1. Uzman
  2. Hidayet ÇALIŞKAN
  3. Blog Yazıları
  4. Soru: Tecavüze uğradım. Ne yapabilirim?

Soru: Tecavüze uğradım. Ne yapabilirim?

Bir kişinin diğerine, rızası dışında uyguladığı her tür cinsel davranışa cinsel taciz adı verilir. Bu nedenle tecavüz ya da tecavüze teşebbüs dışındaki birçok davranış da cinsel tacize girer. Cinsel taciz sadece fiziksel değil, sözlü ya da yazılı olarak da yapılabilmektedir. Kişinin rızası dışında vücuduna dokunulması, cinselliğini hedef alan görseller ya da sözlerin kullanılması, güç kullanılarak ya da kullanılmayarak vücut ve ruh bütünlüğünün sarsılması cinsel taciz kapsamına girer.

Cinsel taciz yaşayan kişiler, depresyondan kaygı bozukluğuna, utançtan, kendini suçlamaya dek birçok şeyi deneyimleyebilir. Yaşadıkları bu durum hayatlarını alt üst eder.

Cinsel taciz çok ağır bir suçtur. Cinsel tacize uğrayan kişilerin ilk önce yetkili mercilere gerekli bildirimleri yapması gereklidir. Cinsel taciz yapan kişiden korkmak, başkalarının kendisine inanmayacağını düşünmek ve hatta kendini suçlu bulmak mağdurların şikayette bulunmasına engel olsa da bu durumu daha da kötüleştirmekten öteye gitmez. Öncelikle yasalar karşısında suçlunun cezalandırılması gerekmektedir.

Eğer tecavüze uğradıysanız, muayeneniz yapılmadan önce banyo yapmayın. Eğer oral yoldan bir zorlama olduysa dişlerinizi fırçalamayın. Çamaşırlarınızı yıkamayın.


Yasal süreçlerin başlayabilmesi için hemen olayın meydana geldiği yerdeki polis karakoluna ya da mesai saatleri içindeyse bir dilekçeyle Cumhuriyet Savcılığına başvurmanız gerekir. Burada adli tıbba ya da devlet hastanesine sevkinizi, böylece zaman geçirmeden fiziki ve psikolojik muayenenizin yapılmasını talep etmelisiniz. Bir başka seçenek de en yakın yerdeki hastaneye başvurmak, doğrudan muayene yapılmasını talep etmek, aynı zamanda hastane polisine durumu anlatmaktır. Yasal yollara başvurmak konusunda henüz kesin karar vermemiş bile olsanız, bir sağlık kurumuna başvurarak muayenenizin yapılmasını ve olguların kayıt altına alınmasını sağlayabilirsiniz. Yasal yollara başvurmak konusunda henüz karar vermediğinizi doktorunuzla paylaşın. Muayeneniz yapılmadan önce banyo yapmayın. Eğer oral yoldan bir zorlama olduysa dişlerinizi fırçalamayın. Çamaşırlarınızı yıkamayın. Muayeneniz sırasında olay esnasında üzerinizde olan kıyafetlerinizin paketlenerek kayıt altına alınması, kıl, kan ve sperm örneklerinin dikkatlice alınması, tırnak içlerinizdeki bulgulardan örneklerin alınması, vücudunuzun ilgili bölgelerinin fotoğrafının çekilmesi ve duruma göre başka işlemlerin dikkatlice yapılması gerekmektedir. Tecavüz suçu genellikle dört duvar arasında ve tanıkların bulunmayacağı ortamlarda işlendiğinden delillerin dikkatlice araştırılarak muhafaza edilmesi çok önemlidir. Tecavüz söz konusu olduğunda orantısız güç kullanımı ve sindirmeye yönelik tehdit nedeniyle faille fiziksel bir mücadeleye girişilmemiş olabilir. Bu da vücudunuzda herhangi bir darp-cebir izi olmasının önüne geçer. Bu durumda failin sizinle zorla birlikte olduğunu adli makamlar önünde ispatlamanız güç olacağı için ilgili sağlık kurumunda mutlaka psikolojik muayenenizin yapılmasını talep etmelisiniz. Çünkü tecavüz sonrasında yaşanan “travma sonrası stres bozukluğu” uzman hekim tarafından kolaylıkla saptanarak kayıt altına alınabilir.

Cinsel Tacize Uğrayan Kişi

Cinsel tacize uğrayan herkes bu travmayla farklı bir şekilde başa çıkmaya çalışır. Bazı kişiler yaşadıkları şokun ardından inkar yolunu seçebilirler. Kişi kendini kurban olarak gördükçe özgüveni yara alabilir. Bazı kişiler günlü hayattaki işlevlerini yerine getiremezler. Bazı kişiler ise uyumakta, uyanmakta, yemek yemekte zorluk yaşayabilirler. Her zaman zevk aldıkları şeylerden zevk almamaya başlayabilirler. Cinsel tacize uğrayan kişide, baş ağrıları, karın ağrıları, unutkanlık, tansiyon yüksekliği, odaklananama gibi belirtiler de ortaya çıkabilir.

Cinsel taciz yaşayan bir kişi derin bir psikolojik süreç yaşayabilir. Örneğin kendilerini kızgın, güçsüz, umutsuz hissedebilir hatta depresyon ve kaygı bozukluğunun yanı sıra intiharı da düşünebilirler.

