Kişilik bozuklukları; pek çok türü ile bireylerin günlük yaşamlarını, sosyal ilişkilerini, evliliklerini, partnerleri ile olan etkileşimlerini, arkadaş çevrelerini ve farklı alanları da etkileyebilen bir rahatsızlıktır. Kişilik bozukluklarının farklı türleri de aslında sosyal ilişkilerin farklı şekillerde etkilenmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle de kişilik bozukluklarının psikolojik destek ile ortadan kaldırılması ve etkilerinin de azaltılması önemlidir. Kişilik bozukluklarının farklı çeşitleri, bireylerin de farklı şekillerde davranışlarını ve düşüncelerini etkiler. Bu farklı bozuklular, bireyleri her yönden farklı olarak etkilediği için de aslında kişilerin ilişkilerinin de farklı şekillerde etkilenmesinin mümkün olduğunu söylemek mümkündür. Şizoid kişilik bozukluğu, anti sosyal kişilik bozukluğu, sınırda kişilik bozukluğu, narsistik kişilik bozukluğu, obsesif kompülsif kişilik bozukluğu gibi farklı türlere sahip olan kişilik bozukluklarının ilişkilere olan etkileri de bu bozukluklara bağlı olarak değişebilir. Peki, birbirinden farklı bu kişilik bozukluklarının evliliğe etkileri nelerdir?
Obsesif kompülsif bozukluk, bireylerin pek çok alanda sürekli bir obsesyon duyması ve buna bağlı olarak da çeşitli davranışlar sergilemesi durumudur ve kişiler yalnızca tek bir konuda OKB sahibi olmazlar. Farklı alanlarda görülebilen OKB yalnızca bireylerin yaşamlarını zor sokmakla kalmaz, aynı zamanda çevredeki kişilerin de bu rahatsızlıktan etkilenmesine neden olur. Bireylerde temizlik konusunda bir OKB olabilir ve bunun olduğu evliliklerde de evin sürekli temiz olması, giysilerin sürekli değişmesi, temizliğin sürekli olarak yapılması gibi durumlar aslında partnerleri rahatsız edebilir. Bireyler her alanda temizlik konusunda gösterdikleri takıntılı davranışları sergileyebilirler. Örneğin bir yemeğe gidildiği zaman yemekte gelen bardaktan çatala kadar her bir nesne dikkatle incelenir, bir konuşma sırasında bireyler partnerlerini dinlemek yerine bulundukları ortamın ya da partnerlerinin temizliğine odaklanarak konuşmaya dikkatlerini vermeyebilir, evdeki devamlı temizlik durumu da partnerleri rahatsız edebilir. Bu tür durumlar aslında pek rahatsız edici gibi görünmese de hem odaklanma hem de farklı konularda gösterilecek olan ilgiden dolayı evliliklerde büyük bir engelleyici olabilmektedir. Bireyler yoğun şekilde OKB sergilediği zaman partnerlerin de zamanla bu duruma karşı tepki göstermesi ve anlaşmazlıkların çıkması mümkündür.
Narsistik kişilik bozukluğu olan bireyler genellikle ön planda kendilerini tutarlar ve partnerleri de dahil pek fazla kimsenin önemli olmadığını düşünürler. Bu nedenle de aslında ilişkiler içinde dengeyi sağlayacak ola sevgi ve saygının nitelikli şekilde hissedilmesi de pek mümkün olmaz. Narsistik kişilik bozukluğuna sahip olan kişilerin eşleri zamanla kendilerini değersiz hissedebilir. Partnerlerinin onları sevmediğini ya da onu önemsemediğini düşünebilir. Bu gibi durumlarda ise aslında evliliklerin sağlıklı şekilde yürümesi pek mümkün olmaz çünkü ilişkideki saygı ve sevgi etmenleri kendini açığa çıkaramaz. Bireyler partnerlerini küçümseyici konuşmalar ve davranışlar içinde olabilir, çevrelerinde bu durum tepki yaratabilir. Bu da evliliklerin olumsuz şekilde ilerlemesinde etkilidir.
Anti sosyal kişilik bozukluğu; bireylerin içine kapanık bir hal almasına, sosyal ilişkilerden kaçınmasına, kuralları dikkate almamasına, agresif davranışlar sergilemesine ve aslında suç işlemeye eğilimli olmasına neden olan bir kişilik bozukluğudur. Anti sosyal kişilik bozukluğuna sahip olan bir birey ile evlenmek aslında sürekli olarak agresif davranışlar içinde olan ve şiddet gibi durumlara meyilli kişiler ile evlenmektir. Bu nedenle de aslında ilişkilerin sağlıklı şekilde yürüyemeyeceği oldukça açıktır. Bireyler anti sosyal kişilik bozukluğundan kurtulmak için psikolojik destek almalı ve bu agresif, sinirli davranışlarını kontrol altına almak için çabalamalıdır. Aksi takdirde sosyal anlamda çekingen olan bu bireylerin aynı zamanda evliliklerinin de pek mutlu ve sağlıklı şekilde devam edemeyeceğini söylemek mümkündür.
