1. Uzmanlar
  2. Hidayet ÇALIŞKAN
  3. Blog Yazıları
  4. Psikoz nedir?Psikoz 'damıyım? Ne yapabilirim ?

Psikoz nedir?Psikoz 'damıyım? Ne yapabilirim ?

Psikoz Nedir?

Psikoz nedir, psikoz beyninizin bilgiyi işleme şeklini etkileyen bir durumdur. Psikoz gerçeklikle bağlantınızı kaybetmenize neden olur. Psikoz sebebiyle gerçek olmayan şeyleri görebilir, duyabilir veya inanabilirsiniz. Psikoz bir hastalık değil, semptomdur. Zihinsel veya fiziksel bir hastalık, madde bağımlılığı, aşırı stres veya travma psikoza neden olabilir.

Psikoz kelimesi, gerçeklikle temasın bir kaybolduğu zihinsel durumları tanımlamak için kullanılır. Birisi bu şekilde hastalandığında buna psikotik dönem denir. Psikoz döneminde kişinin düşünceleri ve algıları bozulur, kişi neyin gerçek neyin gerçek olmadığını anlamakta güçlük çekebilir. Psikoz belirtileri arasında sanrılar (yanlış inançlar) ve halüsinasyonlar (başkalarının görmediği veya duymadığı şeyleri görme veya duyma) bulunur. Diğer belirtiler arasında tutarsız veya anlamsız konuşma ve duruma uygun olmayan davranışlar gerçekleştirme yer alır. Psikotik bir epizoddaki bir kişi ayrıca depresyon, kaygı, uyku sorunları, sosyal geri çekilme, motivasyon eksikliği ve genel olarak işlevsellik zorluğu yaşayabilir.

Şizofreni gibi psikotik bozukluklar, genellikle gençlik yıllarının sonlarında veya yetişkinliğin başlarında kişide ilk defa psikoz oluşturabilir. Doktorların psikozun ilk bölümü (FEP) dedikleri şeyden önce bile, hareket etme veya düşünme şeklinizde küçük değişiklikler gösterebilirsiniz. Buna prodromal dönem denir ve günler, haftalar, aylar ve hatta yıllar sürebilir.

Bazen şizofreni veya bipolar bozukluk gibi birincil psikotik bir hastalığınız olmasa bile gerçeklikle bağlantınızı kaybedebilirsiniz. Bu olduğunda buna ikincil psikoz denir.

Bu nöbetler, uyuşturucu kullanımı veya tıbbi bir durum gibi başka bir sebepten kaynaklanmaktadır. Sebep ne olursa olsun, kısa sürede kaybolma eğilimindedirler ve onlara neden olan durumu tedavi ederseniz genellikle tekrar oluşmazlar.


Akut Psikoz Nedir?

Akut psikoz nedir, akut psikoz genellikle ani başlangıçlı, tek seferlik bir olaydır. Bazı durumlarda ise akut psikoz tekrar tekrar ortaya çıkabilir veya kronik psikozun erken evresi olabilir. Akut psikoz vefat sonrası yas, evliliğin sona ermesi, işsizlik, hapis, kaza, doğum veya göç ve sosyal izolasyon gibi durumların sonrasında ortaya çıkabilir. 

Akut psikozun semptomları, kısa bir sanrı ve bu sanrı nedeniyle düşünce değişiklikleri, halüsinasyon ve bunun sonucunda algıda değişiklikler, sosyal işlevsellikte azalma ve düşük motivasyonu içerir.

 

Akut psikozda beyni etkileyen diğer tıbbi durumları dışlamak için bazen kan araştırmaları ve beyin taramaları yapılır.

Tedavi ilaç kullanımı ile gerçekleştirilir. Antipsikotik ilaç reçete etmeden önce, doktorunuz altta yatan diğer bir hastalık olup olmadığı veya toksik madde kullanımı gibi olasılıkları göz önünde bulunduracaktır.

Antipsikotik tedavi, kronik psikozda kullanılanlar ile aynıdır ve kullanımı en az 3 ay sürmelidir. 3 ay sonra, hasta stabil ise, tedaviyi 4 hafta içinde kademeli olarak durdurulur ve hasta gözlemlenir.

Şiddetli anksiyete veya ajitasyon için, tedavinin başlangıcında antipsikotik tedaviye kısa süreli anksiyolitik veya sedatif tedavi eklenebilir.


Psikoz Risk faktörleri

Kimlerin psikoza eğimli olduğunu tespit etmek şu an için mümkün değil. Ancak, araştırmalara göre genler önemli bir rol oynuyor. 

Ebeveyn ya da kardeş gibi bir aile yakınında psikoz görülen insanlarda psikoza rastlanma olasılığı yüksektir. 

22q11.2 delesyon sendromu ile doğan çocuklarda, başta şizofreni olmak üzere psikotik sorunlar yaşama olasılığı yüksektir. 




Psikoz Belirtileri

Psikoz aniden başlamaz. Genellikle şu düzeni izler:

Psikozdan önceki uyarı işaretleri

Dünyayı düşünme ve anlama şeklinizdeki kademeli değişikliklerle başlar. Siz veya aile üyeleriniz şunları fark edebilir:

  • Notlarda veya iş performansında düşüş
  • Düşünmek veya konsantre olmakta güçlük çekmek
  • Başkalarının etrafında şüphe veya huzursuzluk
  • Kişide bakım veya hijyen eksikliği
  • Normalden daha fazla yalnız zaman geçirmek
  • Durumların gerektirdiğinden daha güçlü duygular göstermek
  • Hiç duygu hissetmemek

Erken psikoz belirtileri 

Şunları gözleyebilirsiniz:

  • Başkalarının görmediği şeyleri duymak, görmek veya tatmak
  • Alışılmadık inançlara veya düşüncelere inanmak
  • Aileden ve arkadaşlardan uzaklaşmak
  • Kendine bakmayı bırakmak
  • Net düşünememek veya dikkat eksikliği

Psikotik nöbet belirtileri

Sanrı ve halüsinasyonlar birbirinden farklı olmasına rağmen psikoz yaşayan tüm hastalarda sıklıkla görülür. Bu sanrı ve halüsinasyonlar kişiye gerçekmiş gibi görünür. Genellikle yukarıdakilerin hepsine ek olarak aşağıdakiler de gözlenmektedir:

Halüsinasyonlar

Halüsinasyon, dış uyaranların yokluğunda ortaya çıkan duyusal bir algıdır. Bu durumda görme, duyma, hissetme ya da koku alma mevcut değildir. Halüsinasyon gören bir insan, gerçekte var olmayan şeyler görebilir ya da tek başınayken birilerinin konuştuğunu duyabilir. 