Cinsel taciz yaşayan ve bu duyguları deneyimleyen biri iseniz sizler için bir araya getirdiğimiz bu öneriler ile iyileşme sürecinize katkıda bulunabilirsiniz.

 

Yaşadığınız Şeyi Kabullenin!

Cinsel tacizde mağdurların yaşadıkları tacizi kabullenmemeleri ve inkar etmeleri rastlanabilen bir davranıştır. Öncelikle yaşadığınız tacizi kabullenin. Sizi taciz eden kişi için bahaneler üretmeyin. Kendi duygularınızı anlamaya çalışın. Öfkenizi ve üzüntünüzü bastırmayın. Duygularınızı ifade etmek için dua etmek, meditasyon yapmak gibi stresinizi azaltacak yöntemlere başvurun.

 

Birileriyle Konuşun!

Güvendiğiniz biri ile konuşmak size ve içinden geçtiğiniz sürece destek olacaktır. Sizin duygularınıza ve bakış açınıza saygı duyan biriyle konuşun. Yaşadığınız durumu ve duygularınızı ciddiye almayan biri ile asla konuşmayın. Onun yerine size destek olabilecek bir profesyonelden yardım alın.

 

Günlük Tutun!

Bir günlük tutarak duygularınızı ve düşüncelerinizi paylaşmak kendinizi ifade etme ihtiyacınız için oldukça uygun bir davranış şeklidir. Bu günlükte hiçbir sansüre uğramadan tüm hislerinizi paylaşabilirsiniz. Hatta günlüğünüzde bir sayfa ayırarak, sizi taciz eden kişiye yönelik bir mektup yazabilir, ona söylemek isteyip de söyleyemediklerinizi bu mektupta ortaya koyabilirsiniz.

 

Kendinizi Suçlamayın!

Cinsel taciz asla sizin suçunuz değil! Bunu unutmayın. Diğer kişinin kontrolünü sağlamak sizin elinizde değil, yaşadığınız tacizi siz istemediniz. Suçluluk duygunuz ve yaşadığınız şeyden dolayı utanmanız sadece iyileşme sürecinizi yavaşlatır ve gerçeği yansıtmaz. Çünkü cinsel tacizde suçlu olan tek kişi tacizcidir.

 

Deneyiminizi Arkanızda Bırakın!

Cinsel taciz, hayatınızı alt üst etse de iyileşme sürecinin en önemli parçası bu durumu arkanızda bırakabilmektir. Cinsel tacizi ardınızda bırakmak için mekan ve iş değiştirmek isteyebilirsiniz. Tacizin yaşandığı ortam ve kişilerden uzak yeni bir sayfa açmak sizin iyileşme sürecinize fayda ettiği gibi sizin kim olduğunuzu keşfetmenizde de büyük rol oynar. Başınıza gelen şeyin tüm hayatınızı etkilemesine ve bu durumun içinde kaybolmaya izin vermeyin.

 

Başkalarına Yardım Edin!

Cinsel taciz yaşama ve sonrasında deneyimlediğiniz süreci başka kişilere yardım için kullanabilirsiniz. Sizinle aynı deneyimi yaşayan mağdur kişilerin iyileşme süreçlerine destek olabilir, deneyimlerinizi onlarla paylaşarak pozitif değer yaratabilir.

Sağlık sorunları

Kısa bir süre önce cinsel saldırıya uğramış birisini desteklemek, onlarla fiziksel yaralanmalar ve/veya cinsel sorunlar ya da diğer sağlık sorunları hakkında konuşmak anlamına da gelebilir. Bir saldırıya uğrayan/saldırıdan kurtulan kişinin kaygı duyabileceği konular şunları içerir:

  • Hamilelik
  • Cinsel yoldan bulaşan hastalıklar (STI'lar)
  • HIV'ye maruz kalmak
  • Sağlıkla ilgili genel kaygılar

Bir sağlık uzmanının, cinsel saldırı deneyiminin bir saldırıya uğrayan/saldırıdan kurtulan kişinin kendi vücudu üzerindeki kontrol hissini derin bir şekilde kaybettirdiğini dikkate alması gerekir. Bu kişilere yapılacak tüm müdahalelerin kişilerin kendi vücutları ve karar verme yetileri üzerindeki kontrol hissini en azamiye çıkarması gerekir.

Çocuklar ve gençler işin içinde olduğunda

Çocuklar ve gençler cinsel saldırıya uğradıklarında, bu konuda onlarla ilk konuşan kişi koruma ve desteğe erişme ve "duygusal ilk yardım" sağlama konusunda oldukça önemli bir rol oynayabilir.

Rolünüz hakkında net olun. Çocuklara ve gençlere inanılması, onların rahatlatılması ve olanlar konusunda hiçbir şekilde sorumlu olmadıklarını hissetme konusunda onlara yardımcı olunması gerekir. Bir çocuk ya da genç durumu açıklarken, tacizi durdurma konusunda harekete geçeceğinize güveniyordur.

Bir çocukla herhangi bir cinsel eylem suçtur ve polise bildirilmesi gerekir. 000 no.lu telefonu arayın.

Cinsel saldırıya uğramış bir çocuğa veya gence destek veriyorsanız, size yardımcı olabilecek hizmetler mevcuttur.

Yukarıdaki genel bölümde listelenen hizmetlere ek olarak, çocuklar ve gençler işin içinde olduğunda hatırlanması gereken bazı önemli noktalar vardır. Yerel cinsel saldırı hizmetiniz veya çocuk koruma hizmetleri seçenekleri anlama ve bir tepki planlama konusunda bilgi ve destek kaynaklarıdır.

