Çoğu birey çevresi tarafından ardı arkası kesilmeyen baskılara maruz kalmaktadır. Kişinin, çocukluk döneminde başlayan ailesi tarafından maruz kaldığı baskı, zamanla okulda maruz kaldığı öğretmen baskısına, akran grubunda maruz kaldığı arkadaş baskısına, aşk ve iş hayatında maruz kaldığı baskıya dönüşmektedir. Tüm bunların sonunda ise eğer kişinin bu baskılardan kurtulmaya cesareti yoksa kişi kendisini tamamen köşeye sıkışmış hissedecektir. Bu sıkışmışlık hissi ise kişiye yoğun bir acı verecek ve kişinin kendisine yabancılaşmasına neden olacaktır. İletişim, tam da bu noktada önemini göstermektedir ancak kişi ve çevresi arasında yaşanan iletişim kopukluğu kişiyi çözüme giden yoldan daha da uzaklaştıracaktır.
Bu tür durumlarda genellikle kişi ve çevresi arasında tamamen sömürülme durumu söz konusudur. Kişi, hayatını kendi isteklerine göre değil çevresinin isteklerine göre dizayn etmektedir. Bu duruma uzaktan bakıldığında kişi ve çevresi arasında bir problem yokmuş gibi görünebilir ancak durum hiç de öyle değildir çünkü burada tamamen tek bir kişi sayesinde yürüyen ilişkiler söz konusudur bu da kişinin yorulmasına neden olacak ve kendisini keşfedip tanımasını engelleyecek bir durumdur. Bu tür ilişkiler tamamen pamuk ipliğine bağlıdır kişinin en ufak bir baskıya başkaldırması sonucunda ise ilişkileri de kopacaktır.
Kişi, bu durumun farkına vardıkça ise pişmanlık duygusu ağır basacaktır. Kişinin, öncelikli olarak bu pişmanlık duygusundan kurtulması gerekmektedir ancak maalesef ki kişi onu tamamen anlayabilecek birine sahip değildir. Bu tür bireyler, kendilerini keşfetmelerine fırsat tanınmadığı için kendilerine neyin iyi geleceğini, nasıl bir çözüm yolu izlemeleri gerektiğini bilmemektedir bu da onları daha da çıkmaza sokmaktadır. Kişi, dayanamadığı acılara maruz kaldığında ve bu durumu çözecek gücü olmadığında; beyin, kişiyi koruma amacıyla kontrolü ele alır ve sağlıklı savunma mekanizmalarından kişiye uygun olanı devreye sokar. Ancak bazı durumlarda kişi bu sağlıklı savunma mekanizmalarına sahip olmadığından dolayı bu çözüm yolu kişi için geçerliliğini kaybeder. Fakat yaşanan farkındalık sonrası kişinin acısı dayanılamayacak bir noktaya gelmiştir bu durumda kişinin bu acıyla baş edecek gücü de olmadığı için kişi bu acıdan kurtulacak bir çözüm yolu arar ve tam da bu noktada kişinin kendisini uyuşturacak, acısını unutmasını sağlayacak maddelere bağımlılık gösterme ihtimali bir hayli yüksektir.
Kullanılan madde sonrası kişi gerçekten de belli bir şekilde görülen rahatlama hissi yaşamaktadır ancak bu rahatlama kısa sürelidir ve kişinin sorunlarını yok etmekten ziyade onları sadece halı altı yapmaktadır, kişinin sorunları hala oradadır ve kişi maddenin etkisinden kurtulduğu anda acılarıyla yüzleşmesi daha da sert olacaktır. Kişinin, madde kullanımı sonrası yaşadığı rahatlama hissi kişi için tamamen bambaşka bir dünya gibidir, gerçek dünyanın baskılarıyla yorulan kişi, maddeye bağlı bu haz dolu dünyada tamamen huzuru bulduğunu düşünecek ve acıyı her hissetmesinde bu haz dolu dünyaya kaçacaktır. Bilindiği üzere tekrarlanan madde kullanımlarında hiçbir zaman ilk kullanımda yaşanan o duyguya ulaşılmaz, o yoğun duygu bir kereye mahsustur ve bir sonraki kullanımlarda doz ne kadar arttırılsa da o haz tekrar elde edilemez bunun temel sebebi ise kişinin maddeye alışmasıdır. Ancak kişi bu durumu bilmediği için tekrarlanan madde kullanımlarında o ilk hazzı elde etmek için her defasında kullandığı maddenin dozlarını da artıracaktır bu şekilde yaşanan bir döngü ise kişinin maddeye bağımlı olmasına sebebiyet verecektir.
