1. Uzman
  2. Hidayet ÇALIŞKAN
  3. Blog Yazıları
  4. Psikolojik Hastalıklar ve Belirtileri Nelerdir?

Psikolojik Hastalıklar ve Belirtileri Nelerdir?

Sağlıklı insan nasıldır?


Yalnızca fiziksel yada psikolojik hastalıklarımız olmadığında ve sakat değilsek sağlıklı olmayız. Sağlık bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan tam bir iyilik halidir.

Psikolojik rahatsızlıklar deyince akla en ağır psikolojik hastalıklar gelir çoğu zaman.


Ruhsal bozuklukların bir kısmı şiddet gibi ağır davranışsal sorunlara sebep olur. Yada cinsel açıdan uygunsuz davranışları getirir. Fakat psikolojik hastalıkları olan kişilerin bir çoğu diğer insanlardan çok farklı davranmazlar. Psikolojik hastalıklara fiziksel rahatsızlıklar kadar önem verilmez çoğu zaman. Oysa ki psikolojik rahatsızlıklar oldukça tehlikeli sonuçlar doğurabilir.

En yaygın psikolojik hastalıklar nelerdir?

250’nin üzerinde tanımlanmış psikolojik rahatsızlık bulunur. Bu sebeple daha rahat anlaşılabilmeleri için farklı kategorilere ayrılırlar. En yaygın görülen psikolojik hastalıklar şunlardır;

Anksiyete. Panik Atak, Agorafobi, Sosyal fobiler, Travma Sonrası Stres

Bozukluğu, Yaygın Anksiyete Bozukluğu

Duygudurum bozuklukları. Depresyon, Bipolar Bozukluk.

Kişilik bozuklukları

Yeme bozuklukları

Bağımlılıklar

Cinsel problemler

Psikolojik hastalıkların doğurabileceği sonuçlar


Psikolojik rahatsızlıklar intihar yada kaza ile sonuçlanabilir.

Var olan fiziksel hastalıklarınızın şiddetini artırabilir.

Psikolojik hastalıklar bireylerin üretkenliklerini büyük ölçüde azaltabilir.

Aile bireylerinden yalnızca birinde rastlansa bile psikolojik hastalıklar ailenin tümünü etkiler.

Psikolojik hastalıklar listesi

1) Psikolojik hastalıklar – Duygudurum bozuklukları


Duygudurum bozukları yada Mizaç bozuklukları denir. Duygudurum bozuklukları nedir? Hastaların uyarılara karşı geliştirdiği, uzun süreli üzüntü, öfke, tepki, nefret gibi duygusal tepkileri kapsar. Bu tepkilere psikotik semptomlarda eşlik edebilir. Kişi ya depresyonda olduğu gibi aşırı mutsuzluk ve ruhsal çöküntü içinde olur. Yada tam tersi "manik”, "öförik” bir halde kendileri çok iyi hissederler.

Psikolojik rahatsızlıklar – Depresyon

Depresyon belirtileri. Depresif bireylerin uyku ve yeme düzeni gibi günlük rutinleri değişir. Birey kendini daha az mutlu ve umutlu hisseder. Yorgunluk hissi hakimdir. Değersizlik ve pişmanlık duyguları hakim gelir. Psikosomatik ağrılar görülebilir. İntihar ve ölüm düşünceleri sıklıkla yaşanır. Depresyon yas değildir. Yas depresyona sebep olabilir. Fakat yas depresyon değildir.Yas sürecinde üzüntü dalgalar halinde gelip gidebilir. Bireyin kendine olan güveni ve ben değerliyim hissi muhafaza edilir.

Depresyon zayıflık değildir. Çok uzun bir süre güçlü olduğunuzu gösterir.

Depresyon görülme sıklığı.

Her altı kişiden biri ömründe en az bir defa depresyon geçirir.

Bayanlarda, erkeklerden daha sık görülür. Her üç bayandan biri depresyona yakalanır.

Depresyona sebep olan faktörler

Vücuttaki bazı hormonların düzensizliği

Genetik yatkınlık

Kişilik özellikleri. Karamsar olmak, strese yatkın olmak.

Çevresel faktörler. Fakirlik, şiddet görmüş olma

Depresyon tedavisi. İlaçla tedavi, psikoterapi, Elektro terapi, kendi kendine yardım.

Psikolojik rahatsızlıklar – Bipolar Bozukluk

Bipolar bozukluk yerine iki uçlu bozukluk yada manik depresif bozuklukta denir.

Bipolar Bozukluk nedir?

Bireyin ruh halinde değişikliğe, enerji ve fonksiyon kaybına neden olan beyin hastalıklarındandır. Bipolar I, Bipolar II ve Cyclotimik olmak üzere üç alt grubu bulunur. Depresif ve manik olmak üzere iki farklı hastalık dönemi yaşar bipolar hastaları.

Depresif oldukları dönemde insanlardan ve eğlenceli bulunan şeylerden kaçınırlar. Kendilerini daha az mutlu ve özgüvenli hissederler. Genellikle kış aylarında depresif ve yaz aylarında manik olurlar.

Manik oldukları dönemlerde kendilerini oldukça coşkulu ve iyi hissederler. Uyku gereksinimleri azalır, riskli yatırımlar yapabilirler, çok hızlı düşünebilirler ve çok para harcayabilirler.

Cyclotimik. İki kutuplu ruh hali rahatsızlığının daha az yoğunlukla hissedilmesi durumudur.

Bipolar bozuklukta risk grupları.

Hastaların büyük bir çoğunluğunun depresyon geçiren yada bipolar bozukluk yaşayan bir akrabası bulunur. Yüksek stres, uyku hastalıkları, uyuşturucu madde ve alkol kullanımı gibi çevresel faktörlerde etkili olur.

Bipolar bozukluğun tedavisinde sıklıkla ilaç tedavisinin yanında psikoterapi uygulamalarıda kullanılır.

2) Psikolojik hastalıklar – Kaygı bozukluğu

Kaygı bozukluğu yerine anksiyete bozukluğuda denir. Psikolojik hastalıklar arasında kaygı bozuklukları oldukça sık görülür.

Kaygı nedir.

Kaygı strese verilen normal bir reaksiyondur.

Kaygı bütünüyle zararlı mıdır.

Kaygı bir çok durumda aslında bize yardımcıda olur. Örneğin; hiç kaygı duymayan bir öğrenci ders çalışma motivasyonu bulamaz. Kaygı duyduğumuz şeylere karşı önlem alır, kendimizi doğabilecek tehlikelerden koruruz. Ama bazı kişilerde aşırı düzeyde kaygı ve korku yaşanır.

Kaygı bozuklukları nedir?

Aşırı düzeyde görülen kaygı ve korku durumlarıdır.

Kaygı bozukluklarının belirtileri. Endişe ve korkular bir çok farklı fiziksel tepkiyle sonuçlanabilir. Kalp çarpıntısı, aşırı terleme, ağız kuruluğu, sık idrara çıkma, titreme ve kaygılı olunan durumlarda ortaya çıkan panik atak.

Kaygı bozukluklarının görülme nedenleri.

Genetik nedenler ve yetiştirme şekli olabildiği gibi, alkol, kafein ve belirli maddelerin kullanımıyla alakalı olabilir.

Kaygı bozukluklarının tedavisi.

Terapi, ilaç kullanımı, stresle baş etme yöntemleri, kendi kendine yardım.

Psikolojik rahatsızlıklar – Kaygı bozuklukları nelerdir?

  1. Yaygın anksiyete

  2. Bireyin belirli bir korku yada endişe duymadığı, yaygın kronik anksiyetesidir.
  3. Yaygın anksiyete bozukluğu yaşayan hastalar günlerinin büyük bir kısmı endişe
  4. ve korku içinde geçirerek düşük bir yaşam kalitesine sahip olurlar.
  5. Bu psikolojik hastalığı geçiren bireylerde sonuç olarak uyku bozukluğu,
  6. yorgunluk, konsantrasyon bozukluğu, kasların gerginleşmesi ve yorgunluk
  7. görülür.
  8. Panik Bozukluğu
  9. Tekrarlayan fiziksel ve psikolojik ızdırap veren panik ataklar görülür.
  10. Çarpıntı, terleme, titreme, nefes alamama hissi, göğüste ağrı ve baş dönmesi
  11. gibi belirtiler gösterir.
  12. Özgül fobiler
  13. Bireyin belirli nesnelere yada durumlara karşı duyduğu aşırı ve mantıksız
  14. korkulardır. Her ne kadar kişi bunların mantıksız olduğunun farkında olsada bu
  15. duygu ile baş edemezler.
  16. Başlıca özgül fobileri şunlardır; yükseklik korkusu, belirli hayvanlardan korkma,
  17. iğne korkusu.
  18. Sosyal kaygı bozukluğu
  19. Sosyal anksiyete bozukluğu yada sosyal fobide de denir.
  20. Sosyal fobi bireyin başkalarının yapacağı negatif değerlendirmelerden
  21. çekinerek kaygı duymalarıdır.
  22. Birey sosyal ortamlardan kaçınır. Örneğin; topluluk önünde konuşmak, umuma
  23. açık ortamlarda yemek ve tuvaleti kullanmak.
  24. Duygusal ilişki kurabilmek, birine yönelmek, başkaları gözlemlerken çalışmak ve
  25. yeni insanlarla tanışmakta güçlük çekerler.
  26. Ayrılık anksiyetesi
  27. Bireyin yaşına uygun olmayan aşırı düzeyde bağlılık duyulan bireylerden ayrılma korkusu, kaygısı taşıma.

