1. Uzman
  2. Hidayet ÇALIŞKAN
  3. Blog Yazıları
  4. Psikolojik sorunlarımız farkedilebilir mi?

Psikolojik sorunlarımız farkedilebilir mi?

İyi bir psikoloji, insanın kendisini daha rahat ifade etmesine, daha kaliteli ve rahat bir yaşam sürmesine yardımcı olmaktadır. Yaşam kalitesindeki en önemli etkenlerden biri mental sağlıktır. Sağlıklı bir kişide davranış şekilleri ve standartlar farklılık göstermektedir.

Yaşam standartları düşük, psikolojisi bozuk olan insan davranışları şu şekildedir:

  • Öfke kontrolünde zorlanırlar,
  • Ani ses ve hareketlere karşı çok daha duyarlı hâle gelirler,
  • İştahlarında artma veya azalma görülür,
  • Uyku düzenleri tamamen değişir,
  • Keyifsizlerdir ve hiçbir şeyden memnun olmazlar,
  • Kronik yorgunluk ve halsizlik yaşarlar,
  • İlerleyen rahatsızlıklarda bayılma, bilinç kaybı gibi semptomlar gösterirler. 

Psikoloji Neden Bozulur?

İnsan psikolojisi, hayatın her alanını yakından ilgilendirmektedir. Hem bireysel hem de toplumsal olarak psikolojik sağlığa önem gösterilmesi gerekmektedir. Psikolojinin bozulmasının farklı pek çok nedeni bulunmaktadır. Başlıca nedenler şu şekildedir:

  • Aile içi krizler,
  • Çocukluk travmaları,
  • Çevresel etkiler,
  • İkili ilişkiler,
  • Genetik kodlanmalar,
  • İş ve okul hayatında yaşanan krizler,
  • Akran zorbalığı,
  • Aldatılma/kandırılma ve iyi niyetin suistimali.

Kişinin hem içsel hem de çevresel tüm faktörlerden etkilenerek psikolojisinin bozulması mümkündür. Bozulan psikolojiyi tedavi etmek, yaşam kalitesini artırmak ve kişinin sağlığına kavuşmasını sağlamak adına önem taşımaktadır. 

Psikolojik Rahatsızlıklar Nasıl Belli Olur?

Psikolojik rahatsızlıkların farklı şekillerde kendisini belli ettiği görülebilmektedir. Bazı psikolojik rahatsızlıklar gizli, bazıları kendisini belli edecek semptomlarla ilerlemektedir. Ruhsal sağlıkta bir bozukluk olduğunu belli eden semptomlar şu şekilde sıralanabilir:

  • Uykusuzluk veya aşırı uyku hâli,
  • Keyifsizlik (memnuniyetsizlik)
  • Kas ağrıları,
  • Duş almak gibi rutinleri yerine getirmekte zorlanma,
  • İştahsızlık veya iştahın açılması,
  • İzole olmak,
  • Duygusal dışavurumda ve kendini ifade noktasında zayıflık,
  • İletişim ve etkileşimden kaçınma.

Bu semptomlardan bir veya birden fazlasını gösteren kişilerin psikolojik rahatsızlıklara sahip olduğu yahut eğilimli olduğu görülebilmektedir. 

Psikolojik Bozukluğa Yatkın Kişilerin Özellikleri

Psikolojik bozukluklara yatkınlık kişilik özelliklerine bakarak da anlaşılabilmektedir. Bu tip rahatsızlıklara yatkınlığı olan bireylerin kişilik özellikleri arasında çok düşünmek, takıntılılık, kıskançlık, stresli olmak, kötümserlik, güvensizlik yer almaktadır. Bunların yanı sıra bozuk bir aile yapısına sahip olmak da psikolojik bozukluğa yatkınlığı artırmaktadır. 

Kişilik özelliklerinin yanı sıra yaşam biçimlerimiz de psikolojik sorunlara olan yatkınlığımızı etkilemektedir. Dengeli beslenmeyen, uyku düzeni bulunmayan, sağlıksız abur cuburları sıklıkla tüketen, spor yapmayan, hareketsiz bir yaşam stilini benimseyen, asosyal kişilerin psikolojik sorunlara daha eğilimli olduğu araştırmalarla da kanıtlanmıştır. 



Hemen hemen herkes hayatının bir döneminde veya belli dönemlerinde ruhsal olarak kendisini iyi hissetmeyebilir. Böyle bir durumun hemen bir psikiyatrik hastalıktan kaynaklandığını söylemek doğru değildir. Gündelik hayatta ‘psikolojik hastalıklar’ olarak bahsedilen, tıbbi ifadeyle ‘psikiyatrik hastalıklar’ şöyle açıklanabilir: Kişinin duygularını, düşüncelerini, davranışlarını etkileyen, kişilerin ilişkilerinde ve işlevselliğinde bozulmaya yol açan hastalıklardır. Geçici veya kronik olabilen psikiyatrik hastalıklar kişinin başka kişilerle ilişkisini ve gündelik yaşamını sürdürmesini etkilemektedir. Psikolojik hastalıkları tanımlamak zor olabilir. Ancak bu hastalıkların hem ruhsal sıkıntı hem de yaşamın birçok alanındaki işlevsellikteki bozulma ile karakterize olduğunu bilmemiz önemlidir.


Psikolojik Hastalıkların Belirtileri

Psikolojik hastalıklar ve belirtileri bozukluğun türüne göre değişmekle birlikte bazı tipik belirtileri vardır. Psikolojik hastalıklar belirtileri şöyledir:

  • Kaygı
  • Depresif ruh hali
  • Uyku sorunları
  • İştahta değişiklik
  • Davranış değişikliği
  • Duygu durumda değişiklik
  • Cinsel dürtüde değişiklikler
  • Sanrılar, halüsinasyonlar ve gerçeği algılama bozukluğu
  • Alkol ve madde kullanımında bozukluklar
  • Sinirlilik
  • İsteksizlik
  • Sosyal hayattan geri çekilme veya izolasyon
  • Konsantrasyonda bozulma
  • İntihar veya kendine zarar verme düşüncesi

Kaç Çeşit Psikolojik Hastalık Vardır?

Psikiyatrik hastalıkların sınıflandırması ve teşhisi hem uzmanlar hem de hastalar için endişe yaratabilir. Tanının daha kolay koyulabilmesi için çoğunlukla Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yayınlanan Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı DSM V kullanılır. Yaklaşık 300 psikiyatrik bozukluk olduğu bilinir. Ancak çok sayıda bozukluk alt türleri mevcuttur. Duygu durum bozuklukları, kaygı bozuklukları, yeme bozuklukları, uyku-uyanıklık bozuklukları, şizofreni ve psikozla giden bozukluklar, nörogelişimsel bozukluklar ve kişilik bozuklukları gibi tanı kategorileri bulunmaktadır. Yaygın psikolojik hastalıklar şunlardır:

  • Anksiyete bozuklukları
  • Unipolar depresyon
  • Bipolar bozukluk
  • Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu
  • Uyku bozuklukları
  • Yeme bozuklukları
  • Obsesif kompulsif bozukluk (OKB)
  • Panik bozukluk
  • Travma sonrası stres bozukluğu
  • Şizofreni
  • Sosyal anksiyete bozukluğu (sosyal fobi)
  • Spesifik fobiler
  • Alkol madde kullanımı ile ilişkili bozukluklar gibi bozukluklar

Bütün bu rahatsızlıklar arasında en sık görülen psikolojik hastalıklar anksiyete bozukluğu ve depresyondur.