Bu noktadan sonra ise kişide tamamen çevreden ve kendisinden kopma durumu baş gösterecektir. Kişi, işlevselliğini kaybetme durumuna gelecektir. Ne yazıktır ki kişi, onu bu noktadan geri çevirebilecek bir desteğe sahip değildir hatta aksine kişiyi bu duruma iten en temel sebep çevresi olmuştur. Bu noktada kişi açısından fayda sağlayabilecek en önemli faktör; destek, anlayış ve kişiye olan inançtır. Kişinin, bu noktaya maruz kaldığı anlayışsızlıktan, sömürülmekten geldiği unutulmamalı ve ona göre bir çözüm yolu tercih edilmelidir. Kişiye, anlayışla yaklaşılmalı, onun kendisini ifade etmesine fırsat tanınmalı ve en önemlisi ona karşı duyulan güven ve inanç gösterilmelidir. Bu şartlar sağlanmadığı takdirde kişinin maddeye daha da fazla sığınma, geleceğiyle ilgili umutsuzluğa düşme ihtimali daha da artacaktır bu noktadan sonra ise kişiyi geri döndürmek daha da zorlaşacaktır. Özellikle bireyin umutsuzluğa düşmesi intihar riskini de artıracak bir faktördür o yüzden öncelikli olarak kişinin umutsuzluğa düşmesine izin verilmemelidir.
Böyle bir çevrede yaşayan kişinin çevresindekilerden destek görmesinin ne kadar zor olduğu tahmin edileceği üzere burada terapist tarafından yapılması gereken en önemli şey kişinin kendisine olan inancını sağlamak olmalıdır. Kişinin kendisini keşfetmesi sağlanmalı, pişmanlıklarından kurtarılmalı, madde bağımlılığı öncesinden geleceğe dair hayal ve planları öğrenilmeli, bunlara yoğunlaşması sağlanmalıdır buradaki temel amaç kişiye daha yapacağı çok şey olduğunu hatırlatmak ve geleceğe dair umutla bakabilmesini sağlamaktır. Madde bağımlılığı olan kişilerde yoğun bir suçluluk duygusu olmaktadır, kişinin bu duygudan da kurtarılması gerekmektedir. Maddeye başlama kararından dolayı suçluluk duyan kişinin onu bu kararı vermeye iten sebepleri bulmasına yardımcı olunmalı ve kendisini suçlaması gereken bir durum olmadığı, onun çaresizliği yüzünden kaybolduğu ancak doğru yolu bulmasının yine kendi ellerinde olduğunu anlaması sağlanmalıdır.
Kişinin iç dünyasında yankılanıp duran "keşke"ler yerine kişinin kendisiyle barışması sağlanmalı ve "şimdi ne yapmalıyım?" düşüncesi pekiştirilmeli ayrıca kişiye alternatif çözüm yolları sunulmalıdır. Ayrıca kişinin kendisine olan güvenini yerine getirmek amaçlı; olumlu özelliklerini not etmesi ve bunları kendine olan inancını kaybettiğini hissettiği anlarda okuması gerektiği söylenmelidir böylece kişi kendisine haksızlık etmemiş olacak ve iyi yönlerine odaklanmaya başlayacaktır. Unutulmamalıdır ki; yaşanan hiçbir kötü olay sebepsiz değildir kişi eğer kendisini kaybedecek noktaya geldiyse çevresi de onu o noktaya itmiş demektir. Bir insanı iyileştirebilecek en önemli ilaç; içten gelen sevgi ve anlayıştır. Bu sağlandığı takdirde kişiler kendisini kaybetmekten ziyade kendilerini keşfetmeyi öğreneceklerdir.
Rojda
OHANCAN
Psikolog
Uzmanlıklar:
Öfke Kontrolü , Çocuk ve Ergenlik Dönemi Ruhsal Sorunları , Ruhsal-Toplumsal, Kişisel ve Çevresel Diğer Koşullarla İlişkili SorunlarEvlilik Öncesi Çiftlerin Uyumluluğu için Birbirine Sorması Gereken Sorular neler olabilir?
Hidayet ÇALIŞKAN 17.06.2025
Yetişkinlikte Anne-Baba İlişkilerinin İyileştirilmesi: Psikoterapi Perspektifinden?
Hidayet ÇALIŞKAN 12.06.2025
Akran Zorbalığını Önlemek
Barış AYTAÇ 28.05.2025