Stres

Stres, günlük yaşamda karşılaşılan olayların, insan ilişkilerindeki baskının sonucu hissedilen sıkıntı ya da zorlanma durumudur (Newbury-Birch ve Kamali, 2001) . Stres, bireyin kendisini tedirgin hissetmekten çok heyecanlı hissettiği ve çözülmesi gereken bir sorun şekli olarak durumu olumlu şekilde algıladığı pozitif özelliklere sahip olabilmesine rağmen, fiziksel ve psikolojik iyi oluşun yanısıra, yaşam kalitesine karşı bir tehdit oluşturduğu şeklinde betimlenmektedir (Duman, 2016) . Stres karmaşık bir konudur ama genelde bir bireyin çevresel gerilimlere, çatışmalara, baskılara ve benzer uyaranlara verdiği tepkiden kaynaklanan fiziksel, zihinsel ya da duygusal bir reaksiyon olarak tanımlanmaktadır (Newbury-Birch ve Kamali, 2001). Stres, bireyin yaşadığı anla, istediği yaşam arasındaki farka gösterdiği tepki olabilir. Ayrıca stres, tehdit ve istenmedik olarak algılanan uyaranlara ve olaylara karşı bireyin gösterdiği fiziksel ve psikolojik tepkilerdir (Madenoğlu, 2010; akt. Duman, 2016). “DSM-5 tanı ölçütleri ve klinisyenler için DSM-5”e göre ise, stres; anksiyete, gelişimsel ya da uyum bozukluğu şeklinde sıralanan belirli tanıları içerir. Semptomların kendini göstermesinde, bireyin geçmişteki travmatik ya da stres yaratan bir yaşantısının tamamen olmasa da etkin rol alması gerekir.


Stres yaşantısı, iç ve dış ortamdan kaynaklanan etkenlerin, birey tarafından tehdit edici ya da zararlı olarak değerlendirilmesi sonucunda, bedensel ve psikolojik boyutlarda ortaya çıkan aşırı uyarılma halidir. Maraşlı’ya (2005) göre stres, çevrenin beklentileri ile kişinin yapabileceği şeyler arasında dengesizlik olduğunda ortaya çıkar. Kişi başlangıçta strese karşı atağa geçer, daha sonra direnir ve sonunda tükenmişlik duygusu ile stres ciddi boyutlara ulaşabilir. Stres, iyi oluşu tehdit eden bir olgudur. Stres, organizmada psikolojik ve biyolojik değişimlere yol açan, organizmanın çevrenin beklentilerine yönelik uyum kapasitesini aştığında da ortaya çıkan bir süreçtir (Abdel Wahed ve Hassan, 2016). Stres yaratan bir durumdan bahsederken, o durumdan çok bireyin o durumu nasıl algıladığını ve yorumladığını, kullandığı savunma mekanizmalarını ve stresle başa çıkma becerilerini göz önünde bulundurmak gerekir (Aydın ve İmamoğlu,2001).

Stresin nedenleri arasında ise şunlar vardır (Aydın,2010):

 

1. Kontrol edilebilirlik

 

2. Yordanabilirlik

 

3. Sınırların zorlanması, baskı

4. İçsel çatışma

 

5. Engellenme

 

6. Tehdit

 

7. Değişme

 

