Öncelikle merhabalar. Benim so
Öncelikle merhabalar.
Benim sorunum kendimi çok fazla yargılamam. Her hareketimi, her sözümü, her düşüncemi yargılıyorum. Sanki bedenimde iki kişi var da biri sürekli diğerini eleştiriyor. Kendi kendime konuşmalarım çok fazla sürekli düşüncelerle boğuşuyorum. Geçmişte yaşadığım şiddet olayları, ailemin psikolojik baskısı vs var fakat bunlar aşırı boyutta değildi yani aşabildiğimi sanıyordum.. Ama dışarıdan asla böyle bir insan olduğum bilinmiyor kendimi istemsizce gizliyorum asla duygularımı yansıtmıyorum bu elimde değil. Birkaç yıl sonra avukat olacağım ve mesleğim icabı özgüvenli, girişken olmam gerek. Fakat kendimi asla özgüvenli hissetmiyorum hep eksik biriyim gibi. Hiç sevgilim olmadı çünkü sevilecek biri gibi hissetmiyorum. Bana yaklaşan birini hemen itiyorum çünkü kendimi değer vermeye layık hissetmiyorum sanki hep itici biriymișim gibi hissediyorum. En acısı da benim için, bu duygularımı kimsenin bilmemesi, dışarıdan muhteşem görünmem. Geniş bir arkadaş çevrem var fakat içimde çok büyük bir yalnızlık var. Sanki yüzüme maskemi takıp dışarı çıkıyorum gibi hissediyorum bu ben değilim. Nefes alamıyorum artık ben anormal bir insan mıyım? Neden normal değilim neden herkes gibi doğal olamıyorum? Herkesin derdine deva oluyorum ama kendim hep eksiğim. Herkes beni kusursuz görüyor fakat ben aslında öyle değilim kimse de gerçeği görmüyor. Biri de demiyor ki kendini nasıl hissediyorsun. Çünkü yansıtmıyorum istesem de yapamıyorum ucundan başlasam anlatmaya yarısında konuyu kapatıyorum dilim dönmüyor.. Neyse çok uzattım. İçimde tutamıyorum artık ben iyileşmek istiyorum ama ne yapacağım bilmiyorum.

Uzmanın Cevabı: Merhaba
Her ne kadar büyümüş, yetişkin olmuş, görmüş geçirmiş olsak da içimizde saklı tuttuğumuz bir çocuk hep bizimledir. Kendi çocukluğumuzdaki halimizi derinlerde bir yerde saklarız. Özellikle çocukluk çağında ailemizde gördüğümüz ilişki örüntüleri ve ailemizin bizim hakkımızdaki yorumları, eleştirileri, yargıları yavaş yavaş bizim bilişsel şemalarımızı oluşturuyor. Örneğin çocuğunu sürekli "utangaç, çekingen, beceriksiz" olarak tanımlayan bir ailede sürekli bunu duyan çocuk bir yerden sonra sosyal ortamlara girerken yaşadığı minicik bir olumsuzluğu diğer tüm olumlu olaylar arasından çekip dikkatini ona yoğunaştıracak ve "ben zaten çok utangaç ve beceriksiz biriyim, bu yüzden başarısız oluyorum" demeye başlayacaktır. Bu kartopu gibi kişi büyüdükçe çoğalır ve artık bu düşünce kişinin bilişsel şemalarından biri haline gelir. Kendini "ben utangacım", "sosyal anlamda beceriksizim" diye etiketler. Halbuki bunlar aslında annesinin/babasının sesleridir.
Benzer şekilde bu konuda yapılan bir çalışmada bebekken aileleri tarafından kilolu olarak etiketlenen (yaşına göre normal kilo aralığında) kişilerin ilerleyen yaşlarında sağlıksız yeme alışkanlıkları edinmelerinin ve yaşıtlarına göre daha kilolu olmalarının çok daha olası olduğu bulunmuş.
Bu yüzden şimdi kendimizi etiketlediğimiz, eleştirdiğimiz çoğu ses aslında artık bizim olup olmadığını dahi ayrıştıramadığımız ebeveynlerimizin sesi. Her zaman başkalarına kendimize olduğumuzdan daha şefkatli davranırız. Muhtemelen bu yüzden de kendi kendinizi sert bir şekilde eleştiriyorsunuzdur. Burada en önemli etken öz-şefkat. Kendinize ne kadar şefkatli yaklaşabiliyorsunuz, hata yaptığınızda "tamam, herkes hata yapabilir" diyebiliyor musunuz, sevilmeye değer görmeye kendinizi layık görebiliyor musunuz bunlar önemli. Bu durumun güzel yanı şu ki, öz şefkat öğrenilebilir bir kavram. Bunu zamanla, pratik yaparak öğrenebilir, hayatınıza geçirebilir ve yavaş yavaş kendinize şefkat duymayı, saygı duymayı ve kendinizi koşulsuz sevmeyi öğrenebilirsiniz. Psikoterapi bu konuda oldukça faydalı olabilir.
Diğer bir yandan da anlaşılmaya, olduğunuz gibi görülmeye bilinmeye kabul edilmeye ihtiyacınız olduğunu duyuyorum bu yazdıklarınızda. Aslında bunlar çok doğal ve bir o kadar da haklı istekler. Yalnızca bunları sağlıklı bir şekilde dışavurabilmek zor olabiliyor. Burada da kararlılık ve sağlıklı iletişim eğitimi devreye giriyor. Biraz önce öz şefkat konusunda bahsettiğim gibi bunlar da öğrenilebilir kavramlar. Başlarda alışılmadık gelse de zamanla, küçük adımlarla ilerleye ilerleye hayatınıza açık iletişimi sokabilirsiniz. Yalnızca iletişim tarzını değiştirmenin neleri düzeltebileceğini gördükçe motivasyonunuz da artacaktır.
"İyileşmek istiyorum" demeniz çok kıymetli bu noktada. Zaten en önemli adım olan "elini taşın altına koyma" kısmına gönüllüsünüz. Bu konularda değişmeye, gelişmeye işbirliği içinde olduğunuz müddetçe -eğer terapi almaya karar verirseniz- ben çok fayda sağlayacağınızı düşünüyorum

Feyza AĞZITEMİZ
PsikologUzmanlıklar: Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları , Depresyon ve Mutsuzluk , Özgüven ve Yeterlilik Sorunları