3) Psikolojik hastalıklar – Yeme bozuklukları

Yeme bozuklukları nedir? Yeme alışkanlığıyla ilgili psikolojik

hastalıklar çok ciddi yeme davranışı bozuklukları ve kilo kontrolü

rahatsızlıklarıdır. Yeme bozukluğu olan bireyler yeme ve vücut

ağırlığı konusunda takıntılıdırlar.

  1. Anoreksiya nevroza
  2. Kişinin normal kilonun çok altında (yüzde 15 daha az) olmasına rağmen
  3. kendisini şişman olarak görmesi durumu.
  4. Yiyecekleri aşırı kontrol, aşırı egzersiz yapma, müshil ilaçları kullanma gibi
  5. yöntemlere başvurulur.
  6. Bulgular. Menstrüasyon görmeme, kemiklerde incelme, saç ve tırnaklarda
  7. kırılganlık, aşırı kabızlık, tansiyon düşüklüğü, depresyon …
  8. Bulimiya nervoza
  9. Bulimiya nervoza atağı sırasında birey kısa sürede aşırı derece çok yemek yer.
  10. Daha sonrasında kilo kaybını önlemek için farklı yollara başvurur; kusma, ilaç,
  11. yoğun egzersiz …
  12. Tıkınırcasına yeme bozukluğu
  13. Kısa sürede tıkanırcasına yemek yerler ve sonrasında pişmanlık ve utanç
  14. duyarlar. Bulimia nervroza hastalarında görüldüğü gibi kilo alımını önleyici
  15. davranışlarda bulunmazlar.

Yeme bozuklukları neden kaynaklanır?

Bireyler az yemek yada daha çok yemek isterken kontrolü kaybetmiş olabilir.

Vücutları ile ilgili realist bir algıları yoktur.

Birey çok mükemmeliyetçi olabilir.

Yeme bozuklukları en çok kimlerde görülür?

Genellikle ergenlik ve genç erişkinlik dönemlerinde olan bayanlarda görülen bu tip psikolojik hastalıklar ciddi hayati tehlikelere götürebilirler.

Yeme bozuklukları tedavisi.

Psikolojik tedaviler fizyolojik tedavilere eşlik eder. Yeme bozuklukları ciddi hayati tehlikeler oluşturabilir.

4) Psikolojik hastalıklar – Uyku bozuklukları

Bireyin uyku ritimleri ile ilgili yaşadıkları bozukluklardır. Uyku kalitesinde, zamanında ve

miktarında yaşanan problemlerdir.

Uykuyla ilgili psikolojik hastalıklar da bireyin fiziksel, bilişsel, sosyal ve duygusal

fonksiyonlarına ciddi bir şekilde zarar verebilir.

Uyku bozuklukları tedavisi. Rahatlama egzersizleri, psikoterapi ilaçlar, diyet değişikliği, nefes almayı kolaylaştırıcı aparatlar.

İnsomnia

Uykuya dalmada ve uykuda kalmada güçlük.

Narkolepsi

Bir anda uyuya kalma

Uyku apnesi

Uyku apnesi hastaları uyku sırasında nefes güçlükleri yaşarlar.

Gece terörü

Uykuda yürüme

Uykuda idrar kaçırma

Uyku felci

Huzursuz bacak sendromu

5) Psikolojik hastalıklar – Cinsel sorunlar

Cinsellikle ilgili psikolojik hastalıklar fiziksel ve psikolojik temellere dayanabildiği gibi kimi

zaman da neden bulunamaz. Cinsel sorunlar cinsel kimlikle ilgili sapmalar yada cinsel

fonksiyonlarını yerine getirilememesi gibi sorunlardır. Cinsel ilginin toplumun kabul

etmediği alışılmadık nesnelere yönelmesi gibi psikolojik hastalıklar parafili adını alır.

Cinsiyet disforisi


Cinsiyet kimliği disforiside denir. Bireyin fiziksel cinsiyetiyle kendini hissettiği kimliği

arasındaki farklılıktan kaynaklanır. Cinsiyet disforisi yaşamak toplumun bir cinsiyetten

beklediği şekilde davranmamakla aynı şey değildir. Birey yanlış bedende doğduğunu

hisseder.

6) Psikolojik hastalıklar – Psikotik bozukluklar

Psikotik bozukluklar nedir?

Anormal düşünce ve algılara sebep olan ve bireyin gerçeklikle olan bağını koparan psikolojik hastalıklardır.

Psikotik bozuklukların belirtileri.

Bu tür psikolojik hastalıkların başlıca belirtileri hezeyanlar ve halüsinasyonlardır.

Halüsinasyonlar duyma, görme yada hissetme gibi yanlış algılardır.

Hezeyanlar bireyin gizli mesajlar aldığı gibi yanlış inanışlara sahip olmasıdır.

Psikolojik rahatsızlıklar – Şizofreni

Psikolojik hastalıklar arasında bu grupta ilk akla gelenlerden birisi şizofrenidir. Toplumun

yüzde birinde görülür. Aktif olduğu dönemde halüsinasyon hezeyanlar görülür. Bireyin

kafası karışık, konuşmaları düzensiz, mantıklı düşünme kabiliyetini kaybetmiş olabilir.

Hayattan zevk alma, yeni planlar ortaya koyma, duygularını ifade etme gibi alanlarda ki

becerileri kaybedebilir. Bir aydan kısa süre devam eden ve madde kullanımına bağlı olarak

gelişen psikozlarda bu psikolojik hastalıklar grubunda incelenir.

Şizofreni risk faktörleri.

Genetik ve yoğun stres gibi çevresel etkenler.

Şizofreni tedavi.

İlaç, psikoterapi, stresle baş etme yöntemleri öğrenme, psikoeğitim, destek programları.

Folie a deux durumu için iki kişinin çılgınlığı da denir. Psikoz sahibi kişiler gördükleri hayaller

yada komplo teorileri sıklıkla yakınları ile paylaşırlar. Nadiren yakınlarıda bu hayelleri doğru

olarak kabul ederler.

Şizoaffektif denen durumunda ise hastalar hem şizofreni hem de duygudurum

bozukluklarına bağlı semptomlar gösterir. Örneğin bireyin hem halüsinasyonlar görür, hem

de depresiftir.

7) Psikolojik hastalıklar – Kişilik Bozuklukları

Kişilik nedir?

Bireyi diğerlerinden ayıran kalıcı davranışsal ve ruhsal özelliklerdir.

Kişilikle alakalı psikolojik hastalıklar ne demektir?

Kişilikle ilgili psikolojik hastalıklarda birey bir çok alanda içinde bulunduğu kültüre ters düşen, uyumsuz

davranış, biliş ve içsel tecrübeler gösterir. Bu tip psikolojik hastalıklar ergenlik ve gençlik döneminde görülmeye başlar.

Kişilik hastalıklarına sahip bireylerin yaşadığı topluma adapte olmasını güçtür.

Farklı kişilik özelliklerine, karakteristik davranışlara, düşüncelere ve iç yaşantı örüntüsüne

sahiptirler. Bu karakteristikler kendisini çok farklı toplumsal durumlarda gösterir.

Kişilik bozuklukların oluşma nedenleri.

Başlıca nedenler çocuklukta yetiştirme tarzı ve geçirilen travmatik olaylar gelir.

Görülme sıklığı.

Sınırda kişilik bozukluğu ve bağımlı kişilik gibi psikolojik hastalıklar genelde kadınlarda görülür. Paranoid kişilik bozukluğu ve narsistik kişilik bozukluğu daha çok erkeklerde görülür.