Psikolojik Hastalıklar ve Nedenleri

Anksiyete Bozukluğu: Anksiyete diğer adıyla kaygı bozukluğu, psikiyatrik bir rahatsızlıktır. Günlük hayatımızda ara sıra kaygı yaşamak olağandır. Zaman içerisinde karşı karşıya kaldığımız olaylardan ötürü endişelenebilir ya da gelecek ile ilgili kaygılar duyabiliriz. Günlük yaşamda kaygı duymak her ne kadar normal olsa da, dozunda bir aşırılık mevcutsa o zaman tıbbi bir hastalıktan söz edebiliriz. Anksiyete bozukluğu olan kişilerde, yoğun, sürekli devam eden bir endişe hali ve günlük hayatta rastlanılan durumlara karşı korku vardır. Panik atak krizleriyle de kendini gösterebilir. Bu duyulan aşırı endişe, kaygı, panik durumu günlük aktiviteleri sekteye uğratır. Bu halin belirtileri çocukluk, gençlik yıllarında başlayıp yetişkinliğe kadar devam edebilmektedir. Yetişkinlik döneminin ardından azalma eğilimindedir.

Anksiyete bozukluklarının kendi içinde; sosyal anksiyete bozukluğu, ayrılık anksiyetesi, spesifik fobiler, yaygın anksiyete bozukluğu gibi çeşitleri de mevcuttur. Bu bağlamda sadece bir değil birden fazla anksiyete bozukluğundan muzdarip olabilirsiniz. Anksiyete bozukluğu tedavisi olan bir psikiyatrik rahatsızlıktır. Anksiyete türüne, hastalığın şiddetine, kişinin yaş, cinsiyet gibi özelliklerinin yanı sıra tıbbi durumuna göre ilaç tedavisi düzenlenebilir.

Depresyon: Depresyon psikiyatrik hastalıklar için en yaygın olan ve en çok yeti kaybı yapan hastalıklardan birisidir. Hastalar günlük hayat içindeki aktivitelerini sürdürmekte güçlük çekebilmekte; iş, aile ve sosyal hayatları olumsuz yönde etkilenmektedir. Birçok psikolojik hastalık gibi depresyonda da net bir sebepten söz edilemez. Tıp dünyasında genellikle kabul edilen açıklama; beyinde kimyasal iletimde görev alan maddelerle ilgili bir dengesizlik olması sonucu depresyonun geliştiğidir. Bu dengesizliği çevresel sebepler tetikleyebilir. 

Depresyon tanısı

 konabilmesi için aşağıdaki belirtilerin en az iki hafta boyunca devam ediyor olması ve bir veya ikincisinin mutlaka bulunması gerekir:

  • Sürekli kederli ve üzgün hissetmek
  • Günlük aktivitelere olan ilgi azlığı ve zevk alamama
  • İştah azalması ya da artması
  • Uykuya dalmakta güçlük, sık uyanma veya aşırı uyuma
  • Sürekli yorgun hissetme, enerjisizlik
  • Konuşmada ve hareketlerde yavaşlık
  • Değersizlik veya suçluluk hisleri
  • Odaklanmada güçlük
  • İntihar eğilimi

Depresyon mutlaka psikiyatri hekimleri tarafından etkili biçimde tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Psikoterapi ve ilaç tedavisi gerekebilir, tedavi kişinin durumuna göre düzenlenmelidir.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu

: Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) çocukluk çağında başlayan, etkisi tüm bir yaşama yayılabilen, süreğen bir nöropsikiyatrik bozukluktur. Bu bozukluk yaşama, kişiler arası ilişkilere, okul ve iş dünyasına yansıyan olumsuz etkileri açısından toplumun ve sağlık hizmetlerinin önemli sorunlarından birisidir. DEHB ister çocukluk ister erişkinlik döneminde olsun sadece hastaları değil çevrelerini, ailelerini, ebeveynlerini de etkiler. Önlenebilir kayıplara engel olabilmek için rahatsızlık fark edildiğinde tüm tedavi imkanları kullanılarak etkin bir tedavi hızlı ve dikkatli bir biçimde başlatılmalıdır.

Bipolar Bozukluk:

 İki uçlu bozukluk (bipolar bozukluk, eski adıyla manik-depresif hastalık) iki ayrı hastalık dönemleriyle karakterize bir ruhsal bozukluktur. Bu hastalık dönemlerinden bir tanesinde taşkınlık (mani), diğerinde ise çökkünlük (depresyon) bulunmaktadır. Tüm 

bipolar bozukluk

 yaşayan kişilerde görülmese de mani döneminde özgüvende artış, hareketlilik, enerjik olma hali, uyku ihtiyacında azalma, konuşma hızı ve miktarında artış olması, cinsel istekte artış, çok para harcama, riskli davranışlarda bulunma gibi belirtiler görülebilir. Birbirlerine zıt gibi görünen bu iki hastalık dönemi yatışma ve alevlenmelerle seyreder. Hastalık dönemleri dışında ise hasta hemen tamamen normale döner. Bazı hastalarda ise günlük yaşamı kısmen etkileyen kalıntı belirtiler görülmekle birlikte, hastalar düzelir. Bipolar hastalığın nedenleri arasında genetik etkenler azımsanmayacak orandadır. Bunun yanı sıra çevrenin etkisi ve stresli yaşam olayları da tetikleyici olabilmektedir. İki uçlu bozukluğun tedavisinde hastalık dönemlerinin tedavi edilmesi kadar, hastanın yeniden hastalanmasını engellemek adına koruyucu tedavi de planlanmaktadır.

Şizofreni:

 Şizofreni, genellikle genç yaşlarda başlayan, kişinin dış dünyadan uzaklaşarak içine kapandığı; duygu, düşünce ve davranışlarında önemli bozuklukların ortaya çıktığı, beynin yapı ve işleyişinde değişiklerin saptandığı, kronik seyirli biyolojik bir beyin hastalığıdır. Bu hastalarda gerçek dışı algılar ve düşünceler, toplumdan uzaklaşma, öz bakımda, düşünce üretiminde, soyut düşünme becerisinde ve duygusal ifadelerde azalma sık görülen belirtilerdir. 1950’li yıllarda antipsikotik ilaçların keşfiyle şizofreni hastalığı tedavi edilebilir bir hale gelmiştir. Şizofreni tedavisinde ilaç, psiko-eğitim, psikososyal rehabilitasyon uygulanabilir. Kişi semptomları hafif olsa bile yaşam boyu tedaviye ihtiyaç duyar.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu:

 Kişiyi aşırı korkutan, dehşet içinde bırakan, çaresizlik yaratan, çoğu kez olağan dışı ve beklenmedik bir şekilde gerçekleşen olayların tetiklediği bir ruh sağlığı bozukluğudur. Bu olayların kişinin kendisinde veya bir yakınında ölüme yol açması ya da yaralanma tehlikesi yaratması durumunda ortaya korku, dehşet ve çaresizlik hisleri çıkabilir. Travma sonrası stres bozukluğu semptomları ve belirtilerinin ortaya çıkmasının ardından bir an önce etkili tedavi almak, semptomları azaltmak ve işlevselliği iyileştirmek için oldukça büyük bir öneme sahiptir.