Bir çocukla ilgili kaygı duyan herkesin yerel çocuk koruma hizmeti ile konuşması gerekir. Tüm eyaletlerde artık zorunlu raporlama yasaları uygulanmaktadır. Bu yasalar belirli kişilerin yasal olarak tüm kaygıları uygun kuruluşa bildirmekle yükümlü olduğu anlamına gelir. Raporlama yapıp yapmama konusunda emin değilseniz, durun ve danışın. Her zaman yardım konusunda yerel cinsel saldırı hizmetiniz veya eyaletin çocuk korunma kuruluşu gibi bölgede bulunan bir uzmanla konuşabilirsiniz. 


Bireysel olarak Neler Yapılabilir? bir kaç soru ve öneri

Bu durumla başa çıkmak zorlayıcı olabilir, ancak atmanız gereken aşağıdaki bazı soru ve öneriler üzerinde düşünmenizde faydalar görüyorum :

_Yaşadığınız olayın sizde travma etkisi yaratmış olabilir mi?

İlk olarak, sakinleşmeye ve rasyonel düşünmeye çalışın. Panik yapmak yerine, durumu sakin bir şekilde değerlendirmeye odaklanın.

_Günlük yaşantınızda alkol ve eğlencenin yeri ve önemi üzerine düşünebilir misiniz?

Olayın olduğu gece yaşananlar sarhoşken ve bilinciniz yerinde olmayan bir durumdayken gerçeklemiş ise Bu nedenle, kendinize fazla suç atmayın. Alkolün insanların karar verme yeteneğini etkileyebileceği bilimsel bir gerçektir..

_Olay olduktan sonra nasıl hissediyor ve ne yapabilirsiniz? Öncelikle kendinize odaklanın. Bu deneyimi sindirmeniz ve duygusal olarak başa çıkmanız zor bir süreci gerektirebilir. Bir arkadaşınızla veya bir uzmanla bu konuyu konuşmak size yardımcı olabilir.

_Arkadaşınızla acık ve net ve dürüst bir şekilde konuşabiliyor iletişim kurabiliyormusuniz? Eğer bu arkadaşlarınızla devam eden bir ilişkiniz varsa, açık iletişim kurmaya çalışın. Dün gece yaşananlar hakkında samimi bir şekilde konuşarak duygusal tepkilerinizi paylaşabilirsiniz.

_Kendinizle olan içsel iletisimde özeleştiri yapabilir misiniz? Kendinize bir özeleştiri yapın. İleride benzer bir durumun tekrar yaşanmaması için alkolün etkilerini daha iyi anlamaya çalışabilir ve sınırlarınızı netleştirebilirsiniz.

_Başınıza gelen kotü ve nahoş olay ve durumlardan ders cikarabilmeyi deneyebilir misiniz?

Ders çıkarın ve ilerlemeye odaklanın. Her insan hatalar yapabilir ve önemli olan bu hatalardan ders çıkararak kendinizi geliştirmektir.

_Duygusal olarak kendinizi konrol derecenizi gozleyebilir misiniz? kendinizi çok fazla suçlu hissetmek yerine, bu deneyimi bir öğrenme fırsatı olarak görün. Bu tür durumların tekrarlanmaması için dikkatli olabilir ve duygusal olarak toparlanmaya odaklanabirsiniz.

Ayrica profilimdeki uzmanlik alanlarını inceleyebilir ve seans olusturabilirseniz gizlilik prensibi çerçevesinde ve psikolojik destek anlamında ayrintili görüşme imkanımız oluşabilir.

Sağlıklı ve mutlu günler dilerim sizlere.


kaynaklar

https://ekmekvegul.net/sectiklerimiz/gunun-bilgisi-tecavuze-ugradim-ne-yapmaliyim

https://www.1800respect.org.au/languages/turkish-what-is-1800respect/turkish-how-do-i-support-someone-who-has-been-sexually-assaulted

Yayınlanma: 12.09.2023 15:40

Son Güncelleme: 16.08.2024 17:48

Psikolog

Hidayet

ÇALIŞKAN

Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)

Uzmanlıklar:

İlişki / Evlilik Problemleri , Çocuk ve Ergenlik Dönemi Ruhsal Sorunları , Depresyon ve Mutsuzluk
Online TerapiOnline Ter...
süre 45 dk
ücret 1799
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
Hizmet vermiyor
Bunları da sevebilirsiniz...