Stres, organizmanın bedensel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi ve zorlanması ile ortaya çıkan bir durumdur. Stres, onu zihninde taşıyan kişiye aittir. Stres tepkisi, ortamda ne olduğuna bağlı olarak değil, insanın olana nasıl tepki verdiğine bağlı olarak ortaya çıkar (Gibbons, 2012) . Stres endişe, gerginlik, çatışma, duygusal çöküntü, ağır dış şartlar, benlik tehdidi, engellenme, güvenliğin tehdidi, uyarılma vs. terimler yerine kullanılmaktadır (Baltaş ve Baltaş, 2012). Stres, akla ve bedene zarar veren aşırı uyarılmanın bir sonucu olabilir (Schafer 1992, s.14; akt. Gibbons, 2012). Stres yaşayan bireyde baş ağrısı, yüksek tansiyon, sindirim sorunları, nefes almada güçlük, aşırı terleme gibi fiziksel belirtiler görülebilir. Stresli bir birey, kaygılı olabilir, kendini öfkeli, gergin, keyifsiz, alıngan hissedebilir, bir şeye odaklanmada zorlanabilir, karamsar olabilir, bir şeye karar vermede güçlük yaşayabilir, bireyde düzensiz yemek yeme ve uyuma durumu olabilir (Demir,2014). İnsanların stresli veya zor durumlarla karşılaştıklarında kullandıkları iki temel başa çıkma stratejisi vardır. Problem odaklı başa çıkma, kişinin stresli durumu tanımladığı ve bunun üstesinden gelmek için etkin adımlar attığı stratejidir. Duygu odaklı başa çıkmada ise, kişi durumla uğraşmak veya durumu değiştirmekten çok durumu çevreleyen duygularla uğraşmaya odaklanma eğilimindedir (Hefferon ve Boniwell, 2014) . Duygu odaklı başa çıkma, başkalarına yönelme ve sosyal destek arayışı içinde olmayı içerir. Bu tür başa çıkma, kişinin mevcut durumu görmezden gelmesini ve problem çözmek adına herhangi bir etkileşimden kaçınmasını içerir (Hefferon ve Boniwell, 2014) . Üstelik temel yaşam stresörleri özellikle kişilerarası stres ve sosyal reddetme depresyon için en güçlü sorunlardır. Depresyonla ilgili birçok kuramın merkezinde stres, bozukluk riskini arttıran bilişsel ve biyolojik süreçleri başlattığı görüşü vardır (Blatt, 2004). Bu kuramlarla tutarlı olarak, temel stresli yaşam olayları depresyonun en önemli belirleyicilerindendir (Kendler, Karkowski, ve Prescott, 1999; Kessler, 1997). Sosyal reddi de kapsayan bazı yaşam olayları majör depresif bozukluk riskini %21.6 arttırmaktadır (Kendler ve diğ., 2003; akt. Slavich ve Irwin,2014).

Kişilerarası stres, romantik ilişki kurulan insanlarla, akranlarla, aileyle problemler olarak adlandırılırken, kişilerarası olmayan stres genelde mesleki, akademik ya da sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilir (Shortt ve diğ., 2013). Kişilerarası stres, genç bireylerin aileden ayrı bireyselleştiği ve yeni sosyal destek ağları oluşturmaya çalıştığı ergenlikten yetişkinliğe geçiş sürecinde özellikle şiddetli olabilir. Stresli yaşam olayları sınırlı bir zaman zarfında meydana gelen ayrı ve psikolojik olarak endişe verici yaşantılar olarak kavramsallaştırılmaktadır (Sheets ve Craighead, 2014). Stresle başa çıkmanın ise üç temel amacı vardır (Yaşar, 2008; akt. Duman, 2016):


• Kısa vadede: stresi her yönüyle öğrenerek strese karşı etkin davranmak amacıyla izlenecek bütün yöntem ve kuralları öğrenmek.

• Orta vadede: stresin zararlarını ve nedenlerini öğrenerek stresin belirtilerinin önceden farkına vararak stresin zararlı yönlerinin etkilemeyeceği bir yaşam biçimi şekillendirmek, stresin olumlu yönlerini gerektiği yerde kullanabilmek.

• Uzun vadede: Stresin kontrol altına alındığı, huzur dolu, sağlıklı, düzen içerisinde ve verimli bir yaşam sürebilmek.


Ayrıca stres; bireyin çevreye uyum göstermesi içsel ve dışsal unsurlarca zor hale getirilirse, birey fiziksel ve psikolojik sınırının üstünde çabalamaya başladığında sergilediği tepkidir. Ayrıca, stres bireyin beklemediği anda ortaya çıkan ve kriz yaratan bir olaydır (Erdoğan, 2015). Problemler ise, tamamlanmamış çözümlerdir. Stres altındaki birey problem olarak algıladığı bir durumun farkına varabilir ve onunla ilgilenebilir ancak bu yeterli olmayan bir çözümdür. Çözüm odaklı yaklaşım, bireylerin problemlerine çözüm olabilecek işaretlerin izini sürer (O’Connell, 2004). Dolayısıyla, çözüm odaklı düşünce biçimini edinen, yapıcı bir şekilde olumsuzluklardan sıyrılıp olumluya yönelebilen bir birey yaşadığı strese hakim olabilir.