Yeme Bozuklukları:

 

Yeme bozukluğu

 yemek yeme dürtüsünün fiziksel açlık durumuna göre değil farklı algı ve düşünce biçimlerine göre şekillendiği ve beslenme davranışının büyük oranda bozulduğu son derece önemli psikiyatrik problemlerden biridir. Kişi, genellikle vücudun ağırlık veya şekil gibi dış görünüş özellikleri hakkında olumsuz fikirlere sahiptir ve bu durum yemek yeme davranışına karşı farklı bakış açılarının ortaya çıkmasına neden olur. Sadece bedendeki şekil bozuklukları değil, işlevsellikte de sıkıntıya neden olur. Yeme bozukluklarının tedavisinde öncelikli amaç kişinin fiziksel sağlığını iyileştirmek, bozukluğa bağlı organ hasarı ve ölüm gibi komplikasyonları kontrol altına almaktır. Yeme bozukluğu tedavisinin mutlaka alanında uzman psikiyatri hekimleri ile planlanması, aile terapisi, bilişsel-davranışçı terapi veya kişilerarası terapi gibi yöntemler arasından kişiye uygun olanın seçilmesi gerekir.

Obsesif Kompulsif Bozukluk:

 İnsanların obsesyon adı verilen sürekli tekrar eden düşüncelere sahip olması ve bu düşüncenin kendisini rahatsız etmesinden ötürü, genellikle rahatlamak amacıyla ritüel veya kompulsiyon adı verilen sürekli tekrar eden davranışlarda bulunmasıyla karakterize bir durumdur. Temizlikle ilgili 

obsesif kompulsif bozukluk 

örneği yaygındır.

OKB’li kişilerin ebeveynlerinde ve diğer birinci derece akrabalarında bozukluğa yaygın bir şekilde rastlanılması OKB’nin genetik sebeplerle ortaya çıkabildiğini düşündürür. Araştırmalar beyindeki bazı bölgelerde ve serotonin hormonuyla ilgili işlevsel bir bozuklukla OKB’nin geliştiği üzerinde durmuştur. Hatta bu hormon bozukluğunun beyindeki sinirsel iletimde daha yoğun olduğu gözlenmiştir. Ayrıca OKB gelişimi, çocukluk çağı travmalarıyla ilişkilendirilir. Bunlardan biri de cinsel istismardır. Çocukluk çağında travmaya maruz kalan kişilerde ileriki yıllarda yaşanan bir stres sonucu OKB ortaya çıktığı düşünülür. OKB tedavisinde ilaç tedavisi ve psikoterapi ayrı ayrı veya birlikte uygulanabilmektedir.

Psikolojik Bozukluk Nasıl Anlaşılır?

Psikiyatrik hastalıkların teşhisi için özel bir test yoktur. Uzmanlar çeşitli testleri teşhis koymada yardımcı bir araç olarak uygulayabilirler. Psikolojik hastalık belirtileri düşünüldüğünde farklı tıbbi durumları elemek için fiziki muayene ve laboratuvar testleri yapılabilir. Örneğin; bir kişinin sürekli uyuma isteğinin olmasının depresyon kaynaklı mı yoksa genel tıbbi durumundan kaynaklı mı olduğunu anlamak için tahliller yapılması gerekebilir.

Psikolojik Hastalıklar Nasıl Tedavi Edilir?

Psikiyatrik hastalıkların tedavisinde, hastalıkların özelliklerine göre farklı tedavi yöntemleri uygulanır. İlaç, elektrokonvülsif terapi gibi biyolojik tedavilerin yanı sıra insanın duygusal, düşünsel özelliklerini veya ilişkilerindeki değişkenleri hedef alan psikoterapi gibi yöntemler de meslek alanında yer alır. Bu yöntemler ancak eğitimini almış kişilerce uygulanabilir.

Psikoterapi:

 Pek çok psikoterapi çeşidi bulunur. Önemli olan uygulayıcının, uyguladığı yöntemin eğitimini almış olma ve uygulama yetkisine sahip olma gerekliliğidir. Bir terapistle konuşmak kişilerin psikolojik hastalıklarını anlayabilmek ve onlarla başa çıkabilmesini kolaylaştırmak için yöntemler geliştirmelerine destek olur. Bilişsel davranışçı terapi ve dinamik terapiler en yaygın başvurulan terapi yöntemlerdir.

İlaç: 

Anti-depresanlar, anksiyolitikler, antipsikotikler, duygu durum dengeleyici ilaçlar gibi ilaçlar psikiyatrik bozuklukların tedavisinde kullanılır. İlaçların türlerine göre beyindeki semptomların hafifletilmesi ve değişiklikler yaratılması sağlanır. Doktor kontrolünde alınmalıdır.

Terapi ve ilaçların yanı sıra psikolojik hastalıklarla başa çıkmada yardımcı olabilecek diğer yöntemlerde şunlardır:

Yaşam Tarzı Değişikliği: Hayatınızda yapacağınız minimal değişiklikler iyilik halinin sağlanması ve sürdürülmesinde yardımcı olabilir. Örneğin; düzenli bir şekilde egzersiz yapmak, kaygı ve depresyon semptomlarının azalmasında yardımcı olabilir.

Tamamlayıcı ve Alternatif Tedaviler: Yoga, meditasyon, nefes egzersizleri, beslenme düzeni değişiklikleri gibi destekleyiciler yardımcı olabilir.

Sosyal Destek: Psikiyatrik hastalıklarda genellikle sosyal hayattan çekilme davranışı görüşür. Ancak aksine sosyal bağları devam ettirmek, daha iyi hissetmeyi, ihtiyaç duyduğunuz desteği almanızı sağlayabilir.

Psikolog ve Psikiyatrist Arasındaki Fark

Psikolojik hastalıklar ve çeşitlerine geçmeden önce çok karıştırılan iki kavramdan bahsetmek yerinde olacaktır. Psikolog ve psikiyatrist hakkında kafa karışıklığının olduğu uzmanlık alanlarıdır. Bu iki uzmanlık da ruhsal sorunların tedavisi için destek alınan kişilerdir. Psikologlar Türkiye’de 4 yıllık Psikoloji lisans eğitimi alıp Klinik Psikoloji üzerine lisansüstü eğitimi tamamlayıp psikoterapi uygulayabilirler. Psikiyatristler ise tıp doktorlarıdır, Türkiye’de 6 yıl tıp fakültesinde eğitim aldıktan sonra uzmanlık eğitimlerini Ruh Sağlığı ve Hastalıkları üzerine yapar ve uzman doktor olarak çalışırlar. Psikiyatristler, kişiye eğitimini görmüşlerse psikoterapi yöntemleri uygulayabilecekleri gibi ilaç, elektrokonvülsif terapi gibi tedavileri de uygulama yetkisine sahiplerdir.