Dengesiz ruh hallerinin, dürtüsel davranışların ve kötü benlik düşüncesinin ön planda yer aldığı sınırda kişilik bozukluğu genelde bireylerin sorumsuz şekilde hareket etmelerine neden olur. Evliliklerin de olumsuz şekilde ilerlemesine neden olan asıl sorun genelde kişilerin sınırda kişilik bozukluğuna bağlı olarak sorumsuz hareket etmeleridir. Sınırda kişilik bozukluğuna sahip olan bireyler genellikle gereksiz şekilde para harcama, alkol ve madde bağımlılığı, sapkın cinsel eğilimler gibi durumları da beraberinde getirir. Bu tür davranışlar da aslında bireylerin evlilikleri içerisinde istemeyeceği davranış şekilleridir. Sorumluluktan uzak olan bu davranışlar ayrıca kişinin kendini kötü biri olarak görmesi, kendini hiçbir duruma layık olarak görmemesi ile de etkisini arttırır. Bunlara ek olarak birey ani ruh hali değişimleri içinde olabilir. Örneğin anlık olarak çok neşeli ve enerji dolu iken bir anda depresif bir ruh haline bürünmeleri mümkündür. Bu tür durumlarda da evliliklerin sağlıklı şekilde yürütülmesi, saygı ve sevgi çerçevesinin devam ettirilmesi pek mümkün olmaz.
Küçümseme, tehdit etme, güvensizlik, şüphe duyma gibi davranışları beraberinde getiren paranoid kişilik bozukluğu, bireylerin ilişkilerinde de sürekli olarak bir şüphe içinde olmalarına ve güvensiz şekilde hareket etmelerine neden olur. Kişiler evlilikleri ne kadar mutlu olsa da yapılan sürprizlerin, kutlamaların ya da neşeli anların altında dahi bir sorun ararlar. En iyi davranışlardan bile şüphe duyan kişiler ilişkilerinde güvensiz ve şüpheci şekilde hareket ederler. Bu nedenle de aslında hiçbir sorun olmayan evliliklerinin altında problem olduğunu düşünmelerinden dolayı tartışma çıkarabilir, eşlerini zor durumda bırakabilirler. Paranoid kişilik bozukluğuna sahip olan kişilerin ilişkilerinde en sık gördüğü problem genellikle aldatılma ve sürekli olarak yalan söylenmesi problemidir. Partnerlerinin yalan söylediğine, onları aldattığına dair sürekli olarak şüphe duyarlar. Bu şüpheleri gerçek olmayan çeşitli deliller ile de destekleyecek şekilde temellendirebilirler. Bu tür gereksiz şüpheler ayrıca takip etme, izleme, dinleme ve benzeri pek çok eylem ile de birleştiği zaman ilişkide mevcut olması gereken güven tamamen ortadan kalkar. Bu nedenle de eşler kendilerine güven duymayan biri ile hayatlarını devam ettirmek istemeyebilir. Tüm bu problemler aslında evlilikte mevcut olması gereken güvenin ve saygının görülmemesinden gelir. Sonucunda ise evliliklerin olumsuz şekilde ilerlemesi mümkündür.
Ayrılma korkusunun, sahiplenme davranışının ve boğun eğme gibi hareketlerin sık şekilde görüldüğü bağımlı kişilik bozukluğu; bireylerin eşlerinden ayrılamayacaklarını, onların isteklerinin yapılması gerektiğini düşünmelerine neden olur. Bu kişilik bozukluğu aslında ilişkilere pek zarar verici bir etkiye sahip gibi görünmese de ilişkide meydana gelebilecek olan en ufak bir problemde kişilerin yaşamlarını dahi tehlikeye atmasına neden olabilir. Bu kişilik bozukluğunda bireyler kendileri karar vermekten dahi kaçınabilir ve eşlerinin karar vermesini, yönlendirilmeyi, yönetilmeyi bekleyebilir. Bunların yanı sıra ayrılmaktan, aldatılmaktan, eşi ile ayrı kalmaktan duyulan korku yüksek şekilde kendini gösterir. Bu nedenle de gerçek anlamda bir bağlılık söz konusudur. Bu bağlılık sağlıklı bir bağlılık değildir. Bireylerin hem günlük yaşamlarını hem de ilişkilerini büyük ölçüde zedeleyen bu kişilik bozukluğu ayrıca kişinin psikolojisini de ciddi ölçüde olumsuz şekilde etkilemektedir.
Sağlıklı şekilde evlilikleri ve ilişkileri yönlendirmek için bireylerin psikolojik anlamda destek alması, alınan bu desteği de ayrıca çevresi ile desteklemesi gerekir. Kişilik bozuklukları yaşamın zorlaşmasına neden olur. Aslında her bir kişilik bozukluğu, birbirinden farklı etkileri ile bireylerin pek çok alanda zorluk çekmesine neden olur. Psikolojik destek alarak tüm bu sorunlardan kurtulmak ve evliliklerde de olması gereken saygı, sevgi, sağlıklı bağlılık gibi durumları meydana getirmek mümkündür.