  • İşitsel halüsinasyonlar: Etrafta kimse yokken sesler duymak
  • Dokunsal halüsinasyonlar: Açıklayamayacağınız tuhaf hisler veya duygular
  • Görsel halüsinasyonlar: Orada olmayan insanları veya nesneleri görmek 

Sanrılar

Sanrı, gerçekler ve doğrularla çakışmasına rağmen ısrarla tutunulan inanışlar veya izlenimlerdir. Paranoya, büyüklük sanrıları ve fiziksel sanrılar bulunur. 

Sanrılar gören insanlar takip edildiğini ya da gizli mesajlar aldığını düşünür. Büyüklük sanrısı yaşayan insanlar, kendilerini abartılmış derecede önemli görür. Fiziksel sanrılarda ise hasta, aslında sağlıklı olmasına rağmen ölümcül bir hastalığa yakalandığına inanır.

Normal düşünce tarzınızla uyumlu olmayan ve başkalarına mantıklı gelmeyen inançlar, örneğin:

  • Dış güçlerin duygularınız ve eylemlerinizi kontrol etmesi.
  • Küçük olayların veya yorumlardan büyük anlamlar çıkarmak
  • Özel güçleriniz olduğunu düşünmek, özel bir görevde olduğunuzu veya aslında bir tanrı olduğunuzu düşünmek.

 


Psikozun Neden Olur?

Tüm psikoz vakaları farklıdır, bu nedenle sebep olan unsur her zaman tam olarak belli değildir. Ancak psikoza yol açabilecek bazı farklı hastalıklar vardır. Uyuşturucu bağımlılığı, uykusuzluk ve diğer çevresel faktörler gibi tetikleyiciler de etkilidir. Bunun yanında, belli başlı bazı durumlar farklı psikoz gelişimlerine yol açabilir. Doktorlar tam olarak neyin psikoza neden olduğunu bilmemektedir, ancak bilinen bazı risk faktörleri şunları içerir:

  • Genetik: Psikoz ilişkili genlere sahip olabilirsiniz, ancak bu her zaman psikoz geliştireceğiniz anlamına gelmez.
  • Uyuşturucular: Tetikleyiciler, bazı reçeteli ilaçları ve alkol, esrar, LSD ve amfetamin gibi uyuşturucuların kötüye kullanımını içerir.
  • Travma: Sevilen birinin ölümü, cinsel saldırı veya savaş psikoza yol açabilir. Travmanın türü ve meydana geldiği yaşınız da psikoz gelişiminde rol oynar.
  • Yaralanmalar ve hastalıklar: Travmatik beyin yaralanmaları, beyin tümörleri, felçler, Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığı, demans ve HIV psikoza neden olabilir.

Psikoz aynı zamanda şizofreni veya bipolar bozukluk gibi bir akıl hastalığının da belirtisi olabilir.

Madde Kullanımı Sonucunda Psikoz

Esrar gibi sinir sistemini baskılayan maddeler ve kokain, amfetamin gibi uyarıcı uyuşturucular, beyin aktivitenizi dramatik şekillerde etkileyebilir gerçek anlayışınızı değiştirebilir.

Çoğu zaman, maddeyi kullanmayı bıraktığınızda psikoz kaybolur. Ancak tüm bu uyuşturucularla birincil psikoz arasında güçlü bir bağlantı vardır. Amfetamin kaynaklı psikoz teşhisi konanların% 25'inden fazlası daha sonra psikotik hastalıklar geliştirmektedir. Esrar kullanımı, tüm psikoz vakalarının yaklaşık yarısında yer almaktadır.

Araştırmalar, bu maddelerin şizofrenik bozukluklar veya ailede psikoz öyküsü gibi psikiyatrik rahatsızlıkları olan kişilerde halihazırda mevcut olduğunda durumu ortaya çıkaracak kadar psikoza neden olmayabileceğini göstermektedir.

Akıl hastalığını tedavi etmek için kullanılan bazı ilaçlar da psikoza yol açabilir. Nadir olsa da, aylarca veya yıllarca bir antipsikotik (klorpromazin, flufenazin, haloperidol, perfenazin ve diğerleri gibi) kullanıyorsanız, uzun süreli etkileri nedeniyle geç diskinezi denen bir hareket bozukluğu geliştirebilirsiniz. 

İlaçla tetiklenen semptomların çoğu, ilaç sisteminizden ayrıldıktan sonra ortadan kalkar. Ancak kokain, PCP (diğer adıyla melek tozu) ve amfetamin kaynaklı psikoz haftalarca sürebilir. Siz nöbetin geçmesini beklerken, doktorunuz lorazepam (Ativan) gibi bir anti-anksiyete ilacı veya belki bir antipsikotik ile belirtileri hafifletebilir.

Başka Hastalıklar Sonucunda Psikoz

Bazı hastalıklar psikoza yol açabilir:

• Parkinson hastalığı, Huntington hastalığı ve bazı kromozomal bozukluklar gibi beyinsel problemler 

Beyin tümörleri ve kistler 

Bazı demans türleri sonucu psikoz görülebilir:

Alzheimer 

• HIV, frengi ve beyine saldıran diğer enfeksiyonlar

• Bazı epilepsi türleri 

• Felç


  • Postiktal psikoz (PIP), art arda birkaç nöbet geçiren epilepsili bazı kişilerde görülür. Uzun süredir bir nöbet bozukluğunuz olduğunda veya geçmişte akıl hastalığınız olduğunda postiktal psikoz oluşumu daha olasıdır.