Yayınlanma: 08.05.2024 11:45

Son Güncelleme: 16.08.2024 17:33

Psikolog

Hidayet

ÇALIŞKAN

Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)

Uzmanlıklar:

İlişki / Evlilik Problemleri , Çocuk ve Ergenlik Dönemi Ruhsal Sorunları , Depresyon ve Mutsuzluk
Online TerapiOnline Ter...
süre 45 dk
ücret 2150
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
Hizmet vermiyor
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

Anlık Paylaşımlar ile Anı Yaşamak

Günlük yaşamımızın bir parçası haline gelen teknoloji ve sosyal medya kullanımının hayatımızın büyük bir alanını kapsamış olduğu yadsınılamaz bir gerçek. Durum böyleyken "Bağımlılık mı, ihtiyaç mı?" sorusunun cevabını çoğu kez bulmakta zorluk çekiyoruz ve çoğu kez sormaya ihtiyaç duymuyoruz. (Ertemel ve Eroğlu Pektaş) tarafından 2018 yılında Mobil Teknoloji Bağımlılığı ile ilgili 24 üniversite öğrencisiyle yapılan nitel çalışma sonucu oldukça dikkat çekici gözükmektedir. "Akıllı telefon kullanım sıklığınız nedir sorusuna katılımcıların %45’i 4-7 saat arasında cevap vermiştir. Günün 8 saat üzerindemobil internette zaman geçiren öğrenciler ise katılımcıların %20’sini oluşturmaktadır. 1 saatten az ve 1-3 saat arası vakit geçiren öğrencilerin toplamı ise katılımcıların %32’sini oluşturmaktadır." Çağımızın şartlarına bağlı olarak teknoloji ve sosyal medya hayatımızın bu kadar merkezinde iken ondan tamamen kopmak, bağımlı kategorisine girmeyen kişiler için de oldukça zor görünebilmekte. Nitekim çoğumuz henüz bağımlı hissetmiyorken sosyal medya platformlarını kullanmaya ve bu platformlara erişmeyi sağlayan teknolojik araçlara yöneldik. Birden çok sebebi olabilen bu yönelişin ana nedenleri arasına merak, ilerleyen teknolojiye ayak uydurabilme ve ihtiyaç olarak bakılabilir. (Akyürek, 2020) tarafından Lise Öğrencilerinin Telefon Kullanımına ilişkin çalışması önemli görülmektedir. "Öğrencilerin akıllı telefonu kullanım amacı olarak 'sosyal medya' %32.7 ile oran açısından en yüksek çıkmıştır. Öğrencilerin akıllı telefonu kullanım amacı olarak 'eğitim amaçlı durumlar'ise %8.2 ile oran açısından en düşük çıkmıştır. Ayrıca öğrencilerin akıllı telefonu kullanım amacı 'konuşmak' %14.9, 'mesajlaşmak' %22.5 ve 'diğer durumlar (internette sörf yapmak, müzik dinlemek, oyun oynamak, fotoğraf-video çekmek vb.)' ise %21.8çıkmıştır." Teknoloji ve sosyal medya bağımlılığın önemli diğer kullanım amacını ise mutlu olma arzusu ve günlük hayatın yoğunluğundan kaçış olarak belirtebiliriz. Bu davranışımız sonucunda andan uzaklaşarak teknolojik gerçekliği ve anlık paylaşımların getirmiş olduğu mutluluğu kabul etmiş bulunuruz. (Güney, 2017)' e göre, bireyler sosyal medya etkileşimleri sonucunda tanıdık ya da tanımadık birçok kişiyle karşılıklı iletişime girme ve karşılığında almış oldukları doyum ile bir mutluluk yaşayabilir. Kişinin hoşuna giden bu durum sonucu bir kısırdöngü zinciri başlayacak ve birey farkında olmadan kendisini bağımlılık okyanusunda bulacaktır.Özetleyecek olursak; dikkat etmemiz gereken hususlar: sosyal medya kullanım süremiz, sosyal medya kullanım amacımız ve sosyal medya platformlarının günlük hayatımız üzerindeki etkilerinin gündelik hayatımıza etkisi önem arz ediyor. Bu doğrultuda soracağımız sorulardan birkaçı şunlar olabilir: Sosyal medya kullanımı hayatımızın merkezinde şekilleniyor olabilir mi? Hayatımızdaki bazı doyurulmamış ruhsal ihtiyaçlarımızı sosyal medya üzerinden gidermeye çalışıyor olabilir miyiz? Sosyal medya kullanımı bizim günlük hayat verimimizi düşürüyor olabilir mi? Teknoloji çağında bu soruları sormak artık git gide zorlaşıyor. Dikkatimizi ve kendimizi neye odaklayacağımızı seçemeyeceğimiz kadar yoğun ve renkli seçenekler arasında kaybolurken buluyoruz. Gündelik yaşamı kaçırma korkusu ve sosyal iletişim ihtiyacımız bizi sosyal medya araçlarına bağımlı hale getirebiliyor. Bağımlı olmayı seçmiyoruz adeta kendimizi seçenekler arasında kaybolmuş ve gün sonunda ekran süremizi aşmış halde buluyoruz. Neler Yapılabilir ?Ebeveynler aile etkinlikleri düzenleyerek gerçek ortamda sosyalleşmeye öncelik verebilir. Aile buluşmaları, topluluk halinde etkinliklerin artırılması ve aile içi mini saatler ile teknolojiden uzak ortak zaman etkinlikleri oldukça kıymetli.Şikayetçi olmak yetmez, adım atabilmeli ve alternatifler üretebilmek kıymetli. Evet odaklarımız dağılıyor ancak elimiz telefona gitmeden önce diğer seçenekleri taramak ve eğlenceli olan gerçek hayata dair bir etkinlik seçmek mümkün. Bireysel etkinlikler için bahsedecek olursak: yürüyüş saati, okuma saati, gezi saati, spor saati, vb.Çocuklar için kısıtlamalar önemli. Maalesef günümüzde çocuklar tablet ve telefonla bir arada büyüyor ve 0-6 yaş gelişim döneminde sosyal etkileşim ve özellikle anne - baba ile çocuk etkileşimi çok kıymetli. Kişilik oluşumu başta olmak üzere çocuğun hayatındaki algılarının en açık olduğu bu dönemlerde birebir etkileşim ve aktivitelere öncelik vermek yine ebeveynlerin kontrolünde. Çocuklar anne ve babalarını rol model alırlar. Çocuğunuzun istediği bir alışkanlığı kazanması için çabalıyorsanız ve buna rağmen çocuğunuz ekran başından kalkmıyorsa sizi model alıyor olabilir mi? Çocuğunuzla ortak kitap okuma saati, hobi etkinlik saati, çalışma ve yürüyüş saatleri gibi farklı etkinlikler yapıyor olmanız çocuğunuzun alışkanlıklarını etkileyecektir. Her çocuk ebeveyninin aynasıdır.Diğer önemli olan ise zaman kısıtlaması. Sınırlar ebeveynler ve çocuklar arasında önemli bir etki alanı oluşturur. Kurallar ve sınırlar varsa iletişim saygı ve sevgi çerçevesinde olgun bir karakter gelişimini destekler. Teknoloji ve sosyal medya için de sınırlar etkilidir. Eğer “hayır” derken izin vermeyi sürdürüyorsanız ya da “hayır” demenin çocuğunuza baskı oluşturacağını düşünüyorsanız sağlıklı sınırlardan söz edilemez. Süre sınırını çizmek ve bunu düzenli şekilde uygulamak çocuğunuzun erken yaşta bağımlı olmasının önüne geçebilir ve alternatiflere yönelmesini sağlayabilir.Kendi hayatınıza öncelik vermek. Sosyal medya hayatınızın merkezi haline gelmişse eğer sorgulamakta fayda var. Keyif aldığım etkinlik ve faaliyetler neler? Sosyal medyayı bu kadar yoğun kullanmamın arka planında başka etkenler olabilir mi? Uzman desteğine ihtiyaç duyuyor olabilirsiniz. Bazen zor zamanlar geçirirken kendimizi boşlukta hissederiz ve bu boşluğu doldurabilecek kolay faaliyetler ile vaktimizi geçiririz. Geçici bir çözüm yoludur ve sorunlarımızın daha da büyümesine sebep sunabilir. Bir uzmana başvurarak destek almaktan çekinmeyin.KAYNAKÇAErtemel, A. V., & Eroğlu Pektaş, G. Ö. (2018). Dijitalleştiren Dünyada Tüketici Davranışı Açısından Mobil Teknoloji Bağımlılığı: Üniversite Öğrencileri Üzerine Nitel Bir Araştırma (Mobile Technology Addiction in Terms of Consumer Behavior in the Digitizing World: A Qualitative Research on University Students). Yıldız Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(02), 18-34.AKYÜREK, M. İ. Lise Öğrencilerinde Akıllı Telefon Kullanımı ve Bağımlılığı. Turkish Journal of Educational Studies, 7(2), 42-63. Güney B. Dijital Bağımlılığın Dijital Kültüre Dönüşmesi: Netlessfobi. Yeni Medya Elektron Dergi. 2017;1(2)Ayas, T. ve Horzum, M. B. (Ed.). (2016). Teknolojinin Olumsuz Etkileri. Ankara: Vize Yayıncılık.