Yayınlanma: 06.06.2021 21:14

Son Güncelleme: 03.11.2021 14:33

#stres#onlineterapi#çözüm odaklı kısa süreli terapi#terapi#psikolojik danışma
Psikolog

Yasin

KÖKMEN

Psikolojik Danışman

Uzmanlıklar:

İlişki / Evlilik Problemleri, Kişilerarası İletişim Problemleri, Depresyon ve Mutsuzluk
Online TerapiOnline Ter...
süre 40 dk
ücret 95
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
Hizmet vermiyor
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

Sorumluluk Bilinci Nasıl KAZANDIRILIR?

Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre sorumluluk,‘’kişinin kendi davranışlarının sonucunu üstlenmesi’’ olarak ifade edilmektedir. Yani kişi kendi eylemlerinin ortaya çıkardığı durum ile yüzleşebilmeli ve bu durumunun sonuçlarını kabul etmelidir. Bu tanımdan yola çıktığımız zaman ödevini yapmak istemeyen yatma saati gelmiş olmasına rağmen ödevini hala tamamlamamış olan bir çocuk karşısında aile üyeleri okula ödevini yapmadan gitmemiş olsun diye çocuğun yapması gereken ödevi söylene söylene de olsa yapmalı mı? ELBETTE Kİ HAYIR!Bunun yerine çocuğa yatma saatine kadar, yapması gereken bir ödevin olduğu hatırlatılmalı ve yapıp yapama tercihi ona bırakılmalıdır. Tercih çocuğa bırakılmalıdır ki okula gidip okulda ödevini yapmamış bir öğrenci olmanın sonuçları ile yüzleşebilsin ( DİKKAT: Kastedilen sonuçlar ağır bir ceza ya da öz-güven kırıcı bir konuşma kesinlikle olmamalıdır! )ve sorumluluk bilincini kazanabilsin.Çocuğa Sorumluluk Bilinci Kazandırmanın 7 Adımı !Çocuklara sorumluluk bilinci kazandırma sürecinde ne yapılmalı?,Ne yapılmamalı? Doğru olan ve yapılması gereken şeyler nedir?, Yanlış olan ve azaltılmasıve yapılmaması gereken şeyler nedir? şeklinde sorulara sizde sahipsenizve bu sorulara cevap arıyorsanız aşağıda yer alan 7 adımı lütfen dikkatlice okuyun ve uygulamaya gayret edin.1.Rol Model Olduğunuzu Unutmayın !Eğer evde sorumluluklarını yerine getirmeyen, sürekli bu sebepten tartışan bir anne-baba var ise o çocuk için sorumluluklarını öğrenme süreci daha uzun ve zor olabilir.Unutmayın ki çocuklar söylediklerinizden ziyade yaptıklarınızı yapma eğilimindedir. Çocuğunuza kitap okuma bilinci kazanması için ya da ödevlerini yapabilmesi için kitap okuması gerektiğini söylüyor ama siz hiç kitap okumuyorsanız ya da çocuğunuz sizi hiç kitap okurken görmüyorsa bu isteğinizi gerçekleştirmiyor olacaktır.Sizler çocukların en önemli rol modelleri olarak sorumluluk bilinci kazandırma sürecinde de onlara örnek oluyor olmalısınız.2.Tutarlı ve Kararlı Olun !Sorumluluk bilinci oluşturma sürecinde anne ve baba tutarlı olmalıdır ve aynı şekilde davranmalıdır. Ebeveynler arası tutarsızlık olursa çocuğun sorumluluklarını öğrenmesi süreci zedelenecektir. Örneğin, çocuğun okula giderken çantasını taşıması gerektiği, çantasının onun sorumluluğunda olduğu söylenmesine rağmen annesi ile okula gittiği zaman annesi onun yerine çantasını taşıyor ama baba ile okula gittiği zaman çantasını çocuk taşıyorsa çocuk için kafa karışıklığı oluşacak ve sorumluluklarını öğrenme süreci zedelenecektir.3.Telafi Eden Olmayın!