Olanzapin ve risperidon gibi antipsikotik ilaçlar semptomları durdurabilir ve gelecekteki nöbetleri önlemeye yardımcı olabilir.

  • Miksödematöz psikoz, hipotiroidizm olarak bilinen tiroid bezinin iyi çalışmadığı durumlarda ortaya çıkabilir. Tiroid hormonunun beyninizi etkileme şekli nedeniyle, vücudunuzda yeterince tiroid hormonu yoksa halüsinasyonlar, sanrılar ve tat veya koku duyunuzda değişiklikler olabilir. Doktorunuz, miksödem psikozunu doğrulamak ve şizofreni gibi diğer durumları dışlamak için tiroid uyarıcı hormon (TSH) seviyenizi test edebilir.

Tiroid hormonu almak, tiroid bezinizin aktivitesini dengelemeye ve psikozu sona erdirmeye yardımcı olabilir.

Kadınlarda Hormonal Değişiklikler Sonucunda Psikoz

Çok nadir olmasına rağmen, bazı kadınlarda adet psikozu gözlenebilir. Adet döngünüzün farklı noktalarında hormon miktarlarındaki değişimler, düşünmeyi ve ruh halinizi etkileyebilir. Bu tür psikoz, başlangıçta, yumurtlama döneminde veya adetinizin başlamasından önceki birkaç gün içinde ortaya çıkabilir.

Menstrüel psikoz hızla ortaya çıkabilir ve aynı hızla ortadan kaybolabilir. Nöbetler sırasında neyin gerçek olduğu konusunda kafanız karışabilir, halüsinasyon görebilir ve doğru olmayan şeylere inanabilirsiniz.

Bilişsel davranışçı terapi (CBT) ve antipsikotik ilaçlar semptomlarınızı önlemeye yardımcı olabilir.


Psikoz Teşhisi

Bir psikolog veya psikiyatrist ile görüşebilirsiniz. Semptomlarınıza neyin neden olmuş olabileceğini sorgulayacak ve ilgili durumları arayacaklardır. Doktorlar, psikotik semptomlara neden olabilecek diğer şeyleri ekarte ettikten sonra zihinsel hastalıkları teşhis eder.

Yetişkinlerde görülen pek çok psikoz belirtisine genç insanlarda rastlanılmaz. Örneğin, küçük çocukların sıklıkla konuştukları hayali arkadaşları vardır. Bu, çocuğun hayal gücünün göstergesidir ve gayet normaldir. 

Ancak çocuklarda veya ergenlerde psikozdan endişe ediliyorsa, mutlaka doktora danışılmalıdır. 

Psikozlu olup olmadığınızı nasıl anlarsınız?

Bir psikoz tedavi merkeziyle iletişime geçerek sizi takip eden adımların adımları:

İyi bir görünüme sahip olmanız önemlidir, bunun için para ödemeniz gerekecek ve uzun süre kullanabileceksiniz. Kediye bu şekilde bakmalısınız.

Her boyuttaki yaşamın çeşitli oranları ve belirtilerine ilişkin detaylı sorular sorulur. Bu, sizin sizin için daha iyi anlamamıza ve ailenizi daha iyi tanımamıza yardımcı olur. Bu kuş sizin için çok önemli ve kuş bakışı görebileceksiniz.

Bilakis muğlak, tam tespit edilemeyen gözlemlenirse, boyut kontrolü için düzenlenen görüşmeler sunulur. Başka bir ruhsal soruna işaret eden oluşumlar tespit edilirse, ilgili kuruma havale edilirsiniz. Ürünün boyutunun daha küçük olduğunu unutmamak önemlidir.


Eğer bir psikoz başlangıcınız varsa, bariz belirtileri tespit edilirse, daha kapsamlı bir tanılama yapılır. Bu standart, psikolojik ve tıbbi bir testtir, EKG, epilepsi vb. olup, EEG ve X-ışını CCT ve MRT'den de yararlanabilirsiniz. Bilişsel sorunlar da varsa, ek olarak nöropsikolojik test uygulanmaktadır. Bütün bu incelemeler rutin işlemlerdir ve acısızdır.

Muayene süresi boyunca, size bu islemlerde refakat edecek bir terapistle temasınız devam eder.


Son olarak sağlık sonuçları ve sonuçlardan yola çıkan terapinin devamı için gerekli adımlar hakkında detaylı bir şekilde görüşülür. Bu arada terapi boyunca kendinizi güvende hissetmeniz ve aynı zamanda terapinin tüm aşamalarında ortak karar verebilmenizin esası önemlidir. Ayrıca yakınların iyi bilgilendirilerek sürece dahil edilmesi ve boylece daha az endişe duymalarını sağlamak da önemlidir.



Psikoz Tedavisi

İlk psikoz atağından sonra hemen tedaviye başlamak önemlidir. Erken başlayan tedavi, semptomların ilişkilerinizi, işinizi veya okulunuzu etkilemesini önlemeye yardımcı olacaktır. Ayrıca, erken tedavi psikoz nedeniyle oluşabilecek daha fazla sorundan kaçınmanıza da yardımcı olabilir.

Doktorunuzun tedavi olarak ne önereceği, psikozunuzun altında yatan nedene bağlı olacaktır.

Doktorunuz belirtilerinizi hafifletmek için hap, sıvı veya enjeksiyon halinde antipsikotik ilaçlar yazacaktır. Ayrıca uyuşturucu ve alkol kullanmaktan kaçınmanızı önerecektir.

Kendinize veya başkalarına zarar verme riskiniz varsa veya davranışınızı kontrol edemiyor, günlük aktivitelerinizi gerçekleştiremiyorsanız, hastanede tedavi olmanız gerekebilir. Doktorunuz belirtilerinizi kontrol edecek, psikozun nedenlerini arayacak ve sizin için en iyi tedaviyi önerecektir.

