Tatmin edici bir cinsel yaşamın genel hayat kalitesini arttırdığı zihinsel ve fiziksel sağlıkla ilişkili olduğu bulunmuştur. Cinsel isteksizlik, hem erkeklerde hem de kadınlarda olabilen oldukça yaygın ama çok bilinmeyen bir sendromdur. 10 kadından 4'ü bu durumu bildirdi. Genellikle birçok insanın cinsel olarak aktif olduğu 20'li yaşların başında görülür.
İsteksizlik, cinsel ilişkiye yol açabilecek herhangi bir dokunma veya iletişimden kaçınarak cinsel aktiviteye dahil olma isteksizliğidir. Bu sendrom genellikle libido eksikliği, düşük cinsel dürtü, azalmış cinsel istek veya uyarılma bozukluğu olarak kendini gösterir. Temel teşhis özelliği, cinsellikten sürekli korku ve kaçınmadır. Cinsel istek bozukluğu olan bireyler herhangi bir cinsel uyaranla veya cinsel aktivitede bulunma olasılığı ile karşılaştıklarında tiksinti, endişe veya panik duygularını şiddetli bir şekilde yaşarlar.
Kadınlarda erkeklerden daha sık görülür. Cinsel korku ve kaçınmayı değerlendirmek ve cinsel isteksizlik bozukluğu semptomlarını ölçmek için DSM kriterlerine dayalı bir Cinsel İsteksizlik Ölçeği kullanılır.
Siz de eğer şüpheleriniz varsa ölçekteki şu belirti ve semptomlara sahip olup olmadığınızı kendinize sorabilirsiniz.
Cinsel isteksizliği/ soğukluğu olan kadınlar sıklıkla seksten kaçınma davranışı gösterirler. Seksten tiksinme, potansiyel bir cinsellik deneyimine karşı kaygı, korku ve hatta iğrenme tepkileri gösterebilirler. Bazı insanlar, meni veya vajinal salgılar gibi cinsel ilişkinin belirli bir kısmından iğrenebilirler. Bu durumlarda kendilerini cinsel vücut sıvılarıyla doğrudan temasa sokabilecek herhangi bir eylemden kaçınabilirler. Genel olarak bu kişilerde iğrenme hissi şiddetli anksiyete ve depresyon ile ilişkili semptomlara yol açar.
Aynı zamanda hayatın diğer alanlarına da sıçrayan kaçınmacı davranışlara yol açabilir. 1987’de yapılan bir araştırmada seksten kaçındığını ve seks fobisi olduğunu bildiren kadınların %25'inde panik bozukluğu da vardı. Bu aaştırmaya dayanarak panik bozuklukla arasında bağlantı olduğunu söyleyebiliriz.
Kadınlarda cinsel isteksizliğin nedenleri tam olarak anlaşılamamış olsa da gelişimine katkıda bulunabilecek bazı biyolojik, fiziksel, hormonel ve psikolojik faktörler vardır.
Artrit idrar, bağırsak sorunları, pelvik cerrahi, yorgunluk, baş ağrısı ve diğer ağrı sorunları
Bazı antidepresanlar, tansiyon ilaçları, psikoz tedavisinde kullanılan ilaçlar, antihistaminikler ve kemoterapi ilaçlarının cinsel dürtüyü azaltabilirler.
Genellikle psikolojik, sosyal ve çevresel faktörlerle iç içedir ve aralarındaki etkileşim karmaşıktır. Kişinin özel durumunu anlamak ve uygun tedaviyi sağlamak için profesyonel bir sağlık uzmanı tarafından kapsamlı bir değerlendirme gereklidir. Doğru teşhisi sağlamak ve uygun bir tedavi planı geliştirmek için bireyin spesifik semptomları ve geçmişi dikkate alınmalıdır.
Cinsel isteksizliğin pekçok faktörle ilgili olduğundan bahsettik ama bunun dışında da bir dizi faktörden de etkilenebilir. Kişi tüm cinsel faaliyet ve uyaranlara karşı genel bir isteksizlik yaşayabileceği gibi spesifik bazı durumlara özgü kaçınma ve isteksizlik de yaşayabilir. Örneğin genital temastan, oral seksten, belirli seks pozisyonlarından da hoşlanmayabilir.