Akran Zorbalığını Önlemek

Akran Zorbalığı: Sessiz Çığlıkların Hikayesi ve Çözüm YollarıAkran zorbalığı, günümüzde ne yazık ki birçok çocuğun ve gencin karşı karşıya kaldığı, fiziksel, sözel ya da psikolojik şiddet içeren bir davranış biçimidir. Genellikle okul çağında ortaya çıkan bu sorun, sadece mağdur olan bireyleri değil, tüm okul ve sosyal çevreyi etkileyen ciddi bir problemdir. Akran zorbalığını anlamak, yaygın görüldüğü yerleri belirlemek ve etkin şekilde önlemek, toplum olarak hepimize düşen önemli bir sorumluluktur.Akran Zorbalığı Nedir?Akran zorbalığı, bir bireyin yaşıtları tarafından sürekli olarak fiziksel, sözel, duygusal ya da siber yollarla tacize uğraması durumudur. Bu zorbalık türü; itme, vurma gibi fiziksel davranışları içerebildiği gibi, alay etme, lakap takma, dışlama ya da sosyal medyada küçük düşürme gibi psikolojik boyutlara da sahiptir. Özellikle tekrarlayan bir biçimde yaşanması ve mağdurun kendisini savunamayacak durumda olması, bu davranışları "zorbalık" olarak tanımlar.Akran Zorbalığı Nerelerde Görülür?Akran zorbalığı en sık olarak okul ortamlarında görülür. İlkokuldan lise yıllarına kadar öğrencilerin bir arada vakit geçirdiği sınıflar, koridorlar, tuvaletler, okul bahçeleri gibi alanlar, zorbalığın yaşandığı başlıca mekanlardır. Ancak bu durum yalnızca fiziksel mekânlarla sınırlı değildir. Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte siber zorbalık da yaygın hale gelmiştir. Sosyal medya platformlarında, mesajlaşma uygulamalarında veya oyun platformlarında da zorbalık kolaylıkla gerçekleşebilmektedir.Ev ortamında ya da okul dışındaki sosyal alanlarda (örneğin spor kulüpleri, yaz kampları) da akran zorbalığı görülebilir. Bazı durumlarda öğretmenlerin, eğitmenlerin ya da diğer yetişkinlerin gözü önünde bile gerçekleşebilir, fakat çoğunlukla bu davranışlar gizli olarak yapılır ve fark edilmesi güç olabilir.Zorbalığın Birey Üzerindeki EtkileriAkran zorbalığına maruz kalan bireylerde ciddi psikolojik sorunlar ortaya çıkabilir. Kaygı, depresyon, özgüven kaybı, akademik başarıda düşüş, sosyal izolasyon, hatta intihar düşünceleri gibi ağır sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle zorbalığın sadece “çocukça bir şaka” ya da “büyüyünce geçer” şeklinde hafife alınmaması gerekir. Zorbalık, erken yaşta önlem alınmazsa, bireyin tüm hayatını etkileyen bir travmaya dönüşebilir.Akran Zorbalığını Önlemek İçin Neler Yapılabilir?1. Farkındalık Eğitimleri:Okullarda öğrencilere, öğretmenlere ve velilere yönelik akran zorbalığı hakkında bilgilendirici seminerler düzenlenmelidir. Öğrenciler, zorbalığın ne olduğu, etkileri ve nasıl müdahale edileceği konusunda eğitilmelidir. Farkındalık yaratmak, ilk adımdır.2. Açık İletişim Ortamı:Öğrencilerin kendilerini ifade edebilecekleri güvenli bir iletişim ortamı oluşturulmalıdır. Rehber öğretmenler ve okul psikologları, öğrencilerin yaşadıkları problemleri çekinmeden anlatabilecekleri kişiler haline gelmelidir. Aynı zamanda öğrencilere “yardım istemenin bir zayıflık değil, cesaret” olduğu öğretilmelidir.3. Zorbalık Karşıtı Politikalar:Okullarda zorbalıkla ilgili net kurallar ve yaptırımlar içeren bir politika oluşturulmalıdır. Bu kurallar hem öğrencilere hem velilere açık bir şekilde aktarılmalı ve herkes tarafından benimsenmelidir. Bu politikalar, yalnızca ceza vermeye değil, zorbalığı önlemeye ve zorba öğrencilerin de eğitilmesine yönelik olmalıdır.4. Empati ve Sosyal Beceri Eğitimi:Öğrencilerin empati kurma yeteneklerini geliştirecek drama, hikâye anlatımı ve takım oyunları gibi aktivitelerle sosyal becerileri desteklenmelidir. Empati kurabilen bireyler, başkasına zarar vermekten kaçınır. Ayrıca iletişim becerileri güçlü olan öğrenciler, zorbalık karşısında daha bilinçli tepkiler verebilirler.5. Ailelerin Rolü:Aileler, çocuklarının davranışlarını gözlemlemeli ve herhangi bir davranış değişikliği fark ettiklerinde bunu dikkate almalıdır. Çocukların evde kendilerini güvende ve anlaşılmış hissetmeleri, dışarıda yaşadıkları sorunları daha kolay paylaşmalarını sağlar. Ailelerin çocuklarıyla düzenli ve kaliteli vakit geçirmeleri, duygusal bağları güçlendirir.6. Siber Zorbalığa Karşı Önlem:Aileler ve öğretmenler, çocukların internet kullanımını denetlemeli, sosyal medyada maruz kalabilecekleri riskler hakkında onları bilinçlendirmelidir. Ayrıca dijital platformlarda karşılaşılan zorbalıkların nasıl rapor edileceği öğretilmelidir. Çocuklara dijital vatandaşlık eğitimi verilerek, interneti güvenli kullanmaları sağlanabilir.7. Pozitif Davranışları Teşvik Etmek:Zorbalıkla mücadele sadece kötü davranışları engellemekle kalmamalı, aynı zamanda olumlu sosyal davranışları da desteklemelidir. Yardımseverlik, iş birliği, destekleyici arkadaşlık gibi davranışlar ödüllendirilmeli; olumlu modeller sınıf içinde görünür kılınmalıdır. Bu, öğrenciler arasında sağlıklı ilişkilerin gelişmesini destekler.8.Öğretmenlerin Rolü Neden Önemlidir?Akran zorbalığını önlemede öğretmenlerin rolü kritik öneme sahiptir. Öğretmenler, öğrenciler arasındaki ilişkileri en yakından gözlemleyen ve ilk müdahaleyi yapabilecek kişiler olarak sürecin merkezindedir. Sınıf içinde güvenli bir ortam oluşturmak, öğrenciler arasında saygıya dayalı ilişkilerin gelişmesini sağlamak öğretmenlerin aktif çabalarıyla mümkün olabilir. Aynı zamanda zorbalık olaylarına karşı “sıfır tolerans” politikası uygulamaları ve tüm öğrencileri kapsayan olumlu davranış modelleri geliştirmeleri gerekir. Zorbalıkla ilgili olaylarda tarafsız ve duyarlı bir yaklaşım sergileyen öğretmenler, hem mağdurların hem tanık olan öğrencilerin sesini duyurmasında köprü görevi görebilir. Öğretmenlerin düzenli hizmet içi eğitimlerle desteklenmesi, onları bu alanda daha donanımlı hale getirir. Böylece eğitim ortamları yalnızca akademik değil, aynı zamanda duygusal açıdan da güvenli alanlara dönüşebilirAyrıca okul yönetimlerinin zorbalıkla ilgili olayları örtbas etmeden, şeffaflıkla ele alması önemlidir. Bu, hem öğrencilerin hem velilerin güvenini artırır. Okullarda öğrenci katılımını destekleyen zorbalık karşıtı öğrenci kulüpleri veya gönüllü destek grupları oluşturulması da sürece olumlu katkı sağlar. Öğrencilerin okul ortamında kendilerini daha güvende ve bağlı hissetmelerini vurgular.SonuçAkran zorbalığı, sadece mağduru değil, tanık olan bireyleri ve tüm okul iklimini olumsuz etkileyen ciddi bir sorundur. Bu nedenle bireysel değil, toplumsal bir mesele olarak ele alınmalı ve çözüm için iş birliği yapılmalıdır. Okullar, aileler ve toplum olarak farkındalıkla ve bilinçle hareket ettiğimizde, daha sağlıklı ve güvenli bir nesil yetiştirmek mümkündür. Unutmayalım: Sessiz kalmak, zorbalığı onaylamaktır. Hep birlikte ses olalım, çocuklarımızın yanında duralım ve onları dinleyelim. Çünkü bir çocuğun yalnız olmadığını bilmesi, bir ömrü kurtarabilir.