• Ani yatıştırma 

Psikoz yaşayan bazı insanlar kendini aşırı rahatsız eder ve kendine ya da çevresindekilere zarar verebilir. Böyle durumlarda bu insanları çabucak yatıştırmak gerekir. Bu yönteme ani yatıştırma adı verilir. Hızlı etki eden bir enjeksiyon veya sıvı ilaç uygulanarak hasta yatıştırılır. 

• İlaç tedavisi

Antipsikoz adı verilen ilaçlarla, psikoz belirtileri yaşayan hastalar kontrol altına alınabilir. Bu ilaçlar halüsinasyon ve sanrıları azaltarak kişilerin zihinlerinin daha açık olmasını sağlar. Bu ilaçlar, hastalığın belirtilerine uygun olarak önerilir. 

Çoğu durumda belirtileri kontrol altına almak için antipsikoz ilaçları kısa süreli kullanılır. Şizofreni hastası insanlar ise ömür boyu bu ilaçları kullanmak zorunda kalabilir.

Bilişsel davranışçı terapi

Bilişsel davranışçı terapi, hastanın düzenli aralıklarla bir sağlık danışmanıyla görüşerek düşünce ve davranışlarının değiştirilmesi sürecidir. Bu yaklaşımın hastalarda kalıcı değişikliklerde ve hastalığı daha iyi idare etmelerinde etkili olduğu izlenmiştir. İlaçlarla tedavi edilemeyen pek çok psikoz belirtisinde faydalı olduğu görülmüştür. 



Psikoz Hastalığında Psikoterapi

İlaçlarla birlikte psikolojik danışmanlık da psikozun yönetilmesine yardımcı olabilir.

  • Bilişsel davranışçı terapi (BDT), psikotik dönemleriniz olduğunda bunu fark etmenize yardımcı olabilir. Ayrıca gördüğünüz ve duyduğunuz şeyin gerçek mi yoksa hayal mi olduğunu anlamanıza yardımcı olur. Bu tür bir terapi ayrıca antipsikotik ilaçların ve tedavinize bağlı kalmanın önemini vurgulamaktadır.
  • Destekleyici psikoterapi, psikozla yaşamayı ve onu yönetmeyi öğrenmenize yardımcı olur. Aynı zamanda size sağlıklı düşünme yollarını da öğretir.
  • Bilişsel geliştirme terapisi (CET), daha iyi düşünmenize ve anlamanıza yardımcı olmak için bilgisayar egzersizlerini ve grup çalışmasını kullanır.


Yayınlanma: 20.11.2023 11:42

Son Güncelleme: 16.08.2024 17:42

Psikolog

Hidayet

ÇALIŞKAN

Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)
3 Yorum
Bedensel Belirti Bozuklukları (Somatizasyon)
Boşanma Süreci Sorunları
Çatışma Çözme Becerileri
+8
Online TerapiOnline Ter...
süre 45 dk
ücret 2100
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
Hizmet vermiyor
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

Tetikleyiciler: Travmatik Belleğin Yeniden Canlanması ve Kendini Koruma Stratejileri