  1. Tuhaf davranışlar
  2. Paranoid kişilik bozukluğu
  3. Şizoid kişilik bozukluğu
  4. Narsistik kişilik bozuklu
  5. Şizotipal kişilik bozukluğu
  6. Dramatik, duygusal ve düzensiz davranış
  7. Antisosyal kişilik bozukluğu
  8. Sınırda kişilik bozukluğu
  9. Histrionik kişilik bozukluğu
  10. Narsistik kişilik bozukluğu
  11. Endişeli veya korkulu kişilik bozukluğu
  12. Çekingen kişilik bozukluğu
  13. Bağımlı kişilik bozukluğu
  14. Obsesif kompülsif kişilik bozukluğu

8) Çocuklarda ruhsal bozukluklar

Tanısı bebeklikte, çocuklukta yada ergenlikte konulan psikolojik hastalıklardır.

Gelişim bozuklukları ve öğrenme bozuklukları gibi psikolojik hastalıkların semptomlarının bazıları yetişkinlikte de devam eder.

Çocuklarda ruhsal bozukluklar listesi

Otizm Spektrum Bozuklukları

Asperger

Otistik Bozukluk

Rett Sendromu

Bağlanma Bozuklukları

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu – DEHB

Davranış Bozukluğu

Özgül Öğrenme Güçlükleri

Yazılı Anlatım Bozukluğu

Yıkıcı Duygu Durum Bozukluğu

Enkoprezis İrade dışı kaka tutamama

İdrarını tutamama

Etkileyici Dil Bozukluğu

Diskalkuli (Matematik Bozukluğu)

Karşıt Olma – Karşı Gelme Bozukluğu

Dürtü Kontrol Bozuklukları

Okuma Bozukluğu

Ruminasyon Bozukluğu (çocuklarda geviş getirme)

Seçici Konuşmamazlık (Mutizm)

Ayrılık Kaygısı Bozukluğu

Sosyal (Pragmatik) İletişim Bozukluğu

Basmakalıp Hareket Bozukluğu

Kekemelik

Tourette Bozukluğu

Geçici Tik Bozukluğu

Zeka geriliği

9) Psikolojik hastalıklar – Nörobilişsel bozukluklar

Nörobilişsel psikolojik hastalıklar.

Beynin yapısında ya da fonksiyonlarında oluşan bozukluklardan kaynaklanır.

Nörobilişsel psikolojik hastalıklar hafıza, problem çözme ve algı gibi bilişsel kabiliyetlerle ilgilidirler. Deliryum, hafif bilişsel bozukluk ve demans bireyin daha önceden sahip olduğu bilişsel kabiliyetlerde azalma olduğu anlamına gelir. Nörobilişsel psikolojik hastalıkların ortaya çıkma nedenleri. Alzheimer, Parkinson, travmatik beyin hasarı, enfeksiyonlar, alkolü kötüye kullanma, serebrovasküler hastalıklar.

  1. Psikolojik rahatsızlıklar – Alzheimer

Eskiden bireyin güçlük duymadan yaptığı bir çok şeyde zorlanmasına sebep olur.

Her unutkanlık yaşayan hasta Alzheimer değildir.

Hastalar bu kayıplarından ötürü kaybolabilir, kişilik ve davranış farklılıkları gösterebilirler.

Başlangıçta hafif belirtiler göstererek ileri aşamalarına gelindiğinde hastaya bakım gerekebilir.

  1. Psikolojik rahatsızlıklar -Parkinson

  2. 1. Vücut hareketlerinin koordinebir şekilde yapılmasında önemli görevi olan dopamin hormonu üreten hücrelerin kaybı ile ortaya çıkar. Hastalığın oluşmasında genetik yatkınlık önemli rol oynar.
  3. 2. Parkinson tedavisi.İlaç tedavisi, Vitamin desteği, Fizyoterapi, Psikoterapi
  4. 3. Parkinson’da görülen belirtiler
  5. İlk görülen ve en çok bilinen bulgusu titreme ve yavaş hareket etmektir.
  6. Anımsama, karar verme, kelime bulma, matematiksel işlemler yapma, yeni bilgileri edinmede güçlük.
  7. Koku duyusunda azalma
  8. El yazısında küçülme
  9. Kabızlık
  10. Baş dönmesi ve bayılma
  11. Düşük tonlarla konuşma
  12. Öne eğilerek kamburlaşmak
  13. Boş gözlerle bakmak
  14. Kollarda ve bacaklarda sertlik
  15. Bir çok kronik hastalıkta olduğu gibi Parkinson hastaları arasında depresyon gibi psikolojik hastalıklar sıklıkla görülebilir.
  16. Parkinson hastalarında aşırı sinirlilik gibi davranışsal problemler görülebilir.

10) Psikolojik hastalıklar – Madde bağımlılığı

Madde bağımlılığı yada Madde kullanım bozukluğu da denir.

Madde bağımlılığı nedir?

Bir maddenin kişinin kendisine yada başkalarına zarar verecek miktarda yada metotlarla alınmasına madde kullanım bozukluğu denir.

Bağımlılık yapan maddeler nelerdir?

Uyuşturucu ve alkolün yanı sıra yatıştırıcılar, uyku hapları gibi psikiyatrik ilaçlarda yer alır. Örneğin; amfetaminler, barbitüratlar, benzodiazepinler.

Bu maddelerin aşırı tüketilmesi yada kullanılmaması durumunda verilen tepkiler. Hayal görme, hafıza, cinsel yada uyku bozuklukları gibi fiziksel bulgular görülebilir. Madde etkisi altında anti-sosyal davranışlar ve uzun süreli kişilik değişiklikleri görülebilir. Madde bağımlılıklarından sadece bireyler değil toplumda bir çok yönden olumsuz etkilenir. Zararları ekonomide, artan suç oranlarında görülür. Türkiye’de uyuşturucu madde bağımlılıklarından birine sahip olma oranı yüzde 3’tür. Bu orana alkol ve sigara dahil değildir.

Madde bağımlılığı risk altındaki gruplar. Göçmenler, mülteciler, işsizler, tutuklular, sokakçocukları ve müzisyenler.

Madde bağımlılıkları – Nedenleri

Uyuşturucuya başlamada biyolojik genetik nedenler kadar çevrenin de etkisi görülür. Merak, arkadaş etkisi en çok dile getirilen nedenlerdir. İnsanların çoğu neden bazılarının madde bağımlısı haline geldiğini anlamakta güçlük çeker. Bağımlılığı olan bireyleri ahlaksızlıkla yada zayıf irade sahibi olmakla suçlarlar. Oysaki beyin yapısında değişiklikler yapan maddelerden kurtulmak için güçlü bir irade çoğu kez yeterli olmaz.

Madde bağımlılıkları – Tedavisi

Ne yazik ki genellikle madde bağımlılığı başladıktan sonra onun kötü etkilerini ortadan kaldırmak için kullanılır terapi yöntemleri. Oysaki amaç madde bağımlılığını engellemek olmalıdır. Madde bağımlılarında tedavi olanların oranı oldukça düşüktür. Madde bağımlılığı ile baş etmek için bir çok terapi metodu kullanılır. En başarılı sonucu almak için ilaç terapisinin yanında psikoterapi de önerilir. Hastalar sıklıkla madde bağımlılığını bıraktıktan sonra geri dönüş yaparlar. Bu nedenle tedavinin tekrarlanabilir. Hastanın ihtiyaçlarına göre tedavi değiştirilebilir yada alternatif tedavilerin uygulanması gerekebilir.

Psikolojik hastalıklar tanısı nasıl konur?

Psikolojik hastalıklara tanı koymak, fiziksel hastalıklara tanı koymaktan daha zordur.

Hekimlerin teşhis koymalarına yardımcı olan rötgen, kan tahlili gibi bir çok yardımcı bulunur. Psikolojik hastalıkların teşhisinde de nöropsikiyatri alanında gelişmeler oldu. Fakat bu alanda ki gelişmeler yetersizdir.

Peki psikiyatrist, klinik psikolog ve psikoterapistler göremedikleri psikolojik hastalıkların teşhisini nasıl koyarlar?

Psikolojik hastalıkların teşhisinde tıp modeli kullanılır. Fiziksel hastalıkların tanımı gibi yapılır.

Hastanın şikayetleri dinlenerek, hastalık belirtilerine göre uygun teşhis tanısı konur.

  1. Görüşme.İlk aşamada hastaların şikayetleri konusunda yaptıkları sözlü ifade
  2. psikolojik tanı konulmasında esas teşkil eder.
  3. Teşhis mülâkatları.Ruh sağlığı hizmetleri veren uzmanların kullanması için
  4. hazırlanan standart soruları kapsar. Danışanın yaşadığı sıkıntılar ve bu problemlerin
  5. neden olduğu psikososyal sonuçları rapor ederler.
  6. Psikometrik testler.Bu testlerde hastalardan sorulara cevap vermeleri yada
  7. bilgisayar destekli bazı işlemleri yerine getirmeleri istenebilir.