Çocuklar istisnaları çok severler ve bir kez olsun yakaladıkları o istisnanın peşine düşüp tekrarlatmak için uğraşırlar. Eğer odasını toplaması kendi sorumluluğunda olan bir çocuğun odası eve misafiriniz gelecek diye çocuğun kendi odasını toplaması beklenmeden toplanmış olursa ya da misafirliğe gidilebilmesi için çocuğun ev ödevleri onun yerine hızlıca ebeveynleri tarafından yapılırsa çocuk bir açık kapı yakalamış olacaktır. Bu istisnalar küçük ve önemsiz gibi görünse de çocuklar için sorumluluk bilinci kazanımı açısından yıpratıcı hatalı davranışlar olarak görülmelidir.4.Aile Sohbet Günleri Yapın ve Plan Listesi Oluşturun !Aile sohbet günleri yapmalıdır ve bu sohbet zamanlarında hem sizin çocuğunuzdan beklentileriniz hem de onun sizden ebeveynleri olarak istekleri dile getirilmelidir. Aile içi işler için bir düzeni oluşturulmalıdır. Bu sohbet ortamları çocuklarınız için geliştirici, öğretici özgüven kazandırıcı, sevildiği ve önemsendiği hissinin kazanabilmesi için çok önemli olmanın yanında sorumluluk bilinci kazandırılması içinde destekleyici olan bir adımdır.5.Ev İşleri İçin Yaşına Uygun Sorumluluklar Verin !Aile sohbetlerinde oluşturduğunuz aile içi işler düzeninde çocuğunuza da yaşına uygun olan küçük küçük sorumluluklar veriyor olun. Örneğin, okula giden çocukları sabahları siz giydirmeyin, bırakın üstü başı tam olmasa da o giyinsin, yemeğini siz yedirmeyin bırakın o döküyor olsa da kendisi yesin. Daha büyük yaş için odasını siz toplamayın bırakın odasının düzeni ve sorumluluğu onun olsun, yemek hazırlarken yardım istemeyin, sorumluluğunda olduğunu önceden aile konuşmaları ile belirlediğiniz şeyleri yapmasını söyleyin. Tabakları götürmek, çatal, kaşık hazırlamak ve benzeri işler gibi.6.Teşvik Edin !Bireyin harekete geçebilmesi, başlayabilmesi,ilk adımı atabilmesi için o konuyu yapmaya dair güdüsünün olması gerekmektedir. Yani, ancak iç ya da dış motivasyona sahip olan birey harekete geçmektedir. Bu sebeple, çocuk ve ergenlerin sorumluluklarını alması, gereken harekete geçebilmesi için motive edilmeye, teşvike ihtiyacı bulunmaktadır. Bu bazen aile ile oynanacak bir oyun, bazen beraber izlenecek bir film, bir aferin sözcüğü ya da tebrik, sarılma, başını okşama, program listesi oluşturma ve uyulduğu takdirde bir ödül verilmesi ve benzeri şeyler olabilir. Ancak burada önemli olan ve dikkat edilmesi gerek husus teşvikin maddi değerden ziyade manevi değeri içeriyor olması ve zamanla azaltılarak artık bireyin sorumluluklarını içselleştirebilmesine olanak tanınabilmesidir.7.Sabırlı Olun !Yeni bir oluşum, öğrenme, farkındalık ve gelişim süreçlerinde en önemli olan şey SABIRLI OLMAKtır. Kimsenin elinde sihirli bir değneğinin olmadığı ve birden inanılmaz değişimleri gerçekleştiremeyeceği UNUTULMAMALIDIR. Tüm bu süreçler ekip işidir,tutarlılık ve sabır gerektirmektedir. Sabır ile gidilmeli ve hedeflenen yere varılabilmesi için koşulmadan adım adım ilerlenmesi gerektiği hatırlanmalıdır. Çocuğunuza yaşının üstesinde ve alışmadığı kadar çok sorumluluğu birden yüklemek ya da birden sorumluluk bilincine sahip olmasını beklemek yanlış olacaktır. Yavaş ama emin adımlar ile gidildiğinde varılması istenilen yere varmak çok daha olası ve güvenlidir. Lütfen sabrınızı kendinizden, çocuklarınızdan ve tüm canlılardan esirgemeyin.Eğer sizlerde ebeveyn olarak çocuklarınıza sorumluluk kazandırma sürecinde zorluk yaşıyorsanız ya da kendiniz için sorumluluk bilinci oluşturmak ile ilgili sorularınız bulunuyor ise benim ile buradan ya da psk.sahinfatmaizel@gmail.com adresi üzerinden iletişime geçebilir ve aklınızdaki soruları sorabilir ve danışmanlık hizmeti almak için randevu oluşturabilirsiniz. Sevgilerimle…FATMA İZEL ŞAHİNPSİKOLOG & AİLE DANIŞMANI