Barış AYTAÇ 28.05.2025

Dijital Dünya ve Etkileri

Bilgisayarlar, akıllı telefonlar ve tabletler artık hayatımızın bir parçası olarak sürekli elimizin altında. İletişim kurmaktan eğlenmeye, çalışmaktan öğrenmeye kadar birçok alanda kullandığımız bu teknolojik cihazlar, bize fayda sağladığı kadar zarar da vermektedir. Sağladığı avantajlar çok büyük önem taşırken, bizler için yarattığı risk de görmezden gelinmemelidir. Çağımızın yeni ve giderek ciddileşen problemi: ekran ve teknoloji bağımlılığı.Ekran Bağımlılığı Nedir?Ekran bağımlılığı, dijital cihazların aşırı ve kontrolsüz kullanımı olarak tanımlanır. Telefona bakmadan birkaç saat geçirmek zor ve huzursuz ediciyse, sürekli sosyal medya bildirimleri kontrol ediliyorsa veya ekran süresi gerçek hayattaki sorumlulukların önüne geçiyorsa; bu durum bir alışkanlıktan çıkarak bağımlılık halini almış olabilir. Özellikle çocuk ve gençlerde görülen "internet oyun bozukluğu" , dijital bağımlılığın bilimsel olarak tanımlanmış bir versiyonudur.Teknoloji Hayatımızı Nasıl Ele Geçiriyor?Elimizin altında kolay ulaşılabilir olan teknoloji, birçok açıdan dikkatimizi çeker vaziyette. Uygulamalardan gelen bildirimler, yapılan araştırmalarda beynin dopamin salgılamasını tetiklemektedir. Bu da kişilerin sıklıkla telefonlarını kontrol etmelerini istemesine yol açmaktadır. Sosyal medyada sunulan sonsuz içerik akışı, dikkat tuzağı olarak kullanıcıyı ekrana kilitlemeyi amaçlar. Bunlara ek olarak uygulamalarda kazanılan rozet ve puan gibi ödüller, kullanıcıların uygulamalarda daha fazla vakit geçirmelerine neden olur. Kimler, Nasıl Etkileniyor?Her olay her bireyi farklı şekillerde etkileyebildiği gibi, ekran ve ekran bağımlılığı da benzer şekilde farklı yaş gruplarını farklı şekillerde etkileyebilir. Çocukların ve ergenlerin beyinleri gelişim aşamasında olduğundan, fazla ekrana maruz kaldıklarında beyinleri teknoloji ile biçimlenmektedir. Uzun süre ekranda vakit geçirilmesi çocuklarda dikkat eksikliği, hiperaktivite, sosyal izolasyon ve hatta agresif davranışlar görülmesine yol açabilir. Bunlara ek olarak öğrenme güçlükleri, dil gelişim problemleri ve hayal gücünde azalma durumları da gözlemlenebilir.Yetişkinlik döneminde ekran kullanımı, çoğunlukla iş gereci zorunlu olmaktadır. İş sebebiyle kullanım, kişisel kullanıma eklenince ekranda geçirilen süre bir hayli artmaktadır. Bunların hepsinin bir arada gerçekleşmesi de bağımlığı pekiştirmektedir. Bu yaş grubunda da ekran bağımlılığı, sosyal problemlere, ilişkilerde sorunlara ve yalnızlık duygusunun artmasına yol açabilir.Yaşlılar, teknolojiyi yeni keşfetme motivasyonu ile genellikle yalnızlıklarını giderme veya sosyalleşme ihtiyaçlarını karşılamak istemektedirler. Ancak teknolojinin fazla kullanımı yaşlılık dönemindeki kişilerde fiziksel hareketsizlik ve çeşitli fiziksel sorunlara yol açabilir. Günümüzde dijital dolandırıcılık ve bilgi kirliliği gibi risklere de en açık olanlar yaşlılardır. Belirtiler: Ekran Bağımlısı Olup Olmadığınızı Gösteren İşaretlerSabah uyandığınız anda telefon, tablet ya da bilgisayarı alıp kontrol etmek, ekran süresini sınırlamamak veya sınırlayamamak, sosyal bir ortamda bile teknolojik cihazları ve bildirimleri kontrol etmek istemek, teknolojik aletlerin yokluğunda boşluk hissi ve huzursuz olmak, günlük görevleri aksatacak şekilde sosyal medyada zaman geçirmek ve teknolojik aletleri kullanırken zamanın nasıl geçtiğini fark etmemek ekran bağımlılığının göstergelerindendir.Ekran Bağımlılığının Zihinsel ve Fiziksel EtkileriEkran başında sürekli uyarılma halindeki beyin yorulur ve karar verme becerisinde düşüş meydana gelir. Dijital ekranlar görme problemlerine ve göz kuruluğuna neden olur, baş ağrısı ve bulanık görmeye sebep olabilir. Masa