Psikolojik hastalıkların neden olduğu şikayetler


Zihinsel. Tekrarlayan rahatsız edici düşünceler gibi

Davranışsal. Agresif olmak gibi

Algısal. Başkalarının göremediği şeyleri görmek gibi

Fiziksel. Yorgunluk ve ağrılar gibi

Psikolojik hastalıkların belirtileri birbirine benzer. Teşhis konulurken ayırt edilmesi güç olabilir.

Psikolojik hastalıkların tanısı için gerekli olan semptomlar ayrıntılı ve açık bir şekilde değişik gözlemcilerin farklı yorumlamalarına mahal vermeyecek şekilde yapılmalıdır. Psikolojik hastalıkları tanı teşhis kitapları. Psikolojik hastalıkların teşhisinde yaygın olarak iki tanı teşhis kitabı kullanılır. Biri Amerikan Psikiyatri Derneği tarafından hazırlanan DSM, diğeri Dünya Sağlık Örgütü tarafından hazırlanan ICD’dir. DSM kitaplarının yıllar içinde yeni basımlarını resimde görerek giderek daha fazla hastalık tanımı yapıldığını görebiliriz.

Psikolojik hastalıklar teşhis edilirken uzmanlar aldatılabilir mi?

Psikolojik hastalıklara tanı konulması sırasında ruh sağlığı uzmanları kolaylıkla aldatılabilirler.

Örnek

David Rosenhan bunu kanıtlamak için hasta olmayan anlaşmalı bireyleri Amerika’da farklı

kliniklere gönderdi. Sesler duyduklarını söyleyen tüm sahte hastalar kliniklere hasta olarak

derhal kabul edildiler. Kliniğe alındıktan sonra sürekli normal davranışlar sergilemelerine

rağmen hasta olmadıklarına uzmanları ikna edemediler. Zira damgalanan sahte hastaların

yaptığı her davranış hastalıklarının bir belirtisi olarak görüldü. Klinikteki gerçek hastalardan

bazıları ise onların psikolojik hastalıklara sahip olmalarından şüphe duydular (Rosenhan,

1973).

Bu utandırıcı sonuçların yayınlanmasından sonra bir klinik Rosenhan’dan kendilerine sahte

hastalar göndermesini, muhakkak doğru teşhiste bulunacaklarını iddia ettiler. İlerleyen

günlerde klinik 195 hasta arasından 48 sahte hasta tespit ettiklerini açıkladı. Oysaki

Rosenhan hiç sahte hasta yollamamıştı.

Psikolojik hastalıklara teşhis ne gibi sakıncaları beraberinde getirebilir?

Psikolojik hastalıklara tanı konulmasına yardımcı olan gereçler hızla gelişiyor. Bu alanda bir çok psikometrik gereçler geliştiriliyor.

Fakat psikolojik hastalıklara tanı konulmasının bazı sakıncalarıda olabilir.

Kişilerin yaşadığı yakınmaların, psikolojik hastalık olarak nitelenmesi kişinin toplumda damgalanması anlamına gelebilir. Bu durum kişinin sağlığına daha da olumsuz yönde etki eder.

Birey toplumda izole edilebilir ve problemlerinin üstesinden gelmelerinde daha olumlu etki edebilecek olan sosyal destekten mahrum kalabilirler.

Tanı sonrasında bireyin çevresi bu psikolojik hastalığı bireyin kişiliğinin yegane özelliği imiş gibi görebilir.

Bireye psikolojik hastalık teşhisi koymak kendilerine özgü sıfatlarını görmezden gelmek anlamına gelir.

Normal olan günlük problemler psikolojik hastalıklara dönüştürebilir. Örneğin; kendisini mutsuz olarak nitelendiren birey kolayca depresyon tanısı alabilir. Mutsuzlukla baş etmek, depresyonun üstesinden gelmekten daha kolaydır.

Çok basit problemlerde psikolojik hastalıklar teşhisi alabilir. Örneğin kafein nedeniyle yaşanan uyku problemleri.

Kimi eleştirmenler psikolojik hastalıklara yapılan tanılarının gözden geçirilmesini istemektedirler. Hastalık tanımlarını yapan manuellerin içeriklerine gelen eleştirilerle defalarca yenilendiler. Kimi psikolojik hastalıklar zamanla psikolojik rahatsızlık olmaktan çıktı. Örneğin; homoseksüellik 1952 yılına kadar APA tarafından hastalık olarak görülürken, bu tarihten sonra psikolojik tanı kitabından çıkarıldı. (Kaynak:umutevim)


Yayınlanma: 30.11.2024 13:31

Son Güncelleme: 30.11.2024 13:31

Psikolog

Hidayet

ÇALIŞKAN

Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)

Uzmanlıklar:

İlişki / Evlilik Problemleri , Çocuk ve Ergenlik Dönemi Ruhsal Sorunları , Depresyon ve Mutsuzluk
Online TerapiOnline Ter...
süre 45 dk
ücret 2150
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
Hizmet vermiyor
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