Tetikleyiciler: Travmatik Belleğin Yeniden Canlanması ve Kendini Koruma StratejileriTetikleyiciler (Triggers), geçmişte yaşanan travmatik veya zorlayıcı deneyimlerin anılarını, duygularını ve bedensel duyumlarını beklenmedik bir şekilde yeniden canlandıran çevresel veya içsel uyaranlardır. Bu uyarıcılar, bir ses, bir koku, belirli bir görüntü, bir durum, hatta bir duygu hali olabilir. Tetiklendiğinde, kişi mevcut güvenli ortamda bulunmasına rağmen, adeta geçmişteki travmatik olayı tekrar yaşıyormuş gibi yoğun kaygı, panik, öfke, çaresizlik veya aşırı uyarılmışlık (hyperarousal) duyguları deneyimleyebilir (Van der Kolk, 2014).Bessel van der Kolk’un (2014) öncü eseri Beden Kayıt Tutar: Travmanın İyileşmesinde Beyin, Zihin ve Beden’de vurguladığı gibi, travmatik bellek genellikle açık, sözlü bir anlatı (narrative memory) şeklinde depolanmaz. Bunun yerine, bedensel duyumlar, duygusal durumlar ve algısal parçalar halinde depolanır. Tetikleyiciler, beynin normal bilişsel filtrelerini atlayarak doğrudan duygusal merkez olan amigdalayı harekete geçirir ve bu durum, kişinin aniden "savaş, kaç ya da don" (fight, flight, or freeze) tepkisi vermesine neden olur.Tetikleyicilerin Psikolojik MekanizmasıTetikleyicilerin gücü, beynin travma sırasındaki işleyiş biçimiyle yakından ilişkilidir. Travma anında, beynin mantık ve zaman algısından sorumlu bölgesi olan prefrontal korteks ve olayları sıraya koyan hipokampüs düzgün çalışamaz. Duygusal alarm merkezi olan amigdala ise aşırı aktif hale gelir. Tetikleyici, bu parçalı ve duygusal yüklü anı parçacıklarını yeniden etkinleştirdiğinde, beyin, tehlikenin şu an gerçekleştiği yanılsamasına kapılır.Tetikleyiciler genellikle iki ana kategoriye ayrılır:Dışsal Tetikleyiciler (External Triggers): Çevreyle ilgili uyaranlardır.İnsanlar: Travmatik olayı hatırlatan biri, belirli bir yüz ifadesi veya ses tonu.Yer ve Zaman: Kazanın veya olayın olduğu yer, yıl dönümleri, belirli saatler.Duyusal Uyaranlar: Bir koku (örneğin yangın kokusu), yüksek ses, belirli bir müzik.İçsel Tetikleyiciler (Internal Triggers): Kişinin kendi düşünce ve beden durumuyla ilgilidir.Duygular: Çaresizlik, utanç, öfke veya yoğun kaygı hissetmek.Bedensel Duyumlar: Kalp çarpıntısı, nefes darlığı, kas gerginliği (panik atak hisleri).Düşünceler: Olumsuz otomatik düşünceler veya travmayla ilgili çarpıtılmış inançlar.Kendini Koruma ve Başa Çıkma StratejileriTetikleyicilerle başa çıkmak, sadece onlardan kaçınmak değil, aynı zamanda onlarla karşılaşıldığında duygusal tepkiyi düzenlemeyi öğrenmeyi de içerir. İyileşme yolunda, bireyin kendine şefkatle yaklaşması ve travma sonrası stres tepkilerini anlaması kritik adımlardır.1. Tetikleyicileri Tanıma ve Farkındalık GeliştirmeTetikleyicilerle başa çıkmanın ilk adımı, kişinin bu uyarıcıları ve onlara verdiği tipik tepkileri (savaş, kaç, don) tanımasıdır.Günlük Tutma: Hangi olayların, yerlerin veya duyguların yoğun tepkilere yol açtığını kaydetmek, örüntüleri belirlemeyi sağlar.Erken Uyarı İşaretlerini Öğrenme: Yoğun duygusal tepki tam olarak ortaya çıkmadan önce hissedilen bedensel duyumları (örn. mide kasılması, nefesin hızlanması) tanımak, müdahale için zaman kazanmayı sağlar.2. Güvenli Alanlar Yaratma ve Sınır KoymaFarkındalık geliştirildikten sonra, birey kendisini korumak için çevresel ve ilişkisel sınırlar koymalıdır.Fiziksel Güvenlik: Tetikleyicilerden (mümkün olduğunca) uzak durmak veya onlara maruz kalmayı en aza indirmek. Evde veya işte, kendini güvende hissettiği "güvenli bir köşe" veya zihinsel bir sığınak belirlemek.İlişkisel Sınırlar: Başkalarına hangi konuların veya davranışların tetikleyici olduğunu açıkça ifade etmek ve bu sınırlara saygı gösterilmesini talep etmek. Bu, kişinin kendi kontrol hissini geri kazanmasına yardımcı olur.3. Zeminleme ve Düzenleme Teknikleri (Grounding and Regulation)Tetiklenme anında amaç, kişinin dikkatinin tehlike algısından mevcut ana, yani güvenli gerçekliğe geri çekilmesini sağlamaktır. Bu teknikler, hiper-uyanıklığı azaltarak amigdalanın aktivitesini sakinleştirmeye yardımcı olur.5-4-3-2-1 Tekniği: Kişinin çevredeki 5 şeyi görmesi, 4 şeyi hissetmesi, 3 şeyi duyması, 2 şeyi koklaması ve 1 şeyi tatması istenir. Bu, dikkati zorla şimdiki zamana ve duyulara yönlendirir.Nefes Çalışması: Yavaş, ritmik ve derin nefes alma (örneğin 4 saniye nefes alma, 6 saniye nefes verme), parasempatik sinir sistemini aktive ederek sakinleşmeye yardımcı olur.Dokunma: Soğuk su, buz veya rahatlatıcı bir doku (yumuşak bir kumaş) gibi dışsal bir uyarıcıya odaklanmak, bireyin bedeninde kalmasına yardımcı olur.Travma Odaklı Danışmanlık ve İyileşmeTetikleyicilerin kökeninde travmatik bir deneyim yattığı için, uzun vadeli iyileşme genellikle profesyonel destek gerektirir. Danışmanlık süreçlerinde, özellikle Travma Odaklı Bilişsel Davranışçı Danışmanlık (TF-CBT) ve EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) gibi travma odaklı danışmanlık yöntemleri kullanılır.Bu danışmanlıklarda tetikleyiciler güvenli, kontrollü ve destekleyici bir ortamda ele alınır. Amaç, tetikleyicileri tamamen ortadan kaldırmak değil, bireyin tetikleyiciye verdiği duygusal tepkinin yoğunluğunu azaltmaktır. Bu süreç, travmatik anıların duygusal yükünün boşaltılmasını ve mantıklı bir anlatıya entegre edilmesini sağlar. Kişi, artık geçmişten gelen uyarıcılar tarafından otomatik olarak yönetilmek yerine, bu uyarıcılara karşı bilinçli bir seçimle tepki verme yeteneği kazanır. Bu, kişinin yaşam kalitesini ve günlük işlevselliğini önemli ölçüde artırır.SonuçTetikleyiciler, beynin travmaya verdiği derin ve koruyucu bir tepkinin somutlaşmış halleridir. Van der Kolk’un (2014) belirttiği gibi, beden bu skorları tutar ve tetikleyiciler aracılığıyla geçmişi mevcut ana taşır. Ancak farkındalık geliştirme, kişisel sınırları netleştirme ve zeminleme gibi aktif başa çıkma stratejileri ile birey, tetiklenme döngüsünü kırabilir. Profesyonel travma odaklı danışmanlık, bu sürecin temelini oluşturur ve bireyin travmatik belleği güvenli bir şekilde işlemesine, böylece tetikleyicilerin gücünü azaltmasına ve özerk bir yaşam sürmesine olanak tanır. Kendini koruma, kişinin kendi deneyimlerini onaylaması ve kendine şefkatle yaklaşmasıyla başlar. KaynakçaOgden, P., & Fisher, J. (2015). Sensorimotor psychotherapy: Interventions for trauma and attachment. W. W. Norton & Company.Van der Kolk, B. A. (2014). The Body Keeps the Score: Brain, Mind, and Body in the Healing of Trauma.Viking.Zlotnick, C., Sprich, S., Johnson, J., & Dube, K. (2019). The efficacy of eye movement desensitization and reprocessing (EMDR) in the treatment of post-traumatic stress disorder (PTSD). Clinical Psychology Review, 71, 56–75.Daha bilinçli ve anlam dolu bir yaşam sürmek için farkındalık kazanma yolculuğunda size eşlik etmek üzere seanslara davet ediyorum.Randevu oluşturmak ve size uygun saat dilimlerini görmek için takvime göz atabilirsiniz.Sevgilerle…Uzman Psikolojik Danışman Sena İğdeli Sevinç