Ayrıca cinsellik sırasındaki bazı durumlar da cinsel isteksizliğe veya soğukluğa neden olabilir. Bunlar:
Cinsel birleşme öncesinde yeterince ön sevişmenin olması, kadının duygusal olarak sevişmeye hazırlanması, erkeğin aceleci davranmayıp kadınların uyarılmasının daha uzun sürdüğünü bilip sabırla partnerini cinsel ilişkiye hazırlaması gerekir. Böylece vajinal sıvı artar, vajina girişi gevşer, kayganlaşma olur ve cinsel uyarılma artar.
Bu sorun genelde yeterli uyarılmamaktan olur. Ama suçluluk duygusu, cinsel bilgi eksikliği, taciz, tecavüz gibi travmatik deneyimler ve anksiyete orgazma ulaşmayı engelleyen önemli faktörlerdir. Kronik hastalıklar ve bazı ilaçlar da orgazmı geciktirebilir veya engelleyebilir. Vibratör kullanımı denenebilir.
Ağrılı cinsel ilişkinin nedeni vajinada enfeksiyon, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, vajinal kuruluk veya vajinismus olabilir.
Tedavisi herkes için değişmekle birlikte psikolojik sorunlarda psikolojik , fiziksel durumlarda tıbbi müdahale gerekir. Bazen her ikisinin kombinasyonu gerekebilir. Kullanılan bazı yaygın yaklaşımlar şunlardır:
Psikoterapi: Bilişsel-davranışçı terapi (BDT) gibi psikoterapi, genellikle cinsel isteksizlik bozukluğunu tedavi etmek için birincil yaklaşımdır. Bireylerin olumsuz düşünceleri, inançları ve davranışları tanımlamasına ve bunlarla mücadele etmesine yardımcı olur.
Çift terapisi: Aile ve ilişki danışmanlığı İlişkiyi geliştirmeye, duygusal yakınlığı ve bağlantıyı güçlendirmeye yardımcı olur.
Travma odaklı terapi: Geçmişteki travmatik deneyimler cinsel isteksizlik bozukluğunun gelişmesine neden olduysa bu terapi şekli çözüme faydalı olabilir.
Tıbbi tedavi: Örneğin anksiyete veya depresyon isteksizlik yaratıyorsa antidepresan, anti-anksiyete ilaçları ve SSRI'lar reçete edilebilir. İlaçların cinsel isteksizlik yan etkilerine yol açtığı anlaşılır ise muadil ilaçlara yönlendirilebilir. Ya da alınan ilacın yan etkisini engelleyecek başka ilaç yazılabilir.Hormonal dengesizliklerden şüpheleniliyorsa, bir sağlık uzmanı hormon düzeyi testi yapabilir ve gerekirse dengeyi sağlamak için eksik olan hormonların takviyesi yapılıp tedaviye başlanabilir.
Eğitim ve kendi kendine yardım stratejileri: Hastanın cinselliğini negatif şekilde etkileyen yaşam şeklinde düzeltmeler yapılabilir. Eğitim materyallerini okumak, destek gruplarına katılmak veya kendini keşfetme egzersizlerine katılmak gibi kendi kendine yardım stratejileri de terapiyi tamamlayabilir ve tedavi sürecine katkıda bulunabilir.
Öncelikle her bireyin durumunun kendine özgü olduğunu ve herkes için farklı bir tedavi gerekebileceğini bilmeliyiz. Ruh sağlığı ve tıp uzmanları arasındaki işbirliği kapsamlı bir değerlendirme ve tedavi sağlamak için çok önemlidir. Bu disiplinler arası yaklaşım isteksizliğin altında yatan hem psikolojik hem de biyolojik yönleri ele alır. Eğer sorun psikolojikse durumu değerlendirebilecek, doğru tanı koyabilecek ve kişiye özel bir tedavi planı geliştirebilecek alanında uzman bir psikolog veya psikiyatr gibi nitelikli bir ruh sağlığı uzmanına danışmak gerekir.