Anlık Paylaşımlar ile Anı Yaşamak

Günlük yaşamımızın bir parçası haline gelen teknoloji ve sosyal medya kullanımının hayatımızın büyük bir alanını kapsamış olduğu yadsınılamaz bir gerçek. Durum böyleyken "Bağımlılık mı, ihtiyaç mı?" sorusunun cevabını çoğu kez bulmakta zorluk çekiyoruz ve çoğu kez sormaya ihtiyaç duymuyoruz. (Ertemel ve Eroğlu Pektaş) tarafından 2018 yılında Mobil Teknoloji Bağımlılığı ile ilgili 24 üniversite öğrencisiyle yapılan nitel çalışma sonucu oldukça dikkat çekici gözükmektedir. "Akıllı telefon kullanım sıklığınız nedir sorusuna katılımcıların %45’i 4-7 saat arasında cevap vermiştir. Günün 8 saat üzerindemobil internette zaman geçiren öğrenciler ise katılımcıların %20’sini oluşturmaktadır. 1 saatten az ve 1-3 saat arası vakit geçiren öğrencilerin toplamı ise katılımcıların %32’sini oluşturmaktadır." Çağımızın şartlarına bağlı olarak teknoloji ve sosyal medya hayatımızın bu kadar merkezinde iken ondan tamamen kopmak, bağımlı kategorisine girmeyen kişiler için de oldukça zor görünebilmekte. Nitekim çoğumuz henüz bağımlı hissetmiyorken sosyal medya platformlarını kullanmaya ve bu platformlara erişmeyi sağlayan teknolojik araçlara yöneldik. Birden çok sebebi olabilen bu yönelişin ana nedenleri arasına merak, ilerleyen teknolojiye ayak uydurabilme ve ihtiyaç olarak bakılabilir. (Akyürek, 2020) tarafından Lise Öğrencilerinin Telefon Kullanımına ilişkin çalışması önemli görülmektedir. "Öğrencilerin akıllı telefonu kullanım amacı olarak 'sosyal medya' %32.7 ile oran açısından en yüksek çıkmıştır. Öğrencilerin akıllı telefonu kullanım amacı olarak 'eğitim amaçlı durumlar'ise %8.2 ile oran açısından en düşük çıkmıştır. Ayrıca öğrencilerin akıllı telefonu kullanım amacı 'konuşmak' %14.9, 'mesajlaşmak' %22.5 ve 'diğer durumlar (internette sörf yapmak, müzik dinlemek, oyun oynamak, fotoğraf-video çekmek vb.)' ise %21.8çıkmıştır." Teknoloji ve sosyal medya bağımlılığın önemli diğer kullanım amacını ise mutlu olma arzusu ve günlük hayatın yoğunluğundan kaçış olarak belirtebiliriz. Bu davranışımız sonucunda andan uzaklaşarak teknolojik gerçekliği ve anlık paylaşımların getirmiş olduğu mutluluğu kabul etmiş bulunuruz. (Güney, 2017)' e göre, bireyler sosyal medya etkileşimleri sonucunda tanıdık ya da tanımadık birçok kişiyle karşılıklı iletişime girme ve karşılığında almış oldukları doyum ile bir mutluluk yaşayabilir. Kişinin hoşuna giden bu durum sonucu bir kısırdöngü zinciri başlayacak ve birey farkında olmadan kendisini bağımlılık okyanusunda bulacaktır.Özetleyecek olursak; dikkat etmemiz gereken hususlar: sosyal medya kullanım süremiz, sosyal medya kullanım amacımız ve sosyal medya platformlarının günlük hayatımız üzerindeki etkilerinin gündelik hayatımıza etkisi önem arz ediyor. Bu doğrultuda soracağımız sorulardan birkaçı şunlar olabilir: Sosyal medya kullanımı hayatımızın merkezinde şekilleniyor olabilir mi? Hayatımızdaki bazı doyurulmamış ruhsal ihtiyaçlarımızı sosyal medya üzerinden gidermeye çalışıyor olabilir miyiz? Sosyal medya kullanımı bizim günlük hayat verimimizi düşürüyor olabilir mi? Teknoloji çağında bu soruları sormak artık git gide zorlaşıyor. Dikkatimizi ve kendimizi neye odaklayacağımızı seçemeyeceğimiz kadar yoğun ve renkli seçenekler arasında kaybolurken buluyoruz. Gündelik yaşamı kaçırma korkusu ve sosyal iletişim ihtiyacımız bizi sosyal medya araçlarına bağımlı hale getirebiliyor. Bağımlı olmayı seçmiyoruz adeta kendimizi seçenekler arasında kaybolmuş ve gün sonunda ekran süremizi aşmış halde buluyoruz. Neler Yapılabilir ?Ebeveynler aile etkinlikleri düzenleyerek gerçek ortamda sosyalleşmeye öncelik verebilir. Aile buluşmaları, topluluk halinde etkinliklerin artırılması ve aile içi mini saatler ile teknolojiden uzak ortak zaman etkinlikleri oldukça kıymetli.Şikayetçi olmak yetmez, adım atabilmeli ve alternatifler üretebilmek kıymetli. Evet odaklarımız dağılıyor ancak elimiz telefona gitmeden önce diğer seçenekleri taramak ve eğlenceli olan gerçek hayata dair bir etkinlik seçmek mümkün. Bireysel etkinlikler için bahsedecek olursak: yürüyüş saati, okuma saati, gezi saati, spor saati, vb.Çocuklar için kısıtlamalar önemli. Maalesef günümüzde çocuklar tablet ve telefonla bir arada büyüyor ve 0-6 yaş gelişim döneminde sosyal etkileşim ve özellikle anne - baba ile çocuk etkileşimi çok kıymetli. Kişilik oluşumu başta olmak üzere çocuğun hayatındaki algılarının en açık olduğu bu dönemlerde birebir etkileşim ve aktivitelere öncelik vermek yine ebeveynlerin kontrolünde. Çocuklar anne ve babalarını rol model alırlar. Çocuğunuzun istediği bir alışkanlığı kazanması için çabalıyorsanız ve buna rağmen çocuğunuz ekran başından kalkmıyorsa sizi model alıyor olabilir mi? Çocuğunuzla ortak kitap okuma saati, hobi etkinlik saati, çalışma ve yürüyüş saatleri gibi farklı etkinlikler yapıyor olmanız çocuğunuzun alışkanlıklarını etkileyecektir. Her çocuk ebeveyninin aynasıdır.Diğer önemli olan ise zaman kısıtlaması. Sınırlar ebeveynler ve çocuklar arasında önemli bir etki alanı oluşturur. Kurallar ve sınırlar varsa iletişim saygı ve sevgi çerçevesinde olgun bir karakter gelişimini destekler. Teknoloji ve sosyal medya için de sınırlar etkilidir. Eğer “hayır” derken izin vermeyi sürdürüyorsanız ya da “hayır” demenin çocuğunuza baskı oluşturacağını düşünüyorsanız sağlıklı sınırlardan söz edilemez. Süre sınırını çizmek ve bunu düzenli şekilde uygulamak çocuğunuzun erken yaşta bağımlı olmasının önüne geçebilir ve alternatiflere yönelmesini sağlayabilir.Kendi hayatınıza öncelik vermek. Sosyal medya hayatınızın merkezi haline gelmişse eğer sorgulamakta fayda var. Keyif aldığım etkinlik ve faaliyetler neler? Sosyal medyayı bu kadar yoğun kullanmamın arka planında başka etkenler olabilir mi? Uzman desteğine ihtiyaç duyuyor olabilirsiniz. Bazen zor zamanlar geçirirken kendimizi boşlukta hissederiz ve bu boşluğu doldurabilecek kolay faaliyetler ile vaktimizi geçiririz. Geçici bir çözüm yoludur ve sorunlarımızın daha da büyümesine sebep sunabilir. Bir uzmana başvurarak destek almaktan çekinmeyin.KAYNAKÇAErtemel, A. V., & Eroğlu Pektaş, G. Ö. (2018). Dijitalleştiren Dünyada Tüketici Davranışı Açısından Mobil Teknoloji Bağımlılığı: Üniversite Öğrencileri Üzerine Nitel Bir Araştırma (Mobile Technology Addiction in Terms of Consumer Behavior in the Digitizing World: A Qualitative Research on University Students). Yıldız Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(02), 18-34.AKYÜREK, M. İ. Lise Öğrencilerinde Akıllı Telefon Kullanımı ve Bağımlılığı. Turkish Journal of Educational Studies, 7(2), 42-63. Güney B. Dijital Bağımlılığın Dijital Kültüre Dönüşmesi: Netlessfobi. Yeni Medya Elektron Dergi. 2017;1(2)Ayas, T. ve Horzum, M. B. (Ed.). (2016). Teknolojinin Olumsuz Etkileri. Ankara: Vize Yayıncılık.