Öz Şefkat: Kendinle Barışmanın Gücü ve Psikolojik Dayanıklılığın Anahtarı

Öz Şefkat: Kendinle Barışmanın Gücü ve Psikolojik Dayanıklılığın AnahtarıÖz şefkat, kişinin başarısızlık, hata ya da acı karşısında kendisine şefkatli, anlayışlı ve destekleyici yaklaşabilmesidir. Modern psikoloji literatüründe Dr. Kristin Neff’in öncülüğünü yaptığı çalışmalar, bu kavramın sadece duygusal bir destek mekanizması değil, aynı zamanda psikolojik iyi oluşun ve dayanıklılığın temelini oluşturan kritik bir beceri olduğunu göstermektedir (Neff, 2003). Öz şefkat, bireyin kendisine karşı eleştirel bir yargılayıcı olmak yerine, deneyimlediği zorlukları insan olmanın doğal ve evrensel bir parçası olarak kabul etmesini sağlayan içten bir anlayış geliştirme sürecidir.Öz Şefkatin Üç Temel BileşeniKristin Neff (2003) öz şefkati deneysel olarak ölçülebilir ve geliştirilebilir üç temel bileşen üzerinden tanımlamıştır:Şefkatli Özgörüş (Self-Kindness) ve Yargılamama: Bireyin acı çektiği anlarda kendisine karşı eleştirel ve sert olmak yerine, destekleyici, anlayışlı ve sabırlı bir tutum sergilemesidir. Bu, hataları kınamak yerine, bir öğrenme fırsatı olarak görmeyi ve kişinin kendisini aktif olarak rahatlatmasını içerir.Ortak İnsanlık (Common Humanity) ve İzolasyon: Yaşanan zorlukların ve kusurların yalnızca kişiye ait olmadığını, aksine insan olmanın evrensel ve ortak bir parçası olduğunu kabul etme bilincidir. Bu bileşen, başarısızlık anlarında hissedilen izolasyon ve "yalnızca ben" hissini azaltır; çünkü acı çekmenin ve kusurlu olmanın tüm insanlar için geçerli olduğu fark edilir.Bilinçli Farkındalık (Mindfulness) ve Aşırı Özdeşleşmeme: Acı ve zorlayıcı duyguların deneyimini olduğu gibi kabul etmek, ancak bu duygularla aşırı derecede özdeşleşmemektir. Bilinçli farkındalık, kişinin yaşadığı olumsuz duyguları ne bastırmasına ne de onları büyütmesine izin verir; bu duygulara dengeli ve yargılayıcı olmayan bir mesafeden yaklaşılmasını sağlar. Bu sayede duygusal tepkisellik azalır ve duyguların geçici doğası anlaşılır.Psikolojik İyi Oluş ve Dayanıklılık Üzerindeki EtkileriLiteratürdeki geniş kapsamlı araştırmalar, öz şefkatin psikolojik sağlığın hemen hemen her alanında önemli faydalar sağladığını tutarlı bir şekilde göstermektedir. Neff ve Germer’in (2013) Bilinçli Öz Şefkat Programı (Mindful Self-Compassion Program - MSC) üzerindeki çalışmaları, bu tür yapılandırılmış müdahalelerin bireylerin öz şefkat düzeylerini anlamlı ölçüde artırarak yaşam kalitelerini yükselttiğini ortaya koymuştur.Depresyon ve Anksiyeteyle İlişki: Araştırmalar, öz şefkat düzeyi yüksek bireylerin daha az depresif belirti ve anksiyete gösterdiğini ortaya koymuştur. Kendine şefkatli yaklaşım, ruminasyon (olumsuz düşünceleri sürekli zihinde evirip çevirme) eğilimini azaltarak duygusal düzenlemeye yardımcı olur (Barnard & Curry, 2011).Yaşam Doyumu ve Mutluluk: Öz şefkat, dışsal onay beklentisine olan bağımlılığı azaltır ve kişinin kendi iç kaynaklarına yönelmesini sağlar. Bu durum, bireylerin kendi değerlerini hatalarına rağmen koruyabilmelerini ve dolayısıyla daha yüksek yaşam doyumuna sahip olmalarını destekler.Motivasyon ve Başarı: Yaygın inanışın aksine, öz şefkat tembelliğe yol açmaz. Aksine, kendini eleştirme döngüsünün kırılması ile bireyler başarısızlık karşısında daha çabuk toparlanır ve yeni denemeler yapma konusunda daha motive olurlar (Breines & Chen, 2012). Öz şefkat, kişiyi "mükemmel olmak zorundasın" baskısından kurtararak, çabalamaya ve öğrenmeye odaklanmaya teşvik eder.Beden İmajı ve Sağlıklı Davranışlar: Özellikle yeme bozuklukları ve beden imajı kaygıları alanında, öz şefkatli bir yaklaşım, bireylerin kusurlu bedenlerini kabul etmelerine ve kendilerini yargılamadan sağlıklı beslenme ve egzersiz alışkanlıkları geliştirmelerine olanak tanır (Kelly et al., 2014).Terapötik Süreçte Öz Şefkatin RolüDanışmanlık süreçlerinde öz şefkat becerilerinin geliştirilmesi, danışanın kendisiyle barışmasını ve içsel kaynaklarını daha sağlıklı kullanmasını sağlayan merkezi bir araçtır. Geleneksel terapilerde bazen dolaylı olarak ele alınan bu kavram, üçüncü dalga davranışçı terapiler, özellikle de Şefkat Odaklı Danışmanlık ve Bilinçli Öz Şefkat Programı (MSC) gibi yaklaşımlarla doğrudan hedef alınmaktadır.Öz şefkatli bir bakış açısı, bireyin kendisini olduğu gibi kabul etmesini kolaylaştırır; bu kabul, değişim için zorunlu olan zemin hazırlar. Danışanlar, içlerindeki acımasız iç sesi (iç eleştirmeni) fark etmeyi ve bu sese karşı daha nazik ve destekleyici bir ses (öz şefkatli ses) geliştirmeyi öğrenirler. Bu süreç, danışanın hem kendisiyle hem de başkalarıyla daha sağlıklı, daha az savunmacı ve daha doyurucu ilişkiler kurmasına zemin hazırlar. Özellikle utanç ve suçluluk gibi duyguların yoğun olduğu travma ve bağımlılık tedavilerinde, öz şefkat, iyileşmenin önündeki en büyük duygusal engellerden biri olan kendi kendini suçlamayı etkili bir şekilde hafifletir.SonuçÖz şefkat, yalnızca zor zamanlarda uygulanan geçici bir rahatlama stratejisi değil, psikolojik sağlığın ve sağlamlığın kalıcı bir özelliğidir. Bireyin kendisine karşı sergilediği şefkat, onun duygusal olarak daha esnek, zorlayıcı yaşam olaylarında daha esnek tepkiler veren ve zorluklar karşısında daha hızlı toparlanabilen (rezilyans) bir yapıya sahip olmasını sağlar. Öz şefkatin geliştirilmesi, bireylerin insan olmanın kusurluluğunu kucaklayarak, kendileriyle barış içinde bir yaşam sürmelerinin anahtarını sunar. Bu güçlü beceri, kişinin kendi acısıyla yüzleşme gücünü artırır ve uzun vadede daha yüksek bir yaşam doyumuna ve psikolojik iyi oluş düzeyine ulaşmasına katkıda bulunur. Öz şefkat, bireyin en iyi dostu olmayı öğrenmesi, dolayısıyla kendisi için en büyük şifa kaynağını aktive etmesi anlamına gelir. KaynakçaBarnard, L. K., & Curry, J. F. (2011). The relationship of mindfulness and self-compassion to psychological adaptation. Mindfulness, 2(3), 165–171.Breines, J. G., & Chen, S. (2012). Self-compassion increases self-improvement motivation. Personality and Social Psychology Bulletin, 38(9), 1133–1143.Kelly, A. C., Zuroff, D. C., Leybman, M. J., & Gilbert, P. (2014). Self-compassion and psychological symptoms: When does the relationship hold? Journal of Social and Clinical Psychology, 33(9), 819–836.Neff, K. D. (2003). The development and validation of a scale to measure self-compassion. Self and Identity, 2(3), 223–250.Neff, K. D., & Germer, C. K. (2013). A pilot study and randomized controlled trial of the mindful self-compassion program. Journal of Clinical Psychology, 69(1), 28–44.Daha bilinçli ve anlam dolu bir yaşam sürmek için farkındalık kazanma yolculuğunda size eşlik etmek üzere seanslara davet ediyorum.Randevu oluşturmak ve size uygun saat dilimlerini görmek için takvime göz atabilirsiniz.Sevgilerle…Uzman Psikolojik Danışman Sena İğdeli Sevinç

