Günlük yaşantımızda bazen iş hayatımızda bazen aile hayatımızda bazen ise sosyal hayatımızda belirli kararlar vermek ve kararlarımızın sonucunda “Evet” veya “Hayır” demek durumunda kalırız. Böyle durumlara “Hayır” demek isteyip hayır diyemediğimiz zamanlarımız elbetteki hepimizin olmuştur. Soru soran kişinin sorudan daha önce geldiği böyle durumlar kişi sorulan sorunun aksine soruyu soran kişiye verdiği değeri ve onu kaybetme korkusunu merkeze koyar. Böylece sorulan sorunun cevabını bu merkezdeki değer belirlemeye başlar. Örneğin annenizin veya babanızın sizden bir şey istediğini varsayalım. Böyle bir durumda annenize ve babanıza verdiğiniz değer ölçüsünde onların sizden istediklerini yerine getirme olasılığınız bu ölçüde daha fazla artacaktır. Bunu sadece aile merkezli bir bakış açısıyla değil de sosyal çevrenizdeki ilişkilerinize bakan yönüyle de değerlendirebilirsiniz.
Hayatımızda alacağımız her karar bize farklı yollar sunar. Vereceğiniz cevaplar aslında bir diğer durumlara açılıp giden yolların devamları gibidir. "Evet" derseniz bu yolun devamındaki olay haritasını takip edecek hayır derseniz ise bir diğer yoldan giden haritayı takip edecekmişsiniz gibi düşünüp değerlendirebilirsiniz. Böyle bir durumda vereceğiniz kararların neticesi de sizi yakından etkileyecektir. O halde iyi düşünmeniz ve durumu sadece ne tam olarak sadece sizin perspektifinizden ne de tam olarak karşınızdaki kişinin perspektifinden düşünüp değerlendirmemeniz gerekir. Tüm bu neticelerin sonucunda alacağınız karar ve bu kararı karşınızdaki kişiyle paylaşma şeklinizde bu durumun sonucunda ortaya çıkabilecek sonuçlar için belirleyici unsurlardan bir tanesidir.
Hepimizin hayatında sahip olduğu bir takım sorumluluklar vardır.Bunlar evde bir anne veya baba olmak olabilir okulda bir öğretmen veya öğrenci olmak olabilir iş yerinde bir çalışan veya patron olmak olabilir. Her alanın kendine ait bir toplumsal rolleri ve bu toplumsal rollerin bizde oluşturduğu sorumlulukları vardır. Bu roller aslında bir bütünün parçasıdır.Siz iş yerinde bir çalışan olduğunuz gibi aynı zamanda eve geldiğiniz de bir babada olabilirsiniz. Okulda bir öğretmen olduğunuz gibi evde bir annede olabilirsiniz. Tüm bu rollerin sizde oluşturduğu sorumluluklar aslında gün içerisinde onlara farketmesenizde büyük ölçüde zaman ayırmanızı gerekli kılar.
Tüm bu sorumluluklarınızın aslında belirli ölçülerde paylaşılabilir olduğunu kendinize ve çevrenizdeki insanlara hatırlatmanız gerekir. Eğer tüm bu sorumlulukların üstesinden tek başınıza bir çırpıda gelmeye çalışırsanız bu hem sizi fiziksel hemde ruhsal olarak yorulmanıza sebep olacaktır. Gün içerisinde ki motivasyonuzun düşmesi sahip olduğunuz ve yerine getirmeniz gereken asıl sorumluluklarında daha az verimle sonuçlanmasına neden olacaktır. Bundan dolayı sahip olduğunuz sorumlulukların üstesinden tek başınıza gelmek ve her görevi kabul edilebilir kılmaktan ziyade sorumluluklarında paylaşılabilir olduğunu bu noktada hayır demenin aslında size fiziksel ve ruhsal anlamda olumlu yönde katkı sağlayacağını unutmayın. Böylece sahip olduğunuz görevleri zamanında ve daha verimli bir şekilde sonuçlandırmış olacaksınız.
Çok yoğun bir günden çıktığınızı varsayalım.Arkadaşınız sizden bir şeyleri yapmanızı istiyor ve siz bu durumda hayır diyemediğiniz ve onu kaybetmekten korktuğunuz için bu durumda "hayır" demek istemenize rağmen “Evet tabikide senin için bunu yaparım.” demeyi tercih ediyorsunuz. Sağlıklı bireyler için evet demek kadar hayır demekte bir o kadar önemlidir. "Hayır" demek bir bencillik değil aksine sizin kendiniz için koyduğunuz sınırların bir başkası tarafından ihlal edilmesini engellemektir. Böyle bir durumda arkadaşınıza evet demek yerine durumunuzu güzel ve etkili bir iletişimle açıklayabilirsiniz. Arkadaşınızın sizinle kurduğu ilişki sağlıklı bir şekilde oluşturulduysa bu durumu anlayışla karşılaması ve sizin bu durumda hayır demenize saygı duyması kaçınılmazdır.