Finansal Kaygı

Finansal Kaygının Sizin İçin Anlamı Nedir?Günümüz dünyasında finansal kaygı, birçok insanın günlük yaşamını doğrudan etkileyen yaygın bir stres kaynağı haline gelmiştir. Ekonomik belirsizlikler, artan yaşam maliyetleri, borç yükü ve geleceğe dair maddi endişeler, bireylerin ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir. Özellikle iş güvencesizliği, gelir dalgalanmaları veya ani ekonomik krizler, insanların finansal durumlarını sorgulamalarına ve yoğun kaygı hissetmelerine neden olabilir. Para ile ilgili yaşanan bu endişeler, sadece maddi refahı değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal iyilik halini de derinden etkileyebilir.Finansal kaygı, bireylerde sürekli bir huzursuzluk, uyku problemleri, odaklanma güçlüğü ve hatta fiziksel semptomlara yol açabilir. Maddi sıkıntılar karşısında hissettiğimiz korku ve endişe, çoğu zaman mantıklı düşünmemizi zorlaştırarak olumsuz kararlar almamıza neden olabilir. Geleceğe yönelik belirsizlik duygusu, sadece mevcut finansal durumumuz hakkında değil, aynı zamanda kendimize olan güvenimizi ve kontrol algımızı da zayıflatabilir. Ancak, finansal kaygıyı yönetmek ve bu stresle başa çıkmak mümkündür. Bilinçli bir bütçe planlaması yapmak, finansal farkındalığı artırmak ve psikolojik dayanıklılığı güçlendirmek, bu süreci daha sağlıklı bir şekilde yönetmemize yardımcı olabilir.Bu yazıda, finansal kaygının psikolojik etkilerini, nedenlerini ve başa çıkma stratejilerini ele alarak, daha dengeli ve sağlıklı bir mali bakış açısı geliştirmeye yardımcı olabilecek ipuçlarını paylaşacağım.Finansal zorlukların sizin için ne anlama geldiğini keşfetmek, farkındalığınızı güçlendirmek adına iyi bir başlangıç olabilir. Kendinize, “Ekonomik olarak en kötü senaryoda beni en çok korkutan şey nedir?” sorusunu sormak ve bu sorunun yanıtını aramak, kaygınızı yatıştırırken aynı zamanda size yön gösterebilir. Aşağıda bu süreçte size rehberlik edebilecek bazı maddeleri paylaşıyorum; ancak unutmayın ki her bireyin deneyimi benzersizdir ve yaşantınızı bu çerçeveye sığdırmak zorunda değilsiniz.Finansal kaygının temelinde şu anlamlar bulunabilir:Özgürlüğümüzün kısıtlanması,Geleceğin belirsizleşmesi,Sosyal statümüzün risk altına girmesi,Mesleki doyumumuzun azalması,Yardıma muhtaç olma endişesi,Yardıma muhtaç olma ve destek bulamama ihtimali,Adaletsizliğe maruz kalıyor olmak,Sorumluluklarımızı yerine getirme kapasitemizin daralması,Deşarj olabileceğimiz aktivitelere erişimimizin kısıtlanması,Aile içi/sosyal/romantik ilişkilerimize zarar gelebileceği düşüncesi,Temel ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlukların ortaya çıkması,Kontrolü kaybediyor olma endişesi,Tercih edilmeme endişesi,Yetersizlik duygusu.Finansal Kaygı Herkesi Aynı mı Etkiler?Benzer mali koşullara sahip iki birey bile finansal kaygıyı farklı