başında geçirilen uzun saatler, kambur duruşla, sırt ve boyun ağrılarıyla sonuçlanabilir. Sosyal medyada ve dijital dünyada geçirilen sürenin artması, gerçek dünya etkileşimlerin azalmasına, yalnızlığa, asosyalliğe yol açabilirken kaygı düzeyini artırabilir. Sosyal medyada görülen idealize edilen hayatlar, kişilerde özgüven düşürerek mutsuzluğa ve depresyona yol açabilir.Ekran Süresini Azaltmak İçin Pratik Öneriler1.Zaman Bloklama Tekniği kullanın.Ekran süresinin kısıtlanması birçok açıdan faydalı olabilir. Ekran kullanılması gereken saatleri ya da ekranın kullanılmayacağı süreleri belirlemek, sosyal ve işlevsel olarak kişiye fayda sağlar. Buna ek olarak ekran süresinin kısıtlanması da önemlidir.2. Bildirimleri KapatınUygulama bildirimlerini kapatmak, gereksiz bildirimlerden kaçınmaya ve ekranı gerekmedikçe kullanmamaya yardımcı olur. 3. Cihazsız Alanlar BelirleyinYatak odası, yemek masası gibi bazı alanlarda telefon kullanılmaması faydalı bir alışkanlık olacaktır.4. "Gerçek Dünya"ya DönüşSosyal etkinliklere, doğa yürüyüşlerine, hobilere, arkadaşlara daha fazla zaman ayırmak, ekran süresini doğal olarak azaltarak sosyalleşmeyi de beraberinde getirir.Neden Bu Kadar Kolay Bağımlı Oluyoruz?Ekran bağımlılığı; psikolojik, sosyal ve biyolojik değişkenlerin birleşimiyle oluşan bir bağımlılık biçimidir. Bu bağımlılığın başlıca nedenleri şu şekilde sıralanabilir:Ödül Sistemi: Her bildirim bizi mutlu eder, dopamin salgılatır ve bu da ödül alma hissi uyandırır.Kaçış Mekanizması: Gerçek hayatımızdaki zorluklardan, sorumluluklarımızdan veya yalnızlık hissimizden kaçmak için ekranlara yönelmiş olabiliriz.Toplumsal Baskı: Özellikle gençler arasında sosyal medya kullanımı bir "zorunluluk" olmaktadır. Dışlanmamak, kabul görmek ve beğenilmek için çevrim içi olmak bir sosyal norm haline gelmiştir.Boş Zaman Alışkanlığı: Boş zamanlarımızı geçirdiğimiz sosyal medya, artık hepimiz için alışkanlık konumuna gelmektedir.Bu nedenler, teknoloji kullanımını masum bir araçtan, kişinin günlük yaşamını etkileyen artarak devam eden bir bağımlılığa dönüştürebilmektedir. Ekran Bağımlılığında Psikolojik Destek Ne Zaman Alınmalı? Bazen ekran süresini azaltmak ve işlevsel hayata geri dönmek için bireysel çabalar yetersiz kalabilir. Özellikle bağımlılığın davranışsal ve duygusal etkileri yoğunlaştığında bir uzmandan yardım almak en doğru adımdır.Psikolojik destek alınması gereken durumlar:·Teknolojik cihazlardan uzak kalındığında anksiyete, öfke veya panik duyguları yoğunlaşıyorsa,·Sosyal ilişkilerde ve iş/okul yaşamında olumsuz değişimler varsa,·Uyku düzeni bozulmuş, fiziksel rahatsızlık belirtileri ortaya çıkmaya başlamışsa,·Gündelik yaşam kalitesinde ve hayat kalitesinde düşüklük varsa,·Ekransız zaman geçirirken boşluk hissediliyorsa,·Ekran bağımlılığı nedeniyle depresif düşünceler veya yalnızlık artıyorsa psikolojik destek alınmalıdır.Eğer ekran karşısında geçirdiğiniz zaman, sizi hayattan uzaklaştırıyor, sosyal ilişkilerinizi zayıflatıyor ve zihinsel sağlığınızı tehdit ediyorsa; artık bir uzmana başvurmanın zamanı gelmiş olabilir. Psikolojik destek almak bir zayıflık değil, bilinçli bir güç göstergesidir. Psikolojik destek alarak teknoloji bağımlılığıyla mücadele etmek ve yaşam kalitesini artırmak mümkündür.Teknolojiden tamamen kopmak ne gerçekçidir ne de gereklidir. Önemli olan, teknolojiyi nasıl kullandığımızdır. Teknolojiyle sağlıklı bir ilişki kurulmalıdır. Doğru sınırlar ve sağlıklı alışkanlıklar ile dijital dünyadan faydalanılabiliriz. Cihazlar bizim hayatımızı kolaylaştırmak için var; hayatımızın merkezi olmak için değil. Bunun farkında olmak gerekir. Peki sizin 24 saatte ekranda geçirdiğiniz vaktin ne kadarı size gerçekten yarar sağladı, sizi geliştirdi?

