog Evrim Dursun'un web sitesinden alınmıştır.