yoğunluklarda deneyimleyebilir. Bu noktada, kişisel başa çıkma mekanizmaları, manevi kaynaklar ve algı biçimleri önemli rol oynar. Finansal kaygıyı etkileyen faktörler arasında:Ulusal ve/veya global düzeyde yaşanan ekonomik krizlerin varlığı ve şiddeti (Genel bir sıkıntı mı, sadece bizim yaşadığımız bir sıkıntı mı?),Yaşanan ekonomik krizden etkilenen kişi/grup sayısı (Sadece belirli bir kesim mi etkileniyor, hemen herkes mi?),Ekonomik krizlerin yönetilebileceğine dair güven seviyesi,Maddi zorluklara dayanan geçmiş yaşantılarımız,Bireysel iyimserlik ve karamsarlık düzeyi,Baş etme gücümüze güvenimiz ve baş etme beklentilerimiz (Baş etmek, hiç zorlanmamak anlamına mı gelir?),Büyüdüğümüz çevrede finansal zorlukların ele alınma biçimi,Finansal zorluklara yüklediğimiz anlamlar ve zorlukları yorumlama biçimimiz,Finansal okuryazarlık seviyemiz ile gelir ve gider dengemiz,Alternatif gelir ve giderlerin varlığı,Mobbingin varlığı ve iş yerinde geribildirim düzeyi,Rol belirsizliği ve iş yükümüzün fazlalığı,Kaygımızı kabul etmeye, paylaşmaya ve yatıştırmaya dair motivasyonunumuz,Zorluklarla baş eden kendimize güvenimiz,Rutinimize bağlı kalabilme düzeyimiz,Çevremizde bu kaygıların gündeme gelme sıklığı ve ele alınış biçimleri (Felaketleştirme mi, dayanışma mı?)Toplumsal dayanışma ve destek mekanizmaları gibi unsurlar yer alabilir.Finansal Kaygının BelirtileriDuygusal BelirtilerSürekli para konusunda endişe ve huzursuzlukGelecekle ilgili belirsizlik hissiÖzgüven kaybı ve yetersizlik duygusuSinirlilik ve tahammülsüzlükKaramsarlık ve umutsuzlukBilişsel BelirtilerParayla ilgili olumsuz düşünceler ve senaryolar kurmaSürekli borçları veya faturaları düşünmeKarar vermekte zorlanma (örneğin, harcamalar veya yatırımlarla ilgili)Kendi finansal durumunu başkalarıyla kıyaslayarak daha kötü hissetmeDavranışsal BelirtilerGereksiz harcamaları azaltamama veya aşırı cimri olmaPara ile ilgili konuşmalardan kaçınmaFinansal durumu kontrol etmekten kaçınma (banka hesaplarını kontrol etmeme, faturaları görmezden gelme)İş değişikliği veya ek gelir kaynakları bulma konusunda sürekli kararsızlıkSosyal aktivitelerden kaçınma (parasal nedenlerden dolayı)Fiziksel BelirtilerUyku problemleri (uykusuzluk veya aşırı uyuma)Baş ağrısı, mide problemleri gibi stresle bağlantılı fiziksel şikayetlerYorgunluk ve halsizlikKas gerginliği ve vücutta ağrılarDüzenlenemeyen Finansal Kaygının Olası Etkileriİşe devamlılığınız, işe ve iş yerine bağlılığınız, iş doyumunuz azalmış olabilir. Tükenmişlik, depresyon, kaygı bozuklukları gibi zorlukların riski artabilir.Aile içi ilişkilerinizde, romantik ilişkilerinizde, sosyal ilişkilerinizde mesafelere ve problemlere yol açarak sosyal açıdan izole olmanıza neden olabilir.Finansal kaygısından “kurtulmak” için ilgilerinize, yeteneklerinize, hayallerinize uymayan kariyer hedefleri