Online Terapi: Bilmeniz Gerekenler

Online Terapi: Bilmeniz GerekenlerOnline terapi, son yıllarda hem zamandan hem de mekandan bağımsız olarak psikolojik destek almak isteyenler için giderek daha popüler hale geldi. Türkiye'de de bu alanda sunulan hizmetler çeşitleniyor. Ancak, yüz yüze terapiye kıyasla daha yeni bir yöntem olması nedeniyle, akıllarda birçok soru işareti oluşabiliyor. Bu yazıda, online terapiye başlamadan önce bilmeniz gereken en önemli noktaları derledim.Güvenilir Bir Platform ve Terapist Nasıl Bulunur?Online terapiye adım atarken en kritik konulardan biri, doğru ve güvenilir bir platform seçimi yapmaktır. Bu platformlar, genellikle lisanslı psikolog, psikiyatrist veya psikolojik danışmanları bünyelerinde barındırır. Bu platformun veri gizliliği politikalarını ve güvenlik önlemlerini mutlaka inceleyin, güvenilir olduğunu kendi gözlerinizle görün.. Kişisel bilgilerinizin ve seans kayıtlarınızın nasıl korunduğunu net bir şekilde anlamanız önemlidir.Platformun güvenilirliğini sağladıktan sonra, terapistin kendisinin de yetkinliğini sorgulamak gerekir. Türkiye'de bir psikoloğun mesleğini icra edebilmesi için gerekli lisanslara sahip olması şarttır. Terapi alacağınız kişinin diplomasının olduğunu kontrol etmek, çok çok önemlidir.. Çoğu güvenilir platform, terapistlerin eğitim bilgilerini, uzmanlık alanlarını ve lisans numaralarını açıkça paylaşır. Bu platform ise bu bilgileri uzmanlarından e-devlet onaylı mezuniyet belgesi talep edip kontrollerini sağlayarak kayıtlarını oluşturuyor. Yani burada lisanslı terapistler olarak sizlere güvenli hizmet sağladığımızdan emin olabilirsiniz. Fakat elbette terapistlerin yetkinliğini ancak deneyimleyerek anlayabilirsiniz. Bunun için uzmanlık almak istediğiniz konulara dair uzmanınızın ek sertifikalar alıp almadığına bakabilirsiniz. Bu sertifikaları bu platformun sertifikalar kısmından inceleyebilmeniz mümkündür. Seans Ücretleri ve Ödeme YöntemleriOnline terapinin maliyeti, yüz yüze terapide olduğu gibi terapistin deneyimine, uzmanlık alanına ve seansın süresine göre değişebilir. Türkiye'deki online terapi platformları genellikle seans başına ücretlendirme yapar ve bu ücretler geniş bir aralıkta seyredebilir. Terapistin size seans başı alacağı ücreti hangi aralıkta tuttuğu tamamen kendisiyle ilgili bir durumdur. Pahalı olan iyidir gibi bir düşünce doğru olmadığı gibi ekonomik koşulları göz önünde bulundurduğunuzda değerinin çok altında seans ücretleri talep edilmesini de sorgulayabilirsiniz. Bu platform, belirli aralıklarla taban seans fiyatı belirlemektedir. Bundan dolayı ödeyeceğiniz ücretlerin uzmanın kendi eğitim-uzmanlık-titr-mesleki deneyim yılına göre çok çeşitli faktörlerle belirlediğini unutmayınız. Ödeme yöntemleri de platformdan platforma farklılık gösterir. Kredi kartı, banka havalesi veya online ödeme sistemleri en yaygın kullanılan yöntemlerdir. Ödemenin platform üzerinden güvenli bir şekilde yapıldığından emin olmanız, olası sorunların önüne geçmenize yardımcı olur. Bu platform için herhangi bir sorun yaşamadan güvenli bir şekilde ödeme yapacağınız ve 24 saatten fazla olması koşuluyla seanslarınızı iptal etmek ya da değiştirmek istediğinizde yüzde yüz para iadesi alabileceğinizi hatırlatmak isterim. Seanslara gelmeden önce ödeme yapmanız hem sizin seans saatinizi güvence altına almanız hem de terapistinizin o saati size özel kullanmak üzere seans oluşturması için elzemdir. Kimi özel durumlar haricinde son dakika iptalleri terapistleri zor duruma sokabilmektedir. Bundan dolayı katılamayacağınız ihtimali olan seanslar için terapistinizi zor duruma sokmamak adına seansınızı ertelemek ya da yeni seans gün ve saati oluşturmak gibi yollara baş vurabilirsiniz. Online Terapinin Avantaj ve DezavantajlarıOnline terapinin en büyük avantajı, zaman ve mekan esnekliği sunmasıdır. Büyük şehirlerde yaşayanlar için trafik derdini ortadan kaldırır. Aynı şekilde, fiziksel hareket kısıtlılığı olanlar veya yurt dışında yaşayanlar için de psikolojik destek almayı kolaylaştırır. Kendinizi en rahat hissettiğiniz ortamda, evinizin konforunda seanslara katılabilirsiniz.Ancak, online terapinin bazı dezavantajları da olabilir. Teknik aksaklıklar (internet bağlantı sorunları, ses kesintileri) seansın akışını bozabilir. Bundan dolayı lütfen seanslardan önce sessiz, rahatsız edilmeyeceğiniz bir odada olduğunuzdan ve internet hızınızın en az 16 Mbps olduğundan emin olunuz. Görüntünüzün uygun bir şekilde terapistiniz tarafından görülebilmesi için de mümkünse cep telefonunuzdan değil tablet ya da bilgisayarınızdan bağlanmanız ve belinizden yukarısının görünüyor olabildiği bir pozisyonda oturuyor olmanız önemlidir.Bazı insanlar için yüz yüze iletişimin sunduğu beden dili ve mimiklerin tam olarak anlaşılamaması bir eksiklik olarak görülebilir. Bu nedenle, ilk seansı deneme amaçlı kullanarak online terapinin size uygun olup olmadığına karar verebilirsiniz. Şunu akılda tutmakta fayda var. Terapistinizle kuracağınız ya da kuramayacağınız ilişki tamamen yolda belli olacaktır. Kimi zaman terapistin mizacının size uygun olmadığını düşünebilirsiniz. Kimi zaman terapistin uyguladığı terapi ekolünün sizin hayat görüşünüzü yansıtmadığını düşünebilirsiniz. Bu ve benzer tüm durumlar için terapistinizle terapötik ilişki kuramadığınızı ya da yargılandığınızı hiissettiğinizi veya rahatlıkla konuşamadığınızı fark ettiğini düşünüyorsanız başka terapistler aramanız gerektiğini belirtmek gerekir. Bu her zaman terapistin iyi ya da kötü oluşuyla ilgili olmayabilir. Doğru ekol, doğru uzmanlık ve danışan ilişkisi kurulabildiğini ya da kurulamadığını görmek ancak seanslar devam ederken anlaşılabilir.İlk Seansa Nasıl Hazırlanmalıyım?İlk seans, genellikle tanışma ve ihtiyaçlarınızı konuşma seansı olur. Seans öncesi, kendinize sessiz, rahat ve mahremiyetinize özen gösteren bir alan ayarlayın. İyi bir internet bağlantınızın olduğundan emin olun ve kulaklık kullanmak, daha iyi bir ses kalitesi sağlayabilir.Terapistinize kendinizi tanıtın, terapiye başlama nedenlerinizi ve beklentilerinizi açıkça ifade edin. Hatta aklınızdaki soruları (terapinin süreci, yöntemleri vb.) not alarak seansa girmek, daha verimli bir başlangıç yapmanızı sağlar. Fakat bunları yapmanız için zaten terapistiniz size uygun soruları sorup yönledirecektir. Ne anlatacağım diye endişelenmenize hiç gerek yoktur.Unutmayın, terapi bir maraton değil, bir süreçtir. Online terapi, bu süreci size daha ulaşılabilir ve esnek bir şekilde sunar. Önemli olan, kendinize en uygun yolu ve terapisti bulmaktır.SİZ DE ONLİNE TERAPİYLE KENDİNİZE YATIRIM YAPMAYA BAŞLAMAK İÇİN ŞİMDİ TAKVİMİMDE BELİRTTİĞİM SEANS SAATLERİNDEN BİRİNİ AYIRTARAK BENİMLE GÖRÜŞMEYE BAŞLAYABİLİRSİNİZ.
Fatma MISIR 03.09.2025