Online Terapi: Bilmeniz Gerekenler

Online Terapi: Bilmeniz GerekenlerOnline terapi, son yıllarda hem zamandan hem de mekandan bağımsız olarak psikolojik destek almak isteyenler için giderek daha popüler hale geldi. Türkiye'de de bu alanda sunulan hizmetler çeşitleniyor. Ancak, yüz yüze terapiye kıyasla daha yeni bir yöntem olması nedeniyle, akıllarda birçok soru işareti oluşabiliyor. Bu yazıda, online terapiye başlamadan önce bilmeniz gereken en önemli noktaları derledim.Güvenilir Bir Platform ve Terapist Nasıl Bulunur?Online terapiye adım atarken en kritik konulardan biri, doğru ve güvenilir bir platform seçimi yapmaktır. Bu platformlar, genellikle lisanslı psikolog, psikiyatrist veya psikolojik danışmanları bünyelerinde barındırır. Bu platformun veri gizliliği politikalarını ve güvenlik önlemlerini mutlaka inceleyin, güvenilir olduğunu kendi gözlerinizle görün.. Kişisel bilgilerinizin ve seans kayıtlarınızın nasıl korunduğunu net bir şekilde anlamanız önemlidir.Platformun güvenilirliğini sağladıktan sonra, terapistin kendisinin de yetkinliğini sorgulamak gerekir. Türkiye'de bir psikoloğun mesleğini icra edebilmesi için gerekli lisanslara sahip olması şarttır. Terapi alacağınız kişinin diplomasının olduğunu kontrol etmek, çok çok önemlidir.. Çoğu güvenilir platform, terapistlerin eğitim bilgilerini, uzmanlık alanlarını ve lisans numaralarını açıkça paylaşır. Bu platform ise bu bilgileri uzmanlarından e-devlet onaylı mezuniyet belgesi talep edip kontrollerini sağlayarak kayıtlarını oluşturuyor. Yani burada lisanslı terapistler olarak sizlere güvenli hizmet sağladığımızdan emin olabilirsiniz. Fakat elbette terapistlerin yetkinliğini ancak deneyimleyerek anlayabilirsiniz. Bunun için uzmanlık almak istediğiniz konulara dair uzmanınızın ek sertifikalar alıp almadığına bakabilirsiniz. Bu sertifikaları bu platformun sertifikalar kısmından inceleyebilmeniz mümkündür. Seans Ücretleri ve Ödeme YöntemleriOnline terapinin maliyeti, yüz yüze terapide olduğu gibi terapistin deneyimine, uzmanlık alanına ve seansın süresine göre değişebilir. Türkiye'deki online terapi platformları genellikle seans başına ücretlendirme yapar ve bu ücretler geniş bir aralıkta seyredebilir. Terapistin size seans başı alacağı ücreti hangi aralıkta tuttuğu tamamen kendisiyle ilgili bir durumdur. Pahalı olan iyidir gibi bir düşünce doğru olmadığı gibi ekonomik koşulları göz önünde bulundurduğunuzda değerinin çok altında seans ücretleri talep edilmesini de sorgulayabilirsiniz. Bu platform, belirli aralıklarla taban seans fiyatı belirlemektedir. Bundan dolayı ödeyeceğiniz ücretlerin uzmanın kendi eğitim-uzmanlık-titr-mesleki deneyim yılına göre çok çeşitli faktörlerle belirlediğini unutmayınız. Ödeme yöntemleri de platformdan platforma farklılık gösterir. Kredi kartı, banka havalesi veya online ödeme sistemleri en yaygın kullanılan yöntemlerdir. Ödemenin platform üzerinden güvenli bir şekilde yapıldığından emin olmanız, olası sorunların önüne geçmenize yardımcı olur. Bu platform için herhangi bir sorun yaşamadan güvenli bir şekilde ödeme yapacağınız ve 24 saatten fazla olması koşuluyla seanslarınızı iptal etmek ya da değiştirmek istediğinizde yüzde yüz para iadesi alabileceğinizi hatırlatmak isterim. Seanslara gelmeden önce ödeme yapmanız hem sizin seans saatinizi güvence altına almanız hem de terapistinizin o saati size özel kullanmak üzere seans oluşturması için elzemdir. Kimi özel durumlar haricinde son dakika iptalleri terapistleri zor duruma sokabilmektedir. Bundan dolayı katılamayacağınız ihtimali olan seanslar için terapistinizi zor duruma sokmamak adına seansınızı ertelemek ya da yeni seans gün ve saati oluşturmak gibi yollara baş vurabilirsiniz. Online Terapinin Avantaj ve DezavantajlarıOnline terapinin en büyük avantajı, zaman ve mekan esnekliği sunmasıdır. Büyük şehirlerde yaşayanlar için trafik derdini ortadan kaldırır. Aynı şekilde, fiziksel hareket kısıtlılığı olanlar veya yurt dışında yaşayanlar için de psikolojik destek almayı kolaylaştırır. Kendinizi en rahat hissettiğiniz ortamda, evinizin konforunda seanslara katılabilirsiniz.Ancak, online terapinin bazı dezavantajları da olabilir. Teknik aksaklıklar (internet bağlantı sorunları, ses kesintileri) seansın akışını bozabilir. Bundan dolayı lütfen seanslardan önce sessiz, rahatsız edilmeyeceğiniz bir odada olduğunuzdan ve internet hızınızın en az 16 Mbps olduğundan emin olunuz. Görüntünüzün uygun bir şekilde terapistiniz tarafından görülebilmesi için de mümkünse cep telefonunuzdan değil tablet ya da bilgisayarınızdan bağlanmanız ve belinizden yukarısının görünüyor olabildiği bir pozisyonda oturuyor olmanız önemlidir.Bazı insanlar için yüz yüze iletişimin sunduğu beden dili ve mimiklerin tam olarak anlaşılamaması bir eksiklik olarak görülebilir. Bu nedenle, ilk seansı deneme amaçlı kullanarak online terapinin size uygun olup olmadığına karar verebilirsiniz. Şunu akılda tutmakta fayda var. Terapistinizle kuracağınız ya da kuramayacağınız ilişki tamamen yolda belli olacaktır. Kimi zaman terapistin mizacının size uygun olmadığını düşünebilirsiniz. Kimi zaman terapistin uyguladığı terapi ekolünün sizin hayat görüşünüzü yansıtmadığını düşünebilirsiniz. Bu ve benzer tüm durumlar için terapistinizle terapötik ilişki kuramadığınızı ya da yargılandığınızı hiissettiğinizi veya rahatlıkla konuşamadığınızı fark ettiğini düşünüyorsanız başka terapistler aramanız gerektiğini belirtmek gerekir. Bu her zaman terapistin iyi ya da kötü oluşuyla ilgili olmayabilir. Doğru ekol, doğru uzmanlık ve danışan ilişkisi kurulabildiğini ya da kurulamadığını görmek ancak seanslar devam ederken anlaşılabilir.İlk Seansa Nasıl Hazırlanmalıyım?İlk seans, genellikle tanışma ve ihtiyaçlarınızı konuşma seansı olur. Seans öncesi, kendinize sessiz, rahat ve mahremiyetinize özen gösteren bir alan ayarlayın. İyi bir internet bağlantınızın olduğundan emin olun ve kulaklık kullanmak, daha iyi bir ses kalitesi sağlayabilir.Terapistinize kendinizi tanıtın, terapiye başlama nedenlerinizi ve beklentilerinizi açıkça ifade edin. Hatta aklınızdaki soruları (terapinin süreci, yöntemleri vb.) not alarak seansa girmek, daha verimli bir başlangıç yapmanızı sağlar. Fakat bunları yapmanız için zaten terapistiniz size uygun soruları sorup yönledirecektir. Ne anlatacağım diye endişelenmenize hiç gerek yoktur.Unutmayın, terapi bir maraton değil, bir süreçtir. Online terapi, bu süreci size daha ulaşılabilir ve esnek bir şekilde sunar. Önemli olan, kendinize en uygun yolu ve terapisti bulmaktır.SİZ DE ONLİNE TERAPİYLE KENDİNİZE YATIRIM YAPMAYA BAŞLAMAK İÇİN ŞİMDİ TAKVİMİMDE BELİRTTİĞİM SEANS SAATLERİNDEN BİRİNİ AYIRTARAK BENİMLE GÖRÜŞMEYE BAŞLAYABİLİRSİNİZ.
Fatma MISIR 03.09.2025

Cinsel Terapiye İhtiyacım Var Mı?