belirleyebilir veya doyum sağlayamamanıza rağmen iş değişikliğinden kaçınabilirsiniz.Kas ağrıları, migren, nefes darlığı gibi fiziksel sıkıntılar yaşayabilirsiniz.Yaşadığınız kaygıyı kendi başarısızlığınız veya yetersizliğiniz olarak yorumlayabilirsiniz.Aşırı tasarrufa veya aşırı harcamaya yönelebilirsiniz.Finansal Kaygıyla Baş Etme YollarıFinansal kaygınızla olan ilişkinizi değerlendirebilirsiniz:Onu yok etmek için savaşıyor musunuz, yoksa onu dinliyor musunuz? Onu inkâr etmek mi içinizden geliyor, yoksa ona bir alan açabiliyor musunuz? Şimdiye kadar denediğiniz yolların içsel ve dışsal dünyanızda etkileri neler olduğunu değerlendirmeyi düşünebilirsiniz.Finansal kaygınızın temelinde yatan düşünce ve duyguları keşfedebilirsiniz: Finansal zorluklar başlı başına bir problem olabilir; ancak bu problemi içinden çıkılmaz hâle getirebilen ve baş etme kapasitemizi zayıflatan bazı psikolojik dinamikler söz konusudur.Öz şefkat pratikleri yapabilirsiniz:Finansal kaygıyı taşımak zordur. Bu zor zamanlarda kendinize anlayışla, kabullenici ve kucaklayıcı yaklaşmak ihtiyaç duyduğunuz desteği sağlamanıza alan açabilir.Rutinlerinize mümkün olduğunca bağlı kalmaya çalışabilirsiniz:Yaşadığınız zorluklardan dolayı her hafta sinemaya gidemiyor olabilirsiniz; bu durumda evde film gecesi yapmayı düşünebilirsiniz.Bir bütçe planı oluşturabilirsiniz: Gerçekçi bir perspektifle mali durumunuzu değerlendirmek tehlike algımızı etkileyebilir.Uzun ve kısa vadeli hedefler belirleyebilirsiniz:Ulaşabileceğiniz ek gelir kaynakları, giderlerinizde daha ekonomik yolları tercih etmek bir örnek olabilir.Destek sistemlerinizi değerlendirebilirsiniz:Zorluklarla baş etme gücünüzü çevrenizden gelen geri bildirimlerle değerlendirmek, göz ardı etmiş olabileceğimiz kaynaklarımızı gün yüzüne çıkarabilir veya bizi destek kaynağı arayışına teşvik edebilir.Gerekirse profesyonel destek alabilirsiniz:İhtiyaç duyduğunuzda bir uzmana danışmaktan çekinmeyin.Finansal kaygılar, hepimizin yaşamında zaman zaman karşılaşabileceği doğal bir durumdur. Bu kaygıyı nasıl yönettiğimiz ve ona nasıl yanıt verdiğimiz önemlidir. Kaygıyı tamamen ortadan kaldırmak yerine, onunla sağlıklı bir ilişki kurmak, gerçekçi çözümler üretmek ve duygusal dayanıklılığımızı artırmak sürecin en kıymetli adımlarıdır.Kendi finansal durumunuzu anlamaya çalışmak, duygularınızı kabul etmek ve bilinçli adımlar atmak kaygınızı hafifletebilir. Unutmayın ki her bireyin finansal kaygılarla başa çıkma süreci farklıdır ve sizin için en uygun yöntemleri keşfetmek zaman alabilir. Gerekirse bir uzmandan destek alarak, kaygınızı yönetme sürecinizi daha sağlıklı bir şekilde ilerletebilirsiniz. Finansal belirsizlikler her zaman var olacak olsa da, siz bu belirsizlikler içinde kendinize güvenli bir alan yaratabilir, duygusal ve zihinsel olarak güçlenebilirsiniz.