Böyle bir durumda kişi kendisine bakan tarafıyla düşünüldüğü zaman karşısındaki insana karşı hayır dediği için kendisini suçlu, sorumlu ve üzgün hissedebilir.Karşısındaki insanın ona karşı düşüncelerinin değişmesinden korkabilir ve onu kaybetme korkusuyla söylenilen ve kendisinden istenilenleri reddedemeyebilir. Tüm bu duygu düşüncelerin yanında kişinin “Ben ne hissediyorum?” ve “Benim gerçekten yapmam gereken ne ?” sorularının cevaplarını da kendisine verip ona göre hareket edebiliyor olması gerekir. Kişinin kendi duygu ve düşüncelerini önemsemesi ve değer vermesi onun kendisine olan öz değerinin ve öz saygısının yüksek olduğunun bir göstergesi olarak ifade edilir.
Sahip olduklarınızdan çok daha fazlasını üstlenmek ve bunların üstesinden gelmeye çalışmak bireyin daha sağlıksız hissetmesine gün içerisinde kendine daha az zaman ayırmasına ve bu durumda gün sonunda kendisinin olaylar karşısında yorgun ve mutsuz hissetmesine sebep olacaktır. Böyle bir durumda bireyin sahip olduğu sorumluklardan daha fazlasına almak yerine sahip olduklarıyla hayatına devam etmesi onun daha verimli sonuçlar elde etmesine kendisine zaman ayırmasına ve gün içersinde elde edeceği güzel sonuçların onda daha pozitif bir etki bırakmasını sağlacaktır. Bu kişinin fazla sorumluluk almaktan kaçmasından ziyade sahip oldukları sorumlulukları daha verimli ve olumlu sonuçlarla bitirmesini sağlamak için önemlidir. Bireyin daha pozitif bir yönde ruhsal ve fiziksel bağlamda gelişim göstermesi adına oluşturduğu boşlukları kişisel ve sosyal becerilerini geliştirmek adına kullandığı bir zaman dilimi onun hayatının daha fazla zenginleşmesini sağlayacaktır.
Hayır demek aslında hayatımızın içerisinde bizde doğuştan var olmayan ve sonrasından öğrendiğimiz bir olgudur. Hayatımızda aile içerisinde ilk sosyalleşmeye başladığımız andan itibaren bunu içselleştirmeye ve sosyal yaşantımızda da uygulamaya başlarız. "Hayır" demek küçüklüğümüzden beri bize öğretilen insanda negatif bir algı düşüncesi oluşturan bir durumun sonucu olarak gösterilse de aslında bu gündelik ilişkilerimizde ve sosyal hayatımızda baktığımız zaman evet demek kadar da güçlü bir etkiye sahiptir. Eğer siz öğrenilmiş bir şekilde hayır demeyi bir kenara bırakırsanız ve size söylenilen ve yapılması istenilen her şeye evet demeye başlarsanız belirli bir süreden sonra sahip olduğunuz değerleri ve kendi öz benliğinizide bir kenara bırakıp aslında karşınızdaki kişinin çizdiği yolda yürümeye başladığınızı fark edeceksiniz. Kendi hayatınızın baş aktörünün siz olduğunuzu ve kendinize ait değerlerin sizin hayatınızda başkalarının fikirleri kadar önemli olduğunu unutmayın! Böyle bir durumda başkalarına hayır demek hayatınızda çizeceğiniz yolları başkalarının değil sizin belirlemenizi ve sizin yönlendirmenizi sağlayacaktır. Nasıl ki küçüklüğünüzde evet demeyi öğrenmiş ve içselleştirmezseniz büyüdükçe de sağlıklı bir benlik algısı oluşturmak ve kendi hayatınızın baş aktörü olduğunuzu unutmamak adına hayır demesini öğrenebilir ve bunu hayatınızda uygulayabilirsiniz.
Hayır demek ne kadar fiziksel bir eylem gibi gözüksede aslında ruhsal olarak bizde etkileri oldukça fazla olan bir durum olarak karşımıza çıkar. Eğer kişiler karşısındaki insana hayır demek yerine evet dediği andan itibaren aslında bu duruma olan etkisi hem fiziksel olarak hemde ruhsal olarak başlar. Birey sorumlulukları yerine bir an önce getirme bilinciyle kendisini fiziksel olarak yıpratırken bir yandan da bu durumun neticesinde ruhsal olarak da kendisini stresli ve yorgun hissetmeye başlar. Kişinin hayır demediği durumlarda bitkinlik, hayattan zevk alama, yetersizlik hissi, düşük özgüven ve öz saygı problemleri, başkalarına bağımlı hareket etme sebeplerinden kaynaklı bir şekilde uyku sorunları, stres, depresyon, gün boyu devam eden endişeli ruh hali, kaygı bozuklukları, madde bağımlılıkları, yemek içme sorunları gibi psikolojik sorunlarla da karşı karşıya gelmeye başlar.
Böyle durumlarda kişinin psikolojik uzman desteği alarak bu durumlarla başa çıkma becerilerini öğrenmesi daha kolay ve sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilecektir.
Sağlıklı bir ruh sağlığı adına kendinize değer verip “Hayır”demesini öğrenin..