Cinsel Terapi Nedir ve Ne Zaman Cinsel Terapiye Baaşvurmalıyım?Cinsel terapi, bireylerin ve çiftlerin cinsel işlev bozuklukları, cinsel kimlik veya yönelim sorunları, ilişki dinamikleri ve cinsel yaşamla ilgili diğer zorlukları aşmalarına yardımcı olan bir psikoterapi dalıdır. Bu terapi, bireylerin cinsel sağlıklarını ve genel refahlarını iyileştirmeyi hedefler. Cinsel terapi, genellikle alanında uzmanlaşmış bir psikolog tarafından uygulanır. Cinsel terapiye başladığınız ilk seanstan itibaren psikoloğunuz sizden partnerinizle cinsel perhiz uygulamanızı yani uzmanınız söyleyene kadar cinsel ilişkiye kesinlikle girmemenizi söyler. Bu perhize uymanız, psikoloğunuzun sizlere vereceği ev ödevlerini uygulamak ve seansların sizin lehinize gitmesi için çok önemlidir. Cinsel Terapiye Ne Zaman Başvurulmalıdır?Cinsel terapiye başvurmak için birçok sebep olabilir. Eğer cinsel yaşamınızda veya ilişkinizde aşağıdakine benzer sorunlar yaşıyorsanız, bir uzmana danışmayı düşünebilirsiniz:Cinsel İşlev Bozuklukları: Cinsel isteksizlik, sertleşme sorunu, vaninismus, erken veya geç boşalma, orgazm olamama, ağrılı cinsel ilişki gibi durumlar.İlişki Sorunları: Partnerle cinsel uyumsuzluk, cinsel iletişim eksikliği, aldatma sonrası yaşanan güven sorunları veya cinsel yaşamın rutinleşmesi.Psikolojik Faktörler: Cinsellikle ilgili anksiyete, depresyon, özgüven eksikliği, cinsel travma geçmişi veya vücut algısı sorunları.Cinsel Kimlik ve Yönelimle İlgili Sorunlar: Cinsel kimlik veya yönelimle ilgili kafa karışıklığı, kabul görmeme hissi veya toplum baskısı.Cinsel İşlev Bozukluklarının Kısaca TanımıVajinismus: Vajinismus, vajina girişindeki kasların, cinsel ilişki veya vajinal penetrasyonu engelleyecek şekilde istemsiz ve tekrarlayıcı bir şekilde kasılması durumudur. Bu kasılmalar, kişinin kendi kontrolü dışında gerçekleşir ve genellikle ağrı, yanma, batma veya gerilme hissine neden olur. Vajinismus, cinsel ilişkiyi, jinekolojik muayeneyi, tampon kullanımını veya diğer vajinal penetrasyon gerektiren eylemleri imkansız hale getirebilir veya son derece zorlaştırabilir.Vajinismusun psikolojik ve fiziksel olmak üzere birçok nedeni olabilir. Genellikle, cinsel ilişkiye veya vajinal penetrasyona dair korku, kaygı, travmatik deneyimler, yanlış bilgiler veya yetiştirilme tarzından kaynaklanır. Ancak, fiziksel bir rahatsızlık (örneğin enfeksiyon veya kist) nedeniyle ağrı hissetme korkusu da vajinismusa yol açabilir.Tedavisi genellikle cinsel terapi, psikoterapi ve fiziksel egzersizleri içerir. Terapist, bireyin vajinismusa neden olan korku ve kaygılarını anlamasına yardımcı olurken, aynı zamanda vajinal kasları gevşetmeye yönelik özel egzersizler ve teknikler öğretir. Doğru bir uzmandan destek almak, bu sorunun üstesinden gelmek için atılan en önemli adımdır.Erken Boşalma:Erken boşalma (prematüre ejakülasyon), cinsel aktivite sırasında kişinin veya partnerinin istediğinden daha kısa sürede, genellikle penetrasyondan hemen sonra veya hemen önce boşalması durumudur. Bu durum, bireyin kontrol mekanizmasının dışında gerçekleşir ve genellikle cinsel yaşamda sıkıntıya, kaygıya, utanç duygusuna ve özgüven kaybına yol açar.Erken boşalma psikolojik ve biyolojik faktörlerin birleşiminden kaynaklanabilir. Yaygın nedenleri arasında cinsel performans kaygısı, stres, depresyon, ilişki sorunları ve cinsel travma geçmişi yer alabilir. Biyolojik faktörler ise hormonal düzensizlikler, tiroid sorunları veya prostat iltihabı gibi durumları içerebilir.Bu durumun tedavisi genellikle multidisipliner bir yaklaşımla ele alınır. Cinsel terapi, psikoterapi, ilaç tedavisi veya davranışsal teknikler (örneğin dur-başla veya sıkma tekniği) gibi yöntemler uygulanabilir. Önemli olan, bu durumu bir hastalık olarak görmek yerine, uzman bir profesyonelden yardım alarak aşılabilecek bir sorun olduğunu bilmektir.Geç Boşalma:Geç boşalma (gecikmiş boşalma), cinsel aktivite sırasında kişinin arzu etmesine ve yeterli cinsel uyarılmaya rağmen boşalamaması veya boşalmanın normalden çok daha uzun sürmesi durumudur. Bu durum, bireyin veya partnerinin cinsel tatminini engelleyebilir ve hem kişide hem de ilişkide hayal kırıklığına, endişeye ve strese yol açabilir. Geç boşalmanın altında yatan nedenler genellikle psikolojik, fiziksel veya farmakolojik faktörlerin bir kombinasyonudur.Psikolojik Nedenler: Cinsel performans kaygısı, partnerle yaşanan ilişki sorunları, cinsel fantezilere aşırı odaklanma veya cinsel birleşmeyi 'doğru' yapmaya dair mükemmeliyetçi düşünceler bu duruma yol açabilir. Ayrıca, çocuklukta veya geçmişte yaşanan cinsel travmalar da geç boşalmanın psikolojik kökenlerinden biri olabilir.Fiziksel Nedenler: Diyabet, sinir hasarı, hormonal dengesizlikler, prostat ameliyatı gibi tıbbi durumlar geç boşalmaya neden olabilir. Bu nedenle, bir uzmana başvurulduğunda öncelikle tıbbi bir değerlendirme yapılması önemlidir.Farmakolojik Nedenler: Antidepresanlar, yüksek tansiyon ilaçları veya alkol gibi bazı maddelerin kullanımı da geç boşalmaya yol açabilir.Geç boşalma tedavisinde en etkili yöntemlerden biri, duruma özel olarak tasarlanmış bir cinsel terapiprogramıdır. Bu terapi, bireyin cinsel performans üzerindeki kaygılarını azaltmasına, cinsel fantezilerini anlamasına ve partneriyle daha açık iletişim kurmasına yardımcı olur. Gerekli durumlarda, ilaç tedavisi veya yaşam tarzı değişiklikleri de (alkol tüketiminin azaltılması gibi) tedavi planına dahil edilebilir. Önemli olan, bu sorunun üstesinden gelinebileceğini ve yalnız olmadığınızı bilmektir. Bir cinsel terapistten veya ürologdan destek almak, hem kişisel hem de ilişkisel refahınız için atılacak en doğru adımlardan biridir.Anorgazmi:Anorgazmi, yeterli cinsel uyarılma olmasına rağmen kişinin cinsel ilişki veya mastürbasyon yoluyla orgazm olamaması veya orgazmın belirgin bir şekilde gecikmesi durumudur. Bu durum, bireyin cinsel yaşamında hayal kırıklığına, kaygıya ve tatminsizliğe yol açabilir. Anorgazmi genellikle iki ana kategoriye ayrılır:Birincil Anorgazmi: Bireyin hayatı boyunca hiç orgazm deneyimlememiş olması durumudur.İkincil Anorgazmi: Bireyin geçmişte orgazm yaşayabilmişken, daha sonra orgazm olma yeteneğini kaybetmesidir. Bu durum, genellikle yaşam tarzı değişiklikleri, stres, ilişki sorunları veya tıbbi durumlar gibi bir tetikleyici faktörle ilişkilidir.Anorgazmi, tek bir nedene bağlı olmayabilir ve genellikle psikolojik, fizyolojik ve farmakolojik faktörlerin birleşiminden kaynaklanır.Psikolojik Nedenler: Cinsel performans kaygısı, stres, depresyon, cinsel travma, utanç veya suçluluk duyguları, partnerle iletişim sorunları ve cinsel mitler anorgazmiye yol açabilir.Fizyolojik Nedenler: Hormonal dengesizlikler, sinir sistemi rahatsızlıkları, diyabet, pelvik bölgeye uygulanan ameliyatlar veya kronik ağrılar orgazm yeteneğini etkileyebilir.Farmakolojik Nedenler: Antidepresanlar, yüksek tansiyon ilaçları ve bazı antipsikotik ilaçlar gibi maddeler anorgazmiye neden olabilir veya durumu kötüleştirebilir.Anorgazmi tedavisinde, altta yatan nedenlerin doğru bir şekilde teşhis edilmesi çok önemlidir. Tedavi planı, duruma özel olarak tasarlanır ve genellikle şunları içerir:Cinsel Terapi: Bireyin veya çiftin cinsel kaygılarını, yanlış inançlarını ve iletişim sorunlarını ele almasına yardımcı olur. Terapist, cinsel uyarılma ve orgazm hakkında doğru bilgileri sağlayarak danışanın kendi vücudunu keşfetmesine destek olur.İlaç Tedavisi ve Tıbbi Müdahale: Fizyolojik bir neden saptanması halinde, altta yatan tıbbi durumun tedavisi veya kullanılan ilaçların değiştirilmesi gerekebilir.Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Alkol ve sigara kullanımının azaltılması, düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenme gibi yaşam tarzı değişiklikleri de genel cinsel sağlığı olumlu yönde etkileyebilir.Anorgazminin üstesinden gelmek mümkündür ve bir cinsel terapistten destek almak, cinsel yaşam kalitenizi artırmak için atabileceğiniz en önemli adımlardan biridir.Sertleşme Bozukluğu:Sertleşme bozukluğu (erektil disfonksiyon), cinsel ilişki için yeterli sertliğe ulaşamama veya bu sertliği sürdürememe durumudur. Bu durum, yalnızca penisin fiziksel bir tepkisi olmakla kalmayıp, aynı zamanda bir erkeğin özgüvenini, benlik saygısını ve partneriyle olan ilişkisini de derinden etkileyebilir. Sertleşme bozukluğu, karmaşık bir durumdur ve genellikle tek bir nedene bağlı değildir. Hem fiziksel hem de psikolojik faktörler rol oynayabilir.Fiziksel Nedenler: Bu durumun en yaygın nedenlerinden biri fiziksel sağlık sorunlarıdır. Kalp ve damar hastalıkları, diyabet, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol ve hormonal dengesizlikler, sertleşme için gerekli olan kan akışını etkileyebilir. Ayrıca, bazı ilaçların yan etkileri, sigara ve alkol kullanımı da sertleşme bozukluğuna yol açabilir.Psikolojik Nedenler: Stres, anksiyete, depresyon, cinsel performans kaygısı ve ilişki sorunları, sertleşme bozukluğunun önemli psikolojik nedenlerindendir. Bazen sorun, fiziksel bir nedenden başlar ancak zamanla psikolojik bir kaygıya dönüşerek durumu daha da kötüleştirebilir.Sertleşme bozukluğunun tedavisi, altta yatan nedenlere göre değişiklik gösterir. İlk adım, bir ürolog veya androloji uzmanına başvurarak kapsamlı bir tıbbi değerlendirmeden geçmektir. Tedavi seçenekleri şunları içerebilir:Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, sigarayı bırakma ve alkol tüketimini azaltma gibi değişiklikler kan akışını iyileştirerek duruma olumlu etki edebilir.İlaç Tedavisi: Oral yolla alınan ilaçlar (fosfodiesteraz-5 inhibitörleri) kan akışını artırarak sertleşmeye yardımcı olabilir.Cinsel Terapi: Sertleşme bozukluğunun psikolojik nedenleri varsa veya durum fiziksel bir sebepten kaynaklansa bile psikolojik kaygılar yaratıyorsa, cinsel terapi çok etkili bir yöntemdir. Terapist, performans kaygısını azaltmaya, özgüveninizi yeniden kazanmaya ve partnerinizle sağlıklı iletişim kurmaya yardımcı olur.Sertleşme bozukluğu, tedavi edilebilir bir sağlık sorunudur ve utanç duyulacak bir durum değildir. Bu sorunla başa çıkmak için doğru adımları atmak, hem cinsel sağlığınız hem de genel yaşam kaliteniz için büyük önem taşır.Cinsel İsteksizlik:Cinsel isteksizlik (hipoaktif cinsel istek bozukluğu), kişinin cinsel aktiviteye karşı devamlı veya tekrarlayan bir şekilde ilginin veya fantazilerin azalması veya tamamen yok olması durumudur. Bu durum, bireyin kendisi veya partneri için önemli bir sıkıntı kaynağı olduğunda klinik olarak tanımlanır. Cinsel istek, oldukça karmaşık bir konudur ve birçok farklı faktörden etkilenir. Bu faktörler psikolojik, fiziksel ve ilişkisel olarak gruplandırılabilir.Psikolojik Faktörler: Stres, anksiyete, depresyon, özgüven eksikliği, geçmiş cinsel travmalar veya vücut algısı sorunları cinsel isteği doğrudan etkileyebilir. Özellikle yoğun iş temposu, finansal sorunlar gibi günlük yaşam stresi, cinsel isteksizliğin yaygın bir nedenidir.Fiziksel Faktörler: Hormonal dengesizlikler (tiroid sorunları, testosteron seviyesindeki düşüş), diyabet, kalp hastalıkları veya kronik yorgunluk gibi tıbbi durumlar cinsel isteği azaltabilir. Ayrıca, bazı antidepresanlar, tansiyon ilaçları veya doğum kontrol hapları gibi ilaçların yan etkileri de isteksizliğe yol açabilir.İlişkisel Faktörler: Partnerle yaşanan iletişim eksikliği, çatışmalar, aldatma veya cinsel yaşamın monotonlaşması, cinsel isteksizliğe neden olabilir. İlişkideki sorunlar, genellikle cinsel isteğe de yansır.Cinsel isteksizlik, doğru yaklaşımla üstesinden gelinebilecek bir durumdur. Öncelikle bir uzmana (ürolog, jinekolog veya cinsel terapist) başvurmak ve altta yatan tıbbi veya psikolojik nedenleri belirlemek önemlidir. Tedavi genellikle şunları içerir:Cinsel Terapi: Bir cinsel terapist, bireyin veya çiftin cinsel isteksizliğin altında yatan psikolojik veya ilişkisel nedenleri anlamasına yardımcı olur. Terapist, açık iletişimi teşvik eder, cinsel mitleri yıkar ve cinsel yaşama dair yeni yaklaşımlar sunar.İlaç ve Hormon Tedavisi: Tıbbi bir neden saptanması durumunda, doktorunuz uygun ilaç tedavisine başlayabilir veya hormon seviyelerini düzenlemeye yönelik tedaviler önerebilir.Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Stres yönetimi teknikleri (meditasyon, yoga), düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve yeterli uyku gibi yaşam tarzı değişiklikleri de cinsel isteği artırmaya yardımcı olabilir.Cinsel isteksizlik, bireysel veya ilişkisel bir problemden kaynaklanabilir. Önemli olan, bu durumu açıkça konuşmak ve bir uzmandan yardım alarak cinsel yaşam kalitenizi artırmak için adımlar atmaktır.Cinsel Terapi Süreci Nasıl İşler?Cinsel terapi süreci, danışanın ihtiyaçlarına göre şekillenir. Terapi genellikle aşağıdaki aşamalardan oluşur:İlk Görüşme ve Değerlendirme: Terapist, danışanın veya çiftin sorunlarını, cinsel geçmişini ve beklentilerini anlamak için kapsamlı bir değerlendirme yapar. Bu aşamada, sorunların fiziksel mi yoksa psikolojik mi olduğunu anlamak için gerekli durumlarda tıbbi muayeneye yönlendirme de yapılabilir. Bundan dolayı eğer orgazm olamama, vajinismus, erken ya da geç boşalma ve ağrılı ilişkiden yakınıyorsanız önce üroloji/jinekoloji doktoruna görünmeniz; doktorunuzu organik sebepli değil psikolojik kaynaklı bir sorununuz olduğunu belirttiğinde cinsel terapi için psikoloğa başvurmanız uygun olacaktır. Terapi Planı: Terapist, elde ettiği bilgilere dayanarak kişiye özel bir tedavi planı oluşturur. Bu plan, bireysel veya çift seanslarını içerebilir ve çeşitli terapi tekniklerini kapsar. Sizlere çift olarak hem ilişkinizdeki uyumu hem cinsel hayatınızdaki uyumu bulmanız yolunda danışmanlık verilir.Terapi Seansları: Seanslar sırasında, terapist ve danışan, sorunların kökenlerini anlamaya çalışır. Bu, cinsel mitleri ve yanlış inançları yıkmak, cinsel iletişim becerilerini geliştirmek veya travmatik deneyimlerle yüzleşmek gibi konuları içerebilir.Ev Ödevleri: Terapist, seanslar arasında danışanlara cinsel yaşamlarına yönelik "ev ödevleri" verebilir. Bu ödevler, partnerle daha fazla iletişim kurmayı, yeni cinsel deneyimler denemeyi veya rahatlama egzersizleri yapmayı içerebilir. Fakat planlanmış bu ödevlerde cinsel perhiz kuralını unutmamanız gerektiği de hatırlatılır. Cinsellik yalnızda cinsel organların birleşimi değildir ve bunu kavramak, bedenlerinizi keşfetmekle başlayacaktır.Cinsel Terapide Neler Yapılır ve Neler Yapılmaz?Neler Yapılır:Gizlilik ve Güven: Cinsel terapi seansları tamamen gizlidir. Terapistinizle açık ve dürüst bir şekilde konuşmaktan çekinmemelisiniz. Bilgileriniz kesinlikle başka taraflarla paylaşılmaz.Eğitim ve Bilgilendirme: Terapist, cinsel işlevler, vücudun anatomisi ve cinsel tepki döngüsü hakkında doğru bilgileri sağlar. Bunları bilmiyor olmanız gayet doğaldı. Ülkemizde cinsel anatomi dersleri verilmemektedir. İletişim Becerileri: Çiftler arasındaki cinsel iletişim eksikliğini gidermek için danışanlara pratik yöntemler öğretilir.Kabul ve Adanmışlık Terapisi Teknikleri: Sorunlara yol açan olumsuz düşünce kalıpları ve inançlar üzerinde çalışılır; onlar dönüştürülmeye çalışılmaz. Bedensel farkındalıkla onlara verilen tepkileri dönüştürme üzerinde çalışılır. Neler Yapılmaz:Fiziksel Temas: Terapist ve danışan arasında hiçbir şekilde fiziksel temas yaşanmaz. Cinsel terapi, konuşmaya dayalı bir süreçtir. Çiftler birbirine ancak oturur pozisyonda temas edilecek kadar temas eder. Terapistiniz sizden cinsel terapi esnasında cinsel temasa dair pratikleri sergilemenizi kesinlikle isteyemez.Yargılama: Terapist, danışanların cinsel tercihleri, deneyimleri veya sorunları hakkında yargılayıcı bir tutum sergilemez. Cinsel yöneliminiz ve bu doğrultuda deneyimlediğiniz bozukluklar için de terapistinize başvurmaktan çekinmemelisiniz.Sihirli Çözüm Beklemek: Cinsel terapi, sorunları bir anda çözen sihirli bir yöntem değildir. Başarı, danışanın sürece olan katılımına ve çabasına bağlıdır. Belirlenmiş formülasyonlar olsa bir bozukluğun tedavisi; çiftlerin ne kadar dönüşmeye gönüllü olduğuyla ilgili olarak kısa ya da uzun sürebilir. Net bir seans sayısı vermek pek mümkün değildir.SİZDE YUKARIDA SIRALADIĞIM SORUNLARDAN BİRİNE SAHİP OLDUĞUNUZU DÜŞÜNÜYORSANIZ ÇİFT OLARAK CİNSEL TERAPİ İÇİN BİREYSEL OLARAK CİNSEL DANIŞMANLIK İÇİN İLK SEANSINIZI OLUŞTURABİLİRSİNİZ.
Fatma MISIR 03.09.2025