İlişkilerde Bağımlılık ve Kendi Olma Hakkı: Özerklikten Ortak Büyümeye

İlişkilerde Bağımlılık ve Kendi Olma Hakkı: Özerklikten Ortak BüyümeyeDuygusal bağımlılık (dependent personality), kişinin kendi kendini düzenleme yeteneğini yitirerek, kendini partnerine veya başkalarına aşırı derecede bağlı hissetmesi, kendi ihtiyaç ve sınırlarını sürekli olarak ihmal etmesiyle karakterize edilen bir ilişki örüntüsüdür. Bu durum, bireysel gelişimi ciddi şekilde engellerken, ilişkinin kendisinin sağlığını ve sürdürülebilirliğini de zedeleyebilir. Robert F. Bornstein (2013) gibi önde gelen araştırmacılar, bağımlı kişilik özelliklerinin gelişimsel, sosyal ve klinik açılardan incelenmesinin, bu örüntünün karmaşık yapısını anlamak için elzem olduğunu vurgulamışlardır.Bağımlılığın Psikolojik ve Gelişimsel KökenleriDuygusal bağımlılık, genellikle çocukluk döneminde gelişir ve kişinin temel güven ve özerklik duygularının oluşumuyla yakından ilişkilidir. Bornstein (2013), bağımlı kişilik özelliklerinin temelinde iki ana gelişimsel faktörün yattığını belirtir:Erken Dönem Bağlanma Deneyimleri: Güvensiz bağlanma stilleri (özellikle kaygılı-kararsız bağlanma), bireyin yetişkinlikte ilişkilerde sürekli onay ve terk edilme korkusuyla hareket etmesine yol açar. Bu kişiler, sürekli olarak partnerin yakınlığını ve mevcudiyetini ararlar.Özerkliğin Gelişiminde Engeller: Ebeveynlerin aşırı koruyucu, aşırı baskıcı veya eleştirel olması, çocuğun kendi kendine yetme ve karar verme becerilerini köreltir. Birey, kendi iç kaynaklarına güvenmeyi öğrenemez ve yetişkinlikte hayat kararları dahil, duygusal düzenlemede dahi başkalarına bağımlı hale gelir.Bağımlı ilişkilerde kişi, kendi değerini ve özgüvenini, partnerin onayına ve kabulüne bağlar. Bu, adeta partnerin bir ayna görevi görmesi ve bireyin sadece o aynadaki yansıması aracılığıyla kendini görmesi demektir. Bu dışsal doğrulama ihtiyacı, kişinin özgüveninin zayıflamasına ve kendi iç sesini duymazdan gelmesine neden olur.Sağlıklı İlişki vs. Bağımlı İlişkiSağlıklı ve işlevsel ilişkiler ile bağımlı ilişkiler arasındaki en temel ayrım, bireysellik ve özerkliğe verilen değerde yatar.ÖzellikSağlıklı (Karşılıklı) İlişkiBağımlı İlişkiSınırlarEsnek ve saygılı; her iki partnerin de kendi sınırları ve ayrı alanları vardır.Sınırlar bulanıktır; bireysel ihtiyaçlar partnerin ihtiyaçlarına feda edilir.Özdeğer KaynağıKişinin özdeğeri içseldir; ilişkiden bağımsız olarak sabittir.Özdeğer dışsaldır; partnerin sevgisine, onayına ve mevcudiyetine bağlıdır.Karar VermeOrtak konularda işbirliği yapılır; bireysel konularda özerklik esastır.Kararlar genellikle bağımlı kişi adına partner tarafından alınır veya bağımlı kişi sürekli onay arar.GelişimHem birlikte büyümeyi hem de bireysel farklılıkları, hobileri ve kişisel hedefleri destekler.Bireysel gelişim ve hobiler, ilişkinin birliği tehdit ettiği düşüncesiyle engellenir veya ihmal edilir.Sağlıklı ilişkiler, iki tam ve özerk bireyin bir araya gelmesiyle oluşur; bu ilişkiler hem birlikte büyümeyi (interdependence) hem de bireysel farklılıkları destekler. Bağımlı ilişkilerde ise bir bütünleşme (fusion) hali vardır; iki birey, bir "biz" olmak adına kendi "ben"liğini feda eder.Duygusal Bağımlılığın Psikolojik MaliyetleriBağımlı ilişki örüntüsü uzun vadede hem bireyin psikolojik sağlığı hem de ilişkinin geleceği açısından yıkıcı sonuçlar doğurur:Duygusal Tükenmişlik ve Anksiyete: Partnerin sürekli mevcudiyetini ve onayını garantileme çabası, yüksek düzeyde kaygı ve tükenmişlik yaratır. Sürekli terk edilme korkusu (abandonment anxiety), bireyi aşırı kontrollü ve yapışkan davranışlara iter.