Cinsel Terapiye İhtiyacım Var Mı?

Cinsel Terapi Nedir ve Ne Zaman Cinsel Terapiye Baaşvurmalıyım?Cinsel terapi, bireylerin ve çiftlerin cinsel işlev bozuklukları, cinsel kimlik veya yönelim sorunları, ilişki dinamikleri ve cinsel yaşamla ilgili diğer zorlukları aşmalarına yardımcı olan bir psikoterapi dalıdır. Bu terapi, bireylerin cinsel sağlıklarını ve genel refahlarını iyileştirmeyi hedefler. Cinsel terapi, genellikle alanında uzmanlaşmış bir psikolog tarafından uygulanır. Cinsel terapiye başladığınız ilk seanstan itibaren psikoloğunuz sizden partnerinizle cinsel perhiz uygulamanızı yani uzmanınız söyleyene kadar cinsel ilişkiye kesinlikle girmemenizi söyler. Bu perhize uymanız, psikoloğunuzun sizlere vereceği ev ödevlerini uygulamak ve seansların sizin lehinize gitmesi için çok önemlidir. Cinsel Terapiye Ne Zaman Başvurulmalıdır?Cinsel terapiye başvurmak için birçok sebep olabilir. Eğer cinsel yaşamınızda veya ilişkinizde aşağıdakine benzer sorunlar yaşıyorsanız, bir uzmana danışmayı düşünebilirsiniz:Cinsel İşlev Bozuklukları: Cinsel isteksizlik, sertleşme sorunu, vaninismus, erken veya geç boşalma, orgazm olamama, ağrılı cinsel ilişki gibi durumlar.İlişki Sorunları: Partnerle cinsel uyumsuzluk, cinsel iletişim eksikliği, aldatma sonrası yaşanan güven sorunları veya cinsel yaşamın rutinleşmesi.Psikolojik Faktörler: Cinsellikle ilgili anksiyete, depresyon, özgüven eksikliği, cinsel travma geçmişi veya vücut algısı sorunları.Cinsel Kimlik ve Yönelimle İlgili Sorunlar: Cinsel kimlik veya yönelimle ilgili kafa karışıklığı, kabul görmeme hissi veya toplum baskısı.Cinsel İşlev Bozukluklarının Kısaca TanımıVajinismus: Vajinismus, vajina girişindeki kasların, cinsel ilişki veya vajinal penetrasyonu engelleyecek şekilde istemsiz ve tekrarlayıcı bir şekilde kasılması durumudur. Bu kasılmalar, kişinin kendi kontrolü dışında gerçekleşir ve genellikle ağrı, yanma, batma veya gerilme hissine neden olur. Vajinismus, cinsel ilişkiyi, jinekolojik muayeneyi, tampon kullanımını veya diğer vajinal penetrasyon gerektiren eylemleri imkansız hale getirebilir veya son derece zorlaştırabilir.Vajinismusun psikolojik ve fiziksel olmak üzere birçok nedeni olabilir. Genellikle, cinsel ilişkiye veya vajinal penetrasyona dair korku, kaygı, travmatik deneyimler, yanlış bilgiler veya yetiştirilme tarzından kaynaklanır. Ancak, fiziksel bir rahatsızlık (örneğin enfeksiyon veya kist) nedeniyle ağrı hissetme korkusu da vajinismusa yol açabilir.Tedavisi genellikle cinsel terapi, psikoterapi ve fiziksel egzersizleri içerir. Terapist, bireyin vajinismusa neden olan korku ve kaygılarını anlamasına yardımcı olurken, aynı zamanda vajinal kasları gevşetmeye yönelik özel egzersizler ve teknikler öğretir. Doğru bir uzmandan destek almak, bu sorunun üstesinden gelmek için atılan en önemli adımdır.Erken Boşalma:Erken boşalma (prematüre ejakülasyon), cinsel aktivite sırasında kişinin veya partnerinin istediğinden daha kısa sürede, genellikle penetrasyondan hemen sonra veya hemen önce boşalması durumudur. Bu durum, bireyin kontrol mekanizmasının dışında gerçekleşir ve genellikle cinsel yaşamda sıkıntıya, kaygıya, utanç duygusuna ve özgüven kaybına yol açar.Erken boşalma psikolojik ve biyolojik faktörlerin birleşiminden kaynaklanabilir. Yaygın nedenleri arasında cinsel performans kaygısı, stres, depresyon, ilişki sorunları ve cinsel travma geçmişi yer alabilir. Biyolojik faktörler ise hormonal düzensizlikler, tiroid sorunları veya prostat iltihabı gibi durumları içerebilir.Bu durumun tedavisi genellikle multidisipliner bir yaklaşımla ele alınır. Cinsel terapi, psikoterapi, ilaç tedavisi veya davranışsal teknikler (örneğin dur-başla veya sıkma tekniği) gibi yöntemler uygulanabilir. Önemli olan, bu durumu bir hastalık olarak görmek yerine, uzman bir profesyonelden yardım alarak aşılabilecek bir sorun olduğunu bilmektir.Geç Boşalma:Geç boşalma (gecikmiş boşalma), cinsel aktivite sırasında kişinin arzu etmesine ve yeterli cinsel uyarılmaya rağmen boşalamaması veya boşalmanın normalden çok daha uzun sürmesi durumudur. Bu durum, bireyin veya partnerinin cinsel tatminini engelleyebilir ve hem kişide hem de ilişkide hayal kırıklığına, endişeye ve strese yol açabilir. Geç boşalmanın altında yatan nedenler genellikle psikolojik, fiziksel veya farmakolojik faktörlerin bir kombinasyonudur.Psikolojik Nedenler: Cinsel performans kaygısı, partnerle yaşanan ilişki sorunları, cinsel fantezilere aşırı odaklanma veya cinsel birleşmeyi 'doğru' yapmaya dair mükemmeliyetçi düşünceler bu duruma yol açabilir. Ayrıca, çocuklukta veya geçmişte yaşanan cinsel travmalar da geç boşalmanın psikolojik kökenlerinden biri olabilir.Fiziksel Nedenler: Diyabet, sinir hasarı, hormonal dengesizlikler, prostat ameliyatı gibi tıbbi durumlar geç boşalmaya neden olabilir. Bu nedenle, bir uzmana başvurulduğunda öncelikle tıbbi bir değerlendirme yapılması önemlidir.Farmakolojik Nedenler: Antidepresanlar, yüksek tansiyon ilaçları veya alkol gibi bazı maddelerin kullanımı da geç boşalmaya yol açabilir.Geç boşalma tedavisinde en etkili yöntemlerden biri, duruma özel olarak tasarlanmış bir cinsel terapiprogramıdır. Bu terapi, bireyin cinsel performans üzerindeki kaygılarını azaltmasına, cinsel fantezilerini anlamasına ve partneriyle daha açık iletişim kurmasına yardımcı olur. Gerekli durumlarda, ilaç tedavisi veya yaşam tarzı değişiklikleri de (alkol tüketiminin azaltılması gibi) tedavi planına dahil edilebilir. Önemli olan, bu sorunun üstesinden gelinebileceğini ve yalnız olmadığınızı bilmektir. Bir cinsel terapistten veya ürologdan destek almak, hem kişisel hem de ilişkisel refahınız için atılacak en doğru adımlardan biridir.Anorgazmi:Anorgazmi, yeterli cinsel uyarılma olmasına rağmen kişinin cinsel ilişki veya mastürbasyon yoluyla orgazm olamaması veya orgazmın belirgin bir şekilde gecikmesi durumudur. Bu durum, bireyin cinsel yaşamında hayal kırıklığına, kaygıya ve tatminsizliğe yol açabilir. Anorgazmi genellikle iki ana kategoriye ayrılır:Birincil Anorgazmi: Bireyin hayatı boyunca hiç orgazm deneyimlememiş olması durumudur.