Pelin BAYIN 26.05.2025

Duygularımız, İçinde Büyüdüğümüz Dünyadan İzler Taşır: Kültürel Bağlam

Duygular, insan deneyiminin temel yapı taşlarından biridir ve bireyin iç dünyasının dış dünyaya tepkisi olarak ortaya çıkar. Ancak, duyguların ne zaman, nasıl ve hangi bağlamda ifade edileceği, büyük ölçüde içinde büyüdüğümüz sosyokültürel ortamla şekillenir. Psikolog Hidayet Çalışkan, bu konuda yaptığı çalışmalarla, duyguların bireysel ve kültürel bağlamda nasıl anlam kazandığını derinlemesine ele almıştır. Bu makale, Psikolog Hidayet Çalışkan’ın duygusal süreçlere dair perspektiflerinden yola çıkarak, kültürel ortamın duygular üzerindeki etkisini bilimsel bir çerçevede incelemektedir.Duyguların Kültürel KökenleriDuygular, biyolojik temellere sahip olsa da, ifade biçimleri ve anlamları kültürel normlarla şekillenir. Psikolog Hidayet Çalışkan, duyguların evrensel bir doğası olduğunu, ancak bu evrenselliğin kültürel bağlamda farklılaşarak bireysel deneyime dönüştüğünü vurgular. Örneğin, bir kültürde sevinç yüksek sesle kutlamalarla ifade edilirken, başka bir kültürde sessiz bir tebessümle sınırlı kalabilir. Bu farklılıklar, bireyin sosyalizasyon süreciyle, yani içinde büyüdüğü aile, toplum ve kültürel değerlerle doğrudan bağlantılıdır. Psikolog Hidayet Çalışkan’a göre, duygusal tepkilerimizin şekillenmesinde çocukluk döneminde maruz kaldığımız kültürel normlar kritik bir rol oynar.Kültürel psikoloji alanında yapılan araştırmalar, duyguların yalnızca bireysel değil, aynı zamanda kolektif bir bağlamda anlam kazandığını gösterir. Örneğin, kolektivist toplumlarda (örneğin, Türkiye gibi), duygusal ifadeler genellikle grup uyumunu destekleyecek şekilde düzenlenirken, bireyci toplumlarda kişisel ifade ön plandadır. Psikolog Hidayet Çalışkan, bu bağlamda, Türk toplumunda duygusal düzenlemenin sıklıkla aile ve topluluk odaklı olduğunu belirtir. Bu, bireyin kendi duygularını ifade etmeden önce çevresindekilerin beklentilerini dikkate almasına neden olabilir.Duygu Düzenleme ve Kültürel EtkilerDuygu düzenleme, bireyin duygularını fark etme, adlandırma ve uygun şekilde ifade etme yeteneğidir. Psikolog Hidayet Çalışkan, duygu düzenlemenin kültürel normlarla şekillendiğini ve bu sürecin psikolojik iyi oluş için kritik olduğunu savunur. Örneğin, bazı kültürlerde öfke gibi negatif duyguların bastırılması teşvik edilirken, diğerlerinde bu duyguların açıkça ifade edilmesi kabul edilebilir. Psikolog Hidayet Çalışkan’ın terapi süreçlerinde vurguladığı gibi, bireyin duygu düzenleme stratejileri, çocuklukta öğrenilen kültürel kalıplarla doğrudan ilişkilidirBilişsel davranışçı terapi (BDT) yaklaşımında, Psikolog Hidayet Çalışkan, bireylerin kültürel bağlamdan gelen otomatik düşünce kalıplarını fark etmelerine yardımcı olur. Örneğin, bir birey, kültürel olarak “ağlamak zayıflıktır” inancıyla büyümüşse, üzüntüsünü ifade etmekte zorlanabilir. Bu durum, duygusal baskılanmaya ve uzun vadede psikolojik sorunlara yol açabilir. Psikolog Hidayet Çalışkan, bu tür kalıpların terapi sürecinde çözümlenmesiyle bireyin daha sağlıklı duygusal ifadeler geliştirebileceğini belirtir.Çocukluk Deneyimleri ve Duygusal ŞekillenmeÇocukluk, duygusal repertuarın oluştuğu kritik bir dönemdir. Psikolog Hidayet Çalışkan, aile dinamiklerinin ve ebeveyn tutumlarının duygusal gelişim üzerindeki etkisine dikkat çeker. Örneğin, bir çocuk, duygularını ifade ettiğinde sürekli eleştiriliyorsa, yetişkinlikte duygularını bastırma eğilimi gösterebilir. Öte yandan, duygusal ifadelerin desteklendiği bir ortamda büyüyen bireyler, daha esnek ve sağlıklı duygu düzenleme stratejileri geliştirir. Psikolog Hidayet Çalışkan’ın klinik gözlemleri, Türk toplumunda aile içi iletişimin genellikle duygusal ifadeleri sınırlayan bir yapıda olduğunu