Anksiyete Bozukluğu: Günlük Yaşamı Etkileyen Korku ve Endişenin İç Dünyası

Anksiyete bozukluğu, bireyin günlük yaşamını etkileyen aşırı korku ve endişe duygularını içeren yaygın bir ruh sağlığı sorunudur. Bu bozukluk, kişinin normal yaşamını olumsuz yönde etkileyebilir, sosyal ilişkilerini zayıflatabilir ve işlevselliğini azaltabilir. Bu yazıda, anksiyete bozukluğunun ne olduğunu, semptomlarını, nedenlerini, türlerini ve tedavi seçeneklerini derinlemesine inceleyeceğiz.Anksiyete Bozukluğunun Tanımı: Anksiyete bozukluğu, kişinin belirli durumlar, nesneler veya etkinlikler karşısında aşırı endişe, korku ve gerilim hissettiği kronik bir durumdur. Bu endişe ve korku duyguları, kişinin normal işlevselliğini etkiler ve genellikle mantıklı bir neden olmaksızın ortaya çıkar. Anksiyete bozukluğu olan kişiler, endişe ve korkularının kontrolünü kaybederler ve sıklıkla bu duyguların etkileriyle başa çıkmakta zorlanırlar.Semptomlar: Anksiyete bozukluğu semptomları kişiden kişiye değişebilir ve genellikle fiziksel, duygusal ve davranışsal belirtiler içerir. Bu semptomlar arasında sürekli endişe, huzursuzluk, sinirlilik, uyku bozuklukları, kas gerginliği, kalp çarpıntısı, terleme, titreme, nefes darlığı, mide rahatsızlığı ve panik ataklar bulunabilir.Nedenler ve Risk Faktörleri: Anksiyete bozukluğunun nedenleri karmaşıktır ve birden fazla faktörün etkileşimiyle ortaya çıkabilir. Genetik yatkınlık, beyin kimyasındaki dengesizlikler, çocukluk travmaları, stresli yaşam olayları, kronik hastalıklar, yanlış öğrenilmiş davranışlar ve zorlu yaşam koşulları gibi birçok faktör anksiyete bozukluğunun gelişimine katkıda bulunabilir.Anksiyete Bozukluğu Türleri: Anksiyete bozukluğu, farklı alt tiplere sahip olabilir. Bu alt tipler arasında genelleşmiş anksiyete bozukluğu (GAD), panik bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu, obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ve özgül fobiler bulunmaktadır. Her alt tip, belirli semptomlarla ilişkilendirilir ve farklı tedavi yaklaşımları gerektirebilir.Tedavi Seçenekleri: Anksiyete bozukluğunun tedavisi, bireysel ihtiyaçlara ve semptom şiddetine bağlı olarak değişir. Tedavi genellikle bir kombinasyon yaklaşımını içerir ve şunları içerebilir:Psikoterapi (bilişsel davranışçı terapi, kabul ve kararlılık terapisi, duygusal odaklı terapi)İlaç tedavisi (antidepresanlar, anksiyolitikler)Stres yönetimi teknikleri (derin nefes egzersizleri, meditasyon, yoga)Yaşam tarzı değişiklikleri (sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, uyku düzeni)Sonuç: Anksiyete bozukluğu, bireyin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen ve günlük işlevselliği azaltan ciddi bir ruh sağlığı sorunudur. Ancak, uygun tedavi ve destekle, anksiyete bozukluğu olan bireyler genellikle semptomları yönetebilir ve yaşamlarını iyileştirebilirler. Önemli olan, bireylerin bu konuda yardım istemekten çekinmemesi ve uygun tedavi seçeneklerini araştırmalarıdır.Bu yazı, anksiyete bozukluğunun tanımını, semptomlarını, nedenlerini, türlerini ve tedavi seçeneklerini kapsamlı bir şekilde ele almaktadır. Ancak, anksiyete bozukluğu gibi ciddi bir sağlık sorunuyla karşı karşıya kalan bireylerin bir uzmana danışmaları ve profesyonel destek almaları önemlidir.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Eray ARSLAN 18.04.2024