İkincil Anorgazmi: Bireyin geçmişte orgazm yaşayabilmişken, daha sonra orgazm olma yeteneğini kaybetmesidir. Bu durum, genellikle yaşam tarzı değişiklikleri, stres, ilişki sorunları veya tıbbi durumlar gibi bir tetikleyici faktörle ilişkilidir.Anorgazmi, tek bir nedene bağlı olmayabilir ve genellikle psikolojik, fizyolojik ve farmakolojik faktörlerin birleşiminden kaynaklanır.Psikolojik Nedenler: Cinsel performans kaygısı, stres, depresyon, cinsel travma, utanç veya suçluluk duyguları, partnerle iletişim sorunları ve cinsel mitler anorgazmiye yol açabilir.Fizyolojik Nedenler: Hormonal dengesizlikler, sinir sistemi rahatsızlıkları, diyabet, pelvik bölgeye uygulanan ameliyatlar veya kronik ağrılar orgazm yeteneğini etkileyebilir.Farmakolojik Nedenler: Antidepresanlar, yüksek tansiyon ilaçları ve bazı antipsikotik ilaçlar gibi maddeler anorgazmiye neden olabilir veya durumu kötüleştirebilir.Anorgazmi tedavisinde, altta yatan nedenlerin doğru bir şekilde teşhis edilmesi çok önemlidir. Tedavi planı, duruma özel olarak tasarlanır ve genellikle şunları içerir:Cinsel Terapi: Bireyin veya çiftin cinsel kaygılarını, yanlış inançlarını ve iletişim sorunlarını ele almasına yardımcı olur. Terapist, cinsel uyarılma ve orgazm hakkında doğru bilgileri sağlayarak danışanın kendi vücudunu keşfetmesine destek olur.İlaç Tedavisi ve Tıbbi Müdahale: Fizyolojik bir neden saptanması halinde, altta yatan tıbbi durumun tedavisi veya kullanılan ilaçların değiştirilmesi gerekebilir.Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Alkol ve sigara kullanımının azaltılması, düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenme gibi yaşam tarzı değişiklikleri de genel cinsel sağlığı olumlu yönde etkileyebilir.Anorgazminin üstesinden gelmek mümkündür ve bir cinsel terapistten destek almak, cinsel yaşam kalitenizi artırmak için atabileceğiniz en önemli adımlardan biridir.Sertleşme Bozukluğu:Sertleşme bozukluğu (erektil disfonksiyon), cinsel ilişki için yeterli sertliğe ulaşamama veya bu sertliği sürdürememe durumudur. Bu durum, yalnızca penisin fiziksel bir tepkisi olmakla kalmayıp, aynı zamanda bir erkeğin özgüvenini, benlik saygısını ve partneriyle olan ilişkisini de derinden etkileyebilir. Sertleşme bozukluğu, karmaşık bir durumdur ve genellikle tek bir nedene bağlı değildir. Hem fiziksel hem de psikolojik faktörler rol oynayabilir.Fiziksel Nedenler: Bu durumun en yaygın nedenlerinden biri fiziksel sağlık sorunlarıdır. Kalp ve damar hastalıkları, diyabet, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol ve hormonal dengesizlikler, sertleşme için gerekli olan kan akışını etkileyebilir. Ayrıca, bazı ilaçların yan etkileri, sigara ve alkol kullanımı da sertleşme bozukluğuna yol açabilir.Psikolojik Nedenler: Stres, anksiyete, depresyon, cinsel performans kaygısı ve ilişki sorunları, sertleşme bozukluğunun önemli psikolojik nedenlerindendir. Bazen sorun, fiziksel bir nedenden başlar ancak zamanla psikolojik bir kaygıya dönüşerek durumu daha da kötüleştirebilir.Sertleşme bozukluğunun tedavisi, altta yatan nedenlere göre değişiklik gösterir. İlk adım, bir ürolog veya androloji uzmanına başvurarak kapsamlı bir tıbbi değerlendirmeden geçmektir. Tedavi seçenekleri şunları içerebilir:Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, sigarayı bırakma ve alkol tüketimini azaltma gibi değişiklikler kan akışını iyileştirerek duruma olumlu etki edebilir.İlaç Tedavisi: Oral yolla alınan ilaçlar (fosfodiesteraz-5 inhibitörleri) kan akışını artırarak sertleşmeye yardımcı olabilir.Cinsel Terapi: Sertleşme bozukluğunun psikolojik nedenleri varsa veya durum fiziksel bir sebepten kaynaklansa bile psikolojik kaygılar yaratıyorsa, cinsel terapi çok etkili bir yöntemdir. Terapist, performans kaygısını azaltmaya, özgüveninizi yeniden kazanmaya ve partnerinizle sağlıklı iletişim kurmaya yardımcı olur.Sertleşme bozukluğu, tedavi edilebilir bir sağlık sorunudur ve utanç duyulacak bir durum değildir. Bu sorunla başa çıkmak için doğru adımları atmak, hem cinsel sağlığınız hem de genel yaşam kaliteniz için büyük önem taşır.Cinsel İsteksizlik:Cinsel isteksizlik (hipoaktif cinsel istek bozukluğu), kişinin cinsel aktiviteye karşı devamlı veya tekrarlayan bir şekilde ilginin veya fantazilerin azalması veya tamamen yok olması durumudur. Bu durum, bireyin kendisi veya partneri için önemli bir sıkıntı kaynağı olduğunda klinik olarak tanımlanır. Cinsel istek, oldukça karmaşık bir konudur ve birçok farklı faktörden etkilenir. Bu faktörler psikolojik, fiziksel ve ilişkisel olarak gruplandırılabilir.Psikolojik Faktörler: Stres, anksiyete, depresyon, özgüven eksikliği, geçmiş cinsel travmalar veya vücut algısı sorunları cinsel isteği doğrudan etkileyebilir. Özellikle yoğun iş temposu, finansal sorunlar gibi günlük yaşam stresi, cinsel isteksizliğin yaygın bir nedenidir.Fiziksel Faktörler: Hormonal dengesizlikler (tiroid sorunları, testosteron seviyesindeki düşüş), diyabet, kalp hastalıkları veya kronik yorgunluk gibi tıbbi durumlar cinsel isteği azaltabilir. Ayrıca, bazı antidepresanlar, tansiyon ilaçları veya doğum kontrol hapları gibi ilaçların yan etkileri de isteksizliğe yol açabilir.