gösterir. Bu, özellikle kaygı ve stres yönetimi üzerinde olumsuz etkiler yaratabilirBağlanma teorisi açısından bakıldığında, Psikolog Hidayet Çalışkan, güvenli bağlanmanın duygusal esneklik ve psikolojik sağlamlık için temel oluşturduğunu vurgular. Güvensiz bağlanma stilleri (kaygılı veya kaçıngan), kültürel normlarla birleştiğinde, bireyin duygusal dünyasını daha karmaşık hale getirebilir. Örneğin, Türk kültüründe sıkça görülen “aYn aile bağları”, bireyin duygusal tepkilerini derinden etkiler. Psikolog Hidayet Çalışkan, bu bağlamda, terapi sürecinde bağlanma örüntülerinin duygusal tepkiler üzerindeki etkisini çözmenin önemine işaret ederPsikoterapide Kültürel DuyarlılıkPsikoterapi, bireyin duygusal dünyasını anlamayı ve dönüştürmeyi amaçlar. Psikolog Hidayet Çalışkan, terapi sürecinde kültürel duyarlılığın önemini vurgular. Her bireyin duygusal deneyimi, kültürel arka planıyla şekillenir; bu nedenle, etkili bir terapi süreci, bu arka planı dikkate almalıdır. Psikolog Hidayet Çalışkan’ın yaklaşımı, bireyin kültürel değerlerini ve aile dinamiklerini anlamayı merkeze alır. Örneğin, bir danışanın “aileye karşı sorumluluk” duygusu, Türk kültüründe güçlü bir şekilde kök salmış olabilir ve bu, terapi sürecinde ele alınması gereken bir faktördür.Psikolog Hidayet Çalışkan, psikodramanın kültürel olarak şekillenmiş duyguların ifade edilmesinde etkili bir yöntem olduğunu belirtir. Psikodrama, bireylerin kültürel normlar nedeniyle bastırılmış duygularını güvenli bir ortamda keşfetmelerine olanak tanır. Bu yöntem, özellikle duygusal ifadelerin kültürel olarak sınırlı olduğu toplumlarda, bireylerin iç dünyalarını anlamalarına yardımcı olurKültürel Normların Psikolojik İyi Oluş Üzerindeki EtkisiPsikolojik iyi oluş, bireyin duygusal dengeyi sürdürebilme yeteneğiyle yakından ilişkilidir. Psikolog Hidayet Çalışkan, kültürel normların psikolojik iyi oluş üzerindeki etkisini vurgularken, bireyin kültürel bağlamdan bağımsız düşünülemeyeceğini ifade eder. Örneğin, Türk toplumunda “elalem ne der” kaygısı, bireyin duygusal tepkilerini bastırmasına ve psikolojik stres yaşamasına neden olabilir. Psikolog Hidayet Çalışkan, bu tür kültürel baskıların terapi sürecinde ele alınması gerektiğini savunur.Araştırmalar, kültürel normların duygusal düzenleme stratejilerini etkilediğini göstermektedir. Örneğin, Gross ve John (2003) tarafından yapılan bir çalışma, kültürlerin duygu düzenleme stratejilerini şekillendirdiğini ve bu stratejilerin psikolojik iyi oluşla doğrudan ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Psikolog Hidayet Çalışkan, bu bulguları destekleyerek, bireyin kültürel bağlamını anlamadan etkili bir terapi sürecinin mümkün olmadığını belirtir.Duygularımız, içinde büyüdüğümüz dünyadan izler taşır. Psikolog Hidayet Çalışkan’ın çalışmaları, bu izlerin duygusal deneyimlerimizi nasıl şekillendirdiğini ve psikoterapi sürecinde nasıl ele alınması gerektiğini açıkça ortaya koyar. Kültürel normlar, çocukluk deneyimleri ve aile dinamikleri, duygusal repertuarımızın temelini oluşturur. Psikolog Hidayet Çalışkan’ın kültürel duyarlılığa dayalı terapi yaklaşımı, bireylerin duygusal dünyalarını anlamalarına ve daha sağlıklı duygusal düzenleme stratejileri geliştirmelerine olanak tanır. Bu süreç, bireyin hem kendisiyle hem de çevresiyle daha uyumlu bir ilişki kurmasını sağlar. Duygusal farkındalık ve kültürel bağlamın anlaşılması, psikolojik iyi oluşun temel taşlarıdır.*Kaynakça* Gross, J. J., & John, O. P. (2003). Individual differences in two emotion regulation processes: Implications for affect, relationships, and well-being. Journal of Personality and Social Psychology, 85(2), 348–362. İstanbul Psikodrama Enstitüsü: Psikodrama ve duygu düzenleme üzerine tezler. [](https://www.istpsikodrama.com.tr/tezler)