Öz Benlik Kaybı: Kişi, kendi tercihlerini, değerlerini ve hayallerini ilişkinin beklentilerine uyum sağlamak için terk ettiğinde, zamanla kim olduğunu ve ne istediğini unutur. Bu durum, öz benlik (self) kaybına ve kimlik krizine yol açar.Öfke ve Gizli Pişmanlık: Kendi ihtiyaçlarını sürekli göz ardı eden birey, biriken öfke ve pişmanlık duygularını pasif-agresif davranışlarla veya aniden patlamalarla ifade edebilir. Bu da ilişkinin istikrarını bozar (Bornstein, 2013).Bağımlılıktan Kurtulma ve Kendi Olma Hakkını Kazanma YollarıBağımlılıktan kurtulmak ve sağlıklı bir ilişki kurmak, kişinin kendi değerini yeniden fark etmesi, sınırlarını belirlemesi ve bağımsızlık becerilerini geliştirmesiyle mümkündür.1. Özdeğeri İçselleştirmeKişi, kendi değerinin eylemlerine, dış görünüşüne veya partnerinin sevgisine bağlı olmadığını anlamalıdır. Öz şefkat uygulamaları (Kristin Neff’in çalışmalarına dayanarak), bireyin hatalarına ve kusurlarına rağmen kendisine şefkatli yaklaşmasını sağlayarak özdeğeri güçlendirir.2. Sağlıklı Sınırlar KoymaBireyin kendi ihtiyaçlarına saygı göstermesi ve bunu net bir dille partnerine iletmesi gerekir. Bu, sadece "hayır" diyebilmeyi değil, aynı zamanda yalnız kalma, kişisel ilgi alanlarına zaman ayırma ve partnerden farklı fikirlere sahip olma hakkını da içerir. İlişkideki bireysel sınırlar, ilişkinin dayanaklarını güçlendirir, zayıflatmaz (Scharff, 2018).3. Bireysel İlgi Alanlarını CanlandırmaBağımlılığın çözülmesi için, bireyin ilişki dışında kendisine ait bir yaşam alanı inşa etmesi gerekir. Eski hobileri canlandırmak, yeni beceriler öğrenmek ve ilişkiye partnerin dahil olmadığı sosyal çevrelerde zaman geçirmek, özdeğer ve özerklik duygusunu artırır.4. Profesyonel DestekDuygusal bağımlılığın kökenleri genellikle derin olduğundan, danışmanlık bu süreçte hayati önem taşır. Terapötik süreçte özellikle Bilişsel Davranışçı (BDT) veya Şema Danışmanlığı ile çalışılabilir:BDT: Bağımlılığa yol açan işlevsiz otomatik düşünceleri ("Onsuz yaşayamam," "Yalnız kalırsam değersizim") saptayıp değiştirmeye odaklanır.Şema Terapi: Terk edilme, başarısızlık veya itaat/boyun eğme gibi erken dönemde gelişmiş uyumsuz şemaları hedef alarak, bireyin özdeğerinin güçlenmesine ve sağlıklı ilişki modellerinin öğrenilmesine yardımcı olur.Sonuçİlişkilerde duygusal bağımlılık, kişinin kendi olma hakkından vazgeçmesinin maliyetli bir sonucudur. Bornstein'ın (2013) vurguladığı gibi, bu durum hem bireysel hem de ilişkisel düzeyde kronik sorunlara yol açar. Sağlıklı bir ilişkinin temeli, iki bireyin birbirine destek olurken aynı zamanda kendi kimliklerini ve özerkliklerini koruyabilmesidir. Bağımlılıktan kurtulmak, kişinin kendine ait bir hayatı olduğunu ve kendi değerinin başkasının onayına bağlı olmadığını kabul etmesiyle başlar. Bu özgürleşme, bireyin kendisiyle barışık olmasını ve nihayetinde partneriyle daha sağlıklı, daha doyurucu ve karşılıklı saygıya dayalı bir bağ kurmasını sağlar. KaynakçaBornstein, R. F. (2013). The dependent personality: Developmental, social, and clinical perspectives. Personality Disorders: Theory, Research, and Treatment, 4(3), 207-217.Johnson, S. M. (2019). Attachment theory in practice: Emotionally focused therapy (EFT) with individuals, couples, and families. Guilford Press.Scharff, D. (2018). The importance of boundaries in intimate relationships. Routledge.Daha bilinçli ve anlam dolu bir yaşam sürmek için farkındalık kazanma yolculuğunda size eşlik etmek üzere seanslara davet ediyorum.Randevu oluşturmak ve size uygun saat dilimlerini görmek için takvime göz atabilirsiniz.Sevgilerle…Uzman Psikolojik Danışman Sena İğdeli Sevinç