İlişkisel Faktörler: Partnerle yaşanan iletişim eksikliği, çatışmalar, aldatma veya cinsel yaşamın monotonlaşması, cinsel isteksizliğe neden olabilir. İlişkideki sorunlar, genellikle cinsel isteğe de yansır.Cinsel isteksizlik, doğru yaklaşımla üstesinden gelinebilecek bir durumdur. Öncelikle bir uzmana (ürolog, jinekolog veya cinsel terapist) başvurmak ve altta yatan tıbbi veya psikolojik nedenleri belirlemek önemlidir. Tedavi genellikle şunları içerir:Cinsel Terapi: Bir cinsel terapist, bireyin veya çiftin cinsel isteksizliğin altında yatan psikolojik veya ilişkisel nedenleri anlamasına yardımcı olur. Terapist, açık iletişimi teşvik eder, cinsel mitleri yıkar ve cinsel yaşama dair yeni yaklaşımlar sunar.İlaç ve Hormon Tedavisi: Tıbbi bir neden saptanması durumunda, doktorunuz uygun ilaç tedavisine başlayabilir veya hormon seviyelerini düzenlemeye yönelik tedaviler önerebilir.Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Stres yönetimi teknikleri (meditasyon, yoga), düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve yeterli uyku gibi yaşam tarzı değişiklikleri de cinsel isteği artırmaya yardımcı olabilir.Cinsel isteksizlik, bireysel veya ilişkisel bir problemden kaynaklanabilir. Önemli olan, bu durumu açıkça konuşmak ve bir uzmandan yardım alarak cinsel yaşam kalitenizi artırmak için adımlar atmaktır.Cinsel Terapi Süreci Nasıl İşler?Cinsel terapi süreci, danışanın ihtiyaçlarına göre şekillenir. Terapi genellikle aşağıdaki aşamalardan oluşur:İlk Görüşme ve Değerlendirme: Terapist, danışanın veya çiftin sorunlarını, cinsel geçmişini ve beklentilerini anlamak için kapsamlı bir değerlendirme yapar. Bu aşamada, sorunların fiziksel mi yoksa psikolojik mi olduğunu anlamak için gerekli durumlarda tıbbi muayeneye yönlendirme de yapılabilir. Bundan dolayı eğer orgazm olamama, vajinismus, erken ya da geç boşalma ve ağrılı ilişkiden yakınıyorsanız önce üroloji/jinekoloji doktoruna görünmeniz; doktorunuzu organik sebepli değil psikolojik kaynaklı bir sorununuz olduğunu belirttiğinde cinsel terapi için psikoloğa başvurmanız uygun olacaktır. Terapi Planı: Terapist, elde ettiği bilgilere dayanarak kişiye özel bir tedavi planı oluşturur. Bu plan, bireysel veya çift seanslarını içerebilir ve çeşitli terapi tekniklerini kapsar. Sizlere çift olarak hem ilişkinizdeki uyumu hem cinsel hayatınızdaki uyumu bulmanız yolunda danışmanlık verilir.Terapi Seansları: Seanslar sırasında, terapist ve danışan, sorunların kökenlerini anlamaya çalışır. Bu, cinsel mitleri ve yanlış inançları yıkmak, cinsel iletişim becerilerini geliştirmek veya travmatik deneyimlerle yüzleşmek gibi konuları içerebilir.Ev Ödevleri: Terapist, seanslar arasında danışanlara cinsel yaşamlarına yönelik "ev ödevleri" verebilir. Bu ödevler, partnerle daha fazla iletişim kurmayı, yeni cinsel deneyimler denemeyi veya rahatlama egzersizleri yapmayı içerebilir. Fakat planlanmış bu ödevlerde cinsel perhiz kuralını unutmamanız gerektiği de hatırlatılır. Cinsellik yalnızda cinsel organların birleşimi değildir ve bunu kavramak, bedenlerinizi keşfetmekle başlayacaktır.Cinsel Terapide Neler Yapılır ve Neler Yapılmaz?Neler Yapılır:Gizlilik ve Güven: Cinsel terapi seansları tamamen gizlidir. Terapistinizle açık ve dürüst bir şekilde konuşmaktan çekinmemelisiniz. Bilgileriniz kesinlikle başka taraflarla paylaşılmaz.Eğitim ve Bilgilendirme: Terapist, cinsel işlevler, vücudun anatomisi ve cinsel tepki döngüsü hakkında doğru bilgileri sağlar. Bunları bilmiyor olmanız gayet doğaldı. Ülkemizde cinsel anatomi dersleri verilmemektedir. İletişim Becerileri: Çiftler arasındaki cinsel iletişim eksikliğini gidermek için danışanlara pratik yöntemler öğretilir.Kabul ve Adanmışlık Terapisi Teknikleri: Sorunlara yol açan olumsuz düşünce kalıpları ve inançlar üzerinde çalışılır; onlar dönüştürülmeye çalışılmaz. Bedensel farkındalıkla onlara verilen tepkileri dönüştürme üzerinde çalışılır. Neler Yapılmaz:Fiziksel Temas: Terapist ve danışan arasında hiçbir şekilde fiziksel temas yaşanmaz. Cinsel terapi, konuşmaya dayalı bir süreçtir. Çiftler birbirine ancak oturur pozisyonda temas edilecek kadar temas eder. Terapistiniz sizden cinsel terapi esnasında cinsel temasa dair pratikleri sergilemenizi kesinlikle isteyemez.Yargılama: Terapist, danışanların cinsel tercihleri, deneyimleri veya sorunları hakkında yargılayıcı bir tutum sergilemez. Cinsel yöneliminiz ve bu doğrultuda deneyimlediğiniz bozukluklar için de terapistinize başvurmaktan çekinmemelisiniz.Sihirli Çözüm Beklemek: Cinsel terapi, sorunları bir anda çözen sihirli bir yöntem değildir. Başarı, danışanın sürece olan katılımına ve çabasına bağlıdır. Belirlenmiş formülasyonlar olsa bir bozukluğun tedavisi; çiftlerin ne kadar dönüşmeye gönüllü olduğuyla ilgili olarak kısa ya da uzun sürebilir. Net bir seans sayısı vermek pek mümkün değildir.SİZDE YUKARIDA SIRALADIĞIM SORUNLARDAN BİRİNE SAHİP OLDUĞUNUZU DÜŞÜNÜYORSANIZ ÇİFT OLARAK CİNSEL TERAPİ İÇİN BİREYSEL OLARAK CİNSEL DANIŞMANLIK İÇİN İLK SEANSINIZI OLUŞTURABİLİRSİNİZ